Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35. Bölüm

@yazarzeeyzey

YENİ KİTABIM "GÖNDERİLİYOR;HANIMELİ" YAYINDAAA. HEPİNİZİ BEKLİYORUM 🫶🏻

AY HOŞ GELDİNİİİİZ

Bu kitapta adı geçen ela ve Kortaç karakterlerinin kitabı "bir akım meselesi" yayında. Hepinizi oraya bekliyorum.

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayıııın 💕🌼
☕️🍪☕️

1 hafta sonra...

"Yenteycim, yerim ben senin o minik ağzını ama."

Rüya parmak kadar ağıza sahip değilmiş gibi esnerken bende minicik bedenini sallaya sallaya salonun ortasında dolanıyordum.

"Rüya'yı bana versene sen iki hafta, bende kalsın."

"Asyacım, arkadaşım, canım eltim o benim bebeğim, kızım ya hani. Not defteri falan değil?"

Oflayarak omzumu silktim.

Bana ne ama! Ben çok sıkılıyorum tek başıma!

"Ela sen Kortaç olmadığı zamanlarda ne yapıyorsun? Televizyon izlemekten iflahım kurudu. Bütün dizileri bitirdim, kitaplığımda kitap kalmadı anasını sayayım ya. Bir kere sizinle çıktık dışarı onun dışına ekmek almaya bile gitmedim."

Elindeki biberonu sallayarak yanıma geldi.

"Alışveriş, sinema, yemek falan. Oha lan, ben baya baya her şeyi Kortaç'la yapıyorum. Başka bir şey gelmiyor aklıma."

"Evet amcası büyüdü benim kızım. Kocaman oldu, görevden gelince bir uğrarsın artık."

Kortaç telefonla konuşarak yanımıza gelirken konuştuğu kişiyi -kocamı- duymamla hızla Ela'ya doğru döndüm.

"Görüyor musun, beni aramadı gitti kardeşini aradı. Ben burada ondan haber almak için kan kaşınıyorum ama o beni aramıyor."

Yüzüme gerizekalıymışım gibi bakarken telefonumu açıp bana doğru uzattı. Sekiz tane cevapsız arama ve yirmiden fazla mesaj vardı.

AY HEPSİ KOCAMDANDI.

"Kortaç çabuk kapa telefonu ben konuşacağım kocamla."

Kocaman bir kahkahanın ardından beni pek de umursamayarak konuşmaya devam etti.

Tuş kilidini açıp Pusat'ın sohbetine girdim.

🩵: Güzelim

🩵: Müsait değilsin sanırım...

🩵:Nasıl gidiyor bakalım

🩵: Kortaçlardaymışsın niye açmıyorsun ki telefonunu?

🩵: Sen bana kızgın mısın?

🩵: Sevgilim bilmeden bir şey mi yaptım ben?

Ya ben sana niye kızayım be adam....

Siz: Aşkııım ben duymamışım telefonu Rüya ile oynamaya daldım da

Siz: Baksana şuna ama

Siz:

(burada çok tatlı bir bebiş fotoğrafı vardı)

Siz: Öpmelere doyamıyorum

🩵: Benim yerime de öp cadımı, gelince bol bol hesabını alırım ben

Siz: Benim de hesabımı alır mısın?

🩵: Almama ihtimalim var mı sence?

Siz: Tabi ki de yok kocacım, sen benim kocamsın benim sözüm sana emir senin sözün bana demir

Siz: Okey?

🩵:Ne?

Siz: Nasılsın diyorum, ne yapıyorsun diyorum.

🩵: Şu an ortalık temiz gibi görünüyor, dağdayız bekliyoruz

🩵: Senin yanına gelmek için dakika sayıyorum işte

Siz: Biz seninle hiç mesajlaşmamışız aşkım ya fnfjfj

Siz: O kadar garip geliyor ki

🩵: Kendimi çocuk gibi hissediyorum

🩵:

(burada pusatın arkası dönük üniformasıyla çekildiği hey maşallah kapasitesinde bir fotoğrafı vardı)


🩵: Bizimkiler çekmiş bunu sabah, bunu bile atıp atmamak konusunda yirmi dakikadır oturdum düşünüyorum.

Siz: BİG BOYUMA BAK SEN

Siz: ŞU ENDAMA BAK BE KİMİN KOCASI!

Siz: Aşkım saçmalama, ben sana şu bir haftada yediğim mısır gevreğinin bile fotoğrafını attım.

Siz: Hem karınım oğlum ben senin benden mi utanacaksın? Yolarım seni.

🩵: Biliyorum senin yolmalarını yavrum sırtım yanıyor sürekli

Siz: 😁👉🏻👈🏻🤌🏻🤌🏻🤌🏻🤌🏻

🩵: Çok özledim ben seni

Siz: Bende seni çok özledim amaaaa şu an seninle bu duygusal konuşmamalara giremem

Siz: O denizde boğulur kalırım yoksa

Siz: Ben sana geçen gece gittiğimiz bardaki fotoğraflımı atayım, gözün gönlün şenlensin aslanım

Siz:

(burada da Asya'nın siyah mini bir elbiseyle çekilmiş çok seksi bir fotoğrafı vardı)

Mesaj görüldü kalırken anında ekrana çağrısı düştü.

Hehehehe dayanamadı tabi.

"Efendim aşkım."

Nefes alışının sesiyle beraber yüzümdeki o piç gülüşü adeta evrim atlamış edasıyla büyüdü.

"Şu an sınıra kadar yürüyüp yanına gelmemek için bahaneler düşünüyorum, yardım et bana."

"Sen komandosun aşkım? Eşin sana aşşşşırı güzel olduğu bir fotoğraf attı diye kaçamazsın. Yakışmaz benim aslanıma."

Yutkundu. Evet arkadaşlar hangi konumda olursak olalım kocamla uğraşmak en büyük hobimdi.

Ah bunu sevgiliyken de demiştim size değil mi?

"Sen geç dalganı, geldiğimde görüşeceğiz."

Telefonu kulağım ve omzumun arasına sıkıştırıp sevinçle ellerimi çırptım.

"Yaşasın! Nasıl uğraşacakmışsın onun da detayını versene birazcık? Yine yanacak mı sırtın sonrasında? Nerede olacağı-"

"Asya..." sessizce beklerken mutluktan uçuyordum. "Yapma."

Kocaman bir kahkaha attım.

Yerim ama!

"Tamam benim komanda aslan kocam. Ben seni daha fazla meşgul etmeyeyim, sen bizi, vatanımızı koru ve biricik , uğraşacağın, sırtını yakacak karına geri dön. Öptüm dudaklarındaaan."

Telefonu kapatıp dört gündür ilk defa sesini duyduğum kocamı kudurtmanın mutluluğuyla ayaklandım. Ela Rüya'nın üzerine değiştirmek için odasına gitmişti ve Kortaç Yaz'ı kreşten alacağım diye bana 'abim beni daha çok seviyor' kudurtmalarını yaşatıp çıkmıştı.

Bugün tek planım alışverişe çıkmaktı. Kocamın gelmesine bir haftadan kısa bir süre kaldığından ve o geldiğine güzel güzel (!) sürprizler yapmak istediğimden bazı şeyler almak istiyordum.

Uyumuş olma ihtimali ile sessizce yukarı çıkıp Ela'nın yanına gittim.

"Hadi annecim şunu da giyelim ve teyze ile alışverişe gidelim. Anne kız günü yapalım azıcık ya, benim kızımı görsünler. Orada sana da ciciler alırız tamam mı?"

Kapının kenarında sessizce onları izlerken istemsizce kendimi Ela'nın yerine koydum. O gerçekten dünyanın en iyi annelerindendi. Ve o an benimde o annelerden olma isteğim bir anda bütün etrafımı sarmıştı.

Göreve gitmeden önce adam akıllı vaktim olmadığı için Pusat'la bu konuyu konuşamamıştım ama her an aklımda dolanan bir konuydu bu. Hatta geçen gece rüyamda doğurduğumu ve çok tatlı bir oğlumuz olduğunu görmüştüm.

Tıpkı babasına benzeyen simsiyah saçlı, kapkara gözleri olan bir bebekti.

"Teyzemiz gelmiş bilee."

Ela Rüya'yı kucağıma bırakıp montunu giydi. Kucağımda bana kısık gözlerle bakan minnoşumu da alarak aşağıya indim ve kapının önündeki arabaya geçtik. Ela Rüya ile beraber arkaya otururken ben sürücü koltuğuna geçip telefonumu konumu göstermesi için aparata astım.

"Kız kıza yolculuğa hazır mıyız millet?"

Ela gülerek başını salladı. Yolumuz kısa olsa da araba kullanırken içimden bambaşka biri çıktığından ne olursa olsun konumu açıyordum.

Beş dakikalık yolun sonunda alışveriş merkezinin otoparkına girip arabayı park ettim. Yoğun ısrarlarımın sonucunda Ela kanguruyu bana bağlamış ve benim bu şekilde gezmeme izin vermişti.

Canım eltoşum be!

Önceliğimiz prensesimiz olurken bebek mağazalarının birinde rafları talan ediyorduk. Ela'nın aldıkları haricinde bir çanta doldurmuş hala diğerlerine bakıyordum.

"Bu da sana çok yakışır teyzecim bunu da alalım." Evet Rüya'nın şu an benden çok kıyafeti olmuştu arkadaşlar.

"Asya bunlar ne? Saçmalama istersen ne yapacağım bu kadar eşyayı ben?"

Kangurudan dolayı tam olmasa da elimi belime koyup 'mal mısın' der gibi Ela'ya döndüm.

"Sana mı alıyor gibi duruyorum bunları ben Elacım, yeğenime alıyorum sana ne? Saat başı bir tane giydirirsin işte. Minik bir hediye olmuş olsun teyzesinden aşkıma."

Daha fazla konuşmasına izin vermeden bir diğer rafa geçip bakınmaya başladım. Erkek bebek rafının önündeyken adımlarım durmuş sanki bakmam için beni zorluyor gibiydi.

Bir zıbın takımı vardı ve üzerinde büyük harflerle babamı çok seviyorum yazıyordu. İçimdeki dürtülerin galip gelmesine izin verip onu da sepete attım. Bütün rafları gezdiğime emin olduğumda kucağımda uyuyan minnoşum ile kasaya geçtim.

Ödeme yaparken yanımıza gelen Ela'nın elindekileri de bir çırpıda kapıp kendi sepetime boşalttım.

"Sus, vallahi alırım Rüya'yı kaçarım buradan."

Gözlerini devirip aldıklarıma bakarken gördüğü zıbın takımını tutup ofladı.

"Kankacım bari bunun annesi yazılı olanını alsaydın, Kortaç değil ben senin arkadaşınım ya hani."

Hafif bir tebessümle elindekini alıp tekrardan kasaya bıraktım.

"O Rüya için değil."

Gözleri kocaman açılırken elleri hızla kollarımı tuttu.

"Hamile misin sen!"

Ağlamayacaksın Asya hayır, şu an değil.

Başımı iki yana salladım.

"Hayır değilim ama elbet bir gün olacağım değil mi? Çok hoşuma gitti ondan alıyorum."

Yüzümün değişimi gözünden kaçmazken kurcalamadan konuyu kapattı ve bize uzatılan poşetleri aldı. Sıra bizdeydi. Tam da hayalim olan bir kaç geceliği, kocam görünce bayılacağına emin olduğum takımlardan aldım. Yemek yemek için üst kata çıkacağımız sırada telefonuma arka arkaya bir kaç mesaj gelirken elimdekileri Ela'ya uzatıp bildirime tıkladım.

Kocam yazmıştı.

🩵: Güzelim evde değil misin sen?

🩵: Kortaçlarda değilmişsin

🩵: Bir problem yok değil mi?

Siz: Yok aşkım alışverişe geldim eve gitmem bir saati bulur niye ki?

🩵: Hiç, merak ettim sadece

🩵: Kalbime dikkat et

Siz: Sende benim kalbime dikkat et aslanım, ona çok ihtiyacım olacak çünkü

Telefonumu tekrardan çantama atıp girdiğimiz restoranda Ela'nın karşısına geçtim. Güzel bir yemeğin ardından önce Ela'yı evine bırakıp sonrasında evime geçtim.

Kapının önüne gelmeden anahtarımı çıkardığım sırada ayağıma takılan kutu ile düşmemek için trabzana tutundum.

Masmavi bir kutu kapının biraz ilerisine bırakılmış şekilde duruyordu. Kutuyu kucaklayıp eve girdim ve portmantodan makası alarak kurdelesini kestim. İçindeki dikdörtgen kutuyu alıp yavaşça açtım. İçinde inci bir bilezik vardı.

Normal inciler gibi değil de, her inciden sonra gold charm benzeri taşlar olan bir bileklikti.

Kim yollamıştı lan bana bunu?

Bir not falan var mı diye büyük kutuya bakarken kenara duran beyaz minik zarfı aldım. Hızla içinden çıkardığım notu okuduğum gibi gözlerim dolarken gözlerim tekrardan bilekliğe düştü.

"Çocuksu yanımın en zarif incisine..." 'Dağ Ayın'

Kocam göndermişti. Dağ ayım, kalbim göndermişti.

Montumun cebinden telefonumu alıp açması umuduyla numarasını tuşladım. Üçüncü çalışta açtı.

"Güzelim?"

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"

Gülümseyişinin sesi ile gözlerimi kapatıp daha fazla tutamadığım gözyaşlarımı serbest bıraktım.

"Şşt ağlamak yok ama, bende o denizde sağ kalamam." her ne kadar belki de çok uzun bir zaman geçmiş olmasa da onu çok özlemiştim ve her an bir şey olacak korkusunu kafamı meşgul etsem bile bir saniye atamamıştım.

"Ama ne yapayım?" burnumu çektim. "Ben sensiz hiçbir şey yapmamışım, yaşamamışım gibi geliyor bu zamana kadar. Yatağımızda yatamıyorum, boş yanını görünce oturup ağlıyorum çünkü. Evet bu senin görevin ve benim daha güçlü olmam lazım ama yapamıyorum."

Derin iç çekişiyle oturduğum yerden kalkıp salona geçtim. Üzerine kokusu sindiği için kazağıyla uyuduğum koltuğa tekrardan yatıp telefonu yastıkla başım arasına sıkıştırdım.

"Kıyafetlerindeki kokun bile geçiyor artık."

"Asyam, güzelliğim, karım. Bende seni çok özledim. Sana sarılmayı, bir haftadır duyamadığım kokunu... Emin ol bende gelmek istiyorum, yanımdan bir an ayrılmamanı istiyorum ama olmuyor. Göreve yirmi sekiz kişi geldik biz, on yedi kişi şehit oldu. Sen aramasan ben arayacaktım zaten seni, artık direkt bölgeye inmem gerekiyor."

Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Evet o savaşmaya gitmişti ama hep güvenli bölgede kalacaktı, öyle demişti ama şu an açık açık ölebileceğinden bahsediyordu. O on yedi kişiden biri olabileceğinden söz ediyordu.

"Telefonları kapatacağız, ve ne kadar süreceği artık belli değil. Seni çok sevdiğimi unutma tamam mı? Senin için hayatta kalmaya çalışacağım bir tanem, sana dönmek için ne gerekiyorsa yapacağım. Sende geldiğimde seni çok mutlu bir şekilde görmem için elinden geleni yap olur mu?"

Ellerim dudaklarımı örterken çıkan bütün hıçkırıkları susturmaya çalışıyordum. Veda eder gibi konuşuyordu ama bunu geri döneceği zamana kadar yapıyordu.

"Ama ben sensiz mutlu ol-olamam ki."

"Olursun bir tanem, çık gez, geldiğimde görmem için yeni şeyler al bize. Kocanın kartını al sonuna kadar harca. Şifresi doğum gününün ayı ve yılı. Ben senin varlığına tutunuyorum, sende bana tutun olur mu? Çünkü benim şu an buna çok ihtiyacım var."

Yutkunuşunun ardından devam etti.

"Korkuyorum... çok korkuyorum Asya. Konuşsana benimle göğsüne yattığımda olduğu gibi dindirsene bütün fırtınalarımı. Bir tek sen dersen korkmam ben."

Ne olursa olsun o orada canıyla mücadele ediyordu. Ben ne kadar özlüyorsam o orada o kadar da tehlikedeydi. Haklıydı, yine.

Olabildiğince derin bir nefes aldım. Benim ona ne kadar ihtiyacım varsa onun da bana ihtiyacı vardı.

"Kapat gözlerini şimdi, yasla başını omzuna karşımdaymış gibi hayal et tamam mı? Ben tutuyorum ellerini, yanındayım, duyuyorsun kokumu. Ben sana hazırladığım sürprizi vermişim, sen mutluluktan havalara uçuyorsun. Sarılıyorum sana kocaman ve yine yanında minnacık kalıyorum. Korktuğunda hep bunu yap tamam mı? Orada olduğumu düşün, çünkü ben hep öyle yapıyorum ve geçiyor. Senin hayalin bile bütün kötülükleri savuruyor. Benim hayalimin gücü belki hepsine yetmez ama güzel şeyleri getirir yanına."

Telefondan bir başka kişinin sesi duyulurken Pusat boğazını temizledi.

"Yapacağım bir tanem, biz iniyoruz bölgeye şimdi. Allah'a emanet ol tamam mı? Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum. Allah'a emanet ol."

Hat kesildiğinde telefonu öylece koltuğa bıraktım. Hemen yanında duran kazağını üzerime geçirip yavaşça odamıza doğru ilerledim. Onun yokluğuna değil, beraber geçirdiğimiz anılarımıza ihtiyacım vardı.

Gözlerimi kapatıp boş kısmı görmemeye çalışarak yastığıma yattım ve onun yastığına sıkıca sarıldım. Kapattığım gözlerime ikimizin her anı dolarken yorganı kafama kadar çektim.

Pusat gelecekti, biliyorum. O karısını yalnız bırakmaz çünkü, miniğinin onsuz kaybolacağını bilir.

Benim onsuz yaşamayacağımı bilir ve gelir.

Sağ salim.

🥹🖤🥹

AANASILSINIZ AŞKLARIM NASIL GİDİYOR HAYAT?

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUUUM🩵🩵

 

Loading...
0%