@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınlamaya başladığım "Gönderiliyor;Hanımeli" kitabıma hepinizi bekliyoruuum 🪷💫 BUGÜN YAYINLADIĞIM "ÖNCE AŞK SONRA AŞK" KİTABIMA DA HEPİNİZİ BEKLİYORUUUM 💗 Oy ve yorumlar sizde 🫶🏻 Babamla konuşmamızdan sonra evin son katı olduğunu sandığım ama garip bir tünel gibi duran yerden resmen yer altına inmiştik. Gayet ışıklandırmalı bir holü geçip yine Dağhan'ın elindeki kart ve parmak iziyle açılan asansöre binip başka bir yerden çıktık. Son olarak bir kaç merdiveni de tırmandığımızda bir helikopter sahasının üzerindeydik ve dışarıdan güvenlik uçağına benzeyen helikopter bizi orada bekliyordu. Şu an ise içinde oturmuş gökyüzünü izliyordum. Her ne kadar ölüm tehdidi aldığım için korksam da Doğan'ın yanına gittiğim için bu korku uzun süreyi teşkil edemiyordu. Babama güveniyordum, bizi asla bulamayacakları bir yere göndereceğini ve telefon ağlarının bile sınırlı olduğu bir bölge olduğunu söylemişti. Her ne kadar saate bakamasam da uzun süredir uçuyorduk. "Hira hanım inişe geçiyoruz eğer açıksa lütfen kemerlerinizi bağlayın." Zaten kapalı olan kemerime bakıp yandaki demirlere tutundum. Aşağısı iki yüz - üç yüz metre kadar kalın barikat misali ağaçların çevresini oluşturduğu bir yerdi. Kocaman bir ev ve hemen ilerisinde ineceğimizin işaretlendiği yer vardı. "Bu sizin Hira hanım, acil bir durumda kullanabilirsiniz. İçerisinde babanızın, Doğan ve Dağhan beyin numaraları mevcut. Başka bir numara aramanız ya da başka bir numaradan aranmanız mümkün dahilinde değil." Siyah bir kutuda duran telefonu alıp açtım. Dışarıdan bir farkı olmasa da rehber kısmında tuşlama için bir sekme yoktu. "Ne olursa olsun bir ihtiyacınız olursa görevlilere iletin asla dışarı çıkmayın." Başımı salladım. Bir kaç dönüşten sonra zemine indik. Ev, babamların evinin rahat iki katı vardı. Telefonumu açıp Doğan'ın numarasını tuşlarken bir yandan da görevliyi takip ediyordum. "Doğan beyin odası yukarıda, sizin odanızla aynı katta." Kısa bir ev tanıtımından sonra koşar adımlarla bahsettikleri Doğan'ın odasına çıktım. Kapısı hafif aralıktı. Yavaşça ittirip içeriye baktığımda odanın merkezinde konumlanmış çift kişilik yatağında uyuyan Doğan görüş açıma girdi. Yüzüme kocaman bir gülümseme peydahlanırken içeri girip kapıyı kapattım. Odası cidden kocamandı ve benim gözüme takılan ilk şey henüz buraya geleli bir gün olmasa bile komodinin üzerinde duran fotoğrafımızdı. Parmak uçlarında ilerleyip yatağının yanında durdum. Uyanmaması için fazlasıyla yavaş olarak eğilip yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Kafamda dolanan bütün kötü ihtimaller an itibariyle silinmişti. Yorganı kaldırıp yavaşça yanına kıvrıldım. O kadar derin uyuyordu ki hiçbir uzvu hareket etmiyordu. Yavaşça yanağını ve saçlarını sevdim. Uzamış saçlarının bir kısmı alnına bir kısmı yastığa dökülmüş, kirli sakalları biraz olsun uzamıştı. Altında eşofman olsa da üstünde bir aklet bile yoktu ama buna rağmen bedeni fazlasıyla sıcaktı. Yastığı onun yastığına yaklaştırıp başımı kolunun bitimine koydum. Kokusu hala aynıydı. "Doğan." Fısıldadım. Sabahtan beri öpmem okşamama rağmen zerre tepki vermeyen bedeni sesim ile kaşlarını çatmıştı. Elime ağzıma kapatıp kıkırdadım. Uyanıp bana sıkı sıkı sarılmasını istiyordum. "Doğan ben geldim." Bir anda gözleri açılırken gülerek öylece durdum. Hala uyuyor gibiyken eliyle yüzünü sıvazladı. "Anladık oğlum, anladık özledin. Anladık çok özledin burnunda tütüyor da kafayı yeme. Şimdi değil!" Gözlerini ovuşturup tekrardan bana baktığında oflayarak yüzünü çevirdi. "Hele bir gelsin yanıma, bir saniye bırakırsam en adi şerefsiz olayım!" Kıkırdayarak bedenine biraz daha yaklaştım. "Bırakma o zaman." Hızla bana döndü. Parmak ucuyla yüzüme dokunduğunda daha fazla kendimi tutamayıp sesli bir kahkaha patlattım. "Sen gerçeksin." Gülmeye devam edip başımı salladım. "Evet sevgilim, gerçeğim ve buradayım." Kolunu omzuma atıp yatan bedenine bedenimi çekip sıkıca sarıldı. "Çok, çok özlemişim." Saçıma, boynuma öpücükler kondururken fısıldadım. "Onu biraz önce duydum zaten." Kolları bedenimi yanına taşırken dudaklarımız buluşmuştu. Bir eli belimi tutup kendi bedenine sabitlemiş diğer eli yanağımı okşuyordu. Olmak istediğim yer tam olarak burasıydı. Onun kollarındayken ne bir endişe, ne de korku kalıyordu. Sadece o dolduruyordu zihnimi. O ve ona dair her şey... Dudaklarını çektiğinde yorganı üzerimden çekti. "Aşağıya inelim ister misin? Aç mısın ya da? Hem bir dakika." Etrafına bakıp geri bana döndü. "Sen niye geldin bu kadar erken?" Yattığım yerden doğruldum. "Ne demek niye geldin? Gelmese miydim Doğan?" Başını iki yana sallarken yatağın yanında duran demire tutunarak oturur pozisyona geçti. "Her ne olursa olsun, en az bir hafta gelemeyeceğini söylemişti Dağhan dün. O yüzden bir anda görünce şaşırdım." Yataktan kalkıp onun tarafına geçtim. Yanda duran değneği alıp kolumu ona uzattım. "Ve ayrıca açım evet, kalk yemek yiyelim." Bir demiri bir beni tutup kalktığında değneğini tuttu. Kurşun sıyırıp geçse de yürürken daha fazla zarar vermemesi için tahminimce en az iki hafta bunu kullanması gerekiyordu. "Asansör var mı burada?" Başını salladığında açık kapıdan çıkıp koridorun sonuna doğru geçti. İçeri girdiğimizde bakışları etrafta değil yüzümdeydi. "Bir yerin mi acıyor?" Gülerek başını salladı. "Daha dün bu asansöre tek başıma binerken şu an karşımda olduğuna hala inanamıyorum, başka bir şey yok." Yanağına küçük bir öpücük kondurup açılan kapıdan dışarı adımladım. Mutfak masası donatılmış şekilde duruyor olsa da etrafta kimse yoktu. "Biz çağırmadan kimse etrafta dolaşmıyor, o yüzden yoklar." Sandalyesini çekip oturttuğumda bende yanındaki sandalyeye oturdum. "Hira cidden senin buraya gelmene nasıl izin verdiler?" Elini tutup ona doğru döndüm. "Bu Emrah denen kişi birlik olduğumuzu öğrenmiş ve senden sonraki diğer hedefi de benmiş. O yüzden buraya getirdiler beni de." Kolumdan tutup kaldırdığında bedenimde gözlerini gezdirdi. "Bir şey olmadı dimi?" Başımı iki yana salladım. "Hayır. Hem ben buraya sağ sağlim gelmişken bunları düşünmek istemiyorum Doğan. Güvendeyiz, babam işi halleder halletmez evimize geri döneceğiz ama bu süreye kadar seninle burada durmak zorundayız. Ve bu zamanı en güzel şekilde geçirmek istiyorum." Tabağına bir kaç kahvaltılık koyup oturdum. "Öncelikle kahvaltı edicez daha sonra da sevgililerin yapması gereken her şeyi teker teker yapacağız." Yüzündeki o garip telaş anında pisleşirken tek kaşı alayla havaya kalktı. "Seve seve güzelim. Seve seve." 🖱🖱🖱 Ehehehee bunlar işi pişirmezse bende neyim xjjddjjd Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🤍🎠🌾
|
0% |