@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınlamaya başladığım "Gönderiliyor;Hanımeli" kitabıma hepinizi bekliyoruuum 🪷💫 Oy ve yorumlar sizde 🫶🏻 Zaman var ya arkadaşlar, hani şu işine gelince su gibi geçen ama işine gelmeyince saniyeyi saate çeviren zaman. ŞU AN EN EZELİ DÜŞMANIM O! Resmen Doğan'ın mesajını aldığımdan beridir gelsin de konuşalım diye bekliyorum ama yarım saattir iki dakika geçmiyordu. Siz: Kaçırmazsın beni. Siz: Daha seni yeni affetmişken bu umursamazlığınla izin vermiyorum. Siz: Kaçmıcam. Mesajlarım yine cevapsız kalırken oflayarak odadan çıktım. Bir nebze olsun kendime gelmek için kahve yapacaktım. Bir kat aşağıda olan mutfağa adımlayıp kahveyi ve suyu çıkardım. Cezveye ikisini de koyduğum sırada koridorda babamın sesi yankılanmaya başladı. "Aslım, sen misin?" Başını mutfağa uzattığında kahvenin altını kısarak ona döndüm. Gözlerinin altı koyulaşmış ve kızarmıştı. Yaptığım kahveyi görünce ellerini önünde birleştirip mahcup bir tavırla konuştu. "Zahmet olmazsa bana da yapabilir misin? Kızımın elinden kahve içmek çok isterim." Yavaşça başımı salladığımda yüzü sevinçle aydınlanmış salona doğru geçmişti. Yıllardır var olmadığı için ne kadar çok acılar çeksem de yapamıyor, sert kalamıyordum. Hayatım boyunca kendimde en nefret ettiğim özelliğim kin tutamayıp hemen her şeyi affetmemdi. Aynı şey şimdi de oluyordu. O bir bardak kahve için olan sevinci bana öyle çok dokunuyordu ki, şu an içimden omuzlarına sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. Kendi cezvemin yanında ona da bir kahve ayarlayıp yanında dolaptan küçük lokumları çıkardım. Heyecanlanmıştım. Yirmi küsür yaşımda ilk defa babama kahve yapacaktım. Her şey hazır olduğunda tepsiye dizip içeri geçtim. Salondaki geniş koltukta oturmuş öylece etrafa bakınıyordu. Bakışları beni bulduğu gibi hafifçe doğruldu. "Ellerine sağlık kızım." Kahvesini bıraktığımda başını yana doğru eğdi. "Benimle içmek ister misin sende? Senin için bir sıkıntı olmazsa?" İçimdeki o tatlı telaşa kapılıp başımı salladım. "T-tabi olur." Kahvemi de masaya bıraktığımda karşısındaki koltuğa oturdum. Bir yudum alıp kocaman gülümsedi. "Onca yıl seni o kadar uzaktan bilirken şimdi ellerinden kahve içmek hayal gibi bir şey." Hafif bir tebessümle kahvemden bir yudum daha aldım. "Nasıl geçiyor günlerin, yapmak istediğin bir şeyler varsa bana söyleyebilirsin." Derin bir nefesin ardından gözlerimi gözlerine kilitledim. "Annem kimdi benim?" Böyle bir soruyu beklediğinden afallasa da hemen toparlandı. Parmaklarım bardağın kenarıyla oynayarak titrediğini gizlemeye çalışıyordu. Daha şimdiden burnum yanmaya başlarken kahvemi sehpaya bıraktım. "Seni dünyaya getirdikten sonra, kaçtı." Boğazıma asla yutkunamayacağım kadar büyük bir yumru otururken öylece durdum. Çocukluktan beri düşündüklerim doğruydu. İstenmemiştim. Daha doğduğum ilk andan beri. "Ben aldım seni kızım, rahmetli babaannen ile baktık sana ilk aylarda..." O da kahvesini sehpaya bırakırken ceketinin cebinden cüzdanını çıkardı. Açıp içinden beyaz bir kağıt çıkardığında önce kendi dudaklarına götürüp öptü ve bana uzattı. "Bu ilk fotoğrafımızdı. Seni sallarken uyuyakalmıştım, babaannen çekmişti. Her şey çok güzeldi en başta, sonra o Doğan denen şeref-" "Senin suçun olmadığını biliyorum." Az önceki soruma verdiği tepkiden misliyle fazla bir şekilde şok olurken olduğum yerde hafifçe kıpırdandım. "Emrah'ın, kardeşinin yaptığını, ama anlamadığım şekilde senin adını kullandığını ve bu yüzden Doğan ile düşman olduğunu biliyorum." Dizinde duran cüzdanı yere düştü. "A-ama nasıl?" Omzumu silktim. "Doğan'la öğrendik. O da biliyor, senin suçsuz olduğunu." Bakışlarından çözemediğim bir sürü duygu ard arda geçiyordu. Korku da vardı arasında ama en belirgini hüzündü. "Yanına mı geldi? Bir şey yaptı mı sana?" Oturduğum yerden kalkıp yanındaki boş tarafa oturdum. "Benimde hep hayalimdi, ilk aşkımı babama anlatmak. Çok uzun zaman sonra dahi olsa, yapabildiğim için mutluyum." Gözleri tıpkı benim gibi dolmuştu. Kalbim hem mutluluktan çarpıyor, hem de bu anın bu kadar geç olduğundan dolayı acıyla burkuluyordu. "Ben Doğan'ı seviyorum. Evet çok güzel bir sebeple tanışmadık ama biliyorum en önemlisi hissediyorum, o da beni seviyor. Ve ben...." Titreyen dudaklarımla konuşmakta zorlanırken ellerimi ellerinin içine aldı. "Ve sen?" Tuttuğu ellerime bakışım düştü. "Ve ben sevdiğim adamı en önce babam onaylasın, babam da sevsin istiyorum." Başımı kaldırıp daha fazla durmayan yaşlarımla hafifçe gülümsedim. "Benim için Doğan'a yeni bir sayfa açar mısın baba?" Ağzı açılırken hızla oturduğu yerden kalktı ve benim yapmaya cesaret edemediği yapıp kollarını sıkı sıkı bedenime sardı. "Kızım." Omuzları tıpkı benim gibi titriyordu. Kollarını tutup sarılışına karşılık verdim. Sanki içimde koca bir delik açılmış ve geçmişin bütün acısı, yarası akıp gitmiş gibiydi. Bana sardığı kolları kabuğu kalan her yarama merhem olurken, kanayan her yerimi sanki anında iyileştiriyordu. Babam sarılıyordu bana. Yıllar sonra güvende oluyordum ben. Babam vardı artık benim. O küçük Aslım'ın da babası vardı. İkimizde yetim değildik artık. Bizi seven, bize sarılan bir babamız vardı. Ne kadar öyle durduk bilmiyorum ama bir süre sonra geri çekilip koltuğa oturdu. Elleri hala ellerimdeydi. "Emrah, ben henüz şirketin başına geçmediğim zamanlarda yöneticiydi. İşin yüzeysel kısmından çok kara para kısmı ile ilgileniyordu ve en büyük düşmanı Doğan'ın babasıydı. Çok süre sürdü bu savaş, en sonunda en adi şeyi benim kardeşim yaptı. Daha küçücük bir çocuğu ile beraber bulundukları arabayı patlattı." Ona Dağhan'ın kim olduğunu söyleyip söylememek arasında kalırken devam etti. "Polis işin içine girince, zaten daha önce hüküm giydiği için suçu benim üzerime attı. Daha sonrasında kanıt bulunamadığı için tutuklanamadım ama babaannen beni kendi sütünü helal etmemekle tehdit edince susmak zorunda kaldım. Bir tek o vardı, onu da kaybedemezdim." Hala avcumda duran fotoğrafa tekrardan baktım. Eski zamanlardan kaldığı belli olan sarımtırak kağıt bir koltuğa oturup ayağında minnacık beni sallayan genç babamı bize hatıra bırakmıştı. "Sonrasında Doğan'ın haberini aldım. On beş yaşından beri bizi, beni düşman bellediğini ve hedefinin ailem olduğunu. Bir gün rastgele bir yabancı seni doktora götürdüğümüzde odaya girip doktoru silahla tehdit etmişti ve ben o gün senin için geldiklerini zannedip mahvolmuştum. O zamanlar bu pis dünyanın gücü de yoktu ellerimde. Bende yaşa, mutlu ol diye nefesimden vazgeçmek zorunda kaldım. Ama Allah şahit bir anında bile bırakmadım seni." Yüzüme düşen ve yaşlarımın ıslattığı saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Ne gece uyanıp yetimhanede ağladığında, ne de baba diye sokakta tek başına gezdiğinde... Ben hep bir adım arkandaydım kızım. O bir adımı atacak, seni tehlikeye sokacak cesaretim yoktu çünkü." Daha fazla dayanamayıp bacaklarımı kendime çekerek başımı göğsüne yasladım. Kolunu omzuma sarıp saçımı sevmeye başladı. İlk defa babamın yokluğunda Doğan'ın sevdiği saçlarımı, şimdi babam seviyordu. Rüya değildi bu, gerçekti. Ve beni hayatımda hiç olmadığım kadar çok mutlu ediyordu. İyice mayışmışken sehpanın üzerinde duran telefonum çalmaya başladı. İkimizin de bakışları ekranı döndüğünde yazan Doğan yazısı ile hafifçe doğruldum. Telefonu elime aldığım sırada babam boğazını temizledi. "Yaparım kızım, senin için, Doğan'a yeni bir sayfa açarım." Kocaman gülümserken tekrardan boynuna sarıldım. "Bunu demek hep içimde kalmıştı." Derin bir nefes alıp geri çekildim. "Seni çok seviyorum baba." "Bende seni çok seviyorum güzel kızım." Telefon tekrardan çalmaya başlarken çağrıyı cevaplayıp kulağıma tuttum. "Efendim?" Nefes nefese kalmış sesiyle konuştu. "Odanın camındayım on dakikadır. Neredesin?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "O camdan aşağıya in ve kapıdan gel. Seni biriyle tanıştıracağım." Bir kaç hışırtıdan sonra tekrardan sesi duyuldu. "Nasıl yani, kiminle?" "Benim artık bir babam var Doğan, seni ne kadar çok sevdiğimi bildiğinden her şeyi geçmişte bırakıp sana yeni bir sayfa açan babam. Onunla tanışacaksın. Ve ben olmam gerektiği gibi onunla yaşarken yine olması gerektiği gibi seninle normal bir sevgililik hayatı yaşayacağım." Arkadan anlamadığım bir şekilde Dağhan'ın sesi duyuluyordu. "Doğan iyi misin?" "Çok çok iyiyim sadece bu anın gerçek olup olmadığını çözmeye çalışıyorum." Kıkırdadım. Sesinden heyecanı belli oluyordu. "Kapıdayım." Ben kapıya doğru ilerlerken babam geldiğini anlamış olacak ki oturduğu yerden doğruldu. Kapıyı açtığımda kıpkırmızı yüzü ile duran Doğan işaretimle yavaşça içeri geçti. "Gel bakalım genç adam seninle konuşmamız gereken çok şey var." Babamın içeriden gelen sesi ile istemsizce gerilsem de elimi tutup beni kendiyle beraber salona yönelten Doğan aksi olması gerekirken beni daha fazla germişti. Babam bizi gördüğünde eliyle koltuğu gösterdi. "Kızım sen yanıma gel, sende geç şöyle karşıma." Yüzümden çok içime bulaşan tebessüm ile başımı sallayıp yanına geçtim. Doğan'da dediği gibi karşımıza oturdu. "Öncelikle konuşmaya başlamadan önce bir şey söylemek istiyorum. Çünkü malum durumumuzdan dolayı konunun gidişatı nedeniyle sonraya kalabilir." Bakışları babama döndü. "Ben ne olursa olsun, ne yapmam gerekirse gereksin her şeye razıyım. Kızınızı hayatımdaki her şeyden çok seviyor ve onunla evlenmek istiyorum. O da isterse tabi. Ve bunun için dediğim gibi ne yapmam gerekiyorsa gözümü kırpmadan yaparım." 🖱🖱🖱 Doğan... oğluşum biraz yavaş djdjdj Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? O kadar güzel yorumlar alıyorum ki işi gücü bırakıp yeni bölüm yazasım geliyor djdjdj Seviyorum siziii 💕 Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕🖱 Artık biraz texting okuyalım değil mi? ehhehehhe bence de evet....
|
0% |