Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bölüm Şarkısı: Sok Feci Bisiklet- Bu kız

Keyifli okumalar dileriiiiim 🍪

🍪☕🍪

Dua ederken neden detay vermemiz gerektiğini şimdi daha iyi anlıyordum.

Bütün gün tek başıma burayı kontrol ettiğim sırada biri bana gelip yardım etsin derken kesinlikle yanımdaki ukala kişiyi kast etmemiştim.

"Sütü verir misin?"

Babasının uşağı gibi mi duruyordum ben oradan bakınca?

Derin bir iç çektim.

"Sabah açtığım, hala kullanılabilir olan süt elinin altında duruyor."

Bakışları eline düştüğünde geniş kaseye sütü boşalttı. Bende bir yandan kurabiyelerin gramajlarını ayarlıyordum.

"Kaç gram yapıyorsun?"

Ona dönmeden cevapladım.

"Yetmiş."

Kıkırdadı.

"Takıntılısın sanırım yetmişe."

Derin bir nefesin eşliğinde tarif defterini alıp önünde açtım. Sayfaları çevirip kurabiyenin olduğu kısmı gözüne sokarcasına parmakladım.

"Bak ne diyor?"

Anladığını belli eder şekilde başını salladı.

"Peki kurabiyeden sonra ne yapmayı düşünüyorsun?"

Seni boğmak, sonra derini yüzmek, sonra gömmek. Büyütülecek şeyler değil sanki.

"San sebastian deneyeceğim farklı bir tarifle."

"Kuzum neredesin?"

Sol yukarıda kalan ekrandan yukarının kamerasına baktım. Ceyla abla gelmişti.

Allah'ım çok şükür!

"Buradayız Ceyla Abla."

Merdivenlerden aşağı indiği gibi mutfağa girip yanıma geldi. Yüzünde beklediğim o şaşkın ifade asla yerinde yokken Uraz beye doğru elini salladı.

"Uraz, hoş geldin kuzum."

Kuzum mu?! Hani tek kuzu bendim!

"Siz de mi tanışıyorsunuz?"

Gülerek başını salladı.

"Buranın müdavimiydi bir ara, sonra unuttu bizi."

Yapmacık bir gülüşle kollarımı birbirine doladım.

Keşke bir hatırlamasaydı.

"Senin izin günün değil mi bugün Ceyla Abla?"

Yanağımdan bir makas alıp elini omzuma attı. Uraz gözünü kırpmadan bizi izliyordu.

"Sana yardıma geldim kuzum. Sen işine bak ben yukarıyı hallederim."

"Cansın Ceyla ablam be!"

Yüzündeki kocaman tebessüm ile yukarıya adımladığımda asla arkama dönmeden tarifim için gerekli malzemeleri tartmaya devam ettim.

"Unu çok koyuyorsun."

Derin bir nefes al Asya. Sakin ol bişiyokbişiyokbişiyok.

Un yedirecek boğmak istemiyorsun onu.

Hayır ne alakası var?

"Sizin teknik olarak önünüzdeki şey ile ilgilenmeniz gerekmiyor mu Uraz ŞEFİM?"

Yanıma adımlayıp iki gün önce çıkardığım tarifi incelemeye başladı.

"Şekeri az unu fazla. Börek olur bu sebastian değil."

Fazlasıyla gerilmeye başladım. Beni geren üç şey vardı.

Yapmacık insanlar, işime karışılması, aç kalmak, tatlı yiyememek, annemin yapmadığı bir yemek... neyse bu da üç tane değilmiş boş verin.

"Kortaç abi ile karar verdik. Deneyeceğiz, olmama ihtimali olabilir. Deneme bu."

Bakışları bir mühlet yüzümde gezindikten sonra başını sallayıp tezgahın öbür ucuna geçti.

Ne yaptığı söylememişti ve hala da söylemiyordu.

Bütün malzemeleri miksere atıp tuşuna bastım. Bunu da fırına verince çay içmeye yukarı çıkacaktım.

"Difrizde yeterince ürün var mı?"

Başımı ondan taraf çevirmeden salladım.

"Fatma Şefimle beraber her üründen stok yaptık. Üç ya da dört gün yeni ürün yapımına gerek olmayacak. Sadece kurabiye, ekler gibi küçük şeyler lazım olursa."

On dakikadır çırptığı şeyi bırakıp çekmeden bir kaşık alarak bana uzattı.

"Bak bakalım beğenecek misin?"

Gözlerim kaşıkla yüzü arasında gidip gelirken kaşığa doğru uzandım.

Tadı şantiye benzemiyordu, krema da değildi. Ama acayip hafif ve tatlı bir şeydi.

"Ne bu?"

Uzun süre tadımdan sonra verdiğim soru ile olan karşılığı beğenmiş olacakki sırıtarak göz kırptı.

"Burada benden çok daha uzun süredir varsın, bul bakalım neymiş."

Zaten ondan hemen tarifini bekleyen olmamıştı değil mi?

Beni eleyerek yolunuza devam ediniz teşekkürler.

Fırından kurabiyeleri çıkartıp yeni denediğim sebastianı koydum. Yarım saat pişse yeterdi.

Önlüğümü çıkartıp yukarıya çıktım. Ceyla abla paket siparişleriyle uğraşıyordu.

"Aşağıdan bir şey lazım mı?"

"Yok kuzum sen gel kahveleri paketle yeter."

Kağıt poşeti ve streçi tezgaha serip bana uzattığı bardakları sarmaya başladım.

"Bu Uraz kim Ceyla abla?"

Yüzüne hızla bir tebessüm yayıldı.

"Niye kız?"

Umursamadığımı belli eder gibi omuzlarımı silktim.

"Bir bana mı bu kadar gıcık geliyor? Fatma Abla sarılmalara doyamadı, sen desen hemen kuzum dedin. Ben kıskancım sen bilmiyor musun bunu? Deme ona kuzum falan."

Yanağıma minik bir öpücük kondurdu.

"Tamam kuzum değilim buzağım derim o zaman. Hem sen bana bak bir."

Ona doğru döndüm.

"Efendim."

Bakışlarında ima genelde benim yüzümde olan cinstendi.

"Onca yardımcı geldi geçti senin gıkın çıkmadı, ilk günden Uraz seni rahatsız etti bu kadar. Yoksa Uraz'dan hoşlandın mı bakayım sen?"

Bakışlarım onda değilmiş gibi tekrardan ona döndüm. Gözlerim sonuna kadar açılmıştı.

"Ağzından yel değil tsunami, fırtına alsın Ceyla abla ya. Tövbe de."

Kaşlarını kaldırıp hala 'hadi hadi" der gibi bakarken paketi hazırlamaya başladım.

Evlerden ırak bir adamı ne yapayım ben be?

Tamam yakışıklıydı, spor yaptığını her halinde belli ettiği vücudu bakışları üzerine çekiyordu ama bu kadar.

Dış görünüşe değil içine önem vermem gerektiğini bana en güzel şekilde anlatan o şahsiyetten sonra boyumun ölçüsünü almıştım.

Kahveyi de poşete koyup kuryeye uzattım. Uraz şef hala aşağıda duruyordu. Keşke burada da aşağıdaki gibi bütün dükkanın kamera görüntülerini gösterecek bir ekran olsaydı.

Masalardaki bulaşıkları aldım. Rümeysa da bugün gelmeyecekti. Yani aynı zamanda garsonlukta bana düşmüştü.

"Bir bakar mısınız?"

Önde duran masadan müşteriler seslendiğinde adımlarım hızla oraya döndü.

"O adamı seveceğime saçlarımı keserim daha iyi Ceyla abla."

Ellerini iki yana kaldırıp şaşkın ifadesiyle dururken omuzlarımı silkip omuzlarımı adımlarımla aynı yöne çevirdim.

"Ne alırsınız?"

Menüyü bana uzatıp istediklerini söyledi. Hepsini aklıma yazıp aşağıya indim. Uraz biri ile konuşuyordu.

"Hallettim canım hallettim."

Onu duymamazlıktan gelip istediklerini tabaklara koydum. İki dakika içerisinde her sey hazırdı.

"Kız, Asya."

Abim kapıdan adeta içeri sığışırken kocaman gülümsedim.

"Oğlan, Aytaç."

Yanıma gelip yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.

"Bu ne güzel kokular böyle. Ne yaptın?"

Uraz'ı görmüyor gibiydi.

Çekmeceden çatal kaşık alıp bir şeyler yemeğe başladı. Ona dönmeden tabakların kenarlarını siliyordum.

"Börek çok güzel olmuş ama siz cimri misiniz? İnsan içine peynir koyar bari."

Kaşlarım çatıldığında arkama döndüm.

Abim sebastianı börek gibi dilimlemiş yerken Uraz elini çenesine yaslamış pis pis sırıtıyordu.

"O börek değil, sebastian."

"Sozon okolo ogotomdon olmok lozom."

Yüzümü ekşittim.

Hayatta insanın abisinin hayvan olması gerçekten çok zordu. Merak etmeyin bu sefer zor olan şeyler sevmem diyip saymayacağım. Çünkü zoru severim.

"Küfür etmeyeceğim, defol yukarı."

Cıklayarak mutfağın dışına adımladığında kenardan sebastianın tadına baktım.

Gerçekten börek gibi olmuştu.

"Beğendin mi sade böreğini?"

"Çok komiksin."

Tabakları tepsiye dizeceğim sırada tezgahta duran tepsiyi fırına yerleştirdi.

"Saçların güzelmiş, gözün gibi bakıyorsun galiba. Bu kadar önemli olduğuna göre."

Duymuştu!

"Evet önemli, herkesten çok."

Pis pis sırıtırken önlüğünü çıkartıp kenara koydu. Yanımda yavaşça geçti ve merdivenlerde durdu.

"Bakalım ne kadar değerliymiş, göreceğiz."

🍪☕🍪

AY AY AY NE DIYORSUNUZ URAZ BEY DHDHD

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Özlediniz mi beni dhdhdh

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🌼

 

Loading...
0%