Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@yazarzeeyzey

Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕

🖱🖱️🖱️

Koltuğun üzerinde duran yastığı kaptığım gibi yarasına uzak kalan omzuna vurdum.

"Sen bu yarayla bir de bunları mı yaptın? Doktor yat dedi yat! Dinlen dedi, değneğin olmadan yürüme dedi. Vuruldun sen haberin var dimi?"

Gülerek geri kaçtığından yastık koluna, yüzüne, göğsüne isabet ediyordu.

"Ya ben bu yarayla dün kendimden geçmişim, yeniden doğmuşum. Sensiz kayan hayatım hazır ola geçmiş, sana kavuşmuşum... bunlar mı sıkıntı olacak? Peh yani sevgilim."

Yastık havada kalırken sözlerine düşme faslını sonraya erteledim. ŞU AN SAKİN OLMAM GEREKİYORDU!

"Hem senin ağrın yok mu? Gel geçirelim işte."

Elini bana uzattığında yeni dank eden konuşması ile başımı kaldırdım.

"Höst bir dakika! Sen nereden biliyorsun bu ağrıyı geçirmeyi?"

Elleri iki yana kalkarken gözlerimi kıstım.

"Gençliğimde yediğim haltlardı hepsi. Valla billa."

"Ha sen beni aldattın yani."

Hadi gelsin de aklımdaki matematiği enişten çözsün! Çaldıkları beyni yetmez be!

Koltuğa geçip kollarımı birbirine doladım. Salonun bir tarafına puflar koymuş, şömineyi yakıp önüne kilim sermiş, sehpanın üzerine bir sürü yemekler dizmiş, ışıklandırmalar yerine ledleri duvara asmıştı.

İşte sen gel bu kadar uğraş ama hala öküzün önde gideni ol.

"Bir tanem."

Yanıma oturduğunda başımı tersi istikametine çevirdim.

"Geçmişimi düzeltemem ki. Çok isterdim tanıdığım ilk kadın olmanı, geleceğimde olacağı gibi geçmişimde de sadece senin olmanı. Ama Allah şahit onlarla yaşadığım anlardansa seni uyurken izlediğim geceleri gözüm kapalı seçerim ben."

Yavaşça ona döndüm. Az önce dedim dimi ona karşı duygularım tavan yaptı diye?

"Yok bir de seçmeyecektin."

Bunu ona yansıtacağımı düşünmediniz herhalde.

Kahkahası bütün salonda yankılanırken sehpadan bir kurabiye alıp ağzıma attım. Dünden beri bir şey yemiyordum ve kurt gibi acıkmıştım.

"Bunlar atıştırmalık gel önce yemek yiyelim."

Elini uzattığında gözüme çarpan minik yaralar ile avucunu çevirip içine baktım.

"Senin eline ne oldu?"

"Bir şey olmadı, kuruluktandır hadi gel."

Elimi tutup beni de kaldırdığında salondaki geniş yemek masasına geçtik. Tencereler dizilmiş ve bir sürü yemekler yapılmıştı.

Allah'ım çok şükür ya rabbim!

Kendi tabağıma bezelye ve pilav koyduğumda Doğan'a döndüm. Bir şeyler yemek yerine ellerini çenesinde birleştirmiş beni izliyordu.

"Sen acıkmadın herhalde?"

Tabağını bana doğru uzattı.

"Aklımı öyle bir alıyorsun ki yemek yemeği bile unutuyorum."

Açık saçlarım yüzümü gölgelediğinden dudaklarımı birbirine bastırdım.

Hayır Hira şu an yemek yemek istiyorsun! Doğan'ın kucağına oturup dün gecenin part ikisini yaşamak değil, asla!

Ona da bezelye pilav koyup sandalyeme oturdum. Valla kokusu bile midemi guruldatıyordu. Hızla kaşığımı alıp yemeğe başladım.

"Bu bezelyeyi yapan personeli acilen evimize almam lazım! Böyle güzel bir şey yok."

Kahkaha atmaya başlarken içeceğimden küçük bir yudum aldım. Ben bu kadar gülünecek bir şey mi dedim la?

"Al aşkım, al tabi. Ama ben kocan departmanına gönüllüyüm başka türlü olmaz."

Kaşığımı tabağın içine bırakırken ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerimi kısık öylece baktım. Gayet ciddiydi!

"Aslında sadece bezelyeyi ben yaptım, en sevdiğin yemek ya masada olsun dedim. Malum dün gece pek bir yoruldun, acıkmışsındır."

Sesimi çıkarmadan yemeğime devam ettim. Doğan benim aksime yavaşça yemeğini yerken şişen karnımla arkama yaslandım.

"Film izleyelim mi?"

Doğan bana doğru konuştuğunda başımı salladım.

"Yarısında uyuyakalırsam söylenmek yok ama."

Gülerek ayaklandı. Televizyonun tam karşısındaki koltuğa geçip başımı göğsüne yaslayarak örtüyü üzerimize çektim. Romantik komedi tarzı bir film beklerken dram filmi açmıştı.

Ve ilk dakikadan beri ağlayan ben bırak uyumayı gözlerimi ekrandan ayıramıyordum.

"Ne suçu var şimdi adamın? Adalet bu mu ?"

Burnumu silip peçeteyi sehpanın üzerine bıraktım. Doğan filme üzülmesi gereken yerde bana bakıp sürekli gülüyor, çemkirişimden sonra da önüne dönüp izlemeye devam ediyordu.

"Ben bir lavaboya gideyim güzelim."

Gözlerimi ekrandan çekmeden başımı salladım.

"Çabuk gel."

Arkamdan dolanıp hole doğru geçerken ben hala filmi izliyordum. Zaten ağlamak için yer arayan bana bunu yapmak oldu mu yani?

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama zaten sonlarına yakın lavaboya giden Doğan film bittiği halde hala gelmemişti.

"Doğan neredesin?"

Televizyonun ışığı sadece etrafı aydınlatıyordu. Bir anda büyük bir gürültü koparken korkuyla yerimden sıçradım.

"Doğan!"

Televizyon kendi kendine kapandığında bir anda ev karanlığa gömülmüştü. Aklıma sadece Emrah denen o şerefsiz geliyordu ama bizi bulması resmen imkansızken bunu düşünmek istemiyordum.

"Doğan iyi misin? Ses versene!"

Şarjdaki telefonum öterken yerimden kalkıp prizin önüne geçtim. Elektrikler kesilmişti.

"Doğan korkuyorum artık! Neredeysen çık hiç komik değil!"

Oldum olası karanlıktan korkardım. Çocukluğumda sağ olsun pek iyi zamanlarımın geçmediği yetimhanede sürekli bana verilen ceza buyken, yavaş yavaş trawma haline gelmişti bende.

Ayın ışığı balkondan içeri sızarken perdeyi kapatmak için oraya adımlayacağım sırada ayağımın altında garip ışıklar yanmaya başladı.

"Bu ne be?"

Geri adım attığımda parlaklığı azalırken balkona doğru gittiğimde daha da renkleri canlanıyordu. Şöminenin yanından uzun demiri alıp ışıkları takip ederek balkona çıktım.

"Doğan bir anda yaklaşırsan valla beynini köküne indiririm demedi deme."

Çimlerin üzerinden dahi devam eden ışıklar ile yürürken istikametim kış bahçesinin içiydi. Her bir adımda içi aydınlanırken ileride gördüğüm gölge ile durdum.

"Doğan?"

Demiri sıkıca tutup ilerlediğimde iyice yanan ışıklar ile kollarını bağlamış, ledlerin etrafını çevrelediği, çiçeklerin, güllerin renklendirdiği çemberde öylece bekleyen Doğan göründü.

"Aklım gitti senin haberin var mı? Olmayan çocuğumu düşürüyordum burada!"

Yavaşça yanıma adımlayıp beni de kendisiyle beraber o çemberin içine aldı.

"En kötü anılarını en güzelleriyle değiştirirken bunu da elden geçirmem gerekiyordu bir tanem, özür dilerim."

Bedenime sarılıp beni arkama döndürdü. İçinde bulunduğumuz çember bir anda bizim fotoğraf ve videolarımızı gösteren bir paravana dönüşürken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Sana hayatımdaki en önemli anları göstermek istedim."

Sırtım göğsüne yaslıyken kollarımı karnıma sardı. Çenesi omzuma dayalı, ılık nefesi boynumdaydı.

"Bana doğru attığın her adımda ışıklar biraz daha yandı ve ben sen yanıma gelmeden zifiri karanlıktaydım. Sen geldin ve benim dünyam renkleri hak etmeye başladı."

Karnımda duran ellerinin üzerine ellerimi kapattım.

"Sen olmasaydın bende karanlıktaydım."

Omzumdaki başını iki yana salladı.

"Hayır, sen güneşsin Hira, bu aydınlık senin varlığından dolayı. Ben ise en fazla Ay, senin ışığınla var olabilen."

Filmin de etkisiyle zaten hızla dolan gözlerim yaşlarımı yavaş yavaş yanaklarımdan akıtıyordu.

"Ben bu ışığa çok alıştım."

Burnunu saçlarıma gömüp derin bir nefes aldı.

"Kokunla uyanmaya, gözlerine bakıp her anımı seninle doldurmaya, benden utanıp yine bana sığınmana... içinde sen olan her şeye çok alıştım ben."

Elleri karnımdan ayrıldığında yavaşça arkama döndüm. Dizinin üzerine çökmüş elindeki kutuda duran tek taşı bana doğru uzatmıştı.

"Beni bir ömür boyu karanlıktan çıkarıp, varlığınla, nefesinle, gülüşünle bana yaşama amacı verir misin?"

"Doğan."

Ellerim dudaklarımı örtmüşken tekrardan konuştu.

"Ben hem Aslım'a hem de Hira'ya talibim. Benimle evlenir misin?"

🖱🖱🖱

AY DEDIM SIZE KÖTÜ BİR ŞEY YOK DİYE DJDJDJ

Nasıldı bölüm, beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Önce Aşk Sonra Aşk kitabımın yeni bölümü yayında. Sizi oraya da bekliyorum 💕

 

Loading...
0%