Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@yazarzeeyzey

Hoşgeldinizzzz. Nasılsınız? Ben iyiyim çok şükür.💓

Uzatmadan bölüme geçelim. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Onlar benim tek motivasyon kaynağım.💓

Sizleri öpüyor ve bölüme uğurluyorum.

Bölüm Şarkısı: Yüzyüzeyken Konuşuruz- Sen Varsın Diye

Keyifli Okumalar💓

♟♟♟

Deva'dan...

"Abi"

Demir boğazını temizleyip doğruluğunda oturduğum yerden kalktım. Abimin yüzünde hiçbir mimik oynamıyor sanki bir film sahnesi izler gibi bakıyordu. Elini boynuna götürüp başını eğdiğinde sonunda konuşmaya başladı.

"Deva içeri geç abicim."

"Ama a-"

Demir bana doğru bakıp başını salladığında bakışlarımı tekrardan Deniz abime çevirdim. Başıyla içeriyi işaret ettiğinde yavaş adımlarla içeri girip teras kapısını aralık bırakarak onları dinlemeye başladım.

Ne yani, sevgilim olduğunu öğrenen abimin sevgilime nasıl bir tepki vereceğini canlı canlı duymaya hakkım yok muydu?

Demir'e doğru bir adım atıp elini omzuna vurdu. Demir bu durumda dahi başını önüne eğmiş saygıyla ondan gelecek hamleyi beklerken abim konuşmaya başladı:

"Biliyordum."

Bakışları kesiştiğinde abim omzunu silkti.

"Sadece sizden duymak istemiştim. Ama böyle bir anda ya da böyle bir günde değil."

Demir çatık kaşlarla onu dinlerden benim yüzümdeki şaşkınlık onda da vardı. Abim bizi biliyor da çaktırmıyor muydu yani ?

"Kapıdan bizi dinleyen meraklı kardeşimi yanına yollayacağım ama Derman gelene kadar. Onu bende durduramam."

Şok olmuş şekilde başını salladığında abim ona doğru bir adım attı.

"Ben sizi, sen kendindeyken konuşmak istiyorum."

Son bir adım atıp Demir'e sarıldığında içine sinek kaçacak ağzımı elimle kapattım.

"Merhametine kurban. Nasıl da adam gibi adam işte."

"Öyle Raife öyle. Ağlayacağım şimdi."

Elini sırtına yavaşça vurduğunda bir adım geri attı. Duyamadığım şekilde bir şeyler mırıldanıp bana döndü. Başıyla Demir'i işaret ettiğinde yanında durduğum kapıdan içeri girdi.

Bakışlarım tekrardan Demir'i bulduğunda o da hala ne olduğunu idrak edememiş gibi bana bakıyordu. Seri adımlarla yanına gidip ellerimi sırtına doladığımda sarılışım hemen karşılık buldu.

"Ben az önce rüya mı gördüm?"

Çenemi göğsüne yaslayıp yüzümü yukarıya, onun yüzünün hizasına çevirdim.

"Sana rüya olmadığını aklımdaki şekilde kanıtlamak istemem, bana az önce yapılan adamlığı fena halde bozar. O yüzden sözlerimle inandırmaya çalışacağım seni sevgilim."

Kıkırdayıp yanağımı bedenine yasladım. Onunda gülümsemesi kulaklarıma dolduğunda sadece onun duyacağı şekilde mırıldandım.

"Ben yanındayken güçlü hissetmek zorunda hissetme kendini tamam mı? Kollarımın arasında gülmen için de ağlaman için de yer var."

Burnunu saçlarıma gömdüğünde gözlerimi kapattım.

"Kollarını bana sarılması ve hiç bırakmaması için kullanmayı tercih ederim."

Kokusu burnuma buram buram gelirken içinde bulunduğumuz durumdan dolayı burukça gülümsedim. İçinde huzur var dedikleri koku sanmaktan çok uzak emin bir şekilde söylüyorum ki buydu. Onun varlığını geçin kokusu bile güven veriyordu.

Elini tutup sallanan salıncağa oturdum ve onu da yanıma oturttum. Bakışları bana döndüğünde bir kaç dakika öncesi gibi o ruh hali gitmiş yerine her zamanki Demir gelmişti.

Her ne kadar acısı ortadayken bana rol yapması canımı sıksa da bu durumda ona saygı duymaktan başka çarem kalmıyordu.

Başını dizime koyduğunda gülümsedim ve parmaklarımı saçlarının arasına daldırdım. Tıpkı benim gibi gözlerime bakıyor, sessizce konuşuyor gibiydi. Elim yanağına gittiğinde avuç içimde hissettiğim dudakları ve küçük busesi ile gülümsemem büyüse de abimin içeride olduğunu es geçip yanağını öpemedim.

En nihayetinde hiç beklemeden aldığım bu tepkinin güzelliğini bozmak istemezdim.

"Buradan ne kadar güzel göründüğünü tahmin edemezsin."

Asıl kendisi sadece şu an değil, her zaman ne denli yakışıklı olduğunu tahmin edemezdi.

Dudaklarım iki yana kıvrıldığında elini uzatıp yanağımı okşamaya başladı. Yüzümü eline doğru eğip tıpkı onun gibi avucuna küçük bir öpücük kondurdum.

"Abin gelmese, sen benim yanımda kalsan ve ben yine her şeyin geçeceğine inansam kokunda. Olmaz mı?"

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda başını iki yana salladı.

"Biz şu nikah işini ciddi ciddi bir masaya mı yatırsak mı artık acaba?"

Gülerek saçımı kulağımın arkasına attığımda sırıttı.

"Beni boğmayın Demir bey, evlenilebilecekler listemde olmanız hemen sizinle nikahı basacağım anlamına gelmez. Seçenekleri düşünmem ve ona göre karar vermem gerekiyor, kul hakkına giremem."

Aniden yattığı dizimden doğrulup yüzünü bana döndürdüğünde kahkaha attım.

"Evlenilebilecekler listesi derken?"

"Adı üstünde işte, evlenilebileceklerin oluşturduğu bir liste."

Bana 'Allah Allah' der gibi bakıp sırtını koltuğa yasladı.

"Söyle bakayım kimmiş bu evlenilebilecekler listendeki dallamalar."

Boğazımı temizleyip ona doğru yan döndüm.

"Şimdi top1000 haricini saymazsak eğer yaklaşık üç bin kişi var."

Kaşları alayla havalandığında bir daha kahkaha attım. Sinirlenince ne kadar tatlı olduğundan haberi var mıydı?

"Maşallah maşallah. İsimleri neler bu yaklaşık dört bin kişinin?"

Cevap vereceğim sırada balkon kapısı açılmış ve içeriye elindeki torbalar ile Gülce girmişti.

"Deva Deniz abim seni çağırıyor. Ayrıca Derman geldi yemek için barınıp duruyor."

Başımı sallayıp Demir'e döndüğümde hızla yanağıma yaklaşıp öptü.

"Akşam aradığımda açmanızı öneririm Deva hanım, aksi takdirde evlenilecekler listenizdeki herkesin hakkına girip size yıldırım nikahı kıydırtacak sebepler sunarım. Afiyet olsun."

♟♟♟

"Ay abiii ne abarttınız he, alt tarafı etek ile bluz."

Derman sabır çekerek tavanla kesişirken Deniz abim koktuğunu iddia ettiği salata ve soslu makarnayı Esma'ya götürmek için tabaklara koyuyordu.

Adam bana yemek hazırlarken bu kadar özenmiyordu be!

Elimdeki kemirdiğim havucu tezgaha bırakıp sırf gıcıklık uğruna abimin hazırladığı tepsiyi aldım.

"Hayırdır Deva?"

"Esma'ya hazırladığın yemekleri götüreceğim abicim, sen yorulma. Evin en küçüğü ayakçıdır unuttun mu ? Nasıl çöp atmaya ben gidiyorsam yemek götürmeye de ben giderim."

Elini beline koydu.

"Çöp atmaya senin gittiğini kim söyledi abicim? Dört gün önce sana at dediğim çöpü aşağıya inip de atmaya üşendiğin için terastan konteynıra basket attın. Hatırlatırım."

Derman kahkaha atarken gözlerimi devirip kalçamı tezgaha yasladım.

"Masayı hazırladım, sen yemekleri sofraya götür ki ben iki dakikaya geldiğimde yemek yiyelim. Akşam yemeğimiz saat ona kalmasın değil mi abicim?"

Oflayıp tencereyi ve salata tabağını kucaklayıp salonda denildiği gibi kurulu olan masaya bıraktım. Makarnayı tabaklara boşaltacakken tabak sayısındaki fazlalık ile istemsizce durdum. Misafirimiz mi vardı?

Dört tabağa da çatık kaşlarla bakıp makarnayı ortada duran servis tabağına boşalttım. Çok şükür sofra bezine dökmeden işimi hallettiğimde tencereyi geri kucaklayıp mutfağa götürdüm. Hala teras kapısına dayanmış elindeki telefon ile internette dolanan Derman'ın beline çimdik attım.

"Ulan! Benimle işin ne kızım ya!"

"Evime kimi çağırdın ? Neden masada dört tabak var? Ayı gibi yemeni iki tane tabak kullanarak mastır seviyesine getirmedin inşallah."

'Salak mısın' der gibi telefonunu cebine koydu. Ellerini omzuma koyup beni salona doğru ittirirken ofladım.

"Ben değil Deniz çağırdı, daha doğru çağıracak."

Koltuğa kendimi bir çuval misali atıp benim gibi koltuğa yayılan Derman'a döndüm.

"Kimi çağıracak? Esma'ya götürdü ya zaten."

"Biricik teras komşun Demir'i."

Boğazımı temizleyip sofraya çevirdiğim başımı hızla ona geri çevirdim. Ben biraz önce yanlış duymadım değil mi? Demir dedi, biricik teras komşun dedi. Benim Demir'im den bahsetti dimi?

"Yok Deva, kapının demirinden bahsetti. Hani siyah, senin yeni yağladığın. Manyak mısın kızım tabi ki bizim Demir'den bahsetti."

" Höst lan! Nereden senin Demir'in oluyor ? Benim sevgilim o!"

"Deva benim demedim zaten, farkında mısın?"

"Hele bir de bakayım ne oluyor?"

"Hooo dünyadan akılsız gitli gelli kardeşime, neredesin kardeşim?"

Derman elini yüzümün önünde sallayarak konuşurken gözlerimi kapatıp başımı hızla sağa sola salladım. Bu Raife beni en sonunda sinir hastası edecekti.

"A-abim mi çağıracak Demir'i?"

"Demir'i değil, Demir abini."

"Ben buna tuvaletimi yapana kadar gülerim işte."

Ciddi miydi bu denyo?

"Derman Demir benim abim falan değil. İki yaşın abiliği mi olur be ?"

Yaylık ayranı gibi yayıldığı koltuktan doğruldu ve eliyle kendini gösterdi.

"Deniz'le benim aramda da iki yaş var Deva ama en nihayetinde abim."

"Evlendiğinizde Demir abimden hamile kaldım dersin. Ulan düşündüklerim konuşsa altına edersin."

"Hiç yardımcı olmuyorsun Raife!"

Elimi belime koyup oturduğum yerden doğruldum. Oldu olacak abim diye ona birini ayarlayıp da yenge dememi isteseydi!

"Sen Deniz'e bir kere abi dedin onu da biliyoruz Derman. Demir'e abi demeyeceğim ve sen uzatmayacaksın."

Kaşları havalandığında arkasına yaslandı.

"Yoksa?"

"Aslı'nın kanına girerim o da sana abi der."

Anlık bir yakalandığını belli eden şok ile durup hemen konuşmaya başladı.

"Bana ne de-"

Elimi telefon misali tutup kulağımın hizasına götürdüm.

"Lütfen hattan ayrılmayın, külahıma bağlıyorum."

Zilin melodik sesi salonda duyulmaya başlandığında 'al sana hava sızdırmaz kapak' bakışlarımı Derman'dan alıp kapının yanına gittim. Araladığım kapının ardında yüzünde çarpıldığını resmeden bir ifade ile bekleyen abime 'bunu da kaybettik' bakışlarımı attım.

Benim her bakışımın bir anlattığı vardır arkadaşlar, şaşırmayalım buna.

"Hayırdır abi, yemeklerin yanında akıl, fikir ve kalbini de ikram ettin sanırım."

Elini ensesine atıp etrafı tarafında nihayet bana döndü.

"Sen git Demir'i çağır, ben bir elimi yüzümü yıkayıp geliyorum."

Hızla başımı sallayıp açık olan kapıdan çıktım. Terliğimi ayağıma geçirdiğimde ne olur ne olmaz bizim kapıyı kapatıp Demir'in zilini çaldım. Birinci ikinci ve üçüncü çalışımda açılmayan kapı en nihayetinde dördüncü çalışımda açıldı.

"Ne var alacaklı gibi aç- Deva?"

Elimle bizim evi gösterip kıkırdadım.

"Bizim eve yemeğe bekleniyorsun Demir abi."

"Abi?"

Başımı salladım.

"Derman öyle de dedi, biliyorsun ben asla abimlerin dediklerinin dışına çıkamam."

Kısık sesle küfür mırıldandığında elimle ağzımı kapatıp kıkırdadım.

"Dermanın yanına sanırım yemek yemek için değil seni istemek için gelmeliyim. Neyse üstümü değiştirip geliyorum hemen."

"Tamam Demir abi."

Başını 'öyle mi' der gibi sallayıp hırkamdan tutup beni kendine çekti. Dudaklarıma kısa olmaktan uzak bir öpücük kondurup fısıldadı.

"Abiler zannederim ki kardeşlerini dudaklarından öpmez değil mi Devacım?"

Etkisinden çıkıp işaret parmağımı ona doğru salladım.

"Buna hile derler."

"Konu sensen sınır tanımayacağımı söylemiştim."

Arkama dönüp kapıma doğru yürüdüm. Evet yani sadece sekiz adım attım.

"Ben gidiyorum abi, yemeğin soğumadan gel."

♟♟♟

"Evet evet, aynı okuldayız."

"Ona abilik edersin artık sen."

Derman'ı öldürsem ve bahanem ruh sağlığıma zararlı imalat hatası imhası desem hapis cezası yer miydim?

Bence yemezdim.

Çünkü sonuna kadar hak ediyordu. Demir geldiğinden beri yani tam kırk yedi dakikadır bana abilik yapması için onun başının etini yiyordu. Garibim tamam deyip kabul etse de artık o da bıktığını yüzünden belli ediyordu.

"Bence bana daha fazla abi bulmak yerine halini hatırını sorabilirsin Demir'in."

"Ha o da vardı doğru, ben unuttum. Nasılsın?"

Elimle yüzümü kapatıp güldüğümde Demir'de sırıtıyordu.

Ama çok güzel sırıtıyordu!

"Deva'ya okuldan asılan olursa bana isim verirsin olur mu?"

"Ay yeter be! Yok bana asılan falan. Sen beni biraz daha boğarsan benim kendimi asacağım orası ayrı."

Masadan kalkıp boş tabakları topladım. Mutfağa gidip bulaşıkları makineye dizdim.

Ne biçim kıskançlıkmış bu arkadaş, Allah bunu alana sabır versin yemin ediyorum ya!

İşim bittiğinde salona geri girdim. Demir ayaklanmış vedalaşıyordu.

"Tekrardan teşekkür ederim, çok güzeldi yemekler. Daha fazla geç olmadan gideyim ben yarın toplantım var."

İkisi de başını sallayıp uğurlamak için kapının yanına gittiklerinde bana bakan Demir'e öpücük attım. Boğazını temizleyip kapıdan çıktığında ellerimi öne doğru uzatıp esnedim.

"Ben yatıyorum."

Deniz abime sarılıp Derman'ın yanaklarını sıktım. Güzel bir bağırış ile lavaboya girip rutin işlerimi hallettim. Odama girdiğimde led ışıklarımı yaktım ve üzerimi değiştirip telefonumla beraber yatağa yattım.

Saniyesinde çalmaya başlayan telefonum ile sırıtıp çağrıyı cevapladım.

"Efendim Demir abi?"

Telefondan ve duvarın arkasından aynı anda kulağıma dolan kahkaha ile kıkırdadım.

"İlla gel öp diyorsun yani?"

"Aaa ben mi diyorum, tövbe tövbe. Sağır duymaz uydurur da bir tarafından da atmaz hani."

"Anlat bakalım abilik yapacağım sevgilim, yarın ne yapacaksın?"

İşaret parmağımı dudağıma koyup hımladım.

"Sabah önce kahvaltı edeceğim doğal olarak. Sonra Aslı ve Gülce'yi alıp Esma'nın yanında yani eczanede takılacağım. Kim bilir belki derdine deva olmamı isteyen biri çıkar evlenilebilecekler listemden. Sonra yine ay-"

"Derdine deva değil de ruhsuz bedenine mezar bulsun o şerefsiz." sinirle konuştuğunda yatakta sırt üstü yatarak güldüm.

"He canım tamam. Sonra akşam kızlarla beraber terasta kahve içmeye çıkacağız. Veee bu kadar."

"Şöyle yapalım, sen kızları kendi tarafına topla bende abilerini, Bora'yı benim tarafa toplayayım. Hem belki Derman'ın biraz gözüne girer de abilik mertebesinden bir level atlarım. Ne dersin?"

Heyecanla başımı salladım.

"Çok güzel olurr. Sen abimlere söyle ben gruba mesaj atarım."

"Tamam güzelim hallederim ben. "

Biraz durup tekrardan konuştu.

"Bu arada ben nasıl kayıtlıyım sende?"

"On yedinci piyon diye. Ben nasıl kayıtlıyım?"

Onaylamaz sesler çıkarıp konuştu:

"İnsan sevgilisini öyle mi kayıt eder? Bizde enayi gibi sevgilim diye kayıt edelim."

Yüksek sesle kahkaha attığımda elimle ağzımı kapattım. Bir Derman vakasını hiç çekemezdim gece gece.

"Tamam tamam değiştireceğim şimdi."

"Peki bakalım değiştir. Yalnız artık uyu sabah kalkamayacaksın."

"Peki sevgilim iyi geceler o zaman sana da."

Derin bir iç çektiğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Senin sesini duyduğum hiçbir gece kötü değil benim için sevgilim. İyi uykular."

Çağrıyı kapatıp rehberden ismine girdim.

17.Piyon, Sevgilim olarak değiştirildi.

Telefonu kapatıp göğsüme yasladığımda huzurla gülümsedim. Hadi gelin de bu adamı sevmeyin şimdi.

Höst be zaten sevmeyin benim o!

"Görmemişin sevgili olmuş yemin ederim ya."

♟♟♟

"Yok teyze o ilaçtan kalmadı diyor ya kız işte."

"Ne bağırıyorsun terbiyesiz, sağır mı var burada?"

Sabır çekip tavana baktım. Sağır olan bendim o yüzden işitme cihazını da ben takıyordum ya!

Esma kolumdan tutup beni hafif kenara aldığında gülerek bir daha kadınla konuşmaya başladı.

Gözlerimi devirip yorgunluktan bitişik koltuğa yayılmış Aslı ve Gülce'nin yanına oturdum. İkisi de hareketsiz yatarken Esma gülerek yanımıza geldi.

"Taze mezarın bayat ölüleri bu ne hal ? Canlanın azıcık."

"Parmağını dahi kıpırdatırsam bedenim bana bildiği bütün bedduaları edecek. Allah aşkına kalanını bensiz yapın."

Aslı ağlanarak konuştuğunda haline kahkaha attık. Bu da abisi gibi azıcık tatlıydı.

"Siz dediniz yardım edeceğiz diye, ben mi dedim?"

Aslı derin bir nefes alıp oturduğu yerden doğruldu.

"Akşam kahve içmeye gelmemek için bahanen kalmasın diye yardım edeceğiz dedik. Ne bilelim böyle yorucu olacağını? Ben oturur sizi izlerim diye gelmiştim zaten."

"Ay alt tarafı iki koli taşıdın be. Amma nazlandın, kimse almaz sen böyle."

Gülce'ye dönüp eliyle saçını savurdu.

"Hah, beni alan hayatının şansının hepsini kullanmış olur be!"

Hallerine gülerek Esma'ya döndüm.

"Ne kadar koli kaldı taşınacak?"

Elindeki kağıtlara bakıp bana döndü.

"Otuz."

Elimi çırpıp ayaklandım.

"Tamam hadi on dakikalık işimiz kalmış, bitirelim de oturup Aslı'nın yapacağı kahveleri içelim."

Aslı ağlanarak ayaklandığında kapıda duran kolinin üçünü aldım. Alt tarafı içinde ilaç var ne kadar ağır olabilir ki dediğim koliler resmen benim kadardı.

Alt kata götürdüğüm kolileri masaya bırakıp geri yukarı çıktım. Üç tane daha koliyi kucağıma alacağım sırada koliler bir anda havalanınca korkuyla geri çekildim.

"Tövbe bismillah!"

"Sana da merhaba sevgilim."

Baş parmağımla damağımı çekip elinde koliler ile adı gibi bilir şekilde içeri girip alt aka inen Demir'in peşine takıldım.

"Siz niye taşıyorsunuz bunları? O üç kağıtçı dağıtım şirketi ile kaç kere konuştum içeri bırakılacak diye, hala kapıya mı bırakıyorlar?"

Başımı salladığımda beraber yukarı çıktık.

"Sen nereden biliyor dağıtım şirketini?"

Üzerindeki takım elbisesini düzeltip bana döndü.

"Daha önce Esma taşırken görmüştüm o zaman numarasını alıp konuştum. Siz niye yorulacaksınız onlar işlerini eksik yapıyor diye?"

Gülümseyip kollarımı tarçın kokan bedenine sarmaladım.

"Hiii düşünceli sevgilim benim. Aferin sana, sen hep böyle ol tamam mı? Asla onlar gibi hödük olma."

"Onlar?"

Çenemi göğsüne yaslayıp yüzümü yüzünün hizasına getirdim.

"Derman ve Bora öküzleri işte. İkisi de kolay gelsin deyip yukarı çıktılar."

Başını sallayıp alnıma bir öpücük kondurdu.

"Hop ama yani, olan var olmayan var. Olanın da yukarıda her yeri izleyen erkek koruması timsali abisi var."

Aslı bize ağlamaklı bağırındığında Demir'den ayrılıp ona doğru döndüm. Demir belimden kavrayıp beni yanına aldığında Aslı eliyle yüzünü kapattı.

"Açık yarama asit dökme be abi."

"Açık yara ?"

Aslı aniden başını kaldırdığında yüzünde sıçtığını resmeden bir ifade vardı. Hızla tişörtünü sıyırıp kolunu gösterdi.

"Buradaki işte abi, kapı ile tartıştık ya geçen gün ondan oldu."

"Aslı orada yara yok yalnız."

Gülerek kolunu kapattığında elini salladı.

"Aaa geçmiş bile hiç haberim yok."

Demir başını sağa sola sallayıp bana döndü.

"Ben şu kolileri taşıyıp geliyorum tamam mı? Buradan bir yere ayrılma."

Başımı sallayıp tebessüm ettim. Dışarı çıkıp kolileri bir bir içeri taşırken Aslı gibi Demir'i soluksuz izlemeye başladım.

"Annemler sanırım abimi ustalık eseri olarak yapmış, yoksa bu kadar mükemmelliyeti kendime açıklayamayacağım."

Başımı hipnoz olmuş gibi sallayıp izlemeye devam ettim.

"Ama dış görünüş önemli değil desen huyları bile güzel, gıcıklıkları bile tatlı kurban olduğumun."

Aslı hala onu överken başımı salladım.

"Tabi kızım. Ben şahsen asla o kıvırcık saçlarına ya da uğruna kurşun atıp kurşun yiyeceğim karizmasına vurulmadım. Böbreğine vuruldum onun."

"Al işte bay bay akıl hoş geldin aşk."

♟♟♟

"Gülce profiterol tabağını getirsene."

"Eline sağlık Deva valla çok güzel olmuş."

Gülümseyip kahvemden bir yudum daha aldım. Tıpkı dediğimiz gibi kızlar erkekler iki gruba ayrılmış terasta ısıtıcıları yakmış oturuyorduk. Erkekler sohbet ederken biz de aynı yolun yolcusu olarak devam ediyorduk.

"Ayyy çok sıkıcınız. Hep ben buluyorum fikirleri. Neyse. Hadi anlatın bakalım, hayalinizdeki erkek tipi ve karakteri nasıl?"

Hepimiz Gülce'ye döndüğümüzde önündeki tatlı tabağına gömüldü.

"Ben ilişki düşünmüyorum. Erkek dırdırı çekemem."

Gülerek kahvemden bir yudum daha aldım. Çocuk mu kandırıyordu bu akıllı?

"Dedi dört çocuk hayali olan kişi."

Kızlar kahkaha ile gülerken arkama yaslandım.

"Aman iyi be. Kafa dengi biri olsun, deli olsun yanında sıkılmayayım yeter bana."

Hepimiz hımlayıp bir sonraki kişiye geçtik. Kızılcık şerbetim!

"Anlat bakalım Esma, hayalindeki tip ve karakter."

Elindeki kahveyi sehpaya bırakıp tebessüm etti.

"Biraz saçma gelebilir ama ben dışarıya kaplan bir tek bana kedi triplerini çok tatlı buluyorum. O şekilde biri olsa çok güzel olurdu. Sonraa renkli gözlü ve uzun boylu. Ah bir de çok naif seven biri olsa ben nikahı basarım."

Duyduklarım bana Deniz abimi resmederken pis pis sırıttım.

"E yavru sen Deniz abimi anlatıyorsun bana resmen."

Gözlerini kaçırıp etrafı izlediğinde ellerimi birleştirip doğruldum.

"Hakikaten bu arada şeyi soracaktım. Senin eczanenin ismi niye deniz?"

Yanakları kıpkırmızı olurken başını eğdi. Mutfak kapısına yaslanmış bizi dinleyen Deniz abimi fark ettiğim kaşlarım çatıldı. Ne çakaldı benim abim be!

İşaret parmağını dudaklarına götürüp susması işaret ettiğinde alayla kaşlarımı kaldırıp yanakları kırmızının her tonunu deneyen Esma'ya döndüm.

"Ben denizi çok sevdiğim için eczanenin ismini öyle koydum."

Abim aniden öksürmeye başlayınca hepimiz ona döndük. Esma şok geçirmiş gibi abime bakarken abimin de ondan farkı yoktu.

"Kusura bakmayın boğazıma kaçtı su. Rahatsız olmayın devam edin siz."

Abim hızla karşı tarafa geçtiğinde sırıtarak Esma'ya döndüm.

"Demek denizi çok seviyorsun ?"

"İ-içine girebilen denizden bahsediyorum ben."

Başımı salladığımda derin bir nefes alıp elleriyle yanaklarını kapattı.

"Evettt sıra bende. Deva'ya sormuyorum çünkü zaten hayallerinin ötesinde biri ile sevgili şu an."

Ellerini birleştirip oturduğu yerden doğruldu.

"Bana karışmayan, fikirlerime saygı duyan ve kıskanç olmayan biri olması zaten ön koşullar. Sonra ben sert erkek sevmiyorum. Böyle biraz sünepe olacak, kılıbık belki hatta ama asla öküz olmayacak."

Derman abimin tam zıttı resmen bir muhallebi çocuğunu anlatan Aslı'nın Derman ile olması ihtimali bir daha kahkaha attım. Resmen şaka gibi olurdu.

Onun abisi bana benim abim ona.

Aslı en nihayetinde sustuğunda arkama yaslanıp gerindim. Demir'in mutfağından büyük bir çığlık yükselip içeriye elinde Nutella ile giren Bora herkesin yüreğini ağzına getirmişti.

"Sanırım ben hamileyim."

"Ne?"

"Ne?"

"Ne?"

Ağlanarak ortak noktada bulunan koltuğa oturup bize döndü.

"Hamilelerin aşerdiği bazı şeyler var tamam mı, ben onları deniyordum işte. Nutellalı salam, ballı soğan halkası gibi şeyler. Ve hepsinin tadı çok güzel geldi bana. Millet kokusunda öğürüyor ben olsa biraz daha yiyeceğim."

Ellerini dizine vurdu.

"Kesin hamileyim ben."

Ulan akıllısı beni bulmaz da delisi peşimden ayrılmazdı!

Demir gözlerini devirerek Bora'yı kapşonundan tutup yanına çekti.

Ortalık kızlı erkekli ayrı ayrı gayet güzel giderken Aslı yine yapacağını yapmış bizi bir araya getirmişti. Cezalı dudak okuma oyunu oynuyorduk ve bana şansızlığım bir daha isabet ettiğinden Derman ile eşleştirilmiştim ama karşımdaki öküze bir şey anlatmak çok zordu.

"Kale."

"Biber."

İyice heceledim.

"Ka-le."

"Biber işte."

Pas işareti yapıp diğerine geçtim.

"Sü-pür-ge"

"Dolmalık biber."

"Hay senin biberine tüküreyim tamam mı ?"

"Süre dolduuuuu."

Aslı gülerek kum saatini gösterdiğinde elimdeki kağıtları Derman'a fırlatıp koltuğa oturdum.

Ne güzel Demir varken ben niye bu hödükle eşleştirilmiştim ki?

Sıra Gülce ile Esma'ya geçtiğinde bizim evden gelen kapı sesi ile Demir'e işaret edip içeri gittim.

Zil ısrarla çalındığında adımlarımı hızlandırıp kapıyı açtım. Ellerinde birer tane valiz ile bana gülümseyen annem babam ve Orkun ile durdum.

Orkun mu dedim ben?

"Bir hoş geldiniz yok mu kızım?"

Anneme sarılıp tekrardan sırıtarak bana bakan Orkun'a döndüm.

"Anne hoş geldiniz hoş geldiniz de bunun burada ne işi var?"

Çenemle Orkun'u gösterdiğimde annem gülerek ona döndü.

"Malum yaşın geldi diye artık baktı sen gelmedin beşik kertmen ayağına geldi. Hayırlısıyla kendine istetecek seni."

"Ne?"

"Ne?"

Demir ile aynı anda konuştuğumuzda ağlanarak gözlerimi kapattım. Benim bir gün ekşın olmadan geçecek miydi acaba?

Orkun bir adım öne gelip elimde duran çelenk misali çiçeği bana uzattı.

"Al Deva bunlar senin, evlendiğimizde anı diye çocuklarımıza gösteririz."

Bakışlarım Demir'e döndüğünde alnındaki damarlar belirginleşmeye başlamıştı. Başını yana çevirip bir seri katil edasıyla güldüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Show ana haberden iyi akşamlar. Eve komşu olarak girdi, sevdiğine yan gözle bakanı öldürüp katil olarak çıktı. Savunması ise yaptıklarımdan pişman değil keşke öldürmeden derisini de yüzseydim oldu."

♟♟♟

Bölüm sonu.

Evett. Nasıldı bölüm? Beğendiniz mi?

Ben yazarken acayip eğlendim. Umarım sizde eğlenmişsinizdir.💓

Oy vermeyi ve yorum yapmayı, profilimde linki bulunan instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.💓

Sizleri seviyor ve gidiyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalınnn.💓

 

Loading...
0%