Yeni Üyelik
59.
Bölüm

59. Bölüm

@yazarzeeyzey

 

YENİ KİTABIM "GÖNDERİLİYOR;HANIMELİ"NE HEPİNİZİ BEKLİYORUUM 🫶🏻

YENİ KİTABIM "BİR AKIM MESELESİ" YAYINDAA, HEPİNİZİ BEKLİYORUM ☁️

Aynı zamanda Profilimdeki "YANLIŞ D'" kitabıma da bekleniyorsunuz. O BUGÜN YAYINLANDII 🌼

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın ❤️
🫶🏻🫶🏻🫶🏻

1 Ay Sonra...

"Anne alt tarafı karşı eve taşınıyorum niye bu kadar efkarlanıyorsun ya?"

Omuzlarını silkerken derin bir nefes aldı.

Takılarımı da valize atıp fermuarı çektim. Evin resmen yüzde doksanı benim eşyalarım ile dolacaktı.

Kıyafetlerimi dün eve götürmüştük ve yerleştirmem Kiraz ve Zeytin'in yardımıyla yedi saat sürmüştü.

Evdeki her şey tamamdı. Mobilyalar, beyaz eşyalar yenilenmiş ev kısa bir tadilatla yeniden doğmuştu.

"Yemin ederim belimi hissetmiyorum artık."

Valizi merdivenin başına sürükledim. Hava çoktan kararmış saat on ikiye geliyordu.

Gözlerimi kapatıp duvara yaslandım.

Resmen açlıktan gözümün önünden yemekler geçiyordu.

Odadan telefonumun sesi duyulmaya başlandı.

İki dakika rahat yoktu!

Kerem arıyordu. Çağrıyı cevapladım.

"Alooo naber dünyalı ve nişanlı ve aşık ve güzel ve akıllı ve benim kuzenim?"

Sesi ile kaşlarım çatıldı. Resmen sesi kayıyordu.

"Sen sarhoş musun?"

Telefon bir anda büyük bir gürültüyle çınladığında hafifçe uzaklaştım.

"Ben Laçin'i istiyorum! Bana ne senden, Laçin gelsin!"

Uzaktan Pars'ın sesi geliyordu. O da mı sarhoştu?

"Laçin gel al şu nişanlını, sen zannedip sabahtan beri vazoları öpüyor. Benim gibi bir mükemmeliyeti senin gibi bir çirkin zannedip öpmesini istemiyorum!"

Bakışlarım istemsizce üzerimde gezindi. Düz bir eşofman takımıydı, en azından ayıcıklı pijama değillerdi, dışarı çıkabilirdim.

Cüzdanımı ve arabanın anahtarını alıp odamdan çıktım.

"Anne ben Kerem'lere gidiyorum, Pars oradaymış alıp gelicem."

"Bende geleyim mi kızım?"

Babam gözlerini ovuşturarak odasından çıktığında yanına yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

"Ben hemen gidip gelicem babacım. Sen uyu."

Ayakkabılarımı hızla ayağıma geçirip evden çıktım. Arabaya binip kemerimi takarken bir yandan da kızları konferans yaparak arıyordum.

"Laçin inşallah hamilesindir kardeşim beni bu saatte uyandırdığına göre, ikiz mi beşiz mi?"

"Kiraz bak hala yan yana odalarda yatıyoruz eğer biraz daha çığırırsan gelip seni o çok sevdiğin yastığınla boğarım!"

Arabayı çalıştırdım. Kerem'in evi bize yaklaşık yirmi dakika mesafedeydi.

"Bizimkiler sarhoş olmuş, nasıl bilmiyorum ama kafaları fazlasıyla iyi. Beş dakikaya sizdeyim hazır olun. Ben tek başıma üçünü ayıltamam."

"Ne?"

"Ben bu mala anlatırım Laçin. Hemen hazırlanıyoruz."

Telefonu kapatıp hızımı arttırarak Kiraz'lara sürdüm.

Arabanın havasızlığı midemi bulandırdığından camı açıp derin bir nefes aldım.

Hala geçmeyen bulantı midemdeki her şeyi ağzıma taşırken hızla arabayı sağa çekip içimdeki her şeyi boşalttım.

Anamı dinleyip üst üste o kadar tavuk yememeliydim!

Torpidodan ıslak mendili ve naneli şekeri aldım. Midemin bulantısına hep iyi gelirdi.

Tekrardan arabaya geçtiğimde biraz daha iyiydim. İki dakikalık yolun ardından kızlara ulaştığımda ikisi de benim gibi eşofmanlarla kapıda bekliyordu.

"Neden sarhoş olmuşlar? Kerem'i arıyorum bana' Anne olamayacakmışım beni terk edersen seni anlarım' diyip resmen anırmaya başlıyor. Hani bunlar sadece film izliyecekti?"

Bilmediğimi belli eder gibi omuzlarımı kaldırdım. Bende merak ediyordum. Pars kolay kolay alkol alan biri değildi. Hele bir de kör kütük sarhoş olacak kadar, hiç değildi.

Arabayı tekrardan çalıştırıp istikametimize doğru sürmeye başladım.

Yaklaşık yirmi dakikanın ardından eve ulaştığımızda hızla arabadan indik.

Evin çatı katındaki deposuna kadar bütün ışıkları yanıyordu.

Bahçeden içeri girdik. Ben zili çalarken Kiraz'da kapıya vuruyordu.

"Bizi basmaya geldiler! Uyuşturucuları saklayın!"

Kerem'in bağırışının ardından büyük bir gürültü koltuğunda kapı aralanmış ve üstü başı bembeyaz olan Kerem gözükmüştü.

"Aaa sevgilim hoş geldin."

Kerem Kiraz'a sarılırken yanlarından geçip salona girdim.

Evin resmen ağzına sıçmışlardı. Kağan soldaki koltukta kendi kendine konuşurken Pars elindeki çiçekle seviyor sevmiyor diyip duruyordu.

Elindeki çiçek bildiğiniz bas baya sarma yaprağı yalnız.

"Pars."

Başı hızla benden taraf döndüğünde kocaman sırıtarak ayaklandı.

"Laçin geldin."

Yanına yaklaşıp kollarından tutarak onu koltuğa oturttum.

"Siz niye bu kadar içtiniz?"

Etrafına bakındı.

"Ben mi içmişim? Ben içmedim. Ağzıma sürmem."

On yaşındaki çocuklar gibi konuştuğundan kahkahamı daha fazla tutamamıştım.

"Sen burada bekle, ben hepinize kahve yapıp geliyorum."

🚓🚓🚓

"Pars hadi kalk."

"Ya uyanmıyor bu!"

"Kerem'in kıçı açıkta da kalmadı ama mal mal sırıtıyor uykusunda."

Üçü de yan yana dizdiğimiz koltukta uyuya kalmışlardı. Ve yaklaşık olarak on dakikadır ne yaparsak yapalım uyanmıyorlardı.

"Ben annemi arıyorum, burada kalalım. Uyanıp da saçma sapan şeyler yapmasınlar."

Zeytin başını sallarken o da telefonuna uzandı.

"Anne."

"Kızım kaç saat oldu gelmediniz, arıyorum açmıyorsun. Birine bir şey mi oldu doğru söyle."

Görebilecekmiş gibi başımı iki yana salladım.

"Anne herkes iyi, fazla içmişler hepsi sarhoş sadece. Burada kalmamız lazım bizim, evi zaten mahvetmişler bir de başlarına bela almasınlar."

Sesi kısa bir mühlet kesildi.

"Aradığımda aç tamam mı telefonunu."

Kızlara dönüp ikna olduğunu belli eder gibi başımı salladım.

"Tamam anne görüşürüz."

"Kalıyoruz."

İkisi de başını salladı.

"Kalıyoruz."

🚓🚓🚓

"Bir açıklama yaparsınız artık."

Bahçedeki masaya oturmuş kahvaltı ediyorduk. Dün bizde onların yanında uyumuştuk. Şimdi ise alkol almadıklarını iddia edip asıl sarhoş olduklarını açıklamalarını bekliyorduk.

"Ya ben kendime sadece kendime çikolata aldım, bir de enerji içeceği."

Kerem atıldığında Pars başını salladı.

"Evet, alkol almadık ki marketten."

Kağan aydınlanmış gibi bir anda oturduğu yerden kalkıp başını salladı.

"Lan yediğimiz çikolata likörlü! O yüzden o kadar pahalıydı hatta!"

Kerem masadan kalkıp içeriye gitti. İki saniye sonra elindeki çikolata paketiyle yanımıza gelip sesli bir şekilde arkasını okumaya başladı.

"Çok yok ama alkol içinde, biz nasıl kafayı bu denli bulduk?"

"Kişi başı dört paket yersek başka ne olmasını bekliyordun?"

Gözlerim kocaman açılırken başım Pars'a döndü.

"Zaten sarhoş olmasaydınız şeker komasına girmiş olacaktınız."

Önlerinde duran kahveleri içtiklerinde ayaklandık.

"Bizim artık gitmemiz lazım. Malum benim..."

Alayla Pars'a döndüm.

"İki gün sonra kınam var ve eşyalarımı yerleştirmem gerekiyor."

"Benim de iki gün sonra kınası olan arkadaşıma yardım etmem gerekiyor."

Hepsi birden ayaklandı.

"Biz bırakalım sizi?"

Başımı iki yana salladığımda Kiraz konuştu.

"Bence siz önce savaş alanına çevirdiğiniz evi toplayın. Yoksa Belma teyze sizi öldürmekten beter eder, benden söylemesi."

Kız haklı beyler dağılın.

🚓🚓🚓

Saat akşam on bire geliyordu ama resmen ben ölü gibi hissediyordum. Bütün günümüz eşyaları yerleştirmekle geçtiğinden ne ayaklarım ne de kollarım benimleydi.

Odama geçip son günlerimi geçirdiğim yatağıma uzandım.

Evlendikten sonra özleyeceğim en önemli şey yalnız yatmak olacaktı sanırım.

Tekrardan telefonum çaldığında başımı geriye attım. İki dakika rahat etsem resmen hissetmiş gibi arıyorlardı. Çağrıyı cevapladım.

"Efendim."

"Ne yapıyorsun güzelim?"

Titrek bir nefes alıp yatağımda yan döndüm.

"Beni çok özleyecek olan yatağımla hasret gideriyorum. Sen?"

Dışarıda olduğunu belli eden hışırtıların ardından iç çekişi duyuldu.

"Seni her saniye özleyen bir diğer kişiyle hasret gidermeye ne dersin?"

Kıkırdadım.

"Eh giderelim bakalım. Neredesin?"

Evin zili çaldığında ayaklandım.

"Kapının önünde."

"Hemen geliyorum."

Üzerimdeki eşofman takımını çıkarıp kot pantolonumla beyaz tişörtümü üzerime geçirdim. Aşağıdan annemle Pars'ın konuşmaları duyuluyordu.

Aşağıya inip yanlarına gittim.

"Anne birileri hasretime dayanamamış, kapıya gelmiş. Biraz dolaşalım geliriz tamam mı?"

Gülerek başını salladı.

"Dikkat edin kendinize."

Pars elimi eline hapsederken evden çıktık.

"Nereye gidicez gece gece?"

Omzunu silkti.

"Yürüyelim biraz, yanımda olduğun sürece nerede olduğumuzun bende bir farkı yok."

Kolunu omzuna attığında caddeye doğru yürümeye başladık. Yaklaşık on dakika sonra bir pastanenin önünden geçerken hemen durdum.

"Şekerpare!"

"Ne?"

Gözlerimle camın arkasından 'ye beni' diye bağıran şekerpareyi işaret ettim.

"Baksana Pars, çok güzel. Üşenmicem yarın buraya gelip bütün tepsiyi yicem."

Kahkaha atarken başını iki yana salladı.

"Niye yarını bekliyoruz?"

Kaşlarım çatıldı.

"Ne yapıcaz ki?"

Omzunu silkti.

"E girelim."

"Ama kapalı."

Başını salladı.

"Ama canın çekti."

Yanına yaklaşık elimle ateşini kontrol ettim.

"Sen üşüttün mü Pars? Hırsız gibi içeri mi gireceğiz?"

"Parasını bırakırız Laçin. Camı çerçeveyi indirmicez ya. Hem ben polisim sevgilim, beni kime şikayet edecekler?"

Arkasına dönüp camekan girişin önüne geçti. Cebinden kartını çıkarıp kenarına doğru soktuğunda etrafı kolaçan ediyordum.

Cam aralandığında içeri girip beni de yanına çekti. Tatlıların olduğu yere girip tepsiyi tezgaha çıkardı. Allah'ım resmen tatlının güzelliğinden düşüp bayılacaktım.

Hemen uzanıp bir tane aldım ve ağzıma attım. Anında gözlerim kapanırken kalçamı tezgaha yasladım.

"Pars sende al çok güzel."

Ağzımın dolu olmasını önemsemeden önce Pars'a sonra kendime bir tane daha aldım.

"Bir de yarını bekleyelim diyorsun."

Derin bir iç çektim.

"Vallahi billahi yaşadığım bu kısa süreli atraksiyonun her saniyesine değdi."

Tepsi yaklaşık beş dakikada yarıya inerken başımı iki yana salladım.

"Tamam yeter, çatlıcam artık."

Kahkaha atıp yaslandığı yerden doğruldu. Cebinden iki yüz lira çıkarıp tezgaha bıraktığı sırada not yazmak için kağıt ararken bir anda kapının önüne doluşan polislerle ona döndüm.

"Pars polis, geldiler! Tutuklayacaklar bizi! Mapuslarda sürüneceğiz!"

Benim aksime hiç strese girmezken kapının önüne çıkıp arabadaki polislerin yanına geçti.

"Komiserim. Sizin burada ne işiniz var?"

Polis arabasına yaslanmışken kapıda duran beni işaret etti.

"Canı çekince dayanamadım içeri girdik. Gelmemizi gerektiren bir durum var mı?"

Polis başını iki yana salladı.

"Buranın sahibi Cüneyt amca zaten, söylerim siz olduğunu. Afiyet olsun."

İki araç da geldikleri gibi giderken Pars bana dönüp ellerini iki yana açtı. Gülerek yanına adımladım.

"İnsanın polis bir nişanlısının olması çok güzelmiş."

Kollarımı bedenine sardığımda fısıldadı.

"Asıl güzel olan ney biliyor musun?"

"Ney?"

"İnsanın polis bir kocasının olması."

Ben ona da sahibim ya zaten...

🚓🚓🚓

Kına ve düğün öncesinde bir ara bölüm geçeyim dedim. Malum artık sonlara yaklaşıyoruz....

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🍀🤍

 

Loading...
0%