Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@yazarzeeyzey

Zaman akmayı bırakmış gibi garip bir paradokstaydık. Zorla olduğu söylenmeyecek şekilde Pusat abiyi götürürlerken Kortaç peşinden gitmiş bizi Asya ile baş başa bırakmıştı.

Kapı kapandığı gibi yanıma geldi. Omuzları titriyor ve buz gibi olmuş elleri nerede duracağını bilmiyor gibi bekliyordu.

"Ela ne biliyorum de, Pusat'ı neden götürdüklerini biliyorum de lütf-"

Ellerimi omuzlarına sardım.

"Babasını öldürdü Pusat abi."

Bilmiyordu, benim gibi o da duyduğu gibi yıkılmıştı ama başka çaremiz yoktu. Kortaç'ın da dediği gibi o kara gün en sonunda bizi bulmuş içine hapsetmek için uğraşıyordu.

Kendinde değilmiş gibi hızla başını iki yana salladı.

"Sa-saçmalama Ela, ne öldü-öldürmesi?"

Oturduğu yerden ayaklanmaya çalışırken ellerini sıkıca tuttum.

"Pusat abinin annesini öldüren kişi babası. Hem de boğarak. O da kaldıramamış, serbest kaldığı gün babasını öl-öldürmüş."

Başıma böyle bir şey gelmemişti. Ama Kortaç'ın zor zar anlattığı bir kaç şeye bakılırsa yaşananları hazmetmelerini beklemek saçmalıktan öte bir şeydi.

O adam caniydi. Yıllarca kadına yapmadığını bırakmamıştı ve en sonunda öldürmüştü. Aldığı yıl ise ikiydi.

Gücüm neye yeterdi bilmiyorum ama bende duramazdım.

"Ben bir daha göremeyecek miyim onu?"

Ona doğru eğilip bedenini kendime doğru çektim. Kollarım titreyen omuzlarını sararken ağlayışı hızlanmış yaşlarını birer birer omzuma bırakmaya başlamıştı.

Pusat abi onun hayatında çok kısa bir sürede çok hızlı ve bambaşka bir yer edinmişti. Uraz gibi değildi o. Yüzüne baktığında ondan asla zarar gelmeyeceğini belli eder şekilde bakıyordu.

Sadece Asya'ya.

O gün mezarlıkta karşıma çıkan adamla şu an ki adam arasında dağlar vardı. Birinin hayatında Asya yoktu, öbürü ise çoktan hayatına Asya'yı dahil etmiş seve seve onun dağ ayısı olmuştu.

"Ela ger-"

Cümlesini kestiğimde yüzünü omzuma gömdü.

"Pusat o, bir yolunu bulur. Yapar Aysa, bu defa uğraşır çıkarır kendini o dipsiz kuyudan. Daha önce Kortaç için yapmıştı yine yapar. Bu defa sen varsın, senin için yapar."

💐💐💐

"Anne bir dakika gelebilir misin? Lavaboya gitmem gerekiyor."

Annem koşar adımlarla yanıma geldiğinde omzuna tutunup ayaklandım.

Doktor çok ciddiydi ve ben onun dediklerini yapıp ayağa Lavabo haricinde kalkmıyordum. İşin kötü yanı Kortaç Pusat abi için bir çözüm yolu bulmaya çalıştığından yanımda değildi ve ben bunu aklımda gayet normal karşılasam da sürekli ağlıyordum.

Daha iki haftalık bebeğin bana bunları yapıyor oluşu ise işin komik kısmıydı.

Anneme tutunarak tekrardan odama döndüm.

Her ne kadar ayaklarımı incitmiş olduğumu anneme söyleyerek arayı kapatmaya çalışsa da ben hamile olduğumu söylememek için zor duruyordum.

Ömrüm boyunca hayatımdaki her şeyi anneme anlatmıştım. Kiminle arkadaşlık kurduğumu, kimle nereye gideceğimi, kiminle ilgili ne gibi düşüncelerim olduğunu... Her şeyi.

Elindeki tespiyle odaya geri dönen annem kocaman bir tabak sufleyi önüme bıraktı.

"Anne iki dakika yanıma otursana."

"Geldim kızım."

Sufleyi komodinin üzerine bırakıp ellerine uzandım. Korkudan ve vereceği tepkiyi kestirememekten dolayı midem bulanıyordu.

"Yaz'ı ilk duyduğunda ne hissettin?"

Derin bir nefes aldı.

"Önce korktum. Senin bu sorumluluğu kaldırıp kaldıramayacağın konusunda."

Kocaman gülümseyip elini yanağıma uzattı.

"Ama Kortaç'ı gördüm ya o gün Yaz ile ilgilenirken içimdeki bütün soru işaretleri gitti. Hele bir de yaptığınız o iyilik... Siz çoğu anne babadan daha çok aileydiniz benim için."

Bakışlarım ayağımla oynadığım halının ucuna düştü.

"Peki bir çocuğumuz daha olsa düşüncelerin aynı olur mu? Devam eder mi bize olan güvenin?"

Ağzımın içinden geveler gibi konuşurken yanağımdaki elini çeneme taşıdı ve yüzümü kendisine doğru çevirdi.

Cevap vermesine fırsat vermeden elini karnıma koydum.

"Burada çok küçük biri varmış anne. Çok ama çok küçük."

Susuyordu ama gözleri karnıma sabitti.

"Bir şey demeyecek misin anne?"

Bir anda ayağa kalkıp içeri gitti. Beni öylece odada bırakırken daha fazla tutmadığım yaşlarım yanaklarımdan bir bir akmaya başlamıştı.

"Aç çabuk ağzını, bir de ayağı zedelenmiş. Gelsin o damat beye soracağım hesabını. Bana torunumu söylememek de neymiş. Peh yani."

Annemin sesinin beraberinde ağzıma koca bir kaşık pekmez girmişti.

Kaşığı iyice yalatıp ağzımdan çıkardığında elinde tuttuğu mendille dudağımın kenarını sildi.

Bakışları gözlerimde değildi ama yüzümde dolanıyordu.

"Sen benim kızımsın, her doğrudan her yanlışında her hareketinde arkanda dağ gibi annen var diye boşuna demedim ben. Gençsiniz kanınız deli akıyor, anlayabiliyorum. Bu hareketini desteklediğim anlamına gelmez, tıpkı ne senden ne de torunumdan vazgeçmeyeceğim gibi."

Ellerini yanaklarıma koydu.

"O minik doğduğunda anca anlarsın beni. Ama şimdi."

Üzerime örtümü örtüp kenara çekildi.

"Önce kendine daha sonra da torunuma iyi bakarak dinlen. Ben bir şey olursa sana haber veririm."

Alnıma uzun bir öpücük kondurup odadan çıktı.

Şu an dünyalar benim olmuştu. Annem bebeğimi biliyordu ve bana karşı tavrı değişmemişti.

Hızla telefonuma uzandım.

Siz: Kortaç durumlar nasıl?

Siz: Bir gelişme var mı?

Mesajım anında görüldü.

Sevgilim: Var güzelim

Sevgilim: Nasıl oluyor bilmiyorum ama Asya hallediyor

Sevgilim: İşin içine babası girdi ve Aytaç köpürüyor şu an, kesin o pezevenk bir şey dedi kıza

Siz: Kortaç sakın yalnız bırakma onu

Siz: Babası kadar şerefsiz bir insan yok zarar vermesin kıza.

Sevgilim: Sen merak etme güzelim yanımda zaten

Sevgilim: Sen nasılsın? Bizim minik ne yapıyor?

Siz: Anneannesi ona çorba yapıyor onu bekliyoruz

Sevgilim: Nasıl yani?

Siz: Anneme söyledim

Siz: Ayağını incitti diye yalan söylediğin için sana hesap soracakmış

Sevgilim: Boynum kıldan ince

Siz: Pusat abi nasıl?

Sevgilim: Asya'nın olayını bilmediği için rahat

Sevgilim: Sanki ben hapse girmişim gibi ondan daha stresliyim

Sevgilim: Kahve istiyor beyefenfi Asya'dan

Sevgilim: Bu arada onların arasında ne var?

Siz: Bence Pusat abi seviyor, Asya'da hoşlanıyor

Sevgilim: Bir çıksınlar da konuşuruz bunları o zaman

Sevgilim: Kendine iyi bak kalbim, şu dağ ayısını halledeyim

Siz: Sende dikkat et

Telefonu kenara bırakıp başımı yastığa koydum.

"Anne"

Odanın kapısı yavaşça açılırken içeriye Yaz girdi. Elinde bir demet çiçek vardı. Yanıma gelip yavaşça kucağıma bıraktı.

"Güzel kızım benim, gel annenin yanına."

Yatağın yanındaki basamaktan yanıma çıkıp kıvrıldı.

Tam o anda içeri biri girdi. Yüzü çok tanıdıktı ama çözemiyordum. Peşinden annem geldi.

Bir dakika o da adama tip tip bakıyordu.

"Siz kimsiniz?"

Elini bana uzattı. Bileğine uzanan dövme ile bakışlarım hızla yüzüne taşınırken derin bir nefes aldı.

"Tanımadın mı beni fındık?"

Annem sendelerken duvara tutundu.

"Benim, Kürşat."

💐💐💐

ABOOOO DJDJDJ

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Beğendiniz mi bölümü?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💐❤

 

Loading...
0%