@yazarzeeyzey
|
BUGÜN YAYINLADIĞIM "ÖNCE AŞK SONRA AŞK" KİTABIMA DA HEPİNİZİ BEKLİYORUUUM 💝 🫶🏻🫶🏻🫶🏻 Sakin olmam gerekiyor, ellerim titremeyi bırakması ve benim belki de az sonra bu kapıdan içeri girecek kocamı beklemiyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Ama ben onun yerine kapının önüne oturmuş karnımla oynuyordum. Çok özlemiştim! Evin bütün lambaları kapalıydı ve ben sanki uyuyormuş gibi yapacağımdan ses çıkarmayacaktım. Bahçeden gelen teker sesleri ile mideme giren iğrenç bulantı aynı saniyeyi teşkil ederken oturduğum yerden hızla kalkıp girişteki banyoya girdim. Midem alt üst olup içindeki her şeyi lavaboya çıkarırken kendimi olabildiğince sakin tutmaya çalışıyordum. Küçüklüğümden beri kusmaktan çok korkardım. Babam yine bir travma bırakırken geçmişimde, bu zamana kadar aynı şeyi yapıp kusmamak için hep kendimi kasmıştım. Şimdiyse içimde benden habersiz büyüyen iki balık daha varken önceliğim onların sağlığı olmalıydı. Nihayet midem acı safrayı dahi lavaboya tükürdüğünde yüzüme soğuk su çarpıp sırtımı duvara yasladım. İyiydim. Korkulacak bir şey yoktu. Kusunca ortalığı batıran küçük Asya'nın artık saklanmasına, aç bırakılacağını bileceğinden arka bahçesindeki barakada o soğukta kalmasına gerek yoktu. Bu bulantı bebeklerimizden dolayıydı. Bu bulantı kötü değildi ve artık ne olursa olsun Pusat vardı. Kötü her şeyi tek kelimesiyle, tek bakışıyla silen kocam vardı. Kapının aralanma sesiyle içeri giren kocama yakalanmamak adına sessizce bekleyip yukarı çıkmasını bekledim. Aralık kapıdan ve elindeki telefonun ışığıyla görünen şey kucağındaki kocaman bir buket vardı. Kocam bana çiçek almıştı! Sessizce lavabodan çıkıp sanki yeni uyanmışım gibi gözükmesi için gözlerimi ovalayarak merdivenleri tırmanmaya başladım. Tabi ki de sesi duyan kocam arkamdan gelmeye başlamıştı ama nedenini anlamadığım bir şekilde seslenmiyordu. Odamızın önüne geldiğine yavaşça kapıyı açıp daha dün gece ağlayarak yattığım yatağa sırıtarak baktım. Artık yarım kalmayacaktı, artık yine iki kişi, hatta sekiz ay kadar sonra dört kişinin paylaştığı bir yatak olmuş olacaktı burası. Yorganı kafama kadar çekip sanki kapının önünde olduğunu bilmediğim kocamın yastığına sıkıca sarılıp gözlerimi kapattım. Hala neden yanıma gelmediğini anlamamakla beraber Kortaç'a ettiğim yeminden dolayı geldiğini fark etmiş gibi yapamıyordum. SALAK BANA KENDİ CAN SAĞLIĞI İÇİN BEBEKLERİMİN ÜZERİNE YEMİN ETTİRMİŞTİ. Derin bir iç çektiğinde adım sesleri yanıma doğru yaklaşmıştı. Karnıma giren heyecan sancıları ile kıvranmamak için zor dururken nihayet yatağın sol tarafı çökmüştü. Kolu belime dolanırken arkamdaki bedeni kendine belli eder gibi yaklaşmış burnu saçlarımın arasına karışmıştı. "Bir tanem." Saçlarımdaki yüzüyle derin derin nefesler alıyor ve ben boğazıma düğümlenen her cümle için kendimi zor tutuyordum. Daha düne kadar yaşadığından bile bir haber olduğum kocamın varlığıyla ve ona hediye edeceğim bebeklerimizin etkisiyle hıçkıra hıçkıra ağlamak için zor duruyordum. "Pusat." Hızla sırt üstü döndüğümde iki kolunu birden bedenime doladı. "Çok özledim." Bu sefer yüzü boynuma ulaşırken sesindeki o tını içimde bir sürü şehiri harabeye çevirmeye başlamıştı. "Geldin." Yaşlarım bir bir yanaklarımdan süzülürken hepsini tek tek silmeye çalışıyordu. "Geldim, geldim bir tanem, geldim miniğim geldim." Yattığım yerden doğruldum gibi bu sefer ben kollarımı boynuma doladım. Günlerdir, haftalardır ağlamıyormuş gibi daha çok ağladım. "İyisin dimi, bir yerine bir şey olmadı? Yaran yok?" Başını iki yana salladı. "Fiziksel olarak hasarsızım ama içimde çok büyük bir boşluk var miniğim. O da yeni yeni tamamlamıyor." Yüzünü ellerimin arasına alıp kaşına, gözüne, yanağına gözle göreceğim bir yara var mı diye bakınmaya başladım. Sol kaşında bir kabuk oluşmuştu ve bundan hariç bir şey gözükmüyordu. "Sürpriz olsun diye söylemedim geldiğimi. Aslında sabah gelecektim ama dayanamadım bir tanem, daha fazla sensizliğe dayanamadım." Omzumu silkip elini tuttum ve ayaklandım. Daha fala dayanamıyordum. Çığlık atarak baba olacaksın diye haykırıp onun tepkisi görmek istiyordum. O da arkamdan yataktan kalkarken odanın ışığını açıp etrafı gösterdim. "Bak, sen gelene kadar evimizle uğraştım. Artık duvarlamız gri ve boyası leke tutmayan, kalemle çizildiğinde silinebilen bir yapıda." Etrafa kısaca bakıp başını salladı. Neden özellikle kalem detayını verdiğimin pek de üzerinde durmazken onu odadan çıkartıp merdivenleri işaret ettim. "Onları henüz halledemedim ama çok tehlikeli bir kapı yaptırmamız gerekiyor." Kaşları daha da çatıldı. "Niye?" Sorusunu es geçtim ve hobi odasına doğru ilerledim. Asıl odadan önce burayı da göstermem gerekiyordu. Duvara bir sürü raflar yerleştirmiştim ve bu raflara işi boş çerçeveler, albümler bırakmıştım. Hepsini dolduracak anımız olması, bebeklerimizle beraber geçireceğimiz anılarımızda hep bir sonsuzluk bırakmak için tek tek dönemlere ayırmıştım. "Bak burasıda nasiplendi benden bir şeyler." Odanın köşesindeki büyük aynayı işaret edip devam ettim. "Süreci burada sürekli fotoğraf çekerim diye aldım aynayı. Herkes yapıyor ya ay ay, bende yapacağım." Yüzü gerilmeye başlamıştı. Artık yavaş yavaş anlıyordu ve bunu fark ettiğimden hızla odadan çıkıp asıl yere, çocuklarımızın odasına girdik. "Burası da onların, beyaz aldım her şeyi, beraber boyarız, renklendiririz diye. Malum daha sekiz koca ayımız var." Yan yana duran iki beşikte takılan bakışları öylece durmuş hareketsizce bekliyordu. Hiçbir tepki vermiyordu. Müdahale etmedim. Vereceği, vermek istediği ya da hayal ettiği her duygusunu hissetmeye, anlamaya ve duymaya çalıştım. İçindeki travmalarla mücadele eden her duygusunu bakışlarından takip etmeye çalıştım. Bariz mutluluk geçerken harelerinden, acı ve korku da kendini sürekli belli etmek ister gibi ortaya çıkıyordu. "Gerçekten mi?" Bir süre sonrasında mırıltısına karşılık elini tutup karnımın üzerine tuttum. "Burada bize ait iki can var. Hissediyor musun?" Karnımdaki bakışları hızla yüzüme çıktı. "İ-ikizler mi?" Dolan gözlerime inat gülümseyerek yatakları işaret ettim. "İki tane yatak var babası, bir bebeğe neden her şeyden iki tane alayım?" Odanın köşesindeki l koltuğun köşesine oturup, koltuğun bitişindeki duvara astığım iki tane ultrason fotoğrafını işaret edip elimi ona doğru uzattım. Adımları yanımı bulduğunda koltuğa oturmak yerine dizlerime yatıp elimi kulağıma kapattı. Kendi elini benim elimin üzerine bastırıp her şeyi soyutlamaya çalışıyordu. "Sen susturabiliyorsun Asya, yine başladı sesler, çocuklarımın varlığına mutlu olmaya ihtiyacım var, ne olur sustur onları. Yalvarırım sustur." Gözlerinden akan yaşları diğer elimle silip saçlarını okşamaya başladım. "Biz mutlu olacağız. O seslere inat, geçmişe inat, her şeye ve herkese inat çok mutlu olacağız dağ ayım. Artık hayatın çok daha zor olacak evet, çünkü sadece benim değil onların da nazını çekmek zorunda kalacaksın. Ama eminim o kadar güzel yapacaksın ki bunu, hayatımda gördüğüm en iyi baba sen olacaksın." Yaşlı gözleriyle bana döndü. "Gerçekten yapabilecek miyim? Onlara iyi gelecek miyim?" Tekrardan yaşlarına uzanıp yanaklarını temizledim. O kadar masumdu ki onun ağlaması benim içimi parça parça ediyordu. Bir kere daha emin oldum. Ben herkese karşı savaşabilirdim ama bu herkesin içine Pusat dahil değildi. Ben bir tek ona yenilir, bir tek ona savaşır ve bir tek onun gözünden akan yaşa dayanamazdım. "Sen onların şansı olacaksın." Bu sefer uzanıp yaşımı silen oyken ellerini kulaklarından çekti. "Sana söz veriyorum asla onun gibi bir adam olmayacağım. Asla sizi üz-" "Bizi üzmemek için öncelikle ne kadar iyi bir adam olduğunu görmem gerekiyor Pusat Ertekin. Onlar babalarından bende kocamdan çok memnunum. Eminim ki nasıl en iyi koca sensen, en iyi baba da sen olacaksın. Ve de hayır, asla o adam gibi olmayacaksın, ben buna adımım Asya olduğu kadar eminim." Kollarını karnımın etrafına sarıp eşofmanımın üzerinden göbeğime minik bir öpücük kondurdu. "Olacağım, bende sayende eminim. Adımın artık iki çocuklu dağ ayısı olduğunu bildiğim kadar." 🥹🫶🏻🥹 Gözlerime vuran güneşin etkisiyle o derin, deliksiz uykumdan uyanıp yavaşça etrafa bakındım. Yatak yine boştu. Hızla yattığım yerden doğrulurken gördüğüm şeylerin rüya olmaması için içimden deli gibi dua ediyordum. "Pusat." Ses gelmedi. Yataktan kalkıp hızla merdivenlere yöneldim ve aşağıya indim. O an burnuma dolan o koku ile yavaşlarken salona değil mutfağa doğru yöneldim. "Uyandın mı güzelim? Bende çok ses yapmamaya çalışıyordum yatağa getiririm diye kahvaltını. Nasılsınız bu sabah, iyi misiniz?" Yanıma gelip dudağıma upuzun, ayaklarımı yerden kesecek bir öpücük bırakıp sonrasında karnıma eğildi. "Annenizi ve dolaylı yoldan sizi doyurma vaktimiz geldi afacanlar." Bebeklerimizde babasından öpücük kaparken beni kucağına alıp salona götürdü. Oh be, ben böyle kucağa daha şimdiden alıştım. Bir de kucak kocamın kucağı olunca pek de güzel geliyor biliyor musunuz? "Sen şimdi burada bekle ben hemen kahvaltını getiriyorum." Hızla mutfağa gidip bütün kahvaltılıkları, yaptığı omleti, çayı ve ekmek demeye bin şahit şeyi önüme dizdi. "Bu hamilelere uygun ve tam tahıllı sağlıklı bir ekmek. Hepsi bitecek tamam mı? Var mı gördüğün bir eksik, canının çektiği şeyler?" Hafif bir tebessümle başımı salladım. Bana doğru eğildiği sırada tişörtünden tutup kendime çektim ve dudaklarına yapıştım. İşte ben tam olarak kocamı böylesine özgürce ve istediğim her an öpmeyi özlemiştim! "Birincisi buydu." Hafifçe geri çekildim. "Bir de soda, yemeklerden sonra rahatlatıyor." O bana soda getirirken bende midemi zorlamadan hafifçe kahvaltımı yaptım. Tam tahmin ettiğim gibi daha yemek esnasında başlayan bulantı ile sodamdan büyükçe bir yudum alıp arkama yaslandım. "İyi misin bir tanem?" Gözlerimi kapatıp ağrını geçmesini beklerken bir yandan da zaten diken üzerinde duran kocamı rahatlatmaya çalışıyordum. "Midem eriyor gibi hissediyorum." Hafifçe başımı kaldırdım. "Aşkım acaba ben soda içince bebekler erir mi?" Şaka olduğunu anlayacağını sanarken bir anda korkuyla kalkıp telefonuna sarıldı. "Olabilir mi öyle bir şey? Bebekler midende değil ki?" Kimi aradıysa hemen kulağına yaklaştırdı telefonunu. "Alo, soda içince bebek erimez dimi lan?" Artık ne cevap geldiyse elini alnına koyup sodayı benden alarak masaya bıraktı. "Lan oğlum maytap geçme benimle. Adam akıllı bir şey soruyorum sana!" Oturduğum yerden kalkıp sırtı bana dönük duran kocamın yanına gittim ve elindeki telefonu alarak kapattım. "Aşkım şakaydı. Bebekler midemde değil, rahmimde." Büyük bir rahatlamanın eşliğinde koltuğa oturup sodayı bu sefer kendi başına dikti. "Güzelim yapma şöyle şeyler mala dönüyorum ben. O Kortaç olacak ibne aylarca dalga geçecek şimdi. Bilmiyor ki konu siz olunca ben artık benlikten çıkıyorum." Daha fazla konuşmasına müsaade etmeden elini tutup onu kaldırdım. "Ben artık kocamı istiyorum, lütfen beni yatak odamıza götürür müsün Sebastian?" Dudakları sola kıvrılırken beni tekrardan kucağına aldı ve tıpkı dediğim gibi odamıza doğru ilerlemeye başladı. Evet o çok iyi bir baba olacaktı. En az yatakta iyi olduğu kadar. Tövbe tövbe! 🫶🏻😅🫶🏻 NASILSINIZ AŞKLARIM NASIL GİDİYOR HAYAT? BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ? OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUUUM🩵🩵 PROFİLİMDEN BENİ TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIIIIN 🫶🏻🖤
|
0% |