@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕 Mesaj sekmesinden çıktığım gibi Doğan'ın numarasını tuşladım. Madem evim kadar güvenlikli bir alanda paket denilen zırvayı tek almak için başıma gitmek zorundaydım, bu sevgilimi şüpheli bir şey hissettiğim gibi aramayacağım anlamına gelmezdi. Hırkamı üzerime geçirip seri adımlarla aşağıya indim. Etrafta kimsecikler yoktu. Kapının deliğinden bakıp göremediğim paketle kulpu çevirip yavaşça açtım. Simsiyah görünen bahçede korumalar olması gerektiği yerlerinde yoklarken tuşladığım numarayı aradım. Elime kapanan sert el ile kulağıma dolan telefon sesi, sevgilimin ne kadar sıkıntılı bir kişi olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Ağzımdaki elini çekmeden konuştum. "Ödüm koptu Doğan!" Kahkahası yankılanırken göğsüne yaslı sırtımla karnına dirsek attım. "Bende salak gibi seni arıyorum bir de." Acıyla geri çekildiğinde ondan taraf döndüm. "Bak bu hoşuma gitti zaten." Hala gülmesiyle kollarımı birbirine bağladım. "Nerede paket?" Elleriyle kendini işaret ederken alayla gülen taraf bu sefer bendim. "Ben yarın sözleneceğim, böyle ahlaksız teklifler için geç kaldınız." Doğrulup tekrardan ellerini belime yerleştirdi. "Sözleneceğin adam olarak iki saate özlediysek demek ki..." Ağzımı açıp cevap vereceğim sırada dudaklarımı dudaklarıyla buluşturdu. Tamam çaktırmıyor olabilirdim ama bende onu özlemiştim. Ama azıcık. "Murat sen misin?" Bizim tarafımıza doğru ışık tutulurken hızla geri çekildim. Ses Dağhan'a benziyordu. "Dağhan benim abicim." Adım sesleri hızlanırken Doğan elimi tutup ikimizi de kapının önüne doğru yürüttü. "Abi ne işin var gecenin bu vaktinde burada?" Bir bahane ararmış gibi bakınıp elini ensesine attı. "Yüzükler, tabi ya yüzükler. Ölçüsünü almak için." Dağhan kollarını bağlayıp imalı bakışlar atarken kıpkırmızı olmuş bir şekilde duruyordum. "Neymiş peki numarası?" "Ne numarası?" Rezillik diz boyuydu yemin ederim! "Abicim gel biz seninle eve gidelim, sen iyi değilsin hadi." Dağhan Doğan'ın koluna girdiğinde bende hırkama daha da sarıldım. Kulağıma doğru fısıldadı. "Ne zaman uslu bir çocuk olmuş olacağım?" Sahte bir gülümsemeyle omzuna vurdum. "Bende canım bende, hadi iyi geceler." Dağhan'a da başımla selam verip koşar adımlarla eve geri girdim. Edepsiz! Babamın uyanmamasını umarak sessizce odama çıkıp kapıyı kapattım. Yatağa yattığım gibi tekrardan mesaj gelirken komodine uzandım. Bilin bakalım kimdendi? Doğan: Ama ben o kadar yanına gelmişim insan bir sarılırdı sevgili müstakbel karıcım. Doğan: Ayıp yani. Siz: Öpmeden önce sarılsaydın o zaman sevgili müstakbel kocacım. Doğan: Ben yemekten önce şu içmem. Siz: İğrençsin Doğan: Sen beni sev de varsın ben iğrenç olayım. Numarasının üzerine tıklayıp ismini silip yerine 'Edepsiz Müstakbel' yazıp kaydettim. Edepsiz Müstakbel: Ha bir de Edepsiz olduk iyi mi? Edepsiz Müstakbel: Peki karıcım peki. 🖱🖱🖱 Sakin olmam gerektiğini söyleyen Rümeysa'ya attığım bakışlarla diğer elbiselere bakmaya başladım. Hayatımda her gün sözlenmiyordum canım, ne yapayım yani? "Bu içime sinmedi, beğenmedim." Sıra sıra elbiseler denerken akşam saatlerine yaklaşmama rağmen hala hayalimdeki gibi bir şeyi bulamamak oturup ağlamama sebep olacak gibiydi. Devirde düzgün elbise tasarlayan modacı bile kalmamıştı bile! "Rümeysa lütfen burada giyinebilecek var mı diye bir daha bakar mısın? Şahsen ben sözümde sünnet annesi gibi olmak istemiyorum." Tıpkı benim gibi başını iki yana sallarken kolunu tuttuğum gibi bir diğer mağazaya doğru ilerlemeye başladık. Eve en yakın alışveriş merkezine gelmiştik ama böyle giderse arabayı alıp kapalı çarşıya gitmem an meselesiydi. Daha düzgün olduğuna kanaat getirdiğim elbiselerin olduğu yere girip bakınmaya devam ettim. Hoşuma giden bir kaç elbiseyi kaptığım gibi kabine girdim. Birinci seçenekten sonra giydiğim ikinci elbise ile hızla kabinden çıktım.
"Rümeysa, bacım buldum gel!" Çığlıklarımla yanıma adımlayan Rümeysa beni gördüğü gibi elini ağzına kapatıp tepinmeye başladı. İşte benim arkadaşım be! "Kızım Doğan sana bir daha vurulmazsa gel benim yüzüme tükür!" Etrafımda dönüp onaylayan mırıltılar çıkardığından gülerek kabine girdim ve kendi kıyafetime giydim. Kesinlikle bunu alıyordum! Kasaya gidip ödemeyi yaptığımızda geriye sadece ayakkabı kalmıştı. Elbisenin rengine göre en uygun olanı seçip karşı mağazadan rahat bir modeli aldım. Doğan bu elbiseyle Edepsiz haline multi çekmezse cidden iyi olacaktı. Alışveriş merkezinden çıkıp arabaya bindik. Kuaför babamın yüksek ricasıyla eve gelmiş ve biz o şekilde hazırlanacaktık. Kısa bir yolculuğun ardından eve varıp odama çıktık. Rümeysa da kendine midi boy lila bir elbise seçmişti, ona uygun olarak minik bir topuz yaptıracaktı. Bense simsiyah saçlarımı dalgalandırıp aldığım minik toka ile yandan toplamak istiyordum. Kuaföre istediğimiz modeli anlatıp beklemeye başladık. Karnımda deli gibi bir ağrı vardı. Ne zaman heyecan yapsam aynı şey olurdu ve ben deli gibi heyecanlıydım. "Yavuz amca nerede?" Göz ucuyla saate bakıp geri arkamaya yaslandım. "Gelir birazdan takım bakacaktı kendine." Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Sıra makyajdaydı. Yaklaşık yarım saatin ardından o da biterken ayaklandık. Doğanların gelmesine bir saat bile kalmamıştı. Elbisemi üzerime geçirip son kez aynaya baktım. Hazırdım, tamamdı, olmuştum. Rümeysa ile son hazırlıklara bakmak için aşağıya indik. Görevliler sağ olsunlar her şeyi tam istediğim gibi yaptıklarından bana sadece beklemek kalmıştı. Koltuğa oturduğum gibi kapı açılırken ayaklandım. Babam simsiyah bir takım giymiş zerre yaşını belli etmeyecek şekilde duruyordu. "Çok yakışıklı olmuşsun babacım." Kollarını iki yana açtığında yanına gidip kocaman sarıldım. "Sen bir peri gibi olmuşsun güzel kızım." "Aaa ama gelini ağlatmak yok bir daha makyaj yapamayız." Rümeysa büyük bir neşeyle içeri girip elindeki kutuyu bana uzattı. "Söz hediyen arkadaşım, güle güle kullan." Kutuyu arayıp dolu gözlerle ona döndüm. "Benden önce sen evlenince bana yapmak kaldı." Gülerek kutuya uzanıp bilekliği içinden çıkardı ve bileğime taktı. "Bu da benden olsun o zaman." Babam büyük bir kutuyu bana uzatırken içinden beyaz pırlanta bir set çıkmıştı. "Ama baba." "Dön bakalım arkanı." Kolyeyi boynuma takıp beni omuzlarından kendine döndürdü. Alnıma kısa bir öpücük kondurduğu gibi kapı çalarken olduğum yerde titredim. "Geldiler! Baba, Rümeysa geldiler!" Koşarak kapıya gidip derin bir nefesin eşliğinde kapıyı açtım. Elinde kocaman bir buket gülle duran takım elbiseli Doğan, arkada Dağhan vardı. "H-hoş geldiniz." Doğan öylece donmuş gibi duruken Dağhan gülerek kolunu omzuna vurdu. "Hoş bulduk hoş bulduk da abi yürüsen mi acaba?" Doğan güncelleme gelir gibi bir anda başını sallayıp içeri girdi. Çiçeği ve çikolatayı bana uzatırken gözleri gözlerimden bir saniye ayrılmamıştı. "Çok güzel olmuşsun bir tanem." Gülerek başımı eğdim. "Sende çok yakışıklı olmuşsun." Kapıda kısa bir selamlaşma faslından sonra içeri geçtik. "Şöyle oturun isterseniz." Doğan ve Dağhan yan yana otururken Babam tam karşısına, Rümeysa ve ben yanına oturduk. "Nasılsınız oğlum, nasıl geçti gününüz?" Doğan duruşunu mümkünmüş gibi daha da düzeltti. "İyiyiz, siz nasılsınız?" Babam ağzını açacağı anda kapı çalarken Doğan'ın bakışları bana döndü. "Birini mi bekliyorsunuz?" Başımı iki yana sallayıp ayaklandım. "Sen dur yenge ben bakarım." Dağhan kapıya doğru giderken bende ayaklandım. Kapıyı açtığında karşısında sırılsıklam olmuş bir kız vardı ve buradan gözüktüğü üzere dışarıda resmen dolu yağıyordu. "Sahra?" Motor kaskını çıkarıp kolunun altına alan kız büyük bir kutuyu Dağhan'a uzattı. Bu dün konuşmada duyduğum, Dağhan'ı döven kızdı! Yavaş adımlarla yanına adımladım. "Merhaba." Kız bana döndü. "Kusura bakmayın rahatsız etmek istemezdim ama ablam bunu Dağhan'a gönderdi, adreste burasıydı." Gülmemek için kendimi tutup başımı salladım. "Yok yok hiç sıkıntı değil, ama lütfen içeri gel, bu havada bu ıslanmışlıkla motor kullanman pek iyi olmaz." Arkasına dönüp tekrardan bana baktı. "Aslında hiç zahmet etme-" "Lütfen." Dağhan atıldığında yerimde tepinmemek için zor duruyordum. Üçümüz içeri doğru adımladığımızda kız yeni fark etmiş gibi bana döndü. "Özel bir andı sanırım." Hafif bir tebessümle başımı salladım. "Evet, sözleniyorum da ben." O da gülümsedi. "Hayırlısı olsun, Allah tamamını erdirsin." "Amin amin, sen gel ben sana benim kıyafetlerimden ayarlayayım böyle ıslak kalma, hasta olacaksın." Başını iki yana sallamadan elini yüzüne tuttum. "İtiraz yok Sahra'cım hadi yukarı." Merdivenleri zorumla çıkarken sessizce mırıldandım. "Eltim sayılırsın artık aramızı sıcak tutmamız lazım." Odama girdiğimizde bedenine uygun olacağını düşündüğüm kot pantolonu ve seçmesi için bir kaç gömleği çıkardım. "Bunlardan seç, ben seni aşağıda bekliyorum." Başını salladığı gibi odadan çıkıp aşağıya adımladım. Herkes beni bekliyordu. "Eltim de geldiğine göre bence sözüme başlayabiliriz." Dağhan öksürük krizine girerken Doğan her zaman olduğu gibi sırıtıyordu. Bir kaç saniye sonra Sahra da aşağıya indiğinde kahveleri nasıl içeceklerini öğrenip mutfağa adımladım. Cezveleri ayarlayıp kahvelerini ve sularını koyup ocağa bıraktım. "Kız o Dağhan'ın sevgilisi mi?" Rümeysa yanında belirirken başımı salladım. "Yok şu an değil ama olacak inşallah." Kahveleri tepsiye dizip benimle beraber köpükleri toplamaya başladı. Bütün kahveleri ayarladığımızda tepsiye dizip derin bir nefes alarak kaldırdım. Öncelikle babama daha sonra Doğan ve Dağhan'a en son olarak da Sahra ve Rümeysa'ya kahvesini verip oturdum. "Eline sağlık kızım çok güzel olmuş kahven." Tepsiyi dizlerime koyup öylece beklemeye başladım. Sahra sürekli kaçamak kaçamak bakışlarla Dağhan'a bakarken Doğan bakışlarını benden ayırmıyordu. Hala söz anımızda olduğumuza inanamıyordum. "Aslında sebebi ziyaretimiz belli." Dağhan konuştuğunda Babam kahvesini masaya bıraktı. "Biliyorum oğlum." Başını salladı devam etti. "Abimle yenge- Hira birbirini sevmişler,beğenmişler. Her gün burada değilmişim gibi bugün gelmemizin sebebi bu." Ayaklarım titriyordu. "Kızınız Hira'yı abim Doğan'a istiyoruz." Babam derin bir nefes alıp bana baktı. "Biliyorsunuz oğlum ben kızıma yeni kavuştum. Yeni baba oldum, yeni adam oldum ben. Çok zor benim için ama kızım mutluyken, gözleri böyle güzel gülerken bana söz düşmez. Onu veremem, o benim bir eşyam değil, ana sana emanet edebilirim oğlum. Allah tamamını erdirsin." Hepimiz büyük bir gülümsemeyle kalktığımızda Doğan cebinden yüzükleri çıkarıp babama uzattı. "Yıllardır benim yüzümden Hira'dan kızından ayrı kaldın ve bunun vicdanı hala üzerimde benim. Dağhan ile konuştum. Onun için neyse benim için de o. Bana hayatımın nefesini emanet ettiğin için teşekkürler baba." Zaten dolu olan gözlerimle arkama dönüp yaşlarımı sildim. Biz yenmiştik. Her şey geride kalmış kazanmıştık. Ve şimdi de bunu adeta ispatlıyorduk kendimize. Omzumda bir el hissettiğimde büyük bir tebessümle döndüm. Doğan'dı. "Sensiz karanlığa, hayatıma hoş geldin bir tanem." Alnı dudaklarıma değdiğinde gözlerimi kapattım. İçim Bahar gibiydi. Babam yüzüklerimizi takıp kurdeleyi kesti. "Allah bir yastıkta kocatsın inşallah." 🖱🖱🖱 FİNAL Aslında böyle bitirmek istemezdim am-SAKA ŞAKA BÖYLE FINAL MI OLUR FJDHFHD Sözlendik çok şükür. Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Sahra, nasıl sizce? ONU SEVİN LÜTFEN. Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın💕🥲🖱
|
0% |