Bu kitapta adı geçen ela ve Kortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum.
Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼
Ay yeni kurgum "Yanlış D'" geldiii, hepinizi oraya da bekliyorum.💝
💫💫💫
"Aşka yürek gerek anlasana
Her defa yanıyorum ama gitmeliyim."
Bir elimde içkim bir elimde sevdiceğim adını dahi bilmediğim bir barda kafamı dağıtıyordum.
Pusat bizi güzel bir yere getirmişti ama ben ilk içeceğimde kafayı bulduğumdan mecbur şimdi beni durdurmaya çalışarak vaktini geçiriyordu biricik dağ ayım.
"Asya sakin olur musun biraz?"
Başımı hızla iki yana salladım.
"Sevgilim bana normalde yavrum der, kızdığında ise Asya. Hayır hayır, benim adım yavrum."
"Ne?"
Ellerimi yüzünün iki yanına koydum.
"Bana ya yavrum de ya yavrum de. Anlaştık mı? Benim adım Asya değil."
O da tıpkı benim gibi ellerini yanaklarımın iki yanına koydu.
"Biraz daha burnumun dininde durursan olacaklardan ben sorumlu değilim haberin olsun."
Omzumu silkip yüzünü biraz daha kendime doğru yaklaştırdım.
"Sevgilimsin oğlum sen, öperken izin mi alacaksın? Gerçi bir dakika sen bana teklif falan etmedin nasıl sevgilim oldun benim?"
Yanağındaki elini yüzünün ortasına getirip kendimden uzaklaştırdım.
Bir de sevgili değilken beni öpecek?
Oldu canım ya. Tabi bende Prens Elizabet.
"Ben mi teklif etmedim sana? Hapse girmeme ramak kalmışken tutmadım mı elini senin? Demedim mi sana? Bağlamadım mı dudaklarımızla kalbimizi?"
Oha uyumlu konuştu, şair ruhlu dağ ayım benim.
"Öncelikle seni öpen bendim, ve evet kabul etmiyorum oldu mu? Saymıyorum teklifini."
Arkamı dönüp piste doğru gitmek istesem de belime dolanan kol buna hızla engel olmuştu.
"Şey buralarda yabancıyım da, kayboldum. Size bir şey sorabilir miyim?"
Elimi kalbime doğru yasladım.
"Tabi, sor bakalım aslan parçası."
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıp boğazını temizledi.
Ay ne olur bana soğuk bir şeyler fırlatın, yanıyorum ben!
"Aslında dört tane odası olan minik bir yerdi benim evim ama bir anda sokağa atıldım, siz biliyor musunuz o ev nerede?"
Yavaşça omzuna vurdum.
"Saçmalama seni kalbimden atmadım sadece güzel bir teklif edeceğin ana kadar sessize aldım."
Yüzünü bana doğru yaklaşırdı.
"Acaba ben bazı şeyleri beraber yapsam senin için sıkıntı olur mu?"
Saçımı kulağımın arkasına attığı sırada kast ettiği şeyin ne olduğunu düşünüyordum.
"Ne gibi şeyler onlar?"
Elimi tutup beni kendiyle beraber kulüpten çıkarırken arabaya doğru gitmek yerine bahçe gibi duran garip bir yere adımladı.
Deniz kıyısıydı.
"Sana çok önce bazı teklerimi feda edesim geliyor demiştim, hatırlıyor musun?"
Kafam temiz havanın saniyesinde yavaş yavaş kendisine gelirken başımı salladım.
"Evet, beni tekte öldüreceksin bile sanmıştım o zaman."
Güldü. Her defasında irademi zedeleyen o tını tekrardan duyuldu.
Yere eğilip papatyaları toplamaya başladı. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.
"Ben daha önce kimseye çiçek toplamadım. Tekti, sadece bir kişi için yapmıştım."
Bana döndüğünde elindeki buket haline getirdiği papatyaları uzattı. Kendi yere çökerken elini bu sefer göğsüne, gel dercesine vurdu.
Dediğini yapıp yanıma oturdum ve başımı omzuma yaslayacakken o dizime yattı. Ellerim istemsizce saçlarıma gittiğinde dudakları iki yana kıvrılmıştı.
"Buradan bakınca daha bir yakışıklıymışsın."
Elini bu sefer saçlarıma uzatan oyken önüme gelen bir kaç yeli kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Bir yıldız gökte kayıp giderken, ıslak bir yolda yalnız yürürken, bambaşka bir şeyi düşünürken aklımdasın."
"Ne?"
Saçımdaki eli dudaklarıma taşınmış ve beni susturmuştu.
"Geçmiş değil bugün gibi yaşıyorum hala seni, sen hep benim yanımdasın. Gündüzümde gecemdesin çalınmasın söylenmesin..."
Eli yanağıma indi.
"Sen benim şarkılarımsın."
Gözlerimin önündeki buğu kalkarken derin bir nefes aldım. Onu öpmek istiyordum.
Onu neden öpmek istiyordum?
Neden gözleri bu kadar güzeldi, neden bu kadar güzel kokuyordu?
Aşık olmak, birinin kalbi olup ruhuna değmek böyle hissettiriyordu demek ki. Bütün hayatım değil, onun tabiriyle dünyam olmuştu artık. Sağımda solumda, gözlerimi değdirdiğim her alanımda o vardı.
Buketteki papatyalardan birini alıp saçlarımın arasına sakladı.
"Ben sadece bir kişiye şarkı söylemiştim ve sadece bir kişi saçlarımı sevmişti. Tekti bunlar, dediğim gibi de oldu. Sen geldin ve benim hayatımın en güzel dönüm noktası oldun. Nasıl yaptın bilmiyorum, nasıl ben sadece senin yanında bu kadar kendim oluyorum, nasıl bana bütün tabularımı kırdıyorsun bilmiyorum. Ve uzun sürede bilemeyecekmişim gibi geliyor, mesleki deformasyon uzun süre anlamıyorsun bazı şeyleri..."
Yattığı yerden doğrulduğunda yanıma oturdu.
"Asyam, miniğim, her şeyim, gel izin ver ben ömür boyu bunu bilmeden yaşayayım. Duyduğum tek koku sen ol, bu dünyanın da benim dünyamın da gördüğü tek orman senin yeşillerin olsun."
Nefesim kesilmişti. Yaşıyor muydum? Emin değildim, bilmiyordum.
Cümlelerini sadece duymuyor tenimde hissediyorum. Sevmek buydu. Seni seviyorum derken biraz daha sevmekti. Sebepsizce.
"Ben uzun uzun konuşamam, beceremem yarım kalır. Sadede gelmek istiyorum. Ben bir minik tanıdım ve bir daha da unutmaya niyetim yok."
Cebinden lacivert minik bir kutu çıkardı.
"Şu komando dağ ayısının gel tut elini bırakma. Evlen benimle, hayatımın her safhası sen ol."
Kollarımı sıkıca boynuma sardım. Konuşamıyordum, bedenim zangır zangır titriyordu.
"Miniğim?"
Yüzümü boynuna gömdüm. Yaşlarım yanaklarımdan bir bir akıyordu.
Ben sevilmek ne demek ilk defa onunla öğreniyordum. Çünkü ondan önce babam vardı. Ve babamın sevgisi bu değildi, güldürmez ağlatır, hissettirmez acıtırdı.
Şimdi ise kollarımı bedenine sıkı sıkıya sardığım adam bana tek bir dokunuşuyla dünyaları vermiyormuş gibi karısı olmamı istiyordu.
Annemin ben her gece ağlarken, bir gün Allah sana bu yaşların mükâfatını verecek kızım derken bahsettiği mükafat oydu. Bundan emindim.
Her elimi tuttuğunda, beni her öptüğünde her yanımda olduğunda ben yaşamayı bu kadar değer görmezdim yoksa.
"İyi misin sen?"
"Sen hem beni hem o küçük Asya'yı çok derin bir çukurdan çıkardın Pusat. O kocaman gövdende sığınacak kocaman bir dünya yarattın. Bana şarkı söyleyen ve saçlarını okşadığım tek adam oldun. Son ol olur mu?"
Elleri yanaklarımı bulurken hızla dudaklarımı dııdaklarına bastırdı.
"Olacağım güzelim, olacağım bir tanem. Olacağım kalbim, olacağım."
Yüzüğü kutudan çıkarırken titreyen parmakları sürekli onu engellese de derin bir nefes alıp parmağıma taktı.
"Seni çok seviyorum miniğim."
Bu sefer dizine yatan bendim.
"Seni seviyorum dağ ayım, her şeyden çok."
🍪☕️🍪
"Senin ağzına tüküreyim ben, ne demek bunu Ela'dan saklamak! Ne demek!"
Olduğum yerde volta atıp duruyordum.
Kortaç'ın hastalığını Pusat'ın odaya getirdiği dosyaların arasında duran kağıt ile öğrenmiştim ama asıl öğrenip de deliye döndüğüm şey bunu Ela'dan saklamalarıydı.
Pusat telefonumu alıp beni kaba tabirle değil baya baya odaya kilitlemiş ve gitmişti.
"Kabul falan etmiyorum teklifini hayvan!"
Bir kaç saniye içerisinde aşağıdan fazlasıyla büyük bir gürültü duyulduğunda hızla kapıya asıldım.
"Pusat aç şu kapıyı, Pusat!"
Adım sesleri buraya doğru yükselirken kapıya vurmaya devam ettim.
"Pusat, aç kapıyı Pusat! Evlenmiyorum oğlum seninle, bugün beni odaya kilitleyen yarın canı sıkıldığı için kim bilir neler yapar! Sevmiyorum evlenmiyorum!"
Kapının menteşe tarafında dururken bir anda silah sesi patlamıştı ve kapının kilidi kırılıp açılmıştı.
Bu Pusat değildi.
"Kız burada gerizekalılar! Gelin alın şunu çabuk!"
🍪☕️🍪
Opssss kfkfkfkfk
Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?
Beğendiniz mi bölümü?
Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkımdaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.
Kocaman öpüyorum, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııın ❤️🔥
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
12.31k Okunma |
1.43k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |