Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm

@yazarzeeyzey

Yeni bölüme hoş geldiniiiz.

Bol bol yorumlarınızı bekliyorum aşklarım 🫶🏻

Bölüm Şarkısı: One Direction- Night Changes

Keyifli okumalar dileriiim :)

⚽️⚽️⚽️

"Aynen, ben en fazla iki gibi orada olmuş olurum."

Figen telefonu kapattığında arkama yaslanıp iki saattir aralıksız antrenman yapan ikiliyi izlemeye başladım.

Allah'tan bugün kızlar da yanımda gelmişti de bay ukala rahat rahat karşıma geçememişti.

Gerçi ondaki medeniyetsizlik bunu da aşardı da, neyse.

"Yani ben anlamıyorum adam yakışıklı, zeki, zengin ve futbolcu."

Alayla bana döndü.

"Sen daha ne istiyorsun lan?"

Elimi ona doğru uzatarak saymaya başladım.

"Ukala, şımarık, egoist. Daha sayayım mı?"

Unutmadan, adı olmadan konuşamıyor!

Semiha ve Leyla gözlerini devirirken Nilay hak verir gibi başını salladı.

"Erkek bunlar erkek, hepsi aynı. Sen bakma bunlara."

Grubumuzda benim gibi düşünen tek kişi oydu. Bu da Allah'ın bana gönderdiği minik bir hediye gibi bir şeydi işte.

Ya da ağıza çalınan bir parmak bal?

Tövbe tövbe.

Nilay'a doğru dönüp küçük bir öpücük yolladım.

"Abla!"

Mete sahadan bağırdığında hepimizin odağı ona doğru döndü.

"Antrenmanımız birazdan bitecek ama ben çok acıktım. Sen gitmeden yemek yesek olur mu?"

Erkek kardeş sorunsalı part bir; her yaşta her daim açlar.

Mete'den önce elini beline koyup sırıtan Burak yemekte kendini de dahil edeceğini belli ettiğinden bakışlarımı bileğimdeki saatime taşıdım. Kırk beş dakikam vardı.

"Tamam ama ben erken ayrılmak zorunda kalırsam Semiha ablan seni eve bırakır kabul mü?"

Sevinçle Burak'a döndü.

"Burak abi sende gel, hem seninle konuşmam gereken çok şey var."

Erkek kardeş sorunsalı part iki; asla sorarak iş yapmayı sevmez.

Tahmin edin bay ukala bu soruya tam olarak nasıl cevap verdi?

Bana çevirdiği bakışlarını omuzlarını silkerek destekledi. Ben uzaklaşmak istedikçe bu adam benim burnumun dibinde bitiyordu!

"Tabi gelirim aslan, sen yeter ki iste."

Tobo golorom oslon son yotor ko osto!

"Ne?"

Semiha ve Leyla halime kıkır kıkır gülerken Nilay omzuma eline atarak beni kendi ile beraber sahanın çıkışına doğru yönlendirdi.

"Sen bu adamdan hoşlanmıyorsun dimi lan?"

Anlamadım kar tanesi?

Yüzüm hızla ona döndü.

"Bir zamparaya aşık olup hayatımı karartacak kadar aptal değilim çok şükür."

Arabanın yanına geldiğimizden anahtarı çıkarıp içeri girdim. Benim arkadaşlarım sanırım arada sırada ufak çaplı hafıza kaybı geçiriyordu.

İlkokulda mıydık canım, ona karşı gıcıklığım tabi ki de sadece hayvanlığındandı.

"Adam sümük gibi, git desen geliyor. Bir de ünlüyüm diye geçiniyor, haberi yok ki peşinde koştuğu top bile ondan daha insan."

Bu durumda Uygur kardeşler kaç sıfır önde?

Arka koltuğu Semiha ve Leyla oturduğunda Nilay'da yanıma geçmişti. On dakikanın ardından Mete'de geldiğinde favori mekanımıza doğru sürmeye başladım.

"Abla biliyor musun? Burak abinin Londra'da anlaşmalı olduğu bir takım varmış. Bu hafta sonu oraya çağırmışlar onu eğer izin alabilirse beni de yanına alacakmış."

Samimi bir tebessümün eşliğinde sağ tarafıma uzanan başını okşadım.

"Aferin ablasının bir tanesi. Eminim orada bile seni isteyen takımlar olacaktır."

Mekanın otoparkına girdiğimizden arabadan inip boş olan bir masaya doğru adımladık. Kapalı olan tarafta bir masaya oturduğumuzda Burak bey bizi görmüş yanımıza geliyordu.

Kusur kalsa şaşardım zaten.

Menülerin eşliğinde herkes ne yiyeceğinde karar kılmış, garsona siparişimizi vermiştik. Burak Mete ile konuşuyor Leyla iki dakikada bir beni dürterek ikiliyi işaret ediyordu.

"Tamda enişte yeğen gibi durmuyorlar mı?"

Dirseğimi hafifçe kaldırdım.

"Tamda karnına vurmalık durmuyor mu?"

Yemeklerimiz gelmiş, hepimiz tabağımızı bitirmeye başlamıştık. Gözüm saatimden ayrılmıyordu. Son beş dakikamdı.

Midem fazlasıyla dolu olduğunu belli eden sinyalleri bana yolladığından çatalımı bıraktım.

"Ablacım ben hastaneye geçiyorum, Semiha ablan seni eve bırakır, akşam görüşürüz tamam mı?"

Başını sallayıp yemeğine devam ederken kızlara el sallayıp bakışlarını yüzümde tutan Burak'a baş selamı vererek ayaklandım. Seri adımlarla arabama ilerleyip kapıyı açtım. Anahtarı kontağa yerleştirip çevirsem de motor çalışmıyordu.

"Şimdi bozulamazsın kızım, hadi ya."

Bir kaç kez daha denesem de sonuç aynı olduğundan arabadan inip taksiye binmek için mekanın kapısının önüne adımladım.

"Taksi çağırabilir misiniz, acil olursa sevinirim."

"En yakın taksi yirmi dakika içerisinde gelecek hanımefendi, hepsi dolu."

Bugün kabul günüm falandı herhalde.

"İsterseniz aşağı sokakta bi-"

"Tamamdır hallediyorum ben."

Hemen arkamdan gelen tanıdık erkek sesi ile omuzlarım düştü.

Sen bir yerinde dursan olmaz mı?

"Benim arabamla gidebiliriz Dila."

Bakışlarımı önüme geçen Burak'a taşırken bir yandan da başımı iki yana salladım.

"Gerek yok, ben aşağıda taksiye binerim."

Derin bir nefes alıp başını eğdi. Ağzını açıp cevap vereceği sırada telefonum çaldığından sustu. Figen arıyordu, çağrıyı cevapladım.

"Efendim?"

Arkasından bir sürü ambulans sesi geliyordu.

"Dila hocam sizi izninizde rahatsız ediyorum kusura bakmayın ama acil üç tane vaka geldi, neredesiniz? Burası savaş alanına döndü."

"Alpay hoca nerede?"

"Ortada yok, telefonlara da cevap vermiyor."

"Tamam Figen ben hemen geliyorum."

Telefonumu hışımla kapatıp cebime koydum. Doktor olmayacaksa hastanede başka doktorların yerini doldurmaya ne hakkı vardı bir anlasam!

"İnat etme işte, gel gidelim."

Ne ara geldiğini bilmediğim arabası karşımızda dururken açık kapıdan içeri girdim. Göz yummalı ve sakin olmalıydım.

Burak'da arabaya bindiğinde hızla hastaneye doğru sürmeye başladı. Yüzü fazlasıyla ciddiydi ve şu an bu dua etmeme sebep oluyordu. Alpay yüzünden tepeme çıkan sinirimi ondan çıkarmak istemiyordum.

On dakika gibi kısa bir sürede hastaneye geldiğimizde çantamı omzuma astım.

"Getirdiğin için teşekkür ederim."

Hafif bir tebessümle başını salladı.

"Senin aksine ben, düşmanım olarak görmüyorum seni Dila. Yardıma ihtiyacın olduğunda bunu göz ardı edeceğim kadar önemsiz biri değilsin."

Başımı yavaşça sallayıp arabadan indim. Figen ile konuşmamızın üzerinden on dakikadan fazla geçse de ambulanslar hala yerli yerindeydi. Acil girişinden içeri adımlayıp kalabalığın yanında durdum.

Kandan bedeni belli olmayan bir hasta etrafında bağıran insanlar ile krize girmiş gibi titrerken hızla aralarından geçip hastanın kollarını tuttum.

"Figen! Bulut! Çabuk buraya iki tüp likodain! Çabuk!"

Hala bağıran insanları ittirerek sedyeyi iki hemşire ile kırmızı bölgeye çektim. Gördüğüm kadarıyla karnında, omzunda ve iki bacağında bıçak ve delici alet yaraları vardı.

"Dağılın şuradan! Oyun mu izliyorsunuz? Adam ölecek hala boş gürültüden ibaretsiniz, dağılın!"

Zor zar bulduğum damarından uyuşturucuyu verip yaraların etrafında duran kıyafetlerini enfeksiyon ihtimalinden dolayı keserek çıkardım.

"Ameliyathaneyi hazırlayın!"

Bulut koşar adımlarla sarı bölgeye geçerken hastayı ameliyat sedyesine taşıdık. Kollarım ve gömleğimin büyük kısmı resmen kanla kaplanmıştı.

Hazırlanmak için temiz alana geçip koruyucu kıyafetlerimi giyip yıkadığım ellerime eldivenlerimi taktım. Hasta hazırlanmış ve ameliyathaneye getirilmişti.

Çok zor bir ameliyat değildi fakat bulunan bir sürü derin yara ve karna saplanan bıçağın çıkarılmasından dolayı oluşan iç kanama üç saati devirmemize sebep olmuştu.

Son dikiş işlerini asistanlara bırakıp eşyalarımı çıkardım. Kapıdan çıktığım gibi etrafımı bir sürü insan sararken, ağlayan bir kadın kollarımı tuttu.

"Kızım Allah aşkına oğlum iyi de, kurtuldu de, yaşıyor de bana."

Kolumu omzuna sarıp kocaman bir tebessümle yaşlarını sildim.

"İyi teyzecim oğlun, hayati tehlikeyi atlattı. Bir kaç gün misafirimiz olacak o kadar."

Büyük bir mutluluk feryadıyla bana sarılırken kollarımı bedenine sardım.

"Allah senden razı olsun kızım, istediğin her şeyi misliyle nasip etsin sana."

"Amin teyzecim amin."

Bakışlarım koridora çıkarken yaslandığı duvarda kollarını bağlamış bizi izleyen Burak elindeki montumu kaldırarak gülümsedi.

Ukalaydı, ama ukala olduğu kadar iyi biriydi. Yani, sanırım.

⚽️⚽️⚽️

"Ellerine sağlık anne, her şey çok güzel olmuş."

Ameliyattan sonra ortaya çıkan Alpay ile yaptığımız rutin kavganın ardından iznime devam edip evime geri gelmiştim. Valizlerimi hazırlamış, ailecek yapacağımız tatilin o heyecanı ile sırıta sırıta planlarımı yapmıştım.

"Kızım ben biletlerimizi aldım."

Babam gözlüğünü alnına koyarak bana döndü.

"Ama baba ben alacaktım, böyle anlaşmıştık."

Omuzlarını silkti.

"Konumu değiştirmek zorunda kaldığımız için ben aldım kızım."

Koltukta ona doğru döndüm.

"Nereye gideceğiz ki?"

Ağzını açacağı gibi kapı çalarken annem ayaklandı. Planımıza göre Maldivler tarzı kafa dinleyeceğimiz bir yere gidecektik.

"Hoş geldin oğlum."

"Hoş buldum."

İçeri giren Burak'ın bakışları ilk anda beni bulurken babamı fark ettiği an önüne döndü. O az önce babamdan mı çekinmişti?

Biri beni çimdiklesin.

"Yeni planımız Burak oğlum ile Londra'ya gitmek. Biz tatilimizi yaparken Mete ve Burak'da antrenmanlarını yaparlar, bu Mete için bulunmaz bir fırsat."

Burak sevinçle ortaya fırladı.

"Çok eğlenicez!"

Ben bu konuda pek emin değilim...

⚽️⚽️⚽️

Hadi buna da tesadüf deyin şimdi kjhfdgjkf

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalıııın :)

 

Loading...
0%