@yazarzeeyzey
|
AY HOŞ GELDİNİİİİZ Bu kitapta adı geçen ela ve Kortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum. Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼 Ay yeni kurgum "Yanlış D'" geldiii, hepinizi oraya da bekliyorum.💝 BÖLÜM ŞARKIMIZ: TARKAN- ÖLÜRÜM SANA ÖPÜLDÜNÜÜZ🫶🏻🤍 🍪☕️🍪 Iıı sanırım ben biraz ayvayı yedim. Ama öyle böyle değil baya yedim. Böyle bir an kendimi Meryem ana sandım da. "Dilinin kökünü, soyunu sopunu, sülalesini, gelmişini, geçmişini seveyim be!" O an suratıma kapanan telefon beraberinde benim yerde beynimi arama çalışmalarımla devam ediyordu. Adam demeyecek mi kimden yaptın o çocuğu diye! "Allah'ım sen bana yardım et, benim kafa arada kısa devre yapıyor biliyorsun. Sen kurtar şu kulunu Pusat denen ayıcığın gazabından." Etraf fırlattığım telefonumu bulamayacağım kadar karanlıktı. Yani ya Pusat beni aramıyor ya da telefon ağır hasar ile ex olduğu için ses seda çıkarmıyordu. Şu an ikisi de hiç işime gelmezdi. "Asya aç kapıyı!" Bir anda dış kapı yumruklanırken gözlerimi daha sıkı yumdum. Hay ben böyle işi! "Asya kim? Demedim mi benim adım yavrum diye? Aaa ama bu ilişkide b12 eksikliği çeken benim, böyle her şeyi unutamazsın." Elime aldığım yastığı yere sürterken önümde bir şey varsa ona çarpsın diye milim milim kapıya ilerlerken bir yandan da hala ne diyeceğimi düşünüyordum. Tabi ki de hamile değilim, bunu düşünmediniz değil mi? Ayıp ayıp, Pusat'la o dereceye gelsek size mi anlatmayacağım? Ben izin vermesem o gıcık yazarınız sallamaz beni be. "Asya aç artık, biliyorsun açmadan gitmeyeceğim buradan!" "Alacaklı mısın sen kardeşim, ne alacaksın? Bende mal mülk yok askeri ücret veriyor bana pinti kardeşin." İnsan demez mi uğramadığın iş yerinden ne parası bekliyorsun diye? Ses bir mühlet kesildiğinde yastık en sonunda duvara çarparken hızla doğruldum ve kapının hemen yanında duran rafa sert bir kafa attım. "Ananı satayım!" Beyin kanaması geçiriyorum! Raftaki kitaplar yere düşerken anahtar, kolyelerim ve ıvır zıvır her şey beraberinde intihar etmişti. Biri bana şanslı mı demişti? "İyi misin? Asya! Sana diyorum!" Kulpu gözüm kapalı kavrayıp hızla kapıyı çektim. Elindeki flaş sayesinde aydınlanan ev ve yüzü beni hızla içeri itti ve kapıyı sertçe arkamızdan kapattı. Eğer biraz yakından bakarsanız sinirli olduğunu görebilirsiniz arkadaşlar. "Sen ne olsun istiyorsun?" Elinde artık her ne varsa koltuğa fırlatırken buna telefonu da dahildi ve tavana vuran ışığı etrafı biraz olsun aydınlattı. Ve kıpkırmızı kesilen yüzünün burnumun dibinde olduğu gerçeğini sertçe suratıma geçirdi. "Dünya barışı, başka ne isteyebilirim ki? Doğa korunsun, atıkları değerlendirelim, çöplerimizi plastik ve kağıt olarak ayıralım atık yağları lavaboya dökme-" Eli hızla ensemi bulurken dudağını olabilecek en sert ve hızlı şekilde dudağıma kapattı. Henüz konuşmasını bitirmediği için aralık olan dudaklarıma kendini davet ettiren dili ile sanırım ayaklarım saniyelik olarak his kayıpları yaşamaya başlamıştı. Geri geri gitmeye çalışıyordum ve o da bunu fark ettiğinden üzerime doğru geliyordu. Ne oluyoruz ayol! "Beni delirtmek seni çok eğlendiriyor değil mi?" derin bir nefes alarak üzerime gelmeye devam etti. "Ayarlarımla oynamak, zaten sende değilmiş gibi aklımı kendine sürgün etmek." nefesi yüzüme vuruyordu ve eğdiği başı resmen kendimi yerin dibindeymişim gibi hissettiriyordu. Evet şu an tek derdim bu. "İnsan sevdiğiyle uğraşır diye bir cümle öğretmediler mi ayıcığım sana daha önce?" Artık son raddeye gelmiştik ve sırtım duvara yaslanmıştı. Bunu fırsat bildiğinden elleri iki yanıma kapanmış ve beni adeta kafese kilitlemişti. "Uğraştığını kabul ediyorsun yani?" Bakışları tekrardan dudaklarıma kayarken kollunun altından hızla eğilip kenara çekildim. Ellerim iki yana kalkarken başını eğmiş gülüyordu. "Asla inkar etmedim ki, benim hobim seninle uğraşmak ayıcığım benim. Sinirlenince daha bir tatlı oluyorsun ne yap-" Konuşa konuşa geri gidişim ayağıma takılan yastık ile son bulurken adeta yavaşlatılmış bir film sahnesi gibi koltuğun üzerine yapıştım. Yemin ederim kimliğimde adımdan önce sakarlığım ve bunun getirisi rezilliğim yazıyordu. "Ne diyorduk?" Adımları yanımı bulurken düşmese bile üzerime uzanıp ellerini tekrardan başımın iki yanına koydu. Gözleri bir garip bakıyordu. O çocuk gibi bakan gözlerinin içine serpilen duygular üç metre öteden belli oluyordu. O şehvetle bakıyordu. Artık sadece öpmek ister gibi değil. "Her bir zerrene bu kadar bağımlı olmuşken." Yanağımdaki eli saçlarıma inerken yüzünü boynuma yaklaştırdı. "Kokunda yaşamı buluyorken." Masaj yapar gibi ilerleyen parmakları bu sefer dudaklarıma uzandı yavaş yavaş üzerinde gezindi. " Gözlerim bile dokunmaya kıyamıyorken ve ben aklımdan geçenler gibi, beni delirten, beni yaşatan gibi sana dokunmamışken o testi istemen bir şeyin işareti mi?" HASSİKTİR! Bedenime yediğim elektrik bir anda başımı kaldırırken dudaklarımız birbirine çarptı ve Pusat kendini zor tutuyormuş gibi gözlerini kapattı. "Sana hamilelik testi al dedim gel çocuk yapalım demedim!" Burnum burnuna değiyordu ve eminim onun nefesi nasıl benim yüzüme çarparken benim kasıklarım kaynıyorsa onun da bedeni en az bu şekilde yanıyordu. Çünkü hissediyordum, yaşıyordum. "Biraz daha böyle bakarsan demene gerek kalamayacak zaten." Gözlerim büyüdü. Mümkünmüş gibi biraz daha açıldı ve ben bedenimin iki yanında duran ellerimi içimdeki o yanan parçaya emanet edip ensesine taşıdım. "Biraz daha böyle durursan dememe gerek kalmayacak zaten." Yüzüme biraz daha yaklaştı. Umarım kalbimin sesi dışarıdan duyulmuyordu yoksa deprem oluyor sanması çok muhtemel bir seçenekti. "Ne olacakmış?" Ellerimi ensesinde birleştirip dudaklarımı dudaklarına değdirdim. Öpmüyordum ya da öpmüyordu. Sadece öylece bakıyordu ve benim bununla nasıl başa çıktığımı asla bilmiyordu. "Bu." İçimde bir şeyler koparken, kopan her şey sanki üç beş yerinden tekrardan dikiliyordu ve ben taşıyordum. Yanmak artık geçiş evresi olarak kalmış, kül olmuş yattığım yerde gölgem dahi kalmayacak kadar son evreye ulaşmıştım. "Asya aç abicim kapıyı! O telefonu alıp çöpe atmaya geldim sana fazlalık yapıyor." Abimin sesi adeta bütün evde yankılanırken hızla doğrulamaya çalıştım ve bu zaten üzerimde olan Pusat sayesinde dudaklarımızın tekrardan çarpışması ile son buldu. "Basıldık!" İnsan fısıldarken nasıl bağırırsa aynı o şekilde bağırıp kendimi yere bıraktım. Tabi ki biricik sevgilim ben yere düşmeden kolumu tutup beni kaldırdı ve koltukta duran telefonunu aldı. "Ben odana saklanıyorum, sakin ol ve kapıyı aç bir tanem tamam mı?" "Asya uyuyorsan ses ver de hiç uğraşmayayım be!" Salak! Uyurken ses mi vereyim? "Ben bunu tanımıyorum, bu salaklık çok fazla bize uymuyor." Elim kapıyı işaret ederken tekrardan dudağıma uzandı ve sanki yerindeymiş gibi aklımı alacak şekilde uzun ama yavaş, hisli ama tutkulu şekilde öptüğünde sanırım son demlerimdeydim. Üzerine çocuk yapalım diye atlasam benden korkar da kaçar mıydı acaba? "Nasıl doyacağım ben sana?" "Asya!" Pusat kapıya doğru yalandan yumruk sallayıp odama girdiğinde ben saçımı başımı düzeltip kapıyı açtım. "Aaa abi sen mi geldin? Ne işin var burada?" Yanımdan geçip kapıyı kapattı ve telefonun ışığıyla içeri girdi. Salon resmen ırzına geçilmiş gibiydi. "Sen karanlıktan korkuyorsun diye geldim ben." Etrafa bakınıp koltuğa oturdu. "Burada kalacağım ben, iyi misin diye baktım da turp gibisin hadi iyi geceler." Yastığı sıkıca kavrayıp gözlerini kapattı. "Hayır uyuyamazsın burada." Gözlerini araladı ve bir mühlet öylece bakıp ayaklandı. "Güzel kardeşim bana yatağını mı veriyor yani? Oy oy abisinin fındığı." "HAYIR!" Resmen koridorda yankılanan çığlığım onu yerinden sıçratırken kapının önüne geçtim. Ellerimi kapının önüne siper edip olabildiğince samimi bir şekilde gülümsedim. "Odam dağınık, çok dağınık özel eşyalarım ortada sen git salonda yat. Ben sana çarşaf getiririm." Hala elinde duran telefonun ışığı ile görebildiğim kadarıyla çatık kaşlarla suratıma bakıyordu. Ne düşündü ya da neye karar verdi bilmiyorum ama arkasına dönüp ilerlemeye başladı. Yemin ederim zor yırttım. Abim odaya girse ve minicik odamda saklanacak bir yer bulamadığı için kabak gibi ortada duran ayıcığımı görse sanırım gece gece kıyamet kopardı. Arkasından ilerleyip salona girdiğinde Pusat'ın koltuğa fırlattığı poşetleri gördü ve yavaşça onlara uzandı. Hayır sanırım henüz yırtamamışım. "Asya bu ne?" Elindeki testi bana doğru sallarken içimden bildiğim bütün duaları okumaya başlamıştım. "Bana değil abi o, şeye o, şeye işte. Hah! Bizim apartmanda bir kedi var karnı kocamam hamile mi diye bakacağım." Yüzüne takındığı 'sen salak mısın' bakışlarıyla elindekileri kenara bırakıp koltuğa uzandı. "Yani o kadar okudun derece yaptın ama hala nasıl bu kadar salak oldun ben anlamıyorum. Kedi için hamilelik testi mi olur? Hem ayrıca kedinin idrarını nasıl alacaksın?" Yüzümü buruşturdum. Tamam ama aklıma başka bir fikir gelmemişti ne yapayım? Zor şartlar altında aklım anca bu kadar yalana yetiyor. "Hayırdır abi önceki hayatında kedi miydin? Nereden biliyorsun test ile olmadığını?" "Fındığım senin kafan mı güzel? O insanlar için, hayvanlar için değil farkında mısın?" Yo, hiç de farkında değilim. "Neyse ya uyuyacağım ben, sende uyu ses çıkartma valla sabah seni işkencelerim eşliğinde uyandırırım." Önüme dönmem ile arkama dönmem bir oldu. "Bana ışık tut, göremiyorum. Telefonumu hiç sorma attım bir yere bulamıyorum da zaten." Bir şey demeden flaşını açtı ve bende koridora gidip soldan üçüncü kapıya girdim. Kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Mazallah aklına eser de girerse ayvayı yemek isteyeceğim son şey olurdu. Karanlık odada hiçbir şey görünmüyorken yavaşça fısıldadım. "Pusat." Ulan minnacık odada koca gövdesi ile nereye saklanmıştı ki bu adam? "Pusat sana diyorum nereye girdin ya?" Bilgisayarı alıp ekranını açtım ve en azından odanın bir kısmı aydınlanmış oldu. Yatağımın üstü, balkon boştu ve aklıma gelen tek yer dolabımdı ama böyle bir şey yapmadığını umuyordum. Orada burada oturduğu kıyafetlerle benim elimi yıkamadan dokunmadığım dolabıma girdiyse sonumuz hiç iyi olmayacaktı. Bir gözüm kapalı dolabı açtığım sırada belimden tutup çekilmiş sırtım sert bir göğüse çarpmıştı. ALLAH'IM ÇOK ŞÜKÜR DOLABIMA GİRMEMİŞTİ! "O Aytaç olacak dangalak girmeseydi aramızda bir şey konuşuyorduk ve en güzel yerinde yarım kalmıştı." Boynuma ıslak bir öpücük bırakarak devam etti ama ben o noktada ve o anda takılı kaldım. Bir adamın dokunuşu, sesi, varlığı nasıl bu kadar mutlu edebilirdi insanı? Bir öpüşü nasıl durdurabilirdi dünyayı? "O konuyu uzun uzadıya konuşmak şu hayatta istediğim tek şey olabilir ama hayır, sesini susturmak zorunda olmadığın zaman devam edeceğim." Belimdeki elini elime taşıyıp yatağa doğru yürüdü. Pikeyi kaldırıp içine girdi ve beni kendine çekerek yanıma uzandı. Ayaklarım çıplak ayaklarına değiyordu ve eli her zaman olduğu gibi belimdeydi. "Ayakların buz gibi olmuş." İki bacağının arasına ayaklarımı koyup o şekilde beklemeye başladı. Gözlerim kapanıyordu ama şu an asla bitsin istemiyordum. O konuşsun ben dinleyeyim ve hep böyle baksın. Yüzüme gelen saçlarımı geriye atıp burnumun ucuna minik bir öpücük kondurdu. Sağ elimle sakallarını okşarken yüzümün takılı olduğu parmağımı öptü. "Ne zaman gelecek elektriğiniz?" "Bir hafta sanırım, neden ki?" Kocaman gülümsedi ve mümkünmüş gibi beni daha çok kendine çekti. "İyi o zaman bir hafta boyunca beraber yatmaya alış bakalım ne de olsa bir kaç ay sonra ömür boyunca kurtulamayacaksın elimden." İtiraz eden mi var sanki? Allah Allah. ☕️🍪☕️ "Bu kadar şans iyi değil. Abim ve sabahın köründe göreve gitmek? Yok deve! Bir de doktor için demiş, neyse o doktor artık." Omzunu silkip salatalığı ağzıma tıkadı. "Bahsetti bana biraz, çifte düğün yaparız gibi geliyor bana ama o pek oralı değil." Gözlerim kocaman açıldı. "Abim birini mi seviyor? Yok artık daha neler?" Ağzını açıp cevap vereceği sırada telefonu çaldı ve cebinden çıkarıp çağrıyı cevapladı. "Efendim Kayra?" "Abi maç işi yatmadı dimi? Bak kızları da topladım deli gibi senin okeyini bekliyor herkes." Elimdeki bıçak domatesin üzerinde öylece dururken Pusat'ın bakışları bana döndü. "Ne maçı bu? Ne okeyi? Ne kızı? Höst!" Pusat ağzıma bir salatalık daha atıp önlüğünü çıkardı. "Bizim halı saha, büyük bir şey değil." "Yenge yalan! Oradaki kızlar sırf Pusat'a kendilerini göstermek için geliyor, bir pas veriyolar görsen sanki öpermiş gibi." Dirseğimi sertçe karnına geçirdiğimde gülerek geri çekildi. "Ne öpmesi?!" Elleri iki yana kalkarken kafamda intikam perileri dolaşıyordu. Bir şey bulmalıydım! "Bende geliyorum! Bende oynayacağım futbol. Utku, Yasin, Kıvanç da gelecek hatta. Yaz bizi de yengecim. Geliyoruz!" 🍪☕️🍪 UTKU YAŞIN KIVANÇ ÜÇLÜSÜNÜ HATIRLAYAN VAR MIIII ? AY DİĞER BÖLÜM KOPACAĞIZ KDKDKDKD Nasılsınız aşklarım, nasıl gidiyor hayat? Beğendiniz mi bölümü? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükleeer🫶🏻🫶🏻🫶🏻 Beni takip etmeyi unutmayın olur mu?
|
0% |