Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bu kitapta adı geçen ela ve Kortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum.

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼

Ay yeni kurgum "Yanlış D'" geldiii, hepinizi oraya da bekliyorum.💝

☕️🍪☕️

Gözlerim kapalıydı ama yüzüme aralıksız iki dakikadır vuran nefes bütün uykumu adeta uçurmuştu.

Son duamı ediyorum arkadaşlarım.

Şu an tam karşımda bir hırsız vardı ve benimle uyuyordu.

İMDAT!

"Bismillah. ANNEEE-!"

Çığlığım bir anda kocaman bir el ile bölünürken gözlerimi araladım.

Az önce hırsız olan beden nasıl bir anda Pusat oldu lan?

Haaa bir dakika tamam sakin.

Rüyadayım aşko.

"İnsan rüyama bari doğru düzgün girer dimi dağ ayısı? Bir huyun da doğru düzgün olsa bari."

Kaşları çatıldı.

Bu adam bari rüyamda biraz çirkin olsaydı be...

"Neyse rüyamda olduğumuza göre istediğimi yapabilirim."

Ellerimi ensesinde birleştirip yüzünü kendime doğru yaklaştırdım.

"Korkuyorum Pusat, yarın o adamı tekrardan görmek istemiyorum. Keşke gerçekten burada olsaydın da ben sana sarılıp uyusaydım ve yarın uyandığımda biraz olsun daha güçlü olsaydım."

Susuyor ve öylece bakıyordu. Rüyama sanırım henüz konuşma özelliği gelmemişti.

Nerede yeni sürüm güncelleme?

Alo rüya alemi, telefonum Pro Max 14, rüyam niye 3310 özelliklerinde?

"Bunu bir daha sana ne zaman yaparım bilmiyorum, ama şu an ilk defa bir adama karşı böyle bir şey istiyorum Pusat. Sen bana ne yapıyorsun?"

Dudakları araladığı gibi ensesinde duran elimi kendime çekip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Tepki vermiyordu öylece duruyordu, tıpkı benim gibi.

Ne olduğunu anlayamadan yanımda duran iki eli belime uzandığında dudakları da hareketlenmişti.

Sanırım ben bunu Pusat ile asla yaşayamazdım. Anca böyle rüya olarak kalır giderdi.

Nefes nefese geri çekildiğinde dudaklarımız hala birbirine değiyordu.

"Bir daha rüyama gelme sen, sapık gibi hissediyorum kendimi. Ya da gel ama uslu dur. Olmaz böyle aaa ya-"

"Rüya mı? Bu bir rüyaysa uyananı si-sevsinler miniğim."

Yanağımı ısırdığımda hissettiğim acıyla hızla gözlerim kocaman açıldı.

"Bu bir rüya!"

Yataktan kalkmak için Pusat'ı ittirsem de havalanan kaşlarıyla öylece durmaya devam etti.

"Değil. Ya da en azından benim rüyamda değiliz. Çünkü emin ol öyle olsak bu şekilde duruyor olmazdık."

"Aaa putperest pez-pembe bez! Bu ne terbiyesizlik, bu ne küstahlık, bu ne ahlaksızlık!"

Kolunun iç kısmına çimdik attığımda acıyla inledi ve geri çekildi. Bunu fırsat bilerek yataktan ittirdiğimde sonum yeri boylamak olmuştu.

"Ah popom!"

Hassiktir bu acı da hissediliyordu.

Kesin gerçek dünyadaydık!

"Kızım iyi misin?"

Kapı tıklamayla başlarken ayağa kalktım.

Anne az daha geç gelseydin bir hırsız olduğunu sandığım damadın bana ahlaksız tekliflerde bulunacaktı.

Acaba gelmese miydin?

Yok be, tövbe tövbe!

"Anne düştüm yataktan ondan bağırdım bir şey olmadı. İyiyim."

"Emin misin geleyim mi?"

Yerden kalktığım gibi kapının yanına koşup açtım ve dışarı çıktığım gibi kapıyı arkamdan hızla kapattım.

"İyiyim anne bak, bir şeyim yok. Bebek miyim ben aa yani ayıp."

Kaşları çatık beni izliyordu.

"İyi bari ben yatıyorum. İyi geceler."

"Ya öyle mi olmuş, iyi geceleeeer."

Annem odasına girdiğinde bende derin bir nefes alıp odama girdim ve bu sefer kilitleyerek basılma ihtimalimizi ortadan kaldırdım.

Ya da kaldıramadım.

Sonuçta kapımı sadece bir kere tıkladığı ve ben duymadığım halde sırf canı istediği için kapımı kırıp açan abim ile beraber yaşıyordum.

İçeri adımladığım gibi kolumdan tutup yavaşça duvara yaslandığımda iki el başımın yanından duvara konulmuştu.

"Nerede kalmıştık?"

Gözlerimi kıstım.

"Benim uyuyacağım, senin de gideceğin kısımda. Hadi dağ ayısı naş. Git kendine ahlaksız tekliflerde bulunacağın başka bir minik bul."

Kolunun altından çıktığımda dediğim şey yeni dank etmiş gibi hızla ona döndüm.

"Hele bir bul, ağzını burnunu dağıtırım senin!"

Yatağıma yatıp yorganı üzerime kadar çektim. Çok geçmeden kapı açılıp kapandığında kollarımı birbirine bağlayarak gözlerimi kapattım.

"Öküz işte ne olacak? Nerede bulacak sanki başka miniği? Acaba bulur mu? Yok ya Kim bakacak onun gibi hanzoya. Oha Asya abartma tamam uyu sadece. Sonuçta adam yakışıklı, e komando, sesi desen afeti devran, zaten komando, boyu posu maşallah tepeden bakıyor, üstüne bir de Komando. Sıçayım ya! Annem boşuna al yanıma damat diye getir demiyor ben nereden bulacağım onun gibi komando bir dağ ayısını?"

İşte o an belime sarılan kollar beraberinde omzuma da küçük bir buse bırakmış ve burnuma çalınan o tanıdık koku ile beni adeta yerin dibine sokmuştu.

Bunları da duymuştu.

Hayır!

"Bu komando, yakışıklı, e bir de komando, sesi desen afet, zaten komando, boyu posu maşallah tepeden bakan üstüne bir de komando olan dağ ayısı kurban olsun yavrum sana. İste sen sadece, şu an bile çıkarım annenin karşısına. Senin uğruna dünyayı altını üstüne getiririm, o dudaklarından dökülsün sadece."

Burnu saçlarımın arasında geziniyordu.

Çok garip geliyordu. Kötü hissettireceğini düşündüğüm her teması bana biraz daha güç veriyordu.

"Korkma. Ben hep buradayım, gitmeye de bu saatten sonra gücüm yok. Yarın o adamı görürken ellerin ellerimin arasında olacak ve dağ ayın seni herkese karşı koruyacak. Ben varım artık, zarar görmen benim bile bile kafama sıkmam demek. O içine baktığımda bütün gökyüzünü gördüğüm gözlerin var ya, bir daha dolmayacak. Ha beni gördüğünde mutluluktan ağlarsan orası ayrı.."

Kıkırdarken yavaşça ondan taraf döndüm. Kolları tekrardan belime dolanırken diğer eliyle saçlarımı geriye attı.

"Sen nasıl bu kadar hızlı girdin benim hayatıma?"

Derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. Burunlarımız birbirine değiyordu ve ben en az mutluluktan olduğu kadar heyecandan da kalpten gidecektim.

Koskoca dağ ayısının yan etkisi kalp kriziydi. Bir bakışı, bir dokunuşu, bir konuşması yetiyordu benim kendimden geçmeme.

"Güzelliğim."

Saçlarımın arasına ufak bir öpücük kondurdu.

"Benim kalbimde eksikler vardı. Hala var, ama artık eskisi kadar acımıyor. Bir minik var ki her türlü acımı dindiriyor, bir gülüşü yetiyor en kötü anımda mutlu olacak sebep vermeye. Ama zamanında miniğin kalbinde de bazı yaralar açılmış ve bu yaralara bir dağ ayısı lazımmış, merhem değil. O görevi de ben devraldım. Ve sanırım hayatım boyunca yaptığım en iyi şeydi bu. Annem hep derdi, sen çok zevksizsin, bırak ben seçeyim eşyalarını diye...."

Dudakları yanağımla dudağımın arasına gitti.

"Şu an seni görse, hayatın boyunca tek zevkli olduğun konu Asya derdi. Eminim."

🍪☕🍪

Mahkeme salonunun olduğu koridordaydık. Abim, annem, abim ve Pusat. Sanki bütün gece benimle uyumamış gibi sabah kapının önüne geçip kahvaltıdan itibaren bir saniye yanımdan ayrılmamıştı.

Açıkçası benim tek korktuğum kişi annemdi. Onun yaşadıklarının yanında bizimkisi hiçbir seydi.

"Davacı Sedef Okur, Davalı Asya Şahin."

Geniş kapı aralandığında Sedef, avukatı ve Uraz içeriye girerken Pusat elimi sıkıca tutup ikimizi birden içeriye yönlendirdi.

"Korkma tamam mı?"

Birbirini tutan ellerimizi kaldırıp elimin üzerine minik bir öpücük kondurdu.

"Ben buradayım."

Yavaşça başımı sallayıp yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşadım.

"İyi ki de varsın zaten."

"Herkes yerine."

Benim avukatımı Pusat seçmişti. Kendisine çok fazla güvendiğini her fırsatta dile getirmişti. Ve ben her zaman olduğu gibi yine onun sözüyle sorgusuz sualsiz her şeyi kabul etmiştim.

"Çok geç bir tanışma oldu Asya'cım."

Elini bana doğru uzattı.

"Ben Karsu Mina Soley."

Yavaşça başımı sallayıp uzattığı elini sıktım.

"Memnun oldum Karsu hanım."

"Bana Mina de ve hanımı falan da at gitsin, Pusat sayesinde her şeyini biliyorum ve sende arkadaşım sayılırsın artık."

Tekrardan başımı sallayıp önüme döndüm. Bakışlarım Pusat'a gittiğinde göz kırpıp başını eğdi. Yan sırasında duran Uraz sevgilisine bakmak yerine bana bakarken Pusat elini sertçe masaya vurup bana bakmaya devam etti.

Onun bana bakması artık hiçbir anlam ifade etmezdi, nasıl yaptığını hala bilmemekle beraber benim kalbim, onun tabiriyle minicik dünyamın dört bir tarafı Pusat olmuştu.

Herkes yerlerine geçtiğinde hakim ve hemen sağında duran kolu kırık babam ileriye doğru bakıyordu.

"Hakim bey merhaba, öncelikle dava dosyasına yeni bir delil eklediğimizi söylemek isterim."

Mina ayağa kalkıp konuştuğunda hakim garip bakışlarla ona döndü. Bir hakim neden bir avukata bu kadar şaşırırdı ki?

"Açalım dosyayı."

Onun önüne bir dosya çıkarıldığında hepimiz sessizce ne olduğunu izliyorduk.

"Uzaklaştırma kararı öncesi Sedef Okur'un evinin kamera görüntüleri. Müvekkilim evine gittiğinde oradaki anları görüyorsunuz ki ilk temas karşı taraftan gelmiş hatta kendi darbesiyle dengesini kaybeden Sedef Okur müvekkilimin yaptığını iddia ettiği yarayı aslında kendi dengesizliği ile almıştır. Önünüzdeki dosyada duruyor hakim bey."

"Evimin görüntülerine nasıl ulaştınız siz! Bu suç!"

"Kesin sesinizi!"

Mina kocaman bir gülümsemeyle omuzlarını silkti.

"Bilinmeyen bir kaynak tarafından elimize ulaştı görüntüler."

"Yalancısınız siz!"

Hakim elini sertçe masaya vurdu.

"Bir daha avukat hanıma bağırısanız ve böyle hakaret içerikli konuşursanız sizi dışarıya alacağım."

"İki tarafında delilleri incelendiğinde Davalı Asya Şahin'in haklı olduğu görülüyor. Ayrıca uzaklaştırma kararı yaptırmak için günlerdir burayı meşgul etmemişsiniz gibi Davalı Asya Şahin'in çalıştığı kafeye gitmenizle adalet sistemimizi boşa meşgul ettiğinizi kanıtlamış bulunmaktayız."

Bunları diyen babamdı. Yıllardır adını dahi anmadığım, eğer bir gün onun yanına suçlu olarak gelirsem beni her türlü gücünü kullanıp içeri atacağına yemin eden babamdı.

Hayır Asya, kendine gel.

Tamam şu an ilk defa iyi bir şey yaptığını sanıyor olabilirsin ama hayır o yapması gerekeni, işini yapıyor.

Affedemezsin. Biliyorum küçükken olduğu gibi yine kalbin bir kaktüs tarlasına atılmış gibi hissediyorsun ama hayır. Orası artık kaktüs tarlası değil. O kaktüsleri papatyaya çeviren biri var...

Hakim ve babam kendi arasında bir şey konuştuktan sonra hakim tekrardan bize döndü.

"Karar!"

Hepimiz ayağa kalktık.

"Davalı Asya Şahin'in suçsuz olduğuna, davacı Sedef Okur'un haksız beyanına karar verilmiştir. Davacı Sedef Okur'un bu haksız beyan nedeniyle para cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir."

Başım Pusat'a döndü.

Kocaman gülümsüyordu. Kendi yerimden çıkıp yanına adımladığımı gördüğü an önündeki pervazdan atlayıp karşıma geçti.

"Dediğin gibi oldu."

Başını salladı.

"Dediğim gibi oldu."

Kollarımı sıkıca bedenine sardım.

"Hep papatya olarak kalsın olur mu? Bir daha kaktüs tarlası olmasın."

"Ne?"

Geri çekilmesine fırsat vermeden daha çok sarıldım.

"İyi ki varsın."

Başımın üzerine uzun bir öpücük kondurdu.

"Senin için, sen olduğun için varım ben miniğim. Hep böyle var et beni tamam mı? Ben çünkü bir daha şu nefesime kokun karışmassa bir daha nasıl yaşarım bilmiyorum."

☕🍪☕

"Taş kağıt makas."

Makasa karşılık taş çıkardığımda sevinçle zıpladım.

"Bir komando bile olsan beni yenemezsin aslan parçası."

"Son kez hadi, bunun yenen alır."

Omzumu silktim.

"Yenilmeye doyamıyorsan?"

Tekrardan karşısına oturdum.

Davadan çıktığımız gibi beni eşya almak için bir alışveriş merkezine getirmişti ama ben ve hep aç olan karnım önce yemek yemeğe karar vermiştik.

"Taş kağıt makas."

Bu sefer kağıda karşı taş çıkaran oyken oflayarak arkama yaslandım.

"Nasıl bir göz var sende? Hemen nasıl nazar değdirdin? Konuşmuyorum seninle, dileğini söyle yapayım da gidelim."

Ellerini birbirine dolayıp masadan bana doğru eğildi.

"Mızıkçılık yapmak yok ama sonra?"

Gözlerimi kısarak masanın altından ayağına sertçe vurdum.

"Bana bak, ben senin tanıdığın miniklere benzemem ha. Ne istiyorsan söyle hadi."

"Evime taşınacaksın, deneme süreliğine iki haftalık."

Yalandan öksürüp elini alnına koydu.

"Hem bu hasta sevgiline bakarsın hem de biraz.... neyse onu taşınınca anlarsın."

🍪☕🍪

PUSAT, ANNECİM HİÇ OLUYOR MU ÖYLE?

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Beğendiniz mi bölümü?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💐🤍

 

Loading...
0%