Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@yazarzeeyzey

Selam selam selam. Nasılsınız?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım.💓

Uzatmadan sizleri öpüyor ve bölüme geçiyorum.

Bölüm Şarkısı: Gökhan Türkmen- Falan Filan

Keyifli Okumalar:)💓

♟♟♟

Deniz'den...

"Ben Deva'ya sürpriz olsun diye Uludağ'a gidiyorum. Sende doktor randevunu hallettiysen, başka bir işin yoksa benle gelmek ister misin? Deva mutlu olur, seviyor ya seni. Deva için."

Oldu olacak su içme bahanesine sizi dinledim de eksik bilgi vermiş olma Deniz!

"Ben tatile Uludağ'a gidiyorum, sende benimle gelmek ister misin?"

Kimsin ki oğlum sen, kız seninle tatile gidecek man kafa!

Döndüğüm koridorda bir volta daha atıp sabırla iç çektim. Tam kırk sekiz dakikadır Esma'ya tatil için nasıl teklif bulmam gerektiğini düşünüyor ama göründüğü gibi hala ellerim bomboş dolanıyordum.

Mutfağa girip kendime bir bardak su doldurduğumda tezgahta duran gri tabak ile sırıttım. Bu dün akşam Esma'nın bize getirdiği tabaktı.

Bana sonunda bir bahane çıkmıştı !

Bardağı bırakıp tabağı elime aldım fakat geri bırakmam büyük bir süre teşkil etmedi. Saat sabahın dokuzuydu ve ben bu saate aşağıya inersem eğer alacağım tek cevap, açılmayan bir kapı olabilirdi. Fakat bu heyecanla benim saatin normal zamanını beklemem Deva'nın erkek var diye şikayet ettiği tatilde sevgili yapması kadar imkansız bir şeydi.

Şu an Deva'nın konumuzla ne alakası var derseniz onu bende bilmiyordum.

Malzemeleri çıkarıp hem yolda yemek için hem de görgüsüz gibi dolu aldığım tabağı boş göndermemek için yapabileceğim en pratik ve güzel şeyi yapmaya başladım.

Sufle!

Eğer sufle nasıl pratik oluyor derseniz bir ara hatırlatın gastronomi okuyan arkadaşımla yaptığımız tarifimi size anlatayım.

İşim bittiğinde üzerimde önlüğü çıkarıp fırının alarmını kurdum. Dağıttığım mutfağı hızlıca toplayıp üzerimi düzeltmek için odaya gittim. Saçlarımı düzeltip bir kaç fıs parfümün ardından odadan çıkıp gerisin geri mutfağa girdim.

Sunum için çıkardığım tabaklara ve Esma'nın gri tabağına sufleleri yerleştirip üzerlerini sade bir şekilde süsledim. Saat on olmak üzereydi, yani aşağıya inilebilecek saatlerdeydim.

Kalan sufleleri, dün aldığım ıvır zıvırları, hazırladığım sandviçleri ve bir kaç şişe suyu bez bir poşete koydum. Yolda bu tarz şeyler acayip hayat kurtarıyordu.

Ayakkabılarımı giyip anahtarı çektim ve kapıyı kapattım. Derin derin nefesler alıp karnımda oluşan kıvrandırıcı ağrıyı yok saydım ve kapısının karşısına geçtim. Tıklatacağım anda açılan kapının ardından burnuma dolan o koku ile savaşı kaybedip gözlerimi kapattım.

Bu kızın kokusu eterden bile daha hızlı bayıltırdı insanı !

"Gü-günaydın."

Çatık kaşlarla bana bakarken elimdeki tabağı ona uzattım.

"Ben Uludağ'a gidiyorum. Deva'ya süpriz yapmak için. Sende gelmek ister misin? Ben çok isterim. Ya-yani Deva için, o mutlu olur diye. Seviyor seni anladığım kadarıyla."

O bana günaydın demişti değil mi?

"Bu arada evet, günaydın."

Soluksuz konuşmamın ardından ömür billah soluksuz kalmam için içten içe beddua ederken gülmesiyle neye uğradığımı şaşırdım.

Elinin tersiyle dudaklarını örttüğünde başını eğdi.

"Kus-kusura bakma. Sinirim bozuldu bir an."

Tabağı alıp yan tarafta bir yere bıraktı.

"Aslında ben dün Deva'ya da söyledim doktora gideceğim için onunla gelemeyeceğimi. İptal edebilseydim eğer gerçekten bende gelmek çok isterdim."

Başımı salladım.

"Evet evet biliyorum. Ciddi bir şey değil umarım?"

Kaşları anlamadığını belli eder şekilde kalktığında yutkundum. Az önce kendi kendimi ifşa etmiştim ben değil mi?

"Deva mı söyledi sana?"

Ben artık sana söyleyecek söz bulamıyorum Deniz! Hayır bir de zekiyim diye geçiniyorsun ya !

"Duydum desek daha doğru olur."

Bir kaç saniye anlamsız bakışlarının ardından tebessüm etti.

" Anlamadım ama neyse önemli değil. Sufle için teşekkür ederim fakat benim gitmem gerekiyor yoksa otobüsü kaçıracağım."

Çantasını omzuna astığında bir adım geriledim.

"İstersen ben götürebilirim seni, yani araba ile çok daha hızlı olur. Kestirmeleri kullanabiliriz. Hem ayrıca eğer hala gelmek istersen doktor sonrası gidebiliriz Uludağ'a."

Kolundaki saate bakıp bakışlarını bana çevirdi.

"Ben size yük olmayayım. Hastane haddinden fazla uzak, bu saate oralara kadar uğraşmayın."

Tebessüm edip başımı önüme eğdim.

"Bunu evet olarak alıyorum. Kardeşimin hem arkadaşı hem de komşusuyken bence bunların aramızda lafının olmaması gerekiyor. Valizini hazırlamak için yirmi dakika iyi mi?"

Aynı benim gibi tebessüm etti ve başını olumlu anlamda salladı. Yanaklarında tekrardan ortaya çıkan gamzelerine takılan gözlerimi zoraki biçimde gözlerine çektim.

"Yirmi dakikaya görüşürüz o zaman."

Güldü.

Çok güzel gülüyordu.

"Görüşürüz."

Arkamı dönüp hızla merdivenlerden çıktım. Eve girdiğimde derin bir nefes alıp seri adımlarla odama gittim. Sanırım hastane ve uzun yolculuk için hem rahat hem şık olacak tek kombin buydu. En azından beş dakikada halledebileceğim şekilde.

Siyah kot pantolon ve gri düz bir sweatshirt giydim. Siyah kabanımı üzerime geçirip salona geçtiğimde yirmi dakikanın bitmesine yedi dakika kalmıştı. Valizimi ve hazırladığım bez poşeti alıp kapıya çıkarttım. Evi kısaca kontrol edip dışarı çıktım.

Garaja inip bagaja kendi valizimi bıraktım. Poşeti arka koltuğa bırakıp gerisin geri yukarı çıktım. Yirmi dakika dolacakken Esma elinde valizi ile kapıyı kilitliyordu. Siyah gömleğin üzerine aynı renk bir kazak ve pantolon giymişti. Bana tebessüm edip aşağıya doğru indiğinde yanından geçip elindeki valizi aldım ve önünden yürümeye başladım.

Ben varken yorulması hem anlamsız hem de kabaca olurdu.

Aşağıya indiğimizde valizini benimkinin yanına koyup bagaj kapağını kilitledim. Onun tarafına geçip ön koltuğun kapısını açtım. Tebessüm edip bindiğinde kapıyı kapattım ve bende kendi yerime geçtim.

"Hastanenin ismi ne ?"

"Berhayat."

"Sıkıntılı bir durum yok değil mi? Yardım edeceğim bir şey ya da?"

Başını sağa sola sallayıp çantasından reçete çıkardı.

"Rutin göz muayenesi bir de bu reçetenin onayı işte."

Başımı sallayıp önüme döndüm.

Navigasyondan yol tarifini açıp telefonu aparata astım. Evi ardından sokağı arkamızda bırakarak gitmeye başladık.

"Senin için sıkıntı olmazsa bir iki tane görüşme yapabilir miyim telefondan?"

Bana döndüğünde istemsizce durdum. Bu ince detayına gülümsemeden edemedim. Kardeşim dahi olsa Deva'nın bile aynı konumda izin isteyeceğini hiç zannetmiyordum.

"Lütfen, kendi arabandaymışsın gibi rahat ol."

Tebessüm ettiğinde boğazımı temizleyip önüme döndüm. Karnımda tekrardan kendini gösteren ve arabaya şimdiden dolan kokusu ile iyice coşan o kıvrandırıcı hissiyat, güldüğü her an dayanılmaz oluyordu.

Anladığım kadarıyla iş arkadaşı ve annesiyle konuşmasının ardından telefonunu kapatıp bana döndü.

"Benzinlik tarzı bir yerde durabilir miyiz ? Ben hızlı hızlı hazırlanınca su almayı unutmuşum yanıma."

Arkaya dönüp koltukta duran poşeti tutup onun kucağına bıraktım.

"İçinde su ve hazırladığım sandvinç tarzı atıştıracağın şeyler var. Çekineyim falan deme sabahın köründe tansiyonunun düşmesini istemem."

Bir daha tebessüm edip önünde döndüğünde poşetten bir şişe su çıkardı.

"Teşekkür ederim."

Gözlerimi yoldan çekmeden konuştum. Biraz daha gülüşüne bakarsam karnımdaki ağrının beni inim inim inletmesi pek hoş olmazdı sonuçta.

"Ziyanı yok."

Dediğim gibi kullandığım kestirmeler bizim en az yirmi dakika erken gitmemize neden olacak gibi duruyordu çünkü varmak üzereydik. Yol tarifinin iki dakika sonra sağda olduğunu belirttiği hastanenin otoparkına girdim. Esma ses ile çantasını omzuna asıp kucağındaki torbayı eline aldı. Arabayı park ettiğimde kemerini çözüp bana döndü.

"Ben en fazla yarım saat sonra burada olurum. Hastanenin çevresinde kafeterya falan var. İstersen on-"

Başımı sağa yatırıp elimi kaldırdım.

"Esma bu hastaneyi biliyorum, çevresini de. Sıkıntı yok, ben burada beklerim. Sen işini hallet, ondan önemli bir şey yok şu an tamam mı?"

Bir mühlet gözlerimin içine bakıp tebessüm etti. Sanırım bana ilk defa bu denli içtenlikle tebessüm etmişti. Midemdeki ağrı kalbimde depara transfer olurken bana uzattığı torbayı aldım. Arabadan inip el salladı ve arkasını dönüp hastaneye doğru yürümeye başladı.

Otoparktan çıktığında arabaya bindiğinden beri kendimi tuttuğum şeyi yaptım. Gözlerimi kapatıp arabanın her yerine sinen kokusunu derin derin solurken istemsizce gülümsedim. Onu gördüğüm şu kısacık zamanda bile çok iyi anladığım bir şey vardı. İnsan kokusunda dahi mutluluğu tadıyordu.

Gözlerimi araladığımda artık açlıktan sıkışan midemin bağırtılarıyla kucağımda duran torbadan bir sandviçi çıkardım. Torbayı yan koltuğa bırakacağım sırada koltuğun yanında duran beyaz kağıt ile sandviçi de elimden bıraktım. Tam tahmin ettiğim gibi bu Esma'nın reçetesiydi.

Anahtarı kontaktan çekip reçeteyi kabanımın cebine koyup arabadan indim. Hastaneye doğru yürüdüğümde solumda kalan danışmaya döndüm.

"Merhaba. Göz muayene bölümü kaçıncı katta acaba?"

"Yedinci katta. Asansörde ilerde solda."

"Teşekkürler."

Seri adımlarla asansöre adımladım. Nihayet karşıma çıkan asansörün kabinine binip yedinci katı tuşladım. Kata ulaştığımda çalan telefonu cebimden çıkardığımda gözlerimi devirdim.

"Ne var Cüneyt?"

Telefondan gelen hışırtılar ile gözlerimi kıstım.

"Sayın savcım Allah aşkına bana yardım edin. Başımdaki dosyaları boş bir havuza atsam içine girer yüzerim o derece fazlalar, bitmiyorlar."

Derin bir nefes alıp sabır dilercesine başımı kaldırıp ileri doğru baktığımda adımlarım himayemin dışında durdu.

"Yavaşşş."

Üzerinde önlük olup doktor olduğu her halinden belli olan kişi Esma'yı koala gibi sarmış sıkı sıkı sarılıyor Esma'da buna karşılık veriyordu.

Evet karşılık veriyordu!

Boğazımı temizleyip onlara doğru gitmeye başladığımda doktor bozuntusu Esma'nın saçını kulağının arkasına sıkıştırmasıyla cebimden çıkarıp reçeteye baktım. Sanırım göz muayenesi de reçete de sevgilisini görmek için birer bahaneydi.

"Anlamadım savcım ne ya-"

"Cüneyt bütün sinirimi senden çıkarmamı istemiyorsan telefonu kapat ve ben seni arayana kadar beni bir daha arama!"

Telefonu cebime koyup derin bir nefes aldım. Az önce depar yapan kalbim bir el tarafından acımasızca sıkıldığında adımlarımı hızlandırıp ikisinin girdiği odanın kapısına ilerledim. Tıklattığımda içeriden gelen meymenetsizin sesi üzerine kapıyı açtım.

Reçeteyi gösterip direk Esma'ya döndüm.

"Düşürmüşsün, onay lazım demiştin sanırım."

Esma başını sallayıp bana doğru geldiğinde doktor bozuntusu konuşmaya başladı.

"Esma insan böyle dalyan gibi sevgili yapar da kuzenine söylemez mi? Aşk olsun yani."

İkimizin de bakışları doktor bozuntusuna gittiğinde beni baştan aşağıya süzdü. Çenem yavaş yavaş kasılmaya başladığında sinirle gözlerimi kapattım.

"Uras saçmalama. Deniz benim arkadaşımın abisi. Sev-sevgilim falan değil."

Esma haklılığı ile beni daha da sinir ederken elimdeki reçeteyi masaya bıraktım.

"Ben arabada bekliyorum."

♟♟♟

Arabaya binip müzik çalardan açtığım şarkılar ile vakit öldürmeye başladığımın üzerinden sanırım yirmi dakika geçmişti.

Kuzeni olması ona o kadar sarılma hakkı verir miydi ?

Çalmaya başlayan şarkının sesini açıp gözlerimi kapattım. Kafamdaki düşüncelerin ipini saldım ve arkama yaslandım.

"Seni gördüm dünya boşa dönüyo,bende ne cam ne çerçeve duruyo çok kötü çarptın ah sen beni,aklım baksana bende mi duruyo."

Kapalı olan gözlerimin önüne gelen kişi ile olduğum yere daha da mıhlandığımda kalbim deparına kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı.

Esma'nın orada ne işi vardı?

Kapı bir anda açıldığında Esma tebessüm edip arabaya bindi. Kendisinden önce gelen kokusu ile gülümsedim. Şarkı hala devam ederken gözlerimi bir mühlet sonra gözlerinden çektim.

"Varsan var yoksan yokum,senden geçiyo benim yolum.İnsandan insana kaçarken kendimi sende buldum,adını heceleyip durdum."

Kapıyı kapatıp kemerini taktığında başımı iki yana salladım.

Aptal gibi beni her dakika sırıttırmayı nasıl başarıyordu bilmiyorum ama umarım bunu yapmayı asla bırakmazdı.

♟♟♟

Deva'dan...

"Abi?"

Deniz abim çenesini kaşıyarak çaprazındaki sandalyeye oturmuş, delici bakışlarla on dakikadır beni izliyordu.

"Cidden resimdekinden çok daha güzelmiş gözlerin, sevgilin olmasaydı seni kimseye bırakmazdım."

Abimin Ceylin'den tekrar bana dönen bakışları ile daha çok kaşları çatılmıştı. Ceylincim, yengem acaba can ve ruh sağlığım için biraz sussan mı gülüm ?

"Öncelikle teşekkür ederim senin de gözlerin çok güzel. Hatta benimkinden bile. Fakat benim sevgilim yok, sen olduğunu nereden çıkardın ?"

Ceylin'in bakışları saniyesinde bana döndüğünde abim sinir ile olduğu her halinden belli olacak şekilde gülüp başını salladı.

"Anladım. Neyse buna sonra döneceğiz ne de olsa. Ben şu Esma'yı Demir zannetme olayına dönelim istiyorum. Acaba buna bulabileceğin bir bahanen var mı Deva?"

Tüm ciddiyetimi takınarak tatlı tatlı gülümsedim.

Evet bu ikisini aynı anda yaptım !

"Aa ne bahanesi abicim ben doğruları söylüyorum sana hep."

Gülerek başını yana çevirdi ve çevirdiği yön Esma'nın tarafındaydı. Ona tatlı tatlı gülümseyip bana tekrardan öcü bakışlarıyla geri döndüğünde küçük bir küfür mırıldandım.

Abim sanırım Esma'ya abayı yakmayı çok yanlış anlamış, küle dönmüştü.

"Yani neden Esma'ya Demir demiş olabilirsin o zaman? Alayım bahane olmayan açıklamanı."

"Yani abi biliyorsun ben burada kimseyi tanımıyorum. Yanıma gelecek ya Demir var ya da Aslı. O da soda almaya daha yeni gitti ve böyle bir hareket yapması anlamsız olur diye Demir diyi verdim."

Önündeki su dolu bardağı tek dikişte içip alayla kaşlarını kaldırdı.

"Diyi verdin demek. Peki Demir'in yani alt tarafı komşunun gelip de sana bunu yapması anlamlı ama yakın arkadaşın olan Aslı'nın yapması anlamsız oluyor öyle mi ?"

Abim diye demiyorum ama insanı zekası ve kurban olduğum bakışları ile resmen öldürüyordu.

Şu an insanlıktan istifa ediyorum !

Ceylin'e dönüp aniden ayaklandım.

"Ay abi bak burada kızı tutuyoruz saçma saçma bizi dinliyor sıkıntıdan patladı çocuk."

Ceylin eline ara geçtiğini bilmediğim çekirdeği ile bana dönüp ben halimden memnunum bakışları atarken sandalyesini geri çektim.

"Ben en iyisi onu teyzesine götüreyim. Emanet etti kız bana Ceylin'i. Sonra gelip de emanetimin canını sıkıp da bana hıyanet ettin demesin değil mi ? Bir de onunla uğraşmayayım bu iki günlük tatilimde."

"Deva ne saçmalıyorsun? Ne hıyaneti? Tamam biliyorum insan Deniz'in gözlerinde kendini kaybeder ama abartmasan mı ?"

Ceylin'i kolundan tutup abimlere dönmeden hızlı hızlı ilerledim.

"Ya yenge ama ben ne güzel orada sizi dinliyordum zerre canım sıkılmamıştı benim. Niye gidiyoruz ki ?"

Yemek alanından çıktığımızda Ceylin'e döndüm.

"Deniz abim beni canımı mecazen değil de gerçekten sıkmasın diye yengecim."

Dudağını büzüp elimi geri tuttu.

"Peki biz nereye gideceğiz şimdi yenge ? Teyzem soda alıp masaya geri dönecek işler daha da sarpa saracak."

Aniden tekrardan ona dönüp telefonumu çıkardım.

"Yengen kurban olsun sana da aklına da."

Aslı'nın numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götüreceğim anda arkamdan bana sarılıp yanağımı öpen kişi ile olduğum yere an be an amele sümüğü gibi yapıştım.

"Sevgilim."

Arkama dönüp beni sabah sabah çarpılmışa döndüren sevgilime kaşlarımı çattım.

"Demir ne yapıyorsun Allah aşkına? Abim fırlayacak bir yerden şimdi."

Etrafına bakınıp geri bana döndü.

"Sevgilimi öpüyorum Deva hanım. Ayrıca abin en son baktığımda İstanbul'daydı, ne ara buraya geldi?"

Omuzlarımı düşürdüm.

"Sanırım bana sürpriz yapmak için almış Esma'yı gelmiş. Gerçi Esma tam olarak benim için mi bilmiyorum ama gelmiş işte."

Demir aniden kendini geri çekip bir adım geri attı.

"Eyvah o zaman. Ben gideyim, yanlış anlamasın beni sonra. Mazallah şimdiden bizi öğrenmesin belki ayrılırız falan dimi ? Uzaklaşayım ben senden."

Gözlerim fal taşı gibi açılırken bir adım da ben geriledim.

"Evet ya oyun oynuyoruz ya biz burada, ciddi sanmasınlar. Allah korusun kısmetini falan kapatırım sonra ben senin."

Ceylin'e bakış atıp arkamı döndüğümde Demir gülerek kolumdan tuttu. Ağzını açacakken elimi bırakıp kendi ellerini belinden birleştirerek Demir'in önüne geçen Ceylin, yargı dağıtmaya devam etti.

"Tek kelime etme dayı, öküzlüğünü daha büyük tescilleyemezdin yani. İyi sen ayrıl bakayım yengemden, sonra Atakan yılışığı ve ona benzeyen ilkel yaratıklar sarsın yengemin etrafını. Sende kıskancından morardığınla kal. Aferin."

Alkışlayarak bana döndü ve elimi tuttu.

"Gel yenge biz şu seni ağzı açık trene bakan öküz gibi izleyenlerin olduğu kafeye gidelim. Malum dayım da yanlış anlaşılmaktan kaçınmak istiyordu ya. Biz de günümüzü gün ederiz."

Ben Ceylin'i nüfusuma geçirebiliyor muydum acaba?

Gülerek bana döndüğünde onunla beraber arkamızdan adımızın seslenilmesine aldırmadan aslında olmayan kafeye doğru yürümeye başladık.

Ne demişlerdi?

Girl Power !

♟♟♟

Durumuzu ve anlık konumu özet geçiyorum. Ben, Esma, Aslı, Ceylin ve görüntülü sohbetten Gülce benim odamda benim yeni başlayan ilişkimin kritiğini yapıyorduk.

"Ay sonunda abim açıldı sana. Valla gına gelmişti artık. Git ne yapıyor bak, nerede ara sor, yanına git. Aşkınızın ayakçısı ben olmuştum artık."

"Bana bile apartmanda karşılaştığımızda soruyordu. "

Şaşkınlıkla Esma'ya döndüğümde edeceğim lafları şimdiden duymuş gibi sırıttı.

"Ve sen bunu bana şu an söylüyorsun Esma öyle mi?"

"Onu bunu bırak da öptü mü seni?"

Gülce bağırarak konuştuğunda kaşlarımı çatarak ona döndüm. Daha doğrusu telefona.

"Gülce ne diyorsun Allah aşkına? Çocuk var burada!"

Ceylin bana doğru eğilip alayla elini kaldırdı ve Aslı'yı gösterdi.

"Yenge umarım çocuk derken teyzemden bahsediyorsundur."

Aslı ağzını açıp Ceylin'e döndüğünde Ceylan gülerek arkama koştu.

"Seni yer cücesi. Boyu çeyrek lafları bir buçuk porsiyon küçük insan. Senin gibi yeğen düşman başına!"

Hepimiz bu ikilinin haline gülerken odanın kapısı alacaklı gibi çalınınca sesimiz birden kesilmişti.

"Deva aç kapıyı, konuşmamız lazım. Deva."

Hızla Aslı'ya ve Esma'ya döndüm.

"Ceylin ve ben burada değildik, nerede olduğunu sizin de bilmediğiniz bir kafeye gittik. Akşama döneceğiz, tamam mı ?"

İkisi de başını salladığında Ceylin'i ve Esma'yı kolundan tutup lavaboya girdim. Parmağımla susmalarını işaret ettiğimde Ceylin başını salladı ve kapıyı kapattı.

Dışarıdan önce Aslı'nın daha sonra Demir'in sesi gelmeye başladı.

"Abi ne kapıyı kıracak gibi çalıyorsun ? Yok burada Deva, Ceylin'le beraber kafedeler onlar."

"Aslı daha delirmedim ben! Deva'nın gülüşünü duydum, çekil içeri bakacağım."

Bir kaç tıkırtıdan sonra Aslı'nın itinayla kulak zarı yırtan sesi bütün lavaboda yankılandı.

"Hayır sen cidden delirmişsin. Deva'nın aşkı delirtmiş seni. Öküzleşme de,geri bas. Deva izin vermeden bu odaya adımını atamazsın! Yemin ederim Deniz abiyi çağırırım."

İnsana böyle görümce lazımdı işte.Helal kızım sana !

İkisinden de bir kaç dakika ses gelmeyince Esma etrafı kontrol etmek için çıktığında gayet normal bir şekilde elini gel anlamında salladı. Duş kabinin yanına gidip içinde saklanan Ceylin'e döndüm.

"Operasyon tamamlandı çaylak, hadi çıkıyoruz."

Ceylin gülerek duş kabininden çıkıp benden önce odaya geri girdi. Onun ardından lavabodan çıktığımda Esma ve Aslı kapının önünde dizilmiş tam karşımda kalan yatağıma oturan şahsiyeti dikizliyordu.

Evet, Demir'i!

"Ben deliydim ve Deva burada değildi dimi ? Aferin abicim aferin."

Aslı gözlerini devirdiğini elime belime koyup kaşlarımı çattım.

"Sen niye benim odama benden izinsiz giriyorsun ?"

Alayla gülüp yataktan kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Burnumun dibine kadar geldiğinde parfümünün kokusu buram buram burnuma doluyordu. Odağımı değiştirip gözlerine baktığımda daha da sırıttı.

"Sevgilimi aradığım için ve bulamadığım için onun odasına ondan izinsiz girdim. Sevgilim beni affedebilir mi acaba?"

Etrafıma bakınıp alayla sesli bir şekilde güldüm.

Dişe diş, kana kan. İNTİKAM!

"Ben etrafımda kardeşin, komşun, yeğenin ve beraber oyun oynadığın kişiden başkasını göremiyorum. Bence sorunu git sevgilisine sor."

Tek kaşı alayla kalktığında bakışları dudaklarıma inmişti. Dur dur dur. Ben dudaklarım dedim değil mi?

Deva Ilgaz balon gibi sönüşünü gururla sunar.

"Şimdi şurada seni öpsem, sevgilim olduğunu kardeşime , komşuma , yeğenime ve en önemlisi sana ispatlamış olur muyum ?"

Sesli bir şekilde yutkunduğum anda kim olduğunu bilmediğim kurtarıcım kapıyı çalmaya başladı.

"Deva, abicim benim. Orada mısın?"

Kurtarıcı değil de ,durumu görürse katil diyelim biz ona!

Aslı gözleri yuvalarından ayrılacak gibi bana bakarken Demir'i görüp eliyle yüzünü kapattı. Evet arkadaşlar benim son nefesimde son dileğim sonsuz dilek hakkı.

Demir'i itip Aslı ve Esma'ya döndüğümde şu an abim için en ikna edici ve en güzel seçeneği kapıya yolladım.

Tahmin ettiniz değil mi? Tabi ki Esma'yı.

"Ben müsait değilim, sonra gelsin tamam mı?"

Başını salladığında Demir'i balkona geçip kapıyı kapattım ve yan duvara resmen yapıştım.

"Sevgili olduğumuzu kanıtlayacak andı ya şimdi, aferin sana. Abim birazdan seni ismini unutturana kadar döverse görürsün!"

Bana doğru dönüp dudaklarımı hızla öpüp geri çekildiğinde ben olduğum yere mıhlanırken o yan tarafımızdaki kendi balkonuna geçti.

İç organlarım halay çekerken, halayın başını alan kalbim ağzıma tırmanmaya ant içmiş gibi atıyordu. Ona doğru yavaşça döndüğümde ellerini yanaklarıma koyup alnımı alnına yasladı.

"Seninkini unutturmasın da ben gerisine razıyım. Gerçi o da biraz zor ama."

Adam düşüre düşüre diz bırakmamıştı canım !

"Bende yerdeyim Deva. Yirmi yıllık birikimimle bu adam tamam diyorum ben!"

♟♟♟

"Evet evet benim için problem değil, kalabilir."

"Uslu duracağına söz veriyorsan eğer kalabilirsin o zaman."

Ben, benim kendimi kanıtlayan sevgilimin ablası ve onun kızı yani Ceyda ve Ceylin Tamer ile oturmuş kış bahçesi dizaynı olan kafede sıcak çikolata içiyorduk. Benim en acilinden bir detoksa girmem gerekiyordu.

"Annecim ben yedi yaşındayım, yedi. Uslu durmama gereken yerleri öğreneli çok oluyor."

Ceyda hanım gülerek ellerini masada birleştirmiş çaprazında kalan kızına dönmüştü.

"Peki o uslu durman gereken yerlerin arasında Deva ablanın evi var mı?"

Ceylin başını olumsuz anlamda sallayıp çikolatasından bir yudum daha aldı.

"Annecim bir kere Deva ablam değil, benim yengem. İkincisi onun evinde uslu durmayacağım. O beni olduğum gibi seviyor, süs eşyası gibi durduğumda değil."

Dehşetle Ceyda hanıma döndüğümde gülerek masada duran elimi tuttu.

"Bora söyledi, whatsaptan."

Utançla tebessüm ettiğimde Bora'ya bir ölüm fermanı daha hazırladım. Çocuk benden önce herkese ilişkimi açıklamıştı be!

Çikolatamdan bir yudum daha alırken yanımdaki sandalye çekilmiş ve omzuma bir el dolanmıştı.

"Ne haber abla?"

Demir'e döndüğümde sandalyemi yanlarından çekip kendi sandalyesine yaklaştırdı. Eli bir daha omzuma gittiğinde yüzümün rengi artık mora yaklaştığından biraz geri çekilip yüzüne baktım. Dudaklarımı kıpırdatmadan konuştuğumda gülerek başımı göğsüne yasladı.

Evet ablasının karşısında!

"Demir ne yapıyorsun? Ablan var burada ve karşımızda farkında mısın?"

"Sen benim sana aşkımı ilan ettiğimde kurduğum cümlelerimi ablamla konuşarak kararlaştırdığımın farkında mısın?"

Şokuma şoka sokan dedikleri üzerine aniden ona döndüğümde yanağımdan makas alıp ablasına döndü.

Şimdi o sözleri ciddi ciddi ablasıyla konuşarak mı kararlaştırmıştı ? Bir ara bunun hakkında kızlarla fena kritik yapmamız lazımdı.

"Deva'yı kaçırmam lazım. Deniz çağırıyor da."

Ceyda hanım başını salladığında Demir ayaklanmış ve beni de kaldırmıştı. Masanın yanına gittiğimde selamlaşmak için elimi uzatacağım sırada kolumdan tutup bana sıkıca sarıldı.

Demir'in bu hallerine şaşmamak lazımdı canım. Ben kadına hanım derken o beni resmen bağrına basıyordu.

"Görüşmek üzerece Deva'cım. Kendine iyi bak."

Tebessüm ederek sarılışına karşılık verdim ve başımı salladım. Ceylin'in yanına gidip yanağını öpeceğim sırada bana tıpkı annesi gibi sarıldı ve kulağıma yaklaşıp konuşmaya başladı.

"Seni seviyorum yenge."

Geri çekilip yanağını öptüm. Tıpkı onun gibi kulağına fısıldayarak:

"Bende seni fındığım."

"Bunu sevdim."

"Bende."

♟♟♟

Size bir sır vereyim. Asla kayak yapmaya bilmeden gitmeyin. Ya da daha doğrusu öğrenin öyle gidin. Benim gibi pat küt düşmek yerine bunca kalabalıkta tıpkı diğer insanlar gibi kuğu misali süzülürsünüz o zaman.

"Ya abi tut diyorum kaçıyorsun ya!"

Kalkmama yardım edip nasıl kaymam gerektiğini bir daha gösterdi.

"Abi dokuzuncu gösterişin, bakarak olmuyor anlamıyor musun? Eğer olsaydı sana ne gerek vardı açardım youtube'dan izler izler kayardım."

Elindeki batonu bana doğru uzatıp geri yerine geçti.

"Youtube'dan reklam çıktığında da görürüm seni. Hadi konuşma da başla."

"Komanda eğitiyor sanki. Gıcık."

Yanıma eğildiğinde trip attığımı anlaması için başımı ters istikametine çevirdim.

"Duyuyorum yalnız."

Besmele çekerek tekrardan ayaklandığımda ilk bir kaç saniye cidden başardığımı düşünmüştüm, ta ki sonraki efsanevi düşüşe kadar. Takla attım desem olmaz, yerle ilişkiye girdim desem olmaz. Ama işin sonunda şaftım kaydı.

Sinirle beni tutacağına söz veren abime dönüp carlayacağım sırada onun arkamda eğitmen öğretmen ile kayan Esma'ya baktığını görmem ile ofladım. Her ne kadar Esma'yı sevsem de sanırım şimdiden ona karşı görümcelik damarlarım kabarmaya başlamıştı. Kız daha şimdiden tahtımı on şiddetinde sallıyordu !

Ellerimi yere bastırıp zorla kalktığımda bata çıka abimin yanına gidip batonu sertçe yere sapladım.

"Abi ben sana hiç mani olmayayım git sen Esma ile kay. Yoksa eğitmen bakışlarından dolayı aklını yitirecek artık."

Bana dönmeden ellerini birbirine bağladı ve konuştu:

"Deva ben sanırım aşık oldum."

♟♟♟

Birileri kalbini kaptırdıııııı. Deva'dan bir damat halayı gelir artık.jsjsjjsjs

Bölüm Sonu.💗

Nasıldı? Beğendiniz mi?💗

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım.💗

Sizleri kocaman öpüyorum. Haftaya cuma görüşürüz, hoşça kalın.💗

 

Loading...
0%