27. Bölüm

26. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam. Nasılsınız?

Ben iyiyim çok şükür. 💗

Uzun zamandır olmayan bir şey ile karşılayacağım sizi bu bölüm. Dram!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.💗

Uzatmadan bölüme geçelim.

Bölüm şarkısı; Gökhan Türkmen- Ben Unuturum

Keyifli okumalar 💗✨

♟♟♟

Deva'dan...

Elimdeki kitabı koltuğa bırakıp cama vuran damlaları izlemeye başladım. En nihayetinde evimde yalnız kalabilmiş sessizliğin tadını çıkarabiliyordum. Ama içimde bir sıkıntı vardı. Havanın bu boğuculuğu mudur bilinmez kötü bir şey olacakmış gibi geliyordu.

Derin bir nefes alıp ayağa kalkacağım sırada telefonum çalınca odama yöneldim. Yatağım üzerinde duran telefona uzandığımda sırıttım. Demir arıyordu.

"Efendim sevgilim?"

Gülümsemesi dolduğunda kulaklarıma sırıtışım büyüdü.

"Ne yapıyorsun?"

"Hiiçç kitap okudum biraz, şimdi de satranç için alıştırma yapacağım. Sen ?"

Birkaç defter kitap hışırtısından sonra sesi duyuldu.

"Bende şu benden izinsiz gelişen projeyi düzenlemek için Simge ile buluşacağım."

Sırıtışım solduğunda görecekmiş gibi başımı salladım.

"Kolay gelsin o zaman size."

"Bir kapıya çıkar mısın ?"

Yavaş adımlarla kapının yanına gidip açtığımda Demir üzerinde takım ile duvara yaslanmış bekliyordu. Beni gördüğünde telefonu kapatıp cebine koydu ve elindeki çantayı kenara bıraktı.

Ellerini belime sardığında dudağıma kısa bir öpücük bırakıp ellerini çekmeden biraz geri çekildi.

"Güzelim senin biraz canın mı sıkkın? Niye yüzün asık?"

Yüzümü hafifçe eğdiğimde ellerimle oynamaya başladım.

"Niye takım giydin? Kot gömlek gitsen olmuyor mu?"

Başını yana atıp güldüğünde bir eliyle yüzümü kendi yüzünün hizasına getirdi.

"Sen beni mi kıskandın?"

Kaşlarım alayla kalktığında sırıttı.

"Ben şimdi gidip Atakan ile buluşsam ve üzerimde kısa, fazlasıyla ilgi çeken bir elbise olsa, üstüne üstlük onunla yalnız olsam ders çalışmaya gittiğimi bilmen beni kıskanmana engel olur muydu?"

Atakan'ın ismi ile çenesi kasıldığında başını iki yana salladı.

"Hiç sanmıyorum."

'Eee o zaman' der gibi bakıp omzumu silktim. O kızı sevmiyordum ne yapabilirim?

"Bende istemiyorum gitmek biliyorsun. Şu an seninle oturup saatlerce konuşmayı ve kollarımın arasından hiç çıkmamanı istiyorum ama olmuyor işte."

Başımı anladığımı belli eder şekilde sallayıp kollarımı bedenine doladım.

Regl son demlerindesin kardeşim, bir gitse mi artık şu senin yanında promosyon gelen duygusallığın?

Dolan gözlerime içimden ana avrat söverken Demir beni daha çok kendine çekti. Burnunu saçlarımın arasına karıştırdığında gözlerimi kapadım.

Bence de ben onun kollarının arasından hiç çıkmamalıydım.

Geri çekildiğimde yanağını öpüp zoraki bir şekilde gülümsedim.

"Yarın seninle Galata kulesine gidelim mi? Hem çevresini gezeriz hem de biraz vakit geçirmiş oluruz beraber."

"Çok güzel olur. Hatta evlenilebilecekler listenizdekileri silebilecekseniz Galata kulesine çıkabiliriz."

Gülerek başımı salladım.

"Eh sizin için bir seferlik silelim madem."

Dudakları iki yana kıvrıldığında ellerini yanaklarıma koyup dudağımı öpmeye başladı. Belli belirsiz karşılık vermelerimin ardından alnını alnıma yaslandı.

"Seni bu dünya üzerindeki her şey çok seviyorum. Bunu sakın unutma tamam mı ?"

"Bende seni kendi dünyamdaki her şeyden çok seviyorum. Sende sakın unutma."

♟♟♟

"Bos gemiler geçiyor gönlümün kıyısından. Ruhum yorgun ve bezmiş düşman sayısından. Ne anlamam lazım bu bakışından? Belli miydi zaten kaçışından?"

Bağıra bağıra şarkıya eşlik ederken bir yandan da gelen temizlik perilerimle aşk yaşıyordum. Vileda ile kalan son yeri silip kovayı boşalttım. Ev iki saatte bal dök yala olmuştu.

Tabi lütfen evime bal döküp de yalamayın !

Güzel bir duşun ve cilt bakımının ardından geri salona girdiğimde kapı çalmaya başlamıştı. Delikten baktığımda gördüğüm yüz ile sırıttım. Görümcem gelmişti.

"Hoş geldin kız."

Elindeki poşeti bana uzatıp ayakkabılarını çıkardı.

"Hoş buldum görümcem. Nasılsın?"

İçeriyi işaret ettiğimde koltuğa oturup arkasına yaslandı.

"Ay annemden zor kurtuldum. Tutturdu bende geleceğim gelinimin evine diye. Zor kaçtım."

Poşeti sehpaya bırakıp tekli koltuğa oturdum.

"Gelseydi Aslı ne olucak? Heves etmiş kadın işte."

Bana doğru eğildi.

"Sen kaynananın gözüne girmek isteyebilirsin ama benim seninle özel konuşacaklarım var. Ama önce o poşetin içindeki şeyi aç bakalım. Abim senin için istetti dayımdan."

Poşeti heyecanla açtığımda içinden çıkan lacivert kutuyu araladım. Bordo ince bir imza kalemiydi ama küçümsenemeyecek bir detayı vardı. Kalemin kapağında ismim yazıyordu.

Deva Aren.

Soy ismin üzerinde parmağımı gezdirdim.

"Aren yazdırmış."

Aslı göz ucuyla kaleme bakıp omzunu silkti.

"Aren değil misin sen zaten? Hem ayrıca ben kolyeni daha çok beğendim. Kalem ne yani?"

Ellerim istemsizce boynuma gittiğinde gülümsedim. Bende çok beğenmiştim. Yılbaşı gecesi hediye etmişti bana. Ama bu kalemin değeri de çok fazlaydı.

Aren yazıyordu.

Benim adımın yanında.

Onun soyadı.

Çok güzeldi.

Benim de ona artık bir şey almam gerekiyordu. Hem de onun da tıpkı benim gibi ağzı kulaklarında gülmesini sağlayacak bir şey.

"Yıldırım nikahı kıymanı istemen Demir için en güzel hediye bence."

"Çok doğru ama ben şu an onu yapacak cesarete sahip değilim Raife."

"Demir ağlıyor şu an."

"Deva sen böyle olmayacağını bile bile bir yanlış yapsan ne yaparsın? Ama geri alamayacağın bir yanlış?"

Kalemi kutusuna koyup ona döndüm.

"Nasıl bir yanlış?"

Bakışları ellerine indiğinde fısıldar gibi konuştu.

"Bir öküze aşık olmak gibi."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da dayanamayıp kahkaha atmaya başladım.

"O öküz benim abim mi?"

Başını belli belirsiz salladığında koltuktan kalkıp yanına oturdum.

"Anlamıyorum Deva. Yanımdayken öldürmek istiyorum ama yalnızken gözüm hep onu arıyor. Biri aşkla sevgili ile ilgili bir şey söylese gözümün önüne hep o geliyor deli olucam. Bir de en büyük sıkıntı bunları sadece benim hissediyor olmam."

"Derman'ı sana olan duygularını itiraf ettirme operasyonu yapacağız."

"Ha?"

Haline daha çok gülerken arkama yaslandım.

"Gittiği yerlerde bulunarak, bir var bir yok davranarak, en önemlisi onunla sürekli inatlaşarak. Bir bakmışsın şip şak Derman kapında kul köle."

Başı bana döndüğünde omuzları düşmüştü.

"Bu kadar kolaysa onu aşık etmek bir sürü kişiye aşık olmamış mıdır ?"

"Derman'dan bahsediyoruz Aslı. O anda kalır, sonrasını düşünmez. Takıldığı çok kız olduğunu inkar etmiyorum ama hepsi anlıktı. Çok kızsam da alan razı veren razıyken ne kadar engellenebilirdi ki bu durum?"

Ellerini ellerimin arasına aldım.

"O sadece bir kişiye aşık oldu bu zamana kadar. Sonra zaten aldatıldı. Olmayan güveni hepten gidince aşk onun için imkansızı oynamak gibi bir şey oldu. Ama sana karşı herkese davrandığı gibi değil. O yüzden işimiz bu kadar kolay."

Omzumu silkip devam ettim.

"Umursamadığı insanların nerede ne yaptığı ne giydiği irdelemez onu. Takmaz, ilgilenmez. Ama o gün Alp senin elbiseni beğendiğini söylediğinde onu öldürecekmiş gibi bakıyordu. Şu an sorsan senden uzak Allah'a yakın ama yarın neler yaptığına bakmak için bir bahaneyle gelmezse benim adım Deva değil."

Gülümsediğinde elimi omzuna koydum.

"Belki ilişkiniz kızılcık şerbetim ve Deniz abim kadar kolay başlamayacak ama emin ol başlayacak. Ben hissediyorum. Ama şimdi ilişkinin başlaması için sağlam kalması gereken kafanı yememi istemiyorsan benimle beraber mutfağa gel yemek yapalım. Acayip acıktım ben."

Gülerek başını salladı.

"Ne yalan söyleyeyim bende açım."

Ellerimi çırptım.

"Süper o zaman. İstikamet mutfak."

♟♟♟

"Yenge sizden Allah razı olsun çok acıkmıştım ya."

Yemekten bir tabak daha almak için ayaklandığında kıkırdadım.

"Afiyet olsun."

Aslı lokmasını bitirip Bora'ya döndü.

"Seni beş dakika sonra yine yemeğe çağırsak aynı cümleyi kuracağına yemin bile edebilirim Bora. Sen hep açsın."

Omzunu silkip masaya geri oturdu.

Saat dokuz buçuk olmuştu ama Demir ne aramıştı ne de bir tane mesaj atmıştı.

"Ne geldi aklına da yüzün düştü yenge?"

"Kaç saattir Demir o kızla çalışıyor ama ne mesaj attı ne de aradı."

Elini 'buna mı takıldın be' der gibi sallayıp cebinden telefonunu çıkardı. Bir kaç tuşa basıp telefonu masaya geri bıraktı. Eğilip baktığımda Demir'i aradığını ve hoparlöre aldığını gördüm.

"Efendim Bora?"

Sesi çok bıkkın geliyordu.

"Ne yapıyorsun Demirciğim?"

"Simge ile çalışıyoruz Bora, müsait değilim sonra konuşsak?"

Bora'nın gözleri pörtlediğinde eliyle ağzını kapattı.

"Ulan hani o kızın ismi yılışıktı ne ara Simge oldu? Deva sa-"

"Hakkında yanlış izlenimlere kapılmışım Bora. Hadi kapatıyorum sonra görüşürüz."

Sabahki sıkıntı misliyle kalbime çökerken titrek bir nefes verdim. Benim Demir'imden bahsediyorduk. Sakin olup saçma düşünceleri aklımdan atmalıydım.

Aslı aynı ne diyeceğini bilmezlik ile Bora'ya bakarken ayaklandım. Bulaşıkları sessizce alıp makinaya dizerken ne kadar istemesem de ikisinin fısıldaşmalarını dinliyordum.

"Benim bildiğim Demir'in yapacağı bir hareket değil bu Aslı. İş için dahi olsa Deva'nın ismini duyduğu anda değil telefonu kapatmak oradan koşarak buraya gelirdi."

Son bulaşığı makinaya koyup onlara döndüm.

"Siz takılacak mısınız ben biraz uyuyacağım da."

İkisi de ayaklandı.

"Yok biz gideceğiz sen rahat rahat uyu görümcem."

Sahte bir gülümseme ile başımı salladığımda Aslı montunu ve çantasını alıp Bora'nın koluna girerek evden çıktı. Kapıyı kilitleyip odama doğru yürürken bir yandan da belki aramıştır diye telefonu kontrol ettim.

Yine aynı sonuç ile karşılaşınca telefonu komodinin üzerine bırakıp yatağıma girdim. Uyuyacaktım. Çünkü Demir gelmeden başka türlü ne aklımdaki ne de kalbimdeki hiçbir yük azalmayacaktı.

♟♟♟

Burnuma gelen buram buram tarçın kokusu ile sağa döndüm. Bilincim hala kapalıyken yatağın içinde benim bedenimden daha sıcak bir bedeni belimde ve alnımda hissettiğimde hızla gözlerimi araladım.

Demir üzerindeki mavi pijama takımı ile yanıma uzanmış uyuyordu. Ben en son içimdeki sıkıntıdan kaçmak için uyuyordum ve yalnızdım Demir hangi ara yanıma gelmişti?

Ona doğru döndüğümde ellerimi birbirine dolayıp yüzünü incelemeye başladım. Kirli sakalları bakımsızlıktan çok uzaktı tıpkı upuzun kirpikleri gibi.

"Günaydın sevgilim."

Gözleri kapalı konuştuğunda istemsizce kaşlarım çatıldı.

"Uyanık olduğumu nereden anladın?"

Gözlerini aralayıp başını yüzümün hizasına getirdi.

"Nefes alış verişin uyuduğun zamanki gibi değil de ondan."

Anladığımı belli eder şekilde başımı salladım. Hiçbir şey söylemeden öylece baktığında kalmak için ayaklandım. Bileğimden tutup beni gerisin geri yatağa yatırdığında elini yanağıma koydu.

"Dün için özür dilerim hiç arayamadım seni. Ama bir an önce bitsin de gideyim diye düşündüğüm için başka bir şeye bakamadım."

Ona doğru yan döndüm.

"O kızı sevmiyorum. Sen onun yanında olduğunda da içime kötü kötü hisler doluyor."

Tebessüm edip başını salladı.

"Çok az kaldı sevgilim, iki kerecik daha bakıp halledeceğiz projeyi. Hem ben bu gün sevgilimle Galata kulesine çıkmak istiyordum açıkçası. Kendisini istiyor mu acaba?"

Bir mühlet donuk gözlerle ona baksam da daha fazla dayanamayıp gülerek başımı salladım.

"İstiyormuş öyle diyor."

Yattığı yerden doğrulup yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

"O zaman kahvaltılar benden?"

Başımı sallayıp yataktan kalktım. Demir bir kaç şamatanın ardından odadan çıkıp mutfağa doğru ilerlerken bende üzerimdekileri çıkarıp bej rengi kot pantolon ve kazağı üzerime geçirdim. Saçımı maşa ile şekillendireceğim sırada çalan telefonuma döndüm.

Biricik abim arıyordu.

"Efendim bir tanecik canım maviş gözlü abicim?"

Derin bir nefes aldı.

"Deva sence ben Esma'ya evlilik teklifi etsem benden korkar mı?"

Elimden düşen bilekliği eğilip yerden aldım.

"Abi saçmalama niye korksun? En fazla erken olduğunu düşündüğünü söyler, git sor."

"Sen sorsan?"

Kıkırdadım.

"Tamam canım abim tamam. Ben akşam onu oturmaya çağırıp ağzını ararım."

Hemen atıldı.

"Bende geleyim mi akşam?"

Daha fazla dayanamayıp kahkaha atmaya başladım.

"Abi daha yeni ayrıldın kızdan abartma istersen. Bıkacak en sonunda kız senden."

"O zaman bizde Demir'den daha güzel bir damat adayı bulamayacağımıza göre sende onunla bir hafta görüşme. Bıkmasın gül gibi çocuk senden."

Gözlerimi devirdim. Demir'i ne diye işe katıyordu şimdi?

Allah Allah!

"Ay tamam sende gel. Ben ararım seni Esma geldiğinde."

"Tamam. Dikkat et kendine."

Öpücük attım.

"Sende abicik."

Telefonu yatağın üzerine bırakıp saçımı şekillendirmeye devam ettim. On dakikanın sonunda işim bittiğinde telefonumu alıp mutfağa doğru ilerledim.

Koridor mis gibi yemek kokuyordu.

Ocakta bir şeyler hazırlayan sevgilimin yanağına kısacık öpüp tezgaha yaslandım.

"Maşallah Demir bey döktürmüşsünüz."

Sırıttı.

"Her zamanki halim."

Alay eder gibi başımı salladığımda masadaki peynirden küçük bir parça ağzıma attım. Ne güzelmiş ulan kendi evinde hazırlanan kahvaltı.

Bir parça peynir daha ağzıma atacağım anda kapı çalınca oflayarak ayağa kalktım. Kimdi bu sabah sabah canım?

Peynirle iki aşk yaşayamamıştım yani.

Delikten baktığımda gördüğüm yüz ile içimdeki bütün mutluluk sondajlandığında sinirle nefes aldım.

İnsanın istemediği ot burnunda bitermiş ya o hesap!

Kapıyı açtım.

"Merhaba Demir burada mı?"

Sahtelik akan bir gülümseme ile cevap verdim.

"Evet Demir burada da sana ne bundan?"

Elindeki poşeti uzatıp gülümsedi.

"Dün gömleğini bizde unutmuş da onu getirmek istedim."

Kaşlarım havalandığında başımı anladığımı belli eder gibi sallasam da bir halt anlamamıştım.

Demir'in gömleğini nasıl olurdu da bu kızda unutabilirdi?

Unutması için çıkarması gerekirdi ve çıkarması için geçerli bir sebep.

"Getirdiğin için sağ ol. Şimdi gidebilirsin."

Aynı yüzsüzlükle gülerek merdivenlere doğru yürümeye başladı. Kapıyı kapatıp gömleği bırakmadan mutfağa doğru sert adımlarla yürüdüm.

Bu kadarı da fazlaydı.

"Kim gelmiş sevgilim?"

Elimdeki poşeti yüzüne doğru salladım.

"Simge gelmiş, senin dün onda unuttuğun gömleğini getirmiş."

Yüzündeki gülümseme solduğunda elini yıkayıp yanıma geldi.

"Dün kahve döküldü üzerime, çıkarmak zorunda kalınca orada unutmuşum."

Duygusuz şekilde başımı salladım. Önce ben ardında o masaya oturup kahvaltımızı ettik. Üzerini değiştireceği için evine gittiğinde bende mutfağı hızlıca toplayıp hafif bir makyaj yaptım.

Çantamı ve kabanımı giydiğimde Demir'de benim gibi bej, torak tonlarında giyinmiş kapıda beni bekliyordu. Kapıyı kilitleyip çıktığımda beraber merdivenlerden otoparka indik.

O öne bende yanına oturduğumda bana döndü.

"Bana güveniyorsun değil mi Deva?"

Hafif bir tebessüm ettim.

"Her şeyden çok. Sakın bu güvenimi boşa çıkartma tamam mı ?"

Gülümseyerek elimin üzerine hafif bir öpücük kondurdu.

Radyoyu açtığında Gökhan Türkmen'den ben unuturum çalıyordu. Sesi açtım.

"Gittiğini, sözlerini, hatta sevmediğini. Unuturum kalbimi. Tekrar avuturum."

Onu izlerken arada bir bana dönüp tebessüm ediyordu. Başımı sağa yatırıp güldüm.

Çok güzeldi.

Bir süre sonra araba ile gidilebilecek son yere gelmiştik. Arabadan indiğimde o da inip elimi elinin içine hapsetti. Beraber Galata'nın yokuşunu tırmanıp asıl meydana geldik. Az olan sıraya girip beklemeye başladık.

Etraftaki kafeler deli gibi kalabalıktı ve ortamda haddinden fazla bir ses vardı. Ben etrafı izlerken Demir'e döndüğümde onun da beni izlediğini fark ettim.

Tebessüm ettiğimde elini belime sarıp beni kendine daha çok çekti.

"Evlenilebilecekler listenizi sonsuza dek silmeye hazır mısınız Deva hanım."

Gülerek başımı salladım.

"Hazırım Demir bey."

Sıra bize geldiğinde içine girip teras kısmına çıktık. Bir sürü fotoğraf çekip iç tarafta tatlı yiyip çay içtik. Günümüz dolu dizgin ve gayet güzel geçmişti.

Arabaya binip çalıştırdığında arkama yaslandım.

"Bugün çok güzeldi."

Gülerek başını salladı.

"Bence de çok güzeldi."

Eve doğru sürerken aparata asılı telefonu çalıp yine her güzel anı bozan Simge aramıştı. Çağrıyı açtı.

"Efendim Simge?"

"Alo Demir merhaba. Rahatsız etmek istemezdim ama son kısmı yetiştirmemiz için acil bana gelmen lazım."

"Yarın gündüz gözüyle komitede buluşuruz. Şimdi bir acelesi olduğunu düşünmüyorum."

Boğazını temizledi.

"Var aslında Demir. Yarın teslim etmem lazım. Bir yarım saat uğrasan?"

Sabır çeker derin bir nefes alıp başımı çevirdim.

Ne yüzsüz yılışık bir şeydi bu be!

"Tamam Simge geliyorum."

Başı bana döndüğünde mahçup gibi omzunu silkti.

"Bir an önce bu saçmalığın bitmesi için dua eder misin?"

Başımı belli belirsiz salladığımda hızını arttırıp eve doğru sürmeye devam etti. Onun da sıkıldığı ve gitmek istemediği her halinden belliydi.

Eve vardığımda bana döndü.

"Uyuma beni bekle tamam mı ? Geleceğim hemen."

"O kızın yanına döndüğünü görmeden uyumayacağım."

Yanağına küçük bir öpücük kondurup arabadan indim. Arabayı çalıştırıp gittiğinde merdivenlerden yavaş yavaş eve doğru tırmanmaya başladım.

Esma'nın katına geldiğimde zili çalıp beklemeye başladım. Malum evlilik hakkında düşüncesini anlamak için ağzını aramam gerekiyordu.

"Naber kızılcık şerbeti yengem?"

Kapıyı hafifçe aralayıp duvara yaslandı.

"İyiyim Deva sen ?"

"Bende iyiyim. Kahveye gelsene diyecektim bana."

Kolundaki saate bakıp başını salladı.

"Tamam geleyim. Ama önce şu odamı topluyordum o yarıda kaldı onu halletmem lazım. Malum binde bir topluyorum. Sen çık ben on beş dakikaya gelirim."

Başımı sallayıp öpücük attım. Tebessüm ederek kapıyı kapattı ve içeri girdi.

Yavaş adımlarla evime ilerlediğimde anahtarı çıkarıp kapıyı açtım.

"Evim evim güzel evim."

Ayakkabılığa montumu ve çantamı bırakıp lavaboda günlük işleri hallettim. Üzerimi değiştirip pijamamı giydiğimde rahat bir nefes alarak mutfağa doğru ilerledim.

Suyu koyup tatlı bir kaç şeyi tabaklara koyduğumda tezgaha yaslandım.

Telefonum çalmaya başladığında şarjdan çıkarıp çağrıyı cevapladım.

Bilinmeyen bir numaraydı.

"Alo?"

"Hoş buldum sevgilim?"

Demir'in sesi fazlasıyla uzaktan geldiğinde telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım.

Ne oluyordu ?

"Demir ?"

"Bir an yanına hiç gelemeyeceğim sandım, çok özlemişim."

Bir kaç öpücük sesinden sonra tekrardan sesleri duyulmaya başladı.

"Deva'nın yanında aşık rolü yapmak artık midemi bulandırmaya başladı. Abileri bilmeseydi çoktan biterdi bu saçmalık ama bir tık korkuyor olabilirim onlardan."

"Demir ne saçmalıyorsun sen?"

Sesimi duymuyorlar da biri bana bilerek seslerini dinletiyor gibiydi.

Kalbimde oluşan tarifi imkansız ağrı ile koltuğa oturdum.

"Yakında kurtulacağız sevgilim. Deva'dan da ona olan zorunluluğundan da kurtaracağım seni."

"Demir ne diyorsun sen? Bu kız ne diyor? Demir?!"

Hava alamıyor gibi camı açtığımda derin derin nefesler aldım.

Her şey bir oyunmuş, rüyadaymışım gibi gelse de kalbimde ağrı midemdeki burkulma her şeyin gerçek olduğunu ispatlıyordu bana.

"Cidden bazen Deva ile nasıl bu yola girdim anlamıyorum. İlk başlarda heyecan vardı ama her şey çok çabuk sıradanlaşmaya başladı. Sende ise öyle mi ? Her şey tam kıvamında."

Bir damla yanağımdan süzüldüğünde acıyla bir hıçkırdım.

Olanlar, dedikleri, hissettirdikleri. Hepsi bir yalan, kurmaca mıydı?

Hıçkıra hıçkıra ağlarken olduğum yere çöktüğümde hala telefondan onların sesleri duyuluyordu.

"Seni her şeyden çok seviyorum sevgilim. İyi ki varsın."

"D-Demir."

♟♟♟

Bölüm Sonu.

Evet her türlü küfrü kabul ediyorum. Ama size Simge'yi hafife almayın kötülüklerin anası o demiştim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Sizleri kocaman kocaman öpüyorum.

Haftaya görüşürüz. Allah'a emanet olun.

 

Bölüm : 10.12.2024 18:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...