Yeni Üyelik
52.
Bölüm

52. Bölüm

@yazarzeeyzey

YENİ KİTABIM "BİR AKIM MESELESİ" YAYINDAA, HEPİNİZİ BEKLİYORUM ☁️

Aynı zamanda Profilimdeki "YANLIŞ D'" kitabıma da bekleniyorsunuz. O BUGÜN YAYINLANDII 🌼

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın ❤️
🪷🪷🪷

 

3 yıl sonra...

"Anne alın yazımı, Pars'ımı sildi bu kuaför! Alt tarafı isteme isteme. Düğünde ne yapacak? Komple yok mu edecek beni?"

Annem gülerek elindeki şekerliği orta sehpaya bıraktı.

"Mis gibi olmuşsun işte. Git üstünü değiştir gelirler birazdan."

Saat beşe geliyordu.

"Kiraz ve Zeytin nerede?"

Başıyla odamı işaret etti.

"Hazırlanıyorlar."

Hızla koridora doğru adımladım.

"Hainler! Benim sözümde benden güzel olamazsınız!"

Bir anda kapıyı açmamla ikisi de yerinden sıçrarken ellerindeki kutuları hızla arkalarına sakladılar.

"Yuh! İnsan bir kapı çalar."

Elimi çenemin altına koyup alay eder gibi sırıttım.

"Hah doğru dedin, insan kapıyı çalardı. Ben eşi benzeri olmayan bir şeyim insan ne demek? Küfür mü o?"

Gülerek geri çekildiklerinde dolabıma asılı harika elbisemi elime aldım.

 

Bir hafta sonra olacak nişan için zaten yeterince abartı bir kıyafet seçtiğimden bu geceki elbisemi sade ve şık seçmiştim.

Annemin aldığı tamtur bilekliğimi ve gümüş renginde tek bant ayakkabımı giyerek artık tamamen hazırlandığımda kızlar nihayet arkalarında sakladıkları kutuları çıkararak bana döndüler.

"Biz aslında bunu sana nişanda vermek istemiştik ama daha fazla dayanamıyoruz."

Kiraz elindeki genişçe siyah kadife kutudan suyolu bir set çıkarırken Zeytin pırlanta bir kolye seti çıkardı.

Bunlar benden habersiz banka mı soymuştu lan?

"Kızım bunlar çok fazla! Manyak mısınız siz?"

İkisi de başını sallarken Zeytin atıldı.

"Laçin sen benin kardeşim sayılırsın. Tabi ki sen evlenirken hem maddi hem manevi yanında olacağım, olacağız."

Gözlerim her an olduğu gibi yine dolarken başımı tavana kaldırdım.

"Ağlatacaksınız beni ve o gıcık kuaför bir daha badana sürecek bana."

Odada kahkahalarımız yankılanırken Kiraz bir anda elini havaya kaldırdı.

"Daha fazla içimde tutamayacağım, Kerem bana evlenme teklifi etti!"

Tekrar bir sevinç çığlığı odada duyulurken annem bir anda içeri girdi.

"Birbirinizi mi öldürüyorsunuz ne bu ses kız?"

Anneme hem takımlarımı hem de Kiraz'ın parmağındaki yüzüğü gösterdiğimde annem bir anda ellerini semaya kaldırdı.

"Allah'ım dualarımı bir bir kabul ediyorsun, çok şükür rabbim sana!"

Annemin duasını bölen kapının zili hepimiz kapıya dizilirken annem derin derin nefesler alıyordu.

"Damat bey henüz gelmedi kızım, benim baban."

Kapıyı açıp elindekileri aldığımda ağlamak üzere olan babama bakmadan mutfağa geçtim. Çünkü biliyorum ki bir saniye yüzüne baksam feryat figan bende ağlayacaktım.

Sakin yanlış anlaşılmasın karşımızdaki eve gelin gidiyorum. Kutuplara falan değil yani...

Soğuk bir bardak su içip sandalyeye oturdum. Midemin bulantısından sabahtan beri iki lokma bir şey yemiş, yediklerimi de çıkarmıştım.

Kiraz'a hamile olmadığımı anlatmak fazlasıyla uzun sürse de kendisi hala en ufak hareketimde imalı bakışlarını üzerime tutmaktan geri çekilmemişti.

Yaklaşık yarım saat yaptığımız gıybetin ardından kapı tekrardan çaldığında bu sefer kapıya bakan annem gelenlerin Pars ve ailesini olduğunu onaylayıp bize seslenmişti.

"Zeytin çabuk çık, Laçin çabuk kapının önüne. İnci teyze sende kocanın yanında dur ve tamam."

Yavaşça kapıyı araladığımda ilk olarak elindeki iki kocaman beyaz gül buketini tutan Pars göründü.

Kahretmesin en az ayda bir kez onu takımıyla görsem de şimdi on bin kat daha yakışıklı olduğuna hem yemin eder hem de kanıtlardım.

"H-hoş geldiniz."

Hepsi birden sırayla içeri girdiğinde Pars ilk buketi bana ikinci buketi anneme uzattı.

"Bunlar sizin çiçeğiniz İnci anne, bana ömrümün en güzel çiçeğini armağan ettiğiniz için."

Selamlaşma faslının ardından elimdeki çikolata ve çiçekle mutfağa girdim. Bugün için ayırdığım vazoya çiçekleri bıraktım.

Elbisemle aynı renkti!

Bir anda belimi saran kollar ile arkama döndürüldüğümde nefesimi tuttum.

Hatırla kızım, sınırlar var. Sınırlar ve sinirler...

"Bu kadar güzel olmaya utanmıyor musun sen?"

Başımı gülerek iki yana salladım.

"Allah vergisi canım ya."

Bir anda dudaklarıma yapıştığında ne olduğunu anlayamasam da çok geçmeden karşılık vermeye başladım.

Eli belimden boynuma uzandığında içeride babamların olduğu gerçeği soğuk su misali başımdan aşağıya dökülürken fısıldar gibi konuştum.

"Pars babamlar..."

Alnını alnına yasladığında onun da kendini zor tuttuğu aşikardı.

Evet evet sınırlar...

"Sadece iki ay. Sonra ne sınır kalacak, ne de sinir."

Kravatını düzeltip ufak bir öpücüğün ardından mutfaktan çıktığında benden hemen kendime çeki düzen verdim.

Pars ikimiz için salonun boylu boyunca bütün duvarını kaplayan süslemenin önünde oturduğundan yavaşça yanına adımladım.

Herkes buradaydı.

"Eee Arslan, der miydin hem liseden hem askerden arkadaşken bir de dünür olacağımızı."

Babam gülerek başını sallarken çaprazımda kalan Kiraz gözleriyle elimdeki telefonu işaret etti.

Ayıp olmasın diye sessize aldığım telefona göz ucuyla baktığımda gördüğüm mesajla hemen Pars'a döndüm.

Kiraz haklıydı. Pars'ın dudakları parlatıcım sayesinde yaldır yaldır parlıyordu.

Herkesin birbiriyle ilgilenmesini fırsat bilip yanımdaki sehpadan peceteyi alıp hemen Pars'a uzattım.

Anlamayan bakışlarını bana gönderdiğinden elimde dudaklarını işaret ettim.

Hala anlamayınca yavaşça yanına yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"Anlasana be adam dudaklarına ruj bulaşmış!"

Sırıtarak dudaklarını silip peceteyi cebine attı.

"Nasıl içersiniz kahvelerinizi?"

Ortaya doğru atıldığımda herkesin kahvelerini aklımda tutup mutfağa geçtim.

Unutmadan hepsini buzdolabına asılı deftere yazıp kahveleri kucağıma topladım.

"Kerem'e bal koyacağım."

Aşık aşık içeri giren Kiraz ve onun aksine somurtarak gelen Zeytin'e döndüm.

"Soğuk su."

İkisi de tankerle dolaba koyduğumuz suları tezgaha çıkarıp cezvelerin önüne geçtiler.

Çalıştığımız gibi hızla kahveleri yaparken bir yandan da tepsileri hazırlıyorduk.

Evet bir kaç kere kahve için çalışma yapmış ve üst üste beş bardak kahve içmek zorunda kaldığımızdan çarpıntı yaşamıştık.

Bir kere sözleniyorum ne yapayım!

Yaklaşık on dakikanın ardından butün kahveler hazırdı. Tepsilere yerleştirip önce Sinem annemlere kahveleri dağıtıp bizimkilere geçtim.

Pars'ın kahvesini en sona bırakıp yavaş adımlarla yanına adımlarken yemin ederim karnımdaki kelebek görünümlü dinozorlar horon tepmeye başlamıştı.

Çok değil canım içine azıcık pulbiber dökmüştüm. Yani bir kasecik kadar.

Derin bir nefes alıp kahveyi tek yudumda içtiginde bütün salon ona dönmüştü.

"Sadece sen mi alıştırma yaptın müstakbel karıcım?"

Kulağıma doğru fısıldadığında alayla sırıttım.

"Gelelim sebebi ziyaretimize."

Serkan baba yavaşça yerinden doğrulduğunda bakışlarını babama kilitledi.

"Gençler birbirlerini görmüşler, beğenmişler. Benim oğlum da senin kıza tutulmuş. Bize de bu işi resmiyete dökmek düşer. Kısacası Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızımız Laçin'i oğlum Pars'a istiyorum."

Babamın bakışları beni bulduğunda titrek bir nefes aldım.

"Herkes bilir Pars'ı oğlum gibi bilir severim. Gözüm hiç arkada değil. Madem onlar da birbirlerini bu kadar sevmişler bana da kabul etmek düşer."

Bir ordu misali herkes ayağa kalkarken bir selamlaşma faslı daha yaşandı. Sinem anneyle Serkan babayla ve kendi anne babamla sarıldığımda artık ağlamamak için resmen ıkınıyordum.

Sıra Pars'a geldiğinde ellerini belime dolayıp derin bir iç çekti.

"Hayatıma hoş geldin bir tanem. İyi ki geldin..."

🚓🚓🚓

Yiaaa düğün dernek kurulsuuuun djdhdhd

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🍀🤍

 

Loading...
0%