Yeni Üyelik
33.
Bölüm

33. Bölüm

@yazarzeeyzey

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın canikomlar🫶🏻

Ayrıca yeni kitabım "Önce Aşk Sonra Aşk " a hepinizi bekliyorum 🌸

17.Piyon"Demir" kitabıma da beklerim aşklarım 🌸

🍀🍀🍀

Ne?

İsteme?

Hafta sonu?

"Bundan senin haberin var mı?"

Abim tabi ki bana doğru döndü. Babamsa elindeki eti bana uzatmaya çalışıyordu.

HAYIR BABA KONUMUZ ET DEĞİL KIZIN!

Bakışlarım babam ve Oflaz arasında gidip gelirken kollarımı daha da sıktım. Bana sormadan üstüne üstlük başka bir kızın yanından gelmişken emri vakisine evet diyeceğimi düşünmüyordu herhalde.

"Hayır abicim, bilmiyordum. O yüzden zaten İtalya'ya bilet aldım ya. Diyorum ki kızlarla gezeceğiz bu ara diye. Akşam da bir kaç yer gezip yazlık kıyafetler alacağım."

Yalan. Asla öyle bir şey yok. Benim vizem bile yok ki!

Atacaksan küçük at be kızım...

"Sen, İtalya'ya gitmek?"

Umursamazca başımı salladım. Gözlerine bakmamaya çalışıyordum ki planım hemen yerle bir olmasın... O ise bunun farkında olduğundan sandalyemi tutup adeta kendisininkine yapıştırdı.

Hop ama babam, abim! Ben, en önemlisi tribim!

"Benim niye haberim yok?"

Tırnaklarımı kontrol ettim, parmaklarımın uzunluğunu inceledim ve saçlarımı düzelttim. Bu süre zarfında bütün ahali bana kilitlendiğinden Oflaz'a bakarak sahte bir kahkaha attım.

"Sen bana mı konuşuyordun? Ben kızlasın sanmıştım. Ne zaman geldin?"

Abim görmediği sanarak arkadan Oflaz'a kapak yaparken babam iki elini kaldırarak annemin yanına gitmeye başladı.

Size çok pis trip attığımı söylemiş miydim?

"Ne kızı?"

Tam ağzımı açıp okkalı bir küfür edeceğim sırada en büyük kurtarıcım çalmış ve ben o anın öfkesiyle oturduğum yerden ayaklanmıştım.

Sibel arıyordu.

"Ah, buna bakmam lazım."

Çağrıyı cevaplayıp onlardan uzaklaşmaya başladım. Bu saatten sonra böyle, dişe diş, kana kandı.

"Sibel sen harikasın kardeşim!"

Gülmeye başladı.

"Sesinden anlaşıldığına göre zamanla harika?"

"Ne harikası cillop cillop! Benimkini az biraz uyuz ettim şimdi de cila yapıyorum. İnanabiliyor musun, hafta sonu beni istemeye geliyormuş ve benim bundan haberim yok. Nikah masasında mı haber verecekti bana? Öküz!"

Çiğnediği sakızını tahminimce patlattı.

"E kanka bunu bende biliyorum. Adam sana senin hayallerini gerçekleştireceğim demedi mi? Psikopat gibi ağzından çıkan her kelimeyi hatırlıyor ve bunu da senin hayallerindeki gibi yapmak istedi. Yani merak etme, elbisene kadar her şey harika. Yani düşün, sen kendin için bu kadar istediğin bir elbise seçemezdin."

İçimdeki öfke, sinir hatta trip beynimde köşe kapmaca oynamaya başlarken ortada tabi ki aşkı ve sevgim kalmıştı.

Ama ben bu adamı yerim!

"Cidden mi?"

"Tuna! O elbisemi rahat bırakmazsan seni mahvederim! Yüzümü göstermem sana!"

Evet Tuna biraz kıskanç bir arkadaşımız da...

"Kızım bu elbise değil, yer bezi bu. Bunu giymen için beni öldürmen lazım."

"Canikom, ben Tuna'yı öldürüp seni arayacağım tamam mı? Her şey harika kafana takma sadece trip at. Erkek değil mi, hak ediyor. Öptüm bay."

Telefonu kapattığında kısaca arkama baktım. Abim Oflaz'a yumruğunu gösteriyordu ve Oflaz ona değil pür dikkat bana kilitlenmiş bekliyordu.

Ah sevgilim. Ben intikamcıyım, bir burç olsaydım akrep olurdum. Elime düşeceğine git at kendini daha iyi.

Bozuntuya vermeden ve sanki gerçekten biletler için aranmış gibi yanlarına adımladım. Abim tabi ki sandalyemi hemen eski yerine çekmişti.

"Hallettin mi abicim? Ne kadar kalacaksın orada? Bak bence en az iki sene gezin anca çıkar oranın eğlencesi."

Gülümseyerek başımı salladığım sırada Oflaz'ın yüzü ciddi anlamda mahkeme duvarı gibi olmuştu.

Kıyamam!

Gebersin.

Tamam tamam o kadar da değil. Asya Şahin Ertekin repliği kullanayım dedim de. I-ıh ben o kadar acımasız bir aşık olamam.

"Güzelim, gidecek misiniz gerçekten?"

"Sensin lan güzelim, ben buradayım ibne düzgün konuş! Hem tabi gidecek. Ne demişler, keser döner sap döner gün gelir o sap sana girer."

Abi kusura bakma ama, ne alaka şimdi sapla?

"Ben eve gidiyorum abicim, hazırlanmam gerekiyor."

Ayaklandığımda tabi ki de yalnız değildim. Biricik müstakbel sözlüm de yanımdaydı.

"Biraz konuşalım mı?"

Kollarımı birbirine doladım ve yüzüme olabilecek en sert ifademi takınarak olduğum yerde durmaya devam ettim.

"Dinliyorum."

Bağladığım kollarımın iki yanına ellerini uzatıp baş parmağıyla ritmik olarak kolumu okşamaya başladı.

Dedim ben anacım, bu çocuk temas bağımlısının dik alası!

"Ben bilmeden yanlış bir şey mi yaptım? Sen ba-"

"Ben gidiyorum rahat rahat sıç ağzına şu asalağın, hadi kardeşim!"

Abim de kalkıp gittiğinde tekrardan baş başa kalmıştık ve bunu fırsat bilerek yakasını tuttuğum gibi yüzüne yüzüme yaklaştırdım.

"Bana bak o toprak gözlerini oyduğum çocuk, düşün bir. Ben sen beni beklerken biri ile konuşuyorum, parantez içinde erkek biri ile ve ağzım kulaklarımda duruyorum. Ne düşünürsün? Ben ben olarak sinirlendim ve sana trip atıyorum!"

Yüzündeki o üzgün ifade anında kaybolmuş yerine munzur bir ifade gelmişti.

"Sen beni mi kıskandın?"

"Sevgilim değil misin sen? Tabi ki de kıskanırım. Dua et o kızın saçını başını yolmadım. O kim ki benim sevgilime dokunuyor! Haspama bak, yumoş kılıklı toz deterjan!"

Haklı değil miyim ama?

"Sevgilim, bir tanem, hayatımın anlamı. Sence ben o kızla tahmini ne konuşuyor olabilirdim de o kadar mutlu ve güleç bir haldeydim?"

Gözlerimi kıstım.

"Ne konuşuyorsun?"

Eliyle bir dakika beklememi işaret ederek cebinden telefonunu çıkardı. Bir kaç resim atlayarak sen sonunda kocaman bir bahçe dolusu çiçeği ve ağaç evimizdeki duvarda çizili resimlerimizin tablo halini gösterdi.

"Bu kız peyzaj mimarı. Senin de söz konseptinde çiçekli bir şeyler istediğini hatırladığım için işin en ehline danışmak istedim. Ayrıca Polat'ın da kız kardeşi, yani benim de kardeşim."

Regl olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak ağlamaya başlıyorum.

"Özür dilerim."

Gülümsemesi tam olarak gözlerimin dolmasını görmesi ile son bulurken kollarını sıkıca bedenime doladı.

"Şşt saçmalama. Ben sadece içinde şüphe kalmasın diye anlattım sana. Hem benim senden almam gerekme daha önemli bir cevap var."

"Merak etme biricik müstakbel sözlüm, hiçbir yere gitmiyorum. Ama bu kafamı attırırsan gitmeyeceğim anlamına gelmiyor, yani abimin deyimiyle gün gelir de hesap sana dönmesin tamam mı?"

✨✨✨

"Kızlar ben ölüyorum sanırım. Midem ağzımda, ağzım desen kulaklarımda. Kalbim kalmış horon tepiyor bacaklarım yerinde yok!"

Sibel bir anda omuzlarımdan tutup beni olduğum yerde kuvvetlice sarstı.

"İyice bir çalkaladım bence hepsi yerine oturmuştur. Hadi artık insanlar gelmeden salona geçmen lazım."

Derince bir nefes daha aldım.

Hafta sonuna gelmiştik. Oflaz tam olarak söylediği gibi her şeyi o kadar tıkırında hazırlamıştı ki, bizim evin temizliğine ve düzenine bile birilerini yollamıştı.

"Kızım hazır mısın?"

"Anne hazır değil dimi? Hasta dimi? Bence de hasta haliyle kız mı vericez? Bence de vermeyelim."

Abim yine bildiğimiz gibiydi.

Elbisemin uçlarından tutup yavaşça kapıya doğru ilerledim. Elbisem, makyajım, evin konsepti o kadar harika olmuştu ki, durup durup etrafa bakarak dalmaya başlıyordum.

"Hazırım anne."

Beni gördüğünde gözlerinden o kadar çok duygu gelmişti ki, tek yakalayabildiğim şefkat olmuştu.

Kızaran gözlerini gizlemeye çalışarak kocaman gülümsedi ve kollarını kollarıma sardı. Şu bir ay içerisinde o kadar çok şey olmuş ve biz o kadar bir olmuştuk ki, eski Nida olsa benim bu halime bakıp sinirinden delirirdi herhalde.

Ama şu an ki Nida yarını yokmuş gibi yaşıyordu. Sanki bir daha güneşin doğuşunu göremeyecek, bir daha yarına erteleyemeyecekmiş gibi davranıyordu.

Bugününü son günü gibi yaşıyordu. Ve sırf bu yüzden hüzün ve dertler açılmayacak o kapının ardında kalıyordu.

Geçmişiyle beraber.

Çünkü hayatı bir günden ibaret olan kimsenin bir geçmişi olmazdı. Onlar her akşam ölür ve yarın yeniden doğardı. Eski hayatını bilmez, hatırlamaz ve bunun için çabalamazdı.

"Çok güzel olmuşsun bir tanem."

Abim tam olarak annemle aynı halde olmasına rağmen burnunu kıvırarak başını iki yana salladı.

"Bu mu güzel anne? Hasta baksana gözlerinin feri yok kızın. Valla vermeyelim. Kıyamıyorum ben."

"Geldiler!"

Kızların salondan çığırmaları ile ellerim tekrardan ayaklarıma dolanmıştı.

Sakin ol Nida, hadi kızım. Derin nefes, bir iki üç.

Bu günün belki de son kez diye söndürdüğün her güneşin en güzelini kapsıyor.

Hep beraber kapıya doğru ilerlediğimizde babam annem ve abim yanımda, kızlar da benim tarafım olduğunu söyledikleri için bizimkilerin yanına sıralanmıştı.

Bir de bana mucize derdi.

Kendi varlığı yetmezmiş gibi hayatıma bir sürü arkadaş dahil etmiş ve o karanlık suya damla gölge düşmeyecek hale getirmişti.

Kapıyı yavaşça açtım. Beni Oflaz değil kocaman üç tane buket karşıladı. Biri hanımeli buketi, biri alerjisi olduğu için jelatine sarılı beyaz gül buketi ve bir diğeri kitaplardan oluşan kocaman bir kitap buketiydi.

"Oğlum kızımızı göremiyoruz indirsene şunları."

Arkadan gelen seslerle buketler biraz olsun aşağıya inmiş ve mucizem gözlerimin hizasına girmişti.

O hayatımın her anında kahramanımdı. Her saniyemde ve her hayatımda yarına inanmama umuttu. Çocukluğum, geçmişim ve geleceğimdi.

"Hoş geldiniz."

Buketleri tek tek kucağıma bırakıp her ne kadar gözleri dudaklarımda gezinse de alnıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Çok güzel olmuşsun."

Boynundan gelen o koku ile gözlerimi kapattım. Tam olarak şu an dünya dönmeye biraz mola verebilirdi.

"Her şeyi bu kadar ince düşünen bir adam karşısında ister istemez güzelleşiliyor."

Gelenlerle tek tek görüşüp içeriye geçtik. Oflaz'ın gösterdiği tablolar duvarda, peyzaj mimarı Esila'nın tasarladığı renk cümbüşleri ise her yerdeydi.

Ve salon bir masal diyarı gibi görünüyordu. Prensi yanımda oturan ve sonsuz olduğuna inandığım tek masal.

"Neden- hoş geldiniz."

Annem abimi dürtüklerken salonda onu takan kimsenin olmayışı biraz olsun sakinleşmeme neden oluyordu.

"Hoş bulduk oğlum."

"Siz oğluma bakmayın o biraz heyecanlı da."

Ya da vazgeçtim baya takıyorlarmış!

"Sen iyi misin?"

Biz salonun ortasında duran sandalyelerde oturduğumuzdan Oflaz hemen yanımdaydı.

Yavaşça başımı salladım.

"İyiyim, biraz hasta oldum sanırım. Boğazım acıyor."

Cebinden mentollü şeker çıkartıp önümüzde duran bardağı bana uzattı.

"Bakamıyorlarsa bana versinler demiş miydim?"

Şekeri alıp suyu da yavaşça içtim. Bana hep garip bir şekilde bu ikili iyi gelmişti.

Ve o bunu yine ve yine unutmamıştı.

"Dememiştin ama demene de gerek kalmadı gibi."

Elimi kaldırıp tek taşımı işaret ettim. O ise elimi tutup üzerini öptüğünde beni iyide elektrik çarpmışa çevirmişti.

"İyi yapmışım."

Herkes o malum sahnelerdeki gibi birbiriyle konuşmaya başlarken bende Sibel ve Tuna'yı dinlemeye devam ediyordum.

"Düzgün dur Tuna."

"Kızım dikkatim dağılıyor, kapat şu bacaklarını."

Sibel yüzünü ekşitti.

"Iyy keko."

"Kızım sen kahveleri yap iste-"

Kapının zilinin çalmasıyla annemin sözü kesilirken kapıyı açan Ceyla ablanın hemen arkasından salona gelen kişi herkesten önce Oflaz'ı ayağa kaldırmıştı.

"Selam kardeşim, özledin mi beni?"

✨✨✨

SELAM AŞKOLARRR, AY HEPİNİZİ ÇOK ÖZLEMİŞİM.

SİZCE KİM GELDİ?

BEĞENDİNİZ Mİ BÖLÜMÜ?

MALUM BU ZOR ZAMANLARDA MOTİVASYONUMUZ YORUMLAR, LÜTFEN ELİNİZDEN GELDİĞİNCE YORUM YAPIN OLUR MU?

SİZLERİ KOCAMAN ÖPÜYORUM, SONRAKİ BÖLÜMDE ÖZGÜRCE OKUDUĞUMUZ ZAMAN DİLİMİNE KAVUŞMAK DİLEĞİYLE...

HOŞÇA KALIN :)

Loading...
0%