33. Bölüm

32. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam.❤️

Nasılsınız?

Yeni bölüme hoş geldiniiiizz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.❤️

Keyifli Okumalar:)

♟♟♟

Deva'dan...

"Hoş geldiniz."

Esma yeşil tüllü elbisesi ile tıpkı anlaştığımız gibi bizi kapıda bekliyor, Aslı telefondan okey aldığı arkadaşlarına mekanın konumunu atıyordu.

Hala önünü açmadığım kabanımın cebine telefonumu bırakıp planın başlaması için gereken yılışığı beklemeye başladım.

"Çek tulumbayı, çek çek çek."

Kapısının önünde durduğumuz salondan buraya kadar gelen deli yüksek sesli müzik çalmaya başlayınca Esma'ya döndüm.

"Ses sisteminin başında kim var?"

Eliyle içeriyi gösterdi.

"Bora var. Bir kaç şarkı ekleyecekmiş başımın etini yedi."

Gülerek başımı salladığım sırada sokaktan buraya doğru yürüyen ikili hepimizin doğrulmasına sebep oldu.

Aslı ikimizin de ellerini tutup ortada birleştirdiğinde gözleriyle Simge'yi işaret etti.

"Bu kız bu gün buradan 'Allah belamı verseydi de sizi başıma vermeseydi' bakışları ile kaçarak gidecek. Okey miyiz mümin kardeşlerim?"

İkimizde hızla başımızı salladığımızda kolunu Demir'in koluna atmış Simge sahte bir gülümseme ile karşımıza geçti.

"Merhaba kızlar, nasılsınız?"

Demir'in kolunda olan elini gözümün içine baka baka tutmasına sakince bir nefes alsam da içimde onun saçını başını yolma isteğimi bastıramıyordum.

Neyse zaten planın bir diğer parçasında yolmak da vardı. Nihai amacıma ulaşacaktım!

"Bir de kızı yolacak mısınız cidden?"

"Raife sinir iğneleri sence ne için bende duruyor? Her şeyin bir zamanı var değil mi ?"

"A Deva sende mi buradaydın?"

Dimi ya? Abimin nişanında ne işim vardı benim?

Allah Allah yani!

Gözlerimi devirip başımı kızlara çevirdim. Aslı zamanın geldiğini kaş göz hareketleriyle işaret ettiğinde elimi Demir'e uzattım.

"Gelsene yanıma sevgilim, daha fazla seviyesiz insanlarla temas etmek zorunda kalma."

Simge'nin yüzündeki gülümseme Demir'in yanıma gelip yanağıma küçük bir öpücük kondurmasıyla sönerken keyifle sırıttım.

"Sen kimsin ?"

Esma işi ele aldığında ileri atıldı.

"N-nasıl yani?"

Elini Simge'ye doğru uzatıp yüzüğünü gözüne sokarken sahte bir tebessümün ardından kendini gösterdi.

"Benim nişanıma girmeye çalışıyorsun ya. Kimsin diyorum ? Anlamayacak bir şey yok bunda."

Alayla kaşlarını kaldırdı.

"Ama doğru senin bazı şeyleri anlaman için bir kaç kere tekrar edilmesi gerekiyordu. Tüh gereksiz insanlar hakkındaki şeyleri unuturken doğru bir karar alıp bunu da unutmuşum."

Simge bir cevap arar gibi Demir'e baktığında içeriden aniden müzik yükselmeye başladı.

"Zalım eniştem bilmez, bacımın kıymetini. Of enişte of, of enişte of."

Sinirle gözlerimi kapattım. Hatırlatın da şu Bora'yı açken karşısında yemek yiyerek bir kudurtayım.

"B-ben Demir ile beraber gel-"

Bir adım ileri attığında Esma omzundan hafifçe itip onu kaldırıma geri indirdi.

"Demir, Deva'nın sevgilisi Demir, olması gerektiği kişinin yanında. Ve bu kişi hiçbir zaman sen olmayacaksın."

"İşte orada. Tutun onu!"

Aniden yüksek bir gürültü patladığında Simge'yi işaret ederek üzerine gelen en az yirmi kişilik grup asıl planı başlatmıştı.

"Sen nasıl bir kepazesin?! Hepimizin kocasını nasıl ayarttın profesyonel kaşar!?"

Ellerinde telefon ile Simge'yi tam istediğimiz gibi boydan boya çeken grup dibimizde bitti. Herhangi bir fiziki zarar vermeyeceklerdi. O iş bizdeydi.

"Bakın bu şahsiyet benim kocamın metresiymiş!"

"Benim kocamın da!"

Ahali bağırarak konuştuğunda Simge en sonunda yüzünü kapatmayı akıl etmiş bir şekilde bize döndü. Haline kahkaha atan bana elini tehditvari şekilde sallamaya başlayınca Aslı aramıza geçti.

"Hadi bakayım ikile, burada metresi olacağın pezevenklerden yok Simge Kaya!"

"Adı Simge Kaya'ymış duyun duyurun hanımlar. İnsanlık ölmemiş demek için rezil edin bu kadını!"

Kamerayı dibine dibine sokan kadını ittirip bağırdı.

"Siz yaptınız! Bu uydurmaların hepsi sizin eseriniz!?"

Alayla gülüp bir adım yanına yaklaştım.

"Demir'i ile beni ayırmaya yetmeyen teknoloji zekan ve tecrübenle, sıkıyorsa ispatlasana bunu. Ama tüh yapamazsın değil mi? İkisi de yetmez çünkü."

Yüzü kıpkırmızı olduğunda hırsla bağırdı.

"Bunu ödeyeceksin! Bana bunu yapmanın bedelini çok ağır ödeyeceksin!"

Alayla gülerek başımı iki yana salladım.

"Benimle dans etmeye kalkma Simge. Bir bakmışsın tarafımca yürümeye hasret bırakılmışsın. Hayat bu, eden fazlasıyla belasını buluyor."

Etraftaki halk sayesinde iyice arttan kalabalık ile ardına bakmadan hızla gözden kaybolmuş, bizi en sonunda baş başa bırakmıştı.

Evet uydurmaydı. Simge'yi videoya alıp metres ilan edenler Aslı'nın okuldan bazı arkadaşlarıydı.

Ortada gerçek bir aldatılma olayı yoktu. En azından bizim bildiğimiz kadarıyla.

Bizi gerçek olmayan bir şey ile ayırmaya çalışan kadına, gerçek olmayan bir duyum ile de rezil olmak yakışırdı zaten.

Tıpkı bizim yaptığımız gibi.

"Çak kız Deva. Bu belayı da def ettiniz çok şükür. Sana Simge hain diye ağzımdan kaçıracağım diye ödüm kopuyordu."

"Sen benden önce nasıl öğrendin Raife?!"

"Hangi cevabı verirsem kafamı hamile bırakmazsın?"

♟♟♟

"Ay hadi inelim artık. Sıkıldım burada."

Gülce saatine bakıp yerinde adeta tepinircesine ilerleyip eksik kalan rujunu süren Aslı'nın dibinde bitti.

"Yahu kızım güzelsin, e buldun Derman gibi taş, meteorunu da. Daha ne kırk kat badana yapıyorsun? İnmemiz lazım."

Gülce saten boyundan bağı olan açık mavi bir elbise giymiş, dediği gibi Aslı'nın makyajının onda birini yapmamıştı.

"Sus be. Sen sanki taşını, meteorunu bulmadın."

Gülce aniden bana döndüğünde ellerimi iki yana açtım.

Bu da bebeklere sizi leylekler getirdi der gibi Bora ile arkadaşım demiyor muydu?

Cinayet sebebi.

"Yani arkadaşım diyen iki gün sonra sevgili oluyor değil mi Deva? Hani tecrübeyle sabit ya seninkisi."

"Konumuz Bora ile Gülce. Bana laf sokma Raifecim tamam mı?"

"Kızlar hadi annem sizi bekliyor. Gelmiyor musunuz hala?"

Derman kapıyı tıklayarak konuştuğunda Esma'nın aşağıda bıraktığı ve artık üzerime örtemeyeceğim kaban ile kısık bir küfür mırıldandım.

"Mezar masrafını kim karşılayacak? Benim böyle bir bütçem yok."

Aslı koluma girip beni kaldırdığında önce o ardından ben ve en son Gülce odadan çıktık. Derman'ın bakışları adeta sensör gibi beni bulduğunda eliyle ensesini kaşıdı.

Geliyordu gelmekte olan yeminle!

"Devacım, abicim ne güzel olmuşsun sen böyle. Tam en sevdiğim şekilde kapalı kapalı giyinmişsin."

Aslı gülerek Derman'ın koluna girdiğinde bir eliyle yanağını okşadı.

"Aferin benim medeniyete yeni gelmiş öküzüm. Aynen bu şekilde."

"Ha?"

Aslı gülerek bana döndü.

"Hadi aşağıya inelim, Esma bizi bekler."

Aslı Derman'ın yanağına küçük bir öpücük kondurup ikimizin de koluna girdi.

"Şu kurtlarımızı bir atalım artık."

Gülerek geniş merdivenlerden aşağıya indik. Burası giriş kısmı kapalı, asıl salon kısmı açık alanda olan bir mekandı.

Açık alanda duran bütün masalar planladığımız gibi dolmuştu. Masaların karşısında kalan gelin ve damat masasında oturmuş birbirleriyle gülerek sohbet eden Esma ve Deniz abimin yanına adımladık.

"Esmacım o ne yani, oldu mu hiç?"

Esma anlamadığını belli eder gibi baktığında kolundaki ince bilekliği işaret ettim.

"Sen artık Derya Ilgaz'ın gelinisin bu kadar sade şeyler sana yetmemeli."

Esma Deniz abime döndüğünde gülerek yanına gittim. Makyajını bozmamaya özen göstererek kızarmış yanağını öpüp bizi bir aşk dizisi izler gibi izleyen annemi ve kolundan asla ayırmadığı gavur ölüsü ağırlığındaki çantayı işaret ettim.

"Bak o çantaya. Annem sen hangisini beğenirsin diye bana takım göstermekten beyin hücrelerimi öldürdü. Ama sor bakayım kızına, kızı açık açık söyleyip istediği halde takım yaptırdı mı?"

Gülerek başını iki yana salladı.

"Yaptırmadı. İlerde kaynanam yaptırırmış bana. Öyle söyledi."

Bir anda belimden tutulup yanımdaki bedene hafifçe yaklaştırıldığımda bakışlarım o yana döndü.

"Nişanımız için yaptıracaksa hemen söyleyeyim hazırlıklara başlasın."

Deniz abim boğazını burada olduğunu belli eder gibi temizleyip alayla kaşlarını kaldırdı.

"Hangi seti beğendiysen katalogdan işaretle sen abicim, en geç bir hafta içinde eline ulaştırmış olurum."

"Deniz diyor ki evliliği bu ara unutun."

"Ulan zaten okul bitmeden evlilik gibi bir düşüncem yok benim."

"A few moments later."

"Lütfen çiftimizi yüzük merasimi için gerekli alana alabilir miyiz? Açlıktan ölmeden şu anı izlemek istiyorum."

Bora elinde tuttuğu mikrofon ile yanımıza geldiğinde abim ayaklanmış Esma'ya elini uzatıp Bora'nın işaret ettiği yere doğru adımlamaya başlamışlardı.

Hali hazırda takmış oldukları yüzüklere tekrardan geçirdiğimiz kurdeleyi ailenin en büyüğü olan amcam gelip kesti.

"Allah bir yastıkta kocatsın çocuklar."

"Amin."

"Amin."

Yüksek alkışlar ile amcam yerine oturduğunda Bora bir show sunuyormuş gibi ortaya geçti.

"Şimdi sırada takı merasimii. Kim ne takmış bağıracağım, kameraya da çekiyoruz sahte takan olursa rezil rüsva ederim ona göre."

Elimle yüzümü kapatıp gülerek annemin ve babamın yanına gittim. Yanına gittiğim gibi çantadaki bir kadife kutuyu, iki tane içinde bileziklerin şıngırdadığı kutuyu ve - düğüne kadar takmazsa çatlayacağını söyleyip getirdiği- Trabzon setinin kutusunu kollarıma bıraktı.

"Anne bari benim takacağım şeyi de al yanımıza da bir daha git gel yapmayalım."

Başını sallayıp yeşil kadife kutuyu da kollarımdaki kutuların üzerine bıraktı.

Biz dahil olmak üzere arkamızda sıra oluştuğunda Bora yanımızda geldi. Takı kutularını açıp sayıyor bir yandan da konuşuyordu.

"Geline kaynanasından su yolu set, bir iki dört altı, altı tane bilezik ve Trabzon takımı. Maşallah maşallah."

Annem tek tek Esma'ya takıları taktığında abim de Esma'da anne ve babamın elini öpüp sırayı bana vermişlerdi.

"Geline görümcesinden, oha Deva. Neyse neyse elmas gerdanlık."

Bu çocuk bir bakışı ile her takının cinsini nasıl biliyordu be?!

Kolyeyi takıp geri çekildim.

"Güle güle kullan biricik kızılcık şerbetim."

Tebessüm edip sarıldığında kollarımı sırtına doladım.

"Teşekkür ederim canım benim."

Diğer akrabalar takılarını taktığında sıra Derman'a geçmişti.

"Geline kayınbiraderinden bir inci set."

Tokalaştıklarında Hasan amca ve Yıldız teyzeye sıra gelmiş, abimin yanakları kıpkırmızı olmuştu.

Ulan abim diye demiyorum ama çok güzel utanıyordu be! Bir insanın her bir şeyi bu kadar 'ben mükemmelim' diye bağıramazdı.

"Damada kaynanasından saat ve bir dakika bir dakika bu altın mı?"

Yıldız teyzenin elindeki kol düğmesine iyice bakıp abime döndü.

"Bunu bana bir kerecik denemem için verir misin Deniz abi? Hep kol düğmesi denemek istemiştim."

Ağzından çekmediği mikrofon ile bütün salon haline kahkaha atarken abim gözleriyle mikrofonu işaret ediyordu.

"Heh tamam. Damada kaynanasından saat ve altın kol düğmesi. Maşallah Allah arttırsın."

Kalan diğer kişilerde takıları taktıklarında Esma'da abimde yürüyen altına dönüşmüşlerdi. İkisi de gelin odasına gidip takılmış altınları çıkardıklarında sıra artık asıl meseleye gelmişti.

Neye mi?

Göbek atmaya, göbek göbek!

"Takı merasimi bitmiştir. Herkes kurtlarını dökmeye sahneye. Oturanlar evde kalır inşallah."

Bora mikrofonu masaya bırakıp hemen insanların doluşmaya başladığı yere geçip oynamaya başladı.

"Deva gelsene. Bak benim duam tutar bu yaşta evde kalma hadi."

İlk çalan şarkı damat halayıydı. Aslı, Gülce, Esma ve ben serçe parmaklarımızı birleştirip kalabalığa karıştık. Damat halayından sonra sırasıyla horon, halay, çaça, payduşka ve diğer ismini henüz bilmediğim yöresel oyunlar oynandı.

Sıra artık çok şükür hareketli pop şarkılara geldiğinde ayaklandım. Bizim ekibin oturduğu masaya dönüp ellerimi belime koydum.

"Bu saatten sonra oturanla konuşmam. Kalkın oynuyoruz."

Derman ellerini teslim olur gibi kaldırdı.

"Benden bu kadar. Pertim çıktı. Hem bir zahmet sende üzerindeki bu hanım hanımcık elbisen ile daha fazla oynayıp da beni seri katile bağlamasan istersen he abicim?"

Aslı Derman'ın omzuna vurup 'sen hayırdır' der gibi el kol yapınca Derman sahte bir tebessüm ile başını başka tarafa çevirdi.

Derman'dan yüz bulan Demir'de aynı şekilde kalkmayınca kızlara başımla ortayı işaret ettim.

Size tarihi bir sır vereyim. Bir erkeğe istediğinizi yaptırmak için onu umursamayın. Emin olun istediğiniz şey beş dakika içerisinde misliyle yapılmış olur.

"Peki gelmeyin siz bilirsiniz. Hadi kızlar."

"Ser verip sır vermiyorsun ama
Gözlerinden okundu kaç numara
Aradık tabi hiç cevapsız yok mu?"

Omuzlarımızı tokuşturarak oynadığımızda şarkının patlama noktası gelmişti. Ellerimi çırparak devam ettiğimizde etrafımız kalabalıklaşmaya başlamıştı.

"Hadi bi dudak bir yanak yolla
Kurumuş yüreğim bir nem alsın
Bir bakarsan sağına soluna
Kim deliden deli anlarsın"

Esma'da yanımıza geldiğinde adeta kopmaya başlamıştık. Ayaklarımızla ritim tutuyor elimizle oryantal figürler yapıyorduk. Kültür çatışmasının en büyük ispatıydık yemin ederim.

"Uçak, gemi, tren, bir araba farketmez
Bu yolu hiç dert etmez
Kalbim, kalbim
Küçük ya da büyük
Bir bavul hiç farketmez
Anıları dert etmez
Sildim, sildim"

Bora da adeta seke seke yanımıza gelip sergilediği bizden de saçma figürlerle bizi kahkaha krizine soktu. Bizimkiler hala gelmiyor bön bön bize bakıyorlardı.

"Gideceğim tek yer havaalanı
Bana lazım yeni yaşam alanı
Gözünün önünden uçup giderek
Nasıl söndürdüm bütün havanı."

Aslı eliyle ayakkabılarını işaret edip masaya döndüğünde Esma ve Gülce'ye döndüm.

"Sıradaki şarkı size gelsin kızlar."

Gülerek başlarını salladıklarında Aslı'nın yanına gidip soluklanmak için masadan hepimize birer su aldım. Demir bana tip tip baktığında gözlerimi devirip saçlarımı savurarak kızlara geri döndüm.

İçimdeki Karadeniz'li Asiye modu çok çabuk aktif oluyordu !

"Peşindeyim alana kadar peşindeyim
İşimdeyim gücümdeyim ama düşündeyim
Yakıcam buraları o derece yani başındayım
Gülünce yazında ağlayınca kışındayım"

Çıkan şarkı ile kahkaha krizine girdiğimiz sırada teyzem hepimizin beline shakira kemeri takınca olanlar olmuştu. Gülce elini iki yana sallayıp geri çekildiğinde Aslı ile ikimiz kalabalığın ortasında deli gibi kıvırmaya başladık. Bir yandan şarkıyı bağırarak Aslı'ya arkamı dönüp bir yandan da alnına para yapıştırtmak için yapıldığı gibi eğildim.

Başka nasıl anlatayım ama yani!

"Aç koynunu giricem giricem dellenme
Dudağından öpücem öpücem söylenme"

Eğildiğim sırada kapattığım gözleri açtım. Karşımdaki Aslı değildi. Hayır kızlardan biri de değildi.

Demir'di ayol Demir.

Anında doğrulup hiçbir şey yok gibi yanındaki Derman öküzü ile uğraşan Aslı'yı kolundan çekip oynamaya devam ettim. İkisi de bizi izleyen karşı cinslerimize el kol yaparken şarkı değişmişti.

"Bu saatten sonra fark etmez
Doğrusu yordamıyla çözeriz biz artık
Geçmişindeki hikaye beni üzmez
Nasılsa yenisini yazıyoruz artık"

Esma ve Gülce tekrardan aramıza katıldığında belimizden kemerleri atıp oynamaya devam ettik. Grup tamamlandığından bir çember oluşturup ellerimizi çırparak şarkıya eşlik etmeye başladık.

Nakarat kısmı geldiğinde bir anda belimden tutulup arkama devrilmiş Demir'in sert bedenine yaslanmıştım.

"Ve her şeye tepki diye dünyaya gelmişsin
Nasıl zarafet Allah'ım çok güzelsin
Biraz kusur ver bari olan var olmayan var
Ayarı yok harbi kırk yılda bir gibisin"

Beş dakika demiştim değil mi ?

Gözümün içine bakarak şarkıya eşlik ettiğinde ellerimi ensesinde birleştirip dans etmeye devam ettim. Bakışlarım kızlara kaydı. Herkes sevgilisi ama sadece Gülce arkadaşı ile dans ederken Demir'e döndüm.

"Sevgilim senin pertin çıkmamış mıydı? Niye oynayarak daha fazla yoruyorsun kendini? Otursana sen."

Yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdığında alayla kaşlarımı kaldırdım.

"Babam burada Demir."

Ellerini belimde birleştirdiğinde başını salladı.

"Biliyorum sevgilim. Ama damadıyım ben onun. Sevgilimle, hatta gelecekteki karımla dans etmem yasak mı?"

Alnımı alnına yasladım.

"İyi yasak olmasın madem."

"Kararlılıkta Deva gibi olmayın."

Şarkı sonuna geldiğinde yavaşça masalara dağıldık. Saat altıya geliyordu. Saatlerdir deli gibi oynadığımızdan havanın soğuğunu hissetmemiş insanların yavaş yavaş dağılma sebebini anca idrak edebilmiştik.

Kabanımı giyip sıkıca önümü bağladığımda annem bize döndü.

"Kızım yanında kalın başka bir hırkan var mı? Aslı kızım kabanını evde bır-."

Derman ceketini annemin gözünün önünde salladığında annem gülerek başını salladı.

"Aferin oğlum. Sahip çık böyle müstakbel karına."

Annem babamın koluna girip çıkışa doğru yürüdüğünde bizim ekip yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştı. Deniz abim Esma'yı, Yıldız teyzeyi ve Hasan amcayı kaldıkları otele bırakmak için yola çıkmıştı.

"Ben senin fındık gibi üretenine de, kavuranına da!"

Bora yanağını tutup haykırarak yanımıza geldiğinde Gülce hızla yanına adımladı.

He canım evet siz birbirinizin mümin kardeşlerisiniz. Hatta Demir'de benim dünya ahiret bacım!

"Ne oldu?"

Eliyle dişini gösterip başına bağladığı kravatı çıkardı.

"Bayılacak gibi oldum açlıktan. E iki saattir ağzıma bir şey atmayınca doğal olarak. Neyse, fındık yiyordum ve sanırım kabuğunu da yemişim. Bu hafta kanal tedavisi olacak dişimin arasına sıkıştı deli gibi ağrıyor."

Ağlanır gibi Gülce'nin elini tuttu.

"Çok acıyor Gülceee."

Hala anlamadığım utangaçlığını üzerinden atamayan Gülce başını salladı.

"Yapabileceğim bir şey var mı?"

Hızla başını sallayıp yanağını gösterdi.

"Öpsene geçer belki."

Gülerek çantamı omzuma astım.

Krizi fırsata çevirmekte Bora Eroğlu gibi olun.

"Çok acıyorsa buraya yakın bir hastane var. Acilden sana ağrı kesici vururlar. İster misin, gidelim mi?"

Bora başını sallayıp bize döndü.

"Allah'ını seven eve gitmeden önce beni acile götürür."

Derman yanına gelip Bora'nın omzuna yavaşça vurdu.

"Hadi yürü gidelim."

Bora sendeler gibi yapıp Gülce'nin kolunu tutarak salondan çıktığında Aslı bize döndü.

"Hadi abi bende Bora'nın yanına gidiyorum. Gelirsiniz siz."

"Hayır Bora'nın değil Derman'ın yanına gidiyorum olacaktı o bir kere."

"Yaz bunu bir kenara Raife, lazım olur."

Demir ceketini giydiğinde kolunu uzatarak beklemeye başladı. Çantamı aldığım sırada masadaki çöpleri toplayan çocuk kafam kadar peçeteyi masada bırakınca adeta kudururken Demir kolumdan tutup beni dışarıya doğru çekiştirmeye başladı.

"Demir bir şey soracağım. Bora nasıl oruç tutuyor bu açlığa dayanamamazlıkla?"

Gülerek başını iki yana salladı.

"Genelde ramazanda Bora'yı iftardan önce pek görmeyiz. Bütün gün o market bu market gezer, akşam yemek için adeta bir orduya doyuracak kadar yemek alır hepsini tek başına gömer. Sonra insan moduna döndüğünden bizi arayıp nasılsınız diye hal hatır sormaya başlar."

Kahkaha attığımda elini omzuma atıp devam etti.

"Kaç defa üst üste zibilyon tane şey yedi diye midesini yıkatmaya götürdüm onu hatırlamıyorum. Hayır bir de doktor olacağım zekiyim ben demiyor mu?"

Arabanın yanına geldiğimizde öne geçip elbisenin kumaşını tutarak ondan taraf dönerek başımı koltuğa yasladım.

"Hemen çıkar mıyız yola?"

Başını sallayıp oturduğu koltuktan bana doğru eğildi ve kemerimi bağladı. Yüzünü yüzümün yakınından ayırmadan aynı şekilde durmaya devam edince ellerimi yanağım ve koltuk arasına sıkıştırdım.

"Diyorum ki eve gittiğimizde hazır artık herkes evinde kalmaya başlamışken, bizde mi kalsan?"

İşaret parmağımı yüzüme doğru tutup düşünüyormuş gibi yaparken aramızdaki kısacık mesafeyi sıfıra indirip dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdu.

"Hala düşünmeni gerektirecek şeyler var mı?"

Gülerek omzuna vurup arkama yaslandım.

"Çok gıcıksın."

"Bende seni seviyorum sevgilim."

Arabayı eve doğru sürmeye başladığında yaklaşık on dakika sonra eve ulaşmıştık. Annem ve babamla görüşüp asıl evimize doğru yola çıktık.

Ön koltuğa oturup tabletten oyun oynarken Demir'in aparata astığı telefonu çalmaya başlamıştı. Arayan Bora'ydı. Çağrıyı cevapladı.

"Efendim Bora?"

"Demir namusum gitti Demiiirr!"

Kaşlarını çatarak bana döndüğünde ne olduğunu anlamaya çalışır gibi telefona döndüm.

"Ne diyorsun Bora?"

"Yenge dişim ağrıyor diye acile götürdü ya beni Derman."

"Eeee."

Burnunu çekip devam etti.

"Popişime iğne yaptılar. Salak bunlar yemin ederim. Hemşire değil kasap, mahallenin bakkalı. Dişimle popişimin ne gibi bir bağlantısı var?"

Haykırarak ağlanırken telefondan Gülce'nin sesi gelmeye başladı.

"Deva biz yola çıktık haberiniz olsun."

Bir kaç hışırtının ardından tekrardan Bora konuştu.

"Ben şimdi Gülce'nin dizlerinde uyuyarak bu olayı unutmaya çalışacağım. Size iyi yolculuklar."

Telefonu suratımıza kapattığında Demir başını iki yana sallayıp önüne döndü. Radyoyu açıp arkasına yaşlandığım sırada arabada yayılan şarkı ile gözlerimi kapattım.

"Yalnız kaldıysan
Kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı?
Yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya"

Günün yorgunluğu ile iyice kendini uykuya hazırlayan bedenimi daha fazla engelleyemeyip arabanın sallantısı ile iyice tatlılaşan uykuya teslim oldum.

♟♟♟

Uyuşmuş parmaklarımın karıncalanması ile yavaşça gözlerimi araladığımda Demir bana döndü.

"Günaydın sevgilim."

Telefonumdan saate bakıp şok olmuş şekilde tekrardan ona döndüm. Bana göz açıp kapatmaymış gibi gelen uykum tam dört saat sürmüştü.

"Demir niye kaldırmadın beni, saat on iki olmuş."

Omzunu silkti.

"Kıyamadım. Zaten bütün gün yoruldun ses etmedim bende."

Gözlerimi ovuşturup esnedim. Kemiklerim birbirleriyle resmen kaynaşmaya başlamıştı.

Demir anladığım kadarıyla arabayı baya bir hızlı kullanmış beş buçuk saatlik yolu beş dakika sonra tam dört saat on beş dakikada tamamlamış olacaktı.

Tam beklediğim gibi dört buçuk dakika sonra sokağa girdiğimizde arabayı garaja park etti. Beraber yukarı çıktığımızda bir anda yanımda olmadığını yeni fark ettiğim çantam ile sinirle gözlerimi kapattım.

Çantam İzmir'deki evde kalmıştı!

Yavaşça Demir'e dönüp açtığı kapıdan içeri girdim.

"Sanırım sadece bu gece değil yeni bir anahtar yaptırana kadar gerçekten sende kalıyorum Demir."

♟♟♟

Demir'den...

Deva ona verdiğim eşofman ve kazağı giymek için lavaboya girdiğinde mutfağa geçip ikimiz için de bitki çayı demledim.

Kısa bir süre sonra kıyafetlerin içinde kaybolan sevgilim mutfaka girdiğinde gülerek tezgaha yaslandım.

"Çok yakışmış. İstediğin her zaman dolabımı kullanabilirsin."

Gözlerini devirip saçlarını topladığında karşımdaki tezgaha yaslandı. Tam ağzını açacağı sırada telefonu çalmaya başladı. Sesin geldiği yere doğru gittiği sırada demlenmiş çaylarımızı bardaklara koyup Deva'nın yanına adımladım.

"Aslı sessiz ol, Demir'deyim ben duyacak şimdi. Ne diye görüntülü ararsın anlamam ki?"

Adımlarımı yavaşlatıp salona girdim ve bardakları masanın üzerine bıraktım. Kaçakların konuşmasını dinlemek için tekrardan hole geçtiğimde Deva eliyle ağzını kapatıp kısa bir çığlık attı.

"Aslı sen bir tanesin, bir tane! Her şey hazırlandı artık. Tek eksiğimiz Simge."

"Evinde mi basacağız onu?"

Deva başını salladığında alayla kaşlarımı havaya kaldırdım. Aksiyon olmadan yaşayamıyorlardı adeta.

"Neyse neyse ben kapatıyorum. Yarın saat onda Gülce ve Esma ile apartmanın garajında buluşuyoruz. Öptüm bay."

Telefonu kapatıp hızla koltuğa geçtim. Duymamış gibi telefonumu kurcalamaya başladım. Deva bardağını alıp yanıma geldiğinde telefonumu koltuğa bırakıp ona döndüm.

"Yarın sinemaya gidelim mi seninle?"

"Kaç gibi?"

"On."

Hızla başını iki yana sallayıp bardağını sehpaya bıraktı.

"Yarın onda benim işim var."

Arkama yaslanıp kollarımı birleştirdim.

"Ne işin var?"

"Iııı şey, şey işte demiştim ya sana. Annem! Evet evet annem. Sarma saracakmış da beni de çağırdı."

Gülerek başımı salladım.

Sanırım dünya üzerinde bu denli saçma yalan uyduran ve uydurduğu yalanı bu denli hissettiren tek kişi benim biricik sevgilimdi!

Aklıma gelen fikir ile koltuğa bıraktığım telefonumu alıp mesaj uygulamasına girdim. Bora, Derman ve Deniz'in bulunduğu gruba girip mesajı yazmaya başladım.

Mahşerin Dört Atlısı grubuna:

Siz: Kızlar yine bir haltlar çeviriyor. Simge'nin evini basacaklarmış. Aklımda onlara aksiyon içermeyen bir hayat yaşamalarını öğretecek şekilde ders veren çok güzel bir plan var. Bana katılıyor musunuz?"

Derman: Ben varım.

Deniz: Sadece Esma'ya göz kulak olmak için geleceğim saçma bir şey olarak algılamayın.

Bora: Ölümüne varım!

Bora grubun ismini 'KIZLARI BELADAN AYIKLAYAN DÖRT SİLAHŞÖRLER' olarak değiştirdi*

Siz: Yarın sekizde bizim evde buluşalım. Kızlara sakın çaktırmayın. Bora özellikle sen Gülce ile karşı karşıya gelme. Kızı görünce denmemesi gereken ne varsa taramalı gibi ötüyorsun.

Bora: Gazamız mübarek olsun.

♟♟♟

Bölüm Sonuuuu.

Hehehe bir plan ile biten bölüm daha.

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Bölümle ve kitapla alakalı duyurulardan haberdar olmak için de beni takip etmeyi unutmayın.❤️

Hoşça kalın.❤️

 

Bölüm : 04.01.2025 15:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...