56. Bölüm

56. Bölüm

Zeynep
yazarzeeyzey

YENİ KİTABIM "GÖNDERİLİYOR;HANIMELİ" yayındaaa, HEPİNİZİ ORAYA BEKLİYORUM 💝

BUGÜN YAYINLADIĞIM "ÖNCE AŞK SONRA AŞK" KİTABIMA DA HEPİNİZİ BEKLİYORUUUM💝

Beni takip etmeyi, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııııın 🪻

Son beş gündür alarm sesi yerine hayatımda duyduğum en güzel şey olan o ses ile uyanıyordum. Top patlasa umursamayan ben mırıltısında bile uyanmış oluyodum.

Sanırım bahsedilen annelik böyle bir şeydi.

"Gel benim güzel kızım."

Dikkatlice kucağıma alıp emzirmeye başladım. Sütüm yeterince olduğundan mama derdine düşmemiştik. Ekin aşağıda bize yemek hazırlıyordu.

Yaklaşık on dakikalık bir emzirmeden sonra Ayça'yı omzuma doğru yatırıp sırtını sıvazlayarak aşağıya indim. Babamız taktığı önlük ile ter içinde yemek hazırlıyordu.

"Ulan senin göz kararınla benimki bir mi? Belki benim gözlerim küçük? Te Allah'ım ya."

Hafifçe kenara kayıp söylendiği şeye baktım. Tahmin ettiğim gibi internetten açtığı tarif videosuna bağırınıyordu.

"Biz geldik babası."

Ekin elinde savaş vererek çırtptığı kaseyi yere düşürürken hızla bize döndü.

"Uyandınız mı? Ama ben daha hazırlayamadım yemeği. Sende acıkmışsındır kızımda. Ne biçim babayım ben."

Önlüğü çıkarıp kenara koyduğunda Ayça'yı yavaşça koluma yatırıp ona doğru uzattım.

"Sen tut babası kızımızı ben hallederim."

Yüzü fazlasıyla gerilirken başını iki yana salladı. Ayça doğduğundan beri asla kucağına almıyor, dokunurken bile ödü kopuyordu.

"Sen tut, ben düşürürüm, zarar veririm."

Ben bu adamı da suratındaki masum korkuyu da yerim!

"Kızın seni istiyor, kırmayacaksın herhalde onu."

Bakışları bir bana bir de Ayça'ya kayarken seri adımlarla salona geçip koltuğa oturdu.

"Şimdi verebilirsin."

Gülmemek için yanaklarımı ısırmaya başladım. Aşk kuşum her şeyden habersiz bilmem kaçıncı rüyasını görüyordu.

Ekin'in aksine yavaş adımlarla salona girip koltuğun karşına geçtim. Her ne kadar sakin olduğunu söylese de bedeni gerginlikten çatlayacak gibi duruyordu.

"Al bakalım babası."

Taş kesilen göğsüne kafasını yaslayıp kollarını hızla etrafına doladı.

"Kenarımıza yastık koy, bir de ne olur uzaklaşma."

Amerikan mutfağı işaret ederek içeri adımladım. Yapmaya çalıştığı çorbayı ve makarnayı eş geçip dolaba bu zamanlar için attığım yemeklerden birini çıkartıp mikrodalgaya attım.

Daha sonra eritip annemin getirdiği köyden tarhanayı yapıp sofraya taşıdım.

"Gelebilirsin hayatım."

Resmen milim milim hareket ederek koltuktan kalktı ve buraya doğru gelmeye başladı.

Ayça'yı pusetine bıraktığında üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi bana döndü.

"Hala burada olduğuna inanamıyorum."

Meleğime bir daha bakıp başımı salladım.

"Bende hala karnımda olmadığına inanamıyorum."

Kısa bir yemeğin ardından tekrardan emzirme vaktine gelmiştik. Çok rutin gibi gözükse de benim için hala mucizevi geliyordu.

Ayça uykusuna kaldığı yerden devam ederken başucumuzda bizi izleyen kocama döndüm.

Ellerini yanağının altında birleştirmiş öylece duruyordu.

"Sanırım emekli olup bu karşımdaki tabloyu ömür boyu izleme zamanım geldi."

Yüzümdeki gülümseme daha da artarken kolunu açarak bana hazır hale getirdiği göğsüne yumuldum.

İkimizde sessizce Ayça'yı izliyorduk.

Dile kolay olan, olmayan bir sürü şeyin ardından aile olmuştuk, anne olmuştum, baba olmuştu.

Bu sefer bu sessiz huzurumuzu bozan Ayça'nın ağlaması değil kapının ziliydi. Ekin hızla ayaklanıp aşağıya inerken bende uyanmasın diye Ayça'nın beşiğini salladım.

Aşağıdan sesler yükselmeye başladı. Son kez Ayça'yı kontrol edip sese doğru adımladım. Damla, Melisa, Öykü ve Hümeyra gelmişti. Merdivenin başından onları baktığım sırada beni gören Melisa başını sallayıp elindeki poşeti bana fırlattı.

"Al şunları giy çabuk, akşam ezanına kadar gezip tozmamız lazım. Yoksa şu lohusa muhabbetinden kendimi keseceğim."

"Şşşttt susun oğlum uyuyor benim!"

Elindeki puset ile Kıray ve diğer erkekler içeri girdi. Sanırım bu gece uzun süre sonra ilk defa toplandığımız ama bu sefer bir kaç küçük bireylerin de dahil olduğu bir gece olacaktı.

Onları kendi hallerine bırakıp odama geri döndüm. Poşette çok güzel yeşil bir pantolon ve fırfırlı bir büstiyer vardı.

 

Niyet ettim doğum yapmamla doksana çıkan göğüslerimle bu üstü giymeye.

Üzerimdekileri çıkartıp eşyaları giyindim. Aynadaki görüntüm hiç fena değildi ama göğüs kısmı biricik kocamı ufak bir kıskançlık krizine tabi tutabilirdi.

Saçımı hafif bir dalga şekline getirip altın sarısı bir kaç aksesuarımı takarak işimi bitirdim.

"Oha!"

Açılan kapıdan bedenini içeri atan kocam ellerimle göğsümü kapattı.

"Hayatım, sevgilim, bir tanem üşümez misin sen böyle?"

Başımı iki yana salladım. Üşümezdim de belki belki donabilirdim.

"Yok aşkım iyiyim ben. Kızımız sana emanet, ona da kendine de iyi bak."

Yanağına ve dudağına minik öpücükler kondurup arkama döndüm.

"Bu arada diyeceğim kızlara bizde kalsınlar bu akşam. Uzun zaman sonra farklılık olur."

Gözlerinin menzili olan göğsüm dediklerimi algılamasına izin vermediğinden başını sallayıp Ayça'ya döndü.

"Bana bak kızım şimdiden anlaşalım, ben seni kimseye veremem. Annen dışarı çıkarken bile aklımı yitiriyorum ben nerede ne yapıyor diye, bir de seni elin oğluna vereceğim öyle mi? Hiç komik değil."

Mışıl mışıl uyuyan kızım bir anda ağlamaya başlarken kahkahayı patlattım.

"Daha bu yaşta itirazı var babası, sen şimdiden alıştır kendini bence."

🌾

"Bu alışveriş bana çok iyi geldi, benim bütün yaralarımı sardı."

Melisa elindeki yirmiye yakın poşetle aşk yaşıyorken bende önümdeki tatlımı kaşıklıyordum. Eve dönmek için bir saatimiz vardı ve biz açlıktan ölmemek için dürüm yemeğe gelmiştik.

"Kerim çok emiyor maşallah hiç babasına sıra tanımıyo- yani bize vakit bırakmıyor."

Melisa'ya hepimiz kıs kıs güldüğümüz sırada hepimizin aynı anda telefonu çalmaya başladı.

"Ne oluyor be?"

Öykü umursamazca dudak büktü.

"Bugün doksan sekizinci arama, alıştım artık."

Hala çalan telefonumu açtım.

"Efendim kocacım."

Burnunu çeke çeke konuşmaya çalışırken benim gibi telefonunu açan Melisa'nın bakışları bana döndü.

"Niye ağlıyorsun Ekin? Ne oldu?"

Oturduğum yerden hızla doğruldum.

"Kı-kızım beni sevmiyor."

Kızlara dönüp garsonu işaret ederek dışarıya koşar adımlarla çıktım. Telefondan bir sürü ağlama sesi geliyordu ve bu benim aklımı yitirmeme sebep oluyordu.

"Ekin bir şey de, ne oldu!"

Telefon suratıma kapanırken ne olduğunu anlamaya çalışan Melisa ve diğerleri arabaya bindi.

"Niye ağlıyor bunlar? Delireceğim Melisa."

"Oğlum beni özledi diye ağlamaya başlamış, Ayça'da seni özlemiş. Sür gidelim bebelerimizin yanına."

"Sırf gelelim diye masum yeğenlerimi kışkırtmadılarsa eğer bende hiçbir şey bilmiyorum."

Öykü ortaya doğru konuşurken grubumuzun annesi Hümeyra çoktan ağlamaya başlamıştı.

"Daha bir yaşında benim kızım ama ben bütün gün geziyorum."

Melisa ön koltuktan uzanıp Hümeyra'nın omzuna vurdu.

"Sus be, benim bebeğim üç günlük ama ben geziyorum. Öleyim mi şimdi?"

Daha fazla onları dinlemeyip arabayı çalıştırdım. Yaklaşık yarım saatlik bir yolun ardından eve vardığımda arabayı garaja koyup hızla arabadan indim.

Bir sürü gibi evin kapısına ilerlediğimizde dışarıya kadar ağlama ve müzik sesi geliyordu. Bizi yemin ederim iyi atmıyorlardı siteden.

Çantamdan anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. Hep beraber salona geçtiğimizde yan yana sıralanmış kocalarımız, kucaklarında çocuklarımız ile beraber oturmuş ağlıyordu.

"Ne oluyor burada?"

Ekin'in yanına gidip kızımızı kucağıma aldım. Başını göğsüme koyduğu gibi susan Ayça ile bakışlarım tekrardan kocama kaydı. Ağzında Ayça'nın emziği ile yanında elindeki oyuncak bebekle ağlayan Okan'ı dürttü.

Okan deseniz başına bez takmıştı.

"Sus lan, kızımı korkutacaksın."

"Sen ne yapıyordun az önce? Kız baba kavramından soğudu anasını satayım sayende."

Melisa ve Hümeyra'da bebeklerini aldığında yan yana dizilmiş dörtlünün karşısına geçtik.

"Amacınız ne sizin?"

"Aklımız çıktı!"

"Kıray seni boşuyorum."

Melisa'nın konuşması ile Kıray koluna soktuğu zıbını ve omzunda duran biberonu koltuğa bırakarak Mustafa'nın kafasına vurdu.

"Sizin aklınızdaki plana sıçayım. Kabak gene bana patladı!"

Melisa'ya dönerken yüzündeki ifadesini değiştirmiş ağlıyor gibi yapmaya başlamıştı. Ekin'de ayaklanıp yanıma geldi.

"Yanımıza daha erken gelmeniz için biraz pislik yapmış olabiliriz ama sor neden?"

Ayça'yı hafifçe sallarken başımı salladım.

"Neden?"

"Özledik çünkü annemizi."

"Ay yeter, kalkın bize çay may koyun, tatlı bir şeyler alın affederiz. Dimi kızlar?"

Hepimiz Damla'yı onaylarken koltuğa oturduk. Tıpkı az önce olduğu gibi bu sefer ayakta dikilen beşliye doğru döndük. Kendi aralarında mırıldanıyorlardı. Bir anda asker selamı verip dikleştiler.

"En büyük hanımcılar emirlerinize hazırlar!"

🌾

Hanımcılıkta siz be kardeşlerim dfhdsfdskf

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Yeni kitabım olan "Önce Aşk Sonra Aşk'ın tanıtım bölümü yayında. Keyifli okumalar dileriiiiim 💛⚽️🥲

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi bekliyorum.. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalıııın 💛🌾

 

Bölüm : 07.11.2024 19:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...