47. Bölüm

47. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

Keyifli okumalaar 💗

Yeni kitabım “Aşk Kapınızda” ya hepinizi bekliyorum 💗

🍪☕️🍪

Asya’dan…

Şey arkadaşlar imdat. Ben galiba doğuruyorum. Lütfen biriniz beni bayıltıp doğumdan sonra uyandırabilir mi? Teşekkürler.

Karnımdaki, kasıklarımdaki karıncalar beni olduğum yerde durdurmazken ben yattığım yerden kalkmaya çalışıyordum. Yoksa biraz daha böyle kalırsam çağ öncesinde olduğu gibi evimde doğuracaktım. Üstelik kocam aşağıda bana şekersiz bir tatlı yapıyordu ve ben ona bağırana kadar şuracığa bayılacaktım.

“Allah’ım sen yardım et. Şuradan kalkmam lazım. Sen bana güç ver.”

Çarşafı kenara itip terliklerime bakamadan kendini çevirip yere bastım. O kadar büyük bir baskı vardı ki bedenimde, bacaklarım artık titremeye başlamıştı.

Odamızdan çıkıp yavaş adımlarla karnımı sımsıkı sarmış bir biçimde merdivenlerin başına geldim. Artık bacaklarım uyuşmaya başlamıştı, buradan inemezdim. Alabileceğimden fazla bir tehlikeydi.

“Pusat!”

Duymuyordu. Elindeki mikser ile muhtemelen burada çığlık çığlığa bağırsam yine de duymayacaktı.

Tırabzanlara tutundum ama inecek cesaret yoktu.

“Pusat doğruyorum galiba. Pusat!”

Bir saniyeliğine robotun sesi kesilirken çığlık çığlığa bağırmaya başladım.

“Pusat! Doğuruyorum! Pusat canım çok yanıyor!”

O an robottan daha büyük bir gürültü koparken koşarak yanıma gelen kocam beni gördüğü gibi eline hangi ara aldığını bilmediğim hastane çantası ile belimden ve bacaklarımdan sıkıca tutarak kucağına aldı.

“Tamam güzelim, tamam bir tanem şimdi hemen gidiyoruz hasteneye. Dindirecekler ağrını. Sakin ol.”

Koşar adımlarla ikimizi de evden çıkartıp beni ön koltuğa oturttu. Bacaklarımı acıdan sabit ve kapalı tutamazken olduğum yerde kıvranmaya devam ettim. Resmen içim yarılıyor gibiydi. Öyle bir basınç vardı ki kasıklarımda ölüyorum desem yanında az kalmazdı.

“Nefes al miniğim tamam mı? Derin derin nefesler al ver ben seni hemen yetiştireceğim has-“

Kapattığım gözlerimi açmışken daha sıkı tuttum kolunu. Canı acıyor muydu bilmiyorum ama gözlerindeki duygular acının fiziksel olmadığını adeta haykırıyordu.

“Pusat… Canım çok yanıyor.” Ufak bir nefes daha aldım. “Nasıl olucak, ben nasıl dayanıcam?.” Keskin bir ağrı daha girdiğinde ufak sayılmayacak bir çığlık kaçtı dudaklarımdan. “Annemin de ikizi varmış, o da çok sancılanmış doğamamış Pusat. Ananem doğumda ölmüş.” Artık gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Tek korkum onlara bir şey olmasıydı.

Ama bana bir şey olursa, onlar bensiz ne yapacaktı?

“Söz ver bana.”

Bakışları bana döndü.

“Eğer bana bir şey olursa on-“ bu defa diğer elimi tutup güç verir ama aynı zamanda sesimi kesmek ister gibi tutan oydu.

“Sana da kızlarımıza da hiçbir şey olmayacak Asya. Duydun mu beni? Ben buraya üç canımla giriyorum üç canımla çıkacağım. Başka bir ihtimal yok.”

Daha çok gaza bastı. Bir elimde onun eli varken bir yandan da koltuğun kenarında tutunuyordum. Tekrardan sıkıca yumdum gözlerimi.

İçimde deli gibi büyüyen bir korku vardı. Ve bu korku beni git gide o çıkmaza sürüklüyordu. Daha ellerini tutmadan onları bırakmak istemiyordum. Ya da daha ellerini bile tutmadan onları kaybetmek.

Derin derin nefesler almaya devam ettim. İçimde hayal ettiğim o mutluluk, endişe ve korkunun o kadar gerisinde kalıyordu ki ağlayarak kaçmak istiyordum.

Zaman tam olarak nasıl geçti bilmezken hastaneye gelmiş ve oturtulduğum tekerlekli sandalyede ameliyathaneye götürülüyordum. İçeri girdiğimiz gibi odanın tam ortasına yerleştirilmiş yatağa yatırıldığımda, elimi tutmayı kapıda bırakan kocam bonesini kafasına takarak yanıma koşuyordu.

“Elimi sık tamam mı sevgilim? Daha az nasıl yanarsa canın öyle yap.”

Karnımın üzerinden baskılar hissediyordum. Muhtemelen bebeklerimi çıkarmaya gücüm yetmediği için hemşireler müdahale ediyordu. Annem o zaman bahsetmişti, çok acıyacaktı ama o o acı bana ömür boyu merhemini hediye edecekti.

Daha da sıkı tuttum demiri. Bükülseydi bile şaşıramazdım.

“Asya senden kocaman ıkınmanı istiyorum. Kızının çıkması için çok az bir zaman kaldı, lütfen üç dediğimde bütün gücünle onu bana doğru it.”

Belli belirsiz başımı sallayıp ıkındım. O kadar çok acı yükseliyordu ki bacaklarımdan başıma kadar, uyuşuyor gibi hissediyordum. Ama bir o kadar hızlı vuran acı dalgası beni bir saniye rahat bırakmıyordu.

“İki ve üç!”

Bütün gücümü toparlayıp ıkındım. O an içimde var olan boşluk hissiyle odada büyük bir ağlayış sesi yükselmişti.

Hayatımda hiç bu kadar ince ama kuvvetli bir ağlayış duymamıştım. Kendini yırtıyor gibi ağlıyordu ama sesi o kadar kısıktı ki acaba boğuluyor mı diye yerimden doğrulmaya çalışıyordum. Bakışlarım Pusat’ı bulduğundaysa onun kilitlenmiş bir şekilde kızımıza baktığını gördüm.

Onların haline büyük bir duygusallık ile bakmak istesem de kasıklarımda tekrardan başlayan acı beni önümdeki demiri sıkmaya yönlendirmişti.

Dayanabilirdim, çok az kalmıştı.

“İlk kızın çok sağlıklı Asya, aynı gücü diğer bebeğin için de bekliyorum senden. Söz veriyorum beş dakika sonra acın dinmiş ve kızlarına kavuşmuş olacaksın. Ama son bir gayret hadi.”

Sıkı sıkıya tuttuğum demirle ıkınmaya devam ettim. Alnımdan ve yanaklarımdan yeterler boşalırken bağıra bağıra ıkındım. Tam olarak ne kadar bir süre geçti bilmiyorum ama içimde aynı boşluk hissi oluştuğunda artık tutamadığım yaşlarımla ağlayarak yasladım başımı yastığa.

Bitmişti. Ağlayışları birbirine karışan kızlarımız odayı inletiyordu.

Ben artık anne olmuştum.

Koynuma ikisi de örtülerine sarılmış şekilde konulduğunda kalbimin sesi dışarıdan duyuluyor gibiydi. İkisi de çok güzeldi, pespembe yüzleriyle ve sıcacık tenleriyle bizim olduklarının şüphesini salıyordu içime. Pusat bizi dolu gözlerle izliyordu ve elimi tutan eli zangır zangır titriyordu.

Hissettiklerimi anlatmam mümkün değildi ama en net olanı umuttu. Onların, kızlarımızın, Rüya’nın ve Işıl’ın bize sunduğu umuttu.

Tıpkı karnıma ilk düştükleri anda bizi aile yaptıkları gibi varlıklarının bize getireceği güzelliklerin umuduydu.

🍪☕️🍪

“Lütfen sessiz olalım, doğumda çok canı yandı uyanırsa ağrısı devam edebilir dediler. Mümkün olduğunca uyusun.”

Dışarıdan uğultu gibi sesler yükseliyordu kulağıma. Kasıklarımda büyük bir uyuşukluk vardı ve göğüslerim inanılmaz acıyordu.

Neredeydim ben?

“Oğlum sende uyu, çok yoruldun sabahtan beri. Hem daha doktor uyanması için zaman var dedi, uyandığında gücün yerinde olsun.”

Burnuma hastane kokusu dolarken yaşanan her şey birer birer yükseldi zihnime. Bebeklerim, doğumum, evden çıkış anlarımız ve en bariz belli olan o tarifsiz acı.

“Mümkün olduğunu pek sanmıyorum. Asya gözlerini açtığında ben zaten yeterince güçlü olacağım ama yine de teşekkür ederim.”

Saçlarımda yavaşça gezinen parmaklarım yüzüme gelen her tutamı geriye alırken gözlerimi kırpıştırarak araladım. Ağrıyan yerlerime artık gözlerim de dahildi.

“Annem.”

Başımdaki bir sürü kişi vardı. Ela, Kortaç, annem, tanımadığım birkaç kişi ve tam yanımda kocam. Hepsi buradaydı.

“Güzelim benim.” Pusat hızla yanındaki suyu bana uzatırken bir yandan da yastığımı düzeltmeye çalışıyordu. Sağıma soluma baktım. Bebeklerimiz odada yoktu.

“Ağrın var mı bir tanem?“ Ben mayışık gözlerle ona bakınıyorken dudaklarını alnıma yasladı. “Ateşin yok, süper.”

Annem dolu gözlerle bana bakıyordu.

“Sen şimdi büyüdün de anne mi oldun kızım?” Dudaklarım titremeye başladı. Sanırım şu an her şeye ağlayabilecek durumdaydım.

Annem telefonu çaldığı için koltuktaki çantasına dönüp bildirim sesinden anladığım kadarıyla abimin çağrısını cevapladı.

Evet, abimin zil sesi şahlanış marşıydı…

Telefonu açıp yüzüne tuttuğunda abimin sesi dışarı bangır bangır duyuluyordu. Müzik mi geliyordu onun yanından?

“Anne sana bir haber vericem ve sonra bir kişi gittiğim yerden üç kişi geri gelicem. Lütfen sakin ol tamam mı?”

Annemin bakışları anlamadığını belli eder gibi bana döndü. Hassiktir! Doktor Nur’un üzerine kuma getirip ikisini birden anneme gelin mi yapacaktı bu denyo?

Galiba buna da ağlayacaktım.

“Oğlum ne diyorsun sen?”

Birkaç hışırtıdan sonra anneme işaret edip telefonu elinden aldığımda abim kullandığı arabadan dolayı ekrana dönmeden, hala annemle konuştuğunu sanarak cümlesine devam etti.

“Benim sevgilim Nur, hamile anne. Şimdi onu da alıp yanınıza geleceğim. Torunlar üçe kat-“ beni gördüğü gibi sustu. “Lan senin kafanda hediye paketi gibi niye kurdele var?” Jetonun köşesi anca düştüğünden arabayı hızla durdurdu.

“ Hassiktir doğurdun mu!”

Başımı belli belirsiz sallarken az önce ağlamaklı halimden eser yok gibi kocaman sırıttım.

“Evet abicim doğurdum ama şimdi sıra sende. Dokuz doğururken eminim canım benimkinden çok yanacak.”

🍪☕️🍪

Evet Aytaç geldik zurnanın ZORT dediği yereeee

Nasıldı bölüm aşklarım, beğendiniz miii?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 💗

 

 

Bölüm : 27.08.2025 14:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...