@yazarzeeyzey
|
YENİ KİTABIM "17.Piyon"Demir" yayındaaa. Hepinizi bekliyorum 🩵 Laçin'den... 10 Yıl sonra... Zaman çok hızlı geçiyordu. Hayatımın çoğu anına şahit olmuştunuz ve gördünüz ki ben Pars olmadan asla tam olamamıştım. Şimdi de bakıyordum da ellime merdiven dayamıştım. Gurur ve Mert yirmilerinin sonlarında Damla ise tam yirmi dört yaşına basmıştı. İnci ise yirmi iki yaşındaydı. Biz kocaman bir aile olmuştuk. Yıllar yıpratamamış, yaşlanmak paslatamamıştı mutluluğumuzu. Kaynana olmuştum. Gurur ve Ecem evlenmişti. Mert deseniz hala benimle tanıştırmadığı gelinim için her akşam sarma sarıyordu. Yine mi dediğinizi duyar gibiyim ama evet yine. Bizde seven sevdiğine hep sarma yapardı... "Anne ağlama ama." Derin bir nefes alıp başımı tavana çevirdim. Kızım büyümüştü de sözleniyordu. Üzerinde benim sözümde giydiğim elbisem vardı ve ben ona baktığım her an kendimi ağlarken buluyordum. "Bu kadar güzel olursan başka ne bekliyorsun ki? Yemin ederim şu damat tanıdık olmasa önce ağzını eline verirdim. O kim la benim kız kardeşimi elimden alıyor?" Mert kravatını düzeltiyor ama sürekli söyleniyordu. Çok kıskançtı... Pars ne kadar kıskançsa Mert onun bilmem kaç katına sahipti. Ve biz ona sakinleştirici vererek Damla'yı istemeye geleceklerini söylemiştik. "Abi deme öyle, Bulut aileden biri artık." Mert, kardeşine küfür etmiş gibi bakarken Damla'nın anlına kısa bir öpücük kondurup başını hızla iki yana salladı. "Sorunum asla seninle değil güzelim ama maalesef. O ailemize girmeye çalışan, seni bizden çalan sonradan görme bir yabancı. Bir üstü yok. Dua etsin hırsız kategorisinden buna çıkardım onu." Gülerek ayaklandım. "Hadi oğlum sus, kızımı daha fazla sıkma. Hadi git babanı çağır. Set ondaydı getirsin artık." Oflayarak dışarı çıktı. Bir diğer oğlum ise dokunsanız ağlayacak gibi olduğundan salondaki koltuktan kalkmıyordu. Hepimiz sanki isyan gününde gibiydik. "Anne sen babamla sözlendiğinde nasıl hissediyordun? Nasıl bir andı senin için? Benim gibi böyle bayılacak gibi hissediyor muydun?" Elini tutup ikimizi de yatağına oturttum. Gözleri dolu doluydu. "Kalbim yerinden çıkıyordu, yıllar sonra tamamen benim olacağını bilmek o kadar iyi hissettiriyordu ki, bulutların üzerinde geziyormuşum gibi hissediyordum. Yani evet, bayılacak gibi oluyordum her saniye." Derin bir nefes aldığında gülerek omzumu silktim. "Ama şansına küs kızım, baban gibi biri daha yok bu dünyada. Onu da ben kaptım. Korel Zorlu, Alaz Dalkıran, Uraz Kaya gibi gibi isimler dışında tabi." Tebessümü daha da büyürken başını omzuna yasladı. "Ya anne ya, Bulut da babam kadar düşünceli biri. Hem o saydıkların yine kitap karakteri mi?" Kıkırdadım. İnsan beşinde neyse, kırk beşinde de aynısı oluyordu. Ah Uraz Kaya... Seni okurken delirdiğim o günleri hala unutmadım ben. Neyse kocamı aldatmak gibi olmasın ama çok yakışıklı. "Çok çabuk büyüdünüz kızım, siz daha dün bebektiniz, baban sana bakıp dakika başı Damla'nın kardeşi olsun diye darlıyordu beni. Şimdi sen evleniyorsun, ben kaynana oluyorum. Yine." Tebessümümüz büyürken aralık kapı açıldı. Biricik kocam elindeki kutu ile içeri girerken gözlerindeki tatlı hüzün elle tutulur cinstendi. "Hayatımın kadınları buradaymış." Başını etrafa çevirdi. "İnci duymasın da." Gülümsemem bozulmazken ayaklandım. Pars bana doğru kolunu uzattığında yanındaki yerimi alarak bakışlarımı onun gibi kızımıza taşıdım. Peri kızı gibi olmuştu güzelliğim. "Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın ben, biz senin yanındayız kızım. Asla hiçbir şeyi zorunda olduğunu düşündüğün için yapma, ben her daim buradayım." Adımları yanımızı bulurken ikimize de sıkıca sarıldı. Ağlamak istemiyordum ama kendime hakim olamıyordum. Evet o yıllarda olduğu gibi hala en ufak şeyde midem bulanmaya devam ediyordu. Hayır tövbe estağfurullah bu sefer hamile değildim çok şükür! Sırf yazar beni bir şoka daha sokmasın diye sabah uyandığımda ilk yaptığım şey test olmuştu. Yazar kim miydi? Sizi bizlerle, bizi sizlerle buluşturan kişi. Dönüp bakıyorum da iyi ki aklına gelenler biz olmuşuz da bizi yazmış, bizi birleştirmiş, bizi bir yuva haline getirmişti. Evet şu an hissediyorum, yazar dolu gözlerle kocaman gülüyor, hepinizi çok seviyormuş haberiniz olsun. "Bu set senin için güzel kızım, Sen bizim hayatımıza mücevheri, elması varlığınla verdin. Bizde sana küçük bir sürpriz yapalım dedik." Evet kocam hala sözleriyle insanın ayaklarını yerden kesiyordu... Yaşlı gözlerle setinin kolyesini ve bilekliğini taktığında bu sefer kapıyı çalan kişi İnci'ydi. "Anne damat geldi. Bulut eniştem geldi! Abla kalk kocan geldi!" İnci hepimizden daha da heyecanlı şekilde davranırken onunla beraber salona doğru adımladık. Mert ve Gurur yan yana oturmuş çatık kaşlarla etrafa bakınıyordu. Bizi gördükleri gibi ikisi de ayaklandı. Gurur ayakta öylece kalakaldığında yüzündeki yapay sinirle yüzünü elleriyle sıvadı. "Ama çok güzel olmuşsun sen." Gurur tıpkı Mert gibi davranırken Ecem hızla yanımıza geldi. "Ben havasını aldım, sakin şu an. Sıkıntı yok. Sen bakma ona görümcem harika olmuşsun." Kapıyı açmak için koridora adımladığımızda içeriye dünürlerim girdi. Sizi tanıştırmadım, dünürüm Hira ve Doğan, tanıdık geliyor değil mi? Yazar bizi bir şekilde yine birleştirmişti. "Hoş geldiniz." "Ya ya ne hoş geldiler ne hoş geldiler." Gurur ve Mert aynı anda fısıldar gibi konuştuklarında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Babalarına bu kadar benzemeleri beni fazlasıyla güldürüyordu. Mert Pars'ın çok daha beter haliydi. İnci'ye sırf kıyafetlerine karışan berbat bir abi olmadığını göstermek için her kıyafet alışverişine onunla gidiyor, fazla açık olduğunu söylediği kıyafetleri bir şekilde karalayıp almamasına sebep oluyordu. "Ay canım dünürüm valla çok özlemişim." Hira yanıma gelip sıkıca sarıldığında Pars ile Doğan'da birbirlerine sarılıyordu. Gurur ve Mert ise Bulut'un erkek kardeşine elini zorla uzatmış tokalaşıyorlardı. "Şöyle geçelim isterseniz." Hepsi birlikte içeri doğru geçtiğimizde Pars'ın yanına oturdum. Eli dizlerimin üzerinde duran elimi sıkıca tutuyordu. Demiştim size, yıllar bizden hiçbir şey almamıştı. Biz hala o deli divane aşık çifttik. Sadece artık bir bebek daha istemiyorduk o kadar. "Nasıl gidiyor hayat dünürüm, iyi misiniz?" Doğan bize doğru konuştuğunda Pars başını sallayarak cevap verdi. "İyiyim dünür, siz nasılsınız?" "Bizde iyiyiz be dünür, iş güç meseleleri." Çok söze katılmıştım, yeri gelmiş kız almış, yeri gelmiş kız vermiştim ama asla bir anne rol modelinde bulunmamıştım. Hala içimden kalkıp mutfağa gitmek, kahveye yardım etmek geliyordu. Salonda sayamadığım kadar çok kişi vardı. Kiraz, Zeytin, Kağan, Kerem, annem, babam, yeğenlerim, Ekin, Başak, Demir, Deva, Derman, Deniz, Dağhan, Sahra, onların ikizleri, Hira'ların diğer erkek çocuğu Bartu gibi gibi bir sürü kişi. "Bende Kiraz, teyzesi oluyorum Damla'nın, yani oğlunuz kızımızı üzerse herkesten önce ben senin karşına dikilirim ona göre." Kiraz konuştuğunda Bulut çekingen tavırlarıyla oturduğu yerden hafifçe doğruldu. "O benim hayatım Kiraz teyze. İnsan hayatını üzemez, hayatı üzgün bir hale büründüğünde asıl kendi mutsuz olur. Damla benim nefesim ve size onun üzerine yemin ederim ki asla üzülmeyecek. Başka bir şey üzerine yemin edemezdim, çünkü hayatımdaki en değerli şey o." Kızımın gözlerindeki yaşlar yanaklarından süzülürken başını önüne eğdi. Pars'ın elimdeki eli biraz gevşemiş gibiydi. "Senin kadar seven biri varmış dünyada kocacım. Sen beni nasıl düşünüyorsan o da aynısını yapacak." O aşık olduğum sırıtışıyla yüzünü benden taraf çevirdi. "Sen hep benim kalbime düştün, ve benim kalbim sen varken her daim yangındı. Damadımı bilemem ama senin bende bıraktığın yangının yanında diğer ateşler yanmaya utanıyor." Ah o yangın lafını hatırlıyorsunuz değil mi? Hepiniz en az benim kadar düşmüştünüz... "Sen nereden buluyorsun be adam bu lafları?" "Seni görünce aklıma diziliyor her biri." Kocaman bir tebessümün eşliğinde önüme döndüm. "Ayliz gelmeyecek mi?" Hira'ya doğru konuştuğumda başını iki yana salladı. "Yoldalardı en son, birazdan burada olurlar diye düşünüyorum." Ayliz Bulut'un ikiziydi. Evliydi ve burada değil Almanya'da yaşıyordu. Onun kocası da yazarın karakterlerinden ama spoi veremem. "Günlerdir konuşuyorlar Bulut'la. O da en az bizim kadar heyecanlı ama hamile olduğu için son ana kadar doktorun onayını beklediler. Ve şimdi de uçaktan indikleri gibi geliyorlar." Sözü bittiği gibi kapı çalarken tekrardan ayaklandık. Ayliz ve kocası Teoman içeri girdiler. "Çok geç kaldık mı? Kusura bakmayın valla doktor yüzünden böyle oldu." Nefes nefese konuşurlarken Tebessümümü bozmadan ikisiyle de görüştüm. "Ne kusuru lütfen, gelin böyle." Üst katın koltuklarını da aşağıya indirip tabureleri devreye soktuğumuzdan herkese yetecek kadar yer vardı. Damadım duvarın önüne kurduğumuz platformun önünde kızımla beraber otururken artık herkes burada olduğundan kahve faslına geçmiştik. Damla, Ecem, Dünya, İnci derken bütün gençler mutfağa geçtiğinde biz tekrardan dünürlerimize döndük. "Laçin kendi sözünde enişteme isot dökmüştü, bakalım Damla ne koyacak." Hira gülerek elini yanağına yasladı. "Bende heyecandan tuzlu kahve yapmayı unutmuştum." Kiraz ve Zeytin'i işaret ettim. "Bizimkiler asla unutturmadı ki bana." Başını salladı. Kim derdi ki o günlerin üzerinden yirmi yedi yıl geçtiğini... Bulut'un kardeşi Bartu lavabo için ayaklandığında bende Kiraz'a döndüm. "Ecem iyi değil gibi." Karşı koltuğumuzda oturan Ecem az önce gayet normal dururken şimdi bembeyaz olmuştu. "Anne bir bakar mısın?" Damla bana doğru seslendiğinde adımlarım mutfağı buldu. Aynı bizde olduğu gibi yan yana kahve makinelerini dizmis kahve yapıyorlardı. "Ne oldu kızım?" Kıyafetinin etek kısmını işaret ederek elindeki ıslak mendili masaya bıraktı. "Kahve damladı, çok çirkin duruyor mu? Nolur durmuyor de anne." Başımı iki yana salladım. "Bende leke çıkarıcı sprey var kızım bekle onu getireyim." Mutfaktan çıkıp koridorun sonundaki lavaboya geçtim. Kapı hafif aralıktı. "Ne olmuş Duygu, ne çıktı testlerde?" İçerideki Ecem'di. "Ha-hamile mi?" Elim ağzıma kapanırken bir anda içeri girdim. "Gerçekten mi?" İkimiz de dolu gözlerle birbirimize bakıyorduk. Babaanne oluyordum. Telefonu kapatıp bana döndü. Kollarını sıkıca bedenime sararken hıçkırmamak için kendimi zor tutuyordum. "Ben anne olabilir miyim ki?" "Tabi ki de olabilirsin bir tanem, tabi ki anne olabilirsin. Neden olamayasın?" Yanağına küçük bir öpücük kondurduğumda kapı tıklatılmış içeriye yüzü bembeyaz oğlum girmişti. "N-ne anneliği, ne oluyor?" Dudaklarımı birbirine bastırdım. Ecem eliyle yüzünü sıvazlayıp yaşlar akan gözlerini sildi. Lavaboda çıt çıkmıyordu. "Burada öğrenmeni istemezdim ama." Bir adım daha yaklaştı. "Ama ne?" "Baba oluyorsun." Kocaman açılan gözleriyle öylece kalakalırken bir anda büyük bir bağırışla koridora doğru koşmaya başladı. "Allaaah!" "Ne oldu?" "Gurur?" İçeriden sesler yükselirken Ecem'in koluna girip ikimizi de lavabodan çıkarttım. "Anne- aman baba oluyormuşum!" Salon bir anda sevinç nidalarıyla çalkalanırken herkes ayaklanmıştı. Kocam köşede öylece dururken ne tepki vereceğini bilmiyor gibiydi. "Ne oldu Pars bey, babadan sonra dede olacak olmak korkuttu mu seni?" Bir anda kollarını bana sardığında gülerek sarılışına karşılık verdim. "Bana böylesine mükemmel bir aileyi verdiğin için teşekkür ederim her şeyim." Kıkırdadım. "Bende bana herkesin kıskandığı ve bu denli bir yakışıklı koca verdiğin için teşekkür ederim kalbim." Dolu gözleriyle yanıma gelen Gurur'un ardından hepimiz birbirimize sarılırken içimdeki o tarifsiz mutluluk sanki her saniye artıyor gibiydi. Bugünün değeri artık paha biçilemezdi. Umarım her gün sizin için de aynı şekilde geçiyordur. Hissediyorsunuz değil mi bu bir veda. Hayır değil Laçin, siz hep burada kalacaksınız. Hah yazar geldi hoş geldi. Hoş buldum canım hoş buldum. Gider ayak babaanne de yaptım seni, çok şanslısın be. Öyleyim valla be yazar. Gitmeden sana da bir veda edeyim bari. Biliyorum bir sürü kişi yazıyorsun ve yazacaksın ama bizi asla unutma ve unutturma olur mu? Sizi unutanın kalbi kurusun be, öyle şey olur mu? Sizi sadece biraz kendi halinize bırakıyorum. Her saniye yanımda işi pişirmeyin artık diye. Tamam burayı kesebiliyor muyuz? Neyse. "Anne artık biraz bizimle mi ilgilensen doyamadın babama ya." Damla ağlanır gibi yanımıza gelirken gülerek elini tuttum. BABASI GİBİ KOCASI OLSAYDI GÖRÜRDÜM BEN ONU. Kim ne derse desin Pars'ın yeri çok ayrı evet, bundan sonra sözü ben alıyorum. Namı diğer yazarınız. Kah güldüğümüz kah ağladığımız kah Laçin'i yemek olarak gören Pars'ın terleten dakikalarını okuduğumuz anların artık sonuna geldik. Ama ben eminim buraya kadar gelmiş ve okumuş okurlarımın hiçbirinin aklından silinmeyecek bir çift onlar. En yakın zamanda Laçin'inizi, Pars'ınızı bulmanız dileğiyle canlarım. Aşkınızın kalbine yangın misali düştüğü kişiyi bulmanız dileğiyle. Hoşça kalın 💕 -Kitap Sonu - Huh bir kitap daha benim kalemimden çıkıyor be... Ağlamak istemiyorum ama çok duygulandım. Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat? Beğendiniz mi vedamızı? Bahsi geçen Hira, Doğan, Bulut, Bartu ve Ayliz karakterleri "Yanlış D" kitabımdan. Okumak isterseniz profilimde 💕 Son kez söylüyorum, oy ve yorum yapmayı unutmayın olur mu? Hepinize kocaman öpücükler. Bir diğer kitaplarımda görüşmek üzere💕
|
0% |