51. Bölüm

51. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

YENİ KİTABIM "GÖNDERİLİYOR;HANIMELİ" yayındaaa, HEPİNİZİ ORAYA BEKLİYORUM 💝

BUGÜN YAYINLADIĞIM "ÖNCE AŞK SONRA AŞK" KİTABIMA DA HEPİNİZİ BEKLİYORUUUM💝

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın 🪻

💐💐💐

Öykü'den...

Defne Barutçu çok haklı, tıpkı Yalın Aras gibi Okan Engin'de Allah'ın bir boy vermiş bir pos vermiş bir de kas vermiş..... Aman gerisini de koy vermiş tanımına uyuyordu.

Beni ara, engelimi çek diye konuş ama ne ara ne de yaz. Oh ne ala memleket be!

"Kendimi bunun için mi yorcam ben!"

Şarkının sesini açmak için telefonumu aldığım sırada ses bir anda kesildi.

Başak arıyordu. Ulan kendi telefonun varken benim kankanın telefonu ile işin ne?

Çağrıyı cevapladım.

"Efendim Okan?"

Bir anda bir sürü ooo sesi gelirken elimi anlıma vurdum.

"Bu kadar mı istiyorsun aramasını kız."

"Bir de hava yapıyordu geçen gün!"

Konferans misali hepsi yan yanayken aynı anda konuşuyor ve kahkaha atıyorlardı.

"Ya geçen gün aradı diye o zannettim. Ne bekleyeceğim ben o öküzü!"

"Bir de öküz olmuş. Kesin bir şey var!"

Melisa daha da gaz verirken arkadan Okan'ın sesi duyuldu.

"Yenge mangal hazır, etler nerede diyor Ekin? Benim çıkmam lazım yetişmem için."

"Geldim yengem."

Başak sanki kırk yıllık yenge gibi içten bir şekilde bağırırken kaşlarımı çattım.

Ben burada ondan mesaj beklerken o orada gene bir haltlar yiyordu.

"Afiyet olsun size, kapatıyorum ben."

Telefonu yatağın kenarına fırlatıp hızla fırlattığım kenara baktım.

Elimdekinin kırk milyarlık bir telefon olduğunu hep unutuyordum anasını satayım!

"Öküz işte, insan bir günaydın der, nasılsın der. Benden daha güzel kız yok ama bana bir mesaj atmak da yok."

Bakışlarım odamda gezinirken daha geçen gün aldığım ve askıda duran elbisem 'ben burada ağaç oldum'der gibi bana bakıyordu.

Aklıma gelen fikir ile hızla doğrulup banyoya doğru koşar adımlarla ilerledim. Uzun uzadıya bir duşun ardından makyaj masamın karşısına geçip alıp da daha bir kere kullanmadığım ürünleri teker teker kullanmaya başladım.

Temizleyiciler, tonikler, nemlendiriciler, maskeler gibi gibi bir sürü şey.

En sonunda makyaj kısmına geldiğimde elbisemle uyacağını düşündüğüm renklerle güzel bir makyaj yaptım.

Of afet afet!

Nihayet sıra elbiseme gelmişti. Yavaş hareketlerle üzerimi değiştirdim. Cidden şu an bana bakan birinin etkilenmeme şansı yok denecek kadar azdı.

Gitmek için güzel bir mekan seçmek amacıyla telefonumu elime aldım. Oha hazırlanmam üç saaten fazla sürmüştü.

Kısa bir internet turu ile akaretlere gideceğime karar kıldım.

Ütünün fişini çektiğimden ve ocağı kapattığımdan emin olmak için fotoğraflarını çektim.

Çantamı, montumu ve ayakkabılarımı giyip kapının önüne ilerledim.

Kapıyı açtığım anda bedenim şu dizi klişelerinde olduğu gibi bir bedene çarpacakken şansım buna izin vermemiş fazlasıyla sert bir şeye kafa atmıştım.

"Bu ne ya?"

Yine o mahallenin çocukları yüzünden kafama bir şey yediysem yeminle dağıtırım burayı!

"Ben tam zile basıyordum."

Gitti zannettiğim şansım gel öpücem seni.

Okan'ın sesiyle alnıma yasladığım elimi çekip ona doğru döndüm. Bakışları tahminimce kıpkırmızı olan alnıma düşerken aramızdaki iki adımlık mesafeyi hızla kapattı.

"İyi misin?"

Gözlerimi gözlerinden çekmeden başımı salladım.

"Evet. Bir şey olduğundan değil, hemen kızarıyor."

Elini alnıma tutup başını iki yana salladı.

"Kızarmadı, çizilmiş sanırım. Kanıyor çünkü."

Elimi acıyan yere sürdügümde parmağıma bulaşan kan ile başımdan aşağıya kaynar sular dökülürken gözlerim saniyesinde kararmaya başlamıştı.

"Öykü!"

Okan'ın sesi kulaklarıma dolduğunda bedenime kolları sarılmıştı.

"Ne oluyor, Öykü!"

Ne kadar geçti bilmiyorum sırtım düz bir zemine değdiği sırada Okan'ın aralıksız söylenmeleri devam ediyordu.

"Yenge! Yenge Öykü bayıldı. Uyanmıyor! Ambulans çağırdım ama hala gelmediler. Ne yapacağım ben ?!"

Ne duydu bilmiyorum ama fısıldadığı küfür iyi bir şey olmadığının kanıtıydı.

"Sikeyim böyle işi! Elimden bir bok gelmiyor ki benim!"

Bayılmasam da kendimden geçmiştim ve bu her şeyi an be an duymama sebep oluyordu.

Bedenim tekrardan hakimiyetini eline aldığı anda göz kapaklarımı araladım.

"Okan."

Hızla bana döndü. Buz kesen parmakları yanaklarımdaydı.

"İyi misin? Başın dönüyor mu? Yapabileceğim bir şey var mı?"

Başımı olabildiğince iki yana sallayıp yattığım koltuktan doğruldum.

"Bir şey yok, kan tuttu sadece."

Başını anladığını belli eder şekilde salladı.

"İlk yardım çantası var mı? Dikişlik bir şey olduğunu düşünmüyorum ama pansuman yapalım, mikrop kapmasın."

Yüzünde ama en çok da gözlerinde var olan o endişe kalbimi sıcacık yapıyordu. Çok garip bir şeydi. Daha önce çok kez bayılmıştım, kaza geçirmiştim hatta sakarlığım sağ olsun çok sefer ölümden dönmüştüm.

Çevremde bütün arkadaşlarım, ailem vardı. Ama hiçbirinin gözlerindeki o duygu, o endişe şu an ki gibi değildi. Bana iliklerime kadar hissettiğim duygu karmaşasını asla sağlamamıştı.

Öylece bakmaya devam ettim. Dudaklarım istemsizce yukarı doğru kıvrılıyordu. Gerçekten seven adam böyle mi oluyordu?

"Öyk-"

O kalbimden taşan hisler bedenimi kontrol altına alırken ellerim yanaklarını tutmuş, dudaklarımızı birbirine mühürlemişti.

İçimden ağlamak geliyordu, oturup karşıma çıktığı için mutluluktan hıçkırarak ağlamak istiyordum.

Sanırım periyot dönemim yaklaşmıştı, onu da bilmiyorum.

Bildiğim tek şey vardı ki, o da benim için dünyada şu andan daha güzel bir anın olmadığıydı. İçinde o olmadığı sürece de olmayacaktı.

🌾

Başak'tan...

Sırtım artık yatmaktan acırken kollarını bana dolayan kocama doğru döndüm. Düzenli inip kalkan göğsüne başımı yaslarken derin bir nefes aldım.

Kendimi sonuna yaklaşmış bir filmin en mutlu karakteri gibi hissediyordum. Hayatıma karışan, iyi ki de karışan bu adam bana hayallerimin ötesini yaşatırken benim içimden gelen ona sıkıca sarılıp asla bırakmamak oluyordu.

Aşk böyle bir şeydi. Yanındayken dahi özlediğindi, onu mutlu eden en ufak bir şeyin sizin hayatını güzelleştirmesiydi, yanınızda olduğu her ana bin kez şükür etmeyi istettirendi.

Elimi karnına dolayıp yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Aklıma bana attığı ilk mesaj canlanıyordu.

"Size gelecekti sevgilimi anlatmak istiyorum."

Sevgili olmakla kalmayıp karısı olmuştum, bir aile olmuştuk ve yakın zamanda prensesimizi kucağımıza alacaktık.

"Hayatının aşkı benden sonra tabi ki, sade soda. Ve ona çok yakıştırdığı kağıt helva..."

Ona onu bulduğumu söylemek için yanına gittiğimde sade soda ile gitmiştim, Nazar'ı sevgilisi zannedip yüreğim ağzıma gelmişti....

"Hop yavaş gel. Kalp var kızım bende, içinde de sen. Kardeşim falan ağır oluyor."

O zaman bu mesajına bir şeyler hissetmedim desem yalan olurdu. O zaman da tıpkı şimdi olduğu gibi çok tatlıydı kerata.

Derin bir iç çekip tekrardan yanağını öpmek için başımı kaldırdığımda dudaklarımızı buluşturdu.

"Madem benim karım yaramazlık yapmak istiyor, yapalım o zaman."

Kıkırdadım. Tekrar dudağına uzandığım sırada kapı aralıksız tıklanmaya başladı.

"Başak, uyanık mısınız? Alo? Ses verin ya. Kıray lavaboya girdi çıkmıyor, yıllık yapıyor mübarek. Hamileyim ben işemem lazım diyorum anlamıyor. Müsaitseniz giriyorum içeri lavaboyu acil kullanmam lazım."

Gülerek ellerini iki kenara kaldıran kocam ile Melisa'ya seslendim. Seri adımlarla lavaboya girip çıktığında kapıyı kapatıp odasına geri giderken Ekin ellerini bedenimin iki yanına sabitledi.

"Evet nerede kalmıştık."

Burnumu burnuna sürttüm.

"Yaramazlık yapacaktık."

Yüzündeki memnun ifadeyi bozmadan boynumu öptü.

"Vakit kaybetmeyelim o zaman."

🌾

Ay bir an final olarak bitireyim demedim değil hani ama bir bölümcük olsun kızımızı görmemiz lazımdı.

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalıııın :)

 

Bölüm : 28.10.2024 19:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...