Yeni Üyelik
30.
Bölüm

30. Bölüm

@yazarzeeyzey

 

YENİ KİTABIM "BİR AKIM MESELESİ" YAYINDAA, HEPİNİZİ BEKLİYORUM ☁️

Aynı zamanda Profilimdeki "Gastronot frambuaz" kitabıma da bekleniyorsunuuuz 🌼

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın ❤️

✨✨✨

"Allah'ını seven bana bir bardak su versin!"

Selim deli divane bağırırken kahvesine bir kavanoza yakın bal koyduğum bir tanecik kocam kolonya koklayıp kendine gelmeye çalışıyordu.

Öncelikle çam balının diyarı Zonguldak'tan tüm dünyaya selamlar...

"Ama Selim yanında su var onu içsene."

Damla pis pis sırıtırken bakışlarıyla bardağı işaret etti. Safım Damla gibi bir cadıya kanıp suyu kana kana içerken elini ağzına kapatarak lavaboya doğru koşmaya başladı.

"Suyun içinde ne vardı kız?"

Pis pis sırıtarak tırnaklarına baktı.

"Bir şey yoktu be abartıyor. Alt tarafı bir kaç yemek kaşığı erittiğim tuz var."

"Ölürse sebebi sen ve sana olan aşkı olacak garibin."

Selim yaklaşık beş dakika sonra anca kendine gelmiş yerine oturuyordu. Kocam deseniz masum masum bana bakarak yanımda oturuyordu.

"Gelelim sebebi ziyaretimize."

Ekin'in babası hafifçe doğrulurken odağımız ona dönmüştü.

"Gençler birbirini görmüş, beğenmiş -"

"Aşkından ölmüş..."

Ekin babasının sözünü keserken yanaklarım artık kızarmaktan morarma evresine geçmişti.

"Evet oğlum, evet. Bize bu işi tamamına erdirmek düşer. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Başak'ı oğlumuz Ekin'e istiyoruz."

Annem bana doğru dönüp derin bir iç çekti.

"Ben kızımdan sonuna kadar razıyım, Ekin oğlumdan da. Kızımı en az benim kadar seveceğine ve saygı göstericeğine eminim. O yüzden bana da hayırlısı olsun demek düşer."

"Annem benim be!"

Ekin hızla ayaklanıp anneme sarılırken bütün salon haline gülüyordu.

Annemden başlayıp herkesle sarıldıktan sonra Ekin'in yanına geçtim. Kurdele kesilecekti.

Deli gibi uğraşmamın sonunda kurdelelerimizi beyaz, üzerinde adımız yazılı olacak şekilde yaptırmıştım.

"Bir yastıkta kocayın inşallah."

Dedem kurdelemizi kesip ikimizi de öperek yerine geçti.

Midem hem heyecandan hem de stresten acayip bulanıyordu.

"O kurdeleyi ben istiyorum yutacağım."

Damla bana doğru konuşurken Selim önüne geçti.

"Ben zaten buradayım, beni görmek için ne diye o kumaşı yutacaksın? Hiç gerek yok."

Ben bunları gördüğüm ilk an ship demedim mi?

🌾

Sözlüm: Evet sevgilim, hayatım,sözlüm, bir tanem, diğer yarım.

Sözlüm: Nasılsın güzelim?

Siz: İyiyim hayatım, valiz hazırlıyorum.

Sözlüm: Hayırdır güzelim, nereye gidiyoruz?

Siz: Sen değil Damla ve ben bizim yazlığa gideceğiz

Siz: Son demlerini değerlendirelim dedik.

Sözlüm: Duyuluyor mu sesi?

Siz: Neyin sesi?

Sözlüm: Kalbimin kırıldığının sesi.

Siz: LHFDKDSJ

Sözlüm: Bende geleyim mi?

Sözlüm: Valla varlığımı bile fark etmezsiniz.

Siz: Olmaz hayatım olmaz. Kız kıza gideceğiz dedik.

Siz: Çok değil yarın yarın sabah gidip pazar akşamı döneceğiz.

Sözlüm: Dört gün mü fazla değil?

Sözlüm: Ben ölürüm sensizlikten.

Siz: Görüntülü ararım.

Sözlüm: Kokun gelmez.

Siz: Gitmeden tişörtümü veririm sana.

Sözlüm: Onu içine sen olmadan ne yapayım?

Siz: Kokla işte.

Sözlüm: Onu mü öpeceğim ben?

Siz: Ay Ekin gitmeden öpersin beni idare edersin azıcık.

Sözlüm: Umarım yarın elimden kurtulabilir dudakların

Telefonu kenara koyup valizini odama taşıyan Damla'ya döndüm.

"Ekin kudurdu."

Yatağa uzanıp bana doğru döndü.

"Ne oldu kız?"

Makyaj çantamı da valize koyup fermuarını kapattım.

"Yok efendim ben dört gün ne yapacağım, kokun yok o yok bu yok. Şimdi de yarın dudaklarını elimden alabilirsin umarım diyor. Delirdi iyice."

Odayı kahkahalarımız doldururken bende yanına uzandım. Dün sözden sonra tekrar bir temizlik faslı yaşamıştık ve artık resmen ölüyordum.

"Hadi uyuyalım artık, yarın erken kalkacağız. Allah'a emanet ol ahiretliğim iyi geceler."

Gülerek omzuma vurdu.

"Ulan mesajlarda anlıyorum kopyala yapıştır yapıyorsun her akşam, yaptığın yazım hatası asla değişmiyor. Bari burada yapma."

Bakın Allah çarpsın bu kız beni çok iyi tanıyor.

🌾

"Her şey tamam, gidelim artık."

Damla bana doğru döndüğünde daha doğrusu Selim'den kaçmak için bağırındığında ufak bir tebessümle Ekin'e döndüm.

"Görüşürüz hay-"

Bir anda dudaklarını dudaklarıma örttüğünden neye uğradığımı şaşırdım. Eli belimi sararken tam da dediği gibi hiç bırakmayacakmış şekilde öpüyordu.

Ufak tefek karşılık verişlerimle artık nefes almamız gerektiğinden dudaklarımızın arasında bir kaç santim bıraktı.

"Aradığımda telefonunu aç olur mu? Bu dört gün hayatımın en berbat dört günü olacak, bari yüzünü görüp dayanabileyim.

Tebessüm ederek başımı salladım.

"Sende aç, aklımı sende bırakma."

"Zaten bende değil mi?"

Dudağına küçük bir öpücük kondurup hızla geri çekildim.

"Aksini iddia eden mi var?"

Konuşmasına fırsat vermeden seri adımlarla otobüsün kapısına geçtim. Her ne kadar araba ile gitmemizi isteseler de biz iki akıllı ona bile üşenmiştik.

Koltuklarımıza oturup birbirimize döndük. Bu tatil işi liseden beri hayalimizdi ama bir türlü nasip olmamıştı.

"Eve gidince anında valizleri bırakıp denize tamam mı?"

Hızla başımı salladım.

"Marketten abur cubur da alırız, bütün gün takılırız orada."

Kollarını bir anda boynuma doladığında başımı çevirdim.

"Ne oldu lan?"

"İyi ki varsın."

Yanağına uzun bir öpücük kondurdum.

"Sende öyle deli. Hadi şu cipsi aç da yiyelim, acıktım ben."

Ama ne yapayım, biricik karnım boş mu kalsın yani?

🌾

"Ben artık yokum."

Artık açık tutamadığı gözleriyle bana döndü.

"Vücudumun hiçbir uzvu benimle değil şu an, sinyal alamıyorum."

Çatı katında kalmaya karar vermiştik ve yataklarımız yan yanaydı.

"Sana şimdi sadece ahiretliğim olduğun için üç koca kat aşağıya inip kahve yapacağım. Ve yanında unuttuğumuz abur cuburları getireceğim. Bak unutma bunu herkes yapmaz."

"Kahkaha atmaya halim yok lan."

Gülerek başımı iki yana salladım.

Emin olun sizde arka arkaya dinlenmeden iki saat yüzüp, sonra evin ihtiyaçlarını almak için yarım saatlik yolu yürüyerek gidip gelirseniz bizim gibi ölürsünüz.

Isıtıcıya suyu koyup bardakları hazırladım.

Sabahtan beri bir kere ne aramış ne de yazmıştı.

Evet evet bu adam beni deli gibi özlüyordu.

Kahveleri halledip abur cubur poşetinin hepsini alıp yukarı doğru adımladım.

Damla televizyonu açmış bizim meşhur dizimizi açmıştı.

"Al afiyet olsun."

Yanına kurulup diziyi izlemeye başladım. Tabi ki bu süre yirmi dakika sonra olduğumuz yere yığılarak son bulmuştu.

🌾

"Aldım ekmek aralarını hadi gidelim, bronzlaşmam lazım!"

Damla esneyerek yanıma geldi.

"Ne kadar huzurlu görüyor musun?"

Masanın üzerinde duran telefonuna bakınca sabır diler gibi başını kaldırdı.

"Hayır vazgeçtim, artık yok."

Selim arıyordu. Görüyor musunuz? Benim sözlüm beni aramıyor ama daha sevgili bile olmayan Selim dakika başı arıyor.

Boşuyorum ben bu adamı.

"Hazırım bende çıkalım."

Deniz yürüyerek on dakikalık bir mesafe uzağımızdaydı. Markete uğrayıp dondurma ve bir kaç abur cubur alıp yolumuza devam ettik.

Sonunda plaja ulaştığımızda boş olan yere örtümüzü serip şemsiyemizi kurduk.

"Hadi gel biraz ıslanalım, sonra gelir güneşleniriz."

Pareomu çıkarıp Damla'nın uzattığı elini tutarak denize doğru adımladım.

Aynı anda dalıp derine doğru ilerliyorduk. Şansımıza normalde yosundan geçilmeyen deniz bu hafta Bodrum suyunu aratmıyordu.

Derin bir nefes alıp tekrar daldım. Bir anda belime kollar dolandığında kalp krizi geçirerek gibi olurken hızla geri çekildim.

Sudan çıktığım gibi pis pis sırıtan Ekin bedenimi bedenine yaklaştırırken Damla çığlık atıyordu.

"Senin ne işin var burada be?"

"Özledik de geldik. Söyle kalbime özlemesin, gelmeyelim. Allah Allah."

🌾

Hehehhehe baş başa tatil djdjdj

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi ?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🌾🤍

 

Loading...
0%