Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@yazarzeeyzey

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canikomlar🫶🏻

Ayrıca yeni kitabım "Önce Aşk Sonra Aşk " a hepinizi bekliyorum 💕
✨✨✨

"Yenabcım acaba rica etsem şu valize biraz daha sert oturabilir misin? Kapanmıyor kriz geçireceğim şimdi!"

Valizin üzerinde sanırım yedinci zıplayışımda yine bir şey değişmezken ağlanır gibi fermuarı tuttum.

"Allah aşkına bir valiz daha yapsan olmaz mı Nil? Bak gerçekten yarım saat olacak bir valiz kapatamadık hala."

Omzumu tutup odanın köşesinde duran altı tane valizi işaret etti.

"Sence bir tane daha yapma şansım var gibi mi duruyor?"

Oha. Yani gerçekten her anlamda oha.

"Defileye gitmiyoruz değil mi? Bu kadar kıyafeti ne yapacaksın? Ben bir valizi anca doldurdum."

Omzunu silkip beni asla takmadığını belli ederek valizin üzerine kendi de oturdu ve eğilerek valizi kapattı.

"Oldu! Ay çok sağ ol yengecim Allah sevdiğine kavuştursun dicem de, kavuşturmuş zaten. Umarım abimi dize getirsin ve tasmasını sıkı tutarsın."

Üç günde yaptığı sayısız gönderme ve lafın ardından gözlerimi devirerek ona döndüm.

"Oflaz köpek değil Nil."

"Aman hiç yerdirme sevgilini, görümceyim ben arkadaş derim de yaparım da. Ama dua et seni seven ama abisinden pek haz etmeyen bir görümceyim. Şanslısın be, bir sevgili tercihinde problem var, o da nazar boncuğun olsun artık."

Daha fazla vakit kaybetmemek adına gülerek odasından çıkıp kendi odama geçtim. Oflaz'a tatil olayını söylediğim saniye kabul etmiş, kabalık olmaması ve daha rahat etmemiz için Tekirdağ civarındaki kendi evlerine gidebileceğimizi söylemişti.

Şimdi de arabaları kontrol etmek için bahçedeydi. Tabi ki valizlerimizle bizi bir araba almayacağından iki araba gidecek, Safiye teyzenin düzenlemesi üzerine valizleri Oflaz'ın arabasına koyup beni onun yanına, Nil'i, Faruk amcayı ve kendisini de diğer arabaya binecek şekilde düzenlemişti.

Bizi baş başa bırakmak için yapıyordu. Çünkü biricik kız kardeşimiz Nil, yarıda kalan çıkma teklifini bizi dinlediği için duymuş ve koşa koşa asla vakit kaybetmeden Safiye teyzeye anlatmıştı.

Ve size bir sır vereyim Safiye teyze ciddi anlamda çöpçatan bir insandı.

Şu iki gündür sürekli Nil'i de alıp dışarıya çıkıyor ve bizi yalnız bırakıyordu.

Valizimi ve çantamı alıp içine kitabımı, ilacımı ve tokamı attım. Nil'e tekrardan yakalanmadan koşar adımlarla koridora çıkıp merdivenlerden inmeye başladım.

"Hop! Dur orada kaçak hanımelim. Nereye?"

Elindeki kutuyla yanıma gelip tabi ki valizimi alarak aşağıya indiren Oflaz merdivenleri bitirdiğimiz gibi boştaki eliyle bana sarıldı.

"Özlemişim ya, neyse ki bütün yol beraberiz. Hem aç mısın? Yolluk bir şeyler aldım ama kahvaltı edeli çok olduğu için acıktıysan önce yemek yiyelim."

Başımı iki yana salladım.

"Bu arada bu senin." Kutuyu elime bıraktı. "Polisler incelediklerinde başka bir telefon kullanmanın daha iyi olacağını söyledi." Valizi itip eline aldığında kolunu omzuma attı ve uzattığı eliyle yanağımdan makas aldı. "Artık ayrı odalarda kaldığımızda, yani bu pekte tercihim olmasa da." Yüzüm hızla ona döndü ve bu ona büyük bir kahkaha attırdı. "Sadece rahat uyumam için güzelim. Ama oldu ki bu olmadı mesaj atabileceğim sana geceleri. Çok mutluyum."

"Senin aksine ben geceleri uyumayı tercih ediyorum ama biliyor musun? Ayrıca teşekkür ederim, geldiğim günden beri sürekli masrafa sokup duruyorum sizi. Bunu nasıl öd-"

Baş parmağı yine ve yine dudağımın kenarını buldu ve orayı usulca okşadı. Hayır anlamıyorum ki, bu adamın benim dudağımın kenarı ile derdi tam olarak ne?

Öpecek desem, öpmedi öpmüyor. Susturmak istese desem daha çok önemli anlarda ve eminim onunda duyduğunda mutlu olacağı şeylerde yaptı bunu.

Kısacası ben Oflaz'ı çözemiyorum arkadaşlar.

"Sen niye sürekli dudağımın kenarına dokunuyorsun?"

Gözlerini kısarak biraz daha dikkatli bakmaya başladı.

"Küçükken bütün arkadaşlar toplaşıp evcilik oynamıştık ve anne yine sen olmuştun. Baba olmak isteyen bir çocuk vardı adı da Mert'ti hatta. Sırf ben baba oldum, sen beni seçtin diye su içtiğin bardağa vurmuştu ve cam tam bu dudağının orayı kesmişti. İzi kaldı mı diye bakıyorum. Ayrıca hoşuma gidiyor. Dokunduğum gibi susuyorsun. Gözlerin büyüyor yanakların kızarıyor. Zaten güzel değilmişsin gibi daha da güzel oluyorsun. Sonra gel de senden gözlerini ayır, kolaydı ya."

Kendi kendine söylenerek benim valizimi de arabaya yerleştirdi ve kapımı açıp binmemi bekledi.

"Oflaz."

Elini arabanın tavanına yaslayıp bana doğru eğildi.

"Efendim güzelim."

Yapma şunu ama işte yapma.

"Kapımı nezaketen mi açıyorsun yoksa arabana zarar gelmesin diye mi?"

Yüzüme ciddi olup olmadığımı anlamak ister gibi bakarken daha fazla dayanamayıp kahkaha atmaya başladım. Ben tam olarak şu an ikna olmuştum.

"Ben diyorum ki ömrümü sana adamışım, sensiz uyuyamıyorum bile, o hala araba diyor." Kapımı kapatıp söylene söylene ön taraftan dolandı ve arabaya bindi. "Hem zaten ben kabul ediyorum ki, hanımcıyım, dik alasıyım. Allah'da beni bu yoldan ayırmasın. Amin."

Amin canım amin.

✨✨✨

Benim uyumalarım, Oflaz'ın her şarkıyı bana adaması, ufak tefek atıştırmalar derken yolun büyük bir kısmını atlatmıştık. Ev dediği üzere üç katlıydı en üst kat Nil'in, ikinci kattaki bir oda Oflaz ve Safiye teyzelerin kalanı ise boş, misafir odası şeklinde dekore edilmişti.

"Yani bu demek oluyor ki sen benim yan odamda kalacaksın."

Cipsten bir tane kendi ağzıma bir tane de onun ağzına attım.

"Belki Safiye teyze beni Nil'in yanına yatıracak, nereden biliyorsun?"

"Asla olmaz. Olay çıkarırım, o kardeşim olacak cadı yeterince şanslıyken birde seninle aynı yerde uyuyacak kadar şımartmam onu."

Gülmeye devam ettim. Gerçekten ikisinin arasındaki bağ o kadar tatlı ve komikti ki, sürekli kedi köpek gibi kavga ederek ikinci dakikada can ciğer olan halleri beni benden alıyordu.

Geniş yoldan yan yola doğru saptığımızda bir anda arabayı durdurdu.

"Hemen geliyorum."

Koşar adımlarla sokağın başındaki çiçekçiye gidip bir buket aldı ve aynı hızla arabaya geri geldi.

"Al bakalım güzelim."

Bu sefer papatyalardan bir buket yaptırmıştı. Ve ortasında tam 9 tane kırmızı gül vardı.

"Çok güzeller, teşekkür ederim."

"Ne demek bir tanem, görevim."

Tekrardan yola devam ettiğimizde yan yoldan kestirme olduğunu söyleyerek hızını düşürdü. Her sokakta bir bayram havası vardı ve çocuklar kapının önünde oyun oynayıp gülüşüyorlardı.

"Burası cennet gibi Oflaz. Baksana ne kadar neşeli herkes."

İkiziminde canımı sonuna kadar açıp tepe camını da açtı.

"Yukarıdan da bakabilirsin istersen."

İçimden dolup taşan sevinçle başımı sallayıp hızla yanağına ufak bir öpücük kondurdum.

"Teşekkür ederim."

Terliklerimi çıkartıp koltuğa bastım ve camdan dışarı doğru uzandım. Her yerde ağaçlar ve türlü türlü çiçekler vardı. Çok kalabalık değildi ama ıssız bir alan da sayılmazdı.

"Basketbol oynamayı biliyor musun?"

Oflaz'a dönüp hızla başımı salladım.

"Evet biliyorum."

"O zaman ödüllü bir maça ne dersin güzelim? Her türlü hileye açık bir oyun olacak ama haberin olsun."

Aşağıya inip bana uzattığı elini sıktım. Oyunsa alasını oynardım. O benim elimi tuttuğunda nasıl donuyorsam, bende onu öptüğümde o da aynı şekilde resetleniyordu.

Komik sevgilim benim.

Aman sevgilim olacak kişi, neyse yani.

"Varım, ama ben kendi hile yöntemlerini kullandığımda ağlamak yok ona göre."

✨✨✨

Eve geldiğimizde eşyalarımızı yerleştirmeden hemen mutfağa girişmiş hala gelmemiş olan diğer arabadan önce yemek yapmaya başlamıştık.

Evdeki malzemelerle yapabileceğimiz en basit şey soslu makarna olduğundan ben makarnayı haşlayıp etrafı toplarken Oflaz harika olduğunu iddia ettiği sosu yapıyordu.

"Nasıl gidiyor Gizem hanımla seanslarınız? Bu hafta ödev verdi mi?"

Tezgaha yaslanıp ona doğru döndüm. Hayır bu açıdan çok iyi durması şu an beni bu kadar ilgilendirmemeliydi.

"Güzel gidiyor, anlaşıyoruz. Ödev olarak bu tatilde yaşadığım en zirve duyguları ve anları yaz dedi. Duygu durum değişimleri için önemliymiş."

Tezgahtaki nutelladan küçük bir kaşık aldığım sırada sosu karıştırmayı bırakıp yüzündeki pis gülüşüyle kaşlarını kaldırdı.

"Desene, burada bana çok iş düşüyor."

Ağzımda duran kaşık yeri boylarken öylece bakmaya devam ediyordum.

Ayaklarım, beynim? Azıcık sinyal alabilir miyim sizden lütfen!

"Çok mu-mutlu olmaktan falan bahsetti be-bence."

Kaşığı kenara bırakıp yaslandığım tezgaha ellerini iki yanıma olacak şekilde koydu ve bana doğru hafifçe eğildi.

"Bende ondan bahsediyorum zaten. Sen ne anladın ki?"

Yutkunuşumum sesini duyduğuna yemin edebilirim!

"B-ben."

Saçımı geriye doğru aldı.

"Sen?"

Ne demem gerektiğini asla karar vermezken üreteceğim her türlü bahane bir deliğe saklanmıştı. Öylece kedinin ciğere baktığı gibi bakan Oflaz'a bende öküzün trene baktığı gibi bakıyordum.

Ocaktan gelen koku ile bakışlarım arkasına dönerken o bunu asla önemsemeden bakmaya devam etti.

"Oflaz sos yanıyor sanırım."

Derin bir iç çekti.

"Yansın."

İMDAT!

✨✨✨✨

ALLAH ALLAH NE OLUYOR BURADA BÖYLEEEE😁

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

NİDA YAS SÜRECİNE GİRECEK Mİ DİYEN CANIM OKURLARIM İÇİN, BU SÜRECİ UZATMAYACAĞIMI, OFLAZ VE ÇEVRESİNDEKİLERLE ÖZELLİKLE DE PSİKOLOĞU İLE BU DURUMU KISA BİR SÜREDE GERİDE BIRAKACAĞINI SÖYLEMEK İSTERİM.

OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUM 🤍

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇA KALIIIN

 

Loading...
0%