@yazarzeeyzey
|
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum aşklarım 💕 ✨✨✨ "Baba." Yüzündeki o sırıtış anında sönerken arkasına döndü. Ayaklandığı gibi geri çökmesi bir olurken babam tepkisizce bizi izliyordu. Sanırım bu sefer iş anneme atacağım iki yalan ile halledeceğimden çok daha ciddiydi. "Dila." Ellerimi koyacak yer bulamazken hemen yanında durdum. Bu korku değildi ama gerçek olmayan bir şeyi böyle küçük düşürücü bir durumda görmesi beni utandırıyordu. Evet, korku değil utanmaktı bu. "Odana git kızım, ben Burak'ı hallederim." "Ama baba." Başı Burak'tan bana döndü ve bakışları ısrar etmemem gerektiğini fazlasıyla belli ediyordu. Koşar adımlarla kızların yanına geçtim. Babam benim için hep çok özel bir insandı, ona karşı böyle rezil olmak yeterince zoruma gitmiyormuş gibi etrafta Burak'ı tanıyan insanlar bana bakarak gülmeye başlamıştı. "Ben odama gidiyorum." Kimseye bakmadan montumu ve çantamı aldığım gibi mekandan çıktım. Kapıdaki taksilerden rastgele birine binip otele doğru gitmeye başladığımızda daha fazla tutamadığım yaşlarım yanaklarımdan akmaya çalışıyordu. Yaptığı çok iğrençti. Sarhoştu ve yarın ne yaptığını hatırlamadan uyandığında hiçbir şey olmamış gibi yanıma gelmesini, bir daha yüzünü görmeyi istemiyordum. Böyle bir şeye hakkı yoktu. Telefonumdan arama motoruna girip en yakın saatte olan uçaktan eve dönmek için bir bilet aldım. Bu kadar tatil yeterdi. Şu andan itibaren onu görmektense Alpay ile uğraşmayı yeğlerdim. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama taksi otelin önünde durmuş ve zor zar beni beklemesi için şoförü ikna etmiştim. Odaya girip valizime gelişi güzel eşyalarımı attım. Üzerimdeki elbiseden kurtulup kot pantolon ve bir kazak giyip odadan hızla çıktım. Kimseyle karşı karşıya gelmek istemiyordum. Beni bekleyen taksiye geri binip havalimanına doğru gitmeye başladık. Uçağım bir saat sonrasınaydı. Evime gidip işime devam edecektim. Babamlar geldiğinde gereken şekilde durumu açıklardım. Taksiden indiğim gibi valizimi alıp havalimanının geniş kapısından içeri girdim. Bir sürü insan etrafta dolanıyordu. Benim biletinin olduğu gişeye doğru geçtim. Pasaport kontrolü ve bir kaç klasik işlemin sonunda nihayet valizimi teslim etmiş koltuğuma oturmuştum. Telefonum sürekli çalıyordu ve arayan kişiyi tahmin etmek hiç de zor değildi. Uçak modunu açıp arkama yaslandım. Eski rutinime dönmek istiyordum. Burak olmadan sadece Alpay'a sinirlendiğim zamanları şu ana göre kesinlikle tercih ederdim. En azından o işteydi ve hastaneden çıktığım an iletişimimiz kesiliyordu. Ama Burak ile olay bu kadar ile sınırlı değildi. Son bir aydır başımı çevirdiğim her yerdeydi. Kardeşimle beraber, bizimle beraber, evimizde soframızda beraber. Ama hep dibimde olacak şekildeydi. Varlığı nefret uyandırmasa da şüphelerimi arttırıyordu. İnsan bir kere yumruk yediği yanağına bir daha yumruk yememek için sakınırken bir diğer yanağını korumadığından ona yumruk yerdi. Ve bende şimdi acımadığını zannettiğim yumruğun yavaş yavaş başlayan sızlamalarıyla baş etmeye çalışıyordum. İşte bu korkuydu. Burak'ı yanımda istemezken, olmadığı anlarda o acının artma olasılığı beni fazlasıyla korkutuyordu. Gözlerimi kapattım. İtalya onu düşündüğüm son yer olacaktı, bu ve bundan sonraki her saniye adı benim için kardeşimin hocası ve futbolcu olarak kalacaktı. ⚽️⚽️⚽️ Valizimi dolabın önünde bırakıp salona geçtim. Kendi evimin sessizliğini özlemiştim. Her şeyimi çıkartıp taytımı giydim. Kısa bir temizlik ve banyo turunun ardından ev oturulacak hale gelmişti. Bense kendime yemek hazırlamakla meşguldüm. Kısaca annemle konuşmuş, durumu izah etmiş, sıkıntı yapacağı bir şey olmadığını üzerine basa basa anlatmıştım. Çünkü diyeceğim tek şey rol yaptığımızdı ve o an onun rolünü sarhoş olduğundan çok fazla kaçırdığıydı. Hırkamı giyip balkonuma çıktım. Saat gece bire geliyordu ve dışarıda müthiş bir yağmur vardı. Memnun bir gülümsemeyle mutfağa girip kendime kahve yapmak için suyu ısıtmaya başladım. Hayır, tahmin ettiğim kadar kötü değildi, sızı katlanılabilir seviyedeydi. Telefonunu açmamı engelleyecek kadardı en azından. Arka arkaya mesaj gelen telefonumu açıp kızlarla olan grubumuza girdim. Tabi onlar için daha saat ondu ve rahat rahat takılıyorlardı. Nilay: Adam kafayı yedi kafayı. Nilay: İlk defa kızlara katılacağım Dila ama iyi yaptın Nilay: Yaptığı şeyin sonuçlarını bir öğrensin önce Semiha: KIZIM SİZE BOMBA HABERİM VAR Semiha: SEVGİLİM SAĞ OLSUN HEMEN YETİŞTİRDİ BANA Semiha: BURAK BU SARHOŞ HALİYLE İSTANBUL'A GELİYORMUŞ DİLA'NIN YANINA Siz: Ne? Siz: Saçmalamayın, gelemez. Yeterince rezil olduk sayesinde daha ne istiyor acaba? Leyla: Valla Dila baban bakışlarıyla ağzına etti adamın. Kafeden çıkarken kendi dudaklarına seni niye öptükleri hakkında hesap soruyordu. Siz: Ne yaptığı beni ilgilendirmiyor, umurumda değil. Leyla: Bekliyoruz Siz: Neyi? Leyla: Çarpılmanı kanka Semiha: Ağzın girdi bir tarafına? Siz: Gelirse kapıyı açmam ona göre. Nilay: Buna ben bile inanmıyorum... Kapı bir anda deli gibi çalınmaya başlarken karnım hızla kasılmaya başlamıştı. Bu kadar hızlı mı gelmişti. "Dila hanım içeride misiniz, çok acil lütfen açın." Tanıdık gelen kadın sesi ile adımlarım kapıya ulaşırken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. "Merhaba ben Yeliz, yan komşunuzum. Köpeğimin ateşi var galiba anlayamıyorum. Sizce ölçebileceğim bir alet var mı?" Portmantodaki acil yardım çantasından ateş ölçeri ona doğru uzattım. Hala yüzümde garip bir şaşkınlık vardı. Üç yıldır burada yaşıyordum ama ilk defa bir komşumun benden bir şey istediğine ya da adımı bildiğine denk geliyordum. Komşuluk kültürü rezidans denen binalarda yok denecek kadar azdı. Koşar adımlarla evine girdiğinde kapıyı kapatıp kahvemden bir yudum daha aldım. Bakışlarım istemsizce aynaya kaymıştı. Duştan çıktığım için yarı ıslak saçlarım omuzlarıma dökülmüş, yorgunluktan kızaran gözlerimle garip duruyordum. Ya da tam olarak ben gibi. Şundan bir ay öncesine kadar nöbet, iş ve ev arasında geçen hayatım boyunca tam olarak böyleydim. Ama şu an aynaya bakışım bu yüzden değildi. Gelmesini ne kadar istemiyorsam bir o kadar istiyordum. Kendime dahi itiraf etmez bazen çok zor oluyordu. "Dila hanım." Kapı tekrar çalınırken aynı ses ile kulpu çevirdim. "Çok rahatsız ediyorum ama pansuman yapmayı biliyor musunuz? Köpeğim..." Arkasında tuttuğu elini bana doğru uzattı. "Isırdı ve kanaması beni korkutuyor. Hava çok yağmurlu araba bile kullanılmaz bu havada. Rica etsem malzemeleri getirsem iki dakika şurayı kapatabilir misiniz? Ben çok beceriksizim bu konularda." Yavaşça başımı sallayıp acil çantasını bu sefer komple elime aldım. "Ben doktorum, iki dakikada hallederim." Çantanın altını üstüne getirdiğim halde antibakteriyel spreyi bulamazken elimi belime yerleştirdim. "Acaba sizde antibakteriyel sprey var mı? Öncesinde önlem için sıkmam gerekiyor." Hızla başını salladı. "Evet var, lütfen benim pansuman aletlerimle yapar mısınız, daha fazla yük olmak istemem." İtiraz etmeme fırsat vermeden kendi evine geçerken kapının arkasındaki anahtarı alarak yavaşça kapıyı çektim. Hemen yanımda duran kapıya ilerlerken bir yandan da gözlerim koridoru süzüyordu. "Lütfen geçin." Kapıdan içeriye azda olsa bakıp girişe adımladım. Köpek yan odadan havlayıp duruyordu. Sprey ile temizleyip antibiyotik krem ile sardığım elini sargı bezi ile iyice sağlamlaştırıp ayaklandım. "Yine de yarın hastaneye gitmekte fayda var, ne olur ne olmaz bir uğrarsınız. İyi akşamlar." Yavaşça başını salladı. "Taşındığımdan beri ilk defa sizin gibi düzgün birine denk geldim, teşekkür ederim. Herkes nemrut gibi suratıma bakıyor anca." Ağzımı açacağım anda koridorda büyük bir ses yükseldi. "Hay Allah kahretmesin." Kapıyı açıp başımı uzattığımda çiçek kutusunu düzeltmeye çalışan Burak görüş açıma girdi. Evimi bulmuştu. Adam yıllar sonra kalbimin yerini buluyor bu sıkıntı değil, evimi bulması sıkıntı canım, aynen. "Burak?" Hızla bana döndü. "Senin evin burası değil miydi?" Anahtarı tutup kendi kapımı açtım. "Burası ya da değil, sana ne? Neden geldin ta buraya kadar?" Elindeki çiçeğe son kez bakıp bana uzattı. "Bunları getirmiştim ve de geçerli olduğunu düşündüğüm mazeretimi." Gözleri kapanıyordu. Hala tam olarak ayık olduğunu zannetmiyordum. "Dinlemek istediğimden emin değilim." Başını iki yana salladı. "Lütfen, ben senin gözünde böyle bir insan olarak kalmak istemiyorum. Sadece beş dakika izin ver bana." Derin bir nefesin ardından içeri girip çiçeği masanın üzerine bıraktım. O da benimle beraber içeri adımladı. "Evin çok güzelmiş." Umursamıyor gibi kollarımı birbirine dolayıp ona döndüm. "Evet nedir? Dinliyorum açıklamanı." "Eski sevgilin, Buray." Sinirle çenesi seğirdi. "Seninle benim aramdaki ilişkinin gerçek olduğuna inanmadı. Berrak ile beni görmüş, onunla berabersin sen Dila'yı sevmiyorsun diye tutturdu." Alaycı bir sırıtış ile başımı önüme eğdim. Buray'da zamanı gelinde düzgün şeyler düşünebiliyormuş demek ki. "E haksız değil zaten." Kaşları çatıldı. "Cümlenin başından sonuna kadar her cümlesi yanlıştı. Özellikle ilk cümlemde bahsettikleri." Öylece bakmaya başladı. İlk cümlesini aramızdaki ilişkinin gerçek olmadığıydı. Ellerim buz kesmeye başlamıştı. "Tehdit etti Dila. Babanın bu konularda pek anlayışlı olmadığını, eğer seninle ayrılmazsam arka arkaya saydığı bütün iftiraları başta baban olmak üzere bir sürü kişiye söyleyeceğini söyledi. Magazinsel olarak adını yayacağını. Benimle alakalı dedikleri zerre umurumda değildi ama senin hakkında o şekilde konuşamazdı. Gerekeni yaptığım için burnu ve gözü bandajlı gelmişti zaten davete." Kaşlarım havalandı. Dediklerine inanmak neden bana bu kadar kolay geliyordu? "Bu beni öpmene sebep olmaz Burak. Senin yüzünden babamın gözünde ne kadar dibe indiğim hakkında bir fikrin var mı?" Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "O an aklıma gelen ilk şeyi yaptım. Biliyorum yanlıştı ama ilk defa bir yanlış bu denli güzel gelmişti." Kalbim çarpıyordu. Yine imalı konuşuyordu, yine buradan sonra Berrak denen bulanığın yanına gitmeyecekmiş gibi davranıyordu. "Biliyorum bana güvenmiyorsun ama yalvarırım biraz olsun dene Dila. Ben senin için bu denli güvenilmez, yalancı biri olmak istemiyorum." Ellerimi iki yana açtım. "Neden umurunda olsun ki Burak? Sen benim kardeşimin hocasısın, annem ya da babamın işi çıkmadığı takdirde göremeyeceğin biriyim, ve aynı zamanda sevgilinden fazlasıyla nefret eden." Kaşları çatıldı. "Bilmiyormuş gibi yapma Burak, Berrak'tan bahsediyorum. Seni seviyor ve açık açık ifade de ediyor bunu. Git ona anlat bunları, tehdit yüzünden öptüm Dila'yı de. Senin hayatın için asıl önemli olan kişiye anlat, ona git. Bende adın artık kardeşimin hocası, ya da bilindik bir futbolcu." Bana doğru bir adım yaklaştı. "Peki sen, bendeki adını bilmek ister misin?" Cevap vermemi beklemeden devam etti. "Gıcık, ama gıcık olduğu kadar güzel doktor." Bana doğru eğilip kokladı. "Bu tarifi imkansız kokunun sahibi. Hayatım için asıl önemli olan kişi, dudaklarım dudaklarına değdiği için suya bile dokundurup izini silmek istemeyecek kadar beni aptallaştıran kadın, gözlerimin her saniye aradığı, bir kaç gündür rol icabı yaptığımız her şeyi tüm kalbimle yapmamı sağlayan kadın." Sanırım nefes alamıyordum. Bakışları gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. Açık açık her şeyi itiraf ediyordu. Ve ben ilk defa bir anın rüya olmaması için bu denli istekliydim. Biraz daha yaklaşıp ellerini yanaklarıma koydu. "Bu isimlerin arasına, bu defa rol icabı değil gerçekten sevgilim isminin de eklenmesine izin verir misin?" ⚽️⚽️⚽️ Burak oğlum Yavaş be djdjdhd Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕
|
0% |