@yazarzeeyzey
|
Hoşgeldinizzzz. Bunu Aykut Elmas'ın sesinden yazan ben bugün çok heyecanlıyım. 💓 Siz nasılsınız? Nasıl gidiyor hayat? Bu bölüm çok minnoş oldu ama aynı zamanda çetrefilli. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın olur mu? Onlar benim tek motive kaynağım. 💓 Sizleri seviyorum ve bölüme geçiyorum. Bölüm Şarkısı: Kenan'ım Doğulu'm - Bir İleri İki Geri Keyifli Okumalar:)💓 ♟♟♟ Deniz'den... "Evet baş savcının emri var Cüneyt. O davanın belgesi evet!" Elimdeki dosyayı kapatıp sehpanın üzerine bıraktım. "Cüneyt baş savcının kalemi olan sensin, onu da mı ben bileceğim ?" Belimdeki havluyu düzeltip odaya yürümeye başladım. Banyoda dahi huzur yoktu ! "Cüneyt müsaadenle giyinmek istiyorum artık. Kapa telefonu !" Telefonu bırakıp gardırobun önüne geçip rastgele bir eşofman takımı seçtim. Sonunda günlerdir olanın aksine bu iki günüm davasız ve boş geçecekti. Planlarımın üzerinden bir Deva geçmezse şayet İstanbul'da bulunacağım bu son iki haftamı dinlenerek geçirmek istiyordum. Yani umarım. Giyinmiş, havluyla saçımı kuruluyorlarken çalan kapı ile sinirle gözlerimi kapattım. Sabah sabah insanlar varlıklarıyla sabrımı sınamaya ant falan mı içmişlerdi? Sert adımlarla kapının yanına gidiyorken başındaki havluyu omzuma attım. "Bir rahat mı verseniz artık. Hani daha sabahım dokuzu falan ya uyumak ist-" Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara nefesimle beraber cümlemi de kesmişti. Mantığım koşarak uzaklaşırken çatık kaşlarla bana bakan Esma'nın gözlerinden bakışlarımı zor zar çekip elinde tuttuğu tabağa baktım. O börek miydi ? "Günaydın. Ben başkası sandım, kusura bakma." Başını sallayıp beni ayaklarımdan başıma kadar süzdü. Karnıma giren kramplar bir an önce def olup gitmeliydi! Elindeki tabağı bana uzatıp zoraki bir tebessüm etti. Bana doğru yakınlaştığında burnuma dolan o tanıdık koku ile gözlerimi kapatmamak için zor dururken boğazımı temizledim. "Dün akşam çok geç pişirebildiğim için getiremedim. Uyuyorsunuzdur, müsait değilsinizdir diye." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Yok, biz hep müsaitiz. Yani Deva müsait. Uyumuyoruz. Yani geç uyuyoruz, gelebilirdiniz, gelebilirsin." Ne saçmalıyorum ben ? Güldüğünde başını önüne eğdi ve bir adım geriledi. "Deva 'ya teşekkürlerimi iletip bu börekleri ona verebilir misiniz ?" "Sadece ona mı ?" Ne ? "Ne?" Deniz Allah seni kahretsin Deniz! Sadece ona mı ne ? Oldu olacak ellere varda bize yok mi şarkısını da aç tam olsun ! Elimi enseme atıp gülümsediğimde batırdığım durumu nasıl toparlayacağımı düşünüyordum. Bu kızın yanındayken neden bende jeton köşeleniyordu? "S-siz de yiyebilirsiniz t-tabi ki. Yani isterseniz." Başımı sallayıp elinden tabağı aldım. "Yerim! Çok severim ben börek." Şaşkın bakışlarla bana bakarken başını salladı. Duyduk duymadık demeyin, yerin dibine girecek var! "P-peki. Afiyet olsun." Tebessüm edip merdivenlere doğru yöneldiğinde böreği portmantoya bırakıp kapıyı kapattım. Acaba bir kaşık suyunuz var mıydı ? İçinde boğulmam gereken bir durum vardı da !? Eve yayılan koku ile tabağı elime alıp koltuğa oturdum. Her yediğimde daha da güzel gelen tat ile kendimden geçerken kalan yarım dilim börek ile durdum. Ben iki dakikada üç buçuk dilim börek mi yemiştim ? Yuh, gerçekten yuh! Ayaklanıp böreği mutfak tezgahına bırakacağım sırada çalan telefon ile odaya yöneldim. Çağrıyı kabul edip telefonu kulağıma götürdüm. "Cüneyt beni bir daha ararsan, seni şikayet ederim. Özel hayatımı bu denli rahatsız edemezsin! Zorunda mıyım oğlum ben seninle uğraşmaya. Git yiyorsa baş savcıya karın ağrını anlat, bana değil!" ♟♟♟ Deva 'dan... Arabamda son ses çalan Kenan'ım Doğulu'm ile biraz olsun moral kırıntısı toplarken bir yandan da eve gidiyordum. Deniz abime yanımda gelmesi için yalvaracak, tatili kafamı dağıtmak için kullanacaktım. "Bir ileri iki geri, bu neydi böyle? Üzerimden aşk mı geçti? Birileri farkına varmalı bence. Bazı şeyler değişti. Bazı şeyler tükendi." Ciddi anlamda dinlediğim her şarkı benim, onun ve tanımadığım yabancı kadının oluşturduğu üçgeni anlatıyordu. Gerçekten birileri bana sormak yerine farkına varmalıydı yaptıklarının ! "Tatlı günlerin buruk özlemi varken. Aynı olmak isterken. Hep hayal kırıklığı. Denedik ya kaç kere." Direksiyona vurarak ritim tutuyor ve omuzlarımı dansa kaldırıyordum. Önümüzdeki ay konseri olduğunu duyuran Kenan'ım Doğulu'm benim bu karanlık günüme adeta Synlight tutmuştu. Yani kocaman bir ışık. Evin sokağına girip arabamı park ettim. Değiştirdiğim , abime yenisini öneren o muhteşem kadının bahsettiği migren ilacımı almaya Deniz Eczanesine uğradım. Yani mahallemizin biricik kızılı Esma'ya. "Hoş geldiniz Deva hanım, beğendiniz mi börekleri?" İçeri girip kapıyı kapattım. Esma hayal mi görüyordu? "Kız sen bize börek getirmedin ki, nasıl yiyeyim ben?" Yüzü şaşkınlıkla bana döndüğünde çıkmış olduğu üç basamaklı merdivenden indi. "Abine bırakmıştım sabah dükkanı açmadan, bitirdi mi hepsini yoksa?" Heh şimdi olmuştu işte. "Kız ben okuldan geliyorum, eve uğramadım daha. Ayrıca bitirmiş olabilir çünkü en sevdiği şeydir el açması yufka böreği. Elinde lezzetliyse ben tabağı kemiririm artık." Gülerek elindeki ilaçları rafa dizmeye devam etti. Eğilip geri alacağı sırada uzanıp ona ilaçları vermeye başladım. Arkadaşımdı sonuçta canım, yardım etmemek olmazdı. "Seni hangi rüzgar attı buraya?" "Ya aslında iki şey için geldim. Birincisi bu akşam bize kahve içmeye gelir misin dicektim. İkincisi abime harika bir kadın benim ilacım yerine başka bir ilaç önermiş, bitti bendeki. Onu stoklamaya geldim." Büyük bir kahkaha atınca kaşlarım istemsizce çatıldı. Kız ben bilmeden komik bir şey mi söylemiştim? "Bak ben hissediyorum Deva, bu kız bana rakip gelecek." "Ne rakibi Raife? Ayrıca Esma'dan bahsediyoruz o bir seçenek arasındaysa eğer ortada sonsuza kadar tek seçenek kalır. Bilmem anlatabildim mi? " "Hodri meydan ulan." " #TeamEsma, okey? " Raife kendini sessiz moda aldığında dünyaya geri döndüm. Nerede kalmıştık? Heh Esma'nın aklıyla oynamış ve kızı delirtmiştim. "Kız ne gülüyorsun?" Bana dönüp saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Oradan bakınca cidden harika bir kadın olarak mı görünüyorum?" Hoobaa. Cidden mi? "Şaka." Gülerek başını iki yana salladı. Elinde tuttuğu dört kutu ilacı bana uzatıp aşağıya indi. "Akşam on gibi sende olurum." Şimdi abimin bana kaçamak kaçamak anlattığı ama çaktırmadan parfümünü sorduğu kız Esma mıydı? Evet Raife yine haklıydı. Ona onu geride bırakacak büyük bir rakip geliyordu. ♟♟♟ "Abi ne olur ya, alt tarafı iki gece. Tek başıma mı kalayım ben orada onca erkeğin arasında?" Kahvesinden bir yudum alıp başını sağa sola salladı. "Ben neyim Deva? Dışarıdan bakıldığında en son erkektim ama. " Kahvesini sehpaya bırakıp bana döndü. "Ayrıca o taktiğin bana sökmez. Eğer sen orada haddinden fazla erkek olsaydı gitmezdin. Ben kardeşi tanıyorum, Derman'ın aksine." Oflayarak başımı geri attım ve oturduğum koltuğa iyice sindim. Ne yani kimseyi tanımadığım bir tatilde tek başıma mı kafamı dağıtacaktım ben? "Hem Esma bana yapmıştı o börekleri boğazında kalmıştır inşallah." Telefonumu elime alıp Gülce'yi aradım. Belki o beni bu bilmediğim yerde beni yalnız bırakmazdı. "Efendim kuzen?" "Ay benim canım kuzenim, bir tanem, güzelliğim, aş-" "Ne istiyorsun Deva?" Kıkırdadım. Bunlar da beni çok iyi tanıyorlardı yahu. "Seni iki geceliğine Uludağ'a kaçıracağım, haber vermek istedim sadece." Telefondan bir mühlet ses gelmeyince konuştum: "Alo, duyuyor musun beni?" "Deva'cım benim vize haftam bu hafta parmağımı kımıldatamam. Sonra kaçsak?" Ağlamaklı bir sesle yüzümü buruşturdum. Hepsinin de bir işi vardı anacım öğrenci değil cumhurbaşkanı ile kuzendim resmen. "Tamam be, kapat hadi. İnsanlığa geri döndüğünde çaldır beni." Telefonu cebime koyup ayaklandım. Tek başıma gideceğimin kesinleştiği tatilimin uyumadan önce valizini hazırlamam gerekiyordu. Odama girip dolabımın yanında duran mor büyük boy valizimi yatağımın üzerine bıraktım. Kalın ve ince olmak üzere dört tane kazak, gece ve gündüz giyeceğim şekilde iki tane etek, eğer olursa da gidersek diye aldığım bir şık gece elbisesi, ayakkabılar, çantalar, diğer ıvır zıvırlarla iş tamamdı. "Deva ben yatıyorum abicim." Başını odamın kapısından uzatıp bana bakan abime dönmedim. Biricik tek kız kardeşi için tatile gelmeyen abiye azdı bile. "Cevap vermek yok mu? Peki abicim. Allah rahatlık versin sana." Valizimi kapatıp kapının yanına koydum ve makyaj masamın önüne geçtim. Abim bana kısa bir bakış atıp içeri girdi ve çok geçmeden cebinden çıkardığı kartını bana uzattı. Bir dakika bir dakika. Abim bana rüşvet mi veriyordu? "Hayır Deva rüşvet vermiyorum. İstediğini al gez toz diye veriyorum." Ben bunu dışımdan mı söylemiştim ? "İstemiyorum benim de kartım var." "Yok demiyorum zaten. Sadece bir telafi namına ben ödeyeyim diyorum." Elimdeki rimeli masaya bırakıp ona döndüm. "Bildiğim kadarıyla en son buna rüşvet diyorlardı abi !?" Başını sabır dilercesine kaldırdığında makyaj çantama kalan bir kaç malzemeyi tıkıştırdım. Evet ben ve tıkıştırmak! Odadan çıkıp kapıyı açık bıraktığında ofladım. Aynı evden gelmesek kapısız evden çıktı diyecektim artık. Ayağa kalkıp kapıyı kapatacağım anda gelen zil sesi ile tebessüm ettim. Moral kaynağım gelmişti. Kızılcık şerbetim yani. Üzerimdeki polar sabahlığın kuşağını sıkıp kapıya doğru ilerledim. Direkt kapıyı açıp konuştuğumda gelen kişinin aslında beklediğim kişi olmadığını fark ettiğimde durdum. Gece gece ne istiyordu? "Deva saat on, gece değil akşam şu an." "Sen sus Raife." "Hoş geldin Es-" Bakışları ile çatılan kaşları bir olurken bir adım geriledim. Üzerimdeki bornoz misali sabahlığımın altından gözükmeyen şortuma bir daha lanet ederken kapıyı önüme olabildiğince siper ettim. "Sen insanlara bu şekilde mi kapı açıyorsun Deva?" Alaycı bir gülümseme ile baştan aşağıya onu süzüp, bakışlarımı gözlerine diktim. "Sana ayrı bir muamele yapmak gerekiyordu, haklısın ." "Deva, bu acıttı sanırım." Bozuntuya vermemek adına boğazını temizleyip elini cebine attı. "Yanına getireceğin kişinin olması gereken bilgileri. Yarın yanında getirirsin." Kağıdı alıp portmantoya bıraktım. Yanına geri gittiğimde gülümseyip kapıyı kapatacakken uzattığı eli ile durdum. "Deva, bir şey var hissediyorum. Bir kaç gün öncesi gibi değil, soğuksun. Ne oluyor ?" Boğazımı temizleyip bakışlarımı gözlerine diktim. Cidden soracak kadar fark etmiyor muydu yaptıklarını ? "Sadece vaktimi benim için acil iş kategorisinde olan insanlar için ayırmaya başladım Demir. " Kapıyı biraz ittirip gülümsedim. "Tıpkı senin gibi." Kapıyı kapatıp arkama yasladım. Haklı gururun altında ezilen sevgim canımı acıtsa da başka çarem yoktu. Hiç bir şey olmamış gibi davranıp kendimi bu denli küçük bir duruma düşüremezdim. Ama içimdeki boynuna sarılma dürtümün varlığı da inkar edemezdim. Bir kaç adım atıp mutfağa gideceğim sırada tekrardan çalınan kapı ile titrek bir nefes aldım. Aldığı cevabın neresini beğenmemişti ? Kapıyı açarken konuşmaya başladım. "Konuşacak bir şeyim yo-. Esma?" Elindeki tepsi ile tatlı tatlı gülümseyen Esma'yı görmemle tebessüm ettim. Çok şükür en gerekli zamanda kızılcık şerbetim gelmişti. "Esma iyi ki geldin." Elindeki tepsiyi alıp portmantoya bıraktım ve boynuna sarıldım. Elleri bir kaç saniye donsa da hemen sırtımla buluştu. "D-deva korkutma beni. Sen çağırdın ya zaten." Bir adım geri gidip başımı salladım. Doğru ya ben çağırmıştım değil mi ? "Demir sende akıl bırakmadı Deva'cım. Ben alışkınım da kız alışkın değildir bu duruma." Koluna girip onu da kendimle beraber eve soktum. Portmantodan tabağı alıp mutfağa geçtik. "Ne içersin ?" Tezgaha yaslanıp sandalyeye oturmuş Esma'ya döndüm. "12 shot vanilya şurubu, 12 shot fındık şurubu, 12 shot karamel fakat şekersiz, 5 shot mocha, biraz soya sütü, iki kez çekilmiş kahveden oluşan bir trenti boy buzlu kahve lütfen." Açık kalan ağzımla kaşlarımı çattım. Oradan bakınca Starbucks bayisi gibi mi duruyordum? "Af buyur." Kahkaha atarak ayaklandı ve yanıma gelip cezveyi bana uzattı. "Sade duble türk kahvesi." Başımı arkaya atıp güldüm. Türk kahvesini ve dolaptan suyu çıkarıp tezgaha bıraktım. "Esma valla alemsin. Şekersiz karamel, fındık şurubu Ne Allah aşkına?" Telefonu çıkarıp salladı. "İnternet sağ olsun. En cahilini on dakikada profesöre bile çeviriyor." Önce kahveyi sonra suyu cezveye koyup karıştırdım. Bakın size bir püf nokta vereyim. Kahve sadece ocağa konmadan önce karıştırılır ve soğuk suyla yapılır. Pişerken de köpükler kaşık yardımıyla bardaklara önceden konur. Ve ta dam bol köpüklü enfes bir Türk kahvesi. "Ben geldiğimde Demir kapıdaydı ama yüzü mahkeme duvarı gibiydi. Bir sıkıntı mı var ?" Cezveyi ocağa koyup ona döndüm. "Sen nereden tanıyorsun ki Demir'i?" Uzaylı görmüş gibi bana bakarken elini alnıma koydu. "Deva sen iyi olduğuna emin misin? Hani Demir senin olduğun gibi benim de komşum Ya ? " Gülerek başımı salladım. "Sen buna bakma Esma, o konu Demir olunca böyle kopukluklar yaşıyor sürekli. Yakında benim gibi alışırsın." "Kafam karıştı sanırım." Taşmak üzere olan kahveyi hemen bardaklara boşaltıp tepsiye koydum. Çekmeyi açıp bir kaç paket çikolatayı da alıp terasa geçtim. Kapıdan içeri girerken onun da orada olduğunu görünce istemsizce vücudumu dikleştirdim. Tepsiyi sehpaya bırakıp Demir'i görebilecek şekilde koltuğa oturdum. Yan tarafta duran örtüyü alıp bacaklarımı örttüm. "Sen anlat bakalım niye böyle suratlı suratlı dolanıyorsun ortada?" Yanıma oturup koltuğa yaslanan Esma'nın sesi ile Demir hafifçe bize doğru dönmüştü. İçimdeki sırıtma isteğimi bastırıp Esma'ya doğru konuştum. "Yarın yanıma gelecek kimseyi bulamadım da ondan." "Nereye gelecek ?" Kafamda oluşan pırıltılar ile sırıttım. Ellerini tutup tatlı tatlı gülümsedim. "Esma okulun düzenlediği bir yarışma var ve ben bu yarışmada birinci oldum. Uludağ'a iki gece üç gün tatil hediye ettiler ve yanıma bir kişi getirme hakkım olduğunu söylediler. Sen gelsene benimle, lütfeennn." Dudağını büzdü. "Gelmek çok isterdim. Bu ara cidden fazlasıyla gitmem istiyordum Uludağ'a ama yarın doktor randevum var. Üç aydır bekliyorum iptal de edemem ki." Ona dönüp isyan bayrağımı çekecekken mutfak kapısına yansıyan abim ile durdum. Elindeki bardağı tutmuş bizi dinliyordu. Cidden bu abimle konuşulacak fazla şeyimiz birikmişti bizim! "Sanırım hayatımda en moral toplamam gereken bu zamanda, tatili tek başıma gidip zehir edeceğim." Kaşlarını çatıp elindeki fincanı sehpaya bıraktı. "Niye ki ? Bir sıkıntı mı var ?" Başımı onun tarafına çevirdiğimde bomboş olan teras ile kalbime tonlarca yükler yüklenmeye başlamıştı. Eliyle diz kapağıma vurup tebessüm eden Esma kollarını birbirine doladı. "Anladım ben. Hem de çok iyi anladım." Umutsuz bakışlarımı ona çevirip başımı omzuna yasladım. "Bana bunun acısını unutturacak bir ilaç yazsana kızılcık şerbetim. Sanırım beni onla olmak gibi sadece onsuzluğun hissiyatsız hali iyileştirebilecek." ♟♟♟ Elimde minik çantam kulağımda kulaklığım ve dizlerimde duran kitabım ile otobüsün kalkmasını bekliyordum. Yanım, kimseyi getirmediğim için boştu. En ön sırada oturmuşum ve arkama yaslanmış içeriye girenleri izliyordum. En sonunda içeri giren Demir'i bulan gözlerim ile kesişen bakışlarımız birbirlerine kenetlenmişti. Üzerine giydiği eşofman takımı ile göz kamaştırıyordu. Bir insana giydiği her şey ancak bu kadar yakışabilirdi! "Arkadaşlar herkes tamamsa araba kalkıyor." Herkes hep bir ağızdan bağırsa da ben susup başımı cama döndürdüm. Demir yan tarafımda bulunan koltuk yerine diğer cam tarafındaki koltuğa, o kadının yanına oturmuştu. İçimde kırılan şeylerin sesleriyle Kenan'ım Doğulu'mu dinlerken sinirle gözlerimi kapattım. Kadın çocuğuyla beraber resmen kuyruk gibi Demir'in peşinden ayrılmıyordu. Şarkının sesini açmamla yanıma çöken ağırlık bir olmuştu. Kulağımdan çekilen kulaklık ile bakışlarım o tarafa döndü. Hayır ama ya, bu kadarı da olmaz ama ! "Selam Çalışkan güzellik. Seni yalnız yakalamak Ne büyük şans!" Evet doğru tahmin ettiniz arkadaşlar. Yanımda ki Demir değil Atakan'dı. İnsan taklidi yapan tek hücreli yaratık.... ♟♟♟ Bölüm sonu. Evet Atakan yapışkanı yine sahalarda. Nasıldı bölüm? Beğendiniz mi ? Yorumlara fikirlerinizi bekliyorum. Sizleri kocaman öpüyorum. Kendinize iyi bakın.
|
0% |