@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕
Dağhan'dan... "Hanımefendi sıkıntı yok, ben hallederim gerçekten." Eğilip yere düşen plakayı aldım. Öyle büyük bir hasar olmasa da karşımdaki sürücü iyi bir gün geçirmiyor olacak ki kaportaya yaslanıp ağlamaya başlamıştı. İşim vardı ya benim, aksilik bulmazsa olmazdı. "Ben cidden önüme bakıyordum anlık radyoya döndüm o an çarptım. Ne olur hapse attırmayın beni." Arabanın açık kapısından uzanıp peçete aldım. Alt tarafı plaka düşmüştü ve ben kafamı kapıya çarptığım için kaşım çok ama çok az kanıyordu, bu kadın tam olarak nasıl hapse gireceğini düşünüyordu? Peçeteyi ona doğru uzattım. "Lütfen ağlamayın artık, ben gideyim bu konu da burada unutulsun olur mu?" Hızla başını iki yana salladı. "Ben kardeşimi çağırdım, kendisi hemşirelik okuyor. O sizin pansumanınızı yapsın öyle gidersiniz. Yoksa uyku uyumam vicdan azabından lütfen." Derin bir nefes alıp başımı salladım. Panik yasaklanmalıydı! "Heh geldi işte. Sahra!" Arkama dönmek için hareketlendiğim gibi yüzüme yediğim sert yumruk ve ardından boynuma sarılan ellerin beraberinde sırtıma yüklenen ağırlık ile durdum. "Ulan dağ ayısı, ulan öküz! Bir kişinin bu kadar üzerine gelinir mi? Saf mı buldun lan ablamı!" Burnumun acısıyla yüzümü tutmaya çalışsam da omzuma ard arda yumruklar yerken hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Hayır, bir de ne tarafa eğilse benim de dengemi sarsıyor yere yapışmamı ister gibi davranıyordu. Gerçi tek isteği yere yapışmam gibi değildi ama neyse. "Hanımefendi ne üzerine gelmesi, bir şey yapmadım ben!" "Pabucumun erkeği! Bari boyundan posundan utan maço kılıklı sümsük!" "Sahra adamın bir suçu yok!" Karşımdaki kadın montundan çektiği sırtımdaki kişiyi bağırarak susturduğunda kız öylece durdu. "Ne diye ağlıyorsun o zaman abla?" Hala sırtımdan inmezken yumruğu havada bekliyordu. Sabır ya rabbim sabır! "Adam benim yüzümden yaralandı kaşı kanıyor, seni pansuman için çağırdım dövmen için değil!" Bir anda sırtımdan inerken geri çekildim. Zerre suçum yokken hem bir ton işime geçişmiş hem de dayak yemiştim iyi mi? "Baştan söylesene abla." Ellerini birbirine vurarak silkeleyen kız o ellerle iki saniye önce yüzüme yumruk atmamış gibi bana uzattı. "Özür dilerim, ben bir an ablamı sen ağlattın sandım. Malum çok böyleleri." Yalandan bir gülümsemeyle uzattığı elini sıkıp geri çekildim. "Eğilin kaşınızı halledeyim." Bakışları yüzüme değdiğinde devam etti. "Bir de burnunuzu." Şüphe dolu bakışlarla kaportaya yaslandığımda saçını toplayıp çantasından bir kaç malzeme çıkardı. "Bunun için de dayak yemem değil mi?" Pamuğa sürdüğü tentürdiyot ile kaşımı silip minik bir bant yapıştırırken yüzünde hala o 'her an elim ağzına kalabilir' ifadesi duruyordu. İstemsizce nefesimi tuttuğumdan burnunu tuttu. "Nefes al, adam dövüyor olsam da öldürmüyorum, tarzım değil." Yemin ederim sabah sabah en manyağına çatmıştım. Burnuma bakıp bir şey olmadığını kanaat getirerek bir kaç adım geriledi. Ablası hala ağlıyordu! "Ben muayene olduğuma göre, artık gidebilir miyim?" Hala ağlayan kadın yanıma gelip telefonunu uzattı. "Ben pastacıyım size özür mahiyetinde bir şeyler göndereceğim asla içim rahat etmez, numaranı söyler misin?" "Gerek yok ger-" Daha da şiddetlenen ağlaması ile hızla numaramı yazıp telefonunu eline tutuşturdum. Sahra denilen kız yanımızda durmuş gülüyordu. "İyi günler." Arabaya dönüp koşar adımlarla içeri girdim. Hiçbir şey olmadığı söylenilen burnum deli gibi ağrıyordu ve üstüne üstlük on dakikaya evde olmuş olmam gerekiyordu. Abim ve yengemi almaya gidecektik. Bitmişti. Emrah denen şerefsiz artık aldığı nefesi toprağın altında verdiğinden abimler geri dönebileceklerdi. Abimin aksine Vural beyden asla şüphe etmemiştim. Yıllardır kızına olan hasretine bizzat şahit olmuşken, kızını öldürmeye çalışan kişinin kim olduğuna bakmamıştı ve kendi kardeşini kendi elleriyle öldürmüştü. Haklıydı. Allah korusun ama aynısını yaşasam yapacağım şey bir başka seçenek olmazdı. Hızımı arttırıp eve doğru sürmeye devam ettim. Gizli ev Rize'deydi. Yine uçakla gidecek bu sefer hep beraber dönecektik. Abimi özlemiştim. Bir şey olacağı için korkan tarafım bunu da beslediğinden bir an önce yanlarına gitmek istiyordum. Eve vardığım gibi arabadan inip evde beni bekleyen Varol bey ile bahçeye çıktık. Uçak hazırlanmıştı. Bindiğimiz gibi hareket ederken Vural beyin yüzünde ilk defa bu denli huzurlu bir ifade vardı. Bir anda bir şey hatırlamış gibi bana doğru döndüğünde cebinden bir kutu çıkardı. "Bunu o şerefsizden almıştım. Babanın vefat etmeden önce sürekli takip ettirmiş ve bunun onda çok fazla bir değeri olduğunu öğrenmiş." Bir yandan onu dinlerken bir yandan da kutuyu açmaya çalışıyordum. "Dedenizden babanıza, babanızdan da size vasiyetmiş. Bunu bulup size vermezsem yılların borcu ödenmez gibi geliyordu." İki yanında tura deseni olan siyah düz taşlı erkek yüzüğüydü. Yüzümü kaldırıp hızla ona çevirdim. Demek ki bu yüzüğü almak için canını hiçe sayarak Emrah'ı öldürdükten sonra bir daha onun evine girmişti! "Ç-çok teşekkür ederim." Kocaman gülümsedi. "Ne demek oğlum,bunca yıldır kardeşim olacak o şerefsiz yüzünden babasız kaldınız. Çok isterdim geçmişi değiştirmeyi ama elimden bundan başkası gelmiyor." Derin bir nefes aldı. "Ama çok isterim ki kızıma kavuştuğum gibi sizi de oğlum olarak bilmek." Bakışları cevap bekler gibi değildi. Kendi bile farkında olmasa bile suçsuz olduğunu öğrendiğimden beri bir babaydı gözümde, abiydi. Yüzüğün kutusunu kapatıp cebime koydum. "Abimi bilemem Vural bey ama siz zaten benim için öylesiniz. Bunca zaman yanınızda bir kere ezdirmediniz beni, canınız pahasına kaç kere korudunuz. O yüzden abime kefil olamasamda benden taraf içiniz rahat olsun. Her zaman korumanız olduğum kadar oğlunuz olarak da buradayım." 🖱🖱🖱 Hira'dan... Doğan, Dağhan, babam ve ben yemeğimizi yiyorduk. Babam yanıma oturmuş Doğan ise herhangi bir temastan kaçınmak için en uzak köşeye geçmişti. Niye mi? Arabada ayaklarımı çekmezken bir kaç küçük hile de yapmış yol boyunca kıpkırmızı kalmasını sağlamıştım. Hep o mu delirtecekti yani? "O zaman yarın akşam sizdeyiz Vural bey." Doğan gülümseyerek konuşurken bakışları bana değdiği an kafasını çevirdi. Gülerek yemeğimi yemeğe devam ettim. Bir kaç dakika sonra Dağhan boğazını temizleyip cebinden bir kutu çıkardı. "Bunu Vural bey bana verdi abi, o çatışma anında içeri girip almış. Babamızın yadigarı. Sende kalsın." Doğan kutuyu açıp baktığında dudaklarına yerleşen acı tebessüm ile derin bir nefes aldı. "Bu senin Dağhan." "Ama ab-" Elini omzuna koyup sözünü kesti. "Babanın olmadığı yerde abi babadır, o ne derse o olur. Tak bunu parmağına, bundan sonra da yeğenlerime kalsın." İkisi de birbirine sıkı sıkı sarıldığında babam minnettar bakışlarla bana döndü. "Kendinden sonra bana iki tane de oğlan verdiğin için çok teşekkür ederim kızım." Açtığı kollarına başımı yasladım. "İyi varsın baba. İyi ki varsın." 🖱🖱🖱 Odama girip kendimi yatağıma attım. Ay yemin ederim özlemiştim. Pencereyi açıp perdeyi araladım. Her ne kadar her yer ev olsa da buranın manzarası da bir başkaydı. Yarın için kendime elbise bakacak vaktim yoktu. Bu yüzden telefonumu alıp bir kaç model bakmaya başladım. Çok sade bir şey istemediğim gibi çok abartılı bir şey de istemiyordum. Bir kaç modeli ekran resmi alıp telefonu masama geri bırakacağım sırada mesaj geldi. Bilinmeyen bir numaradandı. 0534***: Kapına bırakılan paketi al. Bakışlarım hızla etrafta dolaşırken bir mesaj daha geldi. 0534***: Tek başına olmazsan sonuçlarını duymak bile istemezsin. 🖱🖱🖱 Opssss djdjdjdjd Diğer bölüm sözümüz var ayol. Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Sizce bu numara kim? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕🌼
|
0% |