@yazarzeeyzey
|
Başladığınız tarih yerine doğum gününüzü buraya yazabilir misiniz? Kim bilir bir şef olarak pastam elimde kutlamaya gelirim djdjdj Keyifli okumalar 💕 🍪☕🍪 "Anne çıktım ben, akşam geç gelebilirim telefonumu taciz etmezsen sevinirim. Bensiz olacağı için mutsuz günleeer." Terliği tam isabet kafama yememek için kapıyı kapatıp ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Bugün izin günümdü. Yani en azından yarım saat öncesine kadar öyleydi. Şans her zaman benden yanadır da ondan! Fatma şefim rezervasyon yaptırdığı tatilini öne alıp hepimize büyük bir sürpriz yaparken benim mesaim haftada on gün olmuştu. Evet evet, on gün. Kulaklıklarımı takıp şarkımı açtım. Zaten şu dünyada bir ben bir yargıdaki Ceylin kalmıştı kablolu kulaklık kullanan. Sorsan fakir de değiliz ama... Kurban olayım kim kulaklığını bile şarj etmek isterdi ki? Ben telefonumun şarjı ile zor uğraşıyorum anacım yeter bana bu! Hem Ceylin nasılda döşemişti Ilgaz'a lafı? Öz ablam be! Dün bütün gece uyumamış gündüz yatarım diye pek umursamamıştım. Ve sonuç olarak bir saatlik uykuyla işe gidiyordum. Böyle günün güneşini ile başlayan her türlü selamı ben değil de kim verecekti başka? Metroya olan seri adımlarım son bulurken akbilimi bastım. Abonman adamdır! İlk metromdan inip marmaraya oradan da başka bir aktarmaya geçerek elli dakikanın sonunda iş yerine on dakikalık mesafede olan yürüyüş yoluna ulaşmıştım. "Asya, günaydın kızım. İyi misin sen?" Firuze abla bana doğru seslenirken bir yandan da topraktaki çiçeklerini suluyordu. Elimi camına uzatıp hanımeli çiçeğine sürttüm. "Yıkılmadım italik duruyorum Firuze sultan." Yakında o da olur. "O ne kız?" Gülerek çiçeği sürttüğüm elimi kokladım. Beni uykumdan uyandıran iki şey vardı hayatta. Annem, hanımeli, çikolata, pastacı kreması, tatil... Neyse sadece iki şey yokmuş boş verin. Adımlarımı hızlandırıp yokuşu inmeye başladım. Saat dokuza gelmeden dükkanı açmalıydım. Bu arada size kendimi tanıtmadım. Ben Asya. Asya Şahin. Gastronomi ikinci sınıf öğrencisiyim ve babamın kankası olan Kortaç abinin kafesinde çalışıyor ve staj yapıyorum. Yirmi bir yaşındayım gencim güzelim şerefsizi üzerim, taliplerimi bekliyorum. Bakmayın tam Kısmetse Olur'luk bir tipim ama annem ve Terliği beni bundan fazlasıyla soğutuyor. Pastanenin önüne geldiğimde cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Işıkları, dolapları açıp masaları dışarıya kurduğumda asıl ilk kısım tamamlanmıştı. Bugün bütün gün yalnız olacaktım. Hem üst kata, yani kahve ve paket sipariş kısmına hem de mutfakta yapım kısmına aynı anda bakmaya çalışacaktım. Ne diyim? Gazam mübarek olsun. Kapıyı kapatıp üst katın mini dolabına aşağıda dün hazırladığımız tatlıları yerleştirip alarmı açarak mutfağa indim. Öncelikle iki kilodan bir pastacı kreması yapmam gerekiyordu. Bilen bilir ki, toz krema alıp da karıştıran kişiler yerine pastacı kremasını kendi pişiren kişilerin genelde kolları tutmaz. Çünkü o pelte kıvamına gelen krema adeta 'koluna veda et' diye bağırırdı karıştırma süreci boyunca. Telefonumu alıp rastgele bir şarkı açtım. "Gözlerin menekşe bahçesi Kenan Doğulu adeta günüme güneş gibi doğarken önlüğümü taktım. "Aşk adamım, Kenan'ım Doğulu'm be!" Kıvıra kıvıra dans ederken bir yandan da kremanın malzemelerini ölçüyordum. On dakikanın ardından o ezeli, ölümcül kısma gelirken kıpkırmızı bir suratla çırpma telini çevirmeye devam ettim. "Allah'ım sen yardım et! Bu da senin nimetin küfür etmek istemiyorum ya rabbim!" Tadı da güzel oluyordu namussuzun! Tereyağını da atıp son demlerini karıştırmaya devam ettim. "Merhaba." Bir anda arkamdan gelen ses ile döndüğümde elimdeki çırpma teli karşımda duran adamın kazağına yapışmıştı. "Tövbe bismillah şeytan!" Her ne kadar geri çekilmeye çalışsa da simsiyah kazağı top top krema olmuştu. "Yanacaksınız." Kolumu tutuğu gibi sırtımı ocaktan uzaklaştırırken çırpma teli hepten üzerine yapıştı. Sinir geliyordu. O çırpma teline yapışan ter bir tüy aklımı yitirmeme çanak tutuyordu. "Ne işiniz var sizin burada? Nasıl girdiniz içeri? İnsan tatlı isterse bağırır aşağıya kimse var mı diye, kendi evi gibi etrafı dolaşmaz!" Çırpma telini ve kolumu tutan elini çekip leş gibi kokan kremaya döndüm. "Al işte kremanın dibi tuttu!" Adam hala ses çıkarmadan öylece duruyordu. Uykum vardı, uykusuzluk bende sinir yapardı. Bana sinir yapan iki şey vardı. Açlık, uykusuzluk, hata, tatlı yiyememek... Tamam sadece iki şey yoktu boş verin. "Ben Uraz Kaya." Arkadaşı pistten alalım. Tencereyi kenara atıp ocağı kapattım. "Bana ne kardeşim, babamın oğlu musun da tanıyacağım ben seni?" "Tanımadığınıza inanmak güç gerçekten." Kaynar tavayı başından aşağıya geçirmemek için kendime nedenler saymaya başladım. Ve bunlar asla ikiyi geçmiyordu. "Küfür etmek istemiyorum, beni yukarıda bekler misiniz?" Ağzını açıp bir şeyler söyleyeceği sırada elimdeki çırpma telini görüp başını salladı ve yukarı doğru adımladı. "Şeytan diyor tut kulağından gelsin kendisi karıştırsın yenisi." Önlüğümü düzeltip yukarıya çıktım öylece ayakta dikiliyordu. "Ne istemiştiniz Uraz bey?" Sırıttı. "Tanıdığınızı biliyordum." Sabır ya rabbim, kütle kütle, ton ton sabır! "Ne istemiştiniz?" "Bir cortado, bir de cino pie alabilirim." Başımı sallayıp istediklerini hazırlamaya başladım. Karşıda duran masaya oturmuş ne yaptığımı izliyordu. "Sütü kaç derecede kaynatıyorsunuz?" "Yetmiş." Başını salladı. "Neden seksen değil?" Ben anlamıştım, bu adam sabah sabah beni delirtmek için özel olarak gönderilmişti. Paket servisi gibi mübarek. Kuryelerden de soğumak istemiyorum hepsi maşallah taş gibi! "Zevk meselesi, rakamlarla sıkıntım var sekseni sevmiyorum yetmiş yapıyorum." Sırıtışı büyüyüp tekrardan önüne döndü. "Suyu ısıtıyor musunuz?" "Çok biliyorsanız gelin siz yapın beyefendi." Gülüp oturacağını zannederken ayaklanıp yanıma geldi. "Cortado ispanyolca kesmek demek. Süt ile hazırlanır ve en az latte kadar köpüğü vardır. Tadı sert ve acıdır, genelde şekerli tatlılar ile tüketilir." Shot makinesini çekip bardağa koydu ve sütü altmış beş derecede ısıtıp bardağa boşalttı. "Çok bilgi adam öldürür biliyorsunuz değil mi?" Başını bana doğru çevirdi. "O zaman, ben doğduğum gün ölmeliydim hanımefendi." Ah keşke! Ukala çok bilmiş. "Heh geldin mi Uraz çok iyi." Fatma şefim daha şimdiden tatil şapkası ve gözlüğü ile ben hazırım diye bağırırken Uraz elindeki kahveyi alıp ona uzattı. "Nasıl olmuş, böyle yapalım mı bundan sonra kahveleri?" Küçük bir yudumun ardından hızla başını salladı. "Ne yaptıysanız yazın, bundan sonra böyle olsun ben Kortaç ile konuşurum." Bakışları bana döndü. 'Ben demiştim' diye adeta konuşan gözleri ile derin bir nefes aldım. "Siz tanışıyor musunuz?" Fatma şefim kahveyi içmekten kendini durduramazken Uraz başını sallayıp bana elini uzattı. "Bu sefer çırpma teli ile cevap vermezsen sevinirim. Ben Uraz Kaya." Fatma şefime döndüm. "Fatma Abla bu adam kim? Sadrazamın son veliahtı gibi Ben Uraz Kaya diyip duruyor." Kahveyi bırakıp gözlüğünü çıkardı. "Tanıştırayım güzelim hemen." Elini omzuna vurup gururla gülümsedi. "Benim tatilim uzarsa ya da başka bir sıkıntı olursa benim yerime duracak şefin Uraz olacak. Eminim çok iyi anlaşacaksınız." "Şaka dimi?" Bir yerden kamera çıksın. Lütfen! Uraz bey daha da gülerken Fatma şefim başını iki yana salladı. "Fatma Abla biz Ceyla Abla ile zaten hallederiz. Senin bilgilerin bende var, ben yaparım. Gerek yok başkasına." Beni duymuyor gibi Uraz'ı öpüp çantasını sırtına taktı. "Görüşmek üzere canlar. Size bol bol fotoğraf atarım." "Ama biz biliyorduk her şeyi senin boşluğunu aratmaz..." Kafeden çıkıp gidince omuzlarım umutsuzlukla düştü. "Fazla bilgi adam öldürüyordu değil mi Asya hanım? Bence bilgimizi bölüşüp kullanabiliriz. Ne dersin?" Gülerek yanımda duran diğer önlüğü aldı ve giydi. "Haydi başlayayım şu pastacı kremasına." Artık beni sinir eden iki şey vardı. Biri Uraz, diğeri ise Uraz. 🍪☕🍪 Ay geldi benim fav çiftim djjd Nasıldı ilk bölüm, beğendiniz mi? Asya hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum💕 Uraz hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum💕 Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🍪☕🍪💕
|
0% |