@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕 17.Piyon"Demir" kitabıma da bekliyorum 💖 Bölümün başında yetişkin içerik (+18) sahne bulunuyor, okumak istemeyen geçebilir olay akışını bozmuyor. Keyifli okumalar dileriiim :) 🖱🖱🖱 Elbisemin arkasında kalan fermuar parmaklarının arasında oyalanıyordu ve aşağıya inmek için en az Doğan kadar sabırsız duruyordu. Yavaşça ona doğru döndüm. Gömleği ve pantolonu ile duruyordu. Sırf giyme dediğim için takımını giymemişti. Sonra gelin de siz düşmeyin bu adama... "Çözelim tabi ama önce..." Parmak ucumda yanağına bir öpücük kondurup adımlarımı bilgisayar odasına yönlendirdim. Merdivenleri aheste aheste çıkıyordum ve sanki elimdeki görünmez ip onun boynuna dolanmış gibi beni takip etmesini sağlıyordu. Hayır elimdeki ip değildi, ip onun yanında fazla basit kaçardı. Koridorun sonundaki kapıya geçip şifreyi girmesini bekledim. Yanıma gelip elimi tuttu ve parmağımı beyaz kutuya yapıştırdı. Kapının kilidi benim parmak izimdi! "Bunu nasıl yaptın ve nasıl ben yokken içeri girebiliyorsun?" Kolları sıkıca belime dolanırken karnım kaslarına dayanmıştı. Dudaklarımız arasında mesafe yokken, dudaklarımın üzerinden konuşmaya devam etti. "Nişanlını fazla mı hafife alıyorsun bakayım sen?" Minik bir öpücük boynuma ulaşmıştı. Rujum dudaklarına bulaşmış salondan beri sildirmediği yanağında duran iz yerli yerindeydi. "Bütün gece sana bakıp güldüler farkındasın değil mi? Keşke sildirseydin ruju." Bir öpücük daha dudaklarımla buluştu. "Olsun, sana ait olduğumu anladır işte. Daha güzeli var mı?" Eli tekrardan fermuarıma ulaştığında bu sefer yavaşça aşağıya indirmiş ve elbisenin vatkalı omuzlarını kollarıma indirmişti. "Ayrıca mekan zevkini beğendim." Gömleğini sertçe iki yana çekti. Düğmeleri yere düşerken o her zaman olduğu gibi yine gülüyordu. Pantolonundan baskısını hissediyordum. İç çamaşırlarım bedenimdeydi ve o yine sertçe pantolonunu aşağıya indirdi. "Sana her dokunduğumda yeniden doğuyorum biliyor musun? Kalbim yerinden çıkıyor, nefesim kesiliyor ve ben her defasında bambaşka bir haz alıyorum. Sen bana ne yapıyorsun böyle?" Kıkırdadım. "Sadece seviyorum." Dudaklarıma uzanıp uzun ama yavaş bir öpücük kondurdu. "Hep böyle sevmeye devam et olur mu? Çünkü ben bundan sonra sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum, bilmek de istemiyorum." Kollarını kalçama sardığında geçen gün olduğu gibi yine ortadaki masaya oturmuştum. Bacaklarım açıktı. Aheste aheste önce benim daha sonra kendisinin iç çamaşırlarını çıkardı. Nereydik? Parmağının ucu bile bana değdiğinde aklımı kaybediyor gibi hissediyordum. Eliyle iteklediği her şey bir bir yere düşerken üzerime çıktı. Bakışları gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. Süzmüyordu, bakıyordu. Beni değil sanki bir manzarayı izler gibi bakıyordu ama haberi yoktu ki buradaki en güzel manzara oydu... Biraz eğilip alt karnıma minik bir öpücük kondurdu. "Gözlerini kapat kızım, baban biraz anneyi sevecek." Başım istemsizce yaslandığı yerden doğruldu. Öğrendiğinin üzerinden uzun bir süre geçmese de bana cinsiyet ile alakalı asla bir şey söylememişti. "Allah Allah belki oğlan?" Omzunu silkti. "Bence kız." Öpücükleri karnımdan boynuma ulaşırken tekrardan tutuşan ateş bu sefer her saniye resmen harlanıyordu. Her bir uzvum uyuşurken onun kalp gibi atan uzvunu hisseden kadınlığım asla buna dahil değildi. Bir anda sertçe içime girdiğinde derin bir nefesin ardından gözlerim kapanmıştı. Dünyada olduğuma inanmak içimden gelmiyordu. Dünya böyle bir yere dönüşüyorsa, önceki hali neden vardı? Hiç olmasındı... Elleri başımın iki yanındaydı ve çıplak kalçam soğuk masadan rahatsız olmayacak kadar hareketliydi. Kolları başımın iki yanındaydı ve biz bir ritmin peşinden koşuyorduk. Her bir çarpış sesinde ben biraz daha yukarı yükseliyordum ve onun istediği gibi tırnaklarım sırtına derin derin izler, yaralar bırakıyordu. Büyük bir gürültü ile korkuyla irkildiğimde Doğan'ın bakışları etrafa döndü ve aynı saniye bana taşıdı. "Doğan bilgisayar." Ritmini arttırdığından konuşacak mecalim kalmasa da bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi. Elleri göğüslerimde geziniyor, acıtmadan sıkıyordu. Yere düşen iki bilgisayar ve içindeki zibilyon bilgi asla umurunda değil gibi davranıyordu. Bu dudaklarımdaki tebessümü daha da arttırıyordu. Var mı başka seven böyle? "Hep böyle gel buraya." Fısıltısını yarıda kesen ritmiydi. Ciddi anlamda uçuyorduk. Kasıklarımın kasıklarına çarptığı an yüzü boynuma gömülüyordu. "Hep böyle bas evimi." Öpücükleri dudaklarıma yerleşti. "Hep böyle çık masama. İnme oradan, kıralım, dağıtalım bütün odayı. Bütün evi..." Burnunu burnuma sürttüm. "Bana uyar." Ona ceza vermek için çıktığım yolun yine aynı sonuca çıkması beni şahsen şaşırtmamıştı. Geleceğimden emindi, gideceğimden emindim. Hesap soracağımı biliyordu, doğru dürüst kızamayacağımı biliyordum. Tenimizi birbirine kavuşturacağını biliyordu, buna asla hayır demeyeceğimi biliyordum. Darbeleri daha yavaş ama sertleşirken sanırım aklımı kaybedecektim. Her defasında bir zirveyi daha görüyorduk. Bir daha doyamıyorduk, bir daha bir sonrası için hayaller kurmaya daha sevişme anında başlıyorduk. Şimdi Doğan'ın balayı için kurduğu hayallere fazlasıyla hak vermeye başlamıştım. Bizi yataktan çıkarabilene aşk olsundu. Kalbim patlayacak gibi atarken hareketlerimiz yavaşladı ve durdu. Masanın üzerinde duran iki bilgisayar yerde, ekranı tuz parça duruyordu. Klavye, kulaklıklar her tarafa dağılmıştı. İçimin sıvısıyla dolduğunu hissettiğimde derin bir nefes alıp kalan şeyleri de yere atarak yanıma kıvrıldı. Yan odamızda koskoca yatak yokmuş gibi biz masaya yatıyorduk. Ama yanımda o vardı ve şu an burası her yerden daha rahattı. "Acaba biz futbol takımı mı kursak? Böyle on iki tane yedeğiyle beraber. Nasıl fikir?" Kaşlarım alayla havalanırken ona doğru döndüm. "Ben o kadar doğum yapamam Doğan'cım maalesef." Omzunu silkip önce yattığı yerden doğruldu sonra da beni kucağına aldı. İstikametimiz odamızdı. "Neyse, biz futbol takımı sayısına yetecek kadar çocuğu yapalım da, doğurup doğurmamaya sonra karar veririz." 🖱🖱🖱 "Anlıyorum bir tanem, anlıyorum elticim. Bende diyorum ki gel kıskandıralım şunları, basalım gidelim Uludağ'a. Atalım iki gece gece stori, akıllarını kaybetsinler. Tutalım bir ev kalalım." Sahra mırıldanırken benim bakışlarım dediklerimi tıpa tıp kardeşine söyleyen Doğan'daydı. Kendimizce bir plan yapmıştık ve planımızın sonunda oradan ikisinin arası düzelmiş olarak dönmek istiyorduk. "Evet Dağhan, sen, ben, benim emniyetten üçlü grup erkek erkeğe kafa dinleriz. Kadın dırdırı olmaz günümüzü gün ederiz." Sertçe omzuna vurduğumda acıyla inledi. "Ne dırdırı, öldüreyim mi seni? Koca katili mi olayım bu yaştan sonra?" Elini ağzıma kapattığında geri çekilip arkama döndüm. Telefonu tekrardan kulağıma koyup dinlemeye devam ettim. "Tamam gelirim Rümeysa'da kabul ediyor. Hemen eve gidip valizleri hazırlarız biz." Adeta içim rahatladığında derin bir nefesin eşliğinde başımı salladım. "O zaman hemen hazırlanın bende valizimi yapayım. Benim evde görüşürüz." Telefonu kapattığımda arkamı döndüm. Doğan'da tıpkı benim gibi telefonu kenara koyarken bana doğru uzattığı eline çaktım. "Bundan sonraki kolay, sana valiz hazırlayayım ben. Sonra seni eve bırakır Dağhan ve diğerlerini aldığım gibi doğru yola koyuluruz." Yanağına uzanıp minik bir öpücük kondurarak ayakkabılıkta asılı montumu üzerime geçirdim. Hava cidden soğuktu ve hamileyken ilaç içilmeme durumu beni fazlasıyla korkuttuğundan kat kat giyinesim geliyordu. "Bende eve gidiyorum o zaman, kalan eşyalarımı alırım. Ayrıca o valize sadece gecelik koyma tamam mı? Gündüz giymeye de kalın şeyler lazım." Omzunu silkip eliyle karnımı severken bu sefer dudağımı öptü. "Kalın, çıkarılması zor kıyafetler sende, ince, dantelli, çıkarmanla giymenin bir olacağı kıyafetler bende güzelim. Sen ona göre hazırlan." "Bir valiz gecelik mi götüreceğiz oraya Doğan? Saçmalama istersen." Başını iki yana salladı. "Kendime de iki şey atacağım. Neyse benim değerli vaktimi çalma, daha gecelikleri inceleyip seni hayal ederek en güzellerini elemem gerekiyor. Akşama görüşürüz bir tanem. Kendine ve canımıza dikkat et." Kapının yanında duran arabalardan pislik yaparak Doğan'ın arabasına bindim ve asılı anahtarı ile arabayı çalıştırdım. Bakışlarım arka koltuğa takılmıştı. Hatırlatın da bir ara orada da yapalım, teşekkürler. 🖱🖱🖱 "Erkeksiz, dırdırsız bir tatile ne dersiniz hanımlar?" Haberiniz yok ki oraya gittiğimizde on tane çam yarması ile tatil yapacağımızı... "Çok heyecanlıyım, kendimi abisinden kaçan Defne Barutçu gibi hissediyorum. Acaba bizi merak edecekler mi? Benim hala bir sevgilim olmadığına göre demek ki edilmeyeceğim." Rümeysa'nın yeri fazlasıyla rahatken telefonlarımızı çıkarıp kapattık. Cidden bir gün Doğan'dan gizli olarak böyle kaçmamız gerekiyordu. Her ne kadar varlığını sevsem de bazen baş başa tatil gerekiyordu. Radyoya uzanıp şarkı açtım. İçimde tarifsiz bir heyecan vardı. "Seviyorum sevmiyorum Hepimiz şarkıyı duyduğumuz gibi yerimizde tepinmeye başladığımızdan yolculuk şimdiden her gün bu aktiviteyi yapacak kadar eğlenceli bir hale geliyordu. "Kendimi bunun için mi yorucam ben? Sesi fulleyip azıcık dahi olsa tedbir olması için hızımı düşürdüm. Şarkının sesini biraz daha arttırmak için radyoya eğildiğimde nereden çıktığını anlamadığım araba üzerimize sürerken hızla sola kırdım. Kontrolüm altından çıkan araba son hız dönerken korkudan kalbim duracak gibiydi. Kendi kendine dönen ve asla durduramadığım direksiyonu bırakıp kollarımı karnıma sardım. "Kızlar!" Yanımızda duran tahta bir eve doğru yönelen araba ile gözlerimi kapattığımda kulakları çınlatan gürültülü bir ses duyuldu. Sonrası karanlıktı. Acılı, korkulu ve eksik bir karanlık... 🖱🖱🖱 Ay ne oluyor ne oluyor? Acaba dram mi yapsak? Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat? BEN SİZİ ÇOK ÖZLEMİŞİM. Nasıldı bölüm, beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 🖱
|
0% |