Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bugünkü son bölümümüz...

Oy ve yorumlarınızı bekliyoruuuum 🌸🫶🏻

💫💫💫

❤: Sözlüm

❤: Hala çok garip geliyor

❤:Ben sözlendiğimizde bu kadar kendime gelemiyorsam acaba evlensek kaç gün komada kalırım?

Siz: Ağzını hayra açsana

Siz: Giremezsin komaya falan

Siz: İzin vermiyorum

❤: Komaya değil de koynuna girsem?

Siz: Sen ne biçim bir fırıldaksın ya

❤: Eserinim be güzelim

Siz: İçtin mi sen?

❤: Dimi?

❤: Bence de kokun en az alkol kadar kafa yapıyor

Siz: Kokum mu?

❤: Evet, kazağını kokluyordum da aklım uçuyor biraz

❤: Düğünden önce kendime söz verdim içmeyeceğim

❤: Şimdi evde baban varken kapıya falan dayanırsam sıkıntı büyür

Siz: Hiç mi içmeyeceksin?

❤: Alkollü mekana bile girmeyeceğim. Murat ağzıma edecek ama onun yanına bile uğramayacağım

❤: Evdeki kolonyaları bile topladım attım.

Siz: Söz mü?

❤: Söz güzelliğim söz

Siz: Tüh benim de canım içmek istemişti nasıııl hemde

Siz: Kızlara diyim de onlarla gideyim bari.

Siz: Sen içmediğine hatta içkili mekana bile girmeyeceğine göre sensiz gitmek zorundayım

Siz: Nasıl üzüldüm tüh anlatamam

❤: Bu nasıl kendi ayağına sıkmak?

❤: Ölüm bundan çok daha az acı verir emin ol

Siz: Sana iyi uykular aşkım, bana ise iyi eğlenceler.

Asya'nın numarasını tuşlarken bir yandan çok ses yapmadan kendime kıyafet bakıyordum. Aklımda asla böyle bir plan yoktu ama Allah kahretmesin sözlümü gıcık etmek hobilerimin başında geliyordu.

Telefon üçüncü çalışta açıldı.

"Efendim?"

"Asya en kısa, en güzel elbiseni giy gidiyoruz kızım."

Bir kaç adım sesinden sonra kapı sesi duyuldu.

"Lan nereye gece gece?"

"İçmeye kızım içmeye! Kafa dağıtacağız yirmi dakikaya alırım seni öptüm."

Hızla son seçeneğim olan elbiseyi aldım. Bir ara hatırlatın da dolabıma söyle iki seksi şeyler alayım.

Saçlarımı düzleştirip sarkan küpelerimi taktım. Ceketimi ve çantamı da alıp kırmızı ruju ile iyice tamamladığım makyajımın beraberinde evden çıktım.

Allah'tan annem kuran okuyordu da başını benden taraf çevirip üzerimdeki afeti devranı görmemişti.

Arabaya binip Asya'nın yeni evine doğru sürmeye başladım. Çok şükür buraya yakın bir ev almıştı ve onu her özlediğimde köprü geçmek zorunda kalmıyordum.

Hızımı arttırıp sokağına girdim ve kornaya bastım. Çok geçmeden ağzımı açık bırakacak bir kombinle yanıma gelen Asya kapıyı açıp koltuğa oturdu.

"Beni tek lafınla nasıl coşturuyorsun ben anlamıyorum ki. Baksana havaya girip giydiklerime."

Ne yalan söyliyeyim valla taş gibi olmuştu.

"Kızım yakıyorsun!"

"Sağ ol canım sağ ol!"

İnternetten araştırıp da daha önce gittiğimiz barlardan birine sürdüm. Alt tarafı bi kokteyl içip kalkmayacakmış gibi fazlasıyla heyecan yapmıştım.

Sanırım Kortaç'ın evde kuduruyor oluşu beni acayip mutlu ediyordu.

Oyş minnoş sevgilim, ne de güzel kıyarım ben sana!

On dakikalık bir yolun ardından barın önüne geldiğimizde arabamızı valeye teslim edip içeri girdik. Gayet güzel ve ferah bir mekandı ve son ses çalan şarkılarla şimdiden yerimde zor duruyordum.

"Gel bir sarayım, aşkın olayım!"

Remix hali ile bangır bangır müzikler çalıyordu. Tam karşımızda kalan bar kısmına ilerledik. Tıpkı pist gibi burası da insan kaynıyordu.

"Biz tekila alabilir miyiz?"

Barmen hızla başını sallayıp ikimizi de birer bardak, tuzluk ve ince dilimlenmiş limonları uzattı.

"Biliyor musun içmeyi?"

Asya başını salladığı gibi avucuma döktüğüm tuzu yalayıp tekilayı kafama diktim ve hemen ardından limonu sonuna kadar emdim. Sanırım boğazımdan asit geçiyordu.

"Yandııııı!"

Birer bardak daha söyledik. Tadı cidden çok acıydı ama içtikçe biraz daha içmemizi istetecek o garip hissiyatı sağlıyordu.

"Sanırım kusacağım."

Asya karnını tutarken bir yandan da deli gibi gülüyordu. Bende ise durumlar daha fenaydı çünkü dünya fena dönüyordu.

"Kalk oynayalım azıcık."

Kolumdan tuttuğu gibi beni piste çekti. Demet Akalın'dan karışık çalıyorlardı ve herkes deli gibi dans ediyordu.

"Çalkala çalkala! Bir sağa bir sola!"

Olduğumuz yerde zıplıyor, kıvırıyor yapabileceğimiz en saçma hareketleri yaparak eğleniyorduk.

"Bak Ela, ben kimim?"

Kollarını kaldırıp asla var olmayan kaslarını şişirdi.

"Kimsin?"

"Dağ ayısı! Pusat!"

Gülmekten yandaki dans eden kıza çarptığımdan içkisi yeri boylamıştı.

"Dikkat etsene be!"

Asya hemen ciddiyete binip yanıma geldi.

"Dans pistine elinde içki ile mi geliyorsun? Lavaboya da yiyeceğin şeylerle beraber gir o zaman!"

Ne alaka be?

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Omzunu silkip bir adım ileri çıktım.

"Ela gel gidelim, gece gece kimsenin yüzünde tırnaklarımın izini çıkarmak istemiyorum."

Tam o an özenle düzleştirip evden çıktığım saçlarım sertçe tutulup aşağı doğru çekildiğinde bende film kopmuştu.

"Senin ben var ya!"

Arkamı dönüp pis pis sırıtan o kız olduğuna emin olamadığım sıkıntılı şahsiyete uzandığım gibi belime sarılan kollar beni geriye çekmişti.

Ama benim bu kıza bir şey yapmazsam içim rahat etmez ki!

"Sen kimsin be!"

Arkamda kalan şahsiyete döndüğüm gibi gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Dünya sadece dönmüyordu arkadaşlar.

Aynı zamanda insanların burnuna da mandal takıyordu.

"Sen bizi nasıl buldun?"

Burnunda mandal duran Kortaç'ın yanındaki tanımadığım adam elini salladı. Ama onda mandal yoktu ki.

"Murat'ın mekanına gelmişsiniz güzelim."

Alkolün verdiği o garip uyuşukluk ile konuşmalarımız aklıma yeni yeni yüklenmeye başladı.

"Sen hani alkol olan yerlere girmeyecektin? Hani bana söz vermiştin sen?"

Burnundaki mandalın iki ucundan tutarak varlığını işaret etti.

"Kokusunu bile almamak için tek çözümüm buydu, sizi burada böylece bırakamazdık ya."

"Siz mi?"

Başım hızla yana döndü. Asya yanımdaydı ve karşısında Pusat öylece donuk bir şekilde bekliyordu.

Bunlar da oldu tamam.

Tekrardan Kortaç'a dönerken yanımızdan geçen garsonun tepsisinden bir tekila daha aldım. Kafa diktiğim gibi Kortaç elimden bardağı alırken bardağın yanında duran limonu emememek keyfimin resmen içine etmişti.

"Ya Kortaç, sözlümsün demeyip ağzını yüzünü öpücem şimdi ha."

Eli tekrardan belimi bulurken burnundaki çatalı umursamadan dudağıma ve alnıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Ben öptüm, ağzını da yüzünü de. Artık kızımızın yanına gidebilir miyiz?"

Yaklaşık on tane tekilanın vermediği o mayışıklığı iki öpücüğü sağlarken başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım.

"Hadi gidelim kızımıza ama bir şartım var."

Saçlarımdan gezinen eli omzuma indiğinde mırıldandı.

"Söyle bir tanem."

Gözlerim daha da kapanırken sanki bir anda üzerime deli gibi bir uyku çökmüştü.

"Karnımdaki kızımızı da öpeceksin."

💐💐💐

ELA NE DİYORSUN SEN KIZIIIIM

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Beğendiniz mi bölümü?

PUSAT'IN ASYA'YA OLAN O HAYRAN BAKIŞLARINDA NE DEDİĞİNİ MERAK EDİYORSANIZ GASTRONOT FRAMBUAZ KİTABIMA DA BEKLERİM

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💐🤍

 

Loading...
0%