29. Bölüm

28. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam.

Nasılsınız?

Yeni bölüme hoş geldinizzz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motive kaynağım.💓

Bölüm Şarkısı: Şanışer-Aşk Şarkısı

Keyifli Okumalar:)💓

♟♟♟

Deva'dan...

Gidiyordum. Nereye olduğunu ya da nerede olduğumu bilmeden. Hava kararmıştı. Arabanın içine doluşan soğuk hava tenimi ısırırken pencereyi kapatıp arkama yaslandım.

Bitmişti.

Kaçınılmaz son gerçekleşmiş ve karşıma çıkmıştı. Çıktığı gibi de bitmiştik işte.

Yan koltuğa fırlattığım telefonum çalmaya başladığında bakışlarım o tarafa kaymıştı. Kerim hoca arıyordu.

"Ben bu adamı hiç sevmiyorum Deva. Açma telefonunu."

Yan koltuğa uzanıp telefonu aldım. Boğazımı temizleyip çağrıyı cevapladım.

"Alo?"

"Ooo Deva, nerelerdesin ?"

Bu adamın bu seviyesiz laubaliliğinden iğrendiğim kadar başka hiçbir şeyden iğrenmiyordum.

"İşim vardı hocam. Acil bir şey mi oldu?"

Güldüğünde telefonu kulağımdan çektim. Adama nefretim her dakika büyüyordu.

"Derslerle alakalı konuşmam gereken şeyler var seninle. Okula gelebilecek misin?"

"Hayır gelemeyecek."

"Ben şehir dışındayım hocam. İstanbul'a gelmem akşamı bulur."

Hımladı. Sinirle soludum.

"Tamam okulda zaten tıp fakültesinin öğrencilerinin dersleri dokuzda bitiyor. Bekliyorum seni."

"Zıkkımın pekini bekle!"

Telefonu kulağımdan çekip abimin numarasını tuşladım. İlk çalışta açtı.

"Alo Deva?"

"Ne yapıyorsunuz abi?"

Bir kaç hışırtıdan sonra Esma'nın selamımı söyle dediğini duydum.

"Aleyküm selam abi. Sende selam söyle."

Selamımı ilettiğinde bana döndü.

"Kordon boyundayız şimdi. Sen uyumayacak mıydın, neden araba sesi geliyor?"

"Abi Kerim hoca okula çağırdı beni, onun yanına gidiyorum. Yoldayım şu an."

Sesindeki merak henüz sabah söylediğim yalanı fark ettiğinden bunun da yalan olduğunu kestirememesinden kaynaklıydı.

"Benim de gelmemi ister misin?"

Görecekmiş gibi başımı iki yana salladım.

"Yok abi ben zaten işi halledip geri geleceğim. Sürpriz işim bitmedi daha."

Demir'i tanıdığımı zannettiğim zamanlarda abimlerle olan münakaşalarından dolayı bir sıkıntım olmuyordu. Ama asıl olayı duyarsa özellikle Derman'ın vereceği tepkinin büyüklüğünü ölçemiyordum bile.

Ve Demir yüzünden kimsenin, özellikle abimin zarar görmesine hiç gerek yoktu.

"Hadi bakalım şu sürprizin kokusu çıkacak yakında, bekliyorum."

"Öptüm abicim."

Telefonu kapatıp sessize aldım. Yola döndüğüm anda başıma üşüşen konuştukları ile derin bir nefes aldım.

Bitmiştik ama hala yalan söylüyordu.

Bu kaçıncı yalanıydı bana karşı?

Hiçbir şey olmamış gibi davranmamı nasıl bekleyebiliyordu? Nasıl midesi kaldırıyordu bunu ?

Hızımı arttırıp arkama yaslandım. Asıl zor kısım şimdi geliyordu.

Simge ile karşı karşıya gelmek.

♟♟♟

"Tamam Gülce çıktım ben. Gelmekten önce ararım valizleri aşağıya indirirsin."

Kapıyı kapatıp çıktım. Eve gelmiştim.

Yol hızımdan dolayı tahmin ettiğimden daha kısa sürmüş ve bu şekilde ben Kerim hocanın yanına gitmeden eve gelip valizlerimi ayarlayabilmiştim.

Kabanımın kuşağını bağlayıp hızla merdivenlerden inerken ters istikametimde bizim kata çıkan Aslı ile istemsizce durdum. Aynı benim gibi hareketini sıfırladığında beni kolumdan çekip kollarını sıkıca bedenime dolamıştı.

"Öldüm ben burada deli. Neden hiç aramıyorsun? Bir şey oldu, kaçırdılar zannettim."

Yüzüme yerleştirdiğim sahte gülümseme ile bir adım geriledim.

"Kız Allah aşkına kim ne için kaçırsın beni? Ünlü değilim, bilinmiş biri değilim. İnsanlar babamın zengin olduğunu gözümün içine bakarak anlayamaz herhalde değil mi?"

Koluma girip az önce yukarı çıkmıyormuş gibi benimle aşağıya inmeye başladı.

"Ne demek bilinmiyorum? Annem tarafından bütün Muğla halkı senin koskoca Aren'lerin gelini olacağını biliyor. "

Konuyu uzatmadım. O gün bile yanımdayken bütün akrabaları ile beni telefonda görüştüren kadın -Dilara hanım- için bunu yapmak çok basit kalırdı.

Boğazımı temizleyip konuyu değiştirdiğimi çaktırmamaya çalışarak başımla yukarıyı gösterdim.

"Sen yukarı çıkmıyor muydun? Neden aşağıya iniyorsun benimle?"

Omzunu silkti.

"Eve gidip boş boş oturacaktım bende görümcemin peşine takılayım dedim."

En kısa zamanda bir yere oturup gerçekleri Aslı'ya da anlatmalıydım.

"Ben okula gidiyorum ama?"

Bir daha omuzlarını silkti.

"Dışarısı olsun da neresi olduğu fark etmez benim için. Hem okulunuzu görmüş olurum."

Başımı sallayıp garajın kapısını ittirdim. İçeri geçtiğimizde Aslı öne oturarak kemerini bağlarken bende aynı işlemi yapıp arabayı çalıştırdım.

"Eee görümcem hayat nasıl gidiyor? Yaramazlık yapıyor mu abicim?"

Derin bir nefes alıp acıyla sırıttım.

Duygularımla oynaması yaramazlıktan sayılır mıydı?

"Aslı benim sana bir şey dem-"

Konuşmamı bölen telefonu ile şirince sırıttı. Çantasından telefonunu çıkarıp Demir'in aradığı gösterdiğinde başımı tekrardan yola çevirdim.

"Efendim abicim?"

Demir'in konuşmaya başlaması ile anında bana dönen yüzü Demir'in benden önce davrandığının kanıtıydı.

"Evet gördüm ve evet yanımda. Sen ağladın mı? Sesin niye çok af edersin ama bok gibi geliyor? "

Her ne kadar onları dinlememeye çalışsam da pek beceremiyordum.

"Al sen söyle. Ben senin mikrofon muyum?"

Sinirle telefonu bana uzattığında başımı olumsuz anlamda salladım.

"Sen konuş Aslı. Bir şey derse de konuşacak bir şeyimin olmadığını söyle."

Gözleri aniden açıldığında eliyle ağzını kapattı.

"Siz kavga mı ettiniz?"

Cevap vermediğimde Aslı telefonu kulağına götürdü.

"Seninle konuşacak bir şeyi yokmuş abi. Ne halt ettin de gene kırdın kızın kalbini manda yavrusu?"

Oflayarak telefonu çektiğinde bana doğru uzatıp konuştu.

"Konuş. Aldım hoparlöre."

"Deva?"

Demir konuştuğunda hiçbir tepki vermeden arabayı sürmeye devam ettim.

Bitmişti işte. Daha neyi zorluyordu?

"Deva cevap ver!"

"Ne var?!"

"Sana dinlettiğini söylediğin kayıtlar hangi numara üzerinden geliyordu?"

Alayla güldüm. Birde soruyordu !

"Telefonunu açıp sevgilim yazdığında çıkan kişinin telefonundan!"

"Ben zaten telefonumda sevgilim yazdığımda çıkacak kişiyle konuşuyorum."

Sertçe Aslı'ya döndüm.

"Aslı kapat telefonu."

"De-"

"Aslı kapa telefonu!"

Aslı bağırışım ile başını sallayıp aramayı sonlandırdı. Hiçbir şey olmamış da ben saçma bir şeye trip atıyormuşum gibi davranıyordu.

Camı açıp içeri giren soğuk havayı derin derin soluğumda yaklaşık iki dakikadır hareketsiz bir şekilde önüne bakan Aslı bana döndü.

Dolu gözlerini fark ettiğimde kaşlarım çatılmıştı. O niye ağlıyordu şimdi?

"Abim seni aldattı mı?"

Cevap veremediğimde benim de gözlerim dolarken o elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı.

"Aslı sen niye ağlıyorsun Allah aşkına? Ben zaten yeni yeni susabiliyorum, yapma ne olur."

Torpidoyu açıp peçeteyi çıkardı ve burnunu temizledi.

"S-sen sakın üz-üzülme tamam mı? B-ben yanına gittiğimde onun a-ağzına çarpıcam."

Haline istemsizce gülüp gözlerimi sildim.

"Ben çarptım zaten."

Bana doğru dönüp alkışladı.

"El-ellerine sağlık. Keşke be-benim içinde vursaydın bir tane."

Bir şey demeyip tekrardan önüme döndüm. Okula varmak üzereydik. Bir saniyeliğine bile olsa unutmuş gibi olmuştum Aslı'nın yanında her şeyi.

"Deva?"

"Efendim?"

Derin bir nefes aldı.

"Ben size, İzmir'e kaçabilir miyim?"

Başım ona döndüğünde ellerini yalvarır gibi çenesinin altında birleştirdi.

"Abimin yüzüne baktığımda benim aklıma hep Berk gelir şimdi. Yüzüne bakıp bakıp onu dövmek istemiyorum. Annem de beni döver sonra. Birazcık kalsam he? Olmaz mı?"

Tebessüm ettim.

"Tabi ki gel ben çok isterim ama abinle olan durumumuzun sizin aranıza yansımasını istemem Aslı."

Okulun önüne geldiğimizde arabayı durdurdum. Aslı bana dönüp ellerini ellerimin arasına aldı.

"Bende aldatıldım Deva. Ağlamaktan canım çıktı benim. Günlerce uyuyamadım, yemek yiyemedim. Sende benim yaşadıklarımı yaşamışken, abimde şerefsizliğin dik alasını yapmışken bizim aramız zaten bozulmuş oldu Deva. Kendi kardeşine yapıldığını duysa delireceği şeyi bir başkasına yaptığında bozuldu."

Ona doğru yaklaşıp kollarımı boynuna doladım.

"İyi ki varsın Aslı. İnsan senin yanında her şeyin geçeceğine o kadar ikna oluyor ki, anlatamam sana."

Sarılışıma karşılık verdi.

"Sende iyi ki varsın. Ayrıca ayıpsın, tabi ki benim yanımda geçecek gibi gelecek her şey. Başka kimin yanında gelecek? Allah Allah yani."

Gülerek geri çekildim.

"Deli."

Koltuğun yan kısmına koyduğum çantamı omzuma asıp ona döndüm.

"Ben Kerem hoca ile konuşup geliyorum, sonra eve uğrayıp valizleri alır yola çıkarız tamam mı?"

Başını salladı.

"Bende seninle birlikte okula girsem? Hem Bora'da derste. Onu da görmüş olurum."

"Olur tabi, gel."

Montunun önünü iliklediğinde beraber arabadan indik. Kartımı okutup içeri girdiğimizde Aslı kafeteryaya doğru giderken bende Kerem hocanın odasına doğru ilerledim.

Geniş kapıdan içeri girip sağ koridorun sonunda kalan odasına doğru adımladım.

Odasına geldiğimle kapıyı tıklatıp beklemeye başladım. Bir kaç saniye sonra kapıyı açtığımda Kerem hoca gülerek ayaklandı.

"Ooo merhaba kaçak öğrencim, hoş geldin."

Zoraki bir şekilde gülümseyip başımı salladım.

"Merhaba hocam."

Eliyle masanın önünde duran koltuğu işaret etti.

"Otursana."

Başımı sağa sola salladım.

"Ben böyle iyiyim hocam, sağ olun. Çok kalamayacağım."

Elindeki kalemi masanın üzerine bıraktı.

"Neden?"

Kaşlarımı çatıp başımı anlamadığımı belli eder şekilde eğdim.

"İşim var hocam, yeterli bir mazeret mi?"

Başını salladı.

"Şehir dışına geri mi gideceksin? Dersleri çok boşladın."

Sinirle derin bir nefes aldım. Bu adamın her hareketi sadece bana mı bu denli batıyordu?

"Evet hocam, ama ben derslerin notları alıyorum. Asıl konuya gelsek? Neden çağırdınız beni?"

Sırıtması pisleştiğinde masanın önüne, karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Seni görmek istedim."

Donuk bir şekilde baktığımda yüzündeki sırıtıştan her saniye artan korkum ile ayaklandım.

"Yanlış kişiyi çağırmışsınız hocam. Müsaade ederseniz gitmem gerekiyor."

Hızla ayağa kalkıp yanına gittiğim kapıya bedenini siper ettiğinde korkuyla bir adım geriledim.

Hayır, düşündüğüm şeyi yapamazdı.

Hayır!

"H-hocam çekilir misiniz?"

Kravatını tek eliyle gevşettiğinde kapıyı kilitleyip anahtarı cebine koydu.

Beni buraya kilitliyordu!

Ellerim titremeye başladığında yanıma bir adım yaklaştı. Geriledim.

"Hocam değil, Kerem. Hocam bu kapının ardında kaldı."

Hızla üzerime geldiğinde korkuyla bağırarak geri kaçtım. Kolumu yakalayıp beni kendi ile dolabın arasına sıkıştırdığında tuttuğu bileklerimi çekmeye çalışıyordum.

Ama korkuyordum ve bu hiç işime yaramıyordu.

"İMDAT. KİMSE YOK MU İM-"

Ağzıma ceketindeki küçük mendili tıkadığında gözlerimden damlalar birer birer akmaya başlamıştı. Bana dokunacaktı!

Hıçkırarak ağlamaya başladığımda yüzünü montumun açıkta bıraktığı boynuma gömdü. Acıyla bağırdım. Midem bulanıyordu.

Bir eli belime gittiğinde serbest kalan bileğim ile onu kendimden uzaklaştırmaya çalışsam da milim hareket etmiyordu. Ani bir hareketle kalkan dizimi erkekliğine geçirdiğimde acıyla inleyip geri çekildi.

Hızla masanın arkasına kaçtığımda dosyaların yanında duran ağır küllüğü elime aldım. Ağzımdaki beze yere fırlatıp bağırmaya başladım.

"İMDAT! YARDIM EDİN, İMDAT!"

Sinirle tıslayarak yanıma geldiğinde elimdeki küllüğü başına sertçe vurdum. Yüksek sesle bağırdığı sırada kapı çalınmaya başlamıştı.

"Hocam, iyi misiniz?"

BU BORA'YDI.

Hızla kapının yanına koştuğumda elimdeki küllük yeri boylamıştı. Kapını kolunu çevirsem de açılmayan kilit ile sertçe kapıya vurdum.

"B-Bora aç kapıyı. Kır bi-bir şey yap ne olur aç kapıyı!"

"Yenge ne oldu?"

Ağlamamı durduramazken arkama bakarak bağırdım.

"Bora ç-çok korkuyorum ne olur aç şu kapıyı!"

"Arkasından çekil yenge!"

Kapıya savurduğu sert tekmelerle titreyen kapı ile geri çekildim. O yerde başını tutarak kıvranırken Bora en sonunda sert bir tekmeyle kapıyı açmıştı.

Ağlamam daha da şiddetlendiğinde sıkıca Bora'ya sarıldım. Kollarını bedenime dolayıp beni kapıdan uzaklaştırırken bir yandan da içeriye bakmaya çalışıyordu.

"Yenge ne oldu? Korkutma beni, neden Kerem hoca yerde kıvranıyor?"

Bir adım geri çekildiğimde titreyen elimle içeriyi işaret ettim.

"Ü-üzerime kapıyı kil-kilitleyip saldırdı bana!"

Bora'nın gözleri hızla açılıp rengi değişirken sert adımlarla odaya girdi. Yerde yatan şerefsizin üzerine çıkıp yüzüne ard arda yumruklar geçiriyor bir yandan da bağırıyordu.

"Seni şerefsiz ibne! Bir bitin orospu çocukları bir bitin artık!"

Okulun kapısından içeri girip bağırmaları duyarak bize doğru dönen Aslı, koşarak yanıma geldi.

"Deva ne oldu? Niye ağlıyorsun? Deva!"

Sanırım krize girmiştim, bilmiyorum. Parmağımı dahi oynatacak gücü kendimde bulamıyordum. Kanım çekilmiş gibiydi.

Kendime gelmem için omuzlarımdan beni şiddetle sarsarken bir yandan da bağırıyordu.

"Deva, Bora niye adamı dövüyor ne oldu? Bir şey de Allah aşkına!"

Etrafa toplaşan insanlar Bora'yı odadan çıkartırken bir kaç kişi bana su uzatıyordu. Aslı etraftakileri dağıtamayacağını fark edince beni kolumdan tutup bahçeye çıkardı.

Oturttuğu bankta hareketsizce önümdeki insanları izlerken gözlerimden tıpkı iki saniye önce olduğu gibi bir yaş daha yanaklarımdan boynuma doğru süzüldü.

Bora yetişmeseydi olacak şeyler gözlerimin önüne geliyordu ve bu mideme sert yumruklar yemişim gibi ağrımasına sebep oluyordu.

Haberlerde görüp iki üzüldüğümüz gibi değildi hiçbir şey. Tacizin hatta tecavüzün bir kravat, bir takım elbise giyinilmesi ile göz ardı edilen bir zamandaydık.

Ve benim benliğim o kapı çalınmasaydı şu an yok olmuş olacaktı.

Aslı üzerime bir şeyler daha örttüğünde yavaşça ona döndüm. Göz göze gelmemiz ile düşen omuzları son noktam olmuştu.

Nerede olduğumu umursamadan, umursayamadan bağıra bağıra ağlarken bedenime dolanan kollar ile yüzümü geniş omzuna gömdüm.

Burnuma dolan tarçın kokusu ile başımı kaldırdığımda bedenimi sarmalamış Demir, şu an burada olması gereken belki de son insandı.

Geri çekilmek için hareketlendiğimde kollarımı bırakmayıp beni daha çok kendine çektiğinde titreyen ellerimle omzuna vurmaya başladım.

"B-bırak dokunmayın bana! İste-istemiyorum, bırak!"

Sesimdeki korku ben buradayım der gibi bağırınca Demir bunu fark etmiş olacak ki bir kaç adım geri çekildi. Ne olduğunu anlamak ister gibi bakarken okuldan çıkan Bora yanımıza gelip kan damlalarıyla dolu gömleğinin kollarını kıvırdı.

"Ne oluyor lan? Ne bu haliniz?"

Bora burnundan solurken sonrasını duymamak için Aslı'ya döndüm.

"Aslı ne olur gidelim. Durmak istemiyor burada daha fazla, ne olur."

"Bu şerefsiz saldırmış Deva'ya üzerine kapıyı kilitlemiş, dokunmaya çalışmış. Aklım çıktı onu öyle yalvarırken duyunca. Bırakacaklardı hadım edecektim onu orada!"

Demir hızla bana döndüğünde tekrardan kolumu tuttu.

"Deva ne diyor bu? İyi misin sen? Ne saldırması?!"

Hızla kolumu çektim. Her şeyi geçtim de gözlerindeki korku nasıl bu kadar gerçekçi bir oyunun hamlesiydi ?

"Bora gelmeseydi tecavüze uğrayıp belki de adına leke gelmemesi için öldürülüp bir kenara atılacaktım ama çok iyiyim Demir. Korkudan dizlerim titriyor ama çok iyiyim!"

Derin bir nefes aldım. Okula girmek için yana doğru döndüğünde hızla önüne geçtim.

"Hem sen niye karışıyorsun? Sana ne benden? Sen kimsin?"

Donuk bakışlarıyla öylece bakıyordu. Sabahki hayal kırıklığı gözlerindeki yerini aldığında sinirden kendimi öldürecektim.

Kulaklarımla duymuştum dediklerini. Bir başkasından değil ya kendim duymuştum! Nasıl hala bu kadar suçsuzmuş gibi davranıyordu aklım almıyordu!

"Ayrıca emin ol o adamın bana yaptığı şey senin yaptığın kadar yakmadı canımı! Yakamaz da."

Çenesi sinirle kasılırken başını salladı.

"Eyvallah lan, eyvallah. Zırnık güvenme bana. Hiçmişim gibi davran, yık geç. Bir yalancının sözüne inanıp bana sırtına çevir. Ama önümden çekil Deva. Ben senin aksine seni kendimden çok önemsiyorum. Ve kimse benim sevdiğim kadına isteği dışı bir şey yapamaz!"

Yanımdan geçip giderken tekrar bana döndü.

"Sevdiğim kadının, benim onu sevdiğim kadar benden nefret ettiği halde."

Arkasına dönüp sert adımlarla okula doğru gittiğinde tamamen ona doğru döndüm.

"Simge'ye değil bana tecavüz edecekti o adam. Sevdiğin kadına değil yani! Seni ilgilendiren bir şey yok burada!"

Arkasından bağırdığımda beni duymamazlıktan gelip okula girdi. Tekrardan Aslı'ya döndüm.

"Ben gidiyorum."

Bana doğru dönüp başını salladı. Bora'ya dönüp:

"Abim sana emanet, git durdur onu."

Bora dalga geçer gibi güldüğünde arkamı dönüp çıkışa doğru yürümeye başladım.

"Bende gideyim evet, o şerefsizin kırılmadık kemikleri kaldı vücudunda!"

♟♟♟

"Yolu tarif et diyorum Derman, Deva yanımda."

"Lan uyuyor ne demek? Deli etme insanı konumu yolla o zaman!"

"UYUYOR DİYORUM ANLAMA KITLIĞINI BAŞKA ZAMAN MI AKTİF ETSEN, YOLUN ORTASINDA KALDIK GELEN GEÇEN BAKIYOR. YA TARİF ET YA DA KONUM AT."

Haddinden fazla gelen bağırışlar ile gözlerimi araladığımda Aslı'nın telefonumdan birine bağırdığını fark ettim. Yine ne olmuştu?

"Kapat, getirmiyorum Deva'yı eve falan bulduğum ilk bara giriyorum. Hadi bakayım!"

"Ne oluyor ya?"

Uyku sersemi halimle ne olduğunu anlamak ister gibi konuştuğumda Aslı bana döndü. Uyuyakalmıştım.

"İyi misin bir tanem?"

Sorusunun nedeni için düşünürken aklıma çığ misali düşen görüntüler ile yutkundum.

"Uyuşmuş gibiyim Aslı. Sadece durmak istiyorum."

Aslı dudağını büzüp tekrardan önüne döndü.

"Sahilde falan oturalım mı biraz, ister misin?"

Kolumdaki saate bakıp başımı olumsuz anlamda salladım.

"Çok geç olmuş, yarın gideriz."

"Tamam o zaman. Bana evi tarif eder misin?"

Önümde duran telefonu açıp evin konumunu girdim ve telefonu aparata astım. Aslı dikkatini dağıtmadan arabayı kullanırken kucağımda duran çantası titremeye başladı.

"Aslı telefonun çalıyor."

"Sen bakabilir misin?"

Başımla onu onaylayıp çantasını açtım. Telefonunu küçücük görünen ama içinin kuyu gibi olduğu çantasından en nihayetinde çıkarıp ekrana baktım. Demir arıyordu.

"Abin arıyor."

"Açıp hoparlöre alır mısın?"

Çağrıyı cevaplayıp hoparlöre aldım.

"Efendim abi?"

"Neredesin sen ? Evde yokmuşsun?"

Bakışları beni bulduğunda işaret parmağını dudağıma götürüp susmasını işaret ettiğinde tekrardan önüne döndü.

"Deva ile yoldayım abi. Var mı başka sorulacak hesabın? "

"Nereye gidiyorsunuz ?"

Bir kaç hışırtının ve bağırışın ardından tekrardan sesi duyuldu.

"O nasıl ? Ağlıyor mu hala ?"

Başımı iki yana salladım.

Kalbimdeki yük yetmezmiş gibi bir de sürekli kendini hatırlatması beni haddinden çok zorluyordu.

"Hayır. Ağlayarak uyuya kaldı."

"Üzerine bir şey ört Aslı. Arabasının kliması bozuk üşütür."

Derin bir nefes alıp bakışlarımı cama çevirdim.

Kafam duygularım gibi Demir'in konuştuğu her an karman çorman oluyordu.

"Tamam, örterim. Ayrıca beni arayıp durma, daha fazla sende kalmayacağım."

"Eyvallah, sen bilirsin."

"Diyeceğin bir şey yoksa kapatacağım, araba kullanırken konuşamıyorum."

Hala onları dinlerken açık olan camı kapattım.

"Belki sende Deva'ya denilene inanıyor olabilirsin Aslı, bilmiyorum. Ama sana babamın üzerine yemin ederim ki ben Deva'yı aldatmadım. Simge bir oyun oynuyor. Çözeceğim. Ama sende bulana kadar Deva'nın bana baktığı gibi iğrenerek bakma tamam mı?"

İçi titremişti.

"Eğer yüz yüze gelirsek, bakmam."

Telefona uzanıp çağrıyı kapattığında tekrardan çantaya koydum. Aslı önüne bakarken ona doğru döndüm.

"Eğer karşı karşıya gelirseniz benim adıma özür diler misin ondan? Bana ne yaparsa yapsan yaptığı şey tacizle aynı keseye konmamalıydı. Fazla çıkıştım ona."

Başını sallayıp kendi camını araladı. Arabanın tutacak kısmında duran telefonuma bir mesaj geldiğinde bakışlarım oraya dönmüştü.

Demir'dendi.

Gönderen: Demir

"Umarım iyisindir Deva. Yanında olamasam bile. Bu günden sonra bize oynanılan bu oyunu çözmeden karşına çıkmayacağım. Ama seni her şeyden çok sevdiğim asla unutma tamam mı?" (02.37)

"Ve bu oyunu sana kanıtlamak için ne gerekiyorsa yapacağımı. Ne gerekiyorsa." (02.38)

Aslı bir şey diyecekmiş gibi bana döndüğünde elimi kaldırıp onu durdurdum.

"Eve gidince Aslı, lütfen."

Başını salladığında radyoyu açıp arkama yaslandım.

"Zaman izimizi, ikimizi siler
Kiminin acısı kalır, anıları gider
Daha gençsin, ah, gülüp oyna sen
Son durağın benim evim olsun."

♟♟♟

"Hoş geldiniz kızlar."

"GELDİLER Mİ? ANNE SANA HABER VER DEMİŞTİM!"

Derman bağırarak odasından çıktığını tahmin ederek koşar adım yanımıza geldi. Başıyla ikimizi de süzüp kollarını bağlayarak Aslı'nın önünde durdu.

"Kimmiş siz yolda dururken gelip gidip size bakanlar?"

Aslı oflayarak bana döndüğünde yüzüme olabildiğince gerçek duracak bir gülümseme yerleştirdim.

"Yabancı gelmez sana aslında. Ayı, öküz, manda falan yani."

Derman gözlerini devirdiğinde bu sefer benim önüme geçti.

"Gene mi o gıcık Raife ağlattı seni? Kıpkırmızı olmuş gözlerin."

"Ulan bu da bana kaldı ya!"

Başımı salladım.

"Ben yatacağım çok yoruldum. Yarın sabah konuşuruz artık."

Kaşları hala çatıkken başını salladı. Aslı benimle beraber merdivenlere yönelirken Derman onu durdurmuştu.

"Seninle iki dakika konuşabilir miyiz?"

Aslı'nın bakışları hızla bana döndüğünde tebessüm edip başımı salladım. Onları ardımda bırakarak odama doğru yavaş adımlarla ilerledim.

Merdivenleri tırmandığımda hayatımın her noktasında olduğu gibi burada da var olan Demir gözlerimin önüne geldiğinde başımı iki yana salladım.

Odamın kapısını açıp içeri girdim ve duvardaki renkli ışıkları yaktım. Çantamı yatağa gelişigüzel atarken açık olan kapıdan balkona çıktım.

Şubat ayına bir kaç gün kalmış olmasına rağmen hava hala çok güzeldi. Hafif bir rüzgara rağmen hava yumuşaktı. Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alırken aşağıdan gelen Derman ve Aslı'nın sesleri kulağıma doluşmaya başladı.

"Rol yapıyor farkındayım. Sadece ona saygısızlık etmemek için Demir'e de bir şey soramıyorum. Sen ne olduğunu biliyorsundur, bana da anlatır mısın?"

Aslı'dan kısa olmaktan uzak bir süre ses gelmeyince Derman bir daha konuştu.

"Aslı?"

"Bence bırak sana istediği zaman anlatsın. Evet nedenini hatta nedenlerini biliyorum ama söyleyemem kusura bakma. Anlatmıyorsa bu onun kendi tercihi."

Derin bir nefes aldığında devam etti.

"Kendini ona saygısızlık mı yapıyorum o yüzden mi bana anlatmıyor diye doldurma. Bende şahit olmasaydım bana da anlatmıyordu hatta anlatmayacaktı."

İkisinden de bir mühlet ses gelmedi.

Haklıydı. Esma'ya bile anlatırken çok zorlanmıştım ki ondan başka da bilen yoktu bu sabaha kadar.

"Ben gideyim, beni bekliyordur yukarıda."

Bir kaç ayak sesinden sonra Derman'ın fısıltıdan hallice sesi duyuldu.

"Aslı."

"Efendim?"

"Teşekkür ederim. Her şey için."

"Her şey?"

Soru sorar gibi konuşmuştu. İstemsizce tebessüm ettim.

"Evet, her şey."

Konuşacak kelime bulamadığına yemin edebileceğim Aslı en sonunda sessizliği bozdu.

"Rica ederim. Her şey için."

Sandalyeye oturup tebessümümü yüzümden silmeden başımı trabzana yasladım.

Aslı'nın yanıma geldiğini belli eden ayak seslerinin ardından yüzündeki aptal sırıtışı ile kış bahçesine adımlayan Derman görüş alanıma girmişti.

Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım. En sonunda sekiz sezonluk Türk dizisinin startı verilmişti. Mutlu olmalıydılar, birlikte.

♟♟♟

Esma benim ve Aslı'nın büyük ısrarlarımız üzerine bizde kalmış, ağlamanın rahatlattığı hakkında psikolojik bilgileri bize sıralayan Aslı'dan bıktığımız için film ve dizilerin duygusal sahnelerini açıp izliyorduk.

Aldığımız dondurmalar ile iyice depresyon havasına girmiştim. Ağlamak bir beni rahatlatmıyordu sanırım.

"Sen ağlayınca krize giriyorsun Deva, kendini herkesle bir tutma."

"O zaman ben neyle rahatlayacağım Raife?"

Derin bir nefes alıp yatağımın başlığına sırtımı yasladım. Aslı salya sümük ağlarken Esma dolu gözlerle izliyordu sahneleri.

Video sonuna geldiğimizde bana dönen kızlar ile tebessüm ettim.

"Eee sen ağlamamışsın?"

Omzumu silktim.

"Ağlayıp da krize girmek için çok yorgunum Aslı."

Aslı tam ağzını açacakken kapı tıklatılmış ve elinde kocaman bir tepsi ile annem, arkasından ellerindeki bardaklar ile Derman ve Deniz girmişti.

"Evet canım kızlarım bu kadar dondurma yeter. Kış ayında üşüteceksiniz. Size Deniz sufle, Derman'da kahve yaptı. Afiyet olsun."

Şaşkınlık içinde Derman'a döndüğümde bana 'ne sandım kızım' bakışları attı. Bakışları Aslı'ya döndüğünde kaşları birleşecekmiş gibi çatılmıştı.

"Sana ne oldu? Niye ağlıyorsun?"

Aslı Derman'ın ona seslenmesi ile sesli bir şekilde yutkunup gözlerini sildi.

"Bir şey olmadı."

Odadaki herkes onları izlerken Derman elindeki kahveyi Aslı'ya uzatıp inanmadığını belli eden bakışlarla geri çekildi.

"O yüzden yeşillerin dolmuş yani? Boş yere?"

Deniz abim boğazını temizlediğinde elini Derman'ın omzuna atıp onu odanın dışına doğru yönlendirdi.

Annem tabaklarımızı verip odadan çıktığında Aslı hızla bana döndü.

"Deva ben Derman'a taciz işini ağzımdan kaçıracağım diye aklım çıkıyor yemin ederim."

Derin bir nefes alıp suflemden bir kaşık aldığımda kapının önünden gelen kırılma sesi ile bakışlarımız oraya dönmüştü. Kapı şiddetle aralandığında içeri giren kıpkırmızı olmuş Derman Aslı'nın pimi çekilmiş bombayı elinde patlattığının en büyük kanıtıydı.

Bakışları Aslı ile benim aramda giderken ses ile buraya koşan Deniz abimde son bulmuştu.

Bomba Aslı'nın değil asıl benim elimde patlamıştı.

"Bana bu taciz konusunun ne olduğunu anlatman için sadece iki dakikan var Deva."

Deniz abim duydukları ile aniden bana döndüğünde dolan gözlerim bu bir bir haftanın bütün duygusal yükünü yaşlarıma yüklemeye başlamıştı.

Ellerimi yüzüme kapattığımda omuzlarımda hissettiğim kollar ile ağlayışım hiddetlenmiş hıçkırıklarım duvarlarda yankılanmaya başlamıştı.

"Sakin ol, ben yanından abicim. Bak evdeyiz, sakin ol."

Deniz abim mırıldanır gibi konuştuğunda gözlerimi yumdum.

"Sen o yüzden ağlıyordun günlerdir. O yüzden Demir ile görüşmüyor, suçu salak iç sese atıyorsun."

Sinirle konuştuğunda Deniz abim kollarını bedenimden ayırıp Derman'a döndü.

"Derman yeter. Bağırman bir halta yaramayacak !"

Ellerini başında birleştirip volta atmaya başladı.

"Ne yeteri lan ne yeteri? O benim kardeşim, canım lan canım! Bir saç teli, bir damla göz yaşı için bütün dünyayı yıkarım. Adam gelecek benim kardeşimi taciz edecek, sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam edecek öyle mi?"

Deniz abim sesiz kaldığında devam etti.

"Onu yaşadığına pişman etmezsem bende en adi şerefsizim!"

Bana doğru döndüğünde dolu olduğunu yeni fark ettiğim gözleri ile dudaklarım tekrardan titremeye başlamıştı.

Yanıma gelip alnıma uzun bir öpücük kondurdu.

"Sakın kendini saçma sapan kafalara sokma tamam mı? Bu saatten sonra bağıra bağıra ağlayacak kişi o, sen değilsin."

Yanağımdan süzülen yaşları silip beni göğsüne çektiğinde ağlamam tekrardan şiddetini arttırmıştı.

"Bana isim ver Deva. Ver ki ben şu bir damla yaşında boğayım onu. Kim?"

"K-kerem hoc-hoca, ok-okuldan."

Başını sallayıp tekrardan bana sarıldı ve geri çekildi. Deniz abimin yanına gidip elini omzuna koydu.

"Hepsi sana emanet. Yarın akşam o ibneye açacağımız okkalı davanın hazırlığını yap, geldiğimde elinde yeterince delilin olacak."

♟♟♟

1 Hafta Sonra...

"Tabi ki gidemezsin, kızımsın sen benim."

"Anne kızın benim, Aslı değil bilmem farkında mısın?"

Annem sinirle bana döndü.

"Benim lügatımda gelin diye bir tabir yok Deva. O yüzden Aslı'da benim kızım."

Yediği zeytin boğazında kalan Aslı ciğerini masaya tükürecekmiş gibi öksürürken annem kıs kıs gülüyordu.

Gülerek başımı salladığımda tabağıma geri döndüm. Bir hafta geçmişti o günün, gecenin ardından. Aslı dediği gibi bu süre içinde kendi isteğiyle bizde kalmış, şimdi de annemin onu bırakmadığı için kalıyordu.

Demir. O sözünü tutmuş bu bir haftadır bir kere bile benimle iletişime geçmemişti. Olmayan delilleri bulamayacağı için bu sessizliğin ömür boyu süreceğini bilen kalbim her fırsatta tekrardan acısa da geçen günlere göre biraz olsun katlanılabilir oluyordu.

Sanırım alışıyordum yokluğuna. Bu sonuna kadar istediğim bir şey olsa da 'ya gerçekten Demir'in dedikleri doğruysa' diyen ve susturamadığım tarafım onunla ilgili her şeyde bunun ihtimalini bana hatırlattığında bir umut doğuyordu içimde.

Ve ben bu umudu ne kadar uğraşırsam uğraşayım içimden söküp atamıyordum.

Bu bir haftada güzel şeyler de olmuştu. Abim Esma'nın ailesi ile tanışmış, sözü bu hafta sonu aile arasında, nişanı da sonraki hafta yapmaya karar vermişlerdi.

Gerçi daha çok abimin elinde yüzük olma takıntısından her şey bu kadar hızlı gelişmişti. Kına, düğün tam tarih belli olmamak kaydıyla üç ay sonrasında düşünüldüğünde nişanın yakın tarihi bunun abimin başının altından çıktığını kanıtlar nitelikteydi.

Girmek zorunda olduğum sınavlar ve söz için giyeceğimiz elbiseler için bu gün Aslı ile İstanbul'a geri dönecektik.

Derman dediği gibi elinde bir sürü delil ile geri dönmüştü. Kamera kayıtları, çığlıklarımı duyan bir kaç kişinin ifadeleri ve benden önce o şerefsizin davranışlarına maruz kalmış bir kaç kişinin şahitliği gibi davada kaybedeceğini kanıtlayan deliller Deniz abime göre bu işi başlamadan bitirmişti.

"Eee Aslı kızım siz İstanbul'da nerede oturuyorsunuz?"

"Beşiktaş'da."

Annem gülerek başını salladığında saatime bakıp son lokmamı ağzıma attım.

"Haydi Derya sultan biz kaçar. Sınavım güzel geçsin dua et tamam mı?"

"Etmem mi kuzum? Tabi ki ederim."

Yanına gidip yanaklarına kocaman öpücük kondurup Aslı'ya yukarıyı işaret ederek hızla merdivenlerden çıktım. Odasından daha yeni çıkan, yeni uyandığı yüzündeki mayışıklıktan ve pijamalarından belli olan Derman beni görünce yarı açık gözleri ile gülümsedi.

"Ooo Deva hanım erkenciyiz bakıyorum? Nereye sabah sabah?"

Gülerek duvara yaslandım.

"Uyanda balığa gidelim abi saat on iki. Ayrıca İstanbul'a gidiyorum, sınavları halletmem ve raporumu vermem lazım."

Okul kelimesini duyduğunda anında gözleri açılmış yüzündeki sırıtış kaybolmuştu.

"On dakikaya hazır olurum, kapıda bekleyin beni."

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Abicim, bak abicim diyorum. Bugün senin toplantın yok mu? Hani sende çalışıyorsun falan ya? Ayrıca görevden atıldığını biliyorsun yapma böyle. Sınavımı olup geleceğim işte. Hem Aslı'da yanımda olacak."

Kendi işini unuttuğunu fark ettiğimde kıkırdadım. Yanıma yaklaşıp sıkıca sarıldı.

Ulan bu çocuk harbi terli olmadığında dehşet güzel kokuyordu.

"Lan sen yumuşatıcı ile mi yatıyorsun gece? Bu kadar güzel kokamazsın!"

Kahkaha attığında güldüm.

"Senin aksine ben her akşam yıkanıyorum."

Geri çekildim.

"Bende her gün yıkanıyorum Derman. Hem ayrıca niye soruyorsam? Aslı evde olduğundan beri evde utanmasan takım ile gezeceksin parfüm mü zora sokacak seni?"

Gözlerini devirip lavaboya doğru döndü.

"O rastlantı. İşim var ya benim hani, toplantı oluyor falan?"

Lavabonun kapısını açıp içeri gireceği sırada gülerek konuştum.

"Ya sen bir haftadır izinde değil miydin? Ne işi bu, Aslı'yı etkileme işi mi?"

Gözlerini devirip kapıyı kapattı. Gülerek odama girip dün hazırladığım mavi- beyaz kareli kazağım ile krem rengi kumaş pantolonumu üzerime geçirdim. Kazağımın mavisi ile aynı ton çantamı omzuma asıp telefonumu yatağın üzerinden aldım ve odadan çıktım.

Aslı aşağıya indiğimde kabanını giymiş beni bekliyordu. Topuklu botlarımı ve kabanımı giyip anneme tekrardan sarılarak evden çıktık.

Kapının önünde duran arabama binip arabayı çalıştırdım. Aslı ön koltuğa oturup radyoyu açtı. Daha şarkı başlamadan dans etmeye başladığında gülerek başımı salladım.

Yine bana gel sаbаhı bulаlım gecem
O bi kаrаmel tаdınа doyаmаm ki ben
Yine mi güzel kokаr ciğeri dаğılır hemen
Yаk аteşini gel yаnаr аlevine gizlenen

♟♟♟

"Aslı uyan hadi."

Omzunu dürtüp yanımda bütün yol boyunca uyuyan Aslı'yı bir daha dürttüm.

"Aslı okula geldik hadi ben gidiyorum."

Başını sola çevirip uyumaya devam ettiğinde pisçe sırıtıp ondan biraz uzaklaştım.

"Aaa Derman bir kıza mı sarılıyor orada?"

Bağırarak konuştuğumda aniden doğrulup açamadığı gözlerle etrafa bakınmaya başladı.

"Nerede o kaşar? Terbiyesiz yolun yolcusu! "

Kahkaha atarak arkama yaslandım. Sekiz köşeli jetonu en sonunda düştüğünde bana dönerek koluma yavaşça vurdu.

"Ne biçim uyandırış şekli bu? Ben abime bunu yapmıyorum be!"

Yüzümdeki gülüş solduğunda Aslı'ya göz kırpıp arabadan indim. Üzerimi düzeltip kabanımı tekrardan giydiğim sırada Aslı'da bir yandan üzerime parfüm sıkıyordu.

"La yeter ağzıma, gözüme her yerime girdi. Yeter."

Gülerek geri çekildi.

"Ne kadar sürer sınavın?"

"Ortalama bir saat."

Elini anladığını belli eder şekilde sallayıp telefonunu çantasından çıkardı.

"İyi geçer inşallah."

Gülerek saçımı savurdum.

"Benden bahsediyoruz canım, aski mümkün mü?"

Güldüğünde ona öpücük atıp kapıyı kapattım. Telefonumun sesini kısıp çantama koyarak, çantamdaki kartı çıkardım. Okula ara tatil bitimini hala kabul edememiş öğrenciler ile doluyken elime cebime sokup binaya girdim.

Sınav olacağım sınıfa doğru gitmek için geniş merdivenleri tırmanıp sola döndüm. Büte kalmış ve benim gibi sonradan sınava girecek öğrenciler ile dolu olan sınıfta en ön sıraya kabanımı bırakıp yüzüme bir su çapmak için sınıftan geri çıktım.

Koridorun sonuna doğru yürürken ayakkabılarımdan çektiğim bakışlarım bana doğru gelen, el ele tutuşmuş çiftte takılı kalmıştı.

Ayaklarım benden izinsiz durduğunda gülerek beni görmemiş gibi yapıp yanımdan geçen Demir ve onun elini kendi eline hapsetmiş gülerek bana göz kırpan Simge ile boğazıma sert bir yumru oturmuştu.

Bir haftadır sesinin çıkmaması, olmayan kanıtlara ulaşmak için değil de oyun oynamaktan sıkıldığından dolaydı. Yüzüme sudan çok daha sert gerçekler çarptığında titrek adımlarla lavaboya girdim.

İçimdeki o küçük umut sızlamaya başlamasıyla dolan gözlerime lanet ettim.

Bitmişti dediğimde benim içimde hala ona karşı olan duygular yerli yerindeydi. O kadar kolay gidememişlerdi tıpkı hala var oldukları gibi. O seni seviyorum oyunu bozacağım dediğinde ise Simge ile el ele yanımdan geçip gitmişti.

Derin bir nefes alıp soğuk suyu yüzüme çarptım.

Kalbim acımaya başladığında gözlerimi kapattım. Bitmişti işte. Bu sefer hem onda hem bende bitmişti.

Belki de daha başlayamadan.

♟♟♟

Bölüm Sonuuu.

Nasıldı, beğendiniz mi bölümü?

Demir'e sövenler? dkfjf

Ah benim ponçik kalpli kızım çok üzülüyor ama hiçbir şeyden haberi yok işte.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri öpüyor ve diğer bölüme kaçıyorum. 💓

Haftaya cumartesi görüşürüz. Hoşça kalınn.

 

Bölüm : 12.12.2024 19:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...