@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕 17.Piyon"Demir" kitabıma da bekliyorum 🍀🍀🍀 "Ben acıktım." "Bende." "Ben zaten iki kişilik acıktım." Ben, Sahra ve Rümeysa karşımızda dikilen ve market torbalarını taşıyan erkeklere bakıp tekrar birbirimize döndük. "Valla ben hayvan gibi acıktım." Cem bize doğru konuştuğunda gülerek arkama yaslandım. "Oğlum sen zaten hayvansın, senden başka türlüsünü beklemiyorum zaten." Cem, Kurtuluş ve Yağız Doğan'ın askerden ve emniyetten arkadaşlarıydı. Cem aralarında en matrak olanı, Kurtuluş ve Yağız biraz daha soğuk olan kişilerdi. Ama ikisinin de ağzından yenge eksik olmuyordu. "Bence o kadar geldi erkekler, yemeği yapsınlar. Bir kere de biz onların elinden yiyelim." Bakışlarım Doğan'a dönerken pis sırıtışı gözlerimi kocaman açmıştı. Oha ama ya, cidden oha yani! Bakma bebeğim sen babana, boş ver. "Beyler kalkın becerebildiğimiz tek yemek mangal. Bari onu yapalım." Hepsi birbirini onaylarken ellerimi karnıma sardım. "Biz de bari kahve içelim, bunların işi uzun gibi duruyor." "Ulan ateşi nasıl yakacağız?" Cem çok önemli bir sorunmuş gibi bağırırken ensesine bir şaplak daha yedi. "Oğlum sen orman kaçkını mısın? Milattan önce mi yaşadın sen? Cahilliğine sokayım senin!" Bir vuruş sesi daha gelirken dudaklarımı birbirine bastırdım. "Yengelerim özür dilerim!" Bakışlarım Sahra'ya döndü. "Umarım biz bu akşam yemek yiyebiliriz." "İnşallah." 🖱🖱🖱 "Ben yemiyeceğim lan dur bir." Doğan elindeki kanatları ve köfteleri Rümeysa, Sahra ve benim tabaklarıma bölüştürdükten sonra kalanları da dağıttı. "Güzelim doydun mu sen?" Başımı salladım. Ciddi anlamda şişmiştim. "Doğan artık sende yer misin? Doydum ben işte tamam." Bir kaç saniye bakışları yüzümde dolaştığında ikna olmuş olacak ki yemeğe başladı. "Diyorum ki oyun oynayalım. Tabu olur, sessiz sinema olur, okey olur. Ama oynayalım." Dağhan ortaya doğru konuştuğunda Sahra geri çekildi. "Ben istemiyorum." "Eltim istemiyorsa bende istemiyorum." Sahra çatık kaşlarla bana dönerken gülerek göz kırptım. "Bence bizi kırmazsınız siz. Ben ki hayatta tek önemsediği yemek olan kişi, size baklava ısmarlarım. Bak yeminle bana böyle bir teklif sunsalar karşılığında her şeyimi verirdim." Cem bize doğru başını eğdiğinde Sahra Hala gayet sert bir şekilde duruyordu. "Al sana iki kilo baklava ama kurban olayım kafamı sikme." Kurtuluş'un bakışları Cem'e dönerken masaya çıkan ekmek ile konu değişti. "Ekmek mi aldınız?" Cem Kurtuluş'un elindeki ekmeği gördüğü gibi bizden odağını keserken hepimiz haline gülüyorduk. Bir insan cidden en fazla bu kadar yemeği sevebilirdi. "O ekmekten bana vermezsen ölümü öp tükürüklü tükürüklü tamam mı?" "Oğlum sussana, yemek yiyoruz şurada." Burnunu kıvırıp yemeğini yemeğe devam etti. "Akşam yiyecek bir şey var mı? Tatlı olarak. Abur cubur, cips?" Başımı iki yana salladım. "Daha almadık biz, komple alışverişe çıkarız diye." Hızla sandalyesinden kalktı. "Yemekten sonra gidelim. Valla ölürüm ben açlıktan." Tekrardan hızla yerine oturduğunda haline gülerek ayranımı içmeye devam ettim. "Ne yapıyor benim canlarım?" Doğan elini karnıma koyup fısıldarken ona döndüm. Hassiktir. Karpuz! "Doğan karpuz." "Ne?" Kaşları çatılırken bir kaç saniye içinde heyecanla sandalyesinden kalkan oydu. "Sen aşeriyorsun!" Ellerimi kaldırdım. "Böyle sulu sulu, soğuk soğuk." Resmen içim Karpuz için çekiliyordu. "Yenge valla benim de canım çekti, hadi gidip alalım." Hep birden ayaklanıp sofrayı topladık. "Sakın sofradaki kırıntıları camdan silkmeyin!" Mutfaktan çığlık atar gibi bağıran Cem ile örtüye dokunmadan geri çekildim. "Niye?" "Ben yiyeceğim." Mutfaktan bir kaç şaplak sesi daha gelirken Kurtuluş'un ve Yağız'ın bağırışları duyuluyordu. "Pişt kız." Rümeysa yavaşça yanıma geldi. "Bir şey soracağım sana ama hemen ima yapmayacaksın tamam mı?" Başımı salladım. "Sor caniko." "Bu Cem evli mi?" Aklımda karpuzdan sonra yanan ikinci lamba ile hızla bedenimi ondan taraf çevirdim. "Hemen öğrenirim, niye ki?" Omzunu silkti. "Hiiiç, hoş çocukmuş sadece." "Allah bismillah!" Yerimden kalkıp adeta müziksiz oynamaya başladım. "Sonunda bu salağın kalbine giren biri oldu be! Üç yeğen istiyorum Rümeysa." Gözleri kocaman açılırken içeriye koşar adımlarla Cem girdi. "Kimin kalbine kim girdi?" "Rümeysa birinden hoşlanmışta." Bakışlarındaki heyecan yerini üzüntüye bırakırken içimden kıs kıs güldüm. Ship anacım. Hadi bakayım ship. "Hayırlısı olsun." Boynu büyükler gibi mutfağa geri dönerken hemen kıpkırmızı olmuş Rümeysa'nın koluna girip adeta tepinmeye başladım. "O da senden hoşlanıyor!" Rümeysa tepki vermezken Mutfaktan sesler gelmeye başladı. "Yağız, valla benim bütün iştahım kaçtı." "O nasıl oldu lan?" İkimizde içeriyi dinlerken montlarımızı almış bir şekilde gelen Sahra ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Sahra artık bir eniştemiz var!" Elini ağzına kapattı. "Kim?" Sessizce fısıldadım. "Cem." "Ne bileyim abi, canım mısır bile istemiyor o derece." "Doğan kalk şu Cem hıyarını hastaneye götürelim lan? Mısır bile yemek istemiyor bu!" Doğan yatak odasından mutfağa geçerken biz üçümüz salonda öylece onları bekliyorduk. Bir kaç saniye fısıldaştıktan sonra Doğan yanıma geldi. "Aşkım bir şey soracağım sana. Rümeysa birinden mi hoşlanıyor?" Pis pis gülerek başımı salladım. "Evet." "Yapma be." Koluna girip bedenimi bedenine yasladım. "Ama Cem'den hoşlanıyor. Sen o işi bana bırak kocacım ben onları shipledim. Artık evli sayılırlar." 🖱🖱🖱 "Bunu da alalım, bunu da alalım, bu mısırı da alalım." Cem önümüzde boynu büyükler gibi dururken Rümeysa'nın diğer reyonda olmasını fırsat bilip onun koluna girdim. "Cem, naber yengem?" Omzunu silkip ellerine bakmaya devam etti. "Bitkin hissediyorum yenge, sen?" "İyiyim iyiyim. Senden yardım isteyecektim ben ama aramızda sır olarak kalacak tamam mı?" Yavaşça başını salladı. "Bizim Rümeysa birinden değil, senden hoşlanıyor. Ama biraz utangaç ve asla belli edemiyor. Sen böyle o başkasını seviyor diye depresyona girmek yerine bir çikolata alıp çıkma teklifi mi etsen?" Yüzü bir anda benden taraf döndü. Suratının ifadesi ile kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. "Ben miyim hoşlandığı? Yemin et yenge." "Valla." Yanımızda duran market arabasını çektiği gibi bütün çikolata rafını içine boşaltmış, yüzüne adeta renk gelmişti. "Eve gidelim, konuşurum ben onunla. Derim ben de seni seviyorum, veririm çikolatayı da, ömrümü de. Yemin ederim veririm." Bunların ben bu kadar yarışacağını hiç düşünmemiştim. "Aferin yengem aferin. Hadi şimdi karpuzlarımızı da alıp gidelim. Yoksa aşermekten kafayı sıyıracağım." Reyonları adeta boşaltırcasına yaptığımız alışveriş iki arabanın da bagajını sonuna kadar doldururken ortalama kırk torba falan tutmuştu. Bunlar sadece bir gecelikti arkadaşlar. "Ulan utandım lan kasiyerden. Market sayemizde yıllık satışını yaptı bu hala bir Karpuz daha alma peşinde." Kurtuluş her zaman olduğu gibi yine Cem'e söylenirken arabaya binip eve doğru gitmeye başladık. Bizim bungalov en büyük olanıydı bu yüzden orada toplaşacaktık. Evlerimize girip hazırlıklarımızı yaptığımızda oyun saati başlamış, biz tabu ile başlamıştık. "Uzaktaki bi şeye uzanmak için uzattığın şey!" Cem erkeklere anlatırken kahkaha atmaktan gözlerimizden yaş geliyordu. "Pas ulan pas." "Senin kafanı sikeyim lan ben. Pardon yenge." Yağız bize doğru başını eğdiğinde Doğan ile Göz göze geldik. O benim aksime sinirle Cem'e bakıyordu. Çünkü hangi takım kazanırsa o takım istediğini yaptıracaktı. Sıra Kurtuluş'taydı. "Hani düşüp kafanı kaldırım taşına vurursun da bi şey geçirirsin?" "Ben biliyorum biliyorum. Valla biliyorum zekamı öpeyim bil-" Şu şişesini karnına fırlattı. "Lan söylesene!" Her dakika kedi köpek gibi kavga halleri acayip komikti. "Film şeridi." "Bunu buradan alın, mal bu harbi. Kütüğünü si-" "Süre bittiii." Sıra bize geçmişti. Sahra anlatmaya başladı. "Ben neyim?" "Güzel." Dağhan arkadan konuştuğunda Sahra gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. "Hemşire." "Evet." "Hemşire ne yapar?" "İyileştirir." Elini bana doğru uzattı. "Mastar yap!" "İyileştirmek!" Koltukta zıplarken Rümeysa anlatmaya başladı. "Allah'ın meleklerinden biri." "Cebrail." Başını iki yana salladı. "İlk üç harfi çizgili bir hayvanı çağrıştırıyor." "Zebrail." Sahra ile aynı anda bağırdığımızda salonda kahkaha tufanı vardı. "Süre bitti hanımlar." Tekrar onlardaydı. Doğan anlatıyordu. "Pantolonu nereye giyeriz?" Kurtuluş atıldı. "Bacağa?" "Hah. bacaklarımızın ortasında ne vardır?" Yağız ve Cem aynı anda ohalarken Dağhan ve Kurtuluş gülüyordu. "Oha! Kızlar var." "Fesatsınız Oğlum siz, diz lan diz!" Bir kaç turun daha ardından sessiz sinemaya geçmiştik. Ve evet kazanan takım tabi ki bizdik. Rümeysa hepimize anlatmaya çalışıyordu. "Yerli." Başını salladı. "Üç kelime!" Tekrardan başını salladı. "Beni." "Benim." "Benimle." Bana onay verirken eliyle yüzüğü olmayan parmağını işaret etti. İşte o an cebindeki çikolatayı alıp önünde diz çöken Cem Rümeysa'yı dondurmuştu. "Benimle evlenir misin?" 🖱🖱🖱 HOPAAAA CEM SENDE HIZLISIN PAŞAM. Nasılsınız canlarım, görüşmeyeli hayat aynı mı djddh Bölümü beğendiniz mi? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕
|
0% |