Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@yazarzeeyzey

Beşinci bölüme hoş geldiniz canlar 💗

Bölüm Şarkısı: Zeynep Bastık&Kenan Doğulu - Yüzsüz Yürek

Alışveriş merkezi sahnesi ve sonrasında : Kalben-Haydi Söyle (Alakaları yok sahne ile ama nedense çok hoşuma kaçtı. Özellikle Deniz ile konuşma sahnesinde)

Bu arada diğer bölüm unutmuşum tanıtmayı. Medyaya namı diğer Bora Eroğlu'nu ekledim.

Yorum yapmayı unutmayın, onlar benim tek motive kaynağım:)

Keyifli ve bol kahkahalı okumalar 💗♟

♟♟♟

4 gün önce ( Karşı komşusu ile tanıştığı günün ertesi günü )

Deva'dan...

Uyandığımdan beri yani tam bir saat yirmi üç dakikadır dolabımın karşısında ne giymem gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Dolabımı sanki iki gün önce düzenlememe rağmen hiç düzenlememişim gibi dağılması ayrıca vaktimin de son demlerinde olmam beni sinir ediyordu.

Onca dakikadan sonra üzerime siyah dar tişört ve siyah tüvit ceket, altıma dar -evet yine siyah- bir tayt ve uzun deri çizmelerimi giydim. Hafif bir makyaj yapıp rengini asla tahmin edemeyeceğiniz çantamı alıp odamdan ayrıldım.

Mutfağın önünden geçerken dünkü yaşananlar çığ gibi aklıma üşüşmüştü. Evet gözüne tuz ruhunu aratan bir biber gazı sıkmış olabilirdim ama o bunu hak etmişti. Başkanının evine hırsız gibi girmek de neyin nesiydi ?

Daha önce bu deodorant görünümlü biber gazının kurbanı Derman olmuştu. Kendisi beni tam yirmi sekiz dakika boyunca sadece telefonla konuşurken erkek isim kullanmışım diye takip ederken ıssız bir sokakta bir anda kolumdan çekip kendine çevirmesiyle bütün şişeyi gözüne boşaltmıştım. Daha sonra doktor olan arkadaşım Ferit'e gidince bana eğer bir daha böyle bir şey olursa losyonlu su ile yıkanmasını ve bir gün gözünü kullanmamasını söylemişti.

Şimdi ise ben elimde masamın üzerinden aldığım kağıda notumu yazıp losyonlu suyu biricik komşumun teras kapısının önüne bırakıp evden ayrıldım.

"Bu şişe ile bir defa daha yıka gözlerini. Bir daha da evime herkes gibi kapı harici bir yerden girme."

♟♟♟

Üniversitemin kapısından derin derin nefesler alarak içeri girdim. Başarmak kadar güzeli yoktu bu hayatta.

Çantamdan kartımı çıkarıp otomata okuttum ve binanın içine girdim. Ders programımı ve amfimi öğrenmem gerekiyordu. Aynı zaman da beni çağıran müdür yardımcısının yanına gitmem.

Geniş ve hızlı adımlarla müdür yardımcısının odasına ilerledim ve kapısını çaldım. İleriden gelen komut ile kapıyı araladım. Güler yüz ile karşılanarak karşısındaki koltuklardan birine isteği üzerine oturmuştum. Her ne kadar okulumu sevsem de müdür yardımcımıza pek ısınamamıştım. Fazla samimi davranıyordu. Hiç hoşuma gitmeyecek şekilde yakın.

"Hoşgeldin Devacım. Bir şeyler içer misin? Çay, kahve ?"

Samimi olmaktan çok uzak bir şekilde gülümsedim.

"Yok hocam sağolun. Ben neden beni çağırdığınızı öğrenmek için geldim. Acelem var."

Yüzündeki anlık oluşan hayal kırıklığından sonra ayaklanıp arkasında duran dolaptan bir dosya çıkarıp önüme koydu. İlk sayfasını açıp konuştu.

"Okulumuzda Demir Aren adında bir deha var Deva. Kendisi benim bile yapamayacağım sorumlulukların altına giriyor ve başarmadan o masadan kalkmıyor. Kurduğu 'Depreme Dayanaklı Hayat komitesine okulumuzdan bazı öğrencileri kayıt ediyoruz. Eğer sen de istersen böyle güzel bir komitenin üyesi olabilirsin."

İncelemem için verdiği kağıtta kurucu hakkında bilgiler vardı.

Demir Aren. Yirmi iki yaşında. Kendisi bu komitenin kurucusu ve başkanı aynı zamanda AFAD'ın gönüllü üyesi. Okulumuzda mimarlık fakültesinde üçüncü sınıf öğrencisi. Tabi ki birincilikle.

Bir kaç sayfa daha övgü sözcükleri ve başarılar anlatıldıktan sonra asıl amaç anlatılıyordu. Sonunda!

Aren Holdingin ceosu olan Harun Aren'in tasarladığı binalar yaşanan deprem ile çökmüştü ve bu kazada on beş kişiyi kaybetmiştik. Bu hatayı bulan ve aynı zamanda babasının sebep olduğu kazayı bir daha yaşamamak ve yaşatmamak için var gücüyle çalışan Demir Aren, üç yılda tam beş yüz bin evi projesi kapsamasına aldı.

Bilgileri okuyup bana bakan Kerim hocaya döndüm.

"Severek katılırım. Nasıl yapacağım kayıt işlemini?"

Bir kağıdın üzerine numara yazıp bana uzattı.

"Bu numara Demir Aren'in numarası. Onu arayıp benim adımı ver ve kendini kayıt ettir. Yalnız 5 gün sonra kayıt süresi doluyor haberin olsun."

Başımı sallayıp ayağa kalktım ve selam vererek odadan çıktım. Daha şimdiden çalışacağım bir yer bulmak içimi kıpır kıpır etse de bunun Kerim hoca sayesinde olması şüphelerimi çekiyordu. Umarım bunun altında bir bit yeniği olmazdı.

Bomboş okulun içindeki duvarlarda asılı programımı on sekiz dakikada ancak bulup fotoğrafını çektim. Mutluluktan uçarak okuldan çıktım ve arabama ilerledim.

Sürücü koltuğuna oturup telefonu aparata takacakken gelen mesaj ile gülümsedim.

17.Piyonun sana bir mesajı var. Neredesin ?

Bildirime tıklayıp mesajı okudum.

Gönderen:17.Piyon

"Bir tura var mısınız Deva hanım?"

Gülerek mesajı bir daha okuduğumu fark edince hızla kafamı kaldırıp kendime gelmek amacıyla derin bir nefes aldım. İsmi harici bir şeyini bilmediğim bir adamın mesajına bu kadar gülmek de neydi ? İyice saçmalıyordum.

"Sadece hoşlanmaya başladın Deva. Zekası ve konuşma tarzı etkiledi seni kabul et."

"Raife seni bir Derman abime yollayayım mı? Seni bir temiz adam etsin. Ne hoşlanması;? Yaş iftira, kuru iftira her türlü iftira!"

"Bak buraya yazıyorum. Bir ay en fazla, sonra siz olacaksınız."

"Raife oyun sadece, tamam mı ? Sadece oyun."

"He canım oyun. AŞK OYUNU."

Raife'nin sesini güç bela kısıp Demir'e cevap verdim.

Gönderen:Şampiyonbelli_İkincikim?

"Şu an okulum ile tanışma faslındayız Demir bey. Daha sonra oynasak olur mu ?

Neden açıklama yapmıştım ki ? Mesajım yine ilk saniyesinde görüldü. Sırıtışım büyürken cevap verdi.

Sırıtışım mı dedim ben ? Hemen dudaklarımı düzeltiyorum.

Gönderen:17.Piyon

"Hayırlı olsun Deva hanım. Hangi okul olduğunu sormam da bir sakınca var mı acaba?"

Bana göre kesinlikle olsa da Raife'ye göre asla bir sıkıntı içermiyordu.

Gönderen:Şampiyonbelli_İkincikim?

"Hayır yok. İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi."

Mesajı gördü ama cevap bir mühlet yazmadı. Bir sıkıntı mı vardı?

"Adam zeki olduğunu sonunda anladı galiba. Eyvah ya bu da bırakırsa seni, evde kalırsan benim başıma ?"

"Raife!"

Gönderen:17.Piyon

"Dünya küçük derlerdi de inanmazdım. Aynı okuldayız. Üçüncü sınıf öğrencisiyim mimarlıkta."

Küçük çaplı bir kalp krizi ve şokun ardından kendime geldim. Dünya küçük değil mini minnacıktı. Koskoca İstanbul'da aynı okul, aynı bölüm ve aynı üniversite. Yok artık !

Gönderen:Şampiyonbelli_İkincikim?

"Evet fazla küçükmüş gerçekten. Koskoca şehir sonuçta. Neyse ben işlerimi halledeyim. Görüşürüz Demir."

Gönderen:17.Piyon

"Demek ki sana yüz yüze yenilmek de nasip olacak. Peki. Görüşürüz Deva:)"

Hayır dediğiyle kalbimde mehter marşı çalmadı. Hayır asla Raife yine boş boş konuşmadı. Ve hayır, asla ben bir mesaja yine salak gibi gülmedim.

"Türk milleti Türk milleti. Aşk ile sev milliyeti. Kahret vatan düşmanını. Çeksin o melun zilleti."

"Raife!"

"Tamam be sustum."

♟♟♟

5 Gün sonra...

( Kafası karışan varsa eğer Demir'e mesaj attığı, 4. bölümün sonundaki gün.)

Uzun soluklu bir kırtasiye alışverişinden sonra nihayet otoparkta arabamı bulmuş ve elimdeki poşetleri bagaja yerleştirebilmiştim. Kapağını kapatıp sürücü koltuğuna geçecekken arkamda duyduğum çığlık ve imdat sesleri ile o tarafa döndüm.

"İmdat, kimse yok mu? Allah aşkına yardım edin."

"Sus şuracıkta gebert miyim seni."

Genç, yirmili yaşlarında bir kadın onun gibi genç olmaktan çok uzak bir adam tarafından sürüklenerek dışarı çıkartılmaya çalışılıyordu. Bagajı geri açıp meşhur biber gazımı cebime koydum ve Derman abimin acil durumlar için verdiği muştayı parmaklarımdan geçirip cebime soktum. Ne olup ne olmayacağı belli değildi.

Her ne olursa olsun yardım isteyen ve tehdit altında bulunan birine arkamı dönersem eğer bunları yapandan ne farkım kalırdı?

Bana dokunmayan yılan kusura bakmasın başkasına dokunuyorsa eğer yaşamayacaktı.

Arabayı kilitledim ve seri adımlarla kadının yanına koştum.

"Birader ne oluyor ? Ne yapıyorsun sen ?"

Beni fark eden kadının yüzünde acı bir gülümseme oluşsa da adam aksine sinirlenmişti.

"Eğer sonun çöp tenekesinin yanı olsun istemiyorsan görmemiş gibi yap ve defol."

"Allah aşkına yardım et, öldürecek beni."

İçimde beni delip geçen sinir dalgası ile elimdeki muştayı suratına geçirmemi isteyen tarafım sanırım günün sonunda istediğine ulaşacaktı.

Seri bir adımla önlerine geçtim ve kızın kolunu tutmak için eğildiğimde bana vurmak için kaldırdığı elini fark edince cebimden spreyi çıkarıp gözlerine sıktım. Bağırarak kendini geri çektiği anda kadının kolunu tutup kendime çektim.

"Eğer beni bir daha tehdit edersen seni öğütüce atar geberişini keyifli izlerim. Anladın mı beni ?"

Acıyla kıvranarak bize doğru gelince cebimden arabanın anahtarı ile kapıyı açıp yanına hızla adımlamaya başladık. Ben sürücü koltuğuna kadın yanıma oturdu. Arabayı çalıştıracakken aniden kolumdan çekilmiş ve sertçe yere itilmiştim. Ayağa kalkacakken yüzüme aldığım şiddetli darbe ile gözlerim anlık kararsa da kendimi sıkıp cebimdeki elimle muştayı kontrol ettim. Varlığından emin olunca önüne görmeden bana saldıran adamın yanağına olabildiğince sert bir yumruk attım.

"Seni geberteceğim orospu!"

İyice afallasa da bir daha üstüme gelmeye başladı. Tam elini kaldırıp bana vuracakken arkadan bir onun kolunu tutmuş ve ters çevirmişti. Acıyla arkaya doğru eğilen şerefsizin suratına bir diz atılınca en sonunda bayılmış ve yere kapaklanmıştı. Gebersindi!

Beni gören ve az önce o şerefsizi bayıltan adam yanıma gelip burnumdan tutup başımı havaya kaldırdı.

"Hareket ettirmeyin ben şimdi ambulansı ve polisi arıyorum."

Acıyla başımı sallayıp ayaklanmaya çalıştım. Az önceki kız yanıma gelip beni arabama kadar taşıdı. Başım inanılmaz derecede ağrıyor ve gözlerim batıyordu. Burnumdan akan kanı bana uzatılan peçete ile durdurmaya çalışsam da bir türlü durmuyordu.

Az önceki adam yanımıza gelip izin ister gibi elini uzattı.

"Ben Bora Eroğlu. Tıp okuyorum. İsterseniz bir bakayım burnunuza. Ambulans gelene kadar ilk yardım yapılmış olsun."

Çattığım kaşlarımı görünce cebinden bir kart çıkarıp bana uzattı. Aynı okuldaydık ve gerçekten tıp okuyordu.

Başımı hafifçe sallayınca yanıma geldi ve burnumu biraz daha kaldırıp elindeki poşetten etiketi üzerinde bir tişört çıkarıp burnumdaki kanı durdurmaya çalıştı. Bu adama borcum fazlasıyla artmıştı.

Birkaç dakika sonra ambulans geldi. Burnuma ve morarmaya yüz tutan yanağıma pansuman yapıldı ardından gelen polis ile o şerefsizi karakola götürmek için arabaya bindirdiler. Tabi ki şikayetçi olacağım için bende onlarla karakola gidecektim. İsmini yeni öğrendiğim Derin ile beraber benim arabama bindik ve karakola sürmeye başladım.

Yol yaklaşık on beş dakika sürecekti. Ortamdaki gergin sessizliği bozdum.

"Kimdi o şerefsiz? Ne istiyordu senden ?"

Sesim ile bana döndü.

"Ablamın eski kocası. Ablama sürekli şiddet uyguluyordu ablamda çocukları için hiç sesini çıkarmıyordu. Ta ki bir gün çocuklara da vurmaya başlayana kadar. Ablam benim yanıma geldi. Yanıma geldiğini öğrendiğinde ise beni de tehdit etti. Buraya gelmiş ve bulduğu ilk yerde kaçırmaya çalıştı beni."

Gözlerinden boşalmaya başlayan yaşlar ile ile içimde büyüyen kin ve tezat üzüntü beni boğmaya başlamıştı. Camı açıp derin bir nefes aldım. Böyle insanların yaşamaya hakkı olmaması gerekiyordu. O kimdi de Allah'ın ona emanet ettiği canlara eziyet ediyordu ?

"Sana çok teşekkür ederim. Sen diğerleri gibi izlemeyi seçseydin eğer bu akşam bir kadın cinayeti diye bu sefer benim adım geçecekti ekranda."

"Ben yapmam gerekeni yaptım Derin. O izleyen mahlukatlar benim nezdimde sana bunu yapan kişi kadar suçlu. O yüzden teşekküre gerek yok. "

Ona dönüp samimi bir şekilde gülümsedim. Karşılık verip önüne döndü.

On dakika sonra karakolun önüne geldiğimizde arabadan indik. İçeri girdiğimizde komiser beni yanına çağırdı. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. İçeride komiser harici sırtı bana dönük biri daha vardı.

"Merhaba. Beni çağırmışsınız."

Sesim ile bana dönen amcam ile kaşlarımı çattım.

"Amca?"

Yüzümün halini gören amcam hemen yanıma gelip beni az önce kalktığı yere oturtturdu.

"Kızım ne oldu sana? Kim yaptı bunu ?"

Cevap verecekken komiser konuşmaya başladı.

"Az önce getirilen Zafer Yüksek yapmış bunu Kemal. Deva kaçırılan kıza yardım etmek için olaya atlayınca olmuş."

Amcam çatık kaşlarla yüzümü incelerken aniden ayağa kalktı ve kapıyı çarpıp çıktı. Komiser bana dönüp bir kaç kağıt imzalattı ve dışarıda beklememi söyledi. Sarsak adımlarla odadan çıkıp koridordaki sandalyelerden birine oturdum.

Bir kaç dakika sonra elinde telefon ile burnundan soluyan amcam yanıma geldi.

"Kızım ben babanlara haber verdim. Bir saate burada olacaklar. Seni istersen evine bıraktırayım burada bekleme boşuna. Ben o şerefsizi hak ettiği deliğe tıkmasını çok iyi biliyorum. "

Gülümseyip sıkıca amcama sarıldım. Babam gibi o da benim arkamdaki bir dağdı. Ah birde abilerim vardı.

"Amca ben arabam ile geldim. Kendim geri dönerim. Ama keşke annemlere haber vermeseydin çok telaş yapacaklar şimdi."

Beni biraz geri çekip gözlerime baktı.

"Annenlere eğer söylemeseydim benim için telaş yapacak nedenler olurdu. Doruk'un beni öldürmesi gibi."

Gülümsedim. Bu arada amcamın Doruk diye bahsettiği kişi babamdı. Evet biliyorum ,onun ismi de 'd' harfi ile başlıyordu. Çünkü annem Derya Ilgaz en az benim kadar takıntılı bir kadındı.

Amcam beni arabama kadar geçirdi. Aklıma gelen Derin ile ona döndüm.

"Amca benim yanımda gelen bir kız vardı. İsmi Derin. O şerefsizin eski karısının kardeşiymiş. Bana onun numarasını gönderebilir misin?"

"Emriniz başımın üzerine Deva hanım. Hadi bin bakalım. "

Gülerek arabama bindim ve eve doğru sürmeye başladım.

♟♟♟

Varış noktama ulaşınca anahtarı kontaktan çektim ve yan koltuğumda duran kanlı tişörtü elime alıp arabadan indim. Kapıyı kapatacakken koltuğun arasında sıkışmış kartı fark ettim ve eğilip aldım. Bu beni o şerefsizden kurtaran çocuğun kartıydı. Montumun cebine koyup apartmana girdim.

Bora denilen çocuğa hem bir tişört hem de kartını vermeliydim. Umarım ben okula gidene kadar okulda herhangi bir işi olmazdı çünkü giriş kartı olmadan katiyen içeri almıyorlardı. Asansör evimin bulunduğu kata gelince indim ve anahtar ile kapımı açtım.

Elimdeki kanlı tişörtü banyoya bırakıp odama geçtim. Gri pijama takımlarımı üzerime geçirip salona geri gittim. Annemlerin geleceği düşüncesi beni korkutsa da yanımda olacakları için güvende olacağımı bilmek beni fazlasıyla rahatlatıyordu.

Portmantoya astığım montumun cebinden telefonumu alıp koltuğa uzandım. Tam tahmin ettiğim gibi zibilyon tane arama vardı. Annemi arayacakken ekrana Deniz abimin çağrısı düştü. Aramayı cevapladım.

"Alo Deva orada mısın ?"

"Buradayım abi."

Arkadan annemin ve babamın bağırış sesleri abimin açtı demesi ile kısılmış bu sefer Derman abimin bağrışları duyulmaya başlanmıştı.

"Deva biz yoldayız yarım saatte orada oluruz. Sen eve geçiyorsun kapını kilitleyip bizi bekliyorsun tamam mı ?"

Her ne kadar onların görmeyeceğini bilsem de genişçe gülümsedim. Varlıklarının verdikleri huzur o kadar güzeldi ki. İstemsizce dolan gözlerim az sonra bir krizin geleceğini önceden haber veriyordu.

"Deva orada mısın?"

"Buradayım abi. Tamam bekliyorum ben sizi."

Çatallaşan sesim ile hemen cevap verdi.

"Deva ağlıyor musun sen ? Abicim iyi misin ?"

Aniden taşan bir volkan misali başlayacak olan ağlama krizim bu cümle ile kendini gün yüzüne çıkardı. Bugün yaşadıklarım kolay şeyler değildi. O şerefsiz tarafından bildiğiniz dövülmüş ve o adam gelmeseydi belki de şuan öldürülmüştüm.

"Baba hızlan. Ağlamaya başladı dayanamıyorum ben. Hemen yanına gitmemiz lazım."

Söyledikleri ile hızlanan hıçkırıklarım yanına göz yaşlarımı da davet etmişti.

"Deva evdesin değil mi?"

Ağlamaktan kısılan sesimle cevap verdim.

"E-evet."

Telefonu kapattığına dair ses gelince tekrardan gün yüzüne çıkan hıçkırıklarım ile koltuğa sindim. En nefret ettiğim huyum da buydu. Kolay kolay ağlamaz ama ağlarsam da bir türlü susmazdım.

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Kuruyan boğazım beni haddinden fazla rahatsız edince mutfağa gittim ve bir bardak su içtim. Ağladığım için mayışmış ve uykum gelmişti. Terasa hava almak için girecekken çalan kapı ile hemen istikametimi değiştirdim.

Yumruklanan kapıyı açıp korku dolu gözlerle bana bakan Deniz abime sarıldım. Sarıldığım an bütün apartmanda yankılanmaya başlayan hıçkırıklarım ile beni içeri doğru yönlendirdi.

"ŞŞŞT tamam abicim, buradayım ben. Sakin ol. "

"İ-iyi ki gel-geldiniz abi."

Saçımı öpüp beni koltuğa oturtturdu. Diğer yanımdan gelen annem ile ona döndüm ve sıkıca sarıldım.

"Geçti annem. Geçti."

Cennet kokusunu içime çekerken Deniz abim dolan gözlerle bana bakan babama döndü.

"Baba ben bir mühlet Deva ile kalsam?"

♟♟♟

Bölüm Sonu.

Nasıl buldunuz bölümü canlar ?

Diğer bölümlere göre bir tık daha duygusal bir bölüm oldu. Ama size bir müjdem var. Altıncı bölümde birileri birilerinin kim olduğunu anlıyor. Anladınız siz :)

Bu arada bu bölüm Demirciğim ( çok kalp annecim )yoktu ortalarda bunu diğer bölüm telafi edeceğini söyledi.

Sizleri bir sonraki bölüme davet ediyor ve kocaman öpüyorum. Görüşmek üzere 💗♟

 

Loading...
0%