@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınlamaya başladığım "Gönderiliyor;Hanımeli" kitabıma hepinizi bekliyoruuum 🪷💫 Oy ve yorumlar sizde 🫶🏻 Bedeni yere düşerken yüzündeki o ifade gözümün önünden gitmiyordu. Sırtına mermi isabet etmiş acı çekerken bile o beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Kana bakmamam için eli çenemden ayrılamamış, bir saniye acısını yüzüne yansıtmamıştı. Ve ben başında hıçkırarak ağlarken vurulan o değilmiş gibi beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Şimdi ise uğursuz hastane kapısının önünde bekliyor, doktorların iyi bir haber vermesi için dua ediyordum. İki saat olmuştu. Babam ve Dağhan benimle birlikte kapıda bekliyordu. Babam her ne kadar güçlü dursa da Dağhan bir o kadar kötüydü. Her ne kadar kısa bir süre geçirmiş olsalar da o da tıpkı benim gibi hemen alışmıştı abisine. "Kızım biraz hava almak ister misin?" Babamın göğsünden başımı kaldırmadan öylece durdum. O içeride can çekişirken ben nefes bile almak istemiyordum. Gözlerimi kapatıp öylece dururken ameliyathanenin kapısı açılmış ve dışarıdan koşarak iki hemşire çıkmıştı. "Ne oldu?" Hızla ayaklandım. "Bir şey mi oldu Doğan'a!" "Hanımefendi izin verin!" Hemşire koşarak uzaklaşırken kapı tekrardan kapanmıştı. Olduğum yere çöktüm. Yaşlarım birer birer yanaklarımdan süzülüyor, gitgide artan acımı besliyordu. Kulaklarım uğuldamaya başladığı sırada babam yanımda bitmiş, ne olduğunu anlamayadan gözlerimin önüne siyah bir perde inmişti. 🖱🖱🖱 Mideme dolan o iğrenç kokunun bulantısı ile gözlerimi araladığımda beyaz duvarlar beni karşıladı. Rüya değildi, Doğan vurulmuştu. "Doğan!" Hızla yattığım yerden kalktığımda kollarıma dolanan eller beni sıkıca tuttu. "Sakin ol kızım, Doğan iyi çok şükür. Önlem amaçlı yoğun bakıma aldılar." Geri çekildiğin doğruldum. "Onu görmeme izin verirler mi baba?" Hafif bir tebessüm yüzüne peydahlandı. Ağlamak istemiyordum ama biraz evvel yaşadığımız durumu düşünmek bile beni mahvediyordu. Alnıma küçük bir öpücük kondurdu. "Ben hemen doktorla konuşuyorum kızım, sen yerinden kalkma." Babam ayaklanıp dışarı çıkmasının üstünden iki dakika geçmeden içeriye Dağhan girdi. Gerginliği suratından okunuyordu. "Yavuz bey nerede yenge?" Öylece durmuş bakıyordu. "Biraz önce çıktı. Bir şey mi oldu ki?" Montunun cebinden telefonunu çıkarırken başını salladı. "Bir şey yok yenge, sen stres yapma. Doktor bayılmanın nedenini de buna bağladı zaten. Uyandığında abimden bunun için dayak yemek istemiyorum." Kıkırdadım. "Tamam tamam yapmıyorum bir şey." Yanımdaki komodinin üzerinde duran telefonumu aldım. Ekranı açtığım gibi Doğan'la olan konuşmalarımız karşıma çıkarken hızla kafamı kaldırdım. "Dağhan." Gözleri hala telefondayken cevapladı. "Efendim yenge?" "Abinin ne zaman uyanacağı hakkında bir şey dedi mi doktor? Ayrıca tepemde dikilip durma gel şuraya otur." Dediğimi yapıp oturduğunda tekrardan bana döndü. "Narkoza bağlıymış ama en geç üç dört saat dedi doktor." "Korumalara söylesek evden kurabiye getirebilirler mi? Gidebilirler mi eve? Dün çok canı çekmişti." Kıkırdadı. "Hemen arayıp söylüyorum, tabi ki de getirecekler yenge. Bunun için para alıyorlar." Tekrardan telefona döndü. "Hepsini getirsinler." Daha da güldü. Gülünecek ne vardı be? "Tamam yenge söylüyorum tepsi hariç hepsini getiriyorlar." Başımı sallayıp başımı cama çevirdim. Hava sorsan kıştı ama güneş tepemizden eksik olmuyordu. "Kızım gidebiliriz." İçeri babam girdiğinde Dağhan oturduğu yerden kalkıp sabahtan beri gözlerini ayıramadığı telefonu babama gösterdi. Onun da yüzü tıpkı Dağhan'ın içeriye girdiği anki gibi olurken ayağa kalktım. "Ben oradan bakınca salak gibi mi duruyorum? Odaya girdiğinle şimdiki suratınla aynı mı baba?" "Kızım ya-" "Doğan bey uyandı." İçeri tabiri caizse dalan hemşire hepimizin odağını kendisine çevirmişti. "Bu konu burada kapanmadı." Seri adımlarla hemşirenin peşinden ilerledim. Yoğun bakım ünitesinin önündeki camda durduğumda ağzındaki maskeyi çıkarmış doktorlarla konuşan Doğan durmama sebep oldu. İyiydi. Bir kaç dakika içerisinde kapı açılırken sedyesiyle beraber dışarı çıkardılar. "Doğan." Yüzü hızla bana döndü. "Hiram." Hemşirenin yanından geçip yavaşça saçını düzelttim. "İyi misin?" Gözlerini kırptı. "Eğer odaya geçtiğimizde seni orada görürsem evet." Başka bir odaya geçtiklerinden dışarıda kaldığımdan hızla götürüleceği odaya ilerledim. Babam ve Dağhan'da benimle beraber gelmiş odanın köşesinde sessizce konuşuyorlardı. Bir kaç saniye sonra içeri Doğan girdiğine hızla yanına gidip bana doğru uzattığı elini tuttum. "İyi misin sevgilim?" Derin bir iç çekti. "İyiyim güzelim iyiyim. Sen iyi misin? Bir şey olmadı dimi sonra?" Başımı iki yana sallayıp yanındaki koltuğa oturdum. "Olmadı." Elimi dudaklarına götürüp küçük bir öpücük kondurdu. Her ne kadar iyi olduğu için mutlu olsam da tekrardan bir şey olacak diye ödüm kopuyordu. Çünkü dün de çok iyiydik. Haftalar sonra her şey iyileşmiş ve tekrardan biz olmuştuk. "Abi bir sorunumuz var." Babam ve Dağhan yanıma geldiğinde Doğan söyle der gibi başını salladı. "Sana bunu yapan Emrah'mış. Emrah Üstündağ. Adamı bulup konuşturduk kesin bilgi. Ve içerideki adam seni öldürmek için fırsat kolluyor. Ortalıklarda olmaman lazım." Oturduğum yerden doğruldum. "Ne demek şimdi bu? Ortalıkta olmayıp ne yapacak?" Dağhan omuzlarını düşürüp bana döndü. "Gidecek yenge. Her şeyi arkasında bırakıp canının sağlığı için gidecek. En azından biz Emrah Üstündağ'ı halledene kadar." 🖱🖱🖱 Buna sizce Hira müsade eder mi? Bence bilemem djdjdj Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕🎠
|
0% |