Yeni Üyelik
38.
Bölüm

38. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bugün yayınladığım "Yanlış D'" Kitabıma hepinizi bekliyoruuum 🪷🤍

Kitapta adı geçen Asya ve Pusat'ın hikayesi "Gastronot Frambuaz" yayında. Bekleniyorsunuz 🪷🤍
🫶🏻🫶🏻🫶🏻

Hani o konulara girme diye adam? Nerede? Hangi dağa kaçtı?

Tamam o dağın yanıp bitme olasılığı kesinlikle benim için daha iyi ama....

"A-aşkım ama biliyorsun be-"

Baş parmağı dudağımın kenarında gezinirken gözleri gözlerimi pek bulamıyor gibiydi.

Eyvah eyvah bu adam hepten kudurmuştu.

Severiiiizz.

"Öncelikle." çantamdan telsizi çıkarıp çocukların yanına bıraktı ve bir kaç tuşa basıp çalıştığından emin olarak bana döndü. "Kendi odamıza geçelim."

Tekrardan elime uzanıp yürüyeceğimizi sanarken bir diğer elini belime sarıp beni kucağına aldı.

"Kortaç aşkım sen iyi misin?"

Gülerek başını salladı.

Ama emin olun o gülüş pek de masumane bir gülüş değildi. Demedi demeyin sonra.

"Sadece karımı özledim. Kol kaslarım çöktü artık minnacık bedenler taşımaktan kollarım bile karımı istiyorum diye bağırıyor ben ne yapayım?"

Kolların böyleyse aşkım....

"Ama benim lohusa dönemim hala bitmedi ve bu zara-"

Dudaklarımı en sevdiğim şekli olan kendi dudaklarıyla kapatıp odanın kapısını kapattı.

"Sen onu kocana bıraksana güzelim? Aaa ama yani."

Beni yatağımıza bırakıp üzerimdeki hırkayı çıkardı ve yanıma uzandı. Beni kendine doğru çevirip ellerini gömleğimin içinden belime sardı.

"Ben sana bebek yapalım dediğim için sen bizim sevişeceğimizi falan düşündün değil mi aşkım?"

Başımı geriye atıp yüzüne çatık kaşlarla bakmaya başladım.

Ulan başka türlü bebek yapılıyordu da benim mi haberim yoktu?

"Ama aslında ben sadece sana sarılıp öylece durmak istedim biraz. Sanki hiç yakınlaşmamışız gibi sana bununla alakalı konuşunca kızarıyorsun ya o kadar hoşuma gidiyor ki.." dudağıma uzun bir öpücük kondurup alnımı alnına yasladı.

"Ha bu senin için delirdiğim gerçeğini değiştirmiyor sadece gün sayıyorum. Bugünden sonra sadece on beş gün kaldı. Nedir ki yani?" Yüzüne çöken hüzünle attığım kahkaha beni daha çok kendisine çekmesine sebep olurken ellerimi yanaklarının iki yanına götürdüm.

"Kıyamam, benim kocam beni mi özlemiş?"

Yattığı yerden doğrulup beni yatak ile kendi arasına sıkıştırırken bedenime yasladığı bedeni ve bana uyarı yapan her bölgesi bunu fazlasıyla açıklıyor gibiydi.

"Araştırdım aşkım ben, lohusa zamanı sevişmek harammış. Yoksa sağlık açısından doktorun canının acımadığı takdirde bir yasak olmayacağını söyledi. Ulan ben bana helal olan karımla niye haram şeyler yaşayayım?"

Boynumu öpüp oradan da göğsüme indi.

Evet, dalgaya vursa da kendini çok zor tuttuğu her halinden belliydi.

Gömleğin düğmelerini tek tek açıp emzirme sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerime ufak ufak öpücükler kondurmaya başladı.

"Bunlar haram değilmiş."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Resmen çocuk gibiydi ve ben onun bu hallerine gülmeden edemiyordum.

"Çok büyümüşler."

"Kortaç."

Başını karnıma yaslayıp sıkıca sarıldı.

"Tamam ya demedim bir şey."

Bu şekilde uzanabileceğimizi düşünen masum kocama minik kızımız sürpriz yapıp ağlamaya başlamıştı.

"Kalk babası, kızımız acıktı ve emzirmem gerekiyor."

Ağlanarak kalktı ve kollarını birbirine dolayarak yatağın başlığına yaslandı.

"Rüya hanıma söyle, hüküm sürdüğü yerler babasının, gelir öper öper ısırırım onu."

Odanın kapısını açıp ona doğru başımı salladım.

"Tamam babası söylerim, o da eminim hemen anlar ve sana hak verir."

🪷✨🪷

2 Hafta Sonra...

"Aman aman Asya teyzesi benim kızıma neler almış. Bak sen şunlara ya."

Dokuzuncu poşetteki eşyaları boşaltırken bir yandan da kafamda bunları kaç makinede yıkayabileceğimi hesaplamaya çalışıyordum.

Çünkü hepsi ayrı ayrı renklerdeydi ve ben kafayı yemek üzereydim.

Kahverengi rengindeki zıbını siyahlar ile mi yıkamam gerekiyordu yoksa renklilerle mi?

Yeni nesil matematik sorusundan daha zor be!

İç giyim mağazasından aldığım iki takımı poşetiyle kenara koyup çamaşır işlerini sonraya ertelemeye karar vererek ayaklandım.

"Gel kızım biz senin kırk uçurmak için giyeceğin takımına karar verelim."

Annem yarın sabah erkenden bize gelecekti ve beraber kırk uçuracaktık. Bu demek oluyordu ki lohusa dönemim bitiyordu ve yürüyen libido kocam için cennetin kapısı aralanıyordu.

"Aşkım vallahi bir! Son bir! Kurban keseceğim bir!"

Bağıra bağıra içeri giren Kortaç mutlululuktan sekerek yanımıza gelirken Rüya babasının sesini duyduğu için resmen gülüyordu.

Bak sen babacıya. Sen doğur, sen emzir ama babasının sesine gülsün.

"Benim de sesime gülmezsen fena bozuşuruz kızım ona göre."

Rüya'yı Kortaç'ın kucağına bırakıp yarınki hazırlıklar için mutfağa indim. Annem ne yapmam gerektiğini harfi harfine anlatsa da artık anne olduğum için kendim yapmam gerektiğini söyleyerek kendi sadece şerbet yapma kısmına dahil olmuştu.

"Salatalar, kısır malzemeleri, poğaça, börek, pasta, kek, mezeler, kızartmalar... tamamdır her şey hazır."

"Bir de ben şefim diye geziyorum ortada. Baksanıza kızlar anneniz döktürmüş."

Kucağında Rüya, diğer elinde Yaz kapının önünde bana bakıyorlardı.

"Ela Ertekin ben canım, tanıştırayım. Kortaç Ertekin'in karısıyım hani bir zahmet."

"Ah o Kortaç Ertekin kadar şanslı olsak zaten...."

Ellerimi çırptım.

"Hadi benim kızlarım anne ile televizyon keyfi yapalım. Hatta bu gece üçümüz beraber uyuyalım ne dersiniz?"

Yaz sevinçle ellerini çırparken Kortaç parmaklarıyla bir şeyler sayıyordu.

"On dokuz, evet evet tam on dokuz saatiniz var kızlar sonra anne benim, baba anneyi ham yapacak."

"Anne baba ham?"

Yaz korkmuş bir şekilde yanıma adımlayıp ellerini açtı ve boynuma kocaman sarıldı.

"Anne ham yok, anne benim, ben anne ham."

"Çattık arkadaş. Kızım ben karıma dokunamıyorum aylardır. Gözümün önünde dokunamıyorum, o yüzden avucunu yala tamam mı? Anne benim. Sende benimsin. Tamam mı?"

Başını iki yana salladı.

"Hayıy."

Kortaç ağlanır gibi kendi kendine triplere girerken ben hallerine kahkaha atıp duruyordum. Resmen çocukla çocuk olup inatlaşıyordu.

"Sıra sana da gelecek küçük hanım."

Yaz'ı kucaklamış yanıma gelirken bu defa hedefi Rüya'ydı.

"Sende hanımefendi bakıyorum da ki anneni sürekli emiyorsun. O benim karım artık sırayla emeceğiz."

Geriye çekildim.

"Yok artık Kortaç saçmalama."

"Sende sus, ya da tövbe haşa konuş karım benim, ömrümün aşk bahçesi."

Yani neymiş dostlar insanlar akıl sağlığını kaybetmeden de delirebilirmiş, teşekkürler. Kamu spotu buraya kadardı.

🫶🏻🥹🫶🏻

Annem benim için hazırladığı suyu bana uzattığında kocamam kova ile banyoya girip dedikleri gibi yıkandım.

Sıra Rüya'daydı.

İçinde altın, ve çakıl taşı bulunan suyu küvete doldurup annemle beraber kızımızı da yıkadık.

"Su gibi uzun ömrü olsun inşallah."

Lütfen bu adetler ne böyle diye konuşmayın annem duyuyor valla ve bana nasıl Arnavut adetlerimizden bahsetmezsin diye başımın etini yiyor.

Kızımı kurulayıp güzelce giydirdiğimizde aşağıda bizi bekleyen misafirlerin yanına indik. Annem de benimle aynı fikirde olduğundan Rüya'yı kucaktan kucağa vermemiş sadece kendi kucağında tutarak dolaştırmıştı.

Bu salgın zamanında bebeğimi oyuncak haline getiremezdik tabi ki.

Yemekler yenmiş, dualar okunmuş ve sohbetler edilmişti. Artık saat akşam sekize geldiğinden bütün herkes hediye ve takılarını anneme verip beni, Asya'yı ve annemi başbaşa bırakmıştı.

"Kanka Kortaç sanırım kudurmuş."

Çatık kaşlarla ona döndüm. Tamam ben anladım da o nasıl anladı be?

"Nasıl yani?"

Elindeki çantaları bana doğru gösterdi.

"Yaz ve Rüya bu akşam bende kalacakmış. Eğer aksi bir durum olmazsa yarın akşam da bende kalmalarını planlıyormuş. Şu an zaten bizim eve senin sağdığın sütleri depolamaya gitti. Sanırım siz bu akşam üçüzler meydana getireceksiniz Allah yardımcın olsun."

Konuşmama fırsat vermeden annemin yanına gidip Rüya'yı kucağına aldı.

"Annesi görüşmek üzere. Tatiliniz..." Annnemi işaret ederek kaş göz yaptı. "Umarım çok güzel geçer. Bende Pusat'sız yalnız kalmaktansa yeğenlerimle kalırım. Mis."

İkisi beraber evden çıkarken bende telefonumu alıp Kortaç'ın numarasını tuşladım.

Resmen çocuklarımızı göndermişti ya!

Çağrıyı meşgule attığında koşar adımlarla odamıza çıkıp üzerimdeki beyaz elbiseyi çıkardım ve rahat bir pijama takımı giydim.

Bende Ela'ysam bu gece bana dokunmasına asla müsade etmezdim. Hodri meydan!

Yeniden aşağıya indiğim sırada kapıyı açıp içeri giren Kortaç elindeki kronometreyi havaya atıp kocaman bir kahkaha attı.

"Bitti!"

Hiç oralı olmadan portmantonun yanındaki dolaptan yastık ve yorganı alıp yavaşça yanına adımladım.

"Hoş geldin aşkım, al bunlar sana hediyem. Salonda yatarken boynun tutulmasın."

😁🦋😁

ELA SEN Mİ BÜYÜKSÜN KORTAÇ MI EMİN DEĞİLİM BE CANİKOM DJDJJD

NASILSINIZ AŞKOLAR NASIL GİDİYOR HAYAT?

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUUUM🩵🩵

 

 

Loading...
0%