@yazarzeeyzey
|
Bu kitapta adı geçen ela ve ortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum. Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼 ARANIZDA DRAMI FAZLA AMA KALİTELİ BİR KURGU OKUMAK İSTEYEN VAR MI? ONA GÖRE ÜZERİNDE ÇOKÇA UĞRAŞTIĞIM BİR KURGUMU YAYINLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM. FİKİRLERİNİZİ ALABİLİR MİYİM? 🫶🏻 "Al beni, götür kanatlarında bu gece Yorganı kafama kadar çekmiş bağıra bağıra şarkı söylüyordum. Niye mi? Siz sorasınız diye. Tamam şaka şaka. Modum çok düşüktü ve bende azıcık olsun kendime gelmeye çalışıyordum. "Sev Sanırım birazdan boğazım yırtılacaktı evet. Yeni komşularıma ufaktan ufaktan nasıl bir belaya çattıklarının mesajını vermem gerekiyordu ama değil mi? Ne de olsa hayatlar boyunca beni çekmek zorunda kalacaklardı, ya da ben evlenene kadar. Evet yani ömürleri boyunca. "Ulan gece beni mi dövdünüz ne yaptınız Allah'sızlar!" Yastığımı yatağıma çarptım. Yumuşak diye aldım o bile etki etmiyordu. "Günaydın uykucu." "Tövbe bismillah şeytan!" Odamın kapısı bir anda açıldığında ve içeri Pusat girdiğinde korkuyla geri çekildim ve bunun sonucunda yatağın üzerinde tepinen bedenim kendini yerde buldu. "A kafam!" Başımın ucundan deli gibi sızı geliyordu. "İyi misin?" Yattığım yerden doğrulup oturdum. "Çok iyiyim az kalsın güzel, tazecik bir tane olan kafam kırılıyordu ama ben çok iyiyim evet." Kolumdan tuttuğu gibi beni kaldırıp yatağın üzerine bıraktı ve eğilip elimle kapattığım ağrıyan kısma bakmaya başladı. "Bekle buz getireceğim sonra ederiz kahvaltıyı." Odadan dışarı çıktığı gibi hemen telefonuma uzandım. Kim vermişti benim anahtarımı bu dağ ayısına? Hemen Ela'nın numarasını tuşlayacaktım ki onun çağrısı ekranıma düştü. Hemen cevapladım. "Alo?" "Alo Asya?" Ayaklanmaya çalıştığım gibi tekrardan yatağa düşerken oflayarak doğruldum. "Ela imdat! Yetiş! Bir şeyler oluyor burada." Telefonda sesler kesilirken yorganı tekmeleyip kenara attım. "Ne oluyor Asya, iyi misin sen?" İçeriden takur tukur sesler gelirken ağlanır gibi telefona döndüm. "Ya bu Pusat başımdan gitmiyor. Evime gelmiş, içeride kahvaltı hazırlıyor bize. Ben anlamadım ne oluyor ya?" Derin bir nefes veriş sesi gelirken kalkıp kapımı kilitledim. Sanırsın benim evim sınır kapısı olmayan bir millet, odamda dingonun ahırıydı. İnsan bir der ki bu kız Belki giyiniyor kapıyı çalayım. Yok işte, dağ ayısı geldi dağ ayısı gidecek paşam. "Asya buraya gelebilir misin? Sana anlatmam gereken şeyler var." Kapının kulbu dönmeye çalışırken arkaya arkaya yürürken tekrardan yorgana dolanıp yeri boyladım. Hay ben böyle yorganın anasını avradını! "Az önce yorganımla boğuştum ölmüyorum yani. Neyse? Bir sıkıntı mı var ne oldu?" "Hamileyim ben Asya." "Ne!" Büyük bir çığlık odayı doldururken hızla ayaklandım. Üzerime sabahlığımı aldığım gibi kapıya yöneldim. "Kapat, geliyorum hemen!" Kilidi açtığım gibi koşarak salona geçtim. BUNLAR NE ARA İŞİ PİŞİRMİŞLERDİ LAN! "Asya nereye?" Ayakkabılıktan terliğimi alıp ayağıma geçirdim. Ah bu manzarayı görseydi annem beni döndüre döndüre döverdi. "Sana ne be? Sen evime nasılsın girdin dağ ayısı? Sapık mı oldun bir de başıma? Oha hem sapık hem komando hem iyi aile terbiyesi almış hemde kaslı. Bende diyordum ne zaman evleneceğim. Karşımda senin gibi bir kıyas olursa biraz nah gibi duruyor sanki. Allah kahretmesin çekil şuradan konuşup duruyorsun geç kaldım!" Ğöğsünden iteceğim sırada kolumu tutup beni olduğum yerde durdurdu. "Ben mi konuşuyorum? Ben mi çok konuşuyorum?" Olabildiğince büyük bir şekilde gülüyordu. "Evet bak geç kaldım. Mercimek operasyonu çözeceğim daha ben! Senin gibi boş beleş insan mıyım?" Kahkahası artık bütün salonda yankılanıyordu. "Ne gülüyorsun be!" "Şu üzerini değiştir de nereye gideceksek gideriz." Tek kaşım havalanırken elimi belime koydum. "Sen nereye dağ ayısı? Hayırdır?" Gülümsemesi imalı bir hal alırken yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. "Dağ ayın olarak görevini yapıyorum yavrum. Daha ne?" Yavrum mu? Siktir. Uzaklaş oradan zaafıma giden yol orası hadi naş. "Senin başına bir şey mi düştü?" Derin bir iç çekip işaret parmağını dudağına götürdüm. "Başıma değil de buraya bir miniğin dudakları düştü." "Ne!" Daha büyük duble siktir! Hayır bu adam rüya görüyordu. Ben akşam Ela ile içmeye gittim. Hayır. Tekila içtik biz sonra dans ettik sonrası yok. "Sen benim sarhoş halimden mi yaralandın?!" Yüzü bir anda dümdüz olurken aramızdaki mesafeyi hızla açtı. "Saçmalama Asya. Öptüğün gibi yanına yaklaşmadım ben senin. Odanda uyudun bende salonda. Adam akıllı uyuya kalsaydın rahatsız olma diye kapıyı çekip çıkacaktım ama sen sağ olasın gece boyu komşularını okeye çağırmak için evden kaçmaya çalışırken bırakıp gidemedim." Ellerim başımın etrafına sararken arkama döndüm. Bir daha kolonya bile koklarsam gelin ağzıma tükürün tamam mı? "Yapmadım de! Durdurdum seni de bana dağ ay-Pusat! Lütfen daha yeni taşındım rezil olmadın de!" Üzerindeki tişörtü hızla çıkarırken gözlerimi kapattım. "Ne yapıyorsun sen!" "Aç gözlerini bak seni durdurmaya çalıştığımda bana verdiğin zarara." Tek gözümü açıp işaret ettiği yere baktım. Göğsünün üstü ve köprücük kemiğinin orası resmen tırnak izleriyle doluydu. "Ben özür dilerim, kendimde değildim hatırlamıyorum. Başka bir şey oldu mi bilmem gereken?" Bakışları gözlerimde öylece dururken başını iki yana salladı. "Hayır, ayıkken tepkini merak ettiğimden ve vereceğin cevap benim için her şeyden daha değerli olacağından zamanını beklemeliyiz." Kaşlarım çatıldı. Garip bakıyordu. Daha önce baktığı gibi değil de aksine daha güzel sanki. "Ne oldu ki?" "Mercimek operasyonuna gitmiyormuyduk biz?" Yeni hatırlamış gibi başımı salladım. "Ben gidiyorum sen kalıyorsun şifreli şifreli konuşup bünyemde salak saçma etkiler bırakan dağ ayısı." Hızla kapıdan çıkıp koşarak aşağıya indim. İki sokak için katkatlarımı giyemezdim ya. "Asya, dur. Kızım dursana!" "Gitsene sen ya." Bir yandan koşmaya devam ediyordum ama o hızlı bir şekilde yürürken bile benden önde gidiyordu. Ayı işte, benim on üç adımım onun bir adımı etmiyor be! Ela'nın sokağına girdiğim gibi apartmana çıkıp merdivenleri tırmandım. Pusat hala peşimden geliyordu. Ben hayatımda üç şeyi sevmezdim diyemeyeceğim artık çünkü o üç şey bir türlü üç şey olmuyordu. Hızla akıllık yaparak yanıma aldığım anahtarla kapıyı açıp içeri bodoslama girdim. Girdiğim gibi kilime takılıp ikinci evim olan yeri boylayacakken Pusat'ın belimi tutmasıyla işler değişmişti. "Dikkat et, en sonunda yaracaksın güzel kafanı." Güzel mi dedi o? Tamam kızlar sakin. Komando olması, kaslı, iri omuzlu olması, bir de Komando olması, kocaman olması, iyi aile terbiyesi alması ve hatta Komando olması bizi asla ilgilendirmez. Hayır, şu an asla içimden yalan söylediğim için tövbeler çekmiyorum. "Bıraksana peşimi be artık!" Omuzlarını silkip bakışlarını bir neden arar gibi odada gezdirdi ve Kortaç'da tuttu. "Ben kardeşimi görmeye geldim." Gözlerimi devirip Ela'ya döndüm. "Lan seni ayrı geberteceğim. Sen hangi ara mercimek fırın, bezelye barbunya, pilavla cacık?" Anlamadığını belli eder gibi kaşlarını çattı. "Ne?" Yanına gidip elimi karnına kapattım. "Şimdi bizi dinleme teyzecim çünkü ben anana birazcık kızacağım." Pusat bir anda Kortaç'a dönerken cebinde duran telefonu çalmaya başladı. Artık arayan her kimse kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çatarak koridora geçti. "Bende dün öğrendim Asya." Elimle yüzümü kapatıp ağlanır gibi başımı iki yana salladım. "Ne dünmüş anasını satayım, o diyor dünü hatırlamıyor musun, bu diyor dün öğrendim. Öldük de bir daha mı doğduk la bu sabah biz?" Düşük omuzlarıyla konuşacakken içeriye elindeki telefonu sallayarak giren Pusat seslendi. "Bir sorunumuz var." Yüzünde endişe vardı ama ilk defa gördüğüm başka bir duygu da belirgindi. Acı. "Ne oldu abi?" Elini Kortaç'ın omzuna koydu. "Öğrenmişler, babamın olayını." Kortaç bir anda oturduğu yerden kalktı. "Ne demek öğrenmişler abi? Saçmalama." Bakışları bana döndü. Babası hapishanede değil miydi? Ne olmuştu da neyi öğrenmişlerdi? "En fazla yirmi dakika sonra gelecekler Kortaç." Tamamen Kortaç'a dönüp sıkıca sarıldı. "İyi bir abi olamadığım gibi iyi bir amca da olamayacağım için özrü dilerim kardeşim. Bu sefer de affet beni olur mu?" Kortaç donmuş gibi duruyordu. Tam o an Kapı deli gibi yumruklanmaya başladı. Pusat koşar adımlarla karşıma gelip kollarını bedenime sardı ve beni sıkıca kendine çekti. "Başka şansım yok miniğim, keşke en güzel yerde en güzel şekilde yapabilseydim bunu ama belki de bir daha yüzyüze gelemeyecekken en iyi anımız bu olarak kalabilir." Eli saçlarıma uzanırken Derin bir nefes çekti içine. Ne olduğunu anlamıyordum ve bedenim sanki iflas bayrağını çekmiş gibi hareket etmeden duruyordu. "Herkese neyse de sana veda etmeye gücüm yok be minik." "Pusat." Biraz geri çekilip saçlarımı Yüzümün gerisine attı. "Beni dinle. Sarhoştun ve ben bunu şimdi bir daha sormak zorundayım. Kortaç'ın o sikik düşüncelerine aldırmadan bana bir cevap ver. Senin için sevgilin olacak adamın yaşıtın olması mı gerekiyor illa?" Kaşlarım çatıldı. Beynim ambole olmuşken dediklerini anlayamıyordum bile. "Pusat ne de-" "Evet mi hayır mı?" Başımı iki yana salladım. "H-hayır değil." Sanki kapıda polisler onun için gelmemiş gibi kocaman gülümsedi. "Hatırlat da çıkınca bu düşüncesiyle beni günlerce kahrettiği için Kortaç'a hesabını sorayım. Neyse." Ellerini yanaklarıma koydu. "Bir daha soruyorum ki umarım son olur. O sevgilin olacak adam, dağ ayın, ben olsam hep. Olmaz mı?" O an kapı gürültülü bir şekilde açıldı ve içeriye polisler girdi. Pusat'ı gördükleri gibi yanımıza geldiler ve kollarını arkadan tuttular. Onu götürüyorlardı. "Asya, bir şey demeyecek misin?" Polisler onu çekmeye çalışsa da o inadına karşımda durmak için direniyordu. İlk defa içimden geleni yapıp ona uzandım. Ve o an miniğinin dudakları dağ ayısının dudaklarına kapandı. Bu sefer ikisi de ayıkken... 🍪☕🍪 ĞAĞAĞAĞA DELİRİYORUM Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat? Beğendiniz mi bölümü? OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUM. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🤍
|
0% |