Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@yazarzeeyzey

 

Kaba tabirle yazarken bu şarkılar ağzıma sıçtı. Bence okurken kesinlikle dinleyin...

Debublüman- En Dibine Kadar

Talha Yıldırır- Hoşça kalamam

***

Tam olarak göğsümün ortasına kocaman bir şey oturmuştu. Nefes almak çok zordu.

Hayır, olmuyordu. Gözlerimi ne kadar kaparsam kapayayım abim gözlerimin önünden gitmiyordu. Hala aynı duran gözleri, güldüğünde çıkan o minik gamzesiyle tam karşımda bekliyordu.

"Anne ben kafayı yiyorum."

Eli ağzına kapanmış ve ağlayan anneme dönüp yattığım yataktan doğruldum.

"Anne ilaçlar, ilaçlar yapıyor dimi bunu bana? Yok dimi, abim değil dimi, bomboş önüm kimse yok dimi?"

Elimi yüzüme kapattım. Gerçek değildi bu. Her şey o kadar üst üste gelmişti ki akıl sağlığım bozulmuştu. Başka açıklaması yoktu.

"La-lavaboya gideceğim."

"Fındık buradayım ben."

Zaten önümde durarak beni yeterince mahveden siluet konuşarak iyice kalbimi tuz parça ediyordu. Çünkü ses tonu bile abimle aynıydı.

Bu kabustan bile beterdi.

"Anne götür beni buradan ne olursun."

Kapının kenarındaki koltukta oturup iç çeke çeke ağlayan annem başını iki yana salladı.

"Gerçek kızım, hayal görmüyorsun sen. İlaçlar değil, abin var karşında. Oğlum var, evladım."

Dolu gözleriyle anneme dönerken hızla kollarını boynuna doladı.

"Annem."

Elimi tekrardan yüzüme kapatıp olduğum yere çöktüm. Dizlerimi kendime çektiğim gibi titreyen kollarımla alnımı bacaklarıma koydum.

Bu çok fazlaydı. Ben ellerimle toprağa vermiştim abimi, her gün mezarını sulamış, ıslanmasın diye taşına hep montumu örtmüştüm. Ağlaya ağlaya gittiğim her gün ben bir daha ölmüştüm.

Ama şimdi o kanlı canlı karşımdaydı ve koluma değen omzu aklımı kaçırmama sebep olacak gibiydi.

"Hayır Ela rüya görüyorsun kızım, biliyorum uzun zamandır mezarlığa gidemedik çok özledin abini ve bu sana hiç iyi gelmedi evet ama şu an değil, şu an sağlam kalman lazım. Bebeğini düşün Ela, Yaz'ı düşün, anneni düşün ve kendine gel, yalvarırım kendine gel."

Kendi kendime konuşuyordum. Ama ne abim ortadan kayboluyordu sözlerimde nede annem ağlamayı kesiyordu.

"Anne kimse yok orada ağlamasana!"

Başını annemin omzundan kaldırıp bana döndü.

Kimse konuşmuyordu.

"Şu an deliremem anne, bu kadar kişinin sorumluluğu varken üzerimde deliremem, ne olur orası boş de anne, yalvarıyorum sana boş de."

Ellerimi ona doğru uzattım.

"B-ben gömdüm anne abimi, ben suladım toprağını, ben örttüm taşının üzerini. Ben okudum duasını, ben her ağladığımda yanına gittim, ben sevdim o soğuk toprağı. Ama yaptım anne, ona ulaşabildiğim mezarından beş dakika ayrılmadım ben!"

"Anlatacağım abicim, evet inanması çok zor biliyorum ama buradayım ben. Bak."

Ellerimi tuttu.

"Yaşıyorum, rüyada değilsin fındığım delirmedin. Abin geldi artık, sırtındaki dağın geldi, ben geldim."

Yanaklarımdan süzülen yaşları elinin tersiyle silerken bir yandan da ağlamaya devam ediyordu. Bakışlarım o ve tuttuğu ellerim arasında gidip geliyordu.

"Ama nasıl, b-bu imkansız."

Başını iki yana salladı.

"Değil abicim."

Kollarını sırtıma sıkıca sarıp derin bir iç çekti. En az benim kadar onun da bedeni titriyordu. O kadar rüya gibiydi ki şu anlar, uyanmak en acı şeymiş gibi geliyordu.

"Bu eğer rüyaysa beni hiç uyandırma abi olur mu?"

Alnıma minik bir öpücük kondurdu.

"Bundan sonra beraberiz fındığım, beraber uyuyup beraber uyanacağız artık."

Başını elindeki oyuncağından kaldıran Yaz abimi gördüğü gibi korkuyla bacağıma yapıştı.

"Anne."

Korkuyla yüzünü bana çevirirken biraz geri çekildim. Beni ilk defa ağlarken gördüğünden nasıl bir tepki vereceğini kestirememişti. Gerçi şu an yüzüm nasıl duruyordu onun hakkında zerre bir fikrim yoktu.

"Annecim?"

Abim garip bakışlarla bize baktığı sırada yatağıma yaslanıp Yaz'ı kucağıma oturttum. Yüzüme uzanıp minnacık elleriyle yaşlarımı silmeye başladı.

"Anne mi?"

Hıçkıra hıçkıra ağlayışlarım hala devam ederken yavaşça omzumu silktim.

"Evet abi, an-annesiyim ben onun."

Yavaşça yanımıza oturdu. Bakışları benden çok Yaz'daydı. Ben ise ondan hariç hiçbir şeye bakamıyordum.

"P-peki babası?"

"Kortaç."

Kaşları havalandı. Garip duygular yüzünden bir bir teğet geçiyordu. Elini yavaşça Yaz'a uzattı.

"Merhaba güzellik."

Annem yüzünde yıllardır eksik, adeta parıldayan gülümsemesiyle bizi izliyordu.

"Abi?"

Yaz bana bakarak bir tepki almayı bekler gibi duruyordu. Tereddüt ederek elimi omzuna uzattım. Ama bu defa parmak uçlarım bir boşluğu karşılamak yerine gömleğine dokundu.

"Dayı annecim, geldi. Sonunda geldi."

Abim ikimize birden sarılırken derin bir nefes aldım.

Ne oldu bilmiyorum, ne oldu da bizi on iki sene kendisinden mahrum bıraktı bilmiyorum. Tek bildiğim bunları konuşacağımız ana ve sonrasına kadar hep kollarında olmak istememdi.

Çünkü o henüz ortaokulda büyümeyi bırakan Ela, şu an ilk defa nefes alıyordu. Büyüyordu, çünkü abisi vardı, gözlerini tekrardan açmıştı çünkü bedenine sarılan kollar bir başkasına değil abisine aitti.

Ve en son on yedi yaşında abisi rüyasında olsun onun yanına gelmeyi bıraktığı akşam, son kez olsun görmek için dilediği abisi bir kaç yıl geç dahi olsa onlara geri gelmişti.

Tek fark bu sefer güneş doğup gün aydığında yine yanında olacak olarak...

💐💐💐

Yemek masasına oturmuş dolu gözlerle birbirimize bakıyorduk. Babam henüz gelmemişti ve canının bir diğer yarısını görmemişti.

"Babam hala ıspanaklı böreği seviyor dimi anne?"

Annem gözlerini silip başını iki yana salladı.

"En son senin yaptığını yedi oğlum, bir daha da lokma sürmedi ağzına."

Yaz uyumuş, bizse tek kelime konuşmadan birbirimize sıkı sıkı sarılarak geçirmiştik bunca saati.

"Hanım ben geldim."

Saat tam sekiz olurken yılların klasiği olarak babam kapıyı açıp içeri girdi. Montunu kenara bırakıp koridora ilerlediğinde masada oturan bizi fark ederek yanımıza adımladı.

"Hayırdır kızım ne ol-"

Bakışları abime değdiği gibi sözü bıçak gibi kesilmişti. Çünkü o can parçasını benim aksime ilk bakışta tanımıştı.

Başını iki yana sallayıp gözlerini birkaç kez kapatıp açtı.

"S-sen kimsin?"

Abim daha fazla dayanamayarak ayaklandığında koşarak babamın yanına ulaşarak kollarını sıkıca babamın bedenine sardı.

"Benim baba."

Babamın elinde poşetler yeri boylarken acı bir feryatla kollarını abimin omzuna koydu.

"Öldüm mü ben oğul? Geldim mi sonunda, senden önce gelmem gereken yere?"

Tutamadığım hıçkırıklarımla ellerimi yüzüme kapattım.

O kadar imkansızdı ki abimin yanı başımızda olması bizim için, kimse gerçek olduğuna inanamıyordu.

"Ben geldim baba, asker oğlun geldi. Çok geç kaldı ama geldi, sen gelmedin. Ben baba ocağına geldim."

İlk defa babamın bağıra bağıra ağlayışlarını duyarken kollarımı birbirine doladım. Çok mutlu olsam da içimden sadece ağlamak geliyordu. Sanırım herkesin bahsettiği mutluluktan ağlamak böyle bir şeydi. Çünkü benim gözlerim abime değdiği an doluyordu.

"Hanım görüyor musun, oğlum gelmiş benim. Bu dualarımdan bile öte."

İkisi koltuğa geçerken bizde annemle beraber karşı koltuğa geçtik. Abim hepimizin ısrarını göz ardı ederek mutfağa geçmiş ve tıpkı gitmeden önce yaptığı gibi ıspanaklı börek yapmaya başlamıştı.

Ben oturduğum yerde öylece duruyordum. Bir canıma kavuşmuşken bir diğerinden vazgeçmek istemiyordum.

Annemle abim salona geri gelirken babam hala dolu duran gözleriyle abime döndü.

"Oğlum kim, niye uzak durmanı istedi bizden? Hadi durdun, neden öldüğünü düşünmeni istediler?"

Abim, dizinin üzerinde duran babamın elinin üzerine kendi ellini kapattı.

"Benim komutasını yaptığım bir iş vardı baba, uyuşturucu işi. Milyonları yönetiyordu bunlar, çoğu terör örgütüyle iletişim halindeydiler. Benimle beraber başka bir ekip arkadaşını da onların arasına soktuklarında benim kimliğime ulaşmışlardı. Bende benimle beraber giren arkadaşın kılığında devam ettim. Beni öldü bilmeselerdi ulaştığım belgelerin tehditi için size saracaklardı, zarar verecekleri. Bakanlık da bunu emir verdi zaten."

Annem oturduğu yerden kalkıp abimin yanına geçti ve ellerini sıkıca ellerinin arasına aldı.

"Sana bir şey yaptılar mı oğlum?"

Alayla gülümsedi.

"Erkek adama, hele de Türk askerine kim ne zararını verebilir be annecim?"

Babam bir kolunu abimin omzuna dolarken diğer kolunu kaldırıp bana döndü.

"Gel kızım sende yamacıma, bir tamamlanayım yıllar sonra."

İkimize de sarılıp derin bir nefes aldı.

"Gel boşver şu Kortaç'ı bütün ömrümüz boyunca beraber duralım be kızım."

Abim bana doğru başını eğdi.

"Aradan geçen zaman beni asla alakadar etmez fındık, ben hala senin abinim. Ve o kerata benden bir temiz dayak yemeden kardeşimi falan alamaz. Hatta vazgeçtim dayak yese de alamaz."

Yüzümde oluşan şapşal gülümsemeyle bakışlarım karnıma düştü.

O biraz zordu da, neyse...

💐💐💐

ARTIK AŞTIYSAK YOKUŞLARI BAYIR AŞSAĞIYA GİDELİM YAHU

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕💐

 

Loading...
0%