Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@yazarzeeyzey

Bölüm Şarkısı: İstanbul Beyefendisi- Yaşlı Amca

Keyifli okumalar dileriiiiim 💕

🍪☕🍪

"Gıcıklık desen var, şapşallık desen hayli hayli var. Eee bir de gelmiş bana hala yok sen bu çocuğa yanıksın. Ulan ben böyle yanığı pastacıda görsem tencereyle birlikte atarım ne diyorsun sen?"

Gamze derin bir nefes alırken kulağımda tuttuğum telefon ile kafenin kapısını kilitledim.

Bugün Ceyla Abla kızıyla hastaneye gittiğinden kapanışı ben yapmak zorunda kalmıştım ve saat on ikiyi geçtiğinden her ne kadar fazlasıyla tırssamda taksi ile eve dönecektim.

"Kanka adamı İnternete yazdığımda bak altını çiziyorum sadece adını yazdığımda onunla alakalı on tane başlık çıkıyor. Yok nereli, nereden mezun, eski sevgilisi... Yani adamın sana beni nasıl bilmiyorsun diye sana gösterdiği tavır palavra değilmiş."

Görebilecekmiş gibi başımı salladım. Yokuşumuz bile çok ıssızdı.

"Gamzeee gelip beni alsana. Burası çok ıssız oldu ya. Korkuyorum ben."

"Ulan sen ki gecenin bilmem kaçında gelip gel döner yemeğe gidelim demedin mi? Hemde Tekirdağ'da? Gel taksiyle sıkıntı falan olmaz."

Döner sayılmazdı bir kere, o beni mutlu eden sayılı şeylerdendi. Beni mutlu eden üç şey vardı bu hayatta. Annem, döner, tatlı olan her şey, Uraz olmadan iş yerim....

Neyse bu da üç değilmiş boş verin.

"Hayırsız arkadaş, pis kalleş. Hani ahiretliğindim ben senin? Hani yıllarımız beraber geçmişti? Arabayla beni almak mı zor geldi sana?"

"Ulan benim arabam mı var? Bende gelsem, yanına taksi ile gelicem."

Yüzüm ağlanır gibi bir hal alırken sokağın köşesinde görünen ana caddeye doğru adımladım.

Her halükarda bir taksi geçerdi.

"Ben onu unuttum. Neyse kapat bari gelecek taksilere bakınayım ben."

Telefonu kapatıp cebime koydum.

Annem sağ olsun daha önce hiç tek başıma taksiye binmemiştim ve bu beni fazlasıyla geriyordu.

Bir kaç tane taksi dolu olduğu için hızlı hızlı geçerken saat hepten bire yaklaşmaya başlamıştı. Aklıma başka çare gelmiyordu, teyzemi arayacaktım.

"Hop güzellik, bu saatte niye dışarıdasın sen?"

Önümde duran arabadan kafası dışarı doğru uzanan şerefsiz elindeki şişe ile adeta ben sarhoşum diye bağırıyordu.

Acaba o şişeyi bir tarafına soksam hamile kalma olasılığı kaç olurdu?

"Sana ne lan bok böceği, anam mısın babam mısın? Yürü git yoluna o arabanın tekeriyle sana bir çakarım farlar ağzına girer selektör yapıcam derken bacım olursun!"

"Ne diyo lan bu?"

Oldum olası her kavgadan korkan, ama biz kadınların hayatını engelleyen, böyle tipler yüzünden yolda yürümeye korkan insanlara sebep olan karaktersizlere karşı susamayan biri olmuştum. Ne çenem rahat dururdu böyle zamanlarda ne de ellerim.

"Yoluna git diyorum kardeşim hadi!"

Arabanın ön koltuğunda oturan kişi kapıyı açıp dışarı çıktığında kendimi koruyacağım tek şey olan anahtarımı sıkıca tuttum. Karşımdaki resmen topallıyordu.

"Eğlenelim be güzelim ya."

Bir yudum daha içip yanıma yaklaştığı gibi elindeki şişeyi alıp kafasına geçirdim.

"Güzel senin babandır pislik mahlukat!"

Eli kanayan kafasına gittiğinde az önce yüzünde olan o şerefsiz ifade yerine sinir yüklenmişti.

"Senin ben-"

Eli kolumu tuttuğu an adeta koparılmak ister gibi çekildiğinde şerefsizin acı haykırışı duyuldu.

"O elini si-kırarım!"

Uraz'dan ilk defa duyduğum bir ses tonu ile olan bağırışı sokakta yankı yapmaya başlamıştı.

Arabanın içindeki kişi son gaz kaçarken bu mahlukatı burada bırakmıştı. Uraz kıpkırmızıydı.

Onun bu saatte burada ne işi vardı?

"Seni istemeyen kişiden uzak duracaksın lan uzak! İstemiyorsa istemiyordur, hayırsa hayırdır lan hayır!"

Kolunu bırakıp yolun kenarına doğru attığı kişiden sonra bana döndü. Gözlerinde saf bir korku vardı. Adımları yanımı buldu.

"İyi misin? Bir şey yapabildi mi?"

Gözlerim yerde yatıp bağıran şerefsizle onun arasında gidip geliyordu.

"Sanırım zararı ben verdim."

Geri dönüp tekrardan yere baktığında kanı görüp dudağını sola kıvırdı.

"Eline sağlık."

Başımı salladım. Saat bir olmuştu. O bugün beşte çıkmıştı. Buraya kadar beni almaya gelmiş olamazdı değil mi?

He ya amcam da geçen gün dokuz doğurdu biliyor musun?

"Senin ne işin var burada bu saate?"

Bakışlarımı arabasına çevirdim. İçeride biri var gibi durmuyordu.

"Bu saatte metro kapalı, görüyoruz memleketin halini..."

"Yani?"

Kollarını önünde bağladı.

"İlla duymak istiyorsan senin için geldim Asya, evet."

Yok devenin şeyi!

Yüzümde oluşan istemsiz sırıtış ile başımı önüme eğdim.

"Ne zamandan beri şefler yanında çalışan elemanlarına senli benli hitap edip, onu almaya geliyor?"

Ve işte gol, skor 1-1!

Yüzündeki sırıtış daha da büyüdü.

"Gıcıklık yapacağım elemanım olmazsa iş yeterince eğlenceli geçmiyor biliyor musun? Şimdi sana bir şey olsa, yarın beni kim eğlendirecek?"

2-1 + ortada kalan kırık bir kalp.

Bakışlarımdan bozulduğumu anlamış olacak ki eliyle arabasını işaret etti.

Öküzlük bunun ruhunda var ben biliyorum. İnsan der ki bir şey olmasın diye geldim. Ama işte bunu insan der, karşımdaki öküz değil!

"Bin, ben seni eve bırakacağım."

Tam o ara önümüzden geçen taksiye el yapıp durdurdum. Sanırım hayatımın en büyük şansını burada kullanmıştım çünkü taksici kadındı.

Evet İstanbul'da ve evet bu saatte.

Seri adımlarla taksinin yanına gidip ön kapıyı açtım. İçine bindiğimde Uraz öylece duruyordu.

"İş dışındayız, bana ne yapacağımı söylemezsin. Şimdi o arabanı da öküzlüğünü de alıp inine geri dönebilirsin Uraz bey!"

Taksici kadın kocaman bir kahkaha atarken arabayı sürmeye başladı.

"Helal kız, ağzına ettin adamın. Yemin ederim araba kullanmıyor olsam ayakta alkışlardım."

"Sağ ol be ablacım. Zaten biz hemcinslerimiz olmasa anlaşılamayan kişiler olarak kalacağız."

Başını sallayarak şarkının sesini kapattı.

"Anlat bakalım kim bu çam yarması oğlan?"

Bacaklarımı kendime çekip döndüm.

"Valla mı? Anlatayım mı?"

Torpidodan çekirdeği çıkarıp bana verdi.

"Anlat kız Anlat, dinliyorum ben."

🍪☕🍪

"Yani kısacası ilk adı Uraz ama ikinci adı gıcık. Annesi hata yapmış, ikinci adını kimliğe yazdırmalıydı."

Kahkaha tufanı eşliğinde iki paket çekirdek yediğim yolculuğum bitmiş son beş dakikadır kapının önünde konuşmaya devam ediyorduk.

"Kız ilahi, gece gece güldürdün beni, Allah'da seni güldürsün."

Cebimdeki çıkardığım parayı asla almazken başka taksi çağırmamam için karvitizini verdi.

Kapıyı açıp apartmana girdim. Birinci kata çıkıp kapıyı açmak için anahtarı çıkardığımda kapı kendiliğinden açıldı.

"Tövbe bismillah!"

"Sus kız."

Annem elinde telefonu ile izbandut gibi dikilirken ayakkabılarımı alıp içeri girdim.

Maalum üst kattaki komşumuzun kapısının önünden ayakkabısını çalıp, sonra bizim kapıdakileri daha çok beğendiği için çaldığını bırakarak bizim ayakkabılarımızı çalacak kadar geniş vizyona sahip hırsızlar vardı.

Evet canım evet, bu yaşandı!

"Anne ödüm koptuysa eğer dikimi için gereken hastane masraflarını sen karşılaşacaksın. Daha yeni diş teli borcum bitti, telefon almadan zerre bir şey ödemem artık."

"Saat kaç kız saat? Anladık Kortaç babanın arkadaşı da, bu saate eve gelmek oluyor mu? Kim getirdi seni metrolar kapalı. Yoksa..."

Hızla başımı iki yana salladım.

"Hayır taksiye binmedim. Benim şefim var anne, nasıl iyi kalpli nasıl minnoş bir adam.... O getirdi hatta bu hafta ful o getirecek beni taksiye binmeyeyim diye!"

Ne?!

Dilimin soyunu sopunu seveyim!

Kaşları çatılsa da yavaşça başını salladı.

"Yarın gelsin bir yemek yesin o zaman, teşekkür edelim."

Hayır!

"Anne hiç gerek yok-"

"Yarın saat sekizde burada ol Asya. Yanında şefin olmazsa hafta sonu bütün evi sen temizlersin, zerre elimi sürmem."

Gözlerim kocaman açıldı.

Bugün bir kabustu. Başka bir açıklaması olamazdı!

"Hadi iyi geceler."

Bu geceye iyi diyeniniz varsa, sağ alta biraz ömrümü bırakıyorum, bölüşüp bölüşüp yersiniz.

🍪☕🍪

Hayır, yapamayacağım.

"Ceyla abla olmaz. Hayatı zehir edecek bana, ne diyeceğim ben ona. Olmaz."

Telefonu kulağıma tutup sandalyeme oturdum.

"Karşısına geçip de Uraz ben anneme taksiye binmedim dedim. Çünkü onun taksiye tiki var sen bıraktın hatta bırakacaksın dedim o da seni yemeğe davet etti mi? Rezillik olur, rezillik!"

Ceyla abladan önce arkamdan duyduğum boğaz temizleme sesi ile olduğum yere adeta kalın kalın çiviler ile çakıldım.

"Rezillik gibi değil sanki."

Yavaş adımlarla karşıma geçip kollarını birbirine bağladı.

"Gelirim ve ayrıca seni dediğin gibi eve de bırakırım, ki zaten yapacaktım. Ama bir şartla."

Kaşlarım havalandı. Aklıma gelen ihtimalleri saymaktan fazlasıyla korkuyordum.

"Ne şartı?"

Kolunu tezgaha dayayıp bana doğru uzandı.

"Onu akşam anlarsın."

🍪☕🍪

SİZCE URAZ NE İSTEYECEK HEHEHEHEh

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💕

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🍪☕💕

 

Loading...
0%