@yazarzeeyzey
|
Selam selam selam. Nasılsınız? Ben iyiyim çok şükür.(Duyuyorum sizi evet telefondan sjsjjsj) Geçen bölüm kitabımıza gelen ve tam olarak yeni tanıdığımız Aslı Multimedia da. Kendileri biricik Aren'lerin ikinci kızı. İlki zaten bir kaç bölüm sonra gelecek 💗 Bölüme hoş geldiniz canlarım. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın olur mu ?💗 Sizleri kocaman öpüyor ve bölümle baş başa bırakıyorum. Bölüm Şarkısı: Aslı Demirer- Saat 12 Keyifli Okumalar💗 ♟♟♟ Deva'dan "Ne iyi yaptık dimi kaçmakla? İyi ki beni de çağırmışsınız. İyi ki bende sizinle kaçmışım." Yarı ağlayarak yarı gülerek arka koltukta konuşan Aslı'ya tebessüm edip önüme döndüm. Duymasın ama beni bu halleriyle ilişkiden soğutuyordu. "Demir'den soğuyamazsın Deva. Böyle bir şeyin imkanı yok. Boş yapma." Davetsiz misafirim Raife yine günündeydi anlaşılan. "Ben ilişki dedim Raife Demir demedim. Bilmem farkında mısın?" "Hayatında en fazla bir bilemedin iki ay sonra ikisi de aynı anlama gelecek. Sen bunun farkında mısın?" Gözlerimi devirdim. Ne olursa olsun üç lafından dördü de Demir'di bu kızın. "Hayırdır Raife Allah'la tövbe haşa anlaşmamı yaptın da süresini bile söylüyorsun?" Raife ses vermeyince dış dünyaya döndüm. Dolu ve kıpkırmızı gözlerle bana bakan Aslı'ya tebessüm ettim. "Tabi kız azıcık kafamız dinlensin bizim de. Ne o öyle abinin dediğini yap dediklerini giy dediklerini ye. Gına gelmişti vallahi." Gülce halime gülerek radyonun sesini biraz daha açtı. Saat gece bire geliyordu. Aslı tıpkı benim gibi ayar dolu bir notu hak etmediği halde abisine bırakmış bizimle gelmişti. "Bu kız beni tutar. Ve kendine çeker. Bu kızla bana bir oda, bir yatak, bir kütüphane yeter." Gülerek şarkıya eşlik ediyorduk. Ben ,Gülce, Aslı ve sümükleri... Bir bilemedin iki saatlik yolu aheste aheste gidiyorduk. Rezervasyon yaptıracağımız otelin üç odası boş olmadığı ve üç kişilik odası olmadığı için bizde birleşip iki geceliğine bir villa kiralamıştık. Tabi gecenin bu saati arayıp da kiraladığımız için evin sahibinden kısa bir azar yesek de değmişti. Üç katlı kapalı havuzu dahi içinde barındıran bir ev tutmuştuk. Bu şekilde ev işi hallolduğu için başka sıkıntı teşkil edecek bir şey kalmamıştı. Aslı'nın sevgili olan hödük Berk'e sürekli ağlaması dışında. Navigasyona göre yarım saat sonra eve varacaktık. Üçümüze de yolda resimlere göre odalarımızı seçmiştik. Kızlar ısrarlarıma dayanamayıp çatı katı bana vermiş kalacakları odaları ikinci kattaki odalardan seçmişlerdi. Planımız eğer dışarıdan bir etkiye maruz kalmazsa iki gece üç gün burada keyifle konaklayacaktık. "Deva buradan sağa gireceksin." Başımı sallayıp ormanlık yola gireceğim sırada arabanın ani sarsılması ile durdum. "Ne oluyor be?" Camı açıp başımı dışarıya çevirdim. Bir şey gözükmüyordu. "Deva ne oluyor ?" Elindeki sümüklü peçetesini verdiğim poşete atan Aslı'ya döndüm. "Bilmiyorum. Çıkıp bakmam lazım. İnşallah ciddi bir şey değildir." Arabanın içerisinde yankılanan inşallah sesleri ile oflayarak arabadan inip telefonumun flaşı ile etrafa bakınmaya başladım. Yerde duran çiviler kısık sesle küfür mırıldandım. Koskoca ormanın ortasında çivi ile yapılmış bubi tuzağı anca bizim karşımıza çıkardı zaten. "Ya sabır ya. Aklınızı çıkarken eve mi bırakıyorsunuz da yolun ortasına çivi döküyorsunuz anlamıyorum ki ?" Arabadan soran gözlerle inip yanıma gelen kızlara döndüm. "Deva ne ol- bu çiviler ne lan?" Biricik zeki kuzenim ben demeden her şeyi fark etmiş eğilmiş lastiğe bakıyordu. Gecenin birinde bu dağ başında başımıza gelebilecek en berbat şey gelmiş, lastik patlamıştı. "Bu saate bizi hangi kurt yiyecek diye hesap yapacağız sanırım. Hava da maşallah kolaya konan buzlardan edecek bizi." Söylenerek lastikten çiviyi çıkarıp Aslı'nın sümüklü mendillerini koyduğu torbanın içine attım. Evet detay vermek zorundaydım sjsjsjj "Ne yapacağız şimdi? Yedek lastik var mı bagajda?" Yanıma gelip elindeki çivileri torbaya atan Gülce'ye başımı salladım. Lastik vardı anacım da onu takmayı becerecek insan yoktu. Bagajın karşısına geçip içindeki valizlerimizi aşağıya indirdik. Siyah zemin görünümlü kartonu kaldırıp lastiği çıkardık. "Gülce biz bunu çıkardık ama takmayı sen biliyor musun? Ben hiç yapmadım." Gülerek elini sallayıp telefonunu çıkardı. "Millet artık açık kalp ameliyatını youtube videoları sayesinde yapacak. Biz bir lastiği mi değiştiremeyeceğiz? Heh yani Deva." Yarım saat sonra... "Başlıcam şimdi senin krikona da sana da ha. Milim oynamıyor bu araba! Bozuk bu bozuk!" Gülce dediğinin aksine açtığı video ile lastiği değiştirememiş, videodaki adamın iki dakikada hallettiği şeyi yarım saattir halledememişti. Kriko denilen meret tekerin olduğu kısımda arabayı biraz havaya kaldırmak için gerekliydi ama sanırım bizim kriko biraz aptaldı. Ya da Gülce'nin deyimiyle bozuk. "AAAĞĞĞ" Aslı'nın aniden bastığı sireni andıran çığlık ile Gülce'ye flaş tuttuğum telefon elimden yere düşmüş etraf zifiri karanlığa gömülmüştü. "Ne oldu?" "İyi misin Aslı?" "Aslı ses versene!" "Elime bir şey değdiii." Ağlamaklı sesi ile koluma tutunurken kafasına bir tane patlatmamak için kendimi zor tuttum. Hatalıydı bu kız. Annesi ile babası Demir gibi bir mükemmeliyeti yaptıktan sonra bunu yapamamışlardı. Olmamıştı yani ! "Kaynananla kayınbaban hakkında düzgün konuş kız. Sana ne nasıl yapmışlarsa yapmışlar işte. Tövbe tövbe!" "Aslı seni cidden şu iş bitince bir böcek yuvasının içine atacağım. O zaman eline değen bir şeye bağırmak ne demekmiş gör!" Yere eğilip ayağımla hissettiğim telefonumu aldım ve flaşı tekrardan açtım. Gülce hiçbir şey olmamış gibi hala krikoyu kaldırmaya çalışırken internetten numarasını bulup yol yardımını aradım. Bu kız bu yavaşlıkla beyazlarım çıkana kadar anca krikoyu kaldırırdı. " Alo merhaba benim bulunduğum konuma acil bir yardım gerekiyor." Bir kaç hışırtıdan sonra nihayet ses geldi. "Tabi ben konumunuza ulaşıyorum. Aracın marka ve modelini alabilir miyim?" "Citroen kaktüs." Tuş seslerinden sonra tekrardan boğazına makine kaçmış kadının sesi duyuldu. "Şu an Beykoz çıkışında bir tane yardım aracımız var onu yanınıza gönderiyorum. Bir saat sonra yanınıza ulaşır araç." Başımla etrafa bakıp el mahkum kabul ettim. Telefonu kapatıp eşyaları el çantasına koymaya başladım. Gülce krikoyu parçalamamak için zor dururken Aslı aracın içine geçmek için yalvaran gözlerle bana bakıyordu. Arabanın içine girip ışıklarını yakarak bu flaşın verdiği azıcık ışıktan kurtuldum. En son kalan bir kaç parça eşyayı garaja yerleştirip kapağı kapattım. Bu bir saatte arabanın içinden daha güvenli bir yer yoktu bizim için. Elimi silkeleyip araca geçeceğim sırada yanımıza yaklaşan araba ile bakışlarımı o yöne çevirdim. "ŞŞT güzellik baksana bi." Arabanın içinden dışarıya doğru eğilmiş el kol yapıyorlardı. "Sakin ol Deva. Onlar erkek ve bir tane de değil bin araca al eline spreyi bekle!" Raife bana bir anne edasıyla öğüt verirken arkamı döndüm. Duymamış gibi davranıp arabaya binecekken aracın durması son damla olmuş adeta içimden süzülen pis tarafımla koltuğun yanında duran K.O.M.A.'yı elime almam bir olmuştu. Kendileri kaşınmışlardı. K.O.M.A. neydi derseniz eğer o benim sopamdı. Kişisel olaylara müdahale aracım. Ve evet bu onun ismiydi. Ne var canım ! Hiç mi ismi olan sopa görmediniz? Derman'ın bana verdiği muştadan hariç kendime aldığım ilk zarar verici aletimdi bu. "Güzelim bırakalım gideceğin yere." Borozan gibi sesleriyle anırırlarken derin bir nefes aldım. Fiziksel olarak onlara karşı gelmek mantıksız olsa da elimdeki yiğitle alim Allah bana bir şey yapamazlardı. "Sana bir daha Osmanlı dizisi izlemek yasak Deva. Ne bu be? Bıraksan kafana Hürrem'in tacını takıp kılıçla dövüşeceksin insanlarla." Raife'yi bir mühlet susturup arkama döndüm. İçimden Allah Allah nidalarıyla sopayı onlara doğru sallayıp üzerlerine doğru koşmamla ne olduklarını şaşırıp aniden gaza basıp kaçmışlardı. "Bas abi- abi manyak bu." Kişisel olaylara müdahale aracımdan bir uçan kurtulurdu bir kaçan. Onlarda kaçmışlardı işte. "Sensin manyak tek hücreli oksijen israfı." Korku dolu gözlerle beni izleyen Gülce ve Aslı'ya pis pis sırıtıp sürücü koltuğuna geçtim. "Sanırım ilk kaçışım son kaçışım olacak. Bana bu kadar ekşın fazla." Aslı Gülce ve benim aksime gülmüyor taktığı emniyet kemeriyle beraber iyice koltuğa sinmiş elindeki anahtar ile etrafı gözetliyordu. O elindeki anahtar benim elimdeki yiğit varken cepten çıkmazdı yalnız. Ayıp be! Anahtarı kontağa yerleştirip kapıları kilitledim. Arabanın içi dışarıdan görünmesin daiye camlarına film taktırılmıştı. Bilin bakalım bunu kim benden habersiz benim arabama yaptırmıştı? İp ucu vereyim. DERMAN! Derman demişken kaçtığımı duyarsa eğer vereceği tepkiden azıcık korkmuyor değildim. Tamam birazcık, biraz. Eh be tamam çok ! "Evet kızlar kaderimiz yazılırken arka fonda Müslüm Gürses çaldığı için bu derde de burnumuzu sokamadan edemedik. Neyse konumuza dönelim. Bu saate dağ başında bir saat ne yapacağız?" "Tabu oynayalım." Bu süper fikri ile bakışlarımı tekrardan ona çevirdim. "Üç kişi ile mi oynayacağız?" Çatasını açıp içinden telefonunu çıkarttı. "Burada sıkıntıdan ölmektense evet. İki kişi anlatır bilen puanı alır." Gülce gülerek Aslı'ya döndü. Bu kız niye her şeye gülüyordu yahu? "Kazanana ödül yok mu?" Aslı pis pis sırıtıp ellerini birbirine sürtmeye başladı. "Kazanan istediği bir kişiye istediği bir şeyi yaptırsın." Kaşlarımı çatarak ellerimi belime koydum. "Ya ben sen bilme diye anlatamamış gibi yaparsam kelimeyi?" Göz devirip boynunu aşağıya çekti. "Bir zahmet yapma onu da." Kötü kadın gülüşüm arabada yankılanırken Aslı kahkaha atıp telefonu elime verdi. "Hadi başla." ♟♟♟ Bir saat sonra... " Desem ki, bir gün Ali'ye aşık oluyorum, ertesi gün Veli'ye, sonrasında Mehmet'e, derken vazgeçip ardından Ömer'e... sen bu durumda bana ne dersin?" Elimde tuttuğum ve ona anlattığım kelime şıpsevdiydi. Kahkaha atarak koltuğa yığılan Aslı zor zar cevap verdi. "Üstüne alınma ama Orospu." Telefonu karnına doğru fırlattım. Bu halime daha çok gülen kızlar ile iyice sinirim bozulmuştu. Şıpsevdi neydiiii o pis kelime neydi canım. Aaaa! Elimle direksiyonu tutunup başımı kornaya yasladım. Kahkahaları hala bitmezken cama bir anda öküz gibi vurulmasıyla çığlık attım. Tabi ki kızlar da peşimden... Eksik kalsalar bir tarafları eksilir ya ondan. Üstü başı simsiyah elinde ingiliz anahtarı ile cama abanan ak sakallı dedi ile kanım çekilmişti. Umarım bu adam sadece yardım için gelen adamdı. "Ayaklarına bak Deva. Ayakları tersse eğer cin oluyormuş." "Raife salak mısın? Arabada nasıl adamın ayaklarını göreyim. Adam karşımda aerobik mi yapıyor?" Pis pis sırıtan Raife'ye göz devirip bize konuşan ne olduğunu anlayamadığım mahluka döndüm. "Ula beni çağuranlar siz misinuz ?" "Felak nas okudum gitmiyor bu şey. Ne halt edeceğiz biz?" Arabaya doğru seslenişimin ardından kısık kısık nefeslerle Aslı konuştu. "Ben abimi istiyorum. O gelsin kurtarsın bizi." "Sanırım bende istiyorum." Dudaklarımdan korku ile dökülen kelimeler kızlarda pek bir etki yaratmasa da Raife'yi kudurtmuştu. "Deva damat oluyor sıra da bana geliyor. Gel bana Deniz Ilgaz. Kalbimi çalan haylaz, eller havaya." "Raife ne damadı ne Deniz'i höst ulan." "Size gelin geliyorum Deva. Çok mutlusun değil mi?" "Raife biz burada başımızda dikilen ve yüksek olasılıkla bize musallat olacak şeyden kurtulmaya çalışıyoruz sen mürvet derdindesin. De get Allah aşkına." Cama bir daha vurup camı açmam için işaret yapan dede görünümlü ne olduğu belirsiz mahlukat önüne geçen bir adam elinde salladığı görevli kimliği ile cama tıklattı. Sanırım o adam sadece yaşlı bir dedeydi. "Adamı ede ede cin de ettiniz ya yuh size." Cama uzanıp tuşa bastım. "Hanımefendi yardım çağıran araç sizsiniz değil mi?" ♟♟♟ Saat üçe on vardı. Aklımızı alan dede ve yanındaki görevli lastiği değiştirmiş bizde yola çıkmıştık. "Eve gidince uyuyup kurban olduğum güneşi görene kadar gözlerimi aralamayacağım." Çatık kaşlarla arkama dönüp Aslı'ya baktım. "Eğer o evi temizlemeden yatarsan sabah yanıma yaklaşamazsın." Direksiyonu benden alan Gülce gülerek dikiz aynasından Aslı'ya baktı. "Aslı'cım Deva Ilgaz'ın temizlik hakkındaki takıntılarını sana söylemeyi unuttum mu ben sana? Tüh çok özür." Kahkaha atarak tekrardan yola dönen Gülce'nin sesine eklenen navigasyon sesi ile başımı kaldırıp sağıma döndüm. "Sonunda be." Gelmiştik. Sonunda. Bir çırpı bagajı boşaltıp ev sahibinin söylediği gibi saksının altından anahtarı alıp eve taşıdık. Bu devirde eşyalı evin anahtarını saksıya koymak büyük cesaretti. Sanırım çok Son Yaz izlemişlerdi. Evet, açık yaram... "Oha ev çok güzel." Şaşırmaktan beş dakikadır ağzı kapanmayan Aslı'ya gülüp kolumu omzuna attım. "Kızım sen koskoca Aren'sin. Hani holdingleri olan. Bir villaya şaşırıyorsun bu kadar?" Gülerek bana dönen Aslı elini beline koydu. "Babam yüzünden biz tek katlı bina haricinde kalamıyoruz. Abim izin vermiyor." Anlamamış gibi yüzüne bakınca koluma bir kaç kez vurdu. "Şu evi temizleyelim kahve içerken anlatırım." ♟♟♟ Üç katlı koskoca ev. Tamı tamına bir buçuk saat. Rekor. Dilim dışarı çıkmış belim bana ana avrat sövüyordu ama bitmişti. Ev pırıl pırıl olmuş bu iki gün içerisinde kalabileceğimiz bir yer haline dönüşmüştü. "Kahveleri nerede içelim?" Elinde tepsi kolunda poşet ile bana doğru gelen Aslı'ya gülümseyip kapalı balkonu gösterdim. Kahveyi çok güzel yaptığını hatta benden de güzel yapacağını iddia ettiği için bu işi o halletmişti. Koltukta koyun sayan Gülce'yi kolundan tutup balkona sürükledim. Üçümüzde koltuğa oturup sehpayı önümüze çekmiştik. Kız biz güzel bir grup olmuştuk ha. "Sen anlat bakayım Aslı can siz neden tek katlı evde yaşıyorsunuz da Demir beyefendi katlı eve izin vermiyor?" Kahvesinden bir yudum alıp poşetten bir tane çikolata çıkardı. "Şöyle ki benim babam mimardı bilindiği üzere. Bundan yaklaşık yedi sene önce babamın kendine olan fazlaca güveni yüzünden koca bir gökdelen ufak bir depremde yıkıldı. Bu kazada yanlış hatırlamıyorsam on beş kişi hayatını kaybetti. Babam bunun üzerine ." Derin bir nefes alıp başını tavana çevirdi. Gözünden yanaklarına süzülen damla ile ona doğru yaklaştım. "İyi misin?" Acı dolu bir tebessüm ile başını salladı. "So-sonra babam bunun vicdanına dayanamayıp intihar etti. " Kaskatı kesilmiştim. Demir'in uzun uzadıya anlatacağı şey bu muydu yani? Öne doğru atılıp kollarımı bedenine sardım. Titriyor kısık seslerle hıçkırıyordu. Anında bana sarılan kolları ile ağlaması şiddetlenmiş başını omzuma yaslamıştı. "A-abim bu yüzden bizi yüksek binalardan u-uzak, tek katlı bir eve yerleştirdi. O e-evi de kendi çizdi." İstemsizce dolan gözlerimle başımı kaldırdım. Bu çok ağırdı. Henüz o zamanlar on üç yaşında bir kızın on beş yayında bir çocuğun kaldırabileceğinden çok daha fazlaydı. İç çekişleri yavaş yavaş azalmış nefesinin ritmi durgunlaşmıştı. Başımı çevirip baktığımda uyuyakaldığını fark ettim. Küçük bir tebessüm edip kollarını bedenimin etrafına doladığı kollarını düzeltip başını dizime yasladım. Dolu gözlerle bizi izleyen Gülce'ye seslendim. "Çok yoruldu. Şimdi çıkmasın yukarı. Ben onunla burada kalırım. Bir örtü getirebilir misin?" Başını sallayıp balkondan çıktı. Yan dönüp ellerini yanağının altına alan Aslı'nın saçlarını düzeltip yanağına küçük bir buse kondurdum. Asla sahip olmadığım kız kardeşim gibi hissettirmişti bana kendisini. Daha sabah hakkında düşündüklerimden sonra bu oldukça hızlıydı. Ama o kadar masum duruyordu ki insanın ona sıkı sıkı sarılası geliyordu. Bir de yaşadıklarını duyunca... Başımı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Bir kaç dakika sonra üzerime örtülen örtü ile kendimi uykunun kollarına teslim ettim. ♟♟♟ "Uyandırma şu zeytinleri de getireyim öyle uyandırırız." Kulağıma doluşan çatal kaşık sesleri ile yavaşça yerimde kıpırdandım. "Eyvah kızartmayı unuttum." İyice yükselen sesler ile oflayarak gözlerimi ovuşturdum. Yerimden yavaşça doğrulup gözlerimi açtım. Bir dakika Aslı ile Derman sarılıyor muydu? "Sevgilim günaydın." Yanağımda hissettiğim dudaklar ile başımı yana çevirdiğimde bana gülümseyerek bakan Demir ile kaşlarımı çattım. "Hassiktir." ♟♟♟ Evettt. Geldik bir bölüm sonuna daha.💗 Sizce ne oldu öyle birden bire sonda? Tahminleri şuraya alayım :) Sizleri seviyor ve Yorumlarınızı oylarınızı bekliyorum.💗 Kocaman kocaman öpücükler . Hoşça kalın💗
|
0% |