Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bu kitapta adı geçen ela ve ortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum.

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼

ARANIZDA DRAMI FAZLA AMA KALİTELİ BİR KURGU OKUMAK İSTEYEN VAR MI? ONA GÖRE ÜZERİNDE ÇOKÇA UĞRAŞTIĞIM BİR KURGUMU YAYINLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM. FİKİRLERİNİZİ ALABİLİR MİYİM? 🫶🏻

🪸🪸🪸

Allah aşkına biri açıklasın, bu tek ne demek!

Adam bana tek mi atacak?

Öldürecek mi beni?

Ula Pusat olacak o Dağ ayısının düşüncelerini okutuyor yazar size, azıcık bana da spoi verseniz ne olur sanki!

"Sonunda bitti şu yirmi dört saat."

Ela ve Kortaç sözlenmiş ben hala birini bulamamış olduğum gerceği ile yeni karşılaşmış ve içimde hala Uraz'ı görünce acı çeken parçamın varlığına ağlayarak geceyi noktalamıştım.

Şu an ise ben, Ela, Kortaç ve Pusat oturmuş çay içiyorduk.

"Tüh, hala kolum iyileşmedi ama."

Yanımdaki bedeninden mümkünmüş gibi daha da uzaklaşarak adeta koltukla bütünleştim.

"Hastane var be Dağ ayısı, iki pansuman iki ilaç hallediyorlar."

Gözlerini devirip çayından bir yudum aldı.

"Annemin tarifini yaparım ben, hiçbir şeyim kalmaz."

Yüzümdeki gülümseme solarken başımı önüme eğdim. Anneleri öldürülmüştü, kendi kocası onun canına kıymıştı şimdi ise Pusat ve Kortaç bu gerçekle yaşamaya çalışıyordu.

İkimizde baba konusundan pek şanslı değildik. Onun babası annesini ellerinden alırken, benim babam bendimi ve dünya üzerindeki herkese olan güvenimi çekip almıştı.

Onun yüzünden ilk aşkım hiçbir zaman babam olmamıştı, geceleri gelip bana masal anlatsın diye bekleyememiştim. Onun yerine gece yanıma gelmesin diye dolabımın içinde uyuyup, sevdiğini söylerek bize verdiği zararı daha yedi yaşımdayken gördüğüm için bizi sevmemesi için dua ederek geçmişti.

Kabul olmuştu duam. Bizi artık sevmiyordu.

Ve bu yüzden artık daha da acımasızdı. Arkasına sığındığı sevgisi yokken merhametsiz bir savcıdan ibaretti.

O yüzden Sedef olayında çok korkuyordum. Davayı hala geri çekmemişti ve babam bunu kullanarak karşıma çıkar diye ödüm kopuyordu.

Haftaya duruşma vardı. Ama bu sefer yanımda şahit Uraz yoktu. Bir daha da olacağını hiç sanmıyordum. Hatta son yaptığı öyle çok acıtmıştı ki davada tam karşımda Sedef'i savunan bir kişi olarak onu görmek artık ihtimal dahilinde geliyordu.

"Daldın gittin be minik."

Ela bir anda bana döndüğünde başımı iki yana sallayıp düşüncelerimi kısa bir süreliğine dahi olsa kenara attım.

"Kimi getireceksin bize misafir?"

Ellerimi dizlerimden çekip yavaşça ayaklandım.

"Getirmekten çok kendimi evime götürsem çok daha iyi olacak. Geç de oldu zaten."

Hepsi birden ayaklandı.

Kortaç ve Ela'ya sıkı sıkı sarılırken Pusat'a elimi uzatıp bekledim.

Elimi tuttuğu gibi beni kendine çekerken sıkıca olmasa da sarıldı.

"İyi bak kendine minik, görüşmek üzere."

Salondan çıkıp ayakkabılarımı giydim. Pusat beni aşağıya kadar geçirirken arabama binip yeni taşındığım evime doğru sürmeye başladım.

Evi gördüğüm gün sahibi ile konuşup satın almıştım. Kafeye çok yakındı ve bu uykum adına aldığım en doğru karardı.

Zaten abim harici herkes bu fikrime bayılmıştı. Abimde eve erkek atacağımdan şüphelendiğinden kapımın önüne kamera yerleştirmişti.

Bende o kamerayı biricik hacker Doğan enişteme bozdurmamışım gibi davranıyordum.

On, on iki dakikalık yolumun ardından evime ulaşıp yukarıya çıktım. Annem sağ olsun iki günde yaşanılacak hale getirdiği evimi adeta dayayıp döşemişti ve şimdiden kahve makinem bile vardı.

Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp rahat bir takım giydim ve yatağıma girdim. Çok yoğun bir gün geçirmiştim ve yarın Kortaç'ın yüksek ısrarları ile kafeye gideceğimden daha da yorgun olacağım anlamına geliyordu.

Gözlerimi kapatıp başımdan savdığım düşüncelerimi de tekrardan çağırmayarak derin bir uykuya daldım.

🍪☕🍪

"Anladım Ceyla ablacım, hallettim zaten."

Kahve makinasının filtresini değiştirip geri çekildim.

Namussuz sabahtan beri arıza yapıyordu.

Kortaç'ı, Ceyla abla'yı, kahve makinasından anlayan herkesi arasam da kimse hiçbir şey bilmediğinden kendi çözümlerimle işimi halletmiştim.

"Kolay gelsin."

Tanıdık ses ile istemsizce durdum. Gelen Uraz'dı. Ve Kortaç'ın dediği üzere bugün sadece akşam mesaisi vardı.

Derin bir nefes alıp sanki hiçbir şey olmamış, o beni kovmamış ve ben onun yüzünden saçlarımı kesmemişim gibi gözlerimi gözlerine diktim.

Çökmüş gözüküyordu. Gözlerinin altı morarmıştı, Pusat'ın aksine dudakları bembeyaz kalmıştı.

Pusat mı?

Hayır. Şu an o kıyas yapmam gereken son kişiydi.

"Kortaç istediği için buradayım."

Bir kaç adım atıp düşük omuzlarıyla kasanın, benim tam karşımda durdu. O parçam tekrardan acıyordu. Böyle kızgın şişleri sokuyorlardı sanki ona ve o da çığlık atarak can çekişiyordu.

"Özür dilerim."

"İşim var Uraz."

Tekrardan kahve makinasına dönmek için yeltendiğimde kolumu tuttu.

"Beni ne zaman dinleyeceksin? Ne zaman eskisi gibi bakacaksın bana? Ne zaman hatalarımı telafi etmem için ufacık bir şans vereceksin?"

Her kelimesinde biraz daha yaklaşırken bedeni adeta bedenime yapışmak üzereydi. Daha bir hafta önce kalbimi heyecandan yerinden oynatan bu temas şimdi sadece canımı yakıyordu.

Bakışları yüzümde gezinirken hızla omuzlarından ittirdim. Yüzüme yerleşen o acımasız bakışlarla bu sefer ona doğru ilerleyen bendim.

O bunları hak etmişti.

"Biz seninle şef ve çıraktan ibarettik Uraz, büyütme istersen gözünde bazı şeyleri. Tanımadığım etmediğim yabancı birisin. Hata da yaparsın, bile bile kötülük de umurumda değil. Beni kovdun ve hayatımdaki en değerli şeyi elimden aldın sandın ya, hayır. Ben yine buradayım sadece sen gidene kadar yakınlarında dolanacağım."

"Böyle değil, biliyorsun Asya. Bir şef değilim ben senin için, ne olursun yapma böyle. Ben seviyorum seni! Biliyorsun bunu, adın kadar iyi biliyo-"

"Dava için son görüşmeleri hallettim, sayende savcımız Bilal Şecer olacak. Senin de tanıklığınla bu iş bitecek, değil mi Asya?"

Sedef Uraz'ın cümlesini bölerek içeri girdiğinde cümlesinde geçen isim bütün kanımı çekmişti.

Biliyordu.

Bile bile babamı ortaya koymasını göz yumuyordu.

Bu defa hayır, bu defa da istediğini vermeyecektim ona. Bir defa daha karşısında eğilip bükülmeyecektim.

Bakışlarımı Sedef'e çevirdim.

"Bakıyorum da uzaklaştırma kararını bozan sensin Sedef? Aleyhine delil olmasın bu sana?"

Hala aynı yüzsüzlükle karşımdaydı. Ama gözüme çarpan başka bir şey daha vardı.

Parmağında duran tek taş bir yüzük.

"Sevgilim gel artık yanıma."

Uraz'ın bakışları asla ondan taraf dönmezken makinaya döndüm. Boğazım ve gözlerim yanıyordu. Kendimi ağlamamak için o kadar sıkıyordum ki elimin içinde duran çatal avcumun içini bembeyaz hale getirmişti.

"Asya."

Tekrar koluma dokunduğunda hızla geri çekildim. Tam o sırada içeriye Pusat girmişti.

Gözlerinde telaş vardı. O da dava olayını biliyor olmalıydı.

"Uzak dur benden!"

"Ne oluyor birader?"

Pusat Uraz'a doğru yürüdüğünde Uraz sinirle ona döndüm.

"Sana ne lan? Sen kimsin? Her konuşmada her yerde varsın, sümük gibi yapıştın, yüzsüz müsün oğlum sen!"

"Doğru konuş onunla!"

Sesim ve kelimelerim benden habersiz çıkarken Uraz onda ilk defa gördüğüm bir ifadeyle bana döndü.

"Bu adamımı mı savunuyorsun sen bana?"

Elleri kollarımın iki yanını bulurken sertçe sıktığı parmakları canımı en az varlığı kadar yakıyordu.

"O yokken ben vardım, hemen bıraktın mı beni? Bu musun Asya sen? Her gördüğünü seven biri misin sen."

"Senin belanı sikerim ben!"

Uraz beni delirmiş gibi titretirken kollarımın acısı artık dayanılmaz hale geliyordu. Bir anda çenemi tutup başımı kaldırdı ve iğrenir gibi bakarak beni duvara sertçe itekledi.

Uraz yapmıştı. Bile bile zarar vermişti, yine. Ama bu defa kanattığı tek şey ruhum değildi.

Sadece içim değildi bu defa acıyan, moraran, sızlayan.

Pusat Uraz'ın yakalarından tuttuğu gibi kafasını burnuna vurduğunda daha fazla dayanamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

"Sen kimsin ona vuruyorsun? Kimsin de ona zarar veriyorsun ibne!"

Çantamı aldığım gibi koşarak dükkandan çıkarken bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Canım çok acıyordu.

Ve bu defa yanan tek parçam Uraz için kalan o parça değildi. Çünkü o artık ölmüştü. Uraz beni var gücüyle o duvara ittiğinde can çekişen o kısım savaşı kaybetmişti.

Ben kaybetmiştim.

Ama bu defa Uraz'da kazanamamıştı.

🍪☕🍪

1 Hafta Sonra...

"Tamam anne örterim üzerimi, tamam açarım kombiyi tamam."

Dinlediğim otuz sekiz dakikalık nasihatın ardından kahvemin son yudumunu içtim. Annem tek başıma yaşamaya sanki bugün başlamışım gibi bana taktikler veriyor bir yandan da mahalleden kızların dedikodularını aktarıyordu.

Uraz işten atılmıştı. Duruşma ertelenmiş iki gün sonra görülecek şekilde ayarlanmıştı.

Çok garipti. O gece uyuya kalana kadar ağladığımda sanki onunla alakalı her şey içimden akıp gitmişti.

Değil onun için ağlamak, adını aklıma dahi getirmiyordum. Bunun sebebi kesinlikle Ela'ydı. Her gün başka bir yerdeydik. Geziyor eğleniyor her şeyi geride bırakarak sadece kendimizi dinliyorduk.

Ah Kortaç hariç lütfen.

Annem telefonunu şarja takacağını söyleyerek çağrıyı sonlandırırken bu sefer ekrana Ela'nın araması düştü.

"Alo."

"Asya hemen hazırlan. En kısa elbiseni giy ve süslen, kopmaya gidiyoruz."

Kaşlarım çatılsa da adımlarım dolamının önünde durdu.

"Nereye be?"

Bir kaç hışırtıdan sonra sesi duyuldu.

"İçmeye, yirmi dakikaya oradayım."

Telefonu kapatırken yavaşça dolabıma döndüm. Eşyalarımın çoğu diğer evde kalmıştı ve buraya gerçekten hiç giymediğim elbiselerimi dizmiştim.

Kafamdan oluru olan tek kombinimi yapıp gereken kıyafetleri aldım ve hızla üzerime geçirdim.

Abartılı olamayacak bir makyaj ve saç ile hazırlandığımda Ela çoktan kapıya gelmişti.

Buralara yakın bir bara doğru ilerledik. Böyle bir geceye gerçekten ihtiyacımız vardı.

Yirmi dakika kadar kısa bir süre sonra arabadan inip içeri girdik. Cıvıl cıvıl ve fazlasıyla hareketli bir pist bizi karşılarken bar kısmına doğru ilerledik.

Sipariş ettiğimiz tekila bardakları bir bir boşalırken ciddi anlamda midem bulanmaya başlamıştı.

Sanırım kusacaktım.

"Hadi dans edelim!"

İkimiz de pistin ortasına geçerken sanki iki saniye önce mide bulantısından kıvranmıyormuş gibi tepinmeye başladım.

"Dikkat etsene be!"

Yanımızda duran kız bir anda cırlamaya başlarken elinde duran bardak yüzünden bağırdığını belli eder gibi boş kadehi kaldırdı.

"Dans pistine elinde içki ile mi geliyorsun? Lavaboya da yiyeceğin şeylerle beraber gir o zaman!"

Tamam pek de anlamlı olmayabilir ama sarhoş kafamla anca bu kadarı oluyordu.

Ela kıza doğru edildiği sırada nereden çıktığını anlamadığım Kortaç onu belinden çekip kenara aldığında omzuma dokunan el ile arkama döndüm.

Pusat put gibi duruyordu. Ve gözlerinde çok garip bir ifade vardı.

O beni mi beğenmişti?

"B-bu kıyafet pek de minik için değil gibi."

Sesli bir şekilde yutkunurken geri çekildi.

"Çok güzel olmuşsun sakın yanlış anlama."

Elleriyle oynamaya başladı. Bir şey söylemek istiyor da emin olamıyor gibiydi.

"Sen Kortaç ile aynı fikirde misin?"

Kaşlarım çatıldı.

"Ne?"

"Sevgilin olacak adam illa yaşıtın mı olmalı?"

"S-Sen ne demeye çalışıyorsun?"

Başını iki yana sallayıp derin bir nefes aldı ve ellerini Yüzümün iki yanına sabitledi.

"Ben olsam minik, o yaştaki adam, sevgilin, Dağ ayın. Bir tek ben. Olmaz mı?"

🍪☕🍪

EN BAŞTAN BERİ KAPAKTAKİ PUSATTI DESEM SİZE?

HEHEHEHE NASILSINIZ CANLARIM, NASIL GİDİYOR HAYAT?

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUM.

KOCAMAN ÖPÜCÜKLER, BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. HOŞÇA KALIIIIIN 💚💐

 

Loading...
0%