@yazarzeeyzey
|
Bu bölüm kitapta bu zamana kadar olan en uzun bölüm oldu. Umarım severek okursunuz.💓 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım. Sizleri kocaman öpüyor ve bölüme geçiyorum.💓 Medya kızların kıyafetleri bu arada. Bölüm Şarkısı: Murat Dalkılıç-İki Yol Keyifli Okumalar :)💓 ♟️♟️♟️ "Deva ben sanırım aşık oldum." İçten bir tebessümle eğilerek ona döndüğümde bakışları hala Esma'daydı. "Biliyorum. Sanırım bunu senden önce fark ettim. Aynı şekilde Esma'da sen söylemeden öğrensin istemiyorsan dibin düşer gibi kıza bakmayı kes bence abi." Bakışları aniden beni bulduğunda gülerek olduğum yere oturdum. Bizim aşıklar kervanına biri daha düşmüştü. Allah kurtarmasındı inşallah! "Ceylin'in sevgilim sandığı kişi Esma'ydı değil mi?" Aynı şekilde gülerek başımı salladığımda yüzündeki gözlük ve maskeyi çıkarıp gözlerini kıstı. Evet geliyordu benim aylık sorgu sualim. "Ama abi kız medeni halini sordu, bekar mı deseydim ?" Kolumdan tutup beni ayağa kaldırdığında beremi düzeltti. "Öyle olduğum için evet, bekar diyebilirdin." Ellerimi birbirine vurup yüzüme yalandan bir şaşırma sıfatı yerleştirdim. "Vah vah unutmuşum ben onu. Bekar deseydim de elinin körü olsaydı dimi!" "Abicim Ceylin'den bahsettiğimize emin miyiz? Daha çok takıntılı bir psikopattan bahsediyor gibisin şu an ." Gözlerimi devirdiğimde elindeki telefona bakıp oflayarak yanımıza gelen Esma abime vereceğim cevabı ağzıma tıkarken bir kaç adım atıp ona doğru ilerledim. Abim bana döndüğünde Esma'yı anında fark etmiş ve soluğu yanımda almıştı. Konu Esma olunca taş fırın erkeği abim, muhallebi çocuğuna dönüyordu resmen ! "Deva sana bir şey sorabilir miyim ?" Gülerek başımı salladığımda elindeki telefonu bana uzattı ve ellerini montunun cebine soktu. "Dava açmak için tanıdığın kimse var mı ? Ama mümkünse en yakın zamanda halledebileceğim şekilde." Bakışlarım abime döndüğünde Esma'dan yana bir adım atıp onu karşısına almıştı. Aradığını burnunun dibinde bulmuştu kızcağızım benim. Bir de konu oysa eğer bu dava başlamadan biten bir savaşın resmen bir minyatürü olurdu. "Elinde delil niteliği taşıyan bir şey varsa ceza davası olarak ben açabilirim. Ne hakkında açmak istiyorsun davayı?" Esma abime döndüğünde daha önce onda görmediğim bir bakışı takınıp ellerini cebinden çıkardı. Ve sanmaktan çok uzak, emin bir şekilde söylüyorum ki o bakış hoşlantıydı! Esma ağzını açacakken abim onun titreyen ellerini fark etmiş olacak ki elinden eldivenini çıkarıp ona uzattı ve daha henüz bakamadığım telefonu benden alıp Esma'ya geri verdi. "Üşüdün sanırım. Kırk beş dakika sonra şuradaki kafede buluşalım olur mu ?" Esma eldiveni zor zar alıp ellerine geçirdiğinde tekrardan başını salladı ve arkasını dönüp tahminimce odasına doğru ilerledi. "Senin bir bilgin var mı bu konu hakkında?" Başımı olumsuz anlamda iyi yana sallayıp elimdeki batona tutunarak ilerlemeye başladım. "Merak ettiğim için bende sizinle geleceğim abicim. Bir dahaki sefer baş başa kalırsınız artık." ♟♟♟ "Evet Esma'nın işi olduğu için." Saçlarımı elimle düzeltip üzerime montumu geçirdim. Şu internette öve öve bitirilmeyen kalın ten rengi çorapların üzerine giydiğim siyah, pileli, bol ama sıkıntı çıkacağını bileceğim kadar kısa eteğimi giyip üzerime krem rengi salaş kazağımı geçirdim. Sanırım fazlasıyla hazırdım. Telefonumdan konuşan Demir'i hoparlörden çıkarıp kulağıma götürdüm. "Gidiyor musun? Çıktın mı yani?" Botumun fermuarını kapattım. "Şimdi çıkacağım. Ne oldu ki ?" Bir kaç hışırtıdan sonra kapı sesi hem telefonumda hem dışarıda duyulunca heyecanla kapının yanına gittim. Kapıyı açtığımda tebessüm ederek yüzüme bakarken bakışları kıyafetlerimi bulduğunda gülümsemesi daha çok somurtmaya dönmüştü. Size eteğin boyunun sıkıntı çıkaracağını söylemiştim değil mi? Kot pantolonun üzerine giydiği lacivert şişme mont ve beresi ile yine beni yakıp kavururken yanağına küçük bir öpücük kondurdum. Aniden beş parmağı karnıma gelecek şekilde beni hafifçe itip ayağıyla kapıyı kapattı ve kolumu tutup beni kendisi ile duvarın arasına sıkıştırdı. Gözleri gözlerimde takılı kalırken nefesi boynuma vuruyordu. "Rica etsem üzerindeki etekten hallice kumaş parçasını değiştirme zahmetinde bulunabilir misiniz Deva hanım ? Hasta olmanızı istemem." Bakışlarım istemsizce eteğime kaydığında mimiksiz bir şekilde ona döndüm. "Sıkı giyindiğimden ve bunu kendim karar verebildiğimden eminim Demir bey. Müsaade ederseniz eğer gitmem gereken bir kafe var." Diğer elini de duvara yasladığında bakışları dudaklarımda kilitlenmişti. Destur bismillah! "Çocuğu öpüp kaçan sen değilmişsin gibi dimi Deva'cım?" "Ben sadece size değen her çift göz oyulmasın diye önden bir uyarmak istedim Deva hanım. Avuçlarım kaşınırsa biraz zor kendine gelir de." Kokusu burnuma buram buram gelirken alayla tek kaşımı kaldırdım. Sanırım beyin fonksiyonlarım şu an tek tek ölüyordu arkadaşlar! "Abim varken birinin bana bakabileceğini düşünmen komik." Alayla kaşlarını kaldırdığında bir adım geri attı. "Ha ben burada eşek başıyım dimi Deva?" Şirince gülümseyip yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Sevgilim olmanız abim varken borunuzun öteceği anlamına gelmiyor. Şansınıza küsün Demir bey." Eğilip beni hapsettiği kollarının altından çıkıp makyaj masasının önüne geçtim. Parfümümle adeta yıkandıktan sonra çantamı omzuma asıp kapının önünde beni bıraktığım gibi izleyen sevgilime tatlı tatlı gülümsedim. Eninde sonunda dere akardı da kum kalırdı yani. Kapıyı açtığımda benden önce dışarı çıktı ve kendi kapısına yaslanıp konuşmadan daha çok söylenmeye başladı. "Biz elbet İstanbul'a gideceğiz ve elbet abin gidecek, o zaman göreceğiz sevgilim." Alayla kaşlarımı kaldırdığımda ona öpücük atıp kafeye doğru yürümeye başladım. Sanırım benim biricik sevgilim beni tehdit ederek yürek yemişken Derman adında ikinci bir abim olduğunu unutmuştu. "Asıl unutmaması gereken kişinin o olması der ve susarım." ♟♟♟ "Kıza kırk beş dakika dedin daha yeni yarım saat oluyor. Dakik bir insana zaman verip de öncesinde gelirsen kusura bakma ama böyle kös kös beklersin abi." Telefonumda instagram hesabıma yüklemek için resim seçerken bir yandan da abime laf yetiştiriyordum. Esma'nın E'si geçince adama bir haller oluyordu yahu. "Ne bileyim Deva ben saate mi baktım sanki? İşimi halledip koştur koştur buraya geldim." Gülerek ona döndüğümde titrettiği ayağına bakmaya başladı. O az önce benden mi utanmıştı? Benim abim, Deniz Ilgaz ? "Düğün ne zaman?" Kaşları çatıldığında kıkırdadım. "Ben sana bir şeyleri dedikçe sen fazla mı yüz buldun acaba Deva ?" Parmağımı tehditvari sallayıp arkama yaslandım. "Kardeşine değil de kime anlatacaksın? Sonuçta Esma benim arkadaşım, hakkında soru soracağın tek kişi benim. Ona göre abicim." Yüzünde benim bittiğimi resmeden alaycı ifade adeta gün yüzüne çıkarken suyumdan büyük bir yudum aldım. Ağzını açıp tahminen beni bir güzel ayar edecekken Esma bize doğru yürümeye başlamış bunu fark eden abim de susmak zorunda kalmıştı. Siyah kot ve kazağının üstüne giydiği gri kaban ile göz kamaştırıyordu. Yanımıza geldiğinde çantasını masaya bırakıp bize selam verdi ve tam karşımıza oturdu. "Beklettim sanırım kusura bakmayın, anca hazırlanabildim." Başımı sağa sola sallayıp tebessüm ettim. "Tamamen bizlik bir sorun. Soluğu burada aldığımızdan biz olması gerekenden erken geldik." Esma gülümseyip başını abime çevirdiğinde bakışlarına yerleşen ışıltı ile çöpçatan modumu aktif hale getirdim. Gerçi gerek bile kalmamıştı ama neyse. Abim bakışmaya daha fazla dayanamamış olacak ki yanında duran çantasından bir not defteri ve kalem çıkarıp ortamı an ve an mahvetmişti. "Tam olarak bana bu dava olayının nedenini anlatabilir misin?" Esma cebinden telefonunu çıkarıp bir kaç saniye sonra abime uzattı. "Yaklaşık bir aydır düzenli olarak her salı ve cuma günleri eczaneye gelip de saçma sapan davranışlar sergileyen bir şahıs var. Hepsinin kamera kayıtları orada. Açıkçası ilk başlarda önemsemedim ve elimden geldiğince haddini bildirdiğimi zannettim ama öyle olmamış ki dünden beri nasıl bulduğunu bilmediğim şekilde telefonumdan beni arayıp mesaj atıyor." Ekranı yana kaydırıp yazışma ve arama kayıt listesinin fotoğraflarını gösterdikçe abimin çenesi kasılıyor ve alnındaki damarları belirginleşmeye başlıyordu. Bankalar kapanın. Kıyamet geliyor kıyamet! "Engelledikçe yeni numaradan aramaya başladı ve ben artık dayanamıyorum. Bu numaramı da değiştireceğim ama bunu bulduğunu gibi onu da bulur diye yapamıyorum. Bende artık dava açıp elimden geleni ardıma koymak istemiyorum." Abim sinirle başını sallayıp resimlere bir daha baktı. "Kendimi kayıt edip resimleri alsam sıkıntı olur mu? Yoksa Deva'ya atıp oradan mı alayım ?" Esma başını sağa sola salladı. Yüzündeki, benim Demir'e baktığım her an oluşan durum ile gülümsedim. Abimin haklı sinirini saymazsak çok tatlılardı. "Yok yok sorun değil, direkt benden alabilirsin." Abimin bakışları Esma'nın gözlerinde takıldığında tebessüm edip resimleri kendine yollamaya başladı. Birkaç dakikanın ardından telefonu Esma'ya uzatacağı sırada aramaya başlayan numara ile abimin bakışları tekrardan telefonu bulmuştu. "O mu ?" Esma az önceki bakışlardan uzak bir tık korku ile başını salladığında abim onun aksine tıpkı az önceki gibi sinirle telefonu alıp çağrıyı cevapladı. Duyduğu her kelime ile daha da çatılan kaşları ve yumruk haline getirdiği eli bu işin sonunun hiç iyi olmayacağının en büyük kanıtıydı. "Benim kim olduğum, senin bir hiç olduğundan içine dahil olup soru sorabileceğin bir konu değil. Gerçi Esma ile ilgili hiçbir konu içinde var olabileceğin bir konu değil. Nefreti dahil olmak üzere." Sinirle gülerek başını arkaya attığında rahatsızca olduğum yerden doğruldum. Sinir hastası edecekti gül gibi abimi! "Bir daha bu numarayı ararsan ya da herhangi bir şekilde Esma'yı rahatsız edecek hareketlerde bulunursan ben sana asıl rahatsız edilmek nasıl olurmuş seve seve gösteririm. Ve emin ol benim sevdiğim yöntemde sağ kalman ihtimaller dahilinde olmaz." Çağrıyı kapatıp numarayı engellediğinde telefonu tekrardan Esma'ya uzattı. Aynı ciddiyetle geri dönüp kağıtlara bir kaç şey yazarken moralinin sıfır olduğu her halinden belli olan kızılcık şerbetime dönüp sandalyemi onunkine yaklaştırdım. "Sıkma canını kızılcık şerbetim abim halledecek. Bir daha bulaşamaz sana. Oldu da bir sıkıntı mı çıkardı alo eder bütün Ilgaz'ları kapının önün yığarız. Doğal olarak başını abim devralacağından sıkıntıyı sahibine monteler. " Sıkıntıyla bana döndüğünde montuna biraz daha sarıldı. Ellerini ellerimin arasına aldığımda adeta buzu andıran soğukla bakışlarım ona döndü. "Kız senin ellerin niye bu kadar soğuk? Üşüyor musun? Garsondan şal isteyelim mi?" Esma cevap vereceği sırada önümüze konan etiketi üzerinde gri eldivenler ile ikimiz de abime döndük. "Buraya gelirken karşıma çıktı, sanırım ben acele ettirince evden almayı unuttun. Bende üşüme diye almak istedim." İkisi de birbirinden gözlerini ayıramazken ellerimi önümde birleştirip kıskanarak arkama yaslandım. Bana ne bende sevgilimi yanımda istiyordum ama ya ! "Onlar henüz sevgili değil Deva. Hatırlatmak isterim." "Abimin bundan sonra Esma hariç bütün kızlara yolları açılmamak üzere kapandı canım. Yani ha bugün ya yarın bir bakmışsın evlenmişler. Kendini buna alıştır bence." Raife sesini kıstığında sırıtıp çalmaya başlayan telefonuma döndüm. Gülce arıyordu. Çağrıyı cevapladım. "Bakıyorum da birileri insanlığa geri dönmüş?" Karşı taraftan yükselen kahkaha ile sırıttım. "Döndüm canım döndüm. Hatta senin için bulunduğun otelin kapısına bir hediye bıraktım. Donmadan onu oradan alır mısın?" Ayaklandığımla bana dönen abim ve Esma'ya el sallayıp otelin çıkışına doğru yürümeye başladım. "Ne hediyesi ki? Hem niye özel bir gün mü bugün?" "Sen hediyenin yanına git anlayacaksın zaten." Gülerek başımı salladığım otelin kapısından çıkıp etrafa bakınmaya başladım. "Eee burada hiçbir şey yok Gülce." Telefon suratıma kapandığında bir anda önüme atlayan Gülce ile korkuyla sıçradım. Bu kızın bana garezi yoksa bende hiçbir şey bilmiyordum! "Gülce senin yüzünden çocuğum olmazsa beni uğraştırma git kendini kendin öldür tamam mı?" Gülerek karşıma geçip ellerini beline koydu. "Asıl ben seni bu önemli günü unuttuğun için öldürmeden sen git kendini şu dağdan bir yerden at." Anlamadığımı belli eder şekilde ona baktığımda ofladı. "Bugün günlerden ne Deva?" "Cumartesi." Başını acı çeker gibi arkaya attığında kaşlarım istemsizce çatıldı. Bayram değil ,seyran değil ne o zaman ? "Ayın kaçı?" Telefonumu .çıkarıp takvime baktığımda gördüğüm tarihle hızla Gülce'ye döndüm. "Kutsal cumartesiii!" "Hele şükür be!" Gülerek ona baktığımda şükür eder gibi yukarı bakıyordu. Şimdi benim biricik kuzenim benim için ta Ankara'dan buraya mı gelmişti? Hızla kollarımı bedenine sarıp kıkırdayınca sarılışıma karşılık verdi. "Kız sen onun için ta buraya mı geldin?" "Herhalde onun için geldim. Yılda bir olan kutlamamızı kaçıracağımı düşünmedin herhalde? Hadi gidelim kızlara haber edelim de hazırlanamaya başlayalım geç kalacağız yoksa." İçimde aniden yükselmeye başlayan heyecan ile Gülce'nin koluna girip onu odama doğru sürüklemeye başladım. Valizinin çekçeğini açıp seri adımlarla beni takip ederken etrafı gördükçe tıpkı buraya geldiğimiz ilk gün okul arkadaşlarımın verdiği tepki gibi hayranlığını yüksek sesle dile getirmeye başladı. "Gülce ben kendime öyle elbise falan getirmedim, sen yedekli geldin mi yoksa direk mağazaya mı geçelim?" Başını olumsuz anlamda sallayıp asansöre bindi. "Bir tane yedek var ama şimdi diğer kızlar için ne olur bilmiyorum. Bence sen onları da yanımıza çağır bir konuşalım ona göre karar veririz." Başımla onu onaylayıp telefonumu elime aldım. Whatsapta Bora'nın mesajlarına ve açtığı gruplardaki konuşmalarına tıpkı diğer üyeler gibi görüldü atıp yeni grup oluşturmaya başladım. Sonuçta biz harika dörtlünün bir grubu olmalıydı artık. No Stop Dedidoku Gıybet, Come Here Gossip Girls grubuna Kızılcık Şerbetim, Çakma Doktor ve Aslı Astarı'nı eklediniz. Siz: Kızlar on dakika içerisinde odama bekleniyorsunuz. Konu alış veriş ve kutsal cumartesi yani SOS. Haydin bekliyoruz. Aslı Astarı: Kapına ulaşmama son on, dokuz, sekiz.... Kızılcık Şerbetim: Dava işini yeni hallettik iki dakikaya oradayım. Siz: Anladım merkez. Telefonu kapatıp katımıza gelen asansör ile dışarı adımladık. Aslı adımları sayarken sanırım ciddiydi çünkü kapının önünde bekliyordu. Seri adımlarla yanına gittiğimizde Gülce'yi fark etmesi ile çığlık atarak ona sarıldı. "Yine mi kaçıyoruz? Nereye, niye? Ben varım." İkimiz de gülerek Aslı'ya baktığımızda çantamdan kartı çıkarıp kapıya okuttum ve içeri geçtim. Önce Gülce ve ardından Aslı odaya girince çantamı askılığa asıp yatağımın karşısındaki koltuğa oturdum. "Cidden nereye gidiyoruz? Kutsal cumartesi ne? Özel bir şifre falan mı?" Gülce atılıp Aslı'nın tam karşısına geçti. Kollarını sıvayıp önemli bir şey anlatacakmış gibi ellerini birleştirdi. "Kutsal cumartesi bizim aslında Deva, ben ve ablamla beraber yaptığımız eğlence gecesiydi. Her sene aralığın ikinci haftasında cumartesi günü bizim için kutsal. Neden dersen onu biz de bilmiyoruz ama öyle işte. Şimdi de benim ablam evli, mutlu ve keçileri kaçmış moduna girdiğinden bizimle gelemiyor. Yeni üyelerimiz olarak siz bize bu özel gecede eşlik edeceksiniz. Kısaca eğleneceğimiz, kurtlarımızı döküp kafamızı dağıtacağımız bir gece olacak. Hazır mısın çaylak?" Aslı biranda ayağa kalkıp asker selamı vererek bağırmaya başladı. Zaten şansıma tüküreyim akıllısı beni bulmaz da delisi bir tarafımdan ayrılmazdı. "Babamın anama yan gözle bakıp da beni icra ettikleri günden beri komutanım!" Odada yankılanmaya başlayan kahkahalarımız ile başımı sağa sola salladım. Daha güzel ifade edemezdi sanırım benim biricik görümcem ne zamandan beridir hazır olduğunu. "Fazlasıyla hazır olduğunu anladığımıza göre asıl konuya geçelim, gece giyecek kıyafetin var mı?" Bakışları aniden karardığında şok olmuş vaziyette bize bakmaya başladı. "Hayır yok. Kahretsin daha dün giydiğim şeyi aynı hafta içerisinde giyemem ki ben! Acil alışverişe gitmemiz lazım." Cevap vereceğim sırada kapı tıklatıldığında çıkardığım çantamı geri takip kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi Esma gelmişti. "Hiç girme kızılcık şerbetim alış verişe gidiyoruz." Anlamadığını belli eder şekilde baktığında Gülce ve Aslı konuya el atıp Esma'nın kollarına girip durumu kısaca özetleyerek asansöre doğru yürümeye başladılar. Bir anne edasıyla arkalarından bakarken kapıyı kapatıp peşlerinden gitmeye başladım. "Bir deli, bir soytarı ve iki zeki ama diğerlerinin yanında dura dura ayarları oynanılanlardan oluşan topluluk. Kişilik bozukluğu yaratırsınız bünyede yemin ederim. Gazamız mübarek olsun." ♟♟♟ "Bu çok güzel oldu, al ve gidelim artık." Kızlar benim gibi kararsızlık üzerinde master yapmadıklarından giyeceklerini çoktan seçmişlerdi ve tek bir şey beğenmeyen ben kalmıştım. Denediğim on sekizinci kıyafette artık sıkıntıdan canım da çıkacaktı. Esma su yeşili dar ve mini bir elbisenin üzerine aynı renk şık bir ceket, Aslı tam ondan beklenilecek şekilde iki parça kolları şifon, krem rengi ve üzerinde minik siyah noktaları bulunan etekli ve büstiyerli bir takım, Gülce ise omuzları açık siyah, uzun kollu bir elbise seçmiş bana ise siyah etek ve büstiyer takımı , üzerine de aynı renk deri ceket öneriyorlardı. Tamam Allah var çok güzel olmuştu ve al beni diye bağırıyordu bu kombin ama benim iki tane abim hayatımın her safhasında dibimdeyken bunu giymek biraz sıkardı doğrusu. Çünkü buraya gelirken giydiğim etekten daha kısa ve karın kısmı açıktı ! "Kızlar ben bunu giyersem olay çıkar, bence ben bir tık daha uzun ve karnı kapalı şeyler bakayım." Aslı başını olumsuz anlamda sallayıp yanıma geldiğinde ellerinde poşetler ile beni izleyen Gülce ve Esma'ya döndü. "Ben harika oldu diyorum, sizce?" "Bence de çok yakıştı Deva ama rahat edemem diyorsan yine de sen bilirsin." Esma'ya tebessüm edip beni baştan aşağıya süzen Gülce'ye döndüm. "Bunu al Deva, al ve giy. Kızım resmen erkek olup da sana yavşayasım geldi. Çok güzel olduu." Gülerek tekrardan aynaya baktığımda elimle eteği birazcık aşağıya çekiştirdim. "Gülce bari sen bir şey de. İzmir'de tıpkı bunun gibi bir büstiyer giydim diye Derman beni babama ispikleyip de kıyafet kontrolü yaptırmamış mıydı?" Aslı sabır çekerken karşıma geçip eteği çekiştiren ellerime vurdu. Evet resmen vurdu. "O zaman on yedi yaşında olduğunu ve sırf inat uğruna o büstiyeri kışın ortasında giydiğini hesaba katmayı unutuyorsun Deva." Aslı üzerimdeki deri ceketi düzeltip beni baştan aşağıya bir daha süzdü. "Bırak şu eteği de bir rahat dur. Ayrıca Derman'da çok konuşmasın olmuşsun yirmi yaşında hala o taş devri insanları gibi davranmasın. Sen söyle beğendin mi üzerindekileri?" Başımı olumlu anlamda salladığımda ellerini çırpıp görevliye seslendi. "Biz şunları alıyoruz. Paket yapabilir misiniz?" ♟♟♟ "Deva ve Esma o makyajlarınızı bozarsanız sizi parçalarım. Taş gibi hatunlar oldunuz, ne abartısı be!" Ben saçımı düzeltirken Aslı kendi makyajının son rötuşlarını hallediyordu. Gülce'ye tıpkı istediği gibi sade ve gri tonlarında bir makyaj yapmışken Esma ve benim makyajımı çok çok güzel olsa da abartmıştı. Tahmin ettiğimizden de hızlı olarak otele girdiğimizden tam bir buçuk saat sonra hepimiz hazır bir şekilde kapıda bizi bekleyen taksiye doğru yürüyorduk. "Nereye gideceğimize karar verdiniz mi ?" Aslı telefonunu çıkarıp Esma'ya uzattı ve tekrardan çantasına döndü. Minik süslü bir kesenin içinden dört tane nazar boncuğu çıkardı. Hepimizin eline birer tane verip kendininkini büstiyerinin içine taktı. "Bunları takın kızlar, çok güzel olduk nazar falan değmesin sonra." Hepimiz nazar boncuklarımızı gülerek takarken taksi geldi ve Aslı öne olmak üzere araca bindik. "Amcacım merkeze doğru giderken Hayal Kahvesi diye bir mekan varmış biliyor musun orayı?" Şoför amca başını sallayıp taksimetreyi çalıştırdı. "Biliyorum kızım bilmem mi? Bütün binen müşteriler oraya gitmek istiyor, adım gibi biliyorum artık." "Adın ne amca?" "Seyit ay aman Rıfkı. Hayır hayır Süleyman." Aslı şaşkın ve korku dolu bakışlarla bize döndüğünde dua etmemiz gerektiğini eliyle anlatmaya başladı. Gülerek başımı salladığımda geleneksel adetimiz olan telefon kısma operasyonunu tamamlayıp arkama yaslandım. Kutsal cumartesi son sürat geliyordu, kemerleri bağlayın. ♟♟♟ Bağladınız mı kemerleri? Açın açın kutsal cumartesi trafiğe sıkıştı. "Abi ne demek çift olmadan alamıyorum, sevgilisi olmayanlar gezemez mi? Ne biçim ayrımcılık bu?" Olayı size şöyle özet geçeyim. Bizi çift olmadığımız için içeriye almıyorlar. Gelecekler yoldalar dedik yemedi, içerideler dedik yanında kız yoksa onları da almamışımdır daha fazla boynuzunuzu sergilemeyin dedi, şikayet edeceğiz dedik takmadı. Kısaca karşımızdaki adam vicdansız ayrımcının teki çıktı. Kapının önünde adamı dövecekmiş gibi konuşan Aslı'yı kenara çekip kızlara döndüm. "Almıyor adam daha fazla boşuna uğraşmayalım. Başka mekanlarda var sonuçta." Aslı telefonundan biletleri gösterip acı çeker gibi söylenmeye başladı. "Bu akşam Murat Dalkılıç'ın konseri var içeride. İçimde kalır giremezsek ya!" Esma ve Gülce herhangi bir tanıdık bulmak amacıyla telefonlarını karıştırırken yanımıza bir adam geldi. Bir adım geri gittiğimde Raife'nin kaçırılacağımıza dair teorilerini kenara attım. "Merhaba, sizde mi çift olmadığınız için içeriye giremiyorsunuz?" Çatık kaşlarla bizim yaşlarımızda gözüken adama döndüm. "Evet de bu sizi neden ilgilendiriyor?" Arkasındaki topluluğu işaret edip samimi bir tebessüm ile konuşmaya başladı. "Yanlış anlamayın lütfen beni, bizde arkadaşlarla toplanıp geldik ama içeri alınmayacağımızı hiç tahmin edemedik. Arkadaşım sevgilisine evlenme teklifi edecekti ama biz de organizasyonun içindeyiz ve tekiz diye edemiyor. Görevliyi kandırmak için çift gibi gözüksek de siz de biz de içeriye girsek?" Aslı, Gülce ve Esma yanıma dizilip bize doğru gelen gruba bakmaya başladılar. Karşımdaki kişi dahil olmak üzere on kişilik bir gruptular. Üç kişinin sevgileri yanlarındayken diğer dört kişi tıpkı bizim gibi saptı. Yani ben sap değildim ama dışarıdan bakılınca öyleydik en azından. Kızlara döndüğümde onlar da hallerinden pek memnun değillerdi. "Sanırım mecburen kabul edeceğiz Deva. En nihayetinde alt tarafı yan yana duracağız o kadar." İkisi birden Esma'nın dediğine başlarını sallayıp bizi bekleyen kalabalığa döndüler. Bir adım ileri gidip bizi bekleyen çocuğun karşısına geçtim. "Tamam, görevliyi kandırmak için taklit yapalım o zaman." Gülerek başını salladığından eliyle önüne geçmem için işaret etti. Sıra ile kuzu gibi kapının önüne dizildiğimizde bize bıyık altından sırıtan görevliye pis pis bakışlar atıp içeriye girdik. İçerisi gerçekten tek kelime ile harikaydı. Dışarıdan basit bir kafe gibi gözükse de burası kocaman bir sahneyi ve bar kısmını içine alan bir yerdi. Yanımızdaki kişiler tebessüm ederek yanımızdan ayrılınca boş olan masalardan birinin önüne geçtik. Aslı heyecanla karşımıza geçtiğinde omuzlarını sallayarak elini üzerine koymamız için uzattı. Gülerek ellerimizi uzattığımızda yukarı aşağıya sallayıp tezahürat yapar gibi bağırıp elini havaya kaldırdı. "1 2 3." "KUTSAL CUMARTESİ SHOW MUST GO ON !" ♟♟♟ "İki yol düşünce bir sana bir bana. Apayrı hayatlara. Deli mi dedin alası burda. Artık akıl arama topla beni sokaktan!" Geldiğimizden yaklaşık on beş dakika sonra başlayan Murat Dalkılıç konseri ile dans edip adeta kopuyorduk. "Söyleriz arkandan acılı acılı şarkılar rakıyla. Neyi koyabilirim ki yerine? Battım dibine olmasın kurtaran. Olmasın kurtaran." Yerimizde adeta zıplarken bir yandan da bağırarak şarkıya eşlik ediyorduk. "Bundan böyle kutsal cumartesi grubu budur, itiraz edeni yolarım." Gülce bağırarak konuştuğunda hep bir ağızdan kahkaha attık. İtiraz eden taş olsundu yani. "Ben bilmem ben bilmem. Oyun oynama hiç istemem. Aklını almayı da istememiştim aslında. Artık kendi kendine mi dersin? Manevi destek mi beklersin? Sen demeden nasıl geri gelsin ? Bir evvel." Garsonun getirdiği ve bizim kırk kere sorduğumuz alkolsüz kokteyllerimizden içemeden Aslı telefonunu gösterip önümüze geçti. "Kokteylleri gösterip peynir deyin." "Zeytin." "Yumurta." "Ekmek." Aslı fotoğrafı çekip bize döndüğünde midesini ovuşturdu. "Açıktım, Allah razı olsun yani." Fotoğrafı hepimize gösterdikten sonra bizi de etiketleyip hesabında paylaştı. Bir grup ancak bu kadar güzel olup da bu denli harika çıkabilirdi fotoğrafta valla. Tü tü maşallah! "Abdest aldım çok sağ ol ya ." "Kıskanma canım, çalış senin de olur." ♟♟♟ Demir'den... Bir insan telefona sahipse eğer o telefonu kullanmak için almıştır, en azından genelleme bu şekilde. Fakat her kaidede olan istisnalar bunda da vardı ve bu istisna kısmını benim biricik sevgilim ve kardeşim kaplıyordu. Yaklaşık olarak saat altıdan beridir yani iki saattir telefon başında ikisini arıyordum fakat aldığım tek cevap aradığınız kişi şu anda telefona cevap veremiyor diyen telesekreterin sesiydi. En sonunda Esma'yı arayıp ondan da bir yanıt alamayınca mecbur ayaklanıp Deniz'in yanına gitmek için odadan çıktım. Sonuçta Esma, Aslı ve Deva'nın beraber vakit geçirdiklerini o da bildiğinden bana cevap vermek zorunda kalacaktı. Odasının kapısına geldiğimde bir kaç kere tıklattığım. En sonunda pes edip geri gidecekken kapıyı açtı. "Merhaba Deniz, Esma ya da Deva'nın nerede oldukları hakkında bir bilgin var mı?" Elini kapıya yaslayıp sinirle nefes aldı. "Senin Esma ya da Deva ile ne işin var ?" Ben bu herife ne zaman sevgilimi sorarken bu denli kıvırmak zorunda kalmayacaktım? "Aslı ve ikisi beraber vakit geçiriyorlar ya, ondan sordum." Başını salladığında içeriden yanımıza gelen Derman ile durdum. Bu adam en son İzmir'de değil miydi? "Merhaba, bilmiyordum geldiğini. Hoş geldin." Deniz'in önüne geçip uzattığım elimi sıktı. Sanırım ikisinin arasında en medeni olan abi Derman'dı. "Hoş buldum, yeni geldim bende on dakika oluyor." Anladığımı belli eder şekilde başımı salladığımda Deniz yanımıza geldi. "Esma'dan da Aslı'dan da haber yok. Sen odalarına baktın mı?" Başımı olumsuz anlamda salladığım sırada çalan telefonum ile bakışlarımı onlardan çektim. Bora arıyordu. Çağrıyı cevapladım. "Efendim Bora?" "Bizim kızlar bizsiz eğlenceye mi gitti yoksa Aslı yine evde oturduğu halde instagramda geziyor mu gözüküyor?" Kaşlarım çatıldığında bakışlarım tekrardan beni dinleyen ikiliye döndü. "Ne eğlencesi Bora ?" "Abicim instagrama girip de biricik kardeşinin hikayesine baksana bir." "Bir saniye." Telefonu kulağımdan çekip uygulamaya girdiğimde ilk karşıma çıkan Aslı'nın hikayeye tıkladım. Aslı, Esma, Deva ve Gülce ellerindeki kokteyller ile gülümsüyorlardı. Ekranda yazan kocaman yazı ile kaşlarımı çattım. Kutsal cumartesi de neyin nesiydi? "Hayır Bora bu geçmiş bir fotoğraf değil, Aslı saçını daha yeni boyattı. Eski olsaydı bu renkte olmazdı." Telefondan bir mühlet mırıltılar geldikten sonra konuştu. "Gittikleri yeri biliyorum, zaten konumda paylaşmış Aslı. Gidecek miyiz? Eğlensinler mi?" Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp fotoğrafı açtım ve Deniz'e uzattım. Derman fotoğrafı görmesiyle çenesi kasılırken Deniz usulca başını salladı. "Gidecek miyiz diye soruyor Bora, sizin haberiniz var mıydı gideceklerinden? Gitmemize neden olacak bir şey var mı?" "Tabi ki evet." "Hayır." Deniz Derman'a dönüp susmasını işaret ettiğinde Bora'ya döndüm. "Bora sen şimdilik dur ben sana haber vereceğim." Telefonu kapatıp aralarında inatlaşan ikiliye döndüm. Derman Deniz'in lafını ağzına tıkıp bana döndüğünde olay iyice sarpa sarmaya başlamıştı. "Sen Bora'ya söyle Demir gidiyoruz." "Hayır gitmiyoruz Derman. Geçen sene de aynı şeyi yaptın sonra bir ay Deva'nın tribini çektin oraya gittin diye. Kız kıza takılıyorlar işte karışma!" Derman aniden Deniz'e döndüğünde elinde duran montunu tekrardan üzerine geçirdi. "Geçen seni bilip etmedikleri yerde değillerdi Deniz, Deva ilk defa buraya geliyor. Alkol alırlarsa Allah korusun biri bir şey yapmaya çalışsa kim koruyacak onları?" "Bu her sene tekrarlana bir durum mu?" Sesim ile bana dönüp odadan çıkarak karşıma geçen Derman başını salladı. "Deva'nın Gülce ve ablasıyla uydurduğu eğlenme günü kutsal cumartesi. Aralığın ikinci haftası gece vakti eve geliyorlar o da babam kızdığından. Şimdi Allah bilir kaçta dönecekler başlarında kimse yok diye. Geçen sene bile kaç kişiyi dövdüm o kafede Deva'ya sulanıyorlardı diye. Burası hepten kalabalık, bir de en işlek yere gitmişler." Sesli bir şekilde yutkunduğumda başımı anladığımı belli eder şekilde salladım. "Bence de gidelim, Deva kızar diyorsanız uzaktan kontrol ederiz onları, bir sıkıntı olmasın diye." Derman hızla beni onayladığında Deniz'e döndü. "Biz gidiyoruz, geliyor musun?" Deniz bir bana bir Derman'a bakıp içeriye gitti. Saniyeler sonra elinde montuyla çıkıp kapıyı kapattı. "Eğer adam akıllı eğleniyorlarken bir şey yaparsan seni elimden kimse alamaz Derman, en baştan söyleyeyim." Odanın önünden otoparka doğru yürümeye başladığımızda telefonu çıkarıp Bora'yı aradım. İlk çalışta açtı. "Bora otoparka doğru gidiyoruz, iki dakikan var." "Emredersiniz komutanım." Telefonu cebime geri koyup hala aralarında tartışan ikilinin önüne geçtim ve şirketin arabasına doğru ilerledim. Her halükarda ihtiyaç olur diye bir araba tahsis edilmişti buraya. Şoför beni gördüğünde araca binecekken anahtarı ondan aldım. "Ben kullanacağım Faik, sen odana geçebilirsin." Derman ve Deniz'e dönüp arabayı işaret ettim. "Hadi binin, taksi ile bu saatte uğraşamayız." Derman gayet hızlı bir şekilde arkaya geçerken Deniz sinir dolu bakışlarıyla yanıma geçti. Görende kardeşinin sevgilisi değilim de düşmanıyım zannederdi. "İkisi de aynı kategoride Deniz için, farkında değil misin?" Arabaya bindiğimde kemerimi takıp arabayı çalıştıracağım sırada Bora gelmiş ve yerine geçmişti. Deniz kimseye bakmadan konuştuğunda hepimiz ona döndük. "Deva bu tarz şeylerden hiç hoşlanmaz ki kimsenin de bebek gibi bir muamele görmesinden mutlu olacağını zannetmiyorum. O yüzden eğer sıkıntılı bir durum olmazsa Demir sende dahil kızların yanına kimse gitmesin. Sen Aslı için oraya geldiğinde Deva bizim de orada olduğumuzu anlar ve ben bunu istemiyorum. Yani biz oraya onlara müdahale edip de eğlencelerini bozmaya değil, uzaktan izleyip kendimiz eğlenmek için gelmiş gibi yapacağız, tamam mı?" "Tamam." "Tamam." "Tamam." ♟♟♟ Bulundukları kafeye gelmemize konuma göre on dakika kalmışken Bora konuşmaya başladı. "Eğer Deva bu denli rahatsız oluyorsa kendine karışılmasından, kendimizi sağlama alıp bir kaç aksesuar taksak?" Allah'tan Deniz'in karşısında yenge dememişti de başımıza gece gece başka bir sıkıntı çıkarmamıştı. Deniz gözlerini devirdiğinde Derman onayladığına dair ses çıkarmaya başladı. Aslında olabilirdi. Bere, gözlük, atkı tarzı şeylerle kendimizi bir tık daha gizleyebilirdik. Gidip de peruk takacak halimiz yoktu herhalde! "Bere, gözlük gibi şeyleri yanından geçeceğimiz dükkandan alabiliriz." Başım sola döndüğünde minik bir aksesuar dükkanı bakışlarıma takılmıştı. Arabayı sağa çekip ahaliye döndüğümde Deniz en sonunda bana dönmüştü. "Bence de abartmadan hava soğuk diye bere falan takabiliriz. Hem anlaşılmaz hem de yabancı karşılanmaz." "Bence de. Hem Deniz bu kadar görülmek istemiyorsa ve bahsettiği kadar seviyorsa Deva'yı o da şapka falan takar." Derman Deniz'i gaza getirmek için konuşunca Deniz oflayarak arabadan indi. Gülerek önce ben ardından arkadaki ikili arabayı boşalttığında aksesuar dükkanına girdik. "Selamün aleyküm dayı." Altmış yaşlarının başında gözüken dayı yanımıza gelip elini eyvallah der gibi kalbinin üzerine koyup elindeki sudan bir yudum içti. "Bak Demir bu sana çok güzel olur." Bora kahkaha atarak elinde tuttuğu ayı kafası maskesini bana uzattı. Sinirle elinden alıp maskeyi yerine koydum. Adam iki dakika cıvımadan duramıyordu! Gözüme kestirdiğim montumun renginde bere ve atkı setini aldım. Deniz siyah marka amblemli bir şapka ve aynı renk atkı almış Derman ise camları lacivert bir gözlük almıştı. Bu havada güneş gözlüğü takmak umurunda değilmiş gibi hızla ücreti ödeyip kenara çekilmişti. Bora üzeri yazılı siyah bir bere ve aynı Derman gibi güneş gözlüğü almıştı. Çocuğun yüzüne bakan iklim çatışmasını an ve an izlerdi artık. Herkes işini hallettiğinde dükkandan çıkıp arabaya geri bindik. Buraya gelirken olduğumdan daha hızlı bir şekilde sürüp yedi dakika içerisinde önü kalabalıktan geçilmeyen kafeye vardık. Herkes ne olduğunu anlamak ister gibi etrafa bakarken kapıdan yükselen sesler ile girişe yöneldik. "Ne biçim kural bu, insan tek başına gelemez mi? Yıl olmuş kaç hala çift olmadan girilmeyen kafe mi kaldı?" Derman aniden bize doğru döndüğünde bakışlarında çakan şimşekler ile gözlüğünü çıkarıp derin bir nefes aldı. "Ne dedi o herif? Deniz bana yanlış duydun de!" Görevlinin yanından çekilen kalabalık sürüsü karşı kaldırıma geçtiğinde bizim gruba döndüm. "LAN BURASI ÇİFT OLMADAN ALMIYORSA BİZİM KIZLAR İÇERİYE NASIL GİRDİ?" Deva konu bahsi olduğunda geç düşen jetonum takırdadığında seslice yutkundum. Onlar cidden nasıl içeriye girmişlerdi tek başlarına? "Derman sakin ol biraz, anlarız şimdi ne olduğunu!" Deniz kapıya yönelip güvenliğin karşısına geçtiğinde adam elindeki kahvesini yudumlarken bize döndü. "Yukarıyı okuyun beni daha fazla uğraştırmayın. Çift değilseniz defolun." Sinirle çenesini esnetip samimi olmaktan çok uzak bir şekilde gülmeye başladı. "Sen burada güvenlik görevlisi çalışanı olarak kalmak istiyorsan beni ve arkamdaki üç kişiyi bu mekana alırsın. Ha ama yok ben sıkıntı çıkaracağım diyorsan mesleğimin avantajını kullanıp seni bir güzel şikayet eder, mesleğini elinden alırım. Seçim senin." Elindeki kahveyi hızla masaya bırakıp bize dönen görevli ayaklandı. Sinirle ona doğru ilerleyeceğim sırada Deniz eli ile beni durdurmuş adama geri dönmüştü. "Sen kimsin lan? Kimsin de beni tehdit ediyorsun?" "Benim kim olduğumdan çok senin iki senedir tatil beldelerinde yasaklanan bir uygulamayı hala uygulayacak kadar yürekli olmanı sorguluyoruz. Sonuçta bir yasağı çiğnemenin bedeli olacağını az çok biliyorsundur. Değil mi? " Birkaç saniye anlamsızca bize baktıktan sonra bir adım geri gidip otomatik kapıyı açtı. Seri adımlarla içeri girip etrafa bakınmaya başladığımızda dolu dizgin kalabalık ile birbirimize işaret edip dağıldık. Sahne önünde ve ayakta bulunulan alanda yoklarken masaların oraya geçtim. Üçüncü masanın önünde dans eden kızları ve hemen onların yanında onlarla konuşan kalabalığı görmemle bereyi ve atkıyı çıkarıp boş bir masanın üzerine bıraktım. Sonuçta Deniz sakin sakin eğleniyorlarsa yanlarına gitmek yok dedi, yanlarında zibilyon erkekle gülerek sohbet ediyorlarsa değil! Bora, Deniz ve Derman benimle aynı anda onların fark etmiş olacak ki yanımda biterlerken kızların önünde gevşek gevşek konuşan kişiyi omzundan geri çektim. Anında bize dönen bakışların arasında bulunan Aslı ile gözümü kırpıp ne oluyor der gibi başımı salladım. Deva arkası bize dönük olduğundan hala bizi görmemiş ayaklarıyla ritim tutarak dans ediyordu. Aynı anda Aslı, Gülce ve Esma birbirlerine dönüp tekrardan bize döndüklerinde ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyorlardı. Ve Deva hala bizi fark etmemişti. En sonunda elindeki kadehi kaldırıp dans ederken bize döndüğünde yüzündeki gülümseme aniden sönmüş ve bakışları beni bulmuştu. "Kızlar benim gözlerim 404 found veriyor şu an. Öyle bir hor kullanmışım ki karşımda olmadıkları halde abimleri Bora'yı hatta Demir'i görüyor. Bir baksanıza ne kaçmış benim gözüme? At kafası falan mı?" Aslı Deva'ya bir çimdik atıp bize geri döndü. "Senin gözlerin bozulmadı Deva, şu an saydığın herkes karşında duruyor." Deva hızla tekrardan bize döndüğünde sesli bir şekilde yutkundu. "El insaf ama insanın başına bir tane Azrail gelir dört tane değil ya!" ♟♟♟ Bölüm Sonuuu Nasıldı beğendiniz mi? Tam 5026 kelime tuttu bölüm. Sizce diğer bölüm neler olacak? Fikirlerinizi yorumlara bekliyorum.💓 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyor ve çokça öpüyorum. Haftaya cuma görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.💓
|
0% |