@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕 Kısa bir sohbet faslının ardından kahve bardaklarını toplayıp mutfağa götürdüm. Bu sefer peşimden gelen Rümeysa değildi. "Hira kıyafetlerim kuruduysa giyinip gitsem ben? Tatlı da yedim zaten, eline sağlık çok güzel olmuş ama saat geç oldu." Başımı iki yana salladım. "Hava hala yağıyor, ya bizde kalırsın ya da Dağhan bırakır seni eve." Elticilik kazanacak! "Motorum var?" Başımı salladım. "Hava hala yağıyor, tehlikeli Allah korusun. Hem yarın gelirsin almaya, hem de yemek yeriz beraber." Bakmayın bu kadar ısrarcı olduğuma, onunda hevesli olduğunu anlamasam bu kadar sıkmayı bende sevmem. Ama yüzünde o memnuniyeti gördüm ben bir kere. "Yenge Sahra'yı gör-" Bir anda içeri giren Dağhan Sahra'yı gördüğü gibi susarken bana döndü. "Abim bir bakmanı istedi yenge, balkondaymış." Başımı sallayıp Sahra'yı işaret ettim. "Sen Sahra'yı eve bırak yengecim, gitmesi gerekiyormuş." Dut yemiş bülbüle dönerken gülerek balkona doğru adımladım. Elbisenin arkası iple bağlı olduğundan evde bile olsa azıcık üşümüştüm. Balkon demirliklerine yaslanmış etrafı izleyen Doğan beni gördüğü gibi ellerini iki yana açarken adımlarımı hızlandırdım. "Bir tanem." Başımı göğsüne yasladığımda parmakları çıplak sırtımı okşuyordu. "Artık nişanlımsın farkındasın dimi?" Başımı salladım. "Biliyorum nişanlım." Çenemi göğsüne yaslayıp onun yüzüne döndüm. Nadiren olan sırıtmayan haliyle bakıyordu. "Ben hala inanamıyorum da." Yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "Çimdik atmamı ister misin?" Derin bir iç çekerek ceketinin iki yanını elbisemin yan taraflarına tutarak kapattı. "Öpsen inanırdım aslında." Tıpkı yanağına olduğu gibi dudağına da minik bir öpücük kondurup geri çekildim. Her ne kadar varlığı ruhumu ısıtsa da şubat soğuğu ile bir tarafım donmuştu. "Abi ben Sahra'yı eve bırakıp geliyorum, sende istersen beni beklemeden geç." Doğan Dağhan'ı başıyla onaylayıp elimi tutarak ikimizi de salona çekti. Yemin ederim saniyesinde kemiklerim ısınmıştı. Sahra Dağhan'ı kapıda beklerken yanına gidip kollarımı bedeninin iki yanına sardım. "Yarın yemekte görüşürüz Sahra'cım." Zoraki bir şekilde başını sallarken babamla da selamlaşıp arabaya doğru yürümeye başladı. Arkamda duran Doğan elini belime sarıp fısıldar gibi konuştu. "Çöpçatanlık mı yapıyorsun sen?" Kıkırdadım. "Olacak olanı hızlandırıyorum, sen sadece karışma izle müstakbel kocacım." 🖱🖱🖱 Sonunda üzerimdekileri değiştirip kat kat yorganın altına girmiş, fotoğraflarıma bakıyordum. Aklıma gelen şeyle hızla doğruldum. BEN DOĞAN'A TUZLU KAHVE YAPMAYI UNUTMUŞTUM! Telefonundan ismine tıklayıp düzenlemeye aldım. Daha dün yaptığım 'Edepsiz Müstakbel' adını 'Nişanlım Bey' olarak değiştirdim. Gelip beni bir daha istemeleri gerekiyordu! Mesaj yazacağım sırada ondan bildirim gelirken tekrardan yorganın altına girdim. Nişanlım Bey: Hemen ismimiz değişmiş bakıyorum. Siz: Ne sandın delikanlı? Nişanlım Bey: Dün edepsizdik şimdi delikanlı mı olduk? Nişanlım Bey: Nişanlanmak yaramış sana güzelim Siz: Doğan gelip beni bir daha istemeniz lazım! Nişanlım Bey: Neden, ne oldu? Siz: SANA TUZLU KAHVE YAPMAYI UNUTTUM BEN, İSOT KOYACAKTIM AMA NEYSE Nişanlım Bey: Bence Allah beni korumuş ve sen unutmuşsun, bunu daha fazla üstelemeyelim hgjkdfk Siz: Pisliksin ya Nişanlım Bey: Şimdi kollarımda sen olacaktın Hira, bu saçma sapan yorgan değil Siz: Oldu o zaman ben gidiyorum Siz: Malum artık sizin gibi sapık adamların oyununa gelemeyecek kadar nişanlıyım Nişanlım Bey: Seninle evlenen adamı kıskandım şu an Siz: Kıskanma canım çalış senin de olur Siz: Siz gittikten sonra Rümeysa ile o topuklu ayakkabım ile açtık düğün müziklerini deli gibi oynadık. Siz: Hoplayıp zıplamaktan öldüm resmen Nişanlım Bey: Benimle beraber zıplasaydın yeniden doğardın işte tüh Siz: Yuh Doğan Nişanlım Bey: Tamam tamam şaka yaptım bu cidden olmadı djkhfdg Siz: Ben yatıyorum, sana namuslu edepli geceler Nişanlım Bey: Onun için senin olmaman lazım, o yüzden sağ ol kalsın Nişanlım Bey: Ben böyle çok mutluyum, hiç olmadığım kadar. 🖱🖱🖱 "Fikriye teyze her şey tamam beni strese sokma kurban olayım. Hem sen bak bana." Kendi etrafımda döndüm. "Yeni gelin gibi olmuş muyum?" Bir elimde tek taşım bir elimde alyansım ve bileğimdeki taşlı takılar ile kendimi fazlasıyla iyi hissediyordum. "Çok güzel olmuşsun kızım." Yahu sizde de bir takı takınca kendinizi harika görme olayı olmuyor mu? Bir bende mi var bu anormallik? Sofraya kızartma tabağını götürüp gururla izledim. Her şey harikaydı, babam yukarıda giyiniyor, Dağhan başının etini yediğim için Sahra'yı almaya gidiyor, Doğan ise ailecek ilk yemeğimiz bu diye yaptırdığı tepsi tepsi baklavayı almış buraya doğru geliyordu. Rümeysa bir sevgili bulana kadar çift buluşmalarına gelmeyeceğini söyleyerek beni ekse de evine yolladığım bir tas çikolata ile dün geceden beri yatak döşek yatan bedenini kaldırdığımı düşünüyordum. Benim fikrimce hastalık böyle geçiyordu. İpek beyaz bir gömlek giyip altına siyah kumaş pantolon giymiştim. Rugan stiletto ile tamamladığım kombinim ile dediğim gibi tam yeni gelinlere benziyordum. Tek farkım bileğimdeki altın bileziklerdi. Onu da bir ara gidip alırdım artık. Babam aşağıya indiği gibi bağlayamadığı kravatını düzeltip geri çekildim. "Her şey hazır baba, birazdan gelirler. Sen geç otur salona istersen." Başını sallayıp salona geçtiğinde bende aynanın karşısına geçip saçlarımı düzelttim. Bir kaç saniye sonra kapı çaldığında kulpu çevirip açtım. Nişanlım gelmişti. "Hoş geldin aşkım." Elinde duran üst üste beş tepsiyi mutfak tezgahına koyup bana döndü. Benim ağzım bir karış açık ona bakıyordum. Evde korumalarla beraber on beş kişiydik ve bu beş tepsi bize bir aydan fazla giderdi. "Doğan bu ne? Bütün tatlıcıyı mı soydun?" Gülerek elini iki yana kaldırdı. "Oradaki adama sordum. Damat adam gelin evine kaç tepsi baklava götürmelidir diye, beş dedi bende aldım." Ellerimi yanaklarına koyup başını benden taraf çevirdim. "Kusura bakma aşkım ama kazıklamışlar seni. Bir tane yeter artardı bile." Omzunu silkip tezgahta duran çatalı tuttuğu gibi tepsinin ağzını açtı. Küçük bir dilime çatalı batırıp ağzıma attı. "Nasıl tadı?" Başımı salladım. "Çok güzel, kesene bereket." "Amin güzelim amin." Elindeki çatalı alıp baklavaya batırmadan durdum. "Çatalımdan iğrenir misin?" Gözlerini devirdi. "Şaka yapıyorsun herhalde, saçmalama." Kıkırdayıp ağzına küçük bir dilim attım. "Tadı nasıl?" Lokmasını bitirip ellerini belime sardı. "Senin kadar güzel değil." Yanaklarıma hucum eden kanla Başımı göğsüne yaslayıp karnına küçük bir çimdik attım. "Benden utanıp da bana sığınıyorsun ya, mutluluktan aklımı kaydecek gibi oluyorum." Yüzümü kaldırmadan konuştum. "Benim nişanlımın göğsü, sana ne?" "Hoş geldin oğlum." Babamın sesiyle hızla geri çekildim. Doğan babamın elini öpüp onunla beraber salona geçtiğinde bende tekrardan çalan kapıyı açtım. "Hoş geldiniz." İkisi de yavaşça içeri girdi. "Hoş buldum." "Hoş bulduk yenge." Özellikle tembihlediğim gibi Yasemin abla montu almaya gelmezken gülerek konuştum. "Yasemin abla hasta gelemiyor bugün, sen al Sahra'nın montunu Dağhan, hadi yengecim." Her zaman olduğu gibi kasılırken montu alıp askılığa astı. "Haydi gelin yemeğe geçelim." Hep beraber salona indiğimizde masaya geçtik. Doğan yanıma, Dağhan Sahra'nın yanına babam da baş köşeye geçmişti. "Ay iyi ki geldiniz ne güzel oldu böyle." Benim amacım karşımdaki çifte kumrularken biricik sevgilim elimi tutup dudaklarına götürdü. Yemeğimize başladık. Sahra sürekli kaçamak kaçamak Dağhan'a bakarken, Dağhan'da da durumlar farklı değildi. "Düğün tarihi hakkında bir şey düşündün mü baba?" Doğan babama doğru konuşurken babam başını iki yana salladı. Ama gözlerinde parlayan o ışıltı tarif bile edilemezdi. "Siz ne zaman derseniz oğlum." "Haziran başında yapalım o zaman." Mart, nisan, mayıs... Ulan sadece 3 ay vardı! "O biraz yakın değil mi hayatım?" Başını iki yana sallarken babam da halimize gülüyordu. Yemek faslı bittiğinde tatlı faslına geçmiş, oradan da salona geçip çay içmiştik. Doğan tam bir karadenizli gibi çaydan başka kolay kolay bir şey içmezken en son saydığımda yedinci bardağını içiyordu. "Biz kalkalım artık, çok geç oldu." Doğan atıldığında Dağhan'da ayaklandı. "Bende Sahra'yı bırakayım." Gülerek oturduğum yerden kalktım. "E Salih bıraksın?" Dağhan başını iki yana sallarken gülümsemem kocaman olmuştu. "Tamam tamam sen bırak o zaman." Bana ne değil arkadaşlar, o kızı sevdim ondan başka kızı da elti olarak görmek istemiyorum o kadar! Doğan babamın karşısında olduğundan sadece yanağımı öpüp kapıya doğru ilerlerken aklıma gelen sinsice fikir ile bu sefer ben pis pis sırıtmaya başladım. Hepsi birden gittiklerinden bir kaç tane daha baklava gömüp masayı toplamak için Fikriye teyzeye yardım ettikten sonra odama çıktım. Yirmi dakika kadar önce aklıma gelen fikri plana sokup banyoya girdim. Kısa bir duşun ardından havlumu sarınıp telefonumu elime aldım. Lavabonun aynasının karşısına geçtiğimde pis pis sırıtmaya devam ederken fotoğrafımı çektim. Sonraki istikametim olan numarayı yazıp mesaj sekmesine girdim. Siz: Evde misin? Hemen cevap verdi. Nişanlım Bey: Evet güzelim şimdi duşa girecektim. Siz: Sana bir şey demem gerekiyor Siz: Bilirsin kul hakkı yemeyi hiç sevmem. Siz: (Burada bornozlu fotoğraf vardı) Siz: Bence bugün çok ama çok uslu bir çocuk olmuştun Mesaj bir saniye görüldü kalırken cevap verdi. Nişanlım Bey: Geliyorum. 🖱🖱🖱 BU NE DEMEK DİĞER BÖLÜM YANACAĞIZ DEMEK DJDHDHDH Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🖱💕
|
0% |