@yazarzeeyzey
|
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canikomlar🫶🏻 Ayrıca yeni kitabım "Önce Aşk Sonra Aşk " a hepinizi bekliyorum 🌸 17.Piyon"Demir" kitabıma da beklerim aşklarım 🌸 Bölüm Şarkısı: Sarı Söz- Cihan Mürtezaoğlu Kaderin bizim planlarımıza karşılık hep bir çizgisi vardı. Bizden habersiz sınırlarımızı belirlerken, bir yandan da koskoca okyanusu önümüze sererdi. Anlaşılmazdı, bilinmezdi. Didik didik ettiğimiz her ihtimalin aksine hep gizli kalırken bizim güvenimizi, belki de sabrımızı sınardı. Ve hiç kuşkusuz işin ucunda acılar içinde kalsak da bizi hep bizden çok düşünürdü. Şu an öyle bir anda kilitli kalmıştım. Anıların içinde hapsolmuş, hissiyatlarıma kelepçelenmiştim. Karşımdaydı. Çocukluğumdaki belki de Oflaz'sız geçirdiğim zamanlarımın tek kahramanıydı. Önce komşumuz, sonra okul arkadaşım sonra da abim olmuştu. Gerçekten olduğunu bilmeden abi dediğim, öz abim. "Siz tanışıyor musunuz?" Babam anlamadığını belli ederek bize bakıyordu. Benimse gözlerim Mirza'dan ayrılmıyordu. Hiç değişmemişti, resmen tıpa tıp aynıydı. Hemen yanında duran kadın, benim öz annem eliyle dudaklarını örterek ağlamaya başlarken Mirza kararlı adımlarının eşliğinde yanıma geldi ve kollarını sıkıca bedenime doladı. "Özür dilerim." Beynim allak bullak olmuştu. O da mı her şeyi biliyordu? "Murat sana soruyorum, nereden tanıyorsun sen Nida'yı?" Oralı olmadı. Sarılmaya devam etti, benimse ellerim iki yanda duruyor ve öylece karşıma bakıyordum. Herkes bir şekilde oynamıştı. Babamı zor olsa da anlıyordum ama Mirza'nın nedenleri bir türlü haklı bir sebep oluşturmuyordu zihnimde. Çünkü herkesten çok o biliyordu beni. Oflaz'ı bile bilen oydu. En kıymetlimi anlatabildiğim tek kişi, yanında ağlayabildiğim tek insandı. Bir adım geriledi. Tıpkı diğerleri gibi Oflaz'da çatık kaşlarla bizi izliyordu. Eli hala elimin içindeydi ama bu sefer buz kesmiş haliydi. "Tanıyorum baba. Çok yakından tanıyorum. Senin gibi uzaktan babacılık yapmadım ben, hep yanındaydım. Evet yalan söyledim, yabancıydım belki ama ağlarken bir adım arkasında değil hemen yanındaydım. Sen o kadar sadece acısına odaklanmıştın ki beni fark etmedin bile. Abisiydim yine, ama kan bağından bağımsız olanındaydım." "Rüya." Annem yere çökmüştü. Oturmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Beynim amboleydi. Herkes bir şekilde hayatımdaydı. Uzaktan seyretmişlerdi. Mirza'nın yanından geçip onun önüne geldim. "Sende hayatımın bir yerinde var mıydın? Bir şekilde kendini yalana dahil edip, izledin mi benim halimi?" Başını iki yana sallasa da ağlayışı hiddetlendiğinden dizlerimin üstüne çöktüm. "Annemsin ya sen benim, en çok da senin kıyamaman lazım ya hani." "Annemiz senin kaçırıldığından yıldan beri akıl hastanesindeydi Rüya. Onun bir suçu y-" Hızla oturduğum yerden kalktım. Bütün bedenim Mirza'ya dönmüştü. "Benim adım Nida. Ortada bir suçlu arıyorsak, benim ne suçum vardı onu da söylesene bana! Ben salak gibi sizin buraya gelmenizi hayal ediyordum ya şurada dakikalardır. Seninle bir benzerliğimizi aradım, annemin kokusunu merak ettim. Ama gör bak ki abim zaten yıllardır zaten benim hayatımdaymış. Babam desen hep bir adım arkamda korumuş beni. Arkamdan yara alamamışım ama yüzüm tanınmaz hale gelmiş! Hadi onu geç, sana anlattım ben, Oflaz'ı kaybettim dedim saatlerce ağladım yanında, hatırlamıyorum hiçbir şeyi dedim. Madem sırdı, saklardım! Beni onlara bırakacak kadar güveniniz vardı da, bunu bilmeme yetecek kadar bana yok muydu?" Dolan gözlerimi gizlemek için bakışlarımı tavana çevirdim. Herkese, her şeye kızgındım. Ben onları ilk defa gördüğüm halde sarılmak için fırsat kollarken onlar benim hep yanımda oldukları halde bir kere sarılmayı denememişlerdi. Peki bunun bedeli ne olacaktı? "Sizi tanıdım evet, öz bir ailem varmış. Ama uzakta kalmanız en doğrusu. Yoksa ben sizi gördüğümde içimde yeşeren umuda hep bir parça nefret de ekleyeceğim." Oflaz'a döndüm. Karşısına geçtiğimde bakışlarında beni benden önce okuyan hali hakimdi yine. Usulca salladı başını ve beni merdivenlere doğru yönlendirdi. "Sen çık yat güzelim, benim konuşmam gereken bir kaç şey var." Zorlamadım. Arkama dönmeden yukarı çıktım. Hangi oda olduğunu bilmeden koridorun sonundaki odaya girdim ve kapıyı kapattım. Aşağıdan sesleri geliyordu, dinlemedim. Duyduklarım yeterdi, fazlasını kaldıracak gücüm şu an yoktu. Uyuşmuş gibi hissederken bir yandan da kalbimin her milimine batırılan iğnelerin acısını sonuna kadar algılıyordum. Karşımdaki yatağa yattım, yorganı kafama kadar çektim ve sıkıca gözlerimi yumdum. İçimden dua ediyordum. Rüya görmemek için, kim olabileceğimi ve de gerçekten Rüya olsaydım kim olamayacağımı bilmemek için. ✨✨✨ Bu hayatta hep bir kaçak vardı. Kimi zaman ince ince sızan bir su gibiyken, kimi zaman şelale gibi akıp giden bir kaybedilen oluyordu ortada. Bu birine acıyı, birine mucizeyi bir başkasına ise korkuyu anımsatıyordu. Benim hayatım kaçak merkezli bir kutu gibiydi. Dışarıdan bakıldığında kaçağı olan bir kutu değil, kutusu olan bir kaçak diye isimlendirilirdi. Annem vardı, babam vardı, abim vardı. Ama bunlar hiç kalamamışlardı. Hep bir köşeye gitmişler hatta çoğu zaman o deliklerden, kaçaklardan çıkmışlardı. Nedenleri vardı, elle tutulur sonuçlar ortadaydı evet, ama bu benim hiçbir anıma sünger geçmeme izin vermiyordu. Belki de babamdan sonra onlara da hemen kucak açacak olma ihtimalimden dolayı bu kadar sert bir düşüş yaşamış ve bundan dolayı bu denli kötü hissediyordum. Anneme diyecek bir sözüm yoktu ama abim... Eskiden olsa varlığı beni mutluluktan ağlatırdı, şimdiyse hayal kırıkları ayaklarıma batıyordu. Yattığım yerden başımı kaldırarak bakışlarımı Oflaz'ın yüzüne taşıdım. Gözlerimin içine, harelerimin ötesine ulaşmak ister gibi bakarken saçlarımı geriye doğru düzeltip alnıma ufak bir öpücük kondurdu. "Hayır Nida, çok tepki vermedin. Özellikle Murat konusunda bir adım dahi geri çekilmene gerek yok. Ama yine de dediğin gibi nefret etme güzelim, ne kadar hatalı olsalar dahi, ne kadar denedikleri yolların taşları yanlışlarla döşenmiş olsa da bu her şeyi senin için yaptıkları gerçeğini değiştirmiyor. En azından annenle bir konuş, halinden belliydi sende gördün, en çok yara alan kişi oydu aralarında. Kadının seni görünce ayakta duracak hali kalmadı." Haklıydı. Yine haklıydı. Ben orada sinirle ona bile çıkışmıştım. Bu yüzden beni sevmekten vazgeçmezdi değil mi? İçimde kopan her bir fırtına, çok güçlü bir depremden sıyrılmış gibi kayıplarla dönüyordu. "Biz yine taşındığımızda ve sen benden uzakta kaldığında Mirza ile komşuyuz sanıyordum. İlk gördüğümde korkmuştum ondan biliyor musun, sonra sonra varlığına alıştım. Kimsesi olmadığını söylüyordu ve ben sanki kendimi karşımda görüyormuşum gibi hissettiğimden kıyamıyordum. Arkadaş olduk, bana annesini anlattığında onunla beraber çok ağlamıştım. Kardeşim gittiğinden beri annem hastanede demişti, annesizlik ne demek çok iyi bildiğimden en çok ben sarmaladım onun sahte yalnızlığını. Çünkü o da benim kimsesizliğimi unutturuyordu. Adıyla seslenmemi istemiyordu, küsüyordu. Abi diyeceksin bana diye aylarca başımın etini yedi." "Ben yokken o sana göz kulak olmuş demek ki." Olabilecek ne büyük tebessümüm dudağımın hafifçe kenara kıvrılmasıyken başımı yukarı salladım. "Çok yorgun hissediyorum Oflaz ama bu bedenimle alakalı değil. Kaçıp gitmek istiyorum ama seninle. Gidelim mi?" Omzumdaki elini çekip cebine attığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Siyah küçük bir kutu çıkardı. Tahmin ettiğim şeyi mi yapacaktı? "Önce bir şey yapmam gerekiyor, bana bir ömrünü ayırma şansın var mı?" ✨✨✨ AY AY AY YERİM BEN BUNLARI NASILSINIZ AŞKOLAR, NASIL GİDİYOR HAYAT? BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ? OY VE YORUMLARINIZI, KİTABIN GİDİŞATI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BURAYA BEKLİYORUM. 🤍
|
0% |