@yazarzeeyzey
|
Yeni yayınladığım "Önce Aşk Sonra Aşk" kitabıma bekliyorum 🪷 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 💕 17.Piyon"Demir" kitabıma da bekliyorum 🍀🍀🍀 Ah aşkım, aman aşkım Oynamaktan sanırım kollarımla beraber oturduğum yerden bacaklarım bile ağrımaya başlamıştı. Hiç böyle yakın bir arkadaşımın düğünü de olmadığından hayatımda bir düğüne katılmamış ve kurtlarımı doyasıya dökmemiştim. Benden önce şu iki akıllı evlenseydi de bari azıcık gözüm düğün göreydi. "Ah, taş mıyım, duvar mıyım? "Sanırım hem taş hem duvarım ki biricik müstakbel kocama kıyıyorum. Ama ne yapayım canım resmen baklava çeker gibi aksiyon çekiyor." Yanıma yolluk aldığım poşetten bir cips daha ağzıma attım. "Aksiyona atılmasam aşerdiğimle kalacaktım olmazdı ki öyle." "He kanka bebeğin bir tarafında da anam aksiyonsuz kaldığı için ben kudurmalıyım falan diye bir dövme çıkardı dimi?" Rümeysa bana doğru konuşurken montumu kafasına attım. "Belki çıkacaktı, bebeğimle arama girmeyin. Kız Sahra, sür artık da gidelim. Hızlan aşko hızlan!" Bakışları ikisinin de değişirken Rümeysa tekrardan bana döndü. "Aşkım oradan bakınca Sahra, Doğan'a mı benziyor?" Gözlerim kocaman açıldı. "Yok artık daha neler. Ben ona aşko demem ve o zaten hızlı, benim dememe gerek kalmıyor." Elini yüzüne kapattığı sırada kahkaha atarak önüne döndü. "Sen iyi gidiyorsun Sahra, bu mala bakma kanı deli değil, kudurmuş akıyor. Duyma bunu duyma. Doğan'ı özlemiş bu belli." Aa, bu da koca buldu diye hemen satıyor beni iyi mi? Dost değil de kalleş işte kalleş. Hem özleyemez miyim biricik nişanlımı? Özlerim Allah Allah. Bizimkilerden uzakta bir otel bulduğumuzdan hedefimiz orasıydı ama biz sanki otelde yemek yokmuş gibi poşetlerce abur cubur alışverişi yapınca işimiz fazlasıyla uzun sürmüştü. En sonunda üç kişilik kral dairesi adında tuttuğumuz daireden hallice odaya girip çantalarımızı kenara attık. Biricik müstakbelim sağ olsun bana az çok dinleme cihazı yerleştirmeyi ve kamera kurmayı öğrettiğinden açıp önüme koyduğum bilgisayar ile onları rahatça görebiliyorduk. Hepsi orta evde toplanmışlardı. Ve küfürler havada uçuşuyordu. "Sokayım böyle işe! Ne kaçırması lan? Ölmedi mi bu koyduğumun sümüğü? İlla her bir hücresini farklı bir mekana mı gömmeniz lazımdı ?" "Dondurma almaya gittim lan sadece! Üçünü birden nasıl kaçırdılar aklım almıyor benim! Kim bu orospu çocuğu bir bilsem!" Aaa ama kocacım bize bu kadar küfür etmesiniz mi acaba? "Hele tüylerine bile zerre zarar gelsin bütün dünyayı nasıl o piçlere zindan ediyorum görsünler!" Yağız her zamanki gibi en yaratıcı küfürlerin sahipleriydi. Ama dikkatli bakmadan bile görebildiğim şey Doğan, Dağhan ve Cem'in mahvolduğuydu. BAKIN BU HOŞUMA GİTTİ! "Baksanıza nasıl da put gibi duruyorlar, kıyamam ben bunlaraa." Sahra ekrana bakıp tıpkı benim gibi kahkaha atarken sevgilisini görüp dudak büzen Rümeysa kollarını bedenine doladı. "Ama gözleri dolmuş benim adamımım ya!" "Olabilir dolsun, amacımız bu zaten." Cidden Sahra tam bana layık bir eltiydi. Hepimiz pijamalarımızı giyip salon kısmında duran kocaman televizyondan bir film açtık. Her ne kadar romantik komedi izlemek istesek de son seçeneğimiz korku olmuştu. Ellerimi sıkıca karnıma sardım. Sen bakma annem, sen korkma. Baba burada olmasa da anne yanında. Filmi açıp aldığımız abur cuburları yemeğe başladık. Gözüm ara sıra bilgisayara kaysa da ellerindeki telefonlarla sürekli birilerini aramaları dışında bir halt olmuyordu. "Sizin seçtiğiniz filme!" Bir anda televizyondan da çığlıklar yükseldiğinde ekrana bakmadan yüzüme yastığı kapattım. Filmi izlemek istiyor olmam, korkmadığım anlamına gelmiyordu hani. "Kızlar!" Sahra bilgisayarın başında bize doğru bağırırken hızla ona döndük. "Ses dinleme cihazını buldular! Şimdi sıçtık!" Doğan'ın anlık bir tebessümü ile içime kuşku düşse de hemen toparlanışı planımızı anlamadığımızın en önemli kanıtıydı. "Sakin olun, kalkın uyuyalım. Sabah ilk iş arayıp fidye için adamızı isteyelim. Sonra da birazcık alışveriş yapar gelin kızları alın diye konum veririz." "Ama hani sadece ikimizi seçeceklerdi?" Rümeysa ortaya doğru konuştuğunda Sahra onaylar gibi başını salladı. "Böyle bir şeyin imkanı yok, asla bir cevap vermezler. Kalkın hadi uyumaya, gece aklınıza gelen kötü fikirleri not alın, unutmayın sakın. İyi geceleeeer." 🖱🖱🖱 "Ben konuşamam, sesimden tanır beni." Bıkkınlıkla aleti yüzüne tutup dediklerimi bir daha tekrar ettim. "Bak Rümeysa, bu alet senin sesini göndermiyor, değiştiriyor. Yani anlamayacaklar tamam mı?" Korku dolu gözlerle aleti aldığında telefon kulübesinin kenarına yaslandım. Haydi bakalım gazamız mübarek olsun! Ezberimdeki numarayı tuşlayıp telefonu Rümeysa'ya uzattım. Karıştırmaması için kağıda demesi gerekenleri yazmıştık çünkü uyandığından beri ezber yapamayacağını, doğaçlamaya kalkarsa işi batıracağına dair bir sürü bahane saymıştı. "Alo?" Doğan'ın gür sesi duyulduğunda istemsizce yerimden kıpırdandım. "Sonunda tanışıyoruz Doğan Kılınç." Ses fazlasıyla robotik çıkarken Doğan'dan hiçbir tepki yoktu. "Bilseydim hayatının tek anlamı bellediğin kadını bu kadar rahat ellerinden alacağımı, daha önceden yapardım." "Kimsin lan sen?" Arkadan başka bir ses yükselmişti. Doğan neden konuşmuyordu? "Hira, Sahra ve Rümeysa. Üçüde elimde, gerçi yokluklarından anlıyorsunuzdur. Eğer üçünü de sapasağlam geri istiyorsanız o meşhur adalarının en değerlisini bize vereceksin!" "Tamam! Nerede kızlar söyle. Söyle gerekirse hepsini veririm ama şöyle." Derin bir nefes aldım. Zeka küpü biricik nişanlım çok şükür ki anlamamıştı. "Adresi yollayacağım, beklemede kal." Telefonu kapattığı gibi bana dönerken kocaman bir kahkaha ile olduğum yerde oynamaya başladım. "Artık bir adamız var kızlar, zenginiz. Ne düşünüyorsunuz?" "Acıktığımı." Sahra konuştuğu sırada midem guruldarken gülerek başımı salladım. "Önce bir yemek yiyelim, sonra da adres için bir daha arar adamızı alırız." 🖱🖱🖱 "Sanırım garson bizi hayvan sandı. Baksana, geldiğimizden beri izliyor bizi. Ayı mı oynuyor ne bakıyorsun diye bağırmama az kaldı." Sahra konuşmama gülerken Rümeysa hiç takmayıp yemeğine devam etti. Ne olmuş üçer porsiyon kebabı gömüp bir de üzerine künefe cilası yaptıysak? Tamam tamam sanki biraz fazla olmuş evet. "Adres için ben aramam haberiniz olsun." Kolamdan koca bir yudum daha alıp elimi salladım. "Boş ver ben ararım. Hatta dur lan, belki buranın telefonu vardır kullanmamıza izin verirler?" Ayaklanıp kasanın oraya gideceğim sırada durdum. Sanki izleniyor gibi hissediyordum. "Merhaba, telefonumu evde unutmuşum da, iki dakika görüşme yapabilir miyim sabit hattan?" "Tabi buyurun." Kadın bana telefonu uzattığında boğazımı temizleyip tişörtümün içindeki aleti ağzıma yaklaştırarak konuşmaya başladım. "Ses deneme, denem kontrol." Çalıştığına kanaat getirdiğim an numarayı tuşlayıp beklemeye başladım. "Alo?" Yine Doğan'dı. "Adresi veriyorum, not al." Sesi çıkmazken evimizin yakınlarındaki alışveriş merkezinin adresini okumaya başladım. "O büyük avm. Girişte kızları göreceksiniz." Tekrar ses gelmezken telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kontrol ettim. Kapanmamıştı. "Alo? Duyuyor musun beni? Sadece iki saatin var!" Bir anda belime bir çift kol sarılırken olduğum yerde adeta zıpladım. "Alo, duyuyorum seni. Evimize gidip dün akşamın devamı için sadece iki saatin var." 🖱🖱🖱 Hehehehe Doğan'ın bunu yuttuğunu düşünmediniz değil mi? Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat? Beğendiniz mi bölümü? Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum. Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın 💕
|
0% |