42. Bölüm

39. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Selam selam selam. Nasılsınız?

Ben çok heyecanlıyım yarın final geliyor.

Hafif hafif üzüntü sarmadı değil ama neyse.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın.

Sizleri seviyor ve bölüme geçiyorum.

Bölüm Şarkısı: İkilem- Kaybolurum Gülüşünde

Keyifli Okumalar:)❤️

♟♟♟

4 yıl sonra...

Deva'dan...

"Yok efendim ben öyle şeye müsade etmem!"

Sinirle oflayıp arkama yaslandım.

"Sana soran yok burada farkında mısın Derman?"

Tam karşımda duran Demir sinirden gerilirken Derman ortamızda volta atıyordu.

"Daha erken! Ne evlenmesi!"

Alayla gözlerimi devirerek kollarımı göğsümde bağladım.

"Biz şu an neyi tartışıyoruz? Ben ne teklif aldım, ne de duydum. Olmayan şeyler için daha fazla kendinizi meşgul etmeyin."

Demir'e 'al bu kapağı ne yaparsan yap' der gibi bakıp ayaklandım.

"Benim toplantım var, akşam görüşürüz."

Odama doğru yürüyüp kapıyı kapattım. Kalem siyah pantolonuna, aynı renge sahip ceketimi ve beyaz tül yaka braletimi giyerek hazırlandım.

Evet yine siyah stiletto ile kombinimi tamamlanmış kısa bir makyaj ve saç işleminden sonra yirmi dakikada kapının önüne ulaşmıştım.

Demir hariç herkese el sallayıp hızlı adımlarla merdivenlerden aşağıya adımladım.

Bana karşı en son okulun ilk senesinde evlilik konusunu açan beyefendi şimdi benimle tek kelime etmeden abime evlilik diye dikleniyordu.

O teklifi almadan evleneni Allah bildiği gibi yapsın !

Arabama binip komiteye doğru yol aldım. Bu akşam tıpkı eski günlerdeki gibi hep beraber bende toplanacaktık.

Esma ve abimin evliliğinin üzerinden dört yıl, Aslı ile Derman'ın evliliğinin üzerinden henüz iki ay geçmişti.

Kendilerine ısrar ederken dilimizin tüğünün bittiği yeğen mevzusu iki çiftimizden de üç hayır alarak uğurlanmıştı.

Aparata astığım ve müzik çalan telefonum sustuğunda arabayı telefonun çağrı sesi doldurdu.

"Efendim benim biricik yengem."

Titrek bir nefes sesi duyuldu.

"Deva bana gelir misin?"

Sesindeki elle tutulur soğukluk içimi ürpertse de sakinliğimi koruyarak konuştum.

"Tabi ki gelirim, küçük bir toplantımın ardından en fazla bir saate sendeyim. Olur mu?"

"Ta-tamam. Bekliyorum."

Telefonu kapattığında asistanım Sıla'yı aradım. Çağrıyı hemen cevapladı.

"Buyurun Deva hanım."

Sesimi otoriter tutmaya özen göstererek arabayı Esma'nın evine doğru çevirirken konuştum.

"Saat altıda olan toplantıya katılamayacağımı Sinan beye bildirirsin."

Bir kaç tuş sesinden sonra sakin sesi duyuldu.

"Not aldım Deva hanım, başka yapabileceğim bir şey var mı?"

"Şimdilik hayır. Gelen misafirleri sadece en güzel şekilde ağarla yeterli."

Çağrı sonlandığında arkama yaslanıp hızımı arttırdım. Tabi ki de sesi böylesine kötü gelirken işi onun önüne koyamazdım.

"Allah verirse böyle görümce versin, vermezse de belasızını nasip etsin."

Eczaneyi taşıyıp yeni evlerinin yakınında çalışan kızılcık şerbetim yüksek ısrarları kıramamasından dolayı yeni iş yerinde patron statüsünü devralmıştı.

Evlerimiz arasındaki kısa süreli mesafeyi iki dakikaya düşürürken arabayı durdurup kızılcık şerbetimin en sevdiği pastaneye doğru adımladım.

"Merhaba ben fıstık krokanlı pastanızdan alabilir miyim?"

Kısa süreli paket işinden sonra yeniden arabaya binip evin yolunu tuttum.

Üç katlı gayet şık görünen villalarına ulaştığımda kapı açılmış içeriye gitmiştim. Önce çantamı daha sonra pastayı elime alıp geniş bahçeden eve ulaştım.

Zili çaldığımda kapıyı kızarmış ve şişmiş gözleriyle açan Esma beni görünce birden ağlamaya başladı.

"Bir saat ne çabuk oldu. Saatleri bile karıştırmaya başladım!"

Kollarını bedenime doladığında ne olduğunu anlamasam da sarılışına karşılık verdim.

"Esma korkutuyorsun beni, ne oldu?"

İkimizi de evin içine sokup kapıyı kapattı.

"Sana bir şey söylemem lazım."

Başımı salladım.

"Söyle."

Elimi bırakmadan salondaki koltuğa doğru adımladı. Beni koltuğa oturttuğunda televizyon ünitesinden bir poşet çıkardı. Tahlil sonuçlarına benzer kağıtları bana uzatıp yanıma oturdu.

"Bunları okuduğunda anlayan kişi sensin bir tanem. Ne olduğu söylesen bende anl-"

"Hamileyim."

Yüzüne çıkan bakışlarım uzun bir süre orada kaldı.

"Hamilesin?"

Dolu gözleriyle başını salladı.

"Hamileyim."

Aniden ayağa fırlayıp ellerini tuttum.

"Allaaaah!"

Yüzünde istemsizce bir tebessüm oluşsa da anında eski haline geri dönüp ağlayışına devam etti.

"Yengelerin en güzeli böyle güzel bir haber almışken neden ağlıyorsun sen?"

Omuzlarını indirip bakışlarını ellerine çevirdi.

"D-Deniz. Galiba bir çocuğumuzun olmasını istemiyor."

Cümlesinin devamını ağlayarak getirdiğinde hızla kollarımı bedenine doladım.

"Bir tanem saçmalama. Abim çocukları çok sever. Kendim gördüm, arkadaşlarının çocuklarının olduğunu duyduğunda yüzündeki o isteği, heyecanı. O emin ol senden de çok istiyordur ama sadece senin aksi bir düşüncen vardır diye baskı uygulamak istemiyordur."

Başını kaldırıp bir umut arar gibi seslendiğinde tebessüm ederek başımı salladım.

"Tabi ki öyle. Hadi şimdi ara abimi akşama bir sürprizinin olduğunu söyle ve ona bu müjdeli haberi ver."

Başını iki yana salladı.

"Seninle bir şey düşünsek ve size geldiğimizde hep beraberken söylesek? Heyecandan konuşamam bile ben."

Bir şey düşünerek bakışlarımı etrafta gezdirdim.

"Buldum!"

Onun da etrafta dolanan bakışları bana döndüğünde yarım ağız gülümsedi.

"Ne buldun?"

"Kalk bize gidip hazırlık yapıyoruz, hadi."

♟♟♟

"Ne iyi ettik de geldik buraya, sanki dün gelmiş gibiyim ama bir yandan da çok özlemişim."

Bora elindeki çekirdek çöplerini kaseye koyup arkasına yaslandı.

"Zaten dün de gelmiştik Bora, o yüzden sana öyle geliyor."

Gülce ortaya doğru konuştuğunda hepimiz gülerek çerezleri yemeye devam ettik.

Esma ile planımızı kurup işi halletmiştik. Şimdi ise hepimiz yazın boğucu sıcağından kurtulmak için terasımda oturuyor, sanki dört yıl hiç geçmemiş gibi konuşup eğleniyorduk.

"Evet! Şimdi eskiyi anmaya devam edip küçük bir oyun oynuyoruz."

Ayağa kalktığımda Demir karşıma geçti.

"İki."

Kollarımı birbirine bağlayıp içimdeki trip havasını göz ardı etmeden konuştum.

"Anlamadım?"

Eliyle arkasındaki siyah poşeti işaret etti.

"Senin oyunundan sonra bir tane daha oyun oynayacağız. O yüzden iki."

Aynı tavırla başımı sallayıp masanın üzerine çıkardığım iki kulaklığı alarak Bora'nın karşısına geçtim.

"İlk tur benle Bora arasında olacak. Kulaklıklarda duyma yetkimizi sıfıra indirecek farklı şarkılar çalarken karşımızdaki kişinin dediklerini tahmin etmeye çalışacağız."

"Kızım çocuk muyuz biz? Ne oyunu şimdi?"

Derman konuştuğunda Aslı onun omzuna vurup başını iki yana salladı.

"Eğer gıkın çıkarsa oyun için, bu gece salonda uykusuz bir gece geçirirsin.Seç bakalım Derman Ilgaz."

Ellerini birbirine vurup ofladı.

"Buldun zayıf noktamızı vur anasını satayım. Aman ha sakın başka bir şey ile tehdit etme."

Derman'ın sonradan çıkma huylarından biri de Aslı yanında olmadıkça uyuyamadığıydı da.

Bora kulağına iki kulaklığı da taktıktan sonra karşıma geçti.

"Beni duyuyor musun?"

Kaşları çatıldığında ellerimi birbirine sürttüm.

"Şimdi anlarız duyup duymadığını."

Şarkıyı açtırdıkları sonra bağırarak konuştum.

"Evindeki bütün zulalarını patlattım."

Hiçbir tepki vermediğinde diğerlerine dönüp onay verdim.

Bunu duysaydı değil tepkisiz kalmak, doğru olmadığı halde başımızın etini yerdi.

"Top."

Dudağımı iyice büzerek konuştum.

"Derman!"

Kahkaha atıp tekrardan konuştum.

"Top. T-o-p."

"Derman işte. Derman!"

"Ulan!"

Derman ayağa kalktığında hepimizi bir kahkaha tutmuştu.

Elimle pas işareti yaptım.

"Kebap."

"Kebap."

Tekte bildiğinde hepimiz şaşırsak da Bora hızla bir diğer kelime için el kol yapmaya başkadı.

"Kuzu çevirme."

Eliyle enfes işareti yaptı.

"Bayılırım. Kuzu çevirme."

Bu çocuk yemek oldu mu nasıl hemen anlıyordu be?

Süremiz bittiğinde sıra Derman ve Gülce'ye geçmişti.

"Eski sevgili."

Anlamamış gibi bakmaya devam ettiğinde Gülce bir daha tekrar etti.

"Eski sevgili."

"Eskici!"

"Eski sevgili!"

"Eylemsizlik momenti!"

Gülce gözlerini devirdiğinde diğer kelimeye geçtiler.

"Aç gözlü."

"Bora."

Gülce elini iki yana açtı.

"Aç gözlü, aç!"

Derman oturduğu sandalyeden hafifçe doğruldu.

"Tamam işte aç gözlü eşittir Bora."

Süreleri bittiğinde bu sefer sıra Demir ve Aslı'ya geçmişti.

"Şırınga."

Demir söylüyor Aslı anlamaya çalışıyordu.

"Şerefsiz."

"Şı-rın-ga."

Aslı Demir'e doğru eğilip bağırdı.

"Şır-fın-tı!"

Demir yapamayacağını anladığında diğer kelimeye geçtiler.

"Şampiyon."

Aslı bir anda ayağa kalkıp kollarını kaldırdı.

"Cimbom!"

Derman ve Bora aynı anda tezahürat yapmaya başlayınca ortam bir anda değişmişti.

"Çocukluk aşkımsın!"

"Sen ilk göz ağrımsın!"

"Kimseyi,kimseyi sevmedim senin gibi!"

Heyecanla sehpaya çıkıp bağırmaya başladım.

"Sevda'nın uğruna terk ettim her şeyi!"

Herkes kol kol girdiğinde hep bir ağızdan bağırdık.

"Hayatın anlamı Galatasaray!"

"Ay tamam yeter!"

Aslı bozulan saçını düzelttiğinde bu sefer sıra oyunun asıl amacı olan çiftimiz Esma ve abime geçmişti.

Esma titreyen ellerini gizlemek ister gibi Deniz abimin karşısına geçtiğinde hepimiz pür dikkat onları izliyorduk.

"Ben."

Deniz abim başını sallayıp tekrar etti.

"Ben."

Esma derin bir nefes alarak zaten sıkmaktan bembeyaz olmuş avuçlarını daha çok sıktı.

"Baba."

"Papa."

Hepimizin aksine sakince başını iki yana salladı.

"Ba-ba."

"Baba."

Esma bakışlarını kaldırdığında tebessüm ederek son kelimesini söyledi.

"Oluyorum."

Abimin kaşları çatıldığında herkes birbirine bakıp ciddi olup olmadıklarını tartıyordu.

"Anlamadım?"

"Ba-ba oluyorum."

"Baba oluy- Ne?"

Gözleri fal taşı gibi açıldığında hızla ayağa kalktı. Dolan gözlerimi gizlemek için elimi sallayıp titrek bir nefes aldım.

"Sen ciddi misin?"

Esma daha fazla dayanamayıp yaşlarını yanaklarından birer birer aşağıya iterken abim kulaklığı hızla yere attı.

Kollarını Esma'nın beline dolayıp başını boynuna gömerek havaya kaldırdı.

Aslı ile ikimiz hallerine hem ağlıyor hem gülüyorduk, diğerleri ise usulca izliyordu.

Abim kocaman bir gülümseme ile Esma'nın alnına bir öpücük kondurdu.

Çok güzellerdi be!

"B-ben baba oluyorum. Yanlış duymadım değil mi? İkimizin bir bebeği olacak ?"

Esma başını salladığında abim derin bir nefes alıp bize döndü.

"Baba oluyorum! Baba oluyorum!"

Hepimiz sevinçle birbirimize sarıldığımızda Bora nereden çıkardığını bilmediğim konfetiyi patlatırlarken bir anda bağırdı.

"Bu günün en güzel ikinci haberini aldık arkadaşlar ! Ben hem dayı hem amca oluyorum. Onun bir ismi var mı?"

♟♟♟

Ortamın neşesi hiç bitmezken abimle Esma koltuğa oturmuşlardı ve abim sanki bilmiyormuşuz gibi durup durup benim karım hamile, ben baba oluyorum diyordu.

Ah bu size de tanıdık geldi değil mi?

"Şimdi sıra gecenin ikinci ve son oyununa geldi."

Demir ayağa kalktığında başımı umursamazca ona doğru çevirdim.

Gelip hala bir özür bile dilememişti. Hem de ikide bir anlamadığımı zannederek içeriye salondakileri çağırıyor sonra geri yerine oturuyordu. Öküz işte!

"Burada sekiz tane kutu var. Herkes karşısına geçen kişiden önce o kutuyu almaya çalışacak, bu şekilde oyunun birincisi seçilecek ve büyük ödülü kazanacak."

Benim oyunuma çocukça diyen Derman bu oyuna kıs kıs gülmeye başlayınca sinirle kollarımı göğsümde buluşturdum.

"Esma-Deva, Gülce-Aslı, Derman-ben ve Deniz-Bora şeklinde dizileceğiz."

Hepimiz ayağa kalktığında işaret edilen yere geçtik.

"Tamamdır. Üç iki bir!"

Esma'dan önce kutuyu çektiğimde sırıttım. Gülce Aslı'dan önce, Demir Derman'dan önce, Deniz abim ise Bora'dan önce kutuyu almıştı.

Hepimiz arasında tekrardan tur başladığında bu sefer Gülce'nin önündeki kutuyu yine önce ben, Deniz abimden önce ise Demir almıştı.

Sadece ben ve Demir kalmıştık. Kutuyu ortaya koyduklarından sonra geri sayım başlamış ve kutuyu çekmiştim.

"İşte böyle !"

Sevinçle kutuyu açtığımda karşımda gördüğüm boşluk ile kaşlarım çatıldı.

Hani nerede büyük ödül?

Arkama dönüp kutuyu göstereceğim sırada karşılaştığım manzara ile bacaklarım beynime dur emri vermiş öylece kalakalmıştım.

Demir diz çökmüş elindeki siyah kutunun içinde ışık ile parıl parıl parlayan tek taşı bana doğru uzatıyordu.

"Bu senden çok bana ödül oldu ama neyse."

Elimi bir karış açılmış ağzıma kapattığımda bizimkiler etrafıma dizilmişti.

"Bu kadar beklemek zorunda olduğum için öncelikle özür dilerim ama haklı sebeplerim vardı."

Elindeki yüzüğü gözleriyle işaret edip tekrardan bana döndü.

"Bu yüzüğü parmağına, adımı kalbine takıp beni dünyanın en mutlu adamı, baktığı her an Deniz'i kıskanmayan, sabahı seninle aydınlatan, varlığınla var olan, gülüşünde ömrünü heba eden, beni tek sözünle her şeyi unutacak adam yapıp, benimle evlenir misin?"

Zaten içimde hala olmanın dolup taşan duygusallığı ile ağlamak için yer ararken bir de bu beni hıçkırıklara boğmuştu.

Demir ayağa kalkıp bana sıkıca sarıldığında başımı göğsüne yaslayıp titrek bir nefes aldım.

"Adın zaten kalbimde kilitli, kimsenin de onu oradan çıkarmaya gücü yetmez. Sana vereceğim tek cevap yaşadığım mühletçe evet olur. Asıl sen ömrü boyunca sana her fırsatta trip atacak benle evlenir misin?"

Ellerini belime sarıp yüzümü yüzünün hizasına getirdi.

"Ben senden gelecek her şeye razıyım, yeter ki benimle ol, yanımda ayrılma."

Bora tekrardan bir konfeti patlattığında herkes bir yandan alkışlıyor bir yandan gülüyordu.

Demir parmağıma uzanıp kutudaki küçük denmekten çok uzak taşı ile zarifliğinden ödün vermeyen yüzüğü parmağıma taktı.

"Seni bu dünyada benden çok seven biri yok biliyorsun değil mi?"

Alnını alnıma yasladığında gülerek gözlerimi kırpıştırdım.

"Beni senden çok sevmelerine izin vermeyeceğimi biliyorsun değil mi?"

♟♟♟

"Bak ben evleniyorum."

Esma'ya dönüp yüzüğümü gösterdikten sonra elimi Gülce'nin suratına uzattım.

"Bak ben evleniyorum. Kafam kadar yüzüğüm var."

Herkes bana malmışım gibi bakarken omuzlarımı silkip eve doğru yürümeye başladım.

Hayatımın her anında evlilik teklifi almıyordum yani, ne yapabilirim ?

Dün gece ciddi anlamda rüya gibi biterken uyandığım ilk an soluğu kızların yanında almış, hepsini toplayıp anneme doğru yol almıştım.

Sevgili annecim hem kızının evleneceğini hem de torunu olacağını aynı anda öğrenecekti.

Evin bahçe kapısından girdikten sonra elimdeki kutuyu Esma'ya verdim.

"Bence kız olursa ismini Deva koyun. Hem ilk harfi abimin isminin ilk harfi, hem ikinci harfi senin baş harfin hem de benim adımla aynı. Bence çok güzel."

Esma ciddi olup olmadığıma bakarak gözlerini kırpıştırdığında Aslı zile basıp gözlerini devirdi.

"Oldu olacak Deva Can koyalım? Saçmalama istersen Deva."

Omuzlarımı silkip Nermin ablanın açtığı kapıdan içeri girdim.

"Aman iyi be ne yaparsanız yapın. Ayaklarıma kapansanız bile kendi adımı kullanmanıza izin vermem bir daha."

Aslı montunu askılığa asarken alayla konuştu.

"Ay lütfen izin verme Deva, yalvarırım."

Esma'nın koluna girip gözlerimi kısarak arkama baktım.

"Burada görümce benim damarımı attırmayın ha."

Salona doğru ilerlediğimizde geleceğimizden haberi olmayan annem uzandığı koltuktan doğrulup ayaklandı.

"Aa kızlar hoş geldiniz."

"Hoş bulduk anne."

"Hoş bulduk anne."

Karşısına dizildiğimizde annemin yüzündeki endişe ifadesi artmıştı.

"Hayırdır sabahın dokuzunda toplaşmışsınız, bir sıkıntı yok değil mi?"

Başımı olumsuz anlamda sallayıp gülümseyerek elini tuttum.

"Sana hayatının en güzel haberini ve hayatının en ama en harika haberini vermeye geldik."

Yüzüne bir tebessüm yerleştirse de endişesi hala yerli yerindeydi.

"İşten terfi mi aldın yoksa?"

Alayla gözlerimi devirdim.

"Anne iş yerinde patron benim, neyin terfisini alacağım Allah aşkına. Daha insancıl bir şey bu."

Aniden bana doğru başını çevirdiğinde omuzlarım düşmüştü.

"Köpek mi sahiplendin? Deva kızım alerjim var diyorum anlamıyor musun?

Ayağa kalkıp ellerimle yüzümü sıvazladım.

"Ay anne ne köpeği ya! Demir bana evlenme teklifi etti üç gün sonra istemem var sen bana alerji diyorsun."

Annem bir kaç saniye dediklerimi tartar gibi baktıktan sonra yanıma gelip sıkıca sarıldı.

"Kızım çok sevindim. Allah bir yastıkta kocatsın sizi. Ne bileyim öyle gerilim yaratınca size göre iyi ama bana göre kötü bir şey zannettim."

Gülerek başımı salladım ve tektaşımı gösterdim.

"Baksana anne, çok güzel."

Annem bir yüzüğe bir bana bakıp başını tıpkı benim gibi salladı.

"Sen daha güzelsin bir tanem."

Tekrardan sarıldığımızda Aslı uyarmak ister gibi boğazını temizledi. Sıra asıl haberimizdeydi.

Hafifçe geri çekilip Esma'nın arkasına geçerek onu anneme doğru itekledim.

"Anne benim sana bir hediyem var."

Esma gülümseyerek konuştuğunda annem koltuğa geri oturup Esma'nın verdiği kutuyu alıp açmaya başladı. Kutunun içinden çıkan hediye paketini açtığında karşısında duran beyaz üzerinde 'babaannem beni çok seviyor' yazılı zıbın ve emziği gördüğünde aniden bakışlarını Esma'ya taşıdı.

"Kı-kızım?"

Esma'nın gözleri tekrardan dolduğunda başını salladı.

"Hamileyim anne."

"Allah'ım sana çok şükür."

Annem coşkuyla Esma'ya sarıldığında hepimiz dolu gözlerle onları izliyorduk.

"Ben babaanne oluyorum? Benim yavrumun yavrusu oluyor yani?"

Esma iç çekerken tekrardan başını salladı.

"Bundan daha mutlu bir günüm yok benim!"

Hepimiz anneme sıkı sıkı sarıldığımızda Aslı alayla güldü.

"Daha ben hamile kalmadım anne, henüz en mutlu olduğun gün değil."

Salonda kahkahalarımız yankılanırken içeri ellerindeki dolu dört poşet ile giren Nermin abla yanımıza geldi. Elindeki poşetleri Esma'ya uzatırken hepimiz ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk.

"Deniz benim oğlum gibidir, Derya ile çalışmaya başladığımda henüz bir yaşında yoktu. Benimde hep içimde bir ukte kalmıştı torun sahibi olmak. Anne olamadığım için imkansızdı tabi. Bende önüme gelen her çocuk kıyafetini alıp biriktirdim zamanı geldiğinde size teslim etmek için, bu güne kısmetmiş."

Annem aramızdan geçip Nermin ablaya sıkı sıkı sarıldı. Evimizde bir hizmetliden çok annemin arkadaşı benim teyzem gibiydi.

"Bize torun geliyor Nermin, kolları sıvayıp örgülere başlamak lazım."

♟♟♟

"Sadece iki binanın sorumluluğunu almışlardı, bunu da halledemediler mi gerçekten? Tamam projeyi devraldığımı söyle."

Sinirle telefonu kapatıp başımı masaya yasladım. Bir insan neden çok çalışacağını vaat edip ona verilen şansı bu kaçar çabuk tepiyordu?

Stajyer öğrenciler için bir proje başlatmıştık ve çok çalışacağını söyleyip iki tane binanın sadece çizim kısmını üstlenen öğrenciler şimdi birinin bile yetişmediğini söyleyerek geri çekiliyorlardı.

Yapacakları çizim hepi topu iki günde bitecek basit dış çizimlerden ibaretti ve yapamadıklarından iş başa düşmüştü.

Saçlarımı çantamdan çıkardığım lastik ile toplayıp masanın başına geçtim.

Genel kuralları ve çerçeveyi halledip detaylara geçtiğimde başladığım saatin üzerinden üç saat geçtiğini fark ettim.

Ben bu gece sabahlasam bu iş anca biterdi ama bilin bakalım yarın akşam kimin istemesi vardı!

Derin bir nefes alıp işe devam ettim. Sabahtan beri şarjım yanımda olmadığından ve de şarj aramaya vaktim olmadığından ayrıca telefonla uğraşamadığımdan kapalı olan telefonum kenarda öylece duruyordu ve ben bu sayede Demir'den tek bir haber alamamıştım.

Sıla'yı çağırıp sert bir kahve isteyerek detaylara devam ettiğimde kapı çalmış ve kahvemi bırakan Sıla tepemde beklemeye başlamıştı.

Daha fazla dayanamayıp başımı kaldırdığımda Sıla sandığım Demir gülerek başını eğdi.

"Unutuldum sanırım."

Yüzüme küçük bir tebessüm iliştiğinde ayaklanıp açtığı kollarına sıkı sıkı sarıldım.

"Cinnet geçirmemek ve projeyi yetiştirmek için çalışıyorum sadece. Ayrıca telefonumun şarjı yanımda değildi ondan arayamadım seni."

Çenesini başımın üzerine koyup derin bir nefes aldı.

"Yarın size geliyorum, seni almaya."

Gözlerimi kapatıp belli belirsiz başımı salladım.

"Mesut amca ile mi geleceksiniz?"

"Hı hı evet."

Mesut amca Demir'in rahmetli babasının en yakın arkadaşı, Demir için bir nevi babasıydı. Hatta çoğu zaman Mesut amca demek yerine baba diyor insanların kafasını karıştırıyordu.

"Neyse şimdi kalkıp evimize gidiyoruz ve o projeyi ben hallediyorum. Senin yarın sözün var gidip hazırlık yapman lazım."

Geri çekilip kalçamı masaya yasladım.

"Aslı sağ olsun benden önce her şeyi halletti. Düğün dernek dedik mi herkesten önce atılıyor biliyorsun."

Sesli bir kahkaha atıp masanın üzerindeki belgeleri çantasına yerleştirdi.

Derman ve Aslı'nın düğününde ne mi olmuştu?

Ekselansları kraliyet ailesi müzikleri ile giriş yapmayı düşünerek hayaller kurarken kolbastı ile düğünü başlatıp horon ile düğünü bitiren Derman yüzünden resmen düğün gecesi bize kaçmıştı.

O gece tam bir fiyaskoydu.

Aslı Demir'in gözü önünde Derman'a 'ölsem de senin gibi bir hanzo ile gerdeğe girmem' diye bağırırken Derman parmağındaki alyansı gösterip 'onu benim gibi bir hanzo ile evlenmeden önce düşünecektin' diyerek resmen kendilerini rezil etmişlerdi.

Sonra mı?

Aslı'nın aşkı depreşmiş ve kapıda iki saat soğukta beklettiği abimi alarak evine gitmişlerdi. O sabah bize detaylı bir özet geçen Aslı hepimizden terbiye kuralları göndermesi yerken göz devirip 'siz yaparken sıkıntı yok' diyerek konudan sıyrılmıştı.

Beraber ofisten çıktığımızda elini belime sarıp beni arabaya doğru yönlendirdi.

"Acaba Aslı'nın yaptığı gibi düğün gecesi bende kaçsam mı? Çok mantıklı geliyor şimdi şimdi."

Alayla yüzü bana döndüğünde sırtımı araba ile buluşturup yüzünü yüzüme mesafe kalmayacak şekilde yaklaştırmıştı.

"Benden kaçmak Derman'dan kaçmaya benzemez Deva hanım. Ben beş senedir hayalini kurduğum şeyi bir kalemde sildirmem sen merak etme."

"Deva'ya en acilinden oksijen bana da bir tane dil altı lütfen!"

♟♟♟

"Ay evet anne her şey hazır beni telaşa sokma!"

Dünden beri annem yanıma taşınmış evimi sanki ben yapmamışım gibi kırklayarak ömrümü yemişti.

Deniz abim zaten üzerine titreyerek bunalttığı biricik kızılcık şerbetimi bir de hamilelik için boğarken kızılcık şerbetim soluğu yanımda almıştı.

Ama tabi ki abimde peşinden.

"Meleğim bak o hırka ince gel şunu giy."

Esma başını iki yana sallayıp koltuğa oturdu.

"Deniz bana bir daha hırka dersen otuz derece havada üzerime geçirdiğin hırkayı çıkarır o şekilde gezerim. Tamam mı?"

Abim boynu bükükler gibi başını sallayarak yanına oturduğunda bu sefer bana seslenip balkonu kapısını kapattırmıştı.

Bu adam gerçekten Esma'yı doğuma kadar sıkıntıdan çatlatmazsa iyiydi!

"Kapı çaldı, kapı çaldı!"

Gülce çığlık atarak yanımıza geldiğinde üzerimi son kez düzeltip kapının yanına gittim.

Aslı, Demir, anneleri, Mesut amca ve ailesi kapıda dizilmiş bekliyorlardı. Kapıyı yavaşça açıp içeriye davet ettik.

Demir tıpkı benim gibi heyecandan titreyen elleriyle çiçeği zor zar uzatıp annemlerin elini öptükten sonra salona geçti.

"Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk."

Hep bir ağızdan konuşulmaya başladığında annem atlı kovalıyor gibi beni dürtüp kahve için işaret yaptı.

Nasıl yaptığını henüz bende bilmiyorum.

Ben ve arkamdan bütün kızlar mutfağa geçtiğimizde aklıma Esma'nın sözündeki heyecanımız gelirken burukça gülümsedim.

"Bakın şimdiden uyarıyorum Demir'in kahvesine tuz koymayacağım, haberiniz olsun."

Hepsi sanki küfür etmişim gibi bakarken pis pis sırıtarak dolaptan Urfa'lı arkadaşımdan aldığım biberi çıkardım.

"Tuz yetmez, biraz ağzına tükürecek biberden gerekiyor."

Hepsi beni başıyla onayladığında teker teker kahveleri yaptık. Demir'in kahvesini tepsinin bana yakın olan kısmına koyup dizdiğimizde işlem tamamlanmış oldu.

Önden ben arkadan kızlar gittiğimiz gibi çıkarken bana gülerek bakan sevgilime umutsuzca tebessüm etti. Birazdan çekeceği acıyı yüksek ihtimalle eminim ki hayatı boyunca asla çekmemişti.

Mesut amcanın başlayarak kahveleri dağıttığımda sıra Demir'e gelmişti, fincanı ona verip hemen yerime oturdum ve içerken ki tepkisini izlemeye başladım.

Yaklaşık bir dakika geçmesine rağmen gayet rahat bir şekilde kahveyi içerken kahvesini yeni yudumlamaya başlayan Derman resmen bembeyaz halımın ortasına kahveyi tükürdü.

"Lan bu ne?"

Büyük bir bağırış ile mutfağa doğru koştuğunda bakışlarım kahkaha atan Aslı'ya kaydı.

"Sen yoksa kahve mi değiştirdin?"

Gülerken başına zor zar sallayıp yerine oturdu.

"Abime kıyamamış ama kocama kıymış olabilirim."

♟♟♟

Derman zehir gibi acı kahveyi içtikten sonra kaşık kaşık yoğurt ve bal yerken en sonunda ağzının yanması geçmiş gayet normal davran insanlar gibi salona geri gelmişti.

Şu klasikleşmiş söz anında futbola kadar giden sohbet açılmaya başlandığında Demir bir anda işi eline alıp asıl amacımızı hatırlatmak ister gibi bakışlarını bana çevirdi.

Mesut amca Demir'i başı ile onayladığında hafifçe doğrulup babama doğru döndü.

"Hatırlatsanız Doruk bey Aslı kızımı size verirken Deva kızımı alma sözünü sizden almıştım. Bugüne kısmetmiş. Ama ben yine de soruyorum. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızımız Deva'yı oğlumuz Demir'e istiyoruz."

Babam bana döndüğünde gülerek Mesut amcayı onayladı.

"Benim kızım bir eşya değil. Ben onu bir kutuymuş bir objeymiş gibi kendimden alıp bir başkasına veremem. Kendi isteğiyle geleceğini sürdürebilmek için Demir'i seçti ve bu yolda tabii ki de bana onay vermek düşer, kızımı bir mal edasıyla vermek değil."

"Arkadaşlar şu an Deva hem içine hem dışına ağlıyor fazladan peçetesi olan var mı?"

Yüzüklerimizi takmak için Gülce tepsiyi tutarken babamın yanına gidip sıkı sıkı sarıldım. Şüphesiz bu dünyadaki en büyük iyikilerimin başında babam getiriyordu.

Kalın sarı alyanslarımız parmaklarımıza geçirildiğinde ortasındaki kırmızı kurdele kesilmiş ve bir akış kopmuştu.

Diyetisyene başladığı için burada yokmuş ruhu ölmüş gibi davranan Bora diyetisyenine uzun bir veda mesajı atarak kurdeleyi tekrardan yemeye başladığında haline kahkahalarla gülerken bir yana birbirimize sarılıyorduk.

Bir kaç fotoğraf çekiminden sonra ortam tekrardan sohbet havasında döndüğünde Demir boğazını temizleyerek babama döndü.

"Doruk amc-"

"Baba diyebilirsin oğlum.

"P–peki baba."

Derin bir nefes alıp önce bakışlarını bana daha sonra tekrardan babama çevirdi.

"Biliyorsunuz ki biz yıllardır bu anı bekliyoruz, okulumuz, işimiz, bunlar gibi bir sürü sorun ve engel bizim evlenmemizi bu zamana taşıdı. Ben diyorum ki bu işi daha fazla uzatmayalım ve biz alabildiğimiz en yakın tarihi belki de üç hafta sonrasına nikahımızı alalım, kendi evimizi kuralım."

İçtiğim su boğazımda kalırken babamın bakışları cevap arar gibi bana kaymıştı. "Oğlum sen de biraz erken değil mi? Bunun hazırlığı var ev bakması var düzmesi var."

Demir gülerek başını iki yana salladı.

"Evimiz tam bir senedir Deva'mın istediği gibi hazırlanıyordu ve geçen hafta her şeyiyle tamamlandı. Aslında bu teklif işi bir seneden beri aklımdaydı ama her şeyin hazır olmasını istediğim için beklemek zorunda kaldım. Yani aslında düğün ve nişan mekanları haricindeki her şeyimiz hazır."

Anlamaz gibi Demir'e baktığımda koltuktan hafifçe bana doğru döndü.

"Geçen sene sevgililer gününde sana gelecekte bir evimiz olduğunda bunun nasıl bir ev olmasını hayal edersin diye sorup çizdirdiğimde o zaman evlenme teklif edeceğimi zannetmiştin hatırlıyor musun? İşte o zaman halısından perdesine kadar detaylı şekilde çizdiğin evi yaptırdım. İçinde tek eksik sen ben ve sana benzemesi için dua ettiğim çocuklarımız."

♟♟♟

Bölüm sonu.

Yiaaaa yarın final geliyor şaka mı? Maalesef hayır ama unutmayın üç tane arka arkaya özel bölüm ve çiftler için de ayrı ayrı özel bölümler olacak.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Onlar benim tek motivasyon kaynağım.

Sizleri seviyor ve kocaman öpüyorum.

Final bölümünde görüşmek üzere, hoşça kalın.

Bölüm : 01.03.2025 14:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...