Yeni Üyelik
35.
Bölüm

35. Bölüm

@yazarzeeyzey

Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕

17.Piyon"Demir" kitabıma da bekliyorum 💖
🖱️🖱️🖱️

Önce şiddetli sarsıntılar, ardından kuru soğuk uykumu bölerken istemsizce gözlerimi araladım.

"Azıcık sessiz olun be! Uyumaya çalışıyoruz burada, ayıp!"

Başımı yastığıma geri gömdüğümde tıpkı Doğan gibi kokan yastığım ile memnuniyetle gülümsedim. Bu dünyada bağımlılık yapan tek koku onun parfümüydü sanırım.

"Ciğerim patlayana kadar kokunu çekebilirim."

"Güzelim iyi misin?"

Doğan'ın sesi yavaş yavaş netleştiğinde yastığım sandığımın şeyin aslında göğsü, yatağım sandığımın ise kolları olduğunu fark ettim.

"Beni böyle her yere kucağında taşırsan şımarır ve alışırım ama."

Yüzünde benim aksime fazlasıyla korku vardı. Ne oluyordu be?

"Doğan ne-"

Ambulans sesi ile beraber yanımızda duran araçtan insanlar inmeye başladığında hastanede olduğumu çok şükür anlamış oldum. Elim hızla karnıma uzandı.

"N-ne oluyor Doğan, niye hastanedeyiz?"

Dudakları alnıma dokunup geri çekildi. Normalde sıcaklığıyla kavrulan bedeni buz kesmişti.

"Kusuyordun Hira, bir anda bayıldın. Aklımı yitireceğim sandım, geberdim resmen!"

Koşar adımları daha da hızlanırken bakışlarımı pantolonuma indirdim. Kan yoktu. Bebeğime bir şey olmamıştı değil mi?

Acilin kapısına ulaşacakken nereden çıktığını anlamadığım Dağhan omuzlarıma kalın bir mont örttü.

"İyisin yenge, bir şey yok."

Bakışları güven veriyordu. O da hamile olduğumu bildiğinden korkumu dizginlemeye çalışıyordu. Mümkünmüş gibi bacaklarımı daha da kendime çektim. Ağrımıyordu, bulanmıyordu.

"Geçebilir miyiz?"

Yol açılacağını sanarken yanda duran iki genç çatık kaşlarla ilerlemeye çalıştı.

"Bizde geçmeye çalışıyoruz bir durun isterseniz."

Doğan'ın gerilmeye başlayan suratı ile başımı göğsünden kaldırdım.

"Bizim işimiz acil."

Kız yapmacık bir gülümsemeyle yanında ağzı burnu dağılmış çocuğu işaret etti.

"Bizimkisi hiç acil değil ablacım doğru. Zaten işimiz acil değilken bizim acilde ne işimiz var değil mi?"

Doğan yanımızda duran kıza yavaşça omuzuyla itip bizi hastalarla beraber içeri soktu. Doğan her saniye bakışlarını bana çeviriyor, aslında gayet normal olan ama bilmediği için kötü bir şey sandığı durum yüzünden telaşa kapılıyordu.

Hastane koltuğuna oturduğumda gişedeki kadın meraklı gözlerle bize bakıyordu.

"Doğan bana su getirir misin?"

Hızla başını sallayıp Dağhan'a işaret ederek otomatın önüne geçti. Görevliye döndüm.

"Bir buçuk haftalık hamileyim ve nişanım için pasta tatmaya gittik. Yedikten sonra kustum ve bayıldım."

Yavaşça başını salladı.

"Bu aylar için normal şeyler bunlar ama yine de zehirlenme için bir bakalım."

Bir kaç şey yazıp kimliğimi alarak barkod uzattı.

"Koridorun sonunda üçüncü oda. Geçmiş olsun."

Doğan elindeki su ile yanımıza geldiğinde barkodu alıp baktı.

Sandalyemi süren kişi tekrardan Doğan olurken kollarımı karnıma sardım.

Onu kaybetsem acırdı değil mi? Şu an hiç ağrı hissetmiyorum. Yemin ederim ki hissetmiyorum.

Şansıma sırada kimse yokken içeri girdim. Her ne kadar Doğan girmek için ısrar etse de doktor bunu asla kabul etmemişti.

Yatağa uzandığımda karnıma o soğuk jeli sürdü.

"Kustum sadece. Bir şey olmadı yani. İyi dimi o, bırakmadı dimi bizi? Ne olur evet deyin doktor hanım."

Kısık gözlerle ekranı izlerken kocaman gülümseme yüzüne peydahlandı.

"Bebeğimiz gayet iyi annesi, korkulacak hiçbir şey yok. Ama yediğinizden zehirlenme ihtimalimiz için kan testi alalım. Bugün ziyaretçimiz olun."

Başımı sallayıp derin bir nefes alarak başımı arkaya yasladım.

Sanki kalbimin üzerinden kilolarca yük kalkmıştı. Bebeğim iyiydi, bizimleydi.

"Söz sana doğduğunda ne istersen alacağım miniğim. Babanla beraber ne gerekiyorsa yapacağız senin için. Bir saniye yalnız bırakmayacağız, hep başını çevirdiğinde göreceğin mesafede olacağız. Söz. Anne sözü."

🖱🖱🖱

Doktorların belirlediği seçeneklerden biri olan tatsız tuzsuz çorbamı içerken bir yandan da Doğan'la konuşuyordum.

Geldiğimiz hastane Rümeysa'nın çalıştığı hastaneyi ve bu yüzden adeta çek up yapmaya başlamıştık. Alınan kanların, testlerin haddi hesabı yoktu.

"İyi misin? Klimayı ayarladım, yastıkların da tamam. Sevdiğin dizileri yüklettirdim televizyona, kitaplar da yanında. Rahat edersin diye en sevdiğin pijamayı da aldım yanımıza. Var mı aklına gelen başka bir şey?"

Hormonlarımın bana verdiği yetkiye dayanarak dolan gözlerimle ellerimi ona doğru uzattım. Yüzünü avuçlarımın arasına alıp kocaman gülümsedim. Bakışları yüzümde dolanıyordu ve gözlerinden şefkat akıyordu.

"Ben senin gibi bir adama sahip olmak için ne yaptım acaba?"

Avcumun içini öptü.

"Asıl ben senin gibi bir kadına sahip olmak için nasıl bir sevap işledim acaba?"

Dudağıma doğru uzanırken hafifçe geri çekildim.

"Hasta olmuş olabilirim Doğan, öpersen sana da geçebilir öpme."

Çatık kaşlarla bana bakıp tekrardan dudağıma uzandı ve öptü.

"Ben seninle ölüme razıyım Hira, hastalık mı korkutur beni?"

Kıkırdadım. Hala gözlerim dolu doluydu.

Annecim biliyorum baban harika biri ama ben onu her gördüğümde ağlamasam olmaz mı?

Bende minik bir öpücük kondurup arkama yaslandım. Bir an önce buradan çıkıp ona baba olduğunu bağıra bağıra söylemek istiyordum.

Bir an önce.

"Ya bir şey yok diyorsun bir de ya! Daha ne olacaktı ? Adam böbreğinle özel bir ameliyata girip onu satacak mıydı? Tövbe estağfurullah. Bir şey yok diyor ya. Şaka gibi."

Bir ses daha geldi.

"Alt tarafı sıyırdı Oya, abartma."

Bir anda odanın perde ile bölünmüş tarafı açıldı ve acilin kapısında sıkıştığımız kişiler içeri girmeye başladı.

Doğan'ın da bütün odağı onlara dönerken kız bizi fark etti.

"Odaya da sığarız umarım. Kaldığımıza göre ikimizin de işi acil duruyor."

Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Ah ah keşke anlıma hamile yazdıraydım da böyle teker teker uğraşmak zorunda kalmamayaydım.

Doğan ayaklanıp alnıma öpücük kondurdu.

"Lavaboya gidip geliyorum güzelim."

Başımda dikilen Dağhan'a döndü.

"Sana emanet abicim."

Yanımızda adının Ozan olduğunu öğrendiğimiz çocuk yanındaki kızı dürttüğünde kız ellerini iki yana açtı.

"Ne yapayım Ozan? Alnını öpüp güzelim mi diyeyim bende sana?"

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kötü çocuklara benzemiyorlardı. En fazla yirmi ya da yirmi bir yaşında durduklarından yanlarında ablaları gibi duruyordum.

Dağhan yanıma geldiğinde tebessüm ederek saatine baktı.

"Ne dediler yenge? Var mıymış bir sıkıntı yeğenimde?"

Başımı iki yana salladım.

"Çok şükür yok Dağhan. Ama yine de kesin bilgiyi doktor söyleyecek."

Başını sallayıp telefonuna gömüldüğünde yan tarafa hemşire geldi. Bakışlarım karnımdaydı. Artık doktor gelmeliydi. Gelmeli ve bana bebeğimin iyi olduğunu söylemeliydi.

Odağım asla yan tarafta değilken bir anda ses yükseldiğinde istemsizce bakışlarım oraya kaydı. Odaya giren gençler harici yabancı bir adam duruyor ve hemşirenin kolunu tutmaya çalışıyordu.

Ve az önce arkası dönük duran hemşire Sahra'ydı.

"Birader sen hayırdır ya? Kız istemiyor işte seninle konuşmak belli ediyor bunu fazlaca. Daha ne zorluyorsun sen?"

Dağhan bir anda başını kaldırdığında benim gibi gördüğü kişi ile şok geçirmiş şekilde bakmaya başladı.

"Güzelliğim?"

Sahra hızla arkasına döndü. Bakışları yumuşamış ve omuzları düşmüştü.

Kuzum benim Dağhan'ı görünce resmen rahatlamıştı. Artık o şerefsiz nasıl rahatsız ettiyse!

Adam geri geri giderken Dağhan oturduğu yerden ayaklandı. Adamın peşinden koşarak giden Dağhan ile odada tek başımıza kaldık. Oturduğum yerden doğrulup kollarımı Sahra'nın omuzlarına sardım.

Derin derin nefesler alıyordu. Ağlamasa da bedeni titriyordu ve kolları yanımda öylece duruyordu.

Oya denilen kız sanırım sevgilisi olan Ozan'a gururla bakarken istemsizce onlara doğru döndüm.

"O benim..."

Sahra'yı işaret ettim.

"Eltim olur. Teşekkür ederim, dünyada hala cesur yürekli iyi insanların olduğunu bilmek güzel bir şey."

Başını sessizce aşağı yukarı salladı.

"Geçmiş olsun."

Doktor odaya girdiğinde zaten var olan sessizlik iyice baş göstermişti. Sahra elimi tutuyor ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyordu. Odaya girdiğinde bizi görmediğinden neden burada olduğumu bilmiyordu.

"Taze annemiz çok iyi maşallah. Bebeğimiz de öyle. Kanda herhangi bir sıkıntıya rastlamadık. Ama yine de bu akşam misafirimizsiniz."

Başımı sallayıp derin bir oh çektim.

Yandakilerde bizi dinlediği için Oya denen kız doktorun ardından yanıma geldi.

"Hamile miydiniz? Abimin de dediği gibi sadece bıçak sıyırmıştı. Cidden de sizin durumunuz bizden daha vahimmiş. Bilseydim kaptı da öyle davranmazdım. Kusura bakmayın."

Eli ensesini tutuyordu. Önemsiz olduğunu göstermek ister gibi başımı sallayacağım sırada kapıda donmuş şekilde duran Doğan yanımıza adımladı.

"N-ne hamilesi Hira?"

Sahra'da şaşkınlıkla bana dönerken başımı iki yana salladım.

"Yok karıştırdı doktor, hamile falan değilim ben. Yanlış anlaşılma oldu."

Oya bir bana bir Doğan'a bakıyordu.

"Ne demek yanlış anlaması abla, doktor dedi işte. Hem de eşinizin beni zaten uzaya fırlatmak ister gibi fırlatmasından belliydi. Hayırlı olsun."

"Yok doktor beni karıştırdı Hira demedi, Hera dedi ondan hemen gitti zaten! Yalan borcum mu var size?"

Bu ne biçim bahaneydi böyle!

Bebeğimi müstakbel kocama bu şekilde söylemek istemiyordum nokta.

"Eşiniz bilmiyor muydu? Ben özür dilerim. Biliyor sanmıştım o kadar endişelendiğini görünce malum beni kolumdan tutup fırlatınca öyle sandım. Üzgünüm. Pot kırdım sanırım."

Mahçup bir ses tonuyla bana doğru bakarken hala kıvıracak bir bahane bulmaya çalışıyordum.

Doğan duvara tutunmuş derin derin nefesler alıyor, bakışlarını bir saniye benden çekmiyordu.

Bişiyok kocacım bişiyokbişiyok!

Yandaki çocuklardan biri Oya'nın yanında geldiğinde fısıldar gibi konuştu.

"Lan Oya kendi hayatında kırdığın potlar yetmiyormuş gibi bir de başkalarının hayatında da mı pot kırıyorsun? Artık sana minik Oyacık demeyeceğim, pot kırma kraliçesi diyeceğim."

Aman ne komik ne komik.

Odaya bu sefer Dağhan girdiğinde ayaklanan kişi Sahra'ydı. Gömleğinin bir kenarı havaya kalkmış, parmaklarının üstü kızarmıştı.

"Hallettim piç kurusunu."

Doğan anlamayan gözlerle bakarken Dağhan ona kısa bir özet geçti. Kıyamam bugün haber üstüne haber alarak şoklardan şoklara giriyordu.

"Babama söyleyelim bir adana, urfa alsın gelsin. Karnım açıktan kazına kazına dibini gördü artık."

Yandaki çocuklardan Ozan konuşurken Dağhan iki adım atarak öne çıktı.

"Sen benim sevdiğim kadını o şerefsize karşı korudun. Bu devirde senin gibi delikanlı bulmak zor. Canınız ne çekiyorsa, ne yemek istiyorsanız bana söylüyorsunuz. Borcumu ödemiş olamaz ama en azından işe yaramış olur."

Hepsi şaşırmış şekilde birbirine bakarken Dağhan telefonunu çıkarıp Sahra'nın karşısına geçti.

"Bir şey yer misin güzelliğim, canının çektiği bir şey var mı?"

Başını iki yana sallarken başını göğsüne yasladı. Bunlarda olmuş pişmişlerdi be!

"Abi sen?"

Doğan hala bıraktığımız gibi dururken elimi ona doğru uzattım.

"Gelsene buraya, kıskandım omzuna koyacağım başımı."

Yavaş adımlarla yanıma gelip yatağa oturdu. Büyük bir tebessümle başımı göğsüne yaslayıp kollarımı beline sardım.

"Hira, gerçekten öyle bir şey var mı?"

Başımı kaldırmadan cevap verdim.

"Yok, olmasını ister miydin?"

Yanağımın yaslı olduğu kalbi küt küt atmaya başlarken dolu gözlerimle gülümsedim.

"Beni baba yapmanı çok isterdim."

"İlerde bir gün olursun, sen baba, ben anne."

Saçlarımın üzerine kocaman bir öpücük kondurdu.

"İlerisi çok uzak bir zaman değil dimi?"

Başımı iki yana salladım. Yarın akşam çok da uzak bir zaman değildi sanki.

"Değil sevgilim, değil."

"Abi sen ne yiyeceksin?"

Bakışlarım kuzu gibi Dağhan'a döndü. Az önce tatsız tuzsuz çorba içen bana reva mıydı şimdi bu?

"Doktorla konuştum yenge azıcık tadına bakabilir dedi. Hepimize söylüyorum."

Doğan'da onayladığında derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Yarın eve döndüğümüzde ilk iş bebeğimizi babasına söyleyecektim ve ağlayacağıma o kadar emindim ki düşünürken bile gözlerim doluyordu.

"Yine mi o fake hesaptaki sapık fotoğraf atmış?"

Oya yandaki sarı saçlı kızla konuşurken istemsizce dinlemeye başladım.

"Ne fake hesabı, ne fotoğrafı?"

Yandaki çocuk da olaya dahil olurken Doğan'da onları dinlemeye başlamıştı.

"Bende bugün öğrendim yaklaşık bir haftadır bir şerefsiz Pırıl'a fake hesaptan fotoğraf atıyormuş. Pırıl ilk başta kazayla açmış fotoğrafı gördüğünden dolayı bir daha da bakamamış ama adam hala atmaya devam ediyormuş."

Yandaki çocuğun çenesi seyirmeye başlamıştı ve Pırıl denilen kız derin bir iç çekip ellerini yanaklarına yaslamıştı.

"Bir sıkıntı mı var kızlar?"

Dayanamayıp konuştuğumda ikiside olumsuz anlamda başını salladı.

"Nişanlım hacker, siz benim eltimi korudunuz.."

Bakışlarım Ozan denilen çocuğa döndü.

"Doğan'da senin görümceni korur."

Doğan onaylar gibi başını salladığında arkada duran çocuk öne doğru adımladı.

"Kim olduğunu bulabilir miyiz?"

Cebinden telefonunu çıkarıp bir kaç tuşa bastı.

"Hesabın adını alabilir miyim?"

Pırıl direk telefonu uzattığında Doğan ismi tarayıcısına yazıp bir kaç tuşa daha bastı. Önüne zibilyon tane bilgi dökülüyordu ve o da sakince her birini okuyordu.

"Gürbüz Soylu, tanıyor musun?"

Başını iki yana salladı.

"Tanımıyorum, duymadım."

Bir kaç bilgiyi daha okuduğunda Pırıl'ın tepkisi değişmemişti.

"Peki bana ulaşmasını engelleyebilir miyim?"

Doğan tekrardan başını salladı.

"Telefonunu alabilir miyim?"

Bir kaç tuşa daha basıp telefonu uzattı.

"O ve onun adına kayıtlı sim kartı takılı, seri numarası yazılı ve o cihazın yanındaki konumlarda bulunan kimse artık senin telefonuna bir nokta dahi göndermeyecek."

Hepsi ağızları bir karış açık şekilde Doğan'a bakıyordu. Sırıtmaya başladım.

"Ço-çok sağ ol."

"Ziyanı yok."

Yemek servisi gelip herkes dürümünü yemeğe başlarken bana yeterli görülen iki lokmamı yiyip yatağıma geri uzandım.

Hamile olsanız bile hayat zordu arkadaşlar, iki iki daha dört.

🖱🖱🖱

Hastaneden çıkıp eve geleli bir saati geçmişti. Doğan aşağıda oturuyor, ben lavabo bahanesiyle yukarı çıkmış kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Bir tanem iyi misin?"

Kapıyı tıklatıp içeri girdi. Pijamalarını giyinmiş öylece duruyordu. Babam toplantı için şehir dışına gittiğinden o burada kalacaktı.

"Bir gelsene yanıma."

Elini tutup onu da kendimle beraber yatağa oturttum. Ses çıkarmadan ne yaptığımı izliyordu. Işık kapalı, ledlerin aydınlığı odayı görünür hale getiriyordu.

"Sana bir masal anlatacağım tamam mı? Ama sözümü kesmeden dinleyeceksin."

Başını salladığı gibi zerre sorgulamadan dizime başını yasladı. Gözleri gözlerimin tam içine bakıyordu. Ve benim heyecandan parmaklarım uyuşuyordu.

Ellerimi saçlarına yerleştirdim.

"Bir zamanlar kimsesi olmayan bir kız varmış. Ne annesi varmış bu kızın ne de babası, hayatında sevdiği güvendiği bir arkadaşı varmış."

Derin bir iç çekti. Bahsettiğim kişinin ben olduğumu anlaması sadece iki cümle sürmüştü.

Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

"Bu kız günün birinde ona mesaj atan bir adama aşık olmuş. Çünkü adam hem big boy hemde Bora Karabey'in aynısıymış."

Gülerek kafasını çevirdi.

"Eyvallah ya."

"Şşt sus, kesme masalımı!"

Elini fermuar gibi yapıp dudağına götürdü.

"Başlarına kötü şeyler gelmiş ama atlatmışlar, aşkları her şeyin üstesinden gelmiş."

Avcumun içine minik bir öpücük daha kondurdu.

"Sonra bunlar evlenmeye karar vermişler. Nişanlanmalarına sayılı gün varken bu kız bir şey öğrenmiş."

"Ne öğrenmiş o güzeller güzeli kız?"

Elimi ağzına kapattım.

"Kendimi kıskanmak istemiyorum Doğan sus!"

"Tamam tamam."

Boğazımı temizledim.

"Günden güne büyüyen bir şey."

"Ona olan aşkımı yeni mi öğrenmiş?"

"Doğan!"

Omuzlarını silkip ellerini iki yana açtı.

"Ama ne yapayım yani? Tahmin yürütüyorum burada."

"Anne olacağını öğrenmiş o kız!"

Diz kapağımda duran başı yerinden kalktığı gibi yattığı yerden doğruldu.

"N-ne annesi?"

Cebimden ultrason fotoğrafını uzattım. Ellerim titriyordu. Ona doğru uzatıp fotoğrafı bacağının üzerine bıraktım.

"Anne olacağını, nişanlanacağı adamla fazla önceden bir bebeklerinin olduğunu öğrendi."

Donmuş bir şekilde duruyordu.

"Ben baba mı oluyorum?"

Elini inanamıyor gibi ağzına kapatıp bakışlarını ultrason kağıdına uzattı. Yaşlarım teker teker yanaklarımdan süzülüyordu.

"Hastanede bahsettiğimiz ileriki zaman pek de uzak değilmiş dimi?"

Başını kaldırdığı gibi kollarını bedenime sararken ikimizi birden yatar pozisyona getirdi.

"Ben baba oluyorum."

Yavaşça kalkıp karnımı öptü.

"Ben baba oluyorum."

Ellerini iki yana açıp açık camdan bağırdı.

"BEN BABA OLUYORUM!"

Tekrardan bana dönüp kollarımı tutarak ayağa kaldırdı ve sıkıca kollarını bedenime sardı. Kalçamın altından beni havaya kaldırdığında kendi etrafında döndü.

"Asıl sen şimdi söyle, ben senin gibi bir kadına, senin gibi bir kadından bir çocuğa sahip olmak için nasıl bir sevap işledim?"

Beni kendi hizasına getirdi.

"Bana hayatımı verdi, beni adam yaptı, baba yaptı."

Gülerek başımı salladım.

"E-evet yaptı."

Alnımı alnına yasladı.

"Ben şimdi baba mı oluyorum?"

Mutluluktan hıçkıra hıçkıra ağlarken başımı sallamaya devam ettim.

"E-evet. Baba oluyorsun, aile oluyoruz. Bir bebeğimiz olacak bizim."

Dudağıma uzun ve soluksuz bir öpücük kondurdu.

"Bebeğimiz olacak."

Derin bir nefes aldım.

"Bizim."

🖱🖱🖱

AY SONUNDA ÖGRENDİ DKDJJD

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Keyifler yerinde mi, okullar işler nasıl?

Beğendiniz mi bölümü?

PROFİLİMDEN ULAŞABİLİRSİNİZ

Yazar hesabım var instagramda, rica etsem takip edebilir misiniz? Şimdiden teşekkürler 💕

Hesabım: @okuramaencokyazar

Kitapta bahsettiğim Oya, Ozan, Pırıl ve diğerleri AHİRETLİĞİMİN KİTABI OLAN "ABİMİN ARKADAŞI" KİTABINDAN. SİZLERİ BEKLİYORUM ORAYAAA 💕 YAZAREESMAA

kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🌼💕

 

Loading...
0%