
Selam selam selam. Nasılsınız?
Bende iyiyim. Bu bölüm için heyecanlı ve sabırsızım. Umarım sizde beğenirsiniz.💗
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Bu arada kitap 40. Bölümde final olacak ama ondan sonra aynı bölüm niteliğinde üç tane özel bölüm gelecek bir hafta arayla.
Bölüm Şarkısı: Ajda Pekkan- Yakar Geçerim
Keyifli Okumalar:)
♟♟♟
Deva'dan...
"Ay anne paniğe sokma beni zaten heyecandan ölüyorum."
Elindeki okunmuş şekeri ağzıma tıkıp yine okunmuş olan suyun şişesini ağzıma dayadı.
"Kafanı sabit tutuyorsun Deva. Bu son tur, kazandığın an iş bitecek."
İlkay hoca derin bir nefes alıp şapkamı düzeltti.
"Karşındakinin sevgilin olduğunu o masaya oturduğun an unutuyorsun. Çalıştığımız gibi aynı şekilde hamlelerini sıralayıp son saniyede ters köşe yapacaksın. Ve kazanacaksın."
Açtığını avcuna beşliği çakıp sahneye doğru ilerledim. Demir ile iddiaya girdiğimiz günden beri İlkay hoca ile Demir'i teste sokmuştuk. Ve elde ettiğimiz en büyük sonuç hamlelerimi ezberlediğiydi.
Çünkü çok nadir olarak kendim gibi oynarken kazanıyordum. Ezberlemesini istediğim şekilde oynayınca da istisnasız olarak kaybediyordum. Ama İlkay hocanın aksine benim şüphelerim vardı.
Konu Demir'di.
Kabul etmek istemesem de benden çok daha zeki olduğu ortadaydı ve benim aklıma gelen fikir onun aklına hayli hayli gelmiş olabilirdi.
Ve en önemlisi o da bana tıpkı benim ona oynadığım gibi bir oyun oynuyor olabilirdi.
"Ne biçim ilişki bu be? Baksan evlenme teklifi ediyor adam ama hala güvenemiyorsun."
"Zaten konunun sonu evliliğe bağlandığı için her yolu kullanacağını biliyorum Raife. Sıkıntı orada başlıyor."
Sahneye çıktığımızda tıpkı benim gibi beyaz yazılı üniformasını giyen Demir tam karşımdaki merdivenlerden yanıma doğru adımladı.
Prensip olarak sıkışmak için uzattığım elimi göz kırparak sıktı ve yerine oturdu. Karşısındaki beyaz sandalyeyi çekip oturduğumda aramızdaki bu ezeli yarış başlamış oldu.
Her şey tam planladığımız gibi gidiyordu. Hamlelerime ezberlediğini belli eder şekilde karşılık veriyor ve işimi kolaylaştırıyordu.
Hile yapmam diyen adama bakın siz hele hele.
Yüzünden sırıtışını bir saniye silmiyor emin adımlarla oynuyordu.
"Ah be Demir, gelecekteki karın sana şimdiden kadının fendi erkeği yendi modellemesi yapıyor be gülüm."
"Sen sus! Ben bu turu kazanayım da önce."
Son iki en fazla üç hamleye geldiğimizde bakışlarımı gözlerine çıkarıp arkama yaslandım. Hata yapacağımdan o kadar emindi ki hamlelerini taşlara bakmadan yapıyordu.
Ulan yer mi Anadolu çocuğu be!
Son hamlesini yaptığında tekrardan yüzüne bakıp bir mühlet gülümsedim. Ya da hayır pis bir sırıtış sergiledim.
Sırıtışıma karşılık verdiğinde göz temasımızı kesmeden oyunu bitiren hamlemi yaptım. Ona doğru eğilip fısıldar gibi konuştum.
"Şah mat."
Kaşları anında çatıldığında yüzündeki gülümseme resmen toz olmuştu. Böyle bir şeyi beklemediği çok açıktı.
"Dur, ne?"
Kahkaha atmamak için yanaklarımı ısırırken yüzümü olabildiğince sabit tutarak tekrardan ona doğru yaklaştım.
"Demek ki on yedinci piyona bu kadar güvenmemek gerekiyormuş değil mi? Ya da karşıdakini ezberlerken onun da seni ezberleyeceğini unutmamak gerekiyormuş. Olsun şansını seneye ben yokken bir daha denersin. Ve eminim ben olmadığım için, sen yine yenersin."
Büyük bir alkış eşliğinde masadan kalkarken Demir hala sersemliğini üzerinden atamamıştı.
Ne sandın sevgilim, beni yeneceğini mi?
PEH.
Görevli yanımıza gelip Demir'i ayağa davet ederek madalyalarımızı takdim etti. Altın madalya boynuma asıldığında gururla başımı sahneden bizimkilere çevirdim.
Derman'ın yüzü düşmüştü ama Deniz abim ayağa kalkmış alkışlıyordu. Aslı Derman'ın haline bakarak kahkaha atarken Bora çekirdek çitliyordu.
Evet bu tabloda en şaşırmadığını şey kesinlikle oydu.
Demir'e de gümüş madalya takıldığında sırayla sahneden indik. Hızlı hızlı bizimkilerin yanına giderken yanımda yürüyen Demir bir anda kolumu tutup beni kendine çevirmişti.
"Tebrik ederim sevgilim. Ama umarım bu sevincin evlilikten kurtulduğun için değildir. Çünkü eğer sebebin buysa sana kötü bir haberim var ki babanla konuştum. En yakın zamanda çiçeğim ve çikolatamla geliyorum."
"Deva gelin oluyor sıra da bana geliyor. Gel bana Deniz Ilgaz kalbimi çalan haylaz eller havaya. RAM RAM RAM RAM RAM !"
♟♟♟
1 hafta sonra...
Tatil dediğiniz insanın sinirlerini yumuşatıcağı, dinleneceği ve moral toplayacağı bir yerdi.
En azından bizim gibi tatil yapmak adı altında yorulunulmazdı. Tatile giderken temizlikten, gittiğimiz otelde gezmekten, tatilden gelince yine temizlikten ne kollarım benimleydi ne de bacaklarım.
Bir de tam diyordum şu iki gün okul da yok yatarım dinlerim. Bilin bakalım ne oldu?
Annem iki bayram arası düğün olmaz diye dünürünü de kışkırtıp Esma ile Deniz abimin düğün merasimini tam iki hafta sonrasına aldırmıştı. Garibimler geldiğimizden beri yanı bir haftadır deli divane ev bakıyorlar bir yandan da diğer işleri hallediyorlardı.
Bana da görümce olduğum için Esma ile iç çamaşırı almaya gitmekle başlayan bir ton iş kalmıştı.
Bana neydi onların uyurken giydiği şeylerden!
"O giydikleriyle sadece uyumayacaklar Deva. Neler geçiyor aklımdan tövbe tövbe."
"Raife mide bu kaldırmıyor biliyor musun?"
"Deva soldan sap. Diğer sokak ters yön oluyor."
Aslı elindeki navigasyon ile beni uyardığında sola sapıp arabayı kenara çektim.
"Esmacım hazır mısın o giyineceğin ateşli ateşli şeyleri almaya?"
"Aslı!"
Esma Aslı'nın kolunu çimdirdiğinde gülerek başımı iki yana salladım.
"Utanma bizden Kızılcık şerbetim. İstediğin şeyleri alıp çıkacağız."
Gülce koltukların başlık kısmına tutunup kafasını öne doğru uzattı.
"Sende bak Deva yandan yandan. Malum Demir pek bir sabırsız."
Bakışlarım anında Gülce'ye döndüğünde Aslı sesli bir kahkaha patlattı.
"Abime bak sen ne yere bakan yürek yakan çıktı. Valla hiç beklemezdim."
"Ya saçmalamayın ne evliliği daha okul var."
Ağlanır gibi konuştuğumda Aslı başını sallayıp arabadan indi. Diğerleri de peşi sıra onu takip ettiğinde oflayarak çantamı omzuma astım ve arabadan indim.
Doğmamış bebeğe neyin donunu biçiyorlardı bir anlasam!
Zorlu alışveriş merkezine gelmiştik. Çünkü buradan bakacağımız tek şey iç çamaşırı değil aynı zamanda kına için abiye kıyafetlerdi.
İlk istikamet Victoria Secret mağazasıydı. Yavaşça kızların yanına adımlayıp besmele çekerek içeri girdim. Ne yani gözlerimin göreceklerinden günah mı kazanayım bir de?
"Dedi bunları giyecek olan kişi."
Hepimiz çil ordusu gibi mağazanın dört bir tarafına yayılıp gecelik ve iç çamaşırı bakmaya başladık. Tabi hiçbir akıllı sabahın onunda iç çamaşırı almaya gelmediği için mağaza bomboştu.
"Kızzlaaar şuna bakıııın."
Aslı büyük bir bağırışla yanımıza gelip elindeki ip parçasını bize doğru salladı. Esma anında rafların arasına doğru gitmek için geri dönerken Gülce kolunu tuttu.
"Aslı bu ne?"
Aslı elindekine bakıp tekrar bana döndü.
"İlk yeğenimizi kucağımıza almamızı sağlayacak olan emektar."
Esma öksürmeye başlarken elimle yüzümü sıvazlayıp kendi seçtiğim şeyleri gösterdim. Benimkiler en azından giyilebilir ve sadece ipten oluşmayan şeylerdi.
Yeşil kısa saten bir gecelik takımı ve beyaz bir tık daha dekolteli bir takımı onlara doğru uzattığımda Esma anında yanımda bitti. Tam eline alacağı sırada Aslı gecelikleri alıp reyona geri koydu.
"Mevlüt okutmak için takım bakmıyoruz Deva. Mercimek fırın, bize bahşedilecek yeğenler için bir şeyler bakıyoruz bilmem farkında mısın? Hiç anlamıyorsun bu işleri!"
Alayla ona döndüm.
"Sen çok anlıyorsun maşallah bu işleri!"
Gülerek koluna taktığı sepetten sadece dantelden oluşan siyah bir takım çıkardı.
"Deniz abim bence sana bunları aldıracağım için bana teşekkür edecek."
Abim? Aslı'ya? Fantezi takımı? Aldırdığı için? Teşekkür?
Aslı'ya verecek fazla aklı olan var mı acaba?
Esma'nın elindeki gri eşofman takımlarından sadece iki tanesini kendi tabiriyle 'boş gecelerde giymesi için' sepete koymuş ve diğerlerini rafa geri yollamıştı.
Bir kaç takım hem minnoş hem de fazla iddialı iç çamaşırını nihayet Esma'ya sorarak sepete koydu.
Evet arkadaşlar Aslı'nın peşinde yanakları kızarmaktan morarmaya geçen Esma evlenecekti. Ona bunları seçen Aslı değil...
"Bak bir yerde okumuştum kırmızı ve siyah libidonun tavan yaptırdığı renklermiş. O yüzdeeen."
Raftan çekip aldığı taşların bir kolye gibi boynuna dolandığı altından kırmızı dantellerin örtmediği kısacık şeyi salladı.
"Bunu da alıyorsuuun."
Esma acı çeker gibi bana dönüp arkama saklandı.
"Deva kurban olayım senin seçtiklerini alalım. Ben bunları değil giymeyi üzerime dahi tutamam."
Aslı oflayarak koluna Gülce'yi takıp kasaya doğru ilerledi. Bu demek oluyordu ki bu cicili bicili(!) kıyafetlerle bana bir futbol takımı kurulacak yeğen geliyordu.
♟♟♟
Esma'nın giyeceği ama Aslı'nın seçtiği takımları aldığımız mağazadan çok şükür çıktığımızda sıradaki istikametimiz abiye elbiseler için diğer bilindik mağazalardı.
İstediğimiz türde şeyleri bulamamamın verdiği bir tık hüzün ile eli boş mağazadan çıkışımız girişimimizden tam kırk dakika sonra olmuştu.
"Bence kapalı çarşıya gidelim. Benim orada süper abiyecim var, oradan bakarız. Ya da etrafı ful abiyeci çevresindekilere bakarız ama kesinlikle model imkanımız bu mağazadan çok daha fazla olur."
Aslı'nın fikrini hepimiz onayladığımızdan alışveriş merkezinden çıkıp tekrardan arabaya bindik. Bu sefer Esma öne otururken Aslı ve Gülce sevgilileriyle konuşacakları için arkaya ses çıkarmamışlardı.
Evet evet Gülce artık Bora'nın sevgilisi olduğunu kabul ediyordu. Çok şükür dediğinizi duyar gibiyim :)
"Hayır sana tabi ki nerede olduğumuz söylemicem Derman. Seçeceğim kıyafetlerin her bir santimine kusur bulmanı istemiyorum. Kınada ve düğünde görürsün kıyafetleri hadi çaaav."
Telefonu suratına kapattığında gülerek arkasına yaslandı. Şu Derman'ın bile yola gelmesi asla asla demememiz gerektiğinin en büyük kanıtıydı.
Başımı gülerek sallayıp radyoyu açtım.
"Seninle bir o yana, bir bu yana
Tutmadı hiç kalpte rota
Kalma sakın, git yoluna
Anladım, aşk senle hata"
Hepimiz havaya girdiğimizde arabanın tavan camını açıp müziğin sesini yükselttim. Aslı camdan dışarı çıkıp dans ederken Gülce ve Esma oldukları yerde ritme ayak uyduruyorlardı.
"Yalanın tadına varanın yarına
Adı kalmazmış, bilemedin sen
Sonunu yazana, oyunu bozana dönüş olmazmış"
Bağırarak şarkıya eşlik ederken bir yandan da direksiyonda ritim tutuyordum. Yoktu be arabada son ses müzik kadar eğlencelisi.
"Deva telefonu bağlayıp bi' tek ben anlarım şarkısını açsana."
Aslı'nın dediği üzere telefonu radyoya bağlayıp bomboş yolda arabayı kullanırken şarkıyı açtım.
"Teninin üzerinden kayan bi buzdur
Uzak bakışlarım
Hiç izlememiş olsaydım bu filmi
Canımı acıtırdı"
Aslı arabanın dışında bağırarak şarkıyı söyleyince yanımızdan geçen taksideki teyzeler kınayan bakışlarla onu izleyince kocaman bir kahkaha tufanı arabayı sardı.
"Ama seni bilmek
Seni bilmek
Seni bilmek
Beynimde bi' kurşun. Seni bilmek
Seni bilmek
Seni bilmek en büyük ceza."
İstikametimize geldiğimizde müziği kapayıp zor zar Aslı'yı içeri soktuk. Arabayı müsait bir yere çekip kol kola girerek kapalı çarşının içine doğru adımladık.
Çantamdaki telefonum titremeye başlayınca elime alıp annemden gelen çağrıyı cevapladım.
"Efendim Derya sultan?"
Deniz abimin sesi arkadan yükseldiğinde annem konuştu.
"Kızım kıyafet bakmaya tam olarak nereye gittiniz?"
Gülerek kızlara döndüm.
"Neden anne? Sen mi geleceksin?"
Annem onaylamaz mırıltılar çıkarırken Deniz abimin ağlanır gibi çıkan sesi duyuldu.
"Abin gelecekmiş, o istiyor."
"O abicime söyle avcunu tur ata ata yalasın, kıyafeti kınadan önce göremez."
Annem oflarken gülerek öpücük atım ve telefonu kapattım. Görüyor musunuz? Derman abim olsun Deniz abim olsun arayıp yanımıza gelmek için kan kaşınıyor ama evlenelim diye dibimden ayrılmayan adam bir kere olsun aramıyordu.
Hep beraber Aslı'nın bahsettiği abiyeciye geldiğimizde sırayla içeri girdik. Burası resmen moda evi gibiydi.
"Hoş geldin Aslı'cım."
Tonton bir kadın bizi karşıladığında Aslı ona sıkıca sarılarak bizi gösterdi.
"Safiye sultan bizi bu kızılcık şerbeti gelinin kınasına hazırlaman lazım. Ayrıca gelinimize de en güzelinden bir kaç çeşit kıyafet ve kaftan şart."
Kadın bizi bir üst kata çıkardığında hepimiz çevredeki kıyafetlere bakmaya başladık. Bir kaç çeşitten sonra görür görmez aşık olduğum elbiseyi kızlara çaktırmadan alıp kabine girdim.
Elbise göğsü kalp modelinde gelen düşük kol, yarısı mavi saten yarısı taşlı yırtmaçlı bir elbiseydi.
Kabinden yavaş adımlarla çıkıp kızların karşısına geçtiğimde gözleri şaşkınca açılmıştı. Kuş bakışı bakışlarımı üzerimde gezdirip tekrardan kızlara döndüm.
"Ne oldu ya? Beğenmediniz mi?"
Aslı yanıma gelip beni bir güzel tükürükleriyle yıkayıp geri çekildi.
"Kızım ne beğenmemesi dilimiz tutuldu güzelliğinden. Ama."
Başımı devam etmesini ister gibi salladım.
"Ama?"
"Bu kınaya olmaz, düğünde giy bunu. Hattaaa."
Elindeki düşük kol degaje yaka, zümrüt yeşili saten elbiseyi üzerime tuttu.
"Bence bunu giy ve olursa kına kombinin bu olsun. Sizce kızlar?"
Kızlara döndüğümüzde hepsi Aslı'yı onayladığında kabine girip elbiseyi üzerime geçirdim. Tam olmuştu.
Kızların yanına gidip bu elbise için de onay aldığımda eline utanmasa kot gömlek alacak Gülce'nin kıyafetlerini kararlaştırmaya başladık.
Kına için mavi zincir askılı kip gelen bir elbise seçtiğimizde yüzü gülerek kabul etmişti. E mağazadaki en sade şeyi seçtiğimizden bir zahmet beğensindi.
Düğün için elbise bakarken Safiye hanım kaftan için Esma'nın ölçülerini almış elindeki modelleri buraya getirmesi için görevlilere seslenmişti.
Aslı elinde tuttuğu sarı yırtmaç detaylı çok şık bir elbise ile yanımıza geldiğinde Gülce başını hızla iki yana salladı.
"Bu olmaz, çok abartı bu."
Alayla kendi elbisemi işaret ederek tekrardan ona döndüm.
"Gülce bu elbise mi abartı? Benim ki kokona elbisesi o zaman."
Gülce ağzını açacağı sırada Aslı işaret parmağını tehdit eder gibi sallayıp lafını ağzına tıktı.
"Bu elbiseyi giymezsen eğer Bora'ya yemekten nefret ettiğini sırf onun zoruyla yediğini söylerim."
Gülce hızla elbiseyi kucağına çekerek kabine girdiğinde Aslı uzattığım elime çakarak bana döndü.
"Kızılcık şerbetimin gelecek modellerini saymazsak sadece benimkiler kaldı. Var mı gözüne hoş gelen bir şey?"
Başımı gülerek sallayıp yanlarından siyah şeritler geçen beyaz yine yırtmaç detaylı elbiseyi ona uzattım.
Bakışlarını elbisenin üzerinde tutup daha sonra yanaklarımdan öperek Gülce'nin yanındaki deneme kabinine girdi. Esma telefonla konuşmak için kenara çekildiğinde pufa oturup telefonumu çıkardım.
On dokuz tane bildirim vardı.
Ceylin ve Biricik Yengesi Deva Biz Kocaman Bir Aileyiz grubundan on mesaj
Ceylan hanım: İki tane ses gönderdi*
Bu sesler Ceylin'e ait değilse bende hiçbir şey bilmiyorum. Gülerek ilk kaydı açtım.
"Merhaba beni asla umursamayan ve ziyaretime gelmeyen ailem. Annemi başımdan almanız gereken konular çok büyüdü. Resmen bu yaşıma gelmişim bana karışıyor. Neymiş efendim ben saten elbise giyemezmişim, makyaj için yaşım küçükmüş. Kaçıncı senede yaşıyoruz biz? Ne bu cahiliye döneminden kalma zihniyet ben anlamadım ki!"(12.44)
Kahkaha atmamak için elimle ağzımı kapatırken ikinci ses kaydını açtım.
"Size de buradan duyurmuş olayım eğer annem elbiseme bir daha laf ederse Deva yenge sana kaçacağım. Ops bunu annem duyabilir. Neyse size attıktan sonra kendimden sil yaparım."(12.46)
Bu kızçe tam olarak ne yiyor da ne içiyordu? Benim bile bilmediğim lafları maşallah takır takır konuşuyordu. Büyümüş de küçülmüş değil resmen büyümüş ve öyle kalmış gibiydi.
Mesajlara geri döndüm.
Bora: "Ben annen ile arana giremem Ceycey. Sonra size geldiğimde en sevdiğim tatlıyı yapmıyor. Sory."(12.50)
Sevgilim: "Ben ablamı ikna ederim küçük cadı, sen yeter ki yerinde dur."(12.50)
Dikkat Mayınlı Bölge: "Kızların gideceği yerlerden haberi olan var mı? Ben son dakika cinnet geçirmemek için biraz kontrol yapmak istiyorum da."(13.23)
Bora: "Mübarek sır gibi saklıyorlar. Umarım Gülce'me öyle taşlı tuşlu şeyler giydirmezler. Bu genç yaşımda tıpçı kimliğimle katil olmak için çok gencim."(13.24)
Sevgilim: "Sanki yanlarına gitsek alacakları şeylere karışabilecekmişsiniz gibi konuşup durmayın. Bizi orada çiğ çiğ yerler ama yine de karıştırmazlar."(13.34)
Dikkat Mayınlı Bölge: "Ulan bende katil olmak için çok gencim ama hanımefendi çuval giyse dönüp bakacak kadar yakışıyor. Sinir hastası olacağım anasını satayım."(13.25)
Bora: "Neyse ben acıktım. Bana yemek getirecek birileri var mı?"(13.25)
Sevgilim: "Bora çocuk var küfür edemiyorum kalk o masadan toplantı yapacağım diye yarım saattir adamların kafasını ütülüyorsun."(13.26)
Gruptan çıkıp Demir'in özelden gönderdiği mesajlara girdim.
Gönderen: Sevgilim
"Deva hanım bana ayıracak on dakikanız var mı acaba?"(13.20)
"Diyorum ki şu elbise olayında bende görsem mi aldıklarını?"(13.21)
Gönderilen: Sevgilim
"Maalesef Demir bey sizde tıpkı diğerleri gibi kınada ve düğünde göreceksiniz. Ayrıca hayır hiç vaktim yok belki belki belki belki eve geldiğimde sizinle terasta bir kahve içebilirim."(13.46)
Mesajlardan çıktım. Derman beş kere ve Deniz abim iki kere aramıştı. Neden aradıklarını bildiğimden görmezden gelip telefonu kapattım.
Aslı ve Gülce elbiselerine bakarak bana doğru geldiklerinde ayağa kalkıp ikisini de alkışladım.
"Harika ötesi olmuşsunuz ikinizde bunları alıyorsunuz."
Aslı hevesle Gülce zorla başını salladığında Aslı düğün için kendine beğendiği kırmızı göğüs dekolteli saten ve evet yine yırtmaçlı uzun elbiseyi alarak tekrardan kabine girdi.
Gülce üzerindekileri çıkarıp tekrardan yanıma döndüğünde artık tek işimiz kızılcık şerbetimin kıyafetleriydi. Elindeki telefonu avcuna vurarak yanımıza gelen Esma'nın adeta yüzünde güller açıyordu.
"Ne oldu kız?"
Telefonunu çantasına atıp bana döndü.
"İki gündür mobilyalar gelmiyordu, yetişmeyecek diye korkuyordum ama çok şükür gelmiş biraz önce."
Başımı sallayıp ayaklandım.
"Sıra sende kızılcık şerbetim bizim elbiseler tamam."
"Modeller geldiii."
Safiye hanım ve görevliler ellerindeki bir sürü elbiseyi önümüzdeki cam masaya koyup Esma'ya döndüler.
"Nasıl bir model var aklınızda?"
Esma askılara bakıp kollarında ve göğsünde detayı olan yırtmaçlı kırmızı zarif elbiseyi tutmam için bana uzattı.
"Siz daha fazla yorulmayın ben buradakilerden aklıma uyan bir şeyler bakarım."
Daha sonra mini straplez kırmızı taşlı elbiseye bakıp Gülce'ye uzattı.
"Ben bunları bir deneyeyim sonra kaftana geçeriz."
Safiye hanım başını sallayıp geri aşağıya indiğinde elbiseler, oda genişliğindeki kabine asıp yerimize geçtik.
Esma ilk kısa elbiseyi deneyip onay verdiğinde ikinci elbiseyi denemek için kabine girdi. Bir anda az önce Safiye hanımın çıktığı merdivenlerden bize doğru gelen Deniz abim gömleğinin yakasını düzeltti.
"Abi senin burada ne işin var?"
Aniden ayaklanıp buraya girmemesi için önüne barikat kurdum.
"Ne demek ne işin var? Karımın aldığı şeylere bakmaya geldim."
Hızla başımı iki yana sallayıp göğsünden onu koridora doğru ittirmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım.
"Abi uğursuzluk getirir ya, git hafta sonu göreceksin zaten."
"Deva o gelinlik için geçerli."
Gülce konuştuğunda sinirle ona döndüm.
"Sen sus Gülce."
Tam o sırada Esma kabinden elbisesine bakarak çıkıp yanımıza geldi. Başını kaldırdığında abimi gören gözleri anında büyürken olduğu yere mıhlandı. Abim yanımdan geçip Esma'nın karşısına geçtiğinde Gülce sırıtarak bana döndü.
"Bunlar çok yakışıyorlar be."
Elimle yüzümü sıvazlayıp Gülce'ye döndüm.
"Yani Gülce dört gün sonra evleniyorlar ama sen bunu yeni mi fark ediyorsun? Bora'dan neden bu denli hoşlandığını çok daha iyi anladım."
Dil çıkarıp tekrardan abimlere döndüğünde hala telefonda Derman ile konuşan Aslı'nın yanına gittim. En azından bu görümceme bir yardımım dokunurdu.
♟♟♟
O kadar konuşsam da elbiselerimizi taşıdığı içim abimin gelmesi iyi olmuştu. Fakat çenemden korkmuş olacak ki çok şükür gelinlik provasına gelmek istememiş ve işine geri dönmüştü.
Arabaya bindiğimizde buradan yirmi dakika kadar uzak olan mekana doğru sürmeye başladım. Onca yorgunluğun üzerine hepimiz mayışırken istikametimi en yakın kahveciye çevirdim.
Hepimize en acısından siyah birer kahve alıp geri döndüm ve az çok açılmamızı bekleyip yola devam ettim.
En nihayetinde mekana ulaştığımızda arabadan inip mağazanın içine girdik.
Esma daha önceden seçtiği modelleri çalışanlara gösterirken Gülce gibi kendimi boş pufa attım. Yaklaşık iki dakika geçmeden Aslı yanıma yaklaşıp fısıldadı.
"Deva baksana mekan bomboş, bir şey demezler. Hadi biz de gelinlik deneyelim."
Ciddi olup olmadığını kontrol etmek ister gibi ona döndüğümde gözlerimi kısıp hızla başımı iki yana salladım.
"Ya ben ölmüşüm yorgunluktan ne gelinlik denemesi. İstiyorsan sen dene ama beni bulaştırma."
Aslı ağlanır gibi bakıp kolumu tuttuğunda başımı hafifçe yana doğru çevirdim.
"Hadi Deva. Bak kucağına vereceğim yeğenlerinin hatırına. Ne oluurr?"
Gülerek başımı önüme eğdim. Hele hele görümceye bak, daha evlenmeden doğmamış yeğenlerimi bana karşı koz olarak kullanıyordu.
Kolumu dürtüp yüzünü ekşittiğinde daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım ve kendimi Aslı gibi gelinliklerin arasına soktum.
O kadar çok model vardı ki, bir kurdelesi yok diye farklı bir model sayıp envayi çeşit gelinlik yapmışlardı.
Aslı bin bir dereden su getirip Gülce'yi de ikna ederek ona da gelinlik baktırmaya başladı.
Balık model kuyruklu bir gelinliği alıp kabine gireceğim sırada Aslı ful taştan oluşan gelinliği, Gülce deseniz düğünde giyeceği abiyeden daha sade ve düz bir gelinliği alıp yanımdaki kocaman kabinlere girdiler.
Sırayla kabinlerden çıktığımız sırada Aslı elindeki tuttuğu telefonu işaret edip kahkaha atarak bize döndü.
Telefondan bir kaç tuşa bastığında etraftan duyulmaya başlayan şarkı ile gelinliğin kuyruğunu tutup dans etmeye başladı.
"Yine yüzünden düşen bin parça
Dalıp dalıp uzaklara iç çekiyorsun
Eğer bıçak kemiğe dayandıysa
Niye bu amansız acıya göz yumuyorsun?"
Çalışanların hiçbiri yanımızda yokken Esma el çırpıp Aslı'ya katıldı. En sonunda Gülce ile birbirimize bakıp omuz silkerek oynayan ikilinin yanına gidip göbek atmaya başladık.
"Ben senin yerinde olsam
Ufak ufak uzarım durmam
Pılımı pırtımı, toplar giderim
Bakmam göz yaşına bakmam
Bi' dakika bile katlanmam
Sevene zulüm edeni ezer geçerim"
Bir kaç çalışan bize içecek bir şeyler getirdiğinde minnetle gülümseyip hemen masaya koştum. Sabahtan beri açtım ne yapayım yani?
Aslı bize seslendiğinde telefonunu işaret edip saçını düzeltti.
"Hadi gelin fotoğraf çekinelim."
Hepimiz etrafına toplandığımızda farklı farklı pozlar verip bir sürü fotoğraf çekildik. Aslı aralarından en güzelini seçip bizim onayımızı alarak fotoğrafı instagramda paylaştı.
"Altına bekarlık sultanlıktır yazıyorum."
Gülerek başımı sallayıp meyve suyumu içmeye devam ettim. Esma bir kaç tane daha model deneyip çok zarif balık model inen kollarında tül detayları olan gelinliği seçmişti.
Üzerimizi değiştirip gelinliğin ölçülerini vererek ödemesini yaptık. Saat tam altıya geliyordu. Resmen dokuz saattir aralıksız alışveriş yapıyorduk.
Sürüne sürüne arabaya binip eve doğru yol aldık. Hep beraber terasta kahve içmek için oturduğumuzda Demir daha ortalıklarda yoktu.
Hazırladığım kahveleri tepsiye koyup terasa çıkardığımda Aslı heyecan ve korku karışımı bir duyguyla yanıma geldi.
"Bizim bu fotoğrafın altına gelen yorumlara baksana Deva. Eğer bu sefer bizimkiler katil olmazlarsa hiç olmazlar."
Tepsiyi ona verip elindeki telefonu aldım.
@ceyhunözden: "Cennetten dört tane huri mi? Bekar kalalım hayatım. Bekarken de çok güzel aktiviteler yapabiliyoruz zaten."
1 yanıt:
@dermanılgaz: "Evet seni yumruklarımdan hamile bırakmak çok zevkli ve bekar olarak yapılabilecek aktivitelerden biri puşt herif!"
@emresakallıoğlu:"Hepinize birden evlilik teklifi edebiliyor muyum? Özellikle turuncu saçlı periye?"
4 yanıt:
@boraeroğlu_:"Yengelerimden ve ömrümden uzak dur lan göt lalesi!"
@emresakallıoğlu:"Yengen ve ömrün tam yavşanacak tipde hatunlar birader. Paylaşırlarsa böyle fotoğraf bende fikrimi söylerim."
@denizılgaz:"Bir insan fikrini ancak sorulduğu zaman söyleyebilir hadsiz! Ama pardon insan dedim değil mi? Onlar istediklerini paylaşacak sen olmayan herkese bulaşma lüksünden vazgeçeceksin!"
@boreeroğlu:"Helal be Deniz kaptan. Parti kur oy verelim."
@semihvaroluş:"Devam olur musun hanımefendi @devaaılgaz?"
1 yanıt:
@demiraren: "Senin piçliğinin devası benim yumruğumda saklı. Kaç doz istersin?"
Gülerek telefonu Aslı'ya verdim.
"Bunlar iyi kaşınmışlar. Allah'tan sadece sözlü tehdit ile kalmış bizimkiler."
Kızlar bir anda bana döndüklerinde korkuyla kahvemi sehpaya bıraktım
"Kalmışlardır değil mi? Gidip de yorum yapacak herkesi dövecek halleri yok?"
Hiçbiri bir şey demezken hızla yanımda duran telefonumu alıp Demir'i aradım. Kızlar da tıpkı benim gibi erkekleri aradıklarında bütün telefonların meşgule düşmesiyle korkuyla ayaklandık.
"Deniz benim telefonumu asla açmamazlık yapmaz. Kesin bir şey oldu!"
"Bora beni her saat başı arar ama fotoğrafı attığımızdan beridir bir kere aramamış."
Elimle yüzümü sıvazlayıp balkonun demirliklerine yaslandım. Tam ağzımı açacağım sırada Demir'in teras kapısı açılmış ve içeri yüz ve elleri kan dolu dörtlü girmişti.
"Ne oldu size böyle?"
"Kavga mı ettiniz?"
Hepimiz bir anda yanlarına gittiğimizde Demir'in koltuklarına birer birer yığıldılar.
"Siz birde karşı tarafı görün. Şerefsizler pert."
♟♟♟
Bölüm Sonu.
Ağlamıyorum gözüme üç tane özel bölüm hariç finale kalan iki bölüm kaçtı.
Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?
Kitabın asıl sonu finalde değil üçüncü yani son özel bölümde olacak. Yine aynı sistemde haftada bir gelecek şekilde bölümleri paylaşıp kitabı bitireceğim. Yani finali okuyup kaybolmayın diye diyorum kjsdkjskf
Neyse. Oy vermeyi ve yorum yapmayı, yeni bölümler ve yeni kitaplardan haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın.
Sizleri kocaman öpüyorum. Hoşça kalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 12.82k Okunma |
1.14k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |