Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@yazarzeeyzey

Şimdi size önümüzdeki günlerdeki planımı anlatıyorum.

Varan bir: Tatilin keyfini çıkarmak.

Varan iki: Olumsuz hiçbir şeye takılmamak

Varan üç: Burak ve arkadaşlarının hiçbirini öldürmeden tatili bitirmek.

"Sen benim hayatımı kurtardın! Dile benden ne dilersen!"

E tamam kardeşim defol git o zaman başımdan!

Adının Meriç olduğunu söyleyen ve sabahtan beridir peşimde dolanan yapışkan kişi elindeki kolayı bana doğru uzattı.

"Bana ikinci hayatı verdin sen, önüne altınlar sersem az. Gerçi altınım yok babam holdingin başına geçmedim diye evlatlıktan reddetti beni ve beş parasız kaldım. Olsun önemli değil."

Arkadaşı pistten alabilir miyiz?

Teşekkürler.

Hiçbir tepki vermeden yanından geçip kendi koltuğuma oturdum. Aynı yere gidecek olmamız yeterince felaket değilken bir de hepimiz aynı uçaktaydık.

"Semo bana bak, uçak kalkınca şehadet getirme, ölmeyeceğiz tamam mı? En fazla uçak düşer yani."

Koluma bir panda edasıyla yapışmış Semiha hızla yanımdaki koltuğa oturdu. Çocukluğundan beridir uçaktan korkuyor ve ciddi manada bunu dışarıya yansıtıyordu.

Gerçekten ciddi manada.

"Dila bir şey de şu mala, altıma edeceğim korkudan."

Başımı ondan taraf çevirip yanağından küçük bir makas aldım. Cidden çocuk gibiydi.

"Sen hapını al ve uyu tamam mı? Uyandığından çoktan inmiş olacağız."

İkna olmuş olacak ki hapını tek dikişte içip gözlerini sıkıca yumdu.

Ömer, Meriç, adını bilmediğim iki kız arkadaşları ve Burak yanımızdaki koltuklarda, Nilay ve Leyla da sağ tarafıma oturmuştu. Annemler ise ön taraftaydı. Anlayacağınız sürü halinde gidiyorduk.

Telefonumu uçak moduna alıp kitabımı açtım. Uzun zamandır bu anı bekliyordum. Alpay'dı, beraberinde yaptığı saçmalıklarıydı derken beni yeterince boğmuştu.

Uçak hareketlenecek gibi olduğundan kemerimi taktım. Tam o anda Semiha bir anda doğrulup kemerine sarıldı.

Şey kaptan, imdat!

"Eşhedüenla! Tövbe Allah'ım bir daha sevmediğim insanlara fake hesap açıp, aşık edip yüz üstü bırakmayacağım! Anneme öf bile demeyeceğim! Alkolü bırakacağım, hacca gideceğim!"

Bağıra bağıra konuşurken Leyla ile ikimiz ağzını kapatmaya çalışıyorduk. Resmen bütün uçak işini gücünü bırakmış bizi izliyordu.

Ayı oynuyor sanki demeyeceğim, alası oynuyordu.

"Sussana kızım! Rezi-"

"Bir daha Burak'ın havuçlu donunu çalmayacağım! Tuvalet kağıdına kaşındırıcı toz sürmeyeceğim!"

Burak'ın yanında oturan Meriç'de bağırarak devam ettirdiğinde elimle yüzümü kapatıp koltuğuma geri oturdum. Halimize, özellikle Burak'a ağız dolusu kahkaha atmamak için zor duruyordum.

"Allah senin belanı versin Meriç!"

Sanırım bizim grubun çatlağı Semiha iken onların arasındaki sıkıntılı arkadaş Meriç'di.

Evet arkadaşlar doğru duydunuz, shıp.

Semiha bir kaç çimdik, bir kaç tehdit ve ilaç ile fazlasıyla sakinleşirken çok geçmeden uyuya kaldı. Aktarma uçağımızla beraber ortalama dört saatimiz vardı. Önceden indirdiğim müzikleri açıp kitabımı okumaya devam ettim.

Zaman su gibi akıp giderken birinci uçağımızdan inmiş aktarma için ikinci kısma geçmiştik. Bahsedildiği üzere bir saat kadar kısa bir yolculuğumuz kalmıştı.

Bir kaç makalemi okuyup dizimin kalan kısmını izlediğimde o kısa süre de sona ermiş oldu. Semiha'yı soğuk suyla uyandırıp uçaktan indiğimizde valizlerimi almak için sıra beklemeye başladık.

"Ben içeriyi çok merak ediyorum acaba ne yapıyorlar orada?"

Leyla Semiha'nın sorusuna gözlerini devirip karşılık verdi.

"Gir bak kanka, insan giremez diyor sadece orada sen girebilirsin."

Valizim göründüğünden ikisine de cevap vermeden ileriye doğru uzandım. Siyah ve dümdüz bir valiz almıştım ve o kadar kaliteliydi ki hala yeni gibi duruyordu.

Hepimiz valizlerimizi alırken üç taksi tutarak otelimize geçtik. Burak yer kalmadığından bizim taksiye binmiş ama sandığımın aksine elindeki telefondan başını kaldırmadan yolculuğu sürdürmüştü.

Şükür ya rabbi.

"Lan burası sizin rakun Buray ile gittiğiniz otel değil mi?"

Leyla eliyle boş bir binayı gösterirken parmağına vurup önüme döndüm. Bakışlarım dikiz aynasına istemsizce dolanırken Burak ile kısa bir an göze göze geldik. Hemen önüne dönen oyken Leyla hala ağzı açık etrafı izliyordu.

"Bu tatilde de hayatımın aşkını bulmazsam kendime küfür ederim kanka. Yeter artık kendi turşumu kurdum bu ne rezillik."

"Ben senin ağzına turşu kavanozu sokmadan sus artık."

Kulağına doğru fısıldadığımda kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı. CastaDiva adından fazlasıyla güzel bir otele gidiyorduk. Denizin hemen kıyısındaydı ve bana fotoğrafları bile fazlasıyla huzur vermişti.

Ve sandığı gibi takım Buray ile tam olarak buraya restore edilmeden önce gelmiştik.

Kısa bir yolculuğun ardından nihayet otelimize vardığımızda valizlerimizi alıp odamıza çıktık. Benim odam kendinden balkonlu ve üç duvarı boylu boyunca cam olan bir odaydı.

Tek kelime ile harikaydı!

Hızla yine camlı duvara sahip olan banyoma girip uzun uzadıya bir duş aldım. Müziğin eşliğinde kremlenip valizimi açtım.

Beklediğimin aksine elbisemi, topuklu ayakkabılar mı bulacağım yerde dizi dizi erkek pantolonu ve gömlekler vardı.

"Ne bu be?"

Erkek iç çamaşırları ve kıyafetleriyle dolu valiz ile hızla geri çekilirken elimi alnıma vurdum.

"Karışmış işte!"

Bir de yeni gibi duruyor diye kendime motive vermiştim, aynen kızım yepyeni!

Şeffaf kısımda duran bölmede duran forma ile tekrardan eğilip fermuarı açtım. Arkasını çevirdiğim gibi kocaman yazılmış 'Burak Gençtürk' yazısı beni karşılarken sinirle gözlerimi kapadım.

Klişeler üçgeni ile başlayan tatilim şimdiden bana ağız dolusu gülüyordu.

Böyle bahtın ta içine tüküreyim!

Formayı valizin içine fırlattığım gibi kapı çalarken ayaklanıp koridorun sonuna geçtim.

"Kim o?"

"Benim Dila, Burak. Valizin benimkiyle karışmış sanırım."

Hızla kapıyı açtığımda bakışları bedenime değen Burak havadaki eli ve bir karış açık ağzı ile öylece kaldı.

Elindeki valizimi çekip onun valizini ona doğru sürükledim. Başını iki yana sallarken boğazını temizletip valizini tuttu.

"Te-teşekkür ederim."

Başımı çok hafif bir şekilde sallayıp kapıyı kapattım. Bakışlarım havluma düşerken resmen göğsümün yüzde seksenini gösteren havlu ile utançla gözlerimi kapattım.

Beni havlu ile gördüğü için değil resmen çıplak gördüğü için dona kalmıştı.

Derin derin nefesler alarak valizimle beraber kendimi odanın kenar kısmına çektim. Saçlarımı kurutup hazırlandığımda beyaz pantolon ve büstiyerimi, kahve tonlarında desenli bir ceketle kombinleyip üzerime yine beyaz bir kaban attım.

Hazır olduğuma kırk dakikanın sonunda emin olduğumda odamdan çıkıp lobiden kahvemi alarak deniz kenarına geçtim.

Sessizlik çok güzeldi. Mesleğimi ne kadar çok sevsem de karmaşa ortamı beni hep geriyordu. Özellikle şu an bu manzarayı görünce kendime burada yaşayacak sebepler aramaya başlıyordum.

"Bizsiz ne yapıyorsun lan burada?"

Leyla, Semiha ve Nilay bir anda çevreme toplaşırken başımı geriye attım.

"Kafa dinliyordum."

Kabanıma iyice sarılıp kahvemden büyükçe bir yudum aldım.

"Ben Meriç'ten hoşlanmaya başladım."

Semiha parmaklarıyla oynayarak yaramaz bir çocuk gibi karşımızda dururken henüz yutamadığım kahvemi olduğu gibi kenara püskürttüm.

"Oha Semiha!"

"Lan ne ara, daha beş dakika görmedin çocuğu."

Omzunu silkip yanıma oturduğu sırada ben dudaklarımı siliyordum. Ciddi bir şıp sevdi olan Semiha gerçekten dakika bir gol bir yapacağını yapmıştı.

"Ulan yıllardır trilyon tane kişiden hoşlandın hepsi platonik olarak kaldı, bari git şimdi ilk adım sen at."

Leyla Semiha'ya deli gibi gaz verirken Nilay ile ben birbirimize bakıp nasıl bu iki akıllıyı durdurmamız gerektiğini düşünüyorduk.

"Ya hayır derse, bir hafta boyunca kaçacak delik arayacaksın Semiha. Bari yola çıkacağımız gün söyle."

Nilay'ın konuşmasını başımı sallayarak destekleyip Semiha'ya döndüm. Daha önce kimseyle sevgili olmadığından hep bir ön yargısı vardı ve bu yüzden hoşlantıları platonikten öteye geçemiyordu.

Gerçi ilişki yapmak da bir halta yaramıyordu. İlk ve tek hatam olan Buray bana çok güzel bir ders verdiğinden hayatımdaki tek erkek uzun zamandır babamdı. Bu şekilde de kalması benim için en iyisiydi.

"Geliyorlar."

Başım o tarafa dönerken bize doğru gelen beşlide en ön tarafta duran Burak ile göz göze geldim. O hani buraya işe gelmişti?

"Selam kızlar."

Meriç konuşurken hepsi yanımıza dizildi.

"Burak bizi çalışarak kafayı yemeden önce güzel bir lokantaya götürecekmiş ,sizde gelmek ister misiniz?"

Semiha yalvaran bakışlarla bana bakarken Leyla'nın da ondan aşağıya kalır bir yanı yoktu.

"Peki, geliriz."

Nilay koluma girerken Leyla ve Semiha'da önümüzden yürümeye başladı. Büyük bir araba önümüzde dururken hepimiz arkasına bindik.

Kısa bir yolun ardından Milan restoranının önünde durduk. Burak arabadan indiği gibi şefler onu fazlasıyla samimi bir ilgi ile karşılarken içeriye geçtik.

Hep mi adı ile vardı be.


Yuvarlak bir masaya geçtiğimizde menülerimiz gelmişti. Ben makarna söyleyip arkama yaslanmışken izlendiğimi hissederek sağ çaprazıma baktım. Burak elindeki menüye bakmak yerine doğrudan beni izliyordu.

Bakışlarımı çekmedim. Bunu fark ederek menüyü masaya bıraktı ve kollarını bağlayarak bakmaya devam etti.

Hayırdır koçum, sen birine mi benzettin beni?

Yanındaki kızın çenesinden tutup başını yan tarafa çevirmesiyle göz temasımız kesilirken boğazımı temizleyip önüme döndüm. Kızın ona açık ara yürüdüğünü ben yarım günde anlamıştım ve buna asla farklı bir tepki vermemekle beraber sürekli bakışlarını üzerimde tutuyordu.

Hayır. Bir daha aynı hatayı tecrübe etmeyecektim.

Teker teker gelen tabaklarımızı afiyetle yerken bir yandan da kızlarla konuşuyordum. Dikkatimi başka bir yere vermem gerekiyordu.

"Acaba biraz yürüsek mi? Makarnayı çok hızlı yedim mideme oturdu."

Nilay karnını tutarak konuşurken başımı sallayıp ayaklandım. Kabanımı omuzlarıma atıp kasaya doğru adımladığım sırada kolumdan tutulmuş ve durdurulmuştum. Tabi ki beni durduran kişi Burak'tan başkası değildi.

"Ne yapıyorsun?"

Başımla kasayı işaret ettim.

"Kasaya neden gidiliyorsa o yüzden gidiyorum."

"Sizi ben getirdim Dila, bu seferlik benim karşılamama izin ver."

Kolumu çektiğim sırada onaylar gibi başımı sallayacakken tekrardan o kız geldi.

"Burakcım gelmiyor musun?"

"Geliyorum Berrak, git sen."

Kız tekrardan masaya geçerken Burak bana döndü.

"Tamam mıyız?"

"Bir sonraki sefer olmayacağı için gerek yok, ben hallederim."

Adımlarımı kasaya tekrardan yönlendirip kızlarla yediğimiz her şeyin hesabını ödedim.

Hayır fazla tepki göstermiyordum.

Bulduğu her fırsatta burnumun dibinde bitip bir şekilde kendini dahil ederken utanmadan başka bir kızı da yanında getirip hala devam ediyordu.

Ben onun geçmişinde kalan kızlar gibi gününü geçireceği biri değildim. Bu masada öyle biri varsa o da Berrak'tı. Çünkü Burak'ın yaptıklarını en az benim kadar fark ediyordu ve tavırları hala aynı şekilde devam ediyordu.

Restorandan çıkıp kızların yanına adımladım. Otelin konumunu girip kaybolmamaya çalışarak etrafı gezmeye başladık.

İlk istikametimiz tabi ki eve götürmek için sos dükkanlarıydı. Bir sürü pesto ve çeşitli sosları alıp tatlı dükkanına geçtik.

Sanki midemize makarna oturduğu için yürüyenler biz değilmişiz gibi hem tatlımızı hem de kahvemizi bir güzel yedik.

"Sanırım üç aylık hamileyim."

Nilay hafif çıkmış karnını tutarken gülerek arkama yaslandım.

"Geçer birazdan daha yarım saatlik yürüme yolumuz var."

Buradan da kalkıp gördüğümüz her şeyi alarak yolumuza devam ettik. Sanırım bir senelik maaşım bir haftada bitecekti.

"Ulan bir de koca satın alsam hayatım mükemmel olacak."

Leyla'nın omzuna vurup elimizdeki poşetleri gösterdim.

"Kocan olsa bu poşetleri bile sorgusuz sualsiz dolduramayacaksın Leyla, bırak biraz özgür ol ya."

"Bak ne güzel kimseye hesap vermek yok, neredesin, kimlesin sorgusu yok. Kızım bizim etek boyumuza kadar karışacak kırolara ihtiyacımız yok. Anlaşalım şunda bir."

Nilay'da bana destek çıkarken otele doğru yürümeye devam ettik. Garip garip sokaklardan geçip bir sürü şeyler görerek bitirdiğimiz turumuz tam yirmi sekiz dakika sürmüştü.

Tatlı bir yorgunlukla odama çıkıp poşetlerimi kenara bıraktım ve bilgisayarımı alarak tekrardan dışarıya çıktım. O kıyıda birazcık yazmak içimde dert olmuştu.

Tekrardan aldığım kahvem ile kenara geçip içimden geçenleri teker teker yazmaya başladım. Uzun zamandır kafamı boşaltan tek şey buydu.

"Burayı seviyorum, havasını, binalarını. Sakinliğini ve tezat kalabalığını. Sokakları adımlarken bir şey düşünmek zorunda olmamak ilk defa hoşuma gitmişti. Tek başıma ya da kızlarla gelmiş olmak daha çok hoşuma gitse de kendime bunları dert etmemeye çalışıyordum. Ama şu an sadece aklımda karşımdaki uçsuz bucaksız deniz vardı. Gözlerim bu manzaraya değdiği her an burada yaşamak için sebepler üretmeye başlıyordu."

Omzuma bir an örtülen kalın kaban ile bakışlarım arkamdan seslenen kişiye döndü.

"Sana burada yaşamanı gerektirecek tek sebebi de ben verebilirim."

Buray?

⚽️⚽️⚽️

Şimdi işler değişti iste djdjdj

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Texting kitabım olan "Yanlış D'" ye hepinizi bekliyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz 💕🌾

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🌾💕

 

Loading...
0%