@yazarzeeyzey
|
Dördüncü bölüme hoş geldiniz. Bende hala deli divane heyecan. Bölüm Şarkısı: Nazan Öncal & Manuş Baba -Kimler Gelmiş (Hayır asla espri değil, sadece çok hoşuma kaçtı sjsjsjjs) Yorum yapmayı unutmayın, onlar benim tek motive kaynağım:) Keyifli okumalar💗♟ ♟♟♟ Demir'den... Çok uykum vardı. Olması gerekenden çok daha fazla. Bir haftadır önümde duran lanet proje bitsin diye kaç saat uyumuştum ? Hesapladığımda günde iki saat uyuduğum gerçeği ortaya çıkıyordu. Oflayarak masanın üzerindeki maketi ve kağıtları toplayıp ofisten çıktım. Arabama elimdekileri koyup sürücü koltuğuna ilerledim. İnsanlara evim desem bana gülecekleri yere, evime gitmek üzere arabayı çalıştırdım. Bir haftadır uğramamış olmam benim evim olduğu gerçeğini değiştirmezdi değil mi? Aklımda sadece uyumak vardı. Bir de belli olan şampiyonumuz Deva ile satranç oynamak. Sahi onca işin gücün arasına nasıl sığdırmıştım ben onu inanın bilmiyorum. Onunla oyun daha bir keyifli hale geliyordu ve benim ona her tur yenilmem işe bir ironi katıyordu. Sen git Türkiye şampiyonu ol ama uygulamadaki kızı yeneme. Olacak iş değildi. Tavrı da garipti. Satranç uygulamasını yasak aşk sohbet sitesi haline getiren insanlara bakınca ismini bile ağzından zorla almıştım diyebilirdim. Bu böyle ağırdan alma kısmı değildi. Belki de öyleydi bilmiyorum ama bunu bir ihtimal olarak görmeyi sanırım reddediyordum. Kendisinden çok zekası etkilemişti beni. Sonuçta beni yeniyordu, elin çömezini değil. Düşüncelerim beni ofisimle arasında on kilometre olan evime götürmüş hatta park ettirmişti. Her ne olursa olsun evimi özellikle terasımı seviyordum. Maketi ve kağıtları bagajdan alıp yavaşça merdivenleri çıktım. Saat ikiye gelirken insanları uyandırmam pek hoş olmazdı. Katıma ulaşınca karşı dairenin kapısına takıldı gözlerim. Kapının önünde paspas ve çiçekler vardı. Yeni komşu gelmişti. Hayır, terasım. Olamaz. Cebimden güç bela çıkardığım anahtarı kapıya yerleştirip açtım. Elimdekileri portmantoya bırakıp mutfağımdan girilen terasıma adımladım. Kilitli demir kapıyı açıp etrafa bakındım. Evet oradaydı. Terası inkar edemeyeceğim kadar güzel dekor etmiş ve ışıklandırmıştı. Benim kısmımda sallanan genişçe bir salıncak, iki armut koltuk , masa ve süs eşyaları duruyordu. O ise yukarıdan çektiği iple led ışık bile döşemişti. Güzel fikirdi, denenirdi. Daha fazla abartmadan eve girip ısıtıcıya su koydum. Projenin son ayrıntılarını yapıp güzel bir uyku çekecektim. Ve bu kahve beni ayrıntıları yapana kadar ayık tutacaktı. Portmantodan aldığım kağıtları mutfak masasına yerleştirip kahvemi yaptım. İçerisinde bulunduğum bir saat gayet normal geçmeliydi. Ta ki yarım saattir aralıksız çalışan elektrikli süpürgesinin sesine kadar. İlk beş dakika sabrettim. Sonraki beş dakika hiç sevmesem de müzik dinleyerek işimi halletmeye çalıştım. Bir sonraki beş dakika sesli bir şekilde söylenmeye başladım ki duyarsa eğer bu sese son verir diye. Sonuç elde var sıfırdı. Daha fazla dayanamayarak evden çıktım ve karşı komşunun kapısını çalmaya başladım. Sanırım bir beş dakika da orada geçmişti ama kapıyı açan kimse yoktu. Eve girip terastan karşı komşunun evine baktım. Elektrikli süpürge açıkken vileda ile yerleri siliyordu. Bu kadının derdi neydi ? Kapının cam tarafını tıklayıp beni duymasını sağlamaya çalıştım. En sonunda pes edip kapıyı açtım ve içeri girdim. Arkasına dönüp beni fark etmesi sadece bir dakikamı almıştı. Hayır hayır hayır. Bu kadın o kadın olamazdı. Ben gidip koca İstanbul'da çarpa çarpa karşı komşuma mı arabayla çarpmıştım? Karşımdaki kadın da en az benim kadar şaşkın ve garip bakıyordu. En sonunda konuşup ortamdaki gereksiz gerginliği bozmaya çalıştım. "Şu elektrikli süpürgeyi Allah Rıza'sı için kapatabilir misiniz ?" "Hı?" "Elektrikli süpürgesini diyorum kapatabilir misiniz? Evde projemi halletmem lazım ama odaklanamıyorum. " Bir mühlet yüzüme bakıp konuştu. "S-sen kimsin ? Evimde ne işin var ?" Elimi gayri ihtiyari uzatıp kendimi tanıtacakken masaya uzanıp eline aldığı spreyi yüzüme sıkması bir oldu. "SAPIK VAR . İMDAT SAPIK VAR!?" Ellerimle gözlerimi tutup terasa doğru koşsam da bu hiç fayda etmemişti. Derdi neydi bilmiyorum ama bu kadının deli olduğu belliydi. Kendini tanıtan adamın yüzüne deodorant sıkmak da neyin nesiydi ? Arkamdan beni elindeki oklava ile kovalıyor bana konuşma fırsatı vermiyordu. Gözüm kapalı ondan kaçışım evimin teras ile bağlantı noktasında son bulmuştu. Dengemi kazanmak adına tutunduğum demir kapı ona çarpıp kenara itmişti. "Bir de bana şiddet uyguluyorsun yani? Seni sürüm sürüm süründüreceğim sapık araba katili." "Ne diyorsunuz siz be? Ne şiddeti, ne sapığı, ne araba katili? Açıklamama izin verseniz komşunuz olduğumu söyleyeceğim ama siz doksanlar filminden çıkmış kadınlar gibi beni oklava ile kovalayıp yüzüme deodorant sıkıyorsunuz." Şok olmuş bir şekilde önce yüzüme sonra kapıma ardından da elinde duran oklavaya baktı. "Siz benim komşum musunuz? Şu terasın yarısının sahibi olan komşu ?" Allah'ım sonunda. Köşeli olsa da jeton sonunda düşmüştü. "Evet, o yüzden sizi elektrikli sesi için uyarmaya gelmiştim. Kapınızı çaldım ama hala kulağınızda duran kulaklıklar yüzünden duymadınız beni bende buradan girmek zorunda kaldım. Yüzüme bir şişe deodorant yemeden önce tabi ki." Elindeki oklavayı koltuğunun üzerine bırakıp masanın üzerinde duran çantasından bir şişe çıkarıp bana fırlattı. "Hak etmediğiniz hiçbir şey yapmadım ben size. Bir kadının evine hırsız gibi girerseniz, hırsız gibi karşılanırsınız. Bu su ile yüzünüzü yıkayın ve bu gece ışığa bakmayın. Yarına bir şeyiniz kalmaz. İyi geceler." Arkasına dönüp önce demir kapıyı ardından pimapen kapıyı kilitledi. Gece gece hem sapık hem araba katili olmuştuk iyi mi? Düştüğüm yerden kalkıp yerde duran şişeyi aldım ve banyoya güç bela ilerledim. Üzerime fırlatılan şişedeki su ile gözlerimi iyice yıkayıp kuruladım. Bir nebze rahatlamıştım ama hala batıyorlardı. Bir mühlet projeyi yapmaya çalışsam da bir halta yaramamıştı. El mahkum odama gidip yatağıma uzandım. Gece gece gözlerimi benden alan beni olmadık olmadık hallere sokan komşum bir kaç tıkırtıdan sonra ses yapmayı kesmişti. Sonunda! Yarın için alarmlarımı kurup yastığı başımın altına yerleştirdim ve kendimi uykunun özlemli kollarına bıraktım. ♟♟♟ 5 Gün Sonra... Alarmın uğursuz sesi ile gözlerimi yavaş yavaş araladım. Saat yediye on vardı. Zoraki şekilde kalkıp banyoya gittim ve rutin işlerimi hallettim. Seri adımlarla ısıtıcıya su koyup kahvemi hazırladım ve dün dağıttığım kağıtları toplamaya başladım. Gözlerim beş gün önce komşumun dediği gibi hissiyatta sıkıntı çıkarmasa da fiziksel açıdan hiç iç açıcı gözükmüyordu. Bildiğiniz dayak yemiş gibi duruyordum. Ki zaten az kala o gün yiyordum! Üzerime siyah kot ve beyaz bir tişört geçirip önce odamdan ardından evden ayrıldım. Apartmanda her zamanki gibi çıt çıkmıyordu. "Kimse senin gibi aklını peynir ekmek ile yiyip de ihtiyacı olmadığı halde çalışarak kendini paralamıyor da ondan." "Benim ihtiyacımın olmaması dışarıda güvenliğinin bilinmediği evlerde oturan insanların ihtiyacının olmadığı anlamına gelmiyor." "Herkes babanın yaptığı hatayı yapacak diye bir şey yok Demir, kendine gel artık! Yoksa seni annene şikayet edeceğim ona göre." "Sen sabah sabah fazla mı konuşuyorsun acaba? Yeter bak gözüm yok zaten beynime ihtiyacım var." Apartmandan çıkıp otoparka girdim. Elimdekileri garaja koyup sürücü koltuğuna geçtim. Ezbere bildiğim yolları geçip ofise ulaştım. Bugün hem deprem komitesi ile hem de afad ile toplantım vardı. Beş gündür olduğu gibi proje yine akşama kalmıştı. Başkanlığını ve kuruculuğunu sürdürdüğüm komitenin binasına girip toplantı odasına adımlamaya başladım. Hayatımda dönüm noktası haline gelen babam nedeniyle başlattığım bu komite , açıldığından bu güne kadar tam beş yüz bin tane depreme dayanıksız ev tespit etmiş ve bu evleri kentsel dönüşüme sokmuştu. Bu üç yıl için çok iyi bir rakamdı. Toplantı salonunda beni masada uyuyarak karşılayan Bora buranın genel müdür yardımcısı ve benim en yakın arkadaşım oluyordu. Elimdeki poşeti sertçe masaya bırakıp sandalyeme oturdum. "Demir Allah seni kahretsin." Gülerek poşetten çıkardığım portakal suyunu ona uzatıp kendiminkini içmeye başladım. "Bir gün şu bedduaların tutarsa yakarım seni Bora." "O zaman hemen çatlak bir yenge diye de dua edeyim de ne olur ne olmaz. O da gerçekleşir belki. Seni bir güzel adam eder." Masanın üzerindeki kalemi ona fırlattım. Hemen cıvıyordu, hemen. "Bak kardeşim. Benim hayatım bir kadını almaya hazır değil. İlişki dediğin her şeyin karşılıklı olmasıdır. Ben günün on sekiz saati çalışıyorum. Kim ne yapar kendisi ile ilgilenmeyen adamı?" Portakal suyunu masaya bırakıp arkasına yaslandı. "Sen bir aşık ol bak bakayım on sekiz saat çalışacak akıl kalıyor mu sende?" Alayla güldüm ve cebimden telefonumu çıkardım. Kısa bir kontrolden sonra uygulamaya girip istemsizce son görülmesine baktım. Son görülme 02.48 Anlaşılan şampiyon uyku nedir bilmiyordu ki bu saatlere kadar online oluyordu ! Kafamı sallayıp saçma düşünceleri dağıttım. Tanımadığım etmediğim kadın gecenin üçünde ben hariç birisiyle oyun oynaması beni alakadar etmezdi. Allah kahretsin. Cümleyi içimden geçirirken dahi kanımda gezinen sinir kendini belli eder gibi köpürüyordu. Bu hiç hoşuma gitmiyordu. Hem de hiç. "Hayırdır daldın gittin. Şampiyonu mu düşünüyorsun ?" Kaşlarımı çatarak ona döndüm. O nereden biliyordu? "Sesli düşündün kardeşim. Anlatacak mısın kanında sinirini köpürdeten şampiyonu ?" "Hiç kimse, oyun oynadığım biri sadece." Yüksek sesle kahkaha atmaya başladı. "O yüzden mi kadının son görülmesini kontrol edip kendi kendine sinirleniyorsun? Evet Demir, bende Brad Pitt." Masadaki kağıtları toplarken ona döndüm. "Kadın olduğunu nerden biliyorsun lan?" Az öncekini aratacak kadar büyük bir kahkaha atıp ayağa kalktı. "Niyeti bozmadığını umuyorum kardeşim. Sonuçta en son baktığımda kadınlardan hoşlanıyordun." Cevap verecekken içeri giren personeller ve müdürler ile susup seminer için tahtanın önüne geçtim. Derin bir nefes alıp günlerdir hazırladığım projeyi tahtaya yansıtıp sunmaya başladım. ♟♟♟ "Seni yeniyor ? Hem de her seferinde? Gözlerimle görmeden inanmam." "Ulan gösterdim ya geçmiş tur sonuçlarını. Bir şekilde hep yeniyor beni." Bora ile eve gelmiş terasta kahvaltı ediyorduk. Ağzımdan girip burnumdan çıktığı için ona Deva'yı anlatmıştım o da anlattığımdan beridir saçmalıyordu. "Sonunda Allah bana bir yenge bağışlıyor öylemi? Ben gidip şükür namazı kılacağım." Ayaklanınca omzundan tutup yerine oturtturdum. Benden çok heyecanlanmıştı. Hayır, benim heyecanlandığım falan yoktu. "Bunu yemedim Demir. Kız sana mesaj atsa lisesi ergenler gibi bayılacaksın diye korkuyorum. Hayır bir de sana ne olsa bana da oluyor. Senin yüzünden bayılmak istemiyorum." "Oldu olacak beni sümüklü ilk okul bebesi yap. Bir temiz döveyim seni sonra." "Lütfen bir dövmeyi dener misin ? Merak ettim nasıl olacak?" Derin bir nefes alıp açık çayımdan bir yudum aldım. Komşumun evinden balkona sızan tahminimce poğaça kokusu Bora tarafından fark edilmiş olacak ki gözleri deli gibi karşı tarafı tarıyordu. "Bu komşun sence bize birer tane poğaça verir mi Demir? Göz olmasa da burun hakkı sonuçta." Gülerek ona döndüm. "Dua et de seni sapık sanıp kör etmesin. Malum ben tecrübeliyim ama sen acemi kalıyorsun." Salıncağa iyice sindi ve çalan telefonu ile ilgilenmeye başladı. Bende masada duran telefonu alıp uygulamayı açtım. Online. Demek ki şampiyon bir tek beni mağlubiyete uğratmıyormuş. Telefonu kapatıp bozulan moralimi kendimden uzak tutup sandviçimden bir ısırık aldım. "Günaydın. Kokmuştur diye getirmek istedim." Arkama dönüp gelen sese baktım. Komşu elinde bir tabak poğaça ile bize bakıyordu. Ayağa kalkıp elindeki tabağı alacakken burnunda duran bandajı ve gözünün altının mosmor olduğunu fark ettim. Elimle yüzünü işaret edip ; "İyi misiniz?" Eliyle yüzünü yoklayıp yaraya dokununca kaşlarını çattı. "Bir husumetten dolayı oldu. İyiyim ama teşekkürler." Elindeki tabağı alıp masaya bıraktım. "Teşekkür ederiz. Elinize sağlık." "Afiyet olsun." Başımı sallayıp yerime geri oturdum ve poğaçalara uzanıp bir tane aldım. Dediği şey aklıma takılmıştı. Yaşadığı husumet neydi de yüzü bu hale gelmişti? Poğaça cidden fazlasıyla iyi kokuyordu. Tadına bakmak için küçük olmayacak şekilde ısırdım. Tadı en az annemin yaptığı poğaçalar kadar güzeldi. Bora iki dakika sonra az önce girdiği mutfaktan çaydanlık ile geri döndü. "Bu kadın mı kör etti seni yani? Bu iyilik meleği temsili kadın. Sen neden hep insanlarda saçma sapan izlenimler bırakıyorsun kardeşim ?" Gülerek elimdeki poğaçanın son lokmasını ağzıma attım. Telefondan saate bakıp ayaklandım. "Bora saat iki olmuş. Ben kaçarım birazdan sen istersen burada takıl, istersen ofise geç." "Sen nerede kalacaksın bu akşam?" "Evimde kalacağım tabi ki." "Misafir kabul edersin diye umuyorum o zaman." Sırıtarak yüzüne baktım. "Edelim bakalım. " Çayımın son yudumunu içip eve geri girdim. Üzerimdeki tişörtü ve pantolonu çıkarıp daha resmi olan takımımı giyindim. Sonuçta AFAD'ın genel müdürü ile olacaktı toplantım. Ciddiye almıyormuş gibi kotla gidilmezdi toplantıya. Kravatımı bağlayıp terasa çıktım. Bora önünde az önceye kadar içinde yedi tane poğaça olan ama şu an boş olan tabağa bakıyor ve ofluyordu. Bu çocuk sığır gibi yiyordu. "Bora afiyet olsun. Saman da getireyim mi kardeşim ? Doymamışsındır falan." Acı çeker gibi yüzüme baktı. "Oğlum bunlar sanat eseri gibi olmuştu. Nasıl yedim ben bir anda anlamadım ki. Alıştıra alıştıra yiyecektim oysa ." Gülerek eğildim ve masadaki telefonumu elime aldım. Tam cebime atacakken gelen bildirim ile içimdeki kendi benliğini kuran sesim Necati'nin ne kadar haklı olduğunu anlamıştım. Şampiyonbelli_ikincikim? Sana bir mesaj yolladı. Neredesin ? Yüzümün halini gören Bora yanıma adımlayıp telefondaki bildirimi gördü. Elindeki tabağı masaya bırakıp yere diz çöktü ve ellerini havaya kaldırdı. "Allah'ım bana bir yenge nasip ettiğin için sana bin kere şükürler olsun. İşine karışmak gibi olmasın ama bana göre birileri de var mı? Okeye dördüncü aramıyorum tövbe haşa ama bu bay zekanın yanında sap kalmak istemiyorum. Amin." Kafasına vurup telefondaki bildirime tıkladım. Gönderen:Şampiyonbelli_İkincikim? "İstanbul Teknik Üniversitesinde yani bizim okulda Depreme Dayanıklı Hayat komitesi varmış. Bir türlü başkanının numarasını bulamıyorum. Gece üçe kadar onu araştırdım ama bulamadım. Sen okuldan birinden bulabilir misin?" Komitenin başkanı ile konuştuğundan haberi yoktu değil mi? ♟♟♟ Evettt. Geldik dördüncü bölümün sonuna. Demir ile Deva'nın arasındaki tatlı hoşlantılar Hakkında ne düşünüyorsunuz ? Peki Yeni karakterimiz Bora Eroğlu'ya merhaba dediniz mi ? Kendileri en az Derman kadar şebektir ona göre. Sizleri seviyor ve bir sonraki bölüme davet ediyorum. Görüşmek üzere ❤️♟
|
0% |